-
İnsan Denilen Muamma
İnsanın iç dünyasında derin bir şekilde yaşadığı tezatlar, toplum hayatında da kendini gösterir. Bir taraftan îmânın kemâl ve huzuru içinde yaşayan gönül erleri, diğer taraftan da küfrün girdaplarında kaybolanlar aynı toplumda hayâtiyetlerini devam ettirirler. Bu iki uç nokta arasında, her seviye ve mizaçta insanın yer aldığı toplum hayatı da, âdeta en mûnisinden en vahşisine kadar her türlü hayvanın barındığı bir ormana benzer. Ki burada bulunan insanların kimi tilki gibi kurnaz, kimi sırtlan gibi yırtıcı, kimi karınca gibi muhteris bir mal biriktirici, kimi de yılan gibi zehir akıtıcıdır. O ormandaki mahlûkâtın kimi okşayarak ısırır, kimi sülük gibi kan emer, kimi önden güler arkadan kuyu kazar.Şefkat sâhibi, gönül insanları hâkim olduğunda ise, bütün memleket bir gülistân olur; toplum, gerçek huzur ve saâdete kavuşur.
175.00 ₺ -
İlim Yolunda Sabır Genişletilmiş Baskı
İlim Yolunda TAM ANLAMIYLA İLİM UĞRUNA ADANMIŞ BU KUTLU HAYATLAR,BİRÇOK YÖNDEN OKUNUP DEĞERLENDİRİLMEYE MÜSAİTTİR;İLMİN,ALİMİN VE ÖĞRENCİLİĞİN FAZİLETİ,ÖĞRENME METOTLARI ,ÖĞRETMEN-ÖĞRENCİ İLİŞKİLERİ,ALİME SAYGI ÖĞRENCİYE YAKLAŞIM TARZI,VAKİT DİSİPLİNİ BUNLARDAN SADECE BİR KAÇIDIR...
231.62 ₺ -
İbn Ataullah ile Hikmet Arayışları
Hikmet, herkesin kolayca keşfedemeyeceği hakikatler, tutarsızlıktan uzak ve öz bir şekilde, söz ve amellerle ifade edebilme nimetine mazhariyettir. Hikmet, ilahi bir nurla münevver olmuş bir kalbe ihsan edilen, derin bir anlayış ve keskin bir ferasettir. Perdenin arkasını sezebilme Bu nimet mazhariyet, nübüvvetten sonra beşeriyetin nail olabileceği en büyük ilahi ihsanlardan biridir. El-Hakim olan Rabbimiz bu yüce hakikati tüm insanlığa şöyle beyan eder. “Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, doğrusu ona pek çok hayır verilmiştir. Ama imanla aydınlanmış bir idrak melekesine sahip olanların (ülü’l-elbab) dışında, kimse bu hakikati düşünüp anlayamaz.” (Bakara Suresi, 2/269)
175.00 ₺ -
Huzurlu Aile Yuvası Lüks Baskı Davetiye Formatlı
Bütün muhabbetleri kaynağı Cenab-ı Hak'tır. Dolayısıyla her türlü sevgi ve muhabbet, aşk-ı ilahiye hazırlayıcı ve yükselticibirer vasiledir. O halde ; Kur'an ve sünnet ruhaniyeti içinde nasıl bir aile hayatı yaşamalıyız ki, bu, bizim için iki cihan saadeti olsun?!. Nelere dikkat etmeliyiz ki, evlerimiz birer huzur ve bereket cenneti haline gelsin?!. Rabbimiz , Rasulullah Efendimiz'in aile hayatının feyiz ve ruhaniyetinden cümlemize hisseler nasip eylesin ! Amin... Nelere dikkat etmeli ki, evlerimiz birer huzur ve saadet cenneti olabilsin? Nasıl yaşamalı ki, ailece hayat yolculuğumuz sonsuz vuslatta noktalansın? Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendi'nin sevgi damlayan kalemiyle resmedilen Huzurlu Aile Yuvası'nı evlerimizde tekrar tekrar okumaya ihtiyacımız var. Merhamet büyükten küçüğe, sevgi kalpten kalbe yayılır.
192.50 ₺ -
Hak Dostlarının Örnek Ahlakından 2
Hak Dostlarının Örnek Ahlakından-2 adlı o eserle ile ilgili, Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendinin bu nadide eserinin önsözünde şu satırlara yer verilmiş; ''Bizler bu imtihan âlemine mârifet ve ubûdiyet için, yani Cenâb-ı Hakk'ı tanımak ve O'na kullukta bulunmak için gönderildik. Bu hususta elimizden tutup bizlere yol gösterecek olan en büyük rehberimizse, Peygamber Efendimiz'dir. O, Rabbimizin bizlere emrettiği kulluğun mâhiyetini îzah eden bir fiilî kıstas ve emsalsiz örnek şahsiyettir. Bu itibarla Cenâb-ı Hakk'ın muhabbet ve rızâsına giden yol, “HZ. PEYGAMBER’E MUHABBETLE İTAAT”ten geçmektedir. Yani Cenâb-ı Hak kendisine muhabbeti, O'na candan aziz bir muhabbetle itaat şartına bağlamıştır. Zira O, kendi hevâ ve hevesinden konuşmaz. O'nun her hâl ve hareketi; vahyin şerh ve îzâhı demektir. O'nun mübârek sîreti, kalb-i pâkine indirilmiş olan Kur'ân hakîkatlerinin hayata aksetmiş hâlinden ibârettir. Ümmet-i Muhammed olarak bizler de O'nun nurlu izinden gidebilmek ve O'nun ahlâkıyla ahlâklanmak için “KUR’ÂN EHLİ OLMAK” mecbûriyetinde¬yiz. Zira Hazret-i Âişe c vâlidemizin ifâdesiyle; O'nun ahlâkı Kur'ân'dır. İç dünyamızı O'nun gönül dokusundaki hissiyât ile tezyîn edebilmek için, evvelâ Kur'ân-ı Kerîm'in feyz ve rûhâniyeti altında bir mânevî tahsil ve terbiyeye muhtâcız. Samimi bir gönülle Kur'ân-ı Kerîm'in mânâ iklîmine girerek onun sır ve hikmetlerini lâyıkıyla tefekkür edebilen bir mü'min, her şeyden önce Rabbimizin sonsuz kudret ve azameti karşısında kendi “HİÇLİK” ve acziyetini idrâk eder.
280.00 ₺ -
Hak Dostlarının Örnek Ahlakından 1 Ciltsiz
Peygamber vârisi Hak dostları, nebevi irşad ve davranış mükemmelliğinin /zamanlara yayılmış zirveleridir. Yani onlar, Hazret-i Peygamber'i ve ashabını görme şerefine nail olamayanlar için, örnek alınacak yüksek şahsiyetlerdir. Onların, rahmet lisanıyla gönülleri ihya eden irşad ve nasihatleri de, esasen nebevi menbâdan süzülüp gelen rühâniyet şebnemleri mahiyetindedir. Hak dostları, içinde bulundukları her muhit için rahmet ve bereket vesîtesidirler. Toplumun bütün kesimlerine rahmet saçan bir şefkat ve muhabbet menbaıdırlar. Çönülleri bütün mahlûkâtı kucaklayan bir dergâhtır. Toplum için sanki bir manevî rehabilite merkezidir. Ayrıca onlar, îmân ehli için bir mıknatıs gibi cazibe merkezi halindedirler. Zira Cenâb-ı Hak, kendi ahlakıyla ahlâklanmış olan bu sâlih kullarını sevmiş ve sevdirmiştir. Bu sebepledir ki Hak dostları, fânî vücutlarından sonra da mâzî olmazlar, unutulmazlar, sevenlerinin gönüllerinde yaşamaya devam ederler.
280.00 ₺ -
Hak Dostlarından Hikmetler 1
Bizleri, İslâm ve îman nîmetleriyle şereflendiren, hidâyet rehberimiz Kur’ân-ı Kerîm’e muhâtap kılma lûtfunda bulunan ve Kur’ân’ın fiilî tefsiri mâhiyetindeki Hazret-i Peygamber r Efendimiz’e ümmet olma bahtiyarlığına erdiren Allah Teâlâ’ya sonsuz hamd ü senâlar olsun. Bu dünyada istikâmet ölçümüz, âhirette ise şefâat melceimiz, âlemlere rahmet, Fahr-i Kâinât Efendimiz’e, O’nun pâk ehl-i beytine ve ashâbına sonsuz salât ü selâm olsun!.. İnsanın dünyâ ve ukbâ saâdeti, hayatında ruh ve beden âhengini temin edebilmesiyle mümkündür. Bedenin maddî gıdâya ihtiyacı olduğu gibi, rûhun da mânevî gıdâya ihtiyacı vardır. Rûhun en feyizli gıdâsı ise “hikmet”tir. Hikmet ehlinin söz ve davranışlarını tefekkür etmek, tıpkı bereketli nisan yağmurlarının toprağa bahar aşısı yapması gibi, ruhların da âb-ı hayat katreleriyle ihyâ olmasına vesîledir. Bu hakîkati Hazret-i Ali t ne güzel ifâde buyurur: “Nükteli ve hikmetli söz ve davranışlarla ruhlarınızı dinlendirin. Zira bedenlerin yorulduğu gibi, ruhlar da yorulur.” “İnsanları, düşündürücü ve hikmetli sözlerle îkaz edin ki, kalpleri huzur bulsun.” Boş ve mâlâyânî sözler, insanı rûhâniyetten uzaklaştırır. Hikmetli sözler ise ruhlara huzur ve ferahlık verir. Gündelik hayatın med-cezirleri / iniş-çıkışları içinde bunalan akıl ve kalp, hikmetli sözlerle uyanır, huzur bulur, hakîkatlere karşı âgâh hâle gelir.
280.00 ₺ -
Güzel Müslüman Olmak
GÜZEL MÜSLÜMAN OLMAK “Muhammedi ahlâk” bütün çağlarda bu güzelliklerle bezenmek demek. Müslüman “rakiku’l - kalb” olacak. O, zarâfeti bir kalb kıvamı haline getirmek demek. Zarâfet, kendi şahsiyetine saygı yanında, içinde yaşadığı topluma ve birlikte yaşadığı insanlara da saygı demektir. Zarif Müslüman... Çağa sunulacak yeni insan demektir. Rasulullah Efendimizin ve Allah Dostlarının muazzez şahsiyet ölçülerini çağa taşımaktan söz ediyoruz. Özlenen insan odur. Bizim sınavımız, o insanı çağımıza sunabilme sınavıdır. Bakalım sınavı başarabilecek miyiz? Bu kitap, ulaştığı okuyucusunun yüreğine bir “Güzellik, zarafet” duyarlılığı taşıma amacındadır. İslam'ın, Rasulullah Efendimizin, Allah dostlarının zarafetini, güzelliğini kuşanabilirsek, bu çağda büyük bir tebliğ hamlesini de başarmış olacağız.
70.00 ₺ -
Gönül Penceresinden
Olayları Kur'an, sünnet ve tasavvuf ricali gönül sultanlarının gönül pencerelerinden görmeye ve okumaya çalıştık. Görebildiklerimizi kendi ifade kalıplarımıza döktük. Bu yüzden kitaba Gönül Penceresinden adını verdikdd. Mevlana'nın dediği gibi, "gönül" beden gibi toprak olup çürümediğinden gönül sultanlarının gönül sözleri de her zaman tazaliğini korumakta ve her devrin insanına yeni mesajlar vermektedir. Eserdeki güzellikler onlardan yansıyandır. Kusur ve zaaf ise bize aiddir.
140.00 ₺ -
Gönül Dergahından Hakikat İncileri
ÖNSÖZ Biz âciz kullarını yoktan var ederek sayısız nîmetleriyle perverde kılan Allah Teâlâ’ya sonsuz hamd ü senâlar olsun. Bu imtihan âlemindeki en büyük rehberimiz ve örneğimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ r Efendimiz’e, O’nun pâk âilesine ve güzîde ashâbına sonsuz salât ü selâmlar olsun… Kıymetli okuyucularımız! Günümüzün umûmî manzarasına baktığımızda görüyoruz ki, materyalist, kapitalist ve liberalist dünya görüşleriyle, âdeta âhiretsiz bir dünya anlayışı zihinlere empoze edilmeye çalışılıyor. Daha çok, televizyon, internet ve neşriyat vâsıtalarıyla yapılan mâneviyattan uzak telkinler, insanlığı rûhî buhran ve felâketlere sürüklüyor. Hakîkaten, maddî refâhın zirvesindeki toplumlarda dahî, rûhî açlık ve mânevî buhranlar zirvede. Zira hayatın gâyesi, var oluşumuzun hikmeti, ölüm ve ötesi, ilâhî hakîkatler ışığında tahlil edilmeden, dünyevî telâşelerle, gününü gün edip gâfilâne bir hayat yaşamak; huzur ve saâdet olarak sunuluyor. Ne yazık ki global kültürün hâkim rüzgârları ne tarafa eserse, zihinler ve gönüller de o tarafa savruluyor. Tıpkı selde sürüklenen kütükler misâli zamanın anaforuna kendini kaptırmış giden insanlığın elinden tutmak, bize emânet edilenleri de o anafordan korumak, onlara İslâm şahsiyetinin nezâket ve zarâfetiyle, gerçek hikmet, medeniyet ve saâdeti anlatmak, bir îman ve vicdan borcu. Bugün toplumları ihyâ edecek ruh ise, kaba cüsseli felsefe kitaplarının üzerine kapanmış hodgâm bilgiçlerin rûhu değil; Kur’ân, kâinat ve insanda sergilenen ilâhî hikmetlerle gönlünü derinleştirebilen, insanlığa rahmet ve huzur güneşi olan, ârif mü’minlerin rûhudur. İşte bu ruhtan mahrum kalındığı içindir ki bugün saâdetin adresi, sefâlet çarşılarında aranıyor. İrâdesini sakat felsefelerin ve zamâne modalarının şekillendirdiği bir robota dönüşüyor insanlık âdeta... Hâlbuki insanoğlu, diğer mahlûkattan farklı olarak, üstün vasıflarla donatılmış, düşünebilen bir varlık. O hâlde sık sık tefekkür etmeli… En çok da niçin dünyaya geldiğini, kimin mülkünde yaşadığını, nereden gelip nereye gitmekte olduğunu düşünmeli… Kendini düşünmeli… Daha evvel yok iken, nasıl yok kadar bir damladan en güzel kıvamda düzenlenip yaratıldığını düşünmeli. Niçin yaşadığını, niçin öldüğünü, öldükten sonra ne olacağını düşünmeli. Kâinat kitabındaki ilâhî kudret nakışlarını, azamet tecellîlerini, sayısız hikmetleri okumalı. Zira kâinat, baştanbaşa ilâhî sanatın muhteşem eserlerinin sergilendiği sır ve hikmetler müzesi âdeta. Fakat görebilene, duyabilene… Nitekim Şeyh Sâdî-i Şîrâzî şöyle buyurur: “Ârif gönüller için ağaçlardaki bir tek yaprak dahî bir mârifetullah dîvânıdır. Gâfiller için ise bütün ağaçlar, tek bir yaprak bile değildir.” İşte insan, bu dîvanların sesli ve sessiz beyanlarına kulak kesilmeli, kâinat manzûmesindeki ilâhî mesajları ibret nazarıyla okumalı. En mühimi de, var oluşumuzun aslî gâyesini haber veren ilâhî mesajların kelâma bürünmüş beyanlarını, yani Kur’ân-ı Kerîm’i gönül gözüyle okumalı. Okudukça anlamalı ki, Cenâb-ı Hak bu kâinâtı boş yere yaratmadı. Bilâkis binbir sır ve hikmetle var etti. Dolayısıyla bizim de bu imtihan âleminde çok mühim vazifelerimiz bulunuyor. Her sahada nefsânî îcap ve ihtiyaçların ön plâna çıkarıldığı günümüzde ise -maalesef- insanın en önemli meseleleri, çoğu zaman gündem dışına itiliyor. Hayat, ölüm, kabir, âhiret, mîzan, Sırat, Cennet, Cehennem ve bunlara hazırlık hususunda bilinmesi ve yaşanması gereken hakîkatler üzerinde yeterince durulmuyor. Bu ise, ruhları derinden derine tedirgin kılıyor, huzursuz ediyor. Bu itibarla, bugün insanımızın bilhassa muhtaç olduğu bâzı hikmet ve hakîkatleri, ebedî saâdet rehberlerimiz olan Kur’ân ve Sünnet’ten, ayrıca Hak dostlarının mârifet ikliminden gönül dünyamıza aksettiği kadarıyla, kısa mesajlar hâlinde siz kıymetli okuyucularımıza takdim etmek istedik. Her biri bir makâlenin hulâsası sadedindeki bu hakîkat incileriyle, ruhlarımızı sükûnete kavuşturmayı, kalplerimizi tefekkür ikliminde derinleştirmeyi arzu ettik. Cenâb-ı Hak, hayat ve kâinâtı, sır, hikmet, ibret ve muhabbet nazarıyla temâşâ edebilmeyi, amel-i sâlihlerle müzeyyen bir ömrün ardından, îman selâmeti ve selîm bir kalp ile yüce huzûruna varabilmeyi cümlemize nasîb eylesin. Âmîn!.. Osman Nûri TOPBAŞ Mart 2015 Üsküdar
350.00 ₺ -
Gönül Bahçesinden Saadet Damlaları
Bu eserde, Osman Nuri Topbaş Hocaefendi'nin Altınoluk Dergisinde en son yayınlanan yirmi üç makalesi bazı ilave ve değişikliklerle takdim edilmektedir. Saadet Damlaları Aldığınız her nefes, sizi son nefesinize taşıyan bir merdivendir. Ve herkesin son nefesi, o ana gelinceye kadar nasıl yaşadığını gösteren berrak bir aynadır. Her insan kendi ışığını ya da karanlığını götürecek ebediyet yurduna... O halde kandiller yakmalı. İnsanlığın yolunu aydınlatan ışıklara omuz vermeli; kandillere fitil olmalı, yağ olmalı.
280.00 ₺ -
Muhabbetteki Sır
"Gönül Bahçesinden Muhabetteki Sır" ismiyle sizlere takdim edilen bu kitap, öz mâhiyeti itibâriyle Allâh -celle celâlühû'-nun ve Hazreti Peygamber -sallâlâhu aleyhi ve sellem'-in yüce sevgisini kalblere nakşetmek ve böylece mü'mini kalb-i selîme nâiliyyet yoluna istikâmetlendirmek gayesiyle ârifler iklîminin muhabbet şebnemlerinden istifâde ile kaleme alınmış muhtelif makâlelerden oluşmaktadır. Eserin umûmî mânâda özü şudur: Mutlak güzellik, Allâh'ın güzelliğidir. Hayran hayran seyrettiğimiz bütün güzellikler de, ancak O'nun cemâlinden akseden zerrelerdir. Bu bakımdan Cenâb-ı Hakk'ın gizli hazînesinden taşıp coşarak tezyîn ettiği bu âlem ve topraktan murâd, yalnız alabildiğine engin yeşil kırlar, vâdiler, ulu sahrâlar ve dağlar değil; toprağın ve bütün mahlûkâtın yaratılışına vesîle olan aşk ve muhabbet menbaı, ilâhî san'at hârikası ve kâinâtın özü olan insandır. Onun için insanın mükerremliği, yaratılış gâyesini koruyabildiği nisbettedir.
227.50 ₺ -
Eyvah Demeden
Gerçek huzur, insanın Rabbini tanıması ile başlar. Rabbini tanımak ise insanın kendini tanıması ile olur. Nefsini bilmek bir manada insanın haddini bilmesidir. Kulluk şuuru farkında olma şuurudur. Yani kulun kendi sınırlarını bilmesi, hudûdullaha riayet etmesi demektir. Allah’ın kullarına merhameti ise yine kulların O’na olan itaati ile ilgilidir. İnsanı insan yapan bedeni özelliklerinden ziyâde mânevi durumu, ruh yapısı, kalp kıvamıdır. Allah, insanın şekline ve şemâline bakmaz. Mü’minin kalbine nazar eder ve kalp kıvamına göre değer verir. Âhiret, bu günden hazırlanılması gereken sonsuzluk yurdudur. Allah (c.c.)’ın huzuruna yüzü ak varabilmenin yolu da yine bu dünyadaki gayretimiz ölçüsünde Rabbimize kulluğumuzdan geçer. Rabbimiz, dünyada mühlet olarak verdiği ömrün hesabını ahiret âleminde soracak ve insanlar dünyadaki amellerine göre karşılık görecektir. O halde dünyada hayat sürdürmenin gayesi nedir? Dünya’nın görünen nimetleri biz kullar için neler ifade etmelidir? Dünyanın bütün hevesleri gelip geçici olduğu gibi, huzûru da vaat ettikleri de gelip geçicidir. İnsanın ruhlar aleminden başlayan serüveni; dünya hayatı, kabir hayatı ve ahiret hayatı olarak sonsuz bir yolculuğu içine alır. Bu sonsuz yolculuğa gönlü huzûra ermiş kullar olarak çıkmanın tek yolu ise Allah (c.c.)’a tam bir teslimiyettir. Bu teslimiyet kalbi, gönlü ve aklı O’nun zikri ile doldurmak, hayatı bir denge içerisinde yaşamakla mümkün olabilir. Mü’min, zamanı ganimet bilmeli. Rabbinin kendisine verdiği bir hediye olarak görmeli. Her gün yeniden başlamalı ve kulluk kıvamını gözden geçirmeli. Mü’minin, diline asla ‘keşke’ ifadesi gelmemeli. Mü’min geçmişini nakış nakış örmeli ve bir gergef gibi güzel amelleri ile süslemeli. Zîra ömür sermayesi her bir adımda tükenmekte ve kendisine tanınan mühlet sona ermektedir. Küçük kıyamet kopmadan son nefes endişesi ile bir hayat sürdürmeli. Eyvah dememek için; Kalbi uyanık, gönlü duru, amelleri saf ve temiz bir insan olmalı. Mü’min, hayatının her anında Allah demeli. Allah İsm-i Âzamını kalbinden diline, dilinden fikrine, fikrinden de bütün hayatına teşmil etmeli. Allah İsm-i Şerîfini, gönlüne nakşetmeli, her adımda dili İsm-i Celil ile meşgul olmalıdır. Mü’min, kendi varlığından başlamak kaydı ile varlık âleminde şahit olduğu her şeye ibret nazarı ile bakmalı, tezekkürle tefekküre dalmalı. Mü’min, gönlü ilahi aşk ateşi ile yanan, yandıkça kavrulan bir kalbe sahip olmalı. Her dem yeniden dirilen, yeniden doğan ve aşk ile yeniden yola devam eden olmalıdır. “Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman bu onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.” (Enfal, 2) ayet-i kerimesini fehvasınca, kalpler titremeli, iman lezzeti arttıkça artmalı. Elinizdeki bu eser, fâni dünyadan âhiret âlemine hazırlık yapan mü’min gönüllerin yapması gereken bazı hususları hatırlatmaktan ibarettir. Bu eserde bulunan yazılar, uzun bir zaman diliminde ruh dünyamızın imarı için kaleme alınan yazılardır. Kitabın içerisinde farklı konu başlıkları ve yazılar olmakla beraber asıl mevzuyu oluşturan, “ahirete hazırlık ve Mü’minlik hayatımızda ehemmiyet göstermemiz gereken birkaç husus” ele alınmıştır. Osmanlı Pâdişahlarından, Şâir Sultan Yavuz Sultan Selim’in şiirlerinde rastladığımız Pâdişâh-ı âlem olmak kuru bir kavga imiş, Bir Veli’ye bende olmak cümleden âlâ imiş Mısralarının da bize telkin ettiği, “her şey geçici, bâki olan Allah’tır” mefkûresinden hareketle, yegâne gâye; İlâhi rıza, o rızayı elde etmek için mü’minlik kıvamında bir hayattır. Âhiret hayatına hazırlık bu hazırlık için lazım olan Tasavvufî bir terbiyedir. Bu satırların yazılış gayesi bundan ibarettir. Şâire Tahsîne Hanım’ın güzel mısralarında farklı bir duygu haline gelen şu dizelerle Eyvah demeden Allah diyelim ve bu kitabın mahdud satırlarına Bismillah diyelim: Erler demine destur alalım Pervaneye bak ibret alalım Aşkın ateşine gel bir yanalım Pervaneye bak ibret alalım Devrana girip seyran edelim Eyvah demeden Allah diyelim Lâ ilâhe illallâh, Lâ ilâhe illallâh, Lâ ilâhe illallâh hu Günler geceler durmaz geçiyor Sermayen olan ömrün bitiyor Bülbüllere bak efgan ediyor Ey gonca açıl mevsim geçiyor Devrana girip seyran edelim Eyvah demeden Allah diyelim Lâ ilâhe illallâh, Lâ ilâhe illallâh, Lâ ilâhe illallâh hu Ey yolcu biraz sen dinle beni Kervan geçiyor sen kalma geri Yusuf denilen dünya güzeli Fethetti bugün kalbi saferi Salih Zeki Meriç Başakşehir/2014
140.00 ₺ -
Erdemin Dili Affedicilik
Affedicilik… Ahlaki bir erdem… İnsani bir incelik… İnsanın iç dünyasında “sürekli salınım halindeki gönül sarkacı”nın, yakalamaya uğraştığı, -denge ve kıvam- hali. Belki de hayat denen uzun, karmaşık öykünün asıl temellerinden biri. Olup biteni, farklı bir şekilde kavrama ve karşılama biçimi… İlahi alemden beşeri aleme uzanan ve bu şekilde, iki alem arasında karşılıklı bir anlam köprüsü kuran, sonra hayatın içinde adalet ve merhamet eksenli bir bilgeliğe, hikmetli duruşa imkan veren efsunlu bir coğrafya. Sınırlarına ulaşmanın, sınırlarında dolaşmanın, o sınırların uzandığı çizgileri kestirmenin, genişletmenin ve o sınırlar içersinde kalmanın zor ama zorunlu olduğu engin bir -hal coğrafyası- bu. Ve bu coğrafyanın, oldukça etraflı ve derinlikli bir –anlam haritası- var…
91.00 ₺ -
En Güzel Öğretmen Hz. Muhammed Mustafa s.a.v.
Beşer hayatının en ince noktalarına varıncaya kadar her alanında üsve-i hasene olan Allah Rasûlü talim ve terbiye hususunda da en güzel örnektir. Zira onun risaletinin tamamı eğitimle ve ögretimle geçmiştir. Bu sayade o en azılı müşrikleri, en kaba bedevileri ilim aydınlığıyla cahiliye karanlığından kurtararak meleklerin gıpta ettiği kâmil insanlar hâline getirmiştir. Dolayısıyla eğitimcilerin ondan alacağı çok şey vardır...
133.00 ₺ -
İslamla Hayat Bulanlar
Kimisi Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Kimisi Amerikalı, İngiliz, İspanyol, Filipinli…dünyanın dört bir tarafından. Kimisi Gonzales’miş, Yakup olmuş, kimisi, Henri’ymiş Abdülgaffar olmuş. Hayat hikayelerinin ortak özelliği, İslamla hiçbir bağı olmayan, hatta düşmanca duygular besleyen önyargılı toplumların içinden çıkan insanların İslam’la buluşması. Daha doğrusu yeniden doğması.
129.50 ₺ -
Buharide Temizlik
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِناَ مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ أَجْمَعِينَ Bizleri maddî ve mânevî pisliklerden temizleyen ve üzerimizdeki nimetlerini tamamlayan Cenâb-ı Hakk’a nihâyetsiz şükürler, sonsuz hamd ü senâlar olsun! Kendisinden sonra gelecek olan “kardeşleri”ni görmeyi hasretle arzu eden, Kıyâmet günü onları abdest âzâlarındaki nûrdan tanıyacağını haber veren ve onlara ikrâm etmek için Havz’ının başında hazırlık yapan Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’e sonsuz salât ü selâm olsun! Âyet-i kerimede: “…Allah Teâlâ temizlenenleri sever!” buyruluyor. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) de: “Allah (c.c) temizdir, temizliği sever!” “Temizlik imanın yarısıdır.” buyuruyorlar. Melekler de temizlikten hoşlanır, kirlilikten rahatsız olurlar. İnsanın rûhu da ancak temizlikte huzur bulur. O hâlde bir Müslüman için temizlik, vazgeçilmez bir düsturdur. Hayatın temelidir. Ümmet-i Muhammed’in alâmet-i fârikasıdır. Müslümanın elbisesi temizdir, bedeni temizdir, mekânı temizdir, kalbi temizdir, rûhu temizdir, aklı temizdir, duyguları temizdir, lisânı temizdir, lokması temizdir… Hâsılı bir Müslümanın her şeyi temizdir. Bunların nasıl temizleneceğini de bizlere Cenâb-ı Hak -azze ve celle- Hazretleri, Rasûlü (s.a.v) vâsıtasıyla öğretmiştir. Abdest ve gusül ile maddî olarak başlayan temizlik, namaz, Kur’ân-ı Kerîm tilâveti ve tavâf gibi ibadetlerle mânevî âleme geçer, mü’minin dünyasını arındırır; kalbini, rûhunu ve âhiretini nurlandırır. Vücûdun dışını temizleyen abdest ve gusül, insanın rûhuna da anında sirâyet eder. Bu sebeple mü’minler devamlı abdestli bulunmaya dikkat ederler. Hatta yatarken bile abdest alırlar ki rûhları bedenlerinden ayrılıp gittiğinde uyanıncaya kadar abdestli bulunsun. Mü’min abdest aldığında nasıl bir mânevî hâl kazanıyor ki şeytanlar ondan uzaklaşıyor ve melekler kendisine yaklaşıyor. Abdestsizlik hâli de nasıl bir mâhiyet arzediyor ki melekler bundan rahatsız oluyor ve o insandan uzaklaşıyorlar. Bunlar dünya gözüyle görülemeyen ancak sâdık haberle bilinebilen hususlar. Buraya kadar bahsettiğimiz temizlikler su ile yapılıyor. Ama Cenâb-ı Hak su ile birlikte toprağı da Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’e temiz ve temizleyici kılmış. Bu sebeple su bulamadığımızda temizliğimizi toprakla yaparız. İşte bu kitapçıkta abdest, gusül ve teyemmümle alâkalı mühim bilgi ve hükümleri bulacağız. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) bu hususta bizlere neler öğretmiş onu göreceğiz inşaallah. Bu eser, İmâm Buhârî (r.a)’in Sahîh’inin muhtasarı (özeti) olan Tecrîd-i Sarîh kitabının temizlikle alâkalı bölümlerine yapılan kısa bir şerhten ibarettir. Bu eserin ortaya çıkmasında emeği geçen Sami Kaya, Veli Yasin Tabak ve Muhammed Yenigün kardeşlerime çok teşekkür eder, gayretlerimizin hepimiz için birer sadaka-i câriye olup bizleri Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e yaklaştırmasını Cenâb-ı Hak’ın lûtf u kereminden niyâz ederim. Cenâb-ı Hak bedenlerimizi, rûhlarımızı, kalplerimizi ve hislerimizi tertemiz eylesin! Temiz bir vaziyette huzûruna kabûl buyursun! Bu gayretlerimizi de sadaka-i câriye eyleyip onlardan nice mü’minlerin istifâde etmesini nasîb ve müyesser eylesin! Âmîn! Dr. Murat Kaya 20 Kasım 2015 Küçük Çamlıca
175.00 ₺ -
Buharide İman ve İlim
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’i âlemlere rahmet olarak gönderen ve bizleri O’na ümmet eyleyen Cenâb-ı Hakk’a nihâyetsiz hamd ü senâlar olsun! Allah’ın dînini en güzel şekilde tebliğ ve tebyîn eden, ebedî kurtuluşumuza vesîle olan ve âlemlere nûr saçan bir kandil kılınan Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’e sonsuz salât ü selâm olsun! Hadîs ilmi, bütün yakînî ilimlerin başı, dînî ilimlerin dayanağı ve esâsıdır. Dînî ilimlerin ikinci kaynağı olması bakımından Kur’ân-ı Kerîm’den sonra en mühim ilimdir. Kur’ân-ı Kerîm’i tefsir ve beyân eder. Hadîs-i şerîfler, karanlıkları aydınlatan ışıklar, hidâyete götüren yol işâretleri ve her tarafı aydınlatan dolunay mesâbesindedir. Kim onlara boyun eğer, muhâfaza eder ve şuuruna varırsa, doğruyu bulur, hidayete kavuşur ve kendisine pekçok hayırlar ve lûtuflar ihsân edilir. Kim de hadîs-i şerîflerden yüz çevirir ve onlara sırt dönerse, azar ve boşluğa düşer; zarar ve ziyânını artırmaktan başka bir şey yapmaz. O Yüce Peygamber r, yerine göre bazı şeyleri yasaklamış, bazı şeyleri emretmiş; îkâzlarda bulunmuş, müjdeler vermiş, temsiller getirmiş ve nasihatlarda bulunup hatırlatmalar yapmıştır. Bu hâliyle hadîs-i şerifler ve Sünnet-i Seniyye, en az Kur’ân kadar mühimdir. İslâmî ahkâmın bilinmesi için hadis bilgisi zarûrîdir. Yani şer’î esasları ve hükümleri öğrenebilmek için, Rasûlullah r Efendimiz’in Sünnet’inden başka bir yol yoktur. Maslahatlar ise tecrübe, sâdık nazar, istintaç gibi yollarla da öğrenilebilir. Her asırda ıslahatçıların, ümmetin gidişâtını değerlendirmek ve sapmaları tesbit etmek için kıstas olarak mürâcaat edecekleri vazgeçilmez asıl (temel ölçü), hadîs-i şerîfler ve Sünnet-i Seniyye’dir. Îtidâl hâli ancak Sünnet vâsıtasıyla korunabilir. Eğer Sünnet yolu terkedilir, nebevî irşadlara sırt çevrilirse, ümmet ifrat ya da tefrîte düşer, denge bozulur. “Muhakkak ki sizin için Allah Rasûlü’nde pek güzel bir örnek vardır!” âyet-i kerimesiyle bizlere takdim edilen fiilî örneğin ihmâl edilmesi, dînî hükümlerin hayata tatbîkini imkânsız kılar. Hz. Ömer t şöyle buyurur: “Bazı insanlar gelip Kur’ân’daki müteşâbih âyetleri öne sürerek sizinle tartışacaklar. Onlara karşı hadis-i şerîf ve Sünnet-i Seniyye ile mücâdele edin! Zîrâ ashâb-ı sünen yani hadîs-i şerifleri bilen kişiler, Allah’ın kitâbını en iyi bilen kimselerdir.” (Dârimî, Mukaddime, 17/121) Hevâ ehli sapık fırkalardan bir grup Ali bin Ebî Tâlib t ile tartıştı. İbn-i Abbâs v ona: “-Ey Ebü’l-Hasen, Kur’ân-ı Kerîm veciz bir kitap olup pekçok mânâyı aynı anda ihtivâ ettiği için herkes kendi anlayışına göre delil getirebilir. Sen bir âyet okursun, onlar da başka âyetler okurlar. Onlarla Sünnet’ten delil getirerek tartış! Zîrâ onlar Sünnet adına yalan söyleyemezler!” dedi. Diğer bir rivâyete göre Ali bin Ebî Tâlib t İbn-i Abbâs v’yı Hâricîler’e göndermiş ve ona şöyle buyurmuştur: “-Onlara git ve kendileriyle tartış! Ancak onlara Kur’ân’dan delil getirme! Zîrâ o çok yönlüdür. Onlarla, Sünnet’ten delil getirerek tartış!” (Süyûtî, Miftâhu’l-cenne, s. 59) Kur’ân, özlü ve mûcizevî bir kitap olduğu için çok yönlüdür. Bu sebeple zayıf akıllı insanlar da kendilerine göre âyetleri anladıklarını zannedebilirler. Onlara âyet-i kerimenin hakîkî mânâsını anlatmak imkânsız hâle gelir. Sünnet-i Seniyye ise Kur’ân’ın tefsiri olduğu için son derece açık ve nettir. Onu herkesin kendi anlayışına göre sağa sola çekmesi, bir kaçış yolu bulması çok zordur. Bu sebeple sapık fırkalar ilk olarak hadîs-i şerîflere, Sünnet-i Seniyye’ye ve ashâb-ı kirâma saldırırlar. Onları îtibarsız hâle getirdiklerinde Kur’ân-ı Kerîm’e kendi hevâ ve heveslerine göre rahatça mânâ yükleyebileceklerini düşünürler. Eyyûb es-Sahtiyânî g şöyle buyurur: “Bir kişiye Sünnet’ten bahsedildiğinde o: «Bırak bunları, sen bize Kur’ân’dan haber ver!» (Diğer bir rivâyette) «Sen bize Kur’ân’la cevap ver!» derse, bil ki o kişi kendisi sapıtmış olduğu gibi insanları da saptırmaktadır.” İmâm Evzâî g şöyle buyurur: “Bunun sebebi Sünnet’in Kur’ân üzerinde hüküm koyucu (yani onu açıklayıcı ve tefsir edici) olarak gelmesindendir.” Yine Eyyûb es-Sahtiyânî g şöyle buyurur: “Bir şahıs, tâbiînin büyüklerinden Mutarrif bin Abdullah’a; «Bize sadece Kur’ân’da olanlardan bahsedin!» deyince ona şöyle seslenir: «-Vallâhi biz Kur’ân’ın yerine başka birşey koymak arzusunda değiliz. Bilâkis, Kur’ân’ı bizden daha iyi bilen zâtın (îzâhlarını öğrenmek) istiyoruz».” Kur’ân-ı Kerîm ile birlikte Sünnet-i Seniyye’ye uymak da vâciptir. Dînin düzeni, ancak Rasûlullah r Efendimiz’in Sünnet’ine uymakla mümkün olur. Kurtuluşa erenler (fırka-i nâciye), hem îtikadda hem de amelde Kitap ve Sünnet’ten açık olarak anlaşılan, sahâbe ve tâbiînin büyük çoğunluğunca kabul edilen esaslara sarılanlardır. Rasûlullah r Efendimiz’e uymamak ise helâki muciptir. Şu hadîs-i şerif bunu ifade etmektedir: “Benimle sizin durumunuz şuna benzer: Bir adam ateş yakar. Ateş etrafı aydınlatınca pervâneler (gece kelebekleri) ve aydınlığı seven bir kısım hayvanlar bu ateşe kendilerini atmaya başlar. Adamcağız onlara mânî olmaya çalışır. Ancak hayvanlar galebe çalarak pek çoğu ateşe düşer. Ben, ateşe düşmemeniz için sizi belinizden yakalıyorum, ancak siz ateşe atılmak için koşuyorsunuz!” (Buhârî, Rikâk, 26) Dîne ehemmiyet vermeme ve onu ihmâl etmenin en büyük sebebi, Sünnet ile amelin terkedilmesidir. Rasûlullah Efendimiz r bu hususta şöyle buyurmuşlardır: “Benden önce Allah’ın gönderdiği her peygamberin, mutlaka ümmetinden havârîleri ve arkadaşları olmuştur. Bunlar onun sünnetiyle amel ederler, emirlerini de yerine getirirlerdi. Onlardan sonra öyle nesiller gelmiştir ki, yapmadıklarını söyleyip, kendilerine emredilmeyeni de yapmışlardır. Kim bu gürûha karşı eliyle mücâhede ederse mü’mindir. Kim onlarla diliyle mücâhede ederse o da mü’mindir. Kim de onlarla kalbiyle mücâhede ederse o da mü’mindir. Bunun gerisinde artık hardal tanesi kadar iman yoktur.” (Müslim, Îmân, 80) Bu sebeple Rasûlullah r Efendimiz’in hadîs-i şerîfleri ve Sünnet-i Seniyyesi ile alâkalı çalışmalara ağırlık vermek îcâb eder. Biz de İmâm Buhârî’nin Sahîh isimli eserinin muhtasarı olan Tecrîd-i Sarîh’e yaptığımız kısa şerh çalışmasıyla bu sahaya mütevâzı bir katkıda bulunmayı arzu ettik. İstifâdenin daha kolay olması için küçük kitaplar hâlinde neşrini düşünerek öncelikle İmân ve İlim kitaplarını muhterem okuyucularımıza arzediyoruz. İnsan için en mühim şey îmân ve ilimdir. Îmân ondan istenen esas vasıf olup ilim de îmânın hizmetçisidir. İlim, îmânın nasıl olacağını gösterdiği gibi nasıl muhâfaza edilip îcâbının nasıl yerine getirileceğine de ışık tutar. İbrâhîm u dua ederken mârifetullâhı ibadetten evvel zikreder ve şöyle buyururdu: “Yâ Rab, bana bir hikmet ihsân eyle ve beni sâlihler zümresine ilhâk buyur!” (eş-Şuarâ, 83) Onun, “bana hikmet ihsân eyle” duâsı, eşyânın hakîkatinin bilinmesiyle tefekkür gücünün gelişmesine işârettir. “Beni sâlihler zümresine ilhâk buyur” duâsı ise ifrat ve tefritten sakınmak sûretiyle amelî gayretin gelişmesine işâret etmektedir. Böylece İbrâhîm u ilmi, amele takdim etmiştir. Bu ve benzeri Kur’ânî deliller, usûl (akâid) ile alâkalı bilgilerin fürû (ahkâm) ile alâkalı ilimlerden evvel öğretilmesinin vacip olduğunu gösterir. Bu sebeple İmâm Buhârî g önce vahyi, sonra îmânı, ondan sonra ilmi ele almış, bunlardan sonra da abdest, gusül, namaz, zekât, hac gibi mevzûlara geçmiştir. Son olarak, bu eserin ortaya çıkmasına vesîle olan Sami Kaya ve Veli Yasin Tabak kardeşlerime çok teşekkür eder, bu yoldaki gayretlerimizin hepimiz için birer sadaka-i câriye olup bizleri Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e yaklaştırmasını Cenâb-ı Hak’ın lûtf u kereminden niyâz ederim. Cenâb-ı Hak, bütün kullarına hidâyet lûtfederek İslâm’ı istikâmet üzere yaşamayı nâsîb buyursun! Âmîn! Dr. Murat Kaya 20 Nisan 2015 Üsküdar
187.50 ₺ -
Birinci İstişare
İnsan; “Hâlikın yarattığı, Ahsen-i takvim sırrına mazhar, en yüce mahluk,Bütün mevcudât onun, Emirlerine müsahhar.Hayat, akıl, dil, ilham, Ona bahşolunmuştur.İş, düzen, vücut, imkân Ona arzolunmuştur. İlim, fazilet ona, Farz olarak verilmiş. Nizam ve san’atla, o,Huzura getirilmiştir...
70.00 ₺ -
Müminlere Vaazlar 2 Cilt Takım
"İmanım var, inancım var." demekle ne kadar övünür dururuz. Fakat onun işe yarayıp yaramadığına hiç bakmayız. Peygamberimiz'in bize öğrettiği dualardan birisi de; "Yâ Rabbi! Fayda vermeyen ilimden, korkmayan gönülden, kabul olunmayan amelden, dinlenmeyen ve kabul olmayan duadan sana sığınırım." demesi ne kadar güzeldir. Öyle değil mi aziz kardeşim? Bu dünyaya her gün bir sürü insanın gelip bir sürü insanın da mezarlara konmakta olduğunu hepimiz görüp bilmekteyiz. Eğer "Öldükten sonra iş bitti." dersen iman ve İslâm'dan çok uzak olduğunu iyi bil... Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in Cenâb-ı Hakk'tan istediği her hayrı biz de isteriz. Onun Hakk'a sığındığı bütün şerlerden, biz de Hakk'a sığınırız. Hakkımızda hayırlar ihsan buyursun. Dünya ve âhiretin bütün şerlerinden muhafaza buyursun. Âmîn.
269.50 ₺ -
Allaha Yakın Olmak Varlık Mertebeleri ve İnsan-ı Kamil
Allah her şeyi kuşatmıştır ve insana şahdamarından daha yakındır. Ancak insanların çoğu Allah’a olan bu yakınlıklarının farkında olmadıkları için O’nu hep kendilerinin dışında aramaktadırlar. Oysaki aradıkları şey kendi içlerinde gizlidir. Bu yüzden nefsini en iyi bilen Rabbini en iyi bilendir. Nefsi bilmenin yolu ise seyr u sülûktan geçer. İnsan sülûk ederek Rabbine yaklaşır ve sonunda Rabbi kulun tutan eli, gören gözü, işiten kulağı durumuna gelir. Kul kendisinden görüp işitenin aradığı sevgili olduğunu fark eder, aradaki ayrılık kalkar. Artık Allah’a yakındır.
12.06 ₺ -
İmamı Gazaliden Müminlere Vaazlar
İslam dininin cevherlerine halkı vakıf kılmak, müslümanlara dinin güzelliklerini, vaciblerini, nafilelerini, yasaklarını ve üstün ahlaklardan emrolunanları ve kötü huylardan men’edilenleri öğretmek, salah ve başarıların bulunduğu mertebelere yük yükselmeleri mutluluk ve felahların olduğu şeye sarılmakla kurtuluşa erebilmeleri için halka va’z u nasihat etmek, hayra davet etmek, ma’rufu emir ve münkerden de nehyetmek, Allah Teala’nın alimlere yüklediği vaciblerin en önemlisi, farzların en kuvvetlisidir.
30.25 ₺ -
Modernist Zihniyete Karşı Ehli Sünnet Müdafası
Ehli Sünnet Müdafaası Modernist Zihniyete Karşı Dirayet Yayınlarından çıkan onüç hocanın katkılarıyla hazırlanan Modernist Zihniyete Karşı Ehl-i Sünnet Müdafaası adlı bu eserin takdiminde şöyle deniliyor: Hakkı ihkak etme adına gayret etmemenin batılı terhiç etmeye eş değer olduğuna inanan bizler bu gayretimizin somut bir neticesi olması için ortaya koyduk bu çalışmayı. Türlü vesilelerle temellerinin tazif edilerek yok edilmeye çalışıldığı sahih İslam inancının ve ehlisünnet akidesinin yanında olduğumuzu göstermek ve batılın hak suretinde takdim edildiği bir keşmekeş furyasında hakkın gerçek veçhesini yansıtan bir ayna olabilmek için sıvadık kollarımızı... Elinizdeki Ehl-i Sünnet Müdafaası adlı bu eserde Resulallah sav bu müjdesine nail olabilme maksadıyla yola çıkmış olan, büyük taaruzlara maruz bırakılmış ehli sünnet cephesinin küçük bir hizmetkarı olabilmeyi hayatının en büyük bahtiyarlığı addetmiş olan ve safların birbirine karıştırılmaya çalışıldığı bir dönemde hakkın safında olmayı yeğlemiş bir kısım mü'min neferler tarafından hazırlanmış bir eserdir.
350.00 ₺ -
Sünneti Reddeden Kuran Müslümanlığı
Sünnet'i Reddeden Kur'an Müslümanlığı - İhsan Şenocak - Hüküm Yayınları - 9786056608179
97.50 ₺ -
Tefekkürde Tesettürde İslam Diyen Kızlar
Tefekkürde Tesettürde İslam Diyen Kızlar - İhsan Şenocak - Hüküm Kitap - 9786056608186
113.75 ₺ -
Hanımefendi Tesettür Ederim
Markaların her geçen sene daha da daraltarak ortasından sıkılmış diş macununa benzettiği belden oturtma pardesü modaları;göz rengine ve güneşe duyarlı tasarladıkları yanar-dönerli eşarplar; daha güven verici ses tonuna sahip yüksek topuklu ayakkabılar;ilham kaynaklarının Kur’an olmadığının ne kadar gür bir seda ile haykırmaktalar. Asrın, Müslüman Kadınını düşürdüğü belkide en büyük tereddüt, Kur’an’ın emri ile modanın telkini arasında bocalamaktır. Evet...Müslüman kadını, namahremin nazarlarından uzakta, Rahman’ın emrine mutabık, rahmetini celb eden tesettür ile;modanın takipçisi, hem örtünüp hem de güzel görünebilmenin peşinde olup;Kur’an’a karşı ‘’İşte Örtü! saçım görünmüyor ya…’’aldatmacasından birini tercih etmek durumundadır.
60.00 ₺ -
İslamın Siyasi Yorumu
Elinizdeki bu kitapta çağımızın büyük güçlü Ehl İ Sünnet alimi Ebu'l Hasan en Nedvi dostu Mevdudi'nin aşırı hatalı isabetsiz düşünce ve görüşlerini tenkit edip düzeltmektedir. İslamın Siyasi Yorumu, Ebu'l Hasen Ali En-Nedvi , Bedir Yayınları, 9789758514960,
150.00 ₺ -
İnsanlığın Umut Kıtası Alemi İslam
Neyi yitirince yüreklerimizi birbirine bağlayan ruhu kaybettiysek, onu kazanınca, Şam’ı Bağdat’tan, Bağdat’ı da İstanbul’dan ayıran sınırları ortadan kaldırmış olacağız. Bunun için Âlem-i İslâm’ın farklı noktalarında mücadele eden, emperyalizma ile hesaplaşan milyonlarca Müslüman var. Onların cihadını yerinde görmek, muvaffak oldukları hususlarda kendilerinden istifade etmek, tarihî tecrübemiz ve ilmî mirasımız noktasında istişareler yapmak, İslâmî tedrisât babında teâtî-i efkârda bulunmak, İstanbul’da yazılan bir kitabı Lahor’da, Lahor’da neşredilen bir mecmuayı da bütün bir Bilâd-ı İslâm’da oku(t)mak; eserleri, yerinde tespit edilen yeni sorunları dikkate alarak telif etmek; ilim, fikir ve harekette yeni terkiplere gitmek, Ümmet olarak neye maliksek tamamını Kur’an ve Sünnet mizanında öz-posa ayrımına tabi tutmak gibi ameliyeleri gerçekleştirebilmek adına farklı İslâm beldelerine, farklı zamanlarda yapılan seyahatlerin bir hasılası hükmünde olan bu kitabı sâir seyahatnâmelerden ayıran en temel hususiyet ise, hadiseyle iâşe, ibâte ve zevk u sefa boyutu yerine ilim, fikir ve hareket cihetiyle alakadar olması ve bu noktada teşhis ve tespitler ihtiva etmesidir. * * * Cava Adaları’ndan Cebel-i Tarık’a, Doğu Türkistan’dan Gana’ya kadar uzanan direniş hattında Ümmet’in yarınlarına dair güzel haberler var. Kur’an-ı Kerîm’in, Allah Teâlâ’nın eşya ve hadiseye tatbik edilmeyi bekleyen talimatlarından ibaret olduğuna inanan müminler, çöllere vahâvârî hayat verdi; Âlem-i İslâm yeniden insanlığın umut kıtası hâline geldi. Allah’ın selâmı üzerinize olsun. İnsanlığın Umut Kıtası Alemi İslam, Hüküm Yayınları, İhsan Şenocak Kitapları, 9786056608124, Alemi İslam
113.75 ₺