-
Mevahibul Leduniyye Ala Şemaili Muhammediyye
İmam Tirmizi Hz.lerinin ŞEMAİLÜL MUHAMMEDİYE’si üzerine şerh olarak İmam Bacuri Hz.leri tarafından yazılan MEVAHİBUL LEDUNİYE kitabı Peygamber Efendimiz’in sallalahu aleyhi vesellemin sireti hakkında yazılmış nadide eserlerdendir. Bu iki büyük âlimin peygamber efendimiz’in sallalahu aleyhi ve sellemin hayatını konu aldıkları kitaplarında peygamber efendimiz’in vasıflarından, fiilerinden ve yaşantısından detaylıca bahsederek hayatını en iyi şekilde anlatmışlardır. Yeni bir dizgi ve Üstad M. Mahir Adnan Osman’ın tahkikiyle baştan ele alınan kitap Haşimi Yayınları tarafından okuyucuların istifadesine sunuldu.
435.60 ₺ -
Risaletül Kuşeyri Haşimi Yayınevi
Risâletü’l-Kuşeyrî, Abdülkerim el-Kuşeyri’nin İslâmî çerçeve içerisinde olmazsa olmaz olan tasavvufu, bu çerçeve dışındakilerden ayırt etmek için yazdığı kuşatıcı ve koruyucu bir eserdir.
544.50 ₺ -
El Cevahirül Lülüiyye Haşimi Yayınevi
Yazıldığı günden beri ilim ehlinin elinden düşmeyen ve hadis ilminde talebelerin başucu kitabı olan El-Cevahiru’l-Lüluiyye kitabı, Erbain Neveviyye metni üzerine yazılan şerhlerin içerisinde en çok okunan ve kabul gören bir eser olmuştur. İmam Nevevi Hz.lerinin kırk hadisten oluşan metni üzerine, her hadise yaptığı şerhlerle farklı konular ortaya çıkararak kapalı konuları ve anlaşılmayan yerleri şerh eden kitap Üstad Mahir Osman’ın tahkikiyle Hâşimi Yayınları tarafından ilim ehlinin istifadesine sunuldu.
281.33 ₺ -
Gelenek Sanat ve Medeniyet
Her medeniyet anlayışı, insanını kendi ufku ve dünyası içinde yetiştirir. Toplum, sanatıyla kendini ifade eder; hem halde var olmanın hem istikbalde devam etmenin yolu sanattan da geçer. Gelenek, Sanat ve Medeniyet, zamanı, mekânı, hayatı ve insanı kendi medeniyet dairesinde anlamlandırmaktan uzaklaşan günümüz insanını, vahiy medeniyeti ile Batı medeniyetini doğru yorumlayıp içinde yaşadığı toplumun ihtiyacı olan sanatı üretmeye davet ediyor. Eski değerlerinden vazgeçemeyen bir yandan da zihin ve gönül dünyasında Batı’ya ait kavramların hayat bulduğu bizlere, bir araya gelmesi imkânsız görünen bu değerlerin sentezinde ufuk açıyor. Çocukluk yılları, “bir ulu rüyayı görenlerin” dizi dibinde geçen Prof. Dr. Sadettin Ökten, kitap boyunca zarif üslubuyla, “Ben kimim?” sorusuna, “kendi gök kubbemiz” altında bağlı bulunduğumuz medeniyet tasavvurunun anlam katmanlarını aralayarak bir cevap bulmamıza âdeta birebir sohbetiyle rehberlik ediyor.
122.50 ₺ -
Kalbin Anlamı
"Dikkat ediniz! Kula kalbiyle iman etmek emredilmiştir. Kalp, Allah’tan sakınmanın, dinginlik duygusunun, Allah korkusuyla titremenin, Allah’a yönelmenin, yumuşamanın, itminanın, huşunun, arınmanın ve temizlenmenin yeridir." Cenab-ı Hakk'ın tecelligâhı olan bu mukaddes makamı, kalbimizi ne kadar tanıyoruz? Kalbin içinde bulunan mekânlar ve duraklar nelerdir? Bunlar hangi kavramlarla izah edilir? Sadr, lüb ve fuad kalpten farklı mıdır? İlham ve keşfe mazhar olmada kalbin rolü nasıldır? Şeytan kalbe nasıl vesvese verir ve hangi noktalardan müminlere hücum eder? Kalpler nasıl evrilip çevrilir ya da yerli yerinde sabit kadem olur? Tasavvuf tarihinde velayet teorisi denince akla gelen ilk isim ve Muhyiddin İbn Arabî'nin görüşlerini de etkilemiş sufilerden biri olan Hakîm et-Tirmizî’nin Kalbin Anlamı adıyla dilimize kazandırılan bu kitabı bizleri, Hz. Peygamberin buyurduğu "Takva kalptedir." hadisinden yola çıkarak gönül dünyasının derinliklerine götürmekte. Bu kıymetli klasik eser, tasavvuf alanında özgün çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Ekrem Demirli'nin etkileyici üslubu ve çevirisiyle okurla buluşuyor.
77.00 ₺ -
Tasavvufun Altın Çağı
XIII. yüzyıl, Anadolu İslam coğrafyasında içtimaî hayattaki karmaşaya ve siyasî sorunlara rağmen bilim ve düşünce hayatında en verimli asırlardan biridir. İbnü’l-Arabî ve Sadreddin Konevî’yle gelişip metodolojik olarak ortaya konan tasavvuf anlayışı, yeni dönem bilim ve düşünce hayatının izlerini taşır ve araştırmacılarla teozofik tasavvuf olarak adlandırılır. Bununla birlikte bu iki büyük isim, söz konusu dönemi tasavvuf ve bütün İslam mirası için "altın dönem" kabul eder. Herhangi bir tarihsel gelişmenin kemâlata ermesinin ardından çoğunlukla bekleneceği gibi, XIII. yüzyıla damgasını vuran bu isimlerin ardından da şârihler dönemi gelmiş; kendilerinden önce yazılmış eserleri, ortaya çıkan düşünceleri; ilmî ve manevî olarak münazaralar neticesinde şerh etmişlerdir. Böylece günümüze kadar ulaşan şerh küliiyatının temelleri de bu dönemin hemen akabinde atılmıştır. Dolayısıyla XIII. yüzyıl; tarihî, ilmî ve içtimâi olarak kendinden sonraki asırlar için bir kaynak asrı olarak tarihteki yerini almıştır. Ekrem Demirli, Tasavvufun Altın Çağı'nda bu dönemde neşv ü nemâ bularak gelişen tasavvuf metodunu, bu metodun yalnızca bir metot olarak kalmayıp irfana, ilhamata, manalara olan dayanaklarını; siyasî tahribatların ve savaşların vuku bulduğunu o dönemde Anadolu'nun kalbine maneviyat tohumları ekerek yaşamış ve Anadolu'yu baştan başa kuşatmış isimlerin tasavvuf literatürünü ilmek ilmek örme hikâyesini sistematik bir şekilde ele alırken okura bir Anadolu medeniyetleri panoraması sunuyor.
196.00 ₺ -
-
-
Şerhül Manzumetil Beykuniyye Darul Felah
Şerh'ül Manzumet'il Beykuniyye Ömer b. Muhammed b. El-Fettun El-Beykuni Ed-Dimeşki Şafii Mektebetu Dari'l-Felah - شرح المنظومة البيقونية
197.60 ₺ -
-
Şerhul Emali Ciltli
Ali b. Osman el-Ûşî Hazretlerinin akâide dâir nazım hâlinde yazmış olduğu Emâlî kasîdesine Aliyyü'l-Kârî Hazretleri tarafından yapılan en meşhur şerhtir. Bu şerhte metinlerin tek tek kelime manaları üzerinde durulmuş ve umumi olarak ihtivâ ettiği manalar îzah edilmiştir. Metinde ifâde edilen akâid kâidelerinin delilleri bir bir kaydedilmiş, fırak-ı dâlle ve inkarda ısrar edenlere gereken cevaplar verilmiştir.
19.50 ₺ -
Ruhul Beyan Tefsiri 28-1 . Cilt - Tercüme Abdulkadir Dedeoğlu
Bu kıymetli eserin yazarı Şeyh İsmail Hakkı Bursevi Hazretleridir. Büyük keşif ve kerametler sahibi bir velidir. 1650-1725 yılları arasında yaşamış Bursa’da vefat etmiştir. Her biri ortalama 200 sahife olan 106 kıymetli eserin yazarı büyük bir alimdir. İsmail Hakkı Hazretleri bu tefsiri yazmasının sebebini şöyle anlatıyor: “Manevi babam Muhyiddin-i Arabi Hazretlerinin yardım ve delaleti ile bir gün rüyamda Resülüllah Efendimiz bana ikramda bulundular. Arkamı sığayıp tatlı bir ifade ile “Ümmetim için bir tefsir yaz “ diye emir buyurdular. Bunun üzerine Allahü Teala’dan Ve resülüllah Efendimizin ruhaniyetinden yardım isteyerek bu tefsiri yazdım. İsmail Hakkı Bursevi Hazretleri bu kıymetli tefsirini Bursa Ulu cami kürsüsünden Cemaate anlatarak 12 senede tamamlamıştır.
345.00 ₺ -
Ruhul Beyan Tefsiri 27-1. Cilt - Tercüme Osman Şen
Bu kıymetli eserin yazarı Şeyh İsmail Hakkı Bursevi Hazretleridir. Büyük keşif ve kerametler sahibi bir velidir. 1650-1725 yılları arasında yaşamış Bursa’da vefat etmiştir. Her biri ortalama 200 sahife olan 106 kıymetli eserin yazarı büyük bir alimdir. İsmail Hakkı Hazretleri bu tefsiri yazmasının sebebini şöyle anlatıyor: “Manevi babam Muhyiddin-i Arabi Hazretlerinin yardım ve delaleti ile bir gün rüyamda Resülüllah Efendimiz bana ikramda bulundular. Arkamı sığayıp tatlı bir ifade ile “Ümmetim için bir tefsir yaz “ diye emir buyurdular. Bunun üzerine Allahü Teala’dan Ve resülüllah Efendimizin ruhaniyetinden yardım isteyerek bu tefsiri yazdım. İsmail Hakkı Bursevi Hazretleri bu kıymetli tefsirini Bursa Ulu cami kürsüsünden Cemaate anlatarak 12 senede tamamlamıştır.
345.00 ₺ -
Hanefi İlmihali Muhtasaru’l Fıkhul Hanefi
Hanefi İlmihali, her Müslümana lazım olan inanç ve ibadet bilgilerinin yanı sıra nikah, ticaret ve günlük hayatta karşılaşılan helal ve harama ait pek çok konunun özet hâlinde sunulduğu bir eserdir. İbadetlere daha geniş yer verilmekle birlikte fıkhın hemen her konusuna değinilmiştir. Son devir âlimlerinin en büyüklerinden ve “Hakîmü’l Ümme” lakabıyla bilinen İmam Eşref Ali et-Tehânevî hazretlerinin te’lif ettiği bu eser; yazıldığı dönemde çok büyük bir ilgiye mazhar olmuş, Hind Müslümanları arasında âdeta “başucu kitabı” hâline gelmiştir. Bunun en önemli nedeni, sahih fıkhî hükümlerin herkesin anlayabileceği şekilde ve maddeler hâlinde sunulması olmuştur. Bu özelliğinin yanında ilim ile uğraşanları da tatmin edecek dolulukta bir eser olan Hanefi İlmihali, mezhebin fetva verilen (müftâbih) görüşlerine dayanmaktadır. İslam'ı doğru şekilde öğrenip yaşamak isteyenlere kılavuz olması ümidiyle...
258.00 ₺ -
Hakk Aynasında İnsan Sureti
Aziz Mahmud Hüdayi bir gün Sultan Ahmed Han ile sohbetteyken, Padişah: “Efendim acaba zat-ı alinizin bizlere bir vadiniz ve müjdeniz yok mudur?” diye sorunca, Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri ellerini kaldırarak “Ya Rabbi! Kıyamete kadar bizim yolumuza katılan, bizi sevenler ve ömründe bir kere türbemize gelip ruhumuza Fatiha okuyanlar bizimdir. Bize talebe olanlar denizde boğulmasınlar. Ömrün sonlarında fakirlik görmesinler. İmanlarını kurtararak gitsinler ve öleceklerini bilip versinler.” diye dua etti.
42.00 ₺ -
Hakk Dinin Bâtıl Yorumlarına Cevaplar
Bunların yanında hakları olmayan bir ‘hoşgörü’ ile kelime-i tevhîdin bütünlüğünden tâvizler veren, diğer yandan Ashâb-ı Kirâm’a sövmeyi din edinmiş toplulukları ‘Ehl-i Beyt Mezhebi’ adıyla müslümanlara kabul ettirmeye çalışan kimseler çoğalmıştır. Hakk Dînin Bâtıl Yorumları, bu konularda, samimi müslümanlara iyi bir kılavuz olacaktır. Kitapta ayrıca Kader, Kabir Azâbı, Türbe Ziyareti, Kadın Hakları, Recm, Faiz, Organ Nakli, Mûsiki, Namazların Birleştirilmesi, Cuma Namazı, Kadınların Özel Halleri gibi pek çok güncel mesele, İslâmî zâviyeden incelenmiştir. Necip Fazıl’ın “Nefeslerimizle buzdan dağları erittik; erittik ama, ortalık da çamurdan geçilmez oldu.” şeklinde tabir ettiği portreyi, kara tablo çizmek için değil; “bâtılı bâtıl bilip ondan kaçınmak” adına sizlere sunuyoruz.
118.80 ₺ -
İmamı Azam Ebu Hanîfe (r.a.)’in Menkibeleri 2 Cilt
24 Yıl Sonra İlk Defa Günümüz Türkçesi’ne Tercüme Edilen bu eser, Hatîb el-Harezmî, İmâm-ı A‘zam seksen üç bin mes’ele ortaya koydu. Otuz bini ibâdetlerde, geri kalanı muâmelelerdeydi. Bu mes’eleler hâlledilmeseydi insanlar dalâlette kalırdı dedi. Sadru’l-Eimme Hatîb-i Harezmî, Muhammed ibn Semâ‘a, Hazret-i İmâm-ı A‘zam’ın hazırladığı kitâblarda yetmiş bin hadîs zikrettiğini ve mes’elelerini kırk bin hadîsten seçtiği hadislere dayandırdığını söylemiştir. Hasan bin Ziyâd, İmâm, iki bini Hammâd’dan iki bini öbür hocalardan olmak üzere dört bin hadîs rivâyet etmiştir dedi.
156.00 ₺ -
İmam Ebu Hanife (r.a.) Hayatından Rabbani Esintiler
İmam- ı A’zam Ebu Hanife (r.a.)‘i müjdeleyen hadislerden biri şudur: “(İlim Süreyyâ yıldızında olup da) Arablar ona ulaşamazken Fars ricâli ona ulaşırdı.” Ebu Hanife (r.a.)’in yüce kişiliğine delil olabilecek hadislerde birisi de Hz. Peygamber (s.a.v.)’den rivayet edilen: “Dünyanın zineti 150 yılında kaldırılacaktır.” hadisidir. Çünkü bu hadis ittifakla Ebu Hanife (r.a.)’e hamlolunmuştur. Şâfiî Mezhebi’ne mensûb İbn-i Hacer el-Heytemî (rh.a.) [1504-1566] tarafından hazırlanan bu kitab, Sultân II. Abdülhamîd Hân’ın emirleri ile rûmî: 1310 (1894-1895] yılında Manastırlı İsmâîl Hakkı (rh.a.) tarafından tercüme edilip mü’minlerin halîfesi o büyük Hâkan II. Abdülhamîd (k.s.)’a arz edilmişti. PProf. Dr. Azmi Bilgin’in titiz çalışmasıyla günümüz Türkçe’sine aktarılmıştır.
132.00 ₺ -
İmamı Azam Ebu Hanife (r.a.)’in Hadis İlmindeki Yeri
Ebu Hanife (r.a.), Kitab’a ve Sünnete önem veren ve hadis öğrenme konusunda çaba harcayıp, yolculuklara çıkan bir âlimdi. O, sünnetlere, bunları toplamaya, sünnetin kutsal sınırlarını savunmaya, ona karşı gelen ve ondan uzaklaşmak isteyenlere karşı baskı yapmaya çok önem verirdi. Zira Peygamber (s.a.v.) Efendimizin sünnetinin başka şeylere tercih ederdi. Ebu Hanife (r.a.) sika olan güçlü ravilere yönelen, rivayette zayıf olanları terk eden ilk âlimdir. Ebu Hanife (r.a.), hadis ve fıkıhtan ayrılmamış, takva ve ibadete devam etmiş ve sonunda dünyanın dört bir tarafında görüşlerine başvurulan bir âlim ve kendisine uyulan bir bilgi sığınağı haline gelmiştir
60.00 ₺ -
Hadis Usulü Misvak Neşriyat
Mukaddime 1: Hadis Usülü adlı eserin içeriği; İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe (r.a.), başta tâbiîn imâmları olmak üzere dörtbin kadar kişiden ve bu ilmi büyük bir i’tina ile öğrenmiş olduğundan îmâm-ı Zehebî ve onun gibi meşhûr tarihçiler yanında hâfız muhaddisler tabakasına dâhildir. (Hadîs hâfızı; Hadîs ilminin bir çok esâs ve detaylarını ezbere bilen, yüzbin hadîsi senetleriyle birlikte ezberlemiş olan kimse demektir.) Misvak Neşriyat ve Misvak Kitap damgası altında sunulan Hadis Usulü kitabını sizlerle paylaşıyoruz. Alışveriş için Misvak Kitap kanalını kullanabilirsiniz. İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe (r.a.), başta tâbiîn imâmları olmak üzere dört bin kadar kişiden ve bu ilmi büyük bir i’tina ile öğrenmiş olduğundan İmâm-ı Zehebî ve onun gibi meşhûr tarihçiler yanında hâfız muhaddisler tabakasına dâhildir. (Hadîs hâfızı; Hadîs ilminin bir çok esâs ve detaylarını ezbere bilen, yüz bin hadîsi senetleriyle birlikte ezberlemiş olan kimse demektir.) Hanefî fıkhını hadis delilleriyle ispat eden bu kitabın (Î’lâü’s-Sünen, Hadislerle Hanefi Fıkhı) basılıp okunmasıyla öteden beri Hanefîlere yöneltilen bir haksız itiraz da defedilmiş olur. O itiraz da şudur: Hanefîler sünnet ve hadisten çok, rey ve kıyasa itimat etmişlerdir. Bu kitap sayesinde bu ithamın asılsız olduğu belgelenmiş olacaktır. Kısaca söylemek gerekirse, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe (r.a.)’in hadis bilmezdi, iddiasının aksine o, Kitap ve sünneti bilen, ilminde ictihâd eden, re’yinde isâbetli olan büyük bir imâmdır. Hem kendi çağdaşı hem de daha sonra gelen büyük âlimler onun yüceliğine tanıklık etmişler, ilmî payesini teslim etmişlerdir.
120.00 ₺ -
Mukaddime 2 Hadis Usülü
İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (r.a.), başta tâbiîn imamları olmak üzere dörtbin kadar kişiden ve bu ilmi büyük bir i'tina ile öğrenmiş olduğundan İmâm-ı Zehebî ve onun gibi meşhûr tarîhçiler yanında hâfız muhaddisler tabakasına dâhildir. (Hadîs hâfızı; Hadîs ilminin bir çok esâs ve detaylarım ezbere bilen, yüzbin hadîsi senetleriyle birlikte ezberlemiş olan kimse demektir.) Fıkıh Usûlü (Mukaddime-II), Mevlânâ Mevlevî Zafer Ahmed tarafından İ'lâü's-Sünen'e giriş olmak üzere hazırlanmış olan hadis içerikli mukaddimenin tamamlayıcısı mahiyetindedir. Böylece her iki kısmıyla Mukaddime - I ve Mukaddime - II, hem hadis hem de fıkıh konularını içermiş olacak, her ikisini de konu edînen İ'lâü's-Sünen'e uygun düşecektir. Okuyucunun da arılayacağı gibi bu kitabın yazılmasındaki amaç, imâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (r.a.) ve tâbiîlerine yönelik eleştiride bulunanların iddialarını ortadan kaldırmaktır. Kısaca söylemek gerekirse, imâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (r.a.)'in hadis bilmezdi, iddiasının aksine o, Kitap ve sünneti bilen, ilminde ictihâd eden, re'yinde isâbetli olan büyük bir imâmdır. Hem kendi çağdaşı hem de daha sonra gelen büyük âlimler onun yüceliğine tanıklık etmişler, ilmî payesini teslim etmişlerdir.
180.00 ₺ -
Mukaddime 1 Hadis Usülü
İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe (r.a.), başta tâbiîn imâmları olmak üzere dörtbin kadar kişiden ve bu ilmi büyük bir i’tina ile öğrenmiş olduğundan îmâm-ı Zehebî ve onun gibi meşhûr tarihçiler yanında hâfız muhaddisler tabakasına dâhildir. (Hadîs hâfızı; Hadîs ilminin bir çok esâs ve detaylarını ezbere bilen, yüzbin hadîsi senetleriyle birlikte ezberlemiş olan kimse demektir.) Mevlânâ Mevlevî Zafer Ahmed tarafından İ’lâü’s-Sünen’e giriş olmak üzere hazırlanmış olan hadis içerikli mukaddimenin tamamlayıcısı mahiyetindedir. Böylece her iki kısmıyla Mukaddime-I ve Mukaddime-II, hem hadis hem de fıkıh konularını içermiş olacak, her ikisini de konu edînen İ’lâü’s-Sünen’e uygun düşecektir. Hanefî fıkhını hadis delilleriyle ispat eden bu kitabın basılıp okunmasıyla öteden beri Hanelilere yöneltilen bir haksız itiraz da defedilmiş olur. O itiraz da şudur: Haneliler sünnet ve hadisten çok, rey ve kıyasa itimat etmişlerdir. Bu kitap sayesinde bu ithamın asılsız olduğu belgelenmiş olur. Kısaca söylemek gerekirse, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe (r.a.)’in hadis bilmezdi, iddiasının aksine o, Kitap ve sünneti bilen, ilminde ictihâd eden, re’yinde isâbetli olan büyük bir imâmdır. Hem kendi çağdaşı hem de daha sonra gelen büyük âlimler onun yüceliğine tanıklık etmişler, ilmî payesini teslim etmişlerd
180.00 ₺ -
Hadislerle Hanefi Fıkhı 22 Cild Takım
Bu eser İmâm-ı A´zam Ebû Hanîfe (r.a.) Hakkında re´y ehlidir yani fıkhî konulara akılla çözüm buluyor hükümleri kitap ve sünnete dayanmıyor şeklinde yapılan eleştirilere; hanefi fıkhının bütün hükümlerini en ince teferruatına kadar tamamıyla Resûl-i Kibriyâ (s.a.v.) Efendimiz hazretlerine dayandırıldığını kaynaklarıyla ispat ederek en mükemmel şekilde cevâb vermektedir. Ayrıca Kitap içerik olarak Hanefi mezhebi ve inceliklerini ve bu konular hakkında bize ulaşan hadislerin hem sened hem de metin olarak incelenmesi ve bu konular hakkında İmam-ı Azam (r.a.)´in görüşlerinin ne kadar isâbetli olduğunu beyan etmektedir.Hadislerle Hanefi Fıkhı; hadis, fıkıh, ilm-i hilaf, dil, karşılaştırmalı fıkıh ve usul konularını kapsamaktadır. Kitap bütün fıkıh konularını sistematik bir şekilde açıklarken Hanefi Mezhebi’nin hükümlerinin dayandığı hadis-i şerifleri rivayet ve dirayet yönünden inceler. Diğer mezheblerle arasındaki bazı farklılıkların hangi nedenlere dayandığını açıklar. 11. yüzyılın ortalarında Hindistan’da kendilerine “Ehl-i hadis” denilen bazı âlimler Hanefî imamlarının hüküm verirken hadise değil kıyasa dayandıklarını, bu yüzden pek çok meselede hadise muhalefet ettiklerini ileri sürmüşler, Hanefî âlimleri de bu iddiaların temelsizliğini ortaya koymaya çalışmışlardır. Zafer Ahmed et-Tehanevî de yirmi yıl çalışarak meydana getirdiği kitabı İ’lâü’s-sünen adıyla yayımlanmıştır. İ’la’ü’s-sünen’de Hanefîler’in görüşlerinin delili olan sahih hadis ve eserler ile sahabe kavilleri kaynakları ile birlikte zikredilmiş, rivayetlerin sened ve metinleri hakkında muhaddislerin değerlendirmelerine kısaca temas edilmiş, sahih rivayetlerin ardından bunları desteklemek amacıyla varsa zayıf rivayetlere de yer verilmiştir. Zikredilen rivayetler sened ve metin açısından tenkide tâbi tutulmuş, fıkhî yönleri üzerinde durulmuş, bu konularda mezhebin muteber kitaplarından alıntılar yapılmış, görüş farklılığı olan yerlerde müftâbih kavil belirtilmiştir. Son olarak ise diğer mezheplerin delil olarak kullandığı hadislerle Hanefî mezhebinin delilleri karşılaştırılmış, Hanefîler’in delillerinin tercih sebepleri açıklanmıştır. Fıkıh bablarına göre düzenlenen eser “Kitâbü’t-Tahâre” ile başlayıp “Kitâbü’1-Edeb ve’t-tasavvuf” ile sona ermektedir. Müellifin Kitabı Takdimi Günah denizine dalan bana, ümmetin hakîmi, karanlık noktaları aydınlığa kavuşturan, efendim ve hocamın sevinç duyması ve hayatında esenlik içinde Yüce Allâh’ın rızâsını kazanmış olarak yaşaması, Yüce Allâh’ın üzerime büyük nimetlerinden ve mu‘azzam ihsanlarındandır. Hocam, bu eserin bu cildini görmüş olmakla çok sevindi. Cildin tamamını ve özellikle de bölümlerdeki önemli bahisleri gördükten sonra şöyle dedi: Bu eser, hiç kuşkusuz benzeri olmayan bir kitâb olacaktır. Hocamın, ilmimin ve amelimin artması için bana yaptığı duâ, sevincimi ve neşemi kat kat arttırdı. Hocam, o kadar sevindi ki dayanamayıp bana şerefli hırkasını giydirdi. Bu hırka, paha biçilmez bereketleriyle ve manevî değerleriyle öyle üstün bir hırka ki hükümdarların paha biçilmez taçları onun yanında değersiz kalır. İçime öyle doğuyor ki; imâmımız ve Müslümanların İmâm-ı Ebû Hanîfe (r.a.), bu çalışmadan sevinç duymuş ve hoşlanmıştır. Bu çalışma, ayrıca onun fazîletini ve kemalini itiraf eden, büyüklüğünü, azametini kabûl eden diğer müctehid imâmları da sevindirmiştir. Çünkü onlar kendisini övüp ona karşı edep dairesi içinde kalmışlardır. Yüce Allâh’tan bu kitâbı kabûl edip, razı olmasını dilerken aynı şekilde onun merhametli ve şefkatli Peygamberi (s.a.v)’inde hoşnut olmasını dilerim. Çünkü Allâh’ın rızâsı dostlarının rızâsındadır. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in göz aydınlığı varislerini ve seçkin bağlılarını kabûldedir. Ya Rabbi! Bizden kabûl buyur! Çünkü sen işiten ve duyansın. Bu eseri Yüce Allâh’a tertemiz bir kalble gelmek hâriç, hiçbir malın ve evladın fayda vermediği o günde rızana vesile eyle! Hamd, başta ve sonda Allâh’a mahsûstur. Selâm, O’nun elçisine, yaratıkların en fazîletlisi Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimize, O’nun âilesi, mütevâtir olarak peşpeşe ashâbına olsun. Sözü geçen efendimin -şerefi daim olsun, Yüce Allâh onu yüceltsin- eseri övdükten, eliyle, malıyla, diliyle ve ağzıyla teşekkür ettikten sonra kendi kalemiyle yazdığı da şudur: Takriz Allâme, önde gelen ilim adamı, yaratıkların yüz akı, Şeyhü’l-İslâm, Muhammed (s.a.v.) ümmetinin hakîmi, hanîf dînin müceddidi, iyilik ve takva ehlinin başı, şereflilerin ve akıllıların başkanı, sâliklerin lideri, ariflerin zübdesi, sapıklık ve azgınlık görüntüsünü yok eden, rüşd ve hidâyet merasimini ihyâ eden, dînin tâcı, ümmetin sirâcı, takvâ sâhibi temiz insan, muhaddis, müfessir, fakîh, veli, alîcenâb imâm, efendimiz, hâfız, sika, sebt, hüccet, Şeyh Eşref Alî Tehanevî -Yüce Allâh onun bereketini üzerimizden eksik etmesin ve âlemleri bitip tükenmez irşadlarıyla nurlandırsın- şöyle dedi: Allâh’a hamd ve Peygamber (s.a.v.)’e salât u selâm olsun. Eserin bu cildinin te‘lifini bitmiş görünce sevindim ve müellifini, duâmla, övgümle ve hırkamı kendisine hediye etmek sûretiyle sevindirmekten kendimi alamadım. Umûdum Yüce Allâh’ın beni dîne hizmet edenler kervanına az bir katkı ile de olsa dâhil etmesidir. Yüce Allâh, bu umudumu gerçekleştirdi. Yine umûdum, Allâh’ın ihsânı ve bütün mahlûkatın Efendisi (s.a.v.)’in bereketiyle dîne hizmet edenlerin arasına beni katmasıdır.
7980.00 ₺ -
Mülteka Arapça Orjinal Baskı
Bütün hamdler "Allah'ın sınırlarını koruyan müminleri müjdele" buyuran Allah-u Te'ala'ya mahsustur. Sonsuz salat-ü selamlar "Elbette fıkıh bilen bir kişi şeytana bin abidden daha zor gelir" buyuran Rasûllüllâh (sallâllâhu Sellem)'in ve fıkha çalışıp ona göre amel eden Ehl-i Beyt'inin ve ashabının üzerine olsun. Mülteka Kitabı, İbrahim Halebi Rahimehüllahın kaleme aldığı en meşhur eseridir. Binlerce fıkhi meseleyi ihtiva eden Osmanlı medreselerinde yıllarca okutulmuş, Şu anda da birçok medresede okutulmakta olan, Mülteka Ebhur adlı eseri; "İlme, İrfana Hizmet, İnsanlığa Hizmet" prensibi ile yola çıkan bizler, siz paha biçilemeyecek kadar değerli " ilim irfan yolcusu" kardeşlerimize takdim etmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Rabbim ilimden layık-i vechi ile istifade edenlerden eylesin. (Amin)
210.00 ₺ -
Mahmud Efendi Hazretlerinden Mesmu Edebi ve İrfani Şiirler 1
Mahmûd Efendi Hazretleri'nden Mesmû Edebî ve İrfânî Şiirler MUKADDİME Yüce Kitâbı Kur’ân-ı Kerîm’inde: 1r “Şâirler (var ya); onlara da sapıtanlar iyice tâbi olur. (Sana uyanların ise dalâletle hiçbir alâkası yoktur, çünkü sen şâir değilsin). Ancak (şâirlerden) o kimseler müstesnâ(dır) ki; onlar (Kur’ân’a ve o Rasûl’e) îmân etmiştirler, (namaz, oruç, hac ve zekât gibi) sâlih ameller de işlemiştirler. Ayrıca Allâh’ı çokça zikret(meyi şiir söylemeye tercih et)miştirler (şiir söylediklerinde ise İslâm’ı yüceltme uğrunda çaba harcamıştırlar) ve (kötülemeyi kendileri başlatmayıp, kâfirler tarafından hicvedilerek) zulme uğratılmalarının ardından (misliyle mukabelede bulunarak) intikam almıştırlar.” (eş-Şu‘arâ Sûresi:224, 227’den) buyuran Allâh-u Te‘âlâ’ya hamd-ü senâlardan sonra Abdullâh ibnü Ömer (Radıyallâhu Anhümâ)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfinde: 2r “Bâzı beyanlar gerçekten büyüleyicidir, bâzı şiirler de elbette çok hikmetlidir.” (Ebû Dâvûd, es-Sünen, el-Edeb:94, rakam:5011, 7/358) buyuran Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem)e ve söyledikleri şiirlerle onu müdâfaa eden âl-i ashâbına, dünyâ kurulduğundan kıyâmet kopuncaya dek söylenmiş ve söylenecek tüm manzûmeler ve şiirler adedince salât-ü selâmlar olsun! “Âlûsî Tefsîri”nde Şu‘arâ Sûresi’nin 227. âyet-i kerîmesinde beyân edildiği üzere; Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem)in şiir söylemediği, söylemesi hâlinde bunun vahiyle karışıklığa sebebiyet vereceği gerekçesiyle kendisine şiir öğretilmediği: 3r “Biz ona şiir öğretmedik, zâten de bu ona yakışmaz.” (Yâsîn Sûresi:69’dan) âyet-i celîlesinde zikredildiği vechile; Kur’ân-ı Kerîm’in sarîh beyânıdır. Zâten Kendisinin okuma-yazma bilmemesinin nedeni de: 4r “(Habîbim!) Sen bu (Kur’â)ndan önce hiçbir kitabı okumakta değildin, onu sağ elinle de yazamıyordun. Öyle olsaydı, bâtılda ısrarcı olanlar elbette şüpheye düşerdi (ve bu konuda bir nevî haklı olurlardı. Zîrâ bu durumda Müşrikler senin hakkında: ‘O, Kur’ân’ı evvelki kitaplardan alıyor.’ diyerek, Ehl-i Kitâb ise: ‘Kitaplarımızda tanıtılan zât, okuma yazma bilmeyen biridir, bu ise okuma yazma biliyor.’ demek sûretiyle insanları şüpheye düşürürlerdi).” (el-Ankebût Sûresi:48) âyet-i kerîmesinde hakkı iptâle çalışanların şüpheye düşmemeleri olarak açıklanmıştır. Ama Kendisinin bâzı edebî şiirleri naklettiği sahîh hadîs-i şerîflerle sâbittir. Sahâbesini de şiir söyleyerek müşrikleri susturmaya teşvîk buyurdukları ve onlara Cibrîl-i Emîn’in desteğinin ulaşması için duâcı oldukları mütevâtirdir. Sahâbe-i kirâm içerisinde Ebû Bekr, Ömer, Alî, Abdullâh ibnü Ravâha, Hassân ibnü Sâbit ve Ka‘b ibnü Mâlik (Radıyallâhu Te‘âlâ Anhüm) gibi bâzı zevât şiir söylemekte çok mahâretli fasîh ve belîğ kimselerdir ki hulefâ-i râşidîn hazarâtı dâhil diğer birçok sahâbe (Radıyallâhu Te‘âlâ Anhüm) şiir inşâd etmişlerdir. (İbnü Ebî Hâtim, et-Tefsîr, rakam:16077, 9/2835; İbnü ‘Asâkir, Târîhu Medîneti Dımeşk, 28/92) Rasûlüllâh (Sallellâhu Te‘âlâ Aleyhi ve Sellem), Hassân ibnü Sâbit (Radıyallâhu Te‘âlâ Anh) için mescidinde, üzerine çıkarak şiirler inşâd edeceği bir minber yaptırmış ve ona: 5r “Onları (beyitler söylerek müşrikleri) hicvet, şüphesiz Cibrîl seninle berâberdir (sana yardım edecektir).” (el-Buhârî, es-Sahîh, rakam:5801, 5/2279) buyurmuştur. İbnü Büreyde (Radıyallâhu Anh)ın rivâyetine göre; Rasûlüllâh (Sallellâhu Te‘âlâ Aleyhi ve Sellem)i methetmesi için Cibrîl (Aleyhisselâm) Hassân (Radıyallâhu Te‘âlâ Anh)a, yetmiş beyitle yardım etmiştir. (İbnü Sa‘d, et-Tabekat, 4/326) Abdullâh ibnü Mes‘ûd (Radıyallâhu Te‘âlâ Anh)ın rivâyeti ne göre; Allâh-u Te‘âlâ İslâm’ı yaşayarak ölen şâirlere cennette, eşlerine şarkı söyleyecek hûrilere bâzı şiirler öğretmelerini emredecektir. (Şîreveyh ed-Deylemî, el-Firdevs, rakam:3613, 2/362) Şirk üzere ölen şâirler ise cehennemde kendi helâkları için nefisleri aleyhine bedduâlarla uğraşacaklardır. Âlûsî (Rahimehullâh)ın beyânına göre; demek ki şiir de diğer kelâmlar gibidir, güzeli güzel, çirkini çirkindir. Sahâbe-i kirâmın, ulemânın ve evliyânın, tevhîd, Allâh-u Te‘âlâ’yı medh-u senâ, ibâdete teşvîk, hikmet, mev‘ıza, dünyâya karşı zühd, dünyâya meyletmekten ve yaldızlarına aldanıp onun fânî lezzetlerine meftûn olmaktan terhîb (sakındırma), Allâh-u Te‘âlâ nezdindeki mükâfatları tahsîle terğîb (teşvîk), dinleyenlerin kalplerinin derinliklerine sevgisi nakşolsun diye Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem)in mehâsin ve medâyıhini (güzel sıfatları ile övgülerini) neşr ve âl-i ashâbı ile sulehâ-i ümmetini methetmek üzere inşâd ettikleri şiirler elbette ki Allâh-u Te‘âlâ’nın emrettiği zikr-i kesîrden ma‘dûddur. (el-Âlûsî, Rûhu’l-me‘ânî, 19/324-326) Âlûsî (Rahimehullâh)ın bu beyanlarından anlaşıldığı üzere; dînî konularda söylenen şiirler amel-i sâlih kabîlindendir. O hâlde meşâyih-ı kirâmın da bu amel-i sâlihi ihmâl ettiklerini düşünmemiz doğru olmaz. Nitekim silsilemiz ricâlinin birçoğunun vesâir turuk-u aliyye meşâyihının ekserîsinin fasîh birer şâir oldukları bilinmektedir, bu hususta tertîb ettikleri eserleri de zâten bunun şâhididir. Bâhusûs tarîkat-i aliyyemizin müessisi Muhammed Bahâüddîn Şâh-ı Nakşibend el-Buhârî, bu yüce yolun müceddidi Mevlânâ Hâlid Ziyâüddîn el-Bağdâdî, velî nîmetimiz Büyük Şeyh Efendi Muhammed Mustafâ ‘Ismet Ğarîbullâh el-Yanyavî ve Üstâdımız Hacı Mahmûd Efendi Hazretleri’nin mürebbîsi Mevlânâ Alî Hayder el-Ahishavî (Kaddesallâhü Sırrahümü’s-Samedânî) hazarâtı nice şiirler söyleyerek birçok hikmetli ilimler izhâr etmişlerdir. Nitekim Mevlânâ Hâlid (Kuddise Sirruhû)nun mürşidine ulaşmak üzere çıkmış olduğu Hindistân seferinde uğradığı ziyâret yerleri hakkında ve nihâyet yüce şeyhi Abdullâh ed-Dehlevî (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’ne kavuşma nîmetine şükür sadedinde inşâd ettiği: 6r “Beklentilerin kâbesi (olan şeyhime ulaşma devleti)nin mesâfesi tamamlandı, Bu ikmâli lutfeden Zât’a tam bir hamd ile (hamdolsun).” diye başlayan Arapça kasîdesi ve ekseriyeti Farsça beyitlerden oluşan “Dîvân”ı, Mollâ Câmî (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nin “Dîvân”ına rakip olacak niteliktedir. Gerçi o da Ubeydullâh Ehrâr (Kuddise Sirruhû)nun halîfelerinden olmak cihetiyle Nakşî meşâyihından sayılmıştır. Büyük Şeyh Efendi Mustafâ ‘Ismet Ğarîbullâh (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’ne âit “Risâle-i Kudsiyye”si tamâmıyla ilhâm-ı Hakk (Celle Celâlühû) olup, kendi beyân-ı âlîlerince misli yazılamayacak yüceliktedir. Alî Hayder Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nin, onun sonuna ilâveten inşâd ettiği şiirler, silsile-i şerîfeye dâir inşâd buyurduğu beyitler ve birçok ihvânın elinde bulunup sonra, 1960 ihtilâli gibi müessif birtakım hâdiseler netîcesinde imhâ edilmiş olmaları nedeniyle cemedilemeyen muhtelif eş‘ârı kendisinin şiir konusunda akrânına fâik olduğunun delîlidir. Bu büyüklerin günümüzdeki yegâne temsilcisi olan Kutbu’l-Ektâb ve Ğavsü’l-Evtâd Hacı Mahmûd Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretlerimiz de ulemânın ve meşâyihın şiirlerini çokça nakletmiş ve hemen hemen her sohbetinde, özel irşâd meclislerinde ve katıldığı ihvân cemiyetlerinde birer ikişer beyit naklederek sâliklerin kalplerini ferahnâk etmiştir. Bu fakîr kardeşiniz kırk seneyi mütecâviz olan uzun sayılabilecek bir zaman diliminde Üstâdımız Mahmûd Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nden işittiğim beyitlerin birçoğunu hıfzetmiş, bir kısmını da kaydetmiştim. Başıma gelen birçok vak‘alar netîcesinde eski kayıtlarımı kaybetmişken, bu kayıtlarımı muhtevî bulunan defterimi yirmi sene sonra Ömer Mahmûdoğlu Hoca Efendi’nin yanında birkaç sene önce bulduğumda bu kayıtlarımı, ezberimdekilerle birlikte bir kitap hâline getirerek meraklılarına arz etmeye niyet ettim. Sonra bu fikrimi Şeyh Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’ne arz ettiğim zaman çok hoş karşıladılar ve eseri kendilerinin de okutup dinleyeceklerini beyân ettiler ki, bu da beni bu hususta son derece müşevvik oldu. Birinci cild Üstâdımız Hazretleri’nin okuduğu Arapça beyitleri ve mısrâ‘ları ihtivâ etmekte, ikinci cild ise Arapça ibâreler ile Farsça ve Osmanlıca beyitleri cemetmektedir. Tabî ki bizim gibi ilimde sermâyesi kıt olanların, Efendi Hazretlerimiz’in erişilmez ilmine ihâta vechi üzere vâkıf olmamız düşünülemeyeceği için, kendisinin bu iki ciltte bulunan ebyât dışında hiçbir beyit okumadığı gibi bir iddiâmız söz konusu olamaz. Ama gerçek şu ki tüm sohbetlerinde okuduğu beyitlerin ekseriyeti bu derlememizde mevcuttur. Fakat bu beyitlerin bâzen bütün kıt‘alarını bir mecliste, bâzen de farklı meclislerde okuduğu husûsundan da sarf-ı nazar edilmemelidir. Ayrıca biz bâzı beyitleri hangi münâsebetle, hangi zaman ve mekânda okuduğunu ve öncesinde ya da sonrasında bir şey buyurmuşsa onları kasır hâfızamızın bize müsâade ettiği nisbette açıklamaya çalıştık ama yine de bu konuda yeterli hizmeti yapmış olduğumuzu düşünmemekteyiz. Ancak Müceddid Hazretlerimiz’in himmet-i âliyeleri ve sizin kıymetli duâlarınız bereketiyle cemedilen bu kifâyetsiz sermâyemizin, teşnedil tâliblere ve Efendi Hazretlerimiz’in râbıtasına devâm eden mürîdlere bir nebze de olsa ferahlık bahşetmesini Mevlâ-yı Müte‘âl’den niyâz ederiz. Nihâî olarak; bu eserin Farsça beyitlerinin tashîhinde benimle birlikte âzamî gayret gösteren Murat Soydan kardeşime, Pîrimiz Hazretleri’nin yüce himmetlerinin vusûlünü Yüce Mevlâ’dan istirhâm eder ve bu eserden istifâde edecek olan herkes adına kendisine teşekkürü bir vazîfe addederim. Sa‘y-ü gayret biz âcizlerden, tevfîk ve hidâyet ise ancak Rabb-i Kerîmimiz’dendir. 1 Muharrem 1445 / 19 Temmuz 2023
384.80 ₺ -