-
Darwin ve Osmanlılar
Evrim tartışmaları günümüzde ilgi çekmeye devam ediyor. Tarihte evrim, biyoloji dışı bağlamlarda nasıl tartışılmıştı? Örneğin Türkler 19. yüzyılda Darwin ve evrim teorisini nasıl karşıladılar? Osmanlı entelektüelleri evrim teorisine hangi anlamları yüklediler, ona nasıl bir misyon atfettiler? Darwin, Osmanlılar ve Türklerle ilgili neler düşünüyordu? Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasında İngiliz doğa bilimcinin rolü var mıydı? Darwin ve fikirleri Viktoryen İngiltere’de ne tür bir etki bıraktı? Galileo neden Kilise ile ters düştü? Kilise bilimle ilgili konularda sadece dinî motivasyonlarla mı hareket ediyordu? Nazım Hikmet’in şiirlerinde siyaset, bilim ve teknoloji nasıl buluştu? Alper Bilgili, okurlarını tarihte kısa bir yolculuğa çıkararak farklı dönemlerde yaşanan bilimsel gelişmelerin entelektüel dünyaya ve toplumsal yaşantıya etkilerini inceliyor. Bilim dünyasının pek de bilmediğimiz kültürel yansımalarını ilginç detaylar ve keyifli bir dille ortaya koyuyor, gündelik hayatta doğru bilinen yanlışlara cevap veriyor. Nihayetinde bilim, tarih ve kültürün kesiştiği ilgi çekici bir yazı dizisi sunuyor. Dr. Alper Bilgili’nin bilim tarihi yazılarının derlendiği Darwin ve Osmanlılar kitabı; basmakalıp, sığ ve mekanik klişeler etrafında tartışılan konularda derinlikli araştırmaya dayanan tahlil ve yorumlar yapmaktadır. Bu kıymetli, entelektüel bilim tarihi çalışması “İslâm düşüncesinin evrim kuramına yaklaşımı,” “Darwin’in Türkleri değerlendirmesi” ve “Galileo’nun din-bilim çatışmasındaki yeri” benzeri konularda yaygın kabul gören basmakalıp yorumları sorgulamakla kalmayarak tarih ve toplumsal gelişmeyi tarihselci, teleolojik ve mekanik şablonlarla açıklamaya çalışan Türk bilimciliğinin olguları bağlamlarından çıkararak araçsallaştırdığını da ortaya koymaktadır. -Prof. Dr. M. Şükrü Hanioğlu, Princeton Üniversitesi
148.00 ₺ -
6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri
Türkiye, devlet ve toplum olarak olağanüstü, çeşitli meydan okumaların iç içe olduğu ve zorlukların birbirini takip ettiği sert bir zaman diliminden geçiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 100. yaşında bir başka “Millî Mücadele hâli” olan bir “afetler zinciri” ile karşı karşıya kalmıştır. Coğrafyanın kaderiyle insanlığın kaderinin çatıştığı bu süreçte, ülke olarak ağır bir bedel ödedik. Bununla birlikte hasarların giderilmesi ve yaraların sarılması için 3 ay içerisinde devlet ve toplum olarak sarf edilen çabalar, yapılan faaliyetler, gösterilen dayanışma ve yardımlaşma, birlik ve beraberlik ruhu ve verilen emekler; nüfusunun 6’da 1’ini, coğrafyasının 7’de 1’ini ve illerinin doğrudan 8’de 1’ini etkileyen büyük bir felaket anında Türkiye’nin, devletin ve toplumun dayanıklılığını teyit etmiştir. Asla umutsuz değiliz: Hep birlikte iyileşeceğiz.9 saat arayla 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde, 6-7 km derinlikte ve yoğun yerleşim merkezlerinin hemen altında gerçekleşen ve toplamda 21 il ve 175 ilçede yıkımlara ve etkilere yol açan 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremleri, birçok gelişmiş dünya ülkesinin yüzölçümünden daha büyük bir yüzölçümünü ifade eden 110 bin kilometrekarelik bir coğrafyayı doğrudan etkilemiş, on binlerce insanımızın ölümüne ve yüzbinlerce binanın yıkılmasına veya hasarlı olarak kullanılmaz hale gelmesine yol açmış, milyonlarca insanımız yer değiştirmek zorunda kalırken milyonlarca insanımız da çadır ve konteyner kentlerde yaşamaya başlamıştır.Türkiye, hem depremlerin büyüklüğü, şiddeti ve enerjisi, hem de bir afetinin etkileri açısından Cumhuriyet tarihinin en güçlü yıkımı ile karşı karşıya kalmış, gerçek anlamıyla “Asrın Felaketi” ve bunun getirdiği insanî, siyasî, sosyal, ekonomik, askerî ve egemenlik boyutlarında yansımaları olan çeşitli sorunlarla yüzleşmiştir.Raporumuzda, teorik yaklaşımlarımızı 14 günlük Deprem Bölgesi ziyaretinde edindiğimiz veri, bilgi ve gözlemlerle birleştirerek Kamu Yönetimi ve Sivil Toplum işbirliğine dayalı “Bütünleşik Afet Yönetimi Modeli/Sistemi” anlayışı kapsamında değerlendirdik. Sorumluluk bilinci olarak harekete geçme ilkemiz olan “Ben ne yapabilirim?” sorusu ile başlayan araştırmamızı “Bu felaketten daha iyi bir Afet Yönetimi için hangi dersler çıkarılabilir, neler yapılabilir, ne gibi adımlar atılabilir?” soruları ile genişlettik. Raporumuzdaki önerilerin; toplumsal eğitim, bilinç, zihniyet, yaklaşım, organizasyon ve uygulama dönüşümleri ile birlikte ülkemizin Yeni Afet Yönetimi Modeli/Sistemi için katkı verici olmasını diliyoruz.
111.00 ₺ -
Mukaddimenin Özü
Mukaddime’yi Okumadık Kimse Kalmasın Diye… Mukaddime’nin Özü, herkes Mukaddime’yi okusun ve okumayan kalmasın diye hazırlandı! Mukaddime’nin Özü, kesinlikle Mukaddime’nin özeti değildir. Mukaddime’nin Özü, İbn Haldun’u İbn Haldun veya Mukaddime’yi Mukaddime yapan bütün bölümlerin bir araya getirilmiş şeklidir. Mukaddime’nin Özü, günümüzde önemi veya geçerliliği kalmamış, okunmasının yararı olmayan bölümlerinin çıkarılmış hâlidir. Mukaddime’nin Özü’nde yer alan düşünceler, görüşler ve bilgiler, bütünüyle İbn Haldun’a aittir. Hiçbir özetleme yapılmamıştır. O yüzden Mukaddime’nin Özü’nü okuyan bir kimse, kendisinden emin bir şekilde ve çok haklı olarak “Mukaddime’yi okudum!” diyebilir. Mukaddime’nin Özü, daha önce yayımlanmış olan “Mukaddime: Evrensel Tarihe ve Toplum Bilimlerine Giriş” kitabından hareketle mütercim tarafından büyük bir titizlikle ve son derece özenle hazırlanmıştır.
296.00 ₺ -
Yavaşlamak
Hızla büyüyen dünyamız, aslında ekonomik krizler ve salgınlardan çok daha önce sonun eşiğine geldi. Uygarlığımızı son sürat ileriye taşıdığına inanılan teknolojik gelişmeler, yaygın kanının aksine gitgide yavaşlıyor. Nüfusumuzun büyüme hızı düşüyor. Gidişata bakıldığında mevcut yavaşlama, hızlanma beklentisine karşı büyük bir meydan okumayı ve bilinmeyene doğru bir adımı temsil ediyor. Fakat bu durum, kulağa korkutucu gelse de, insanlık ve gezegenimiz için bir umut ışığı olabilir. Danny Dorling, farklı disiplinleri bir araya getirdiği Yavaşlamak’ta küresel çapta tecrübe ettiğimiz yavaşlamanın faydalarına dair güncel ve alışılmışın dışında bir argüman ortaya koyuyor. İlk kez 1890’larda kullanılan ve temelde “daha yavaş ilerleme” anlamına gelen bu olguyu iklim, demografi, ekonomi, jeopolitik gibi disiplinler bağlamında inceliyor; analizini doğurganlık oranlarından banka kredileri ve toplumsal hareketlerin sıklığına uzanan bir veri çeşitliliğiyle zenginleştiriyor. Dorling, bu çalışmasıyla “Nasıl bir gelecek tasavvur etmeliyiz?” sorusuna sürdürülebilir bir cevap arıyor. “Çoğumuz, bir ilerleme kültü gözümüzü kör ettiğinden, Dorling’in açıkça ortaya koyduğu yavaşlamanın farkına varamıyoruz. Gerçek bir entelektüel olan Dorling, hayatta kalmayı başarırsak Dünya’nın daha yavaş –ve muhtemelen daha iyi– olacağını gösteriyor.” —Paul Chatterton “Dünya, istikrarlı ve ardından azalan nüfustan oluşan yeni bir ‘normal’e geçerken yavaşlayan büyüme hızının devasa zorluklarını zekice ortaya koyan Dorling’in iyimserliği bulaşıcı.” —Vicky Pryce “Güçlü, kışkırtıcı ve zamanın ruhuna uygun bir metin. Profesör Dorling, devasa kâr ve sermayeye yönelik özgürlüklerin yanı sıra, gitgide artan iş yoğunluğunun insanları ve gezegeni ayakta tutmaya yetmeyeceğini zekice ortaya koyuyor. Daha güçlü sendikalardan daha yeşil bir ekonomiye, bizi, daha ümitvar ve insancıl bir geleceği seçmenin yolları olduğuna ikna ediyor.” —Frances O’Grady
284.90 ₺ -
Mukaddime
İbn Haldun tarih felsefesinin, sosyolojinin, antropolojinin, iktisat biliminin, kısacası toplum bilimlerinin kurucu babası olarak kabul edilir. Mukaddime’si, dünyanın en önde gelen bütün entelektüellerince dikkatle okunan ve pek çok devlet başkanınca fikirlerine hayran olunan bir şaheserdir. Roger Garaudy, müslüman olmadan önce kaleme aldığı İslâm Medeniyetinin İnsanlığa Katkısı eserinde, İbn Haldun’a on sayfadan fazla yer ayırır ve onu “Descartes’ın, Montesquieu’nün Öncüsü ve İslâm’ın Karl Marks’ı” olarak görür. Ünlü tarih felsefecisi Arnold Toynbee, “Hiç şüphesiz Mukaddime, kendi türünde, bugüne kadar hiçbir zaman, hiçbir yerde, hiçbir zihnin ortaya koyamadığı en büyük eserdir!” ifadesini kullanır. Engels, yaptığı toplum değerlendirmelerinde Mukaddime’den yararlanır ve “Hıristiyanlığın ilk dönem tarihine katkı” başlıklı makalesinde, İbn Haldun’un görüşlerinin çok özlü bir özetini sunar. BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan, “Sadece İbn Haldun ismi bile İslâm Tarihinin ne kadar parlak bir ilim çağı yaşadığının göstergesidir!” der. Arapça üç ayrı baskısından, Fransızca ve İngilizce tercümelerinden de yararlanılarak dilimize aktarılan bu Mukaddime’yi çok geniş kesimlerin daha iyi anlayacağını umut ediyoruz.
351.50 ₺ -
Kaos İçindeki Dünyada Kapitalizmi Yeniden Tasarlamak
Serbest piyasa kapitalizmi: İnsanlığın en büyük icatlarından biri, dünyanın en önemli refah kaynağı. Fakat bu başarının ardında, ödenen ağır bedeller var. Kapitalizmi yalnızca bir refah aracı olarak değil, aynı zamanda çevresel gerçeklerle, sosyal adalet çabasıyla ve gerçekten demokratik kurumların talepleriyle uyumlu bir sistem olacak şekilde kurgulamakta başarısız olduk. Servet daha önce görmediği kadar zirvede bir noktayı görürken gelir adaletsizliği derinleşiyor. Kapitalizm, gezegeni yok etmenin ve toplumu istikrarsızlaştırmanın eşiğinde. Ve harekete geçmek için oldukça kısıtlı bir zamanımız var. ‘İş’in tek amacının para kazanmak ve ‘kâr’ı maksimize etmek olduğu şeklindeki dünya görüşünü çürüten Harvard profesörü Rebecca Henderson’ın global şirketlerle yıllara dayanan çalışmalarından edindiği tecrübelerle ekonomi, psikoloji ve örgütsel davranış üzerine kaleme aldığı bu kitap, bize bir çıkış yolu sunuyor. Henderson, Kaos İçindeki Dünyada Kapitalizmi Yeniden Tasarlamak’ta kapitalizmin girdiği krizden nasıl kurtulacağını ve nasıl insanlara daha faydalı hale gelebileceğinin yol haritası çizip iş dünyasının tabularını sarsıyor. Bunu yaparken yalnızca olanı yıkmıyor, sürdürülebilir kalkınma için yeni bir ekonomik düzlem ve yeni bir işletme mantığı öneriyor. "Bu güçlü kitap, kapitalizmi yeniden tasarlamaya ve inşa etmeye yönelik bir eylem çağrısı. Piyasa ekonomisi verimlilik ve refah artışı özelliğini son kırk yılda yitirmeye başladı. Güç dengesinin büyük şirketler ve lobiler lehine değişmesi, temel düzenlemelerin yıkılması, şirketlerin ve çok-zenginlerin hayatın her alanında kendi yollarını bulma yeteneklerinin artması karşısında devletin yoksul vatandaşlarını koruma konusundaki isteksizliği, ABD ekonomisindeki gelir adaletsizliğinden ve düşük verimlilik artışından devleti genel olarak sorumlu yapar. Rebecca Henderson, piyasa sisteminin reforme edilebileceğini ve bunun şirketlere haksız yere zarar verilmeden yapılabileceğini savunuyor. Daha ahlaklı ve yenilikçi bir kapitalizm mümkün. Umut var!" —Daron Acemoğlu, Ulusların Düşüşü'nün yazarı "Bu kitap, amaç odaklı işletmelerin toplumumuzdaki hayati rolüne ve kapitalizmle demokrasinin en ivedi sorunlarımızı çözmek için nasıl yapıcı bir şekilde etkileşime girebileceğine dair önemli bir mesaja sahip." —Stanford İşletme Okulu "Kaos İçindeki Dünyada Kapitalizmi Yeniden Tasarlamak... Devletler, şirketler ve toplumlar arasında yeni bir uyum ve iş birliği dönemini teşvik ediyor." —Andrew Hill, Financial Times
203.50 ₺ -
İkondan Kanona: Kültür İle Medeniyet Arasında
Hep yakınırız Türkiye’de güçlü bir sanat, edebiyat eleştirisi ve kuramı olmadığından! Kanonların “mahalli” olduğu bir toplumda sanat, edebiyat eleştirisine neden ihtiyaç olsun? Edebiyatın ideolojiye indirgendiği bir zeminde, okuma tercihlerinin tamamen politik olduğu bir ortamda eleştiri ve kuram olmaması, hatta olsa bile onlara dönüp bakanın olmaması doğaldır. Besim F. Dellaloğlu, İkondan Kanona: Kültür ile Medeniyet Arasında’da bir sosyolog olarak üzerinde çok durulan fakat çözülemeyen kavramlar üzerinden bir Türkiye panoraması çiziyor. Kültür ve medeniyet ekseninde Türkiye’de neden kanon oluşmadığını okurla birlikte sorguluyor. Kültür, medeniyet, kanon, ikon, modernlik, modernleşme, aydın, entelektüel, akademi, sosyal medya, laiklik, muhafazakârlık gibi ihtilaflı meselelere Türkiye merkezli karşılaştırmalı yorumlar ve tespitler getirerek meselelerin nasıl yanlı/ş yorumladıklarını örnekleriyle anlatıyor, iç içe geçmiş kavramların röntgenini çekiyor. Dellaloğlu, İkondan Kanona: Kültür ile Medeniyet Arasında’yla “okuryazar”ların zihin masasında yer bulması elzem yol haritalarına bir yenisini ekliyor.
218.30 ₺ -
Cihad ve İsyan
Bugün cihad denince aklımıza ilk olarak IŞİD ve El-Kaide gibi örgütler geliyor. Cihad düşüncesini ilk olarak otomatik tüfeklerle ve canlı bombalarla eşleştiriyoruz. Ancak cihad, bugün televizyonlarda izlediğimiz halinden çok daha farklı ve kapsayıcı bir düşünce. Aslında cihad fikri, İslamiyet’in temel yapıtaşlarından biri. Ergün Yıldırım da cihadı, bugünkü kargaşanın dışına çıkararak önce düşünsel, sonra tarihsel, sonra da toplumsal açılardan ele alıyor. Tarih içerisinde cihad düşüncesinin gelişiminde iz sürerken, bugün sıklıkla birbiri yerine kullanılan Haricilik, Selefilik ve Vehhabilik kavramlarını da ustaca işliyor ve cihad hareketlerini anlamak isteyen okuyucular için hem tarihi hem düşünsel bir perspektif sunuyor. Ergün Yıldırım’ın çalışmasını özel yapan bir diğer unsur da, cihadın toplumsal temelleriyle ilgili sözler söylüyor olması. Tarih içerisindeki cihad hareketlerinin genetiğine bakan Yıldırım, bu hareketler içerisinde genetik ortaklıkları ve temel farklılıkları geniş perspektifi sayesinde kolayca teşhis edebiliyor. Kısacası, Ergün Yıldırım bugün ancak şiddetle özdeşleştirebildiğimiz cihad kavramını tam olarak anlamamızı ve bugünkü pratik örneklerine daha sağlıklı bir zihinle bakabilmemizi sağlıyor. Cihad ve İsyan, cihad hareketlerini anlamak isteyen ve içinde yaşadığımız politik dünyayı merak eden herkesin okuması gereken bir kitap.
92.50 ₺ -
Sosyolojik Nazar
Sosyolojik Nazar, Besim F. Dellaloğlu’nun Gazete Duvar’da kaleme aldığı yazılarından oluşuyor. Yazar, bu derlemesinde bir sosyolog olarak gündelik kavramlar üzerinden bir Türkiye resmi çiziyor. Mevcut mahalli zihniyetlerin hangi tutumlar, hangi kavramlar üzerinden meseleleri, nasıl yanlı/ş yorumladıklarını örnekleriyle anlatıyor. Bu kitapta sağdan, soldan, medeniyetten, kültürden, üniversiteden, akademiden, aydından, entelektüelden, televizyon dizilerinden, futboldan, hakemlerden, yürüyen merdivenlerden, pizzadan, lahmacundan, çaydan, kahveden, rakıdan, şaraptan söz ediliyor. Ama sonuçta bütün bunlar Türkiye resmini tamamlıyorlar. Yazar, kendi hapishanelerimizden dışarıya doğru, kamuya doğru düşünce pencereleri açıyor. Evet, hayat organiktir. Toplum ilişkiseldir.
218.30 ₺ -
Popüler Dindarlık
İnsanın inanma arzusu o kadar kuvvetlidir ki, zaman içinde dinin formel bilgilerinin yanında başka ritüeller ortaya çıkmaya başlar. Böylece, kitabi dinin yanında bir de halkın muhayyilesinde ve geleneğinde yüzyıllardır varlığını sürdüren inanış biçimleri ve yeni ritüeller doğar ve bunların tamamı bir bütün olarak “yaşayan din” olgusunu meydana getirir. Özellikle ülkemizde, gündelik hayatın din ile iç içe geçtiği yerlerden biri de türbelerdir. Dünyada çok farklı örnekleri de olan bu yerler, insanlar için ruhen rahatlama ve kutsal mekân arayışı ihtiyaçlarına karşılık veren birer umut kapısı. İlginç ritüellerin gözlemlendiği, çeşitli menkıbelerin anlatıldığı bu ziyaretgâhlar sadece insanla kutsal arasında bağ kurmuyor, aynı zamanda adeta bir terapi ve sosyalleşme mekânı olarak insanlara rahatlatıcı etkiler de sunuyor. Ali Köse ve Ali Ayten, sosyal bilimler anlamında farklı okumalara kapı aralayan ve ülkemizde de çok yaygın olan bir inanç fenomeninin dünyadaki benzer örnekleriyle ilişkisini kurarak bu olgunun adeta fotoğrafını çekiyorlar.
185.00 ₺ -
Türk Muhasebe Filozofları
Bir bilimin felsefesi varsa filozofu da olmalıdır. Muhasebe 1876 yılından beri bilimdir. Muhasebe Felsefesi ismini taşıyan ilk kitap ise 1907 yılında yazılmıştır. O hâlde muhasebe felsefesiyle ilgilenmiş çok sayıda muhasebe filozofu olmalıdır. Muhasebenin teorik ve pratik yönlerine katkı sunmuş filozofları, düşünürleri, aydınları, mütefekkirleri, münevverleri, entelektüelleri, reformistleri, üstadları, eğitimcileri veya adına ne derseniz deyin. “Kim bu insanlar, nerede yaşamış, neler düşünmüş, neler yazmış, nelerle dertlenmiş? Hangi ideallerin peşinden gitmiş, hangi ülkülerle cedelleşmiş, hangi rüyaları görmüş, ne fedakârlıklarda bulunmuş, devletlerin mali sistemlerine, işletmelerin finansal durumlarına ve nihayet ulaştığımız şu uygarlığa nasıl bir katkı sunmuş?” derseniz maalesef bu soruları yanıtlamak uğruna bütünsel bir çalışma yapılmamıştır. Hatta muhasebe ve filozof sözcükleri Türkçemizde yan yana bile gelememiştir. İşte bu kitap, hiç irdelenmemiş söz konusu sorulara odaklanarak kayıp bir dünyanın gizemli kahramanlarının izinden gitti. Günün sonunda otuz iki muhasebe filozofuyla geri dönerken sadece Orta Doğu coğrafyasındaki limanlara uğradı. Yazma imkânı olursa ikinci seyahatte de Avrupa ve Amerika’da yetişmiş muhasebe filozofları keşfedilecektir.
259.00 ₺ -
Zamanın İçinden Zamanın Dışından
Vicdan bendeki ötekidir. Hatta tüm ötekilerdir. Ben'in tüm ötekileri içinde hissetmesidir. Vicdanın olmadığı yerde her şey artık bir kuru gürültüdür. [...] Hakikat duygusu, bizim ideolojimiz dışında birinin söylediği bir cümlede hakikate dair bir şey varsa eğer onun hakkını teslim etmemizi sağlayan şeydir Besim F. Dellaloğlu Zamanın İçinden Zamanın Dışından: Gelenek ve Modernlik Arasında’da bir sosyolog olarak gündelik kavramlar üzerinden bir Türkiye panoraması çıkarıyor. İdeolojik mahallelerin hangi kelimeler ve kavramlar üzerinden meseleleri nasıl yanlı/ş yorumladıklarını örnekleriyle anlatıyor, iç içe geçmiş kavramların röntgenini çekiyor. Modernlik, çağdaşlık, gelenekselcilik, ilericilik, laiklik, muhafazakârlık, felsefe, sanat gibi gerçek anlamını pek merak etmediğimiz fakat kullanmayı çok sevdiğimiz “şık” kavramları nasıl ve neden sadece şeklen benimsediğimizi okurla birlikte çözmeye çalışıyor, medeniyet üretemememizi sorguluyor. Zamanın İçinden Zamanın Dışından: Gelenek ve Modernlik Arasında, “okuryazar”ların zihin masasında yer bulması elzem bir yol haritası.
218.30 ₺ -
Modernleşmenin Zihniyet Dünyası
"Sonuç olarak, Tanpınar ile ilgili bir kitap yazma niyetimin Türkiye ile ilgili bir kitap yazmakla sonuçlandığının farkındayım. Bir anlamda Tanpınar’a haksızlık ettiğimi de düşünmüyor değilim. Ama yine de beni en iyi Tanpınar’ın anlayacağını sanıyorum. Çünkü bu memleketin nasıl “dominant” bir memleket olduğunu en iyi Tanpınar bilir. “Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkânını vermiyor”, diyen Tanpınar değil miydi? Tanpınar’ın derdi memleket değil miydi? Dostları tarafından bile “Kırtipil Hamdi” diye anılan Tanpınar sanırım bu kitabın son cümlesini duysaydı çok sevinirdi. Tanpınar Türkiye’dir!" Besim Dellaloğlu, Modernleşmenin Zihniyet Dünyası'nı Tanpınar imgesiyle anlatıyor, Türk aydınlanmasının anahtar kelimelerini gösteriyor.
166.50 ₺ -
Mukaddime (Ciltli)
İbn Haldun tarih felsefesinin, sosyolojinin, antropolojinin, iktisat biliminin, kısacası toplum bilimlerinin kurucu babası olarak kabul edilir. Mukaddime’si, dünyanın en önde gelen bütün entelektüellerince dikkatle okunan ve pek çok devlet başkanınca fikirlerine hayran olunan bir şaheserdir. Roger Garaudy, müslüman olmadan önce kaleme aldığı İslâm Medeniyetinin İnsanlığa Katkısı eserinde, İbn Haldun’a on sayfadan fazla yer ayırır ve onu “Descartes’ın, Montesquieu’nün Öncüsü ve İslâm’ın Karl Marks’ı” olarak görür. Ünlü tarih felsefecisi Arnold Toynbee, “Hiç şüphesiz Mukaddime, kendi türünde, bugüne kadar hiçbir zaman, hiçbir yerde, hiçbir zihnin ortaya koyamadığı en büyük eserdir!” ifadesini kullanır. Engels, yaptığı toplum değerlendirmelerinde Mukaddime’den yararlanır ve “Hıristiyanlığın ilk dönem tarihine katkı” başlıklı makalesinde, İbn Haldun’un görüşlerinin çok özlü bir özetini sunar. BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan, “Sadece İbn Haldun ismi bile İslâm Tarihinin ne kadar parlak bir ilim çağı yaşadığının göstergesidir!” der. Arapça üç ayrı baskısından, Fransızca ve İngilizce tercümelerinden de yararlanılarak dilimize aktarılan bu Mukaddime’yi çok geniş kesimlerin daha iyi anlayacağını umut ediyoruz.
407.00 ₺ -
Cehalet Tutkusu
Bilginin ve bilgiye ulaşma yollarının yeniden tanımlandığı günümüzün hakikat sonrası, post-endüstriyel dünyasında gerçekle yalanı ayırt etmek zaman zaman imkânsız hale geliyor, bu da kasıtlı olarak bilmemeyi seçen insanların sayısının gitgide artmasına neden oluyor. Filozof, sosyolog ve hukuk teorisyeni Renata Salecl Cehalet Tutkusu’nda, insanlık durumunun daima bir parçası olduğunu savunduğu “cehalet”i ve bağlantılı olarak “inkâr” kavramını masaya yatırıyor; hem travmatik bilgiye ulaşmaktan kaçınan insan doğasını hem de ideolojik mekanizmaları sekteye uğratacak bilgiyi inkâr yollarını insanlık durumu üzerinden açıklıyor. Kasıtlı cehaletin bilhassa kriz anlarında olumlu bir yanının da olabileceği fikrini dile getiriyor; cehaletin güce nasıl dönüşebileceğini disiplinlerarası örneklerle aktarıyor. Felsefeden, psikanalitik ve sosyal teoriden, popüler kültürden ve kendi deneyimlerinden yola çıkıp Lacan, Foucault, Claude Lévi-Strauss gibi isimlerin argümanlarına referanslarda bulunarak cehaletin sosyal ve psikolojik nedenlerini inceliyor; cehalet tutkusunun aşktan hastalığa, travmadan genetiğe, adli tıptan büyük veriye kadar hayatımızın pek çok alanını nasıl etkilediğine dikkat çekiyor. “Cehalet veya inkârın sosyal ve psikolojik motivasyonlarıyla sonuçlarının kapsamlı bir incelemesi... Sahte haberlerin, propagandaların, siyasi söylemlerin ve tartışmaların medyaya hâkim olduğu bir zamanda, Salecl’ın analizi her birimize ‘cehaleti ve inkârı benimsemek’ için aldığımız kararlar hakkında düşünmenin yeni bir yolunu sunuyor.” –Kirkus Reviews “Yeni yeni filizlenen cehalet araştırmaları alanına değerli bir katkı... İncelikli ve zorlayıcı.” –Linsey McGoey, The Philosopher “Renata Salecl bu az ve öz, incelikli kitapta günümüzün yaygın cehalet tutkusunu ve bunun toplumun pek çok farklı düzeyinde nasıl işlediğini araştırıp belgeliyor. Son derece anlaşılır ve taze bir üslupla kaleme alınan kitap, pek çok insanın hayatına dokunan örnekler üzerinden bilmeme çabamızı analiz ediyor.” –Darian Leader
166.50 ₺ -
-
Bilim Susunca
Bilim dışındaki tüm bilgi kaynaklarını reddetmek, bilimi din ile doğası gereği çatışan bir uğraş olarak sunmak ve bilimin idealize edilmiş, gerçekçi olmayan bir tarifini kabul etmek dolaylı olarak bilime zarar verir. Otoritelerin bilimi kullanarak toplumu manipüle etmesinin, bilimin geniş halk kitleleri üzerindeki imajının zedelenmesi ve toplumda bilim karşıtı görüşlerin daha çok alıcı bulması gibi kaçınılmaz sonuçlarını tarihte ve farklı disiplinlerde gözlemlemek mümkündür. Alper Bilgili, Bilim Susunca’da bilimin toplum, dinler ve ideolojiler ile ilişkisini geçmişten ve günümüzden örneklerle ortaya koyarak okuru alışılmış kalıpların dışında keyifli ve doyurucu bir okumaya davet ediyor, bilimle ilgili daha gerçekçi bir resim çizilmesine katkı sağlıyor. Kurucu ideolojisi, on dokuzuncu yüzyıl vülger materyalizminin “kaba bilimcilik”i üzerine inşa edilmiş olan Türkiye’de, Tom Sorell’in dile getirdiği gibi, “bilimsel ile bilimsel olmayanı ayırt etmek”ten ziyade “bilimsel olanın olmayandan çok daha değerli olduğu”nu iddia eden aksiyomatik bilimcilik, toplum ve dünyanın geçirdiği değişimlere karşılık entelektüel egemenliğini sürdürmektedir. Böylesi bilimciliğin “bilim” değeri kazandığı, onun eleştirilmesinin, “bilim düşmanlığı” olarak yaftalandığı bir toplumda küresel ölçekte değişik ideolojik amaçlar çerçevesinde işlevselleştirilen bir yaklaşım fazla sorgulanmamaktadır. Alper Bilgili, bunu yapabilen az sayıda bilim insanının önde gelenlerinden birisidir. Tarihî bağlamları derinliğine analiz ederek güncel gelişmelerle bağlantı kuran titiz çalışmaları, bilimcilik eleştirisinin “dünyanın düz olduğunu iddia etmek” olmadığını göstermenin ötesinde, onun ideolojik tasavvurlara hizmet amacıyla işlevselleştirilmesinin doğurduğu sorunlara da ışık tutmaktadır. Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu, Princeton Üniversitesi
111.00 ₺ -
Davam
Onlar inandıkları dava adına mücadele vermenin ağır bedellerine göğüs geren iman dolu nesillerdi. Evinde dini kitap bulundurmanın, hadis-i şerif meali, Kur’ân-ı Kerim tefsiri okumanın laikliğe aykırı hareket sayıldığı günleri gördüler. Sadece bu sebeplerle on binlerce Müslümanın mahkûm edildiği, vazifelerinden uzaklaştırıldığı dönemleri yaşadılar. Ama vazgeçmediler. Bu insanların hepsinin “suç aleti” aynıydı: Dini kitap, tespih, takke, Kur’ân, cübbe, sarık… Sadece Kur’ân-ı Kerim tefsiri ve dini kitaplar okudukları için o zamanki TCK’nın 163. maddesine dayanılarak şikâyet edilen, tevkif edilen, lehte bilirkişi raporları olmasına rağmen mahkûm edilen bir neslin verdiği hukuk mücadelesini, hayattaki son şahitleri aktarıyor. Davam, genişletilmiş yeni baskısıyla yeniden raflarda. Türkiye’nin zor yıllarını daha iyi anlamak isteyenler için…
166.50 ₺ -
Cevabımız Var
Muhterem okuyucularım, Bu kitap boyunca ortaya koyduğumuz deliller, günümüzde dış ve iç kaynaklı reformist ve tahrifatçıların İslâm’a yönelttikleri organize saldırıları etkisiz kılacak mâhiyette Kur’ânî ve ilmî gerçeklerdir. Bunlar, bilerek veya bilmeyerek, kasten yahut aldanarak, İslâm’ın karşısına dikilen bozuk itikatlı ve ifsadcı ne kadar şahıs varsa, hepsini de susturacak, böylece mü’min kardeşlerimizin Ehl-i Sünnet üzere olan inançlarını önemli ölçüde koruyacak güçte delillerdir. Okuyup gereğini yapan bütün kardeşlerimizden Allah râzı olsun. Rabbimden niyâzım, bizi ve bu kitabımızı okuyan kardeşlerimizi şu âyetin tecellisinden nasipdâr eylemesidir: “… Biz hakkı bâtılın üzerine atarız da (o onun) beynini parçalar. Bir de bakarsın ki o (bâtıl) yok olmuştur.” (Enbiyâ: 18.)
56.00 ₺ -
Mısıra Sultanı Kuyudan Gelir
Kur’an kıssaları soyut ve yüksek hakikatlerin ete kemiğe bürünmesi, elle tutulur, gözle görülür hale gelmesidir. Özelde Yusuf kıssası genelde de Kur’ân kıssalarının tamamı bize tarihin akışının Allah’ın irade ve ilminden bağımsız ve başına buyruk bir gidişatının olmadığını gösterir. Özellikle kıssalar kronolojik olarak tersten okunduğunda tarihin yalnızca insanın eseri değil aynı zamanda Allah’ın mimarisi olduğu açıkça hissedilir. İnsan düşünerek ve kendini vererek Yusuf kıssasını okuduğunda, kıssa ile kendi ruhu arasında bir med-cezir yaşar. Bu kıssa, Allah’ın bir kulunu imkânsızlığın en dibinden imkânın zirvesine nasıl ulaştırabileceğine şahit kılar muhatabını. Hz. Yusuf’u kuyudan Kral’ın sarayına taşıyan olaylar zinciri, onun gördüğü rüyanın müjdesine giden yola döşenmiş taşlar mesabesindedir adeta. Yasin Pişgin, Yusuf suresi tefsiri olarak hazırlanan Mısır’a Sultanı Kuyudan Gelir’de Yusuf kıssasını kendi hayatımıza taşımamızın yollarını aşikar ediyor bize. Çünkü Hz. Yusuf’un kuyudan çıkışı, aynı zamanda bizim de kendi kuy(t)umuzdan ve milyonlar içindeki yalnızlığımızdan kurtulmamızın hikmet yüklü yoludur. Can gözüyle bakan, can kulağıyla dinleyenler için elbette…
203.50 ₺ -
Rabbini Dinle
Hayat nizamı belirleyen Kur'an'ın ayetleri arasından seçilmiş bir demetin ele alındığı bu çalışma, kısa maddeler hâlinde işlediği ayetleri birer ders malzemesine dönüştürüyor. İnsan ve toplumu, iç dünyaları ve sosyal ortamları şekillendiren ilâhî hitaba kulak vermeye çağırıyor okuru ve neyin nasıl yapabileceğiyle ilgili pratik teklifler getiriyor. Ezberlemesi de kolay olacak ayetlerin seçildiği çalışmada, açıklamalar için akılda kalıcılık ve uygulanabilirlik hedeflerine uygun bir yöntem izleniyor.
138.60 ₺ -
Gizli Çehreler
Yakın tarihimizin üzücü, ürkütücü karanlıkları içinden, bazı maskeler ve onların arkasındaki çirkin yüzler. Ertuğrul Düzdağ’ın titiz araştırmacılığının ürünü olan gerçekten okunmaya değer bu eser, İttihatçıların akıl hocalarından, Lenin’in dostu Yahudi Parvus, Türkçülüğün öncü isimlerinden Yahudi olup asıl adı Moiz Kohen olan Munis Tekinalp, şaibeli bir gazeteci Fransız Madam Gaulis ve ilk kurşun efsanesinin kahramanı Hasan Tahsin ile ilgili şaşırtıcı bilgiler içeriyor...
81.00 ₺ -
Bir Hayatı Okumak
Bazı hayatlar var ki meşaleler gibi. Taşıdıkları değerlerle ve mesajlarla yolumuzu aydınlatırlar. Kelebeklerin ışığa doğru uçması gibi biz de bu meşale hayatlara doğru kanatlandırdık gönlümüzü. Hayat acısıyla tatlısıyla, düzüyle yokuşuyla yaşanırken yorulduğumuz, bocaladığımız, düştüğümüz zaman bize toparlanıp yoluna devam etme gücü ve cesareti verecek insanlara öyle ihtiyacımız var ki… Bu kitapta, hayata bakış açımızı güzelleştirecek ve ufkumuzu genişletecek isimleri bir araya getiriyoruz.
119.00 ₺ -
Şarkın Büyük Alimleri
İslam'ın temel eğitim müesseselerinden olan medreselerde okutulan kitaplar, müderrisin İlmî kariyeri ve vakfiyelerde belirtilen şartlar ile doğrudan alakalıydı. İçinde bulunulan zaman ve coğrafya da takip edilen müfredatta ve eserlerde bazı farklılıklara sebep olabiliyordu. Bir ilim talibi, umumiyetle doğduğu şehirdeki âlimlerden ders alır, daha sonra başka ilim merkezlerine seyahatler yapardı. Bir müderris, talebesini başta İlmî liyakat ve kabiliyeti olmak üzere bütün yönleriyle tanır, belirli bir seviyeye kadar okuttuktan sonra kendisinden daha üstün bir âlime tavsiye ile gönderirdi. Hicaz, Suriye, Mısır, Irak, İran, Anadolu, Mâverâünnehir ve Horasan gibi memleketlerde tarih boyunca pek çok İslâm devleti kuruldu. Bu topraklarda eserleri, tâbi oldukları hükümdarların sınırlarını aşıp yedi iklimde okunan nice âlimler yetişti. Şark (doğu), sahip olduğu medeniyet sebebiyle İslâm’ı temsil eder. Buradan hareketle biz de eserimize Şark’ın Büyük Âlimleri ismini koyduk. Âlimleri büyük, küçük gibi sıfatlarla vasıflandırmak gibi bir gayemiz ve haddimiz olmadığı gibi tarih boyunca gelmiş geçmiş binlerce âlimin bu mütevazı çalışmamızda sadece ismini bile zikretmemiz İmkân dâhilinde değildir. Bu çalışmamızda şer‘i ilimlerin anahtarı mesabesinde olan ve eserleri ilim müesseselerinde asırlarca okutulan İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe (rh.), Ebü'l-Hasen el-Kudûrî, Ömer en-Nesefî, Ali el-Ûşî, İbn-i Hâcib, Esîrüddîn el-Ebherî, Ali b. Ömer el-Kâtibî, İmam Bûsîrî, Hatib el-Kazvînî, Sadeddin Mesud Teftâzânî, İbn-i Habib el-Halebî, Seyyid Şerif Cürcânî, İbnü’l-Cezerî, Molla Hüsrev, Abdurrahman Câmî, Abdurrahman Karabaş, Birgivî Mehmed Efendi, Molla Aliyyü’l-Kârî, İmâm-ı Rabbânî (k.s.), Hasan eş-Şürünbülâlî, Ahmed el-Bennâ, Mahmud el-Antâkî, Davud-ı Karsî, Hâmid el-Paluvî, İbn-i Âbidîn gibi âlimleri tanıtmaya çalıştık. Bundan sonraki yapılacak çalışmalara bir basamak teşkil etmesi temennisiyle...
176.15 ₺ -
Ey Oğul İzahlı Tercümesi Cep Boy
Rivayete göre İmâm Gazzâlî (Rahimetullâh)ın öğrencilerinden biri, kendisinden pek çok alanda ilim tahsil etmiş olmakla beraber bu bilgilerden hangisinin âhiret için faydalı olacağını öğrenmek istemiş, bunun üzerine düşünür de bu öğrencisine hitaben "Ey Oğul" diye başlayan bölümlerden oluşan bu risâleyi kaleme almıştır. İmâm Gazzâlî (Rahimetullâh) eserinde öğrencisini çalışmaya, ibadete, nefsini arındırmaya teşvik eder. Öğrencinin sorduğu sorulardan bir kısmının manevi zevkle ilgili olduğu için açıklanamayacağını, bir kısmının ise İhyâu Ulûmid-din'de açıklandığını belirtir. Bu arada öğrencisine dört şeyi yapıp dört şeyden kaçınmasını tavsiye eder.
42.00 ₺ -
Erdem Bayazıtla Sana Bana Vatanıma Dair Konuşmalar
Eğitimci, yayıncı, dergi yönetmeni ve editör, siyasetçi gibi sıfatların yanında Erdem Bayazıt’ı bugün aramızda yaşatan en önemli vasıfları hiç şüphesiz şairliği ve bir nesle ağabeylik yapmış olmasıdır. Lise yıllarından başlayarak şiiri, edebiyatı gündelik hayatlarında yaşatan Yedi Güzel Adam’ın gür seslilerinden biri. Büyük Doğu’dan Diriliş’e, Edebiyat’tan Mavera’ya kadar son 60-70 yıllık İslamî edebiyat ortamında yer almış, bu dergilerde yazıp çizmiş, gençlere yol göstermiş, onlara okuma aşısı yapmış bir ağabey. Erdem Bayazıt’ın dünya görüşünü, şiir ve deneme yazılarının yanında gazete ve dergilere verdiği röportajlarda da görüyoruz. Görüş ve düşüncelerini sadece şiir ve düzyazı ile ifade etmemiş, söyleyecek sözü olan bir kimse olarak aynı zamanda konuşarak ve anlatarak dile getirmiştir. Ünlü şiirinden mülhem “Sana Bana Vatanıma Dair Konuşmalar” adı ile yayımlanan elinizdeki kitap, ömrünün son 25 yılında kendisiyle yapılmış röportajlardan meydana gelmektedir.
46.72 ₺ -
Düşünsene Hızır Bendim
“Düşünsene Hızır Bendim”, hayatlarında en az bir defa Hızır’a ihtiyaç duyanların hikâyesini anlatıyor. En az bir defa insan olmanın neredeyse zorunlu şartı olan çaresizliğini fark edip göğe bakanların,en az bir defa yağmur getiren fırtınalardan medet umanların… Yani hepimizin.
100.74 ₺ -
Divan Edebiyatında Tevhidler ve Muamma
Elinizde tuttuğunuz kitap, ‘hocaların hocası’ Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan tarafından kaleme alınmış olan “Divan Edebiyatında Tevhidler” ve “Divan Edebiyatında Muamma” isimli iki kitabın tek ciltte toplanmış hâlidir. Dört fasikülden meydana gelen Divan Edebiyatında Tevhidler’de Ahmedî, Şeyhî, Sadrî, Rabbânî, Fuzûlî, Nâbî, Şeyhî, Cevrî, Niyâzî-i Mısrî, Âlî, Arpaemîni-zâde Sâmî ve Yenişehirli Avnî’nin meşhur tevhidlerinin ayrı ayrı şerhlerinin yanı sıra ayrıca İran edebiyatında yazılmış olan tevhidlerdeki şer’î ve tasavvufî umdeler de incelenmiştir. Metinler incelenirken örnekler çok detaylı bir şekilde verilmiş, ayrıca verilen metinler üzerinden metin şerhinin seçkin numuneleri göz önüne serilmiştir. Divan Edebiyatında Muamma isimli eserde ise muammaların çözülebilmesi için gerekli teorik bilgiler izah edildikten sonra, çözümlenmiş misâller verilerek, konu etraflıca ele alınmıştır. Türk edebiyatının ilk doktoru, ‘Metinler Şerhi Profesörü’ Ali Nihad Tarlan’ın bu iki büyük eseri, uzun yıllar sonra yeniden okuyucunun karşısında.
122.64 ₺