-
Toros Yüzlü Adam: Osman Yüksel Serdengeçti
Toroslar"ın yüzeyi gibi oldukça sarp, inişli çıkışlı, bazen de bir yayla yamacı kadar yalın karakterli Osman Yüksel"in davası uğruna malından, canından vazgeçmesi, bu yola başını koyması ve hatta idamı bile göze almasıyla artık o bir Serdengeçti"ydi. Davası uğruna çekmediği çile, görmediği cefa kalmadı. Nezaretler, hapishaneler onun için medrese-i yusufiye oldu. Serdengeçti sadece yılmaz bir dava adamı değil, aynı zamanda bir fikir işçisiydi. "Müslüman Türk" sentezi kuramcılarından biri olarak Türkiye"deki düşünce birikiminde önemli bir yere sahiptir. Serdengeçti ismiyle bir dergi çıkardı. 1983"e kadar tarihimizi, medeniyetimizi, inançlarımızı yazdı, söyledi, savundu. Fikir ve dava adamı olmasının ötesinde, farklı düşünce ve inançlardan kişilerin ken-dilerini bulabileceği, insan olarak Serdengeçti"yi de görecek, yaşayacak ve hissedeceksiniz. Bu kitapta hem bir dava ve fikir adamının o nefes kesen hayatını bulacak, hem de yaşadığı dönemin önemli olaylarına ve kişilerine (1944 olayları, tabutluklar, DP iktidarı, Köy Enstitüleri, Malatya Suikasti, Necip Fazıl, Hüseyin Üzmez) şahitlik edeceksiniz. Resimler, mektuplar ve röportajlarla beslenen bu kaynak eser, Serdengeçti hakkında bugüne kadar hazırlanmış en yetkin başvuru kaynağıdır.
8.25 ₺ -
Başkasının Günahına Ağlayan Adam
Onun kaygısı, sevdası, derdi, davası hep Allah`ı kullarına tanıtmak ve sevdirmekten ibaretti. Bütün engellere, acılara, işkencelere, hapislere, sürgünlere, zehirlemelere rağmen Kur`an`a, imana, İslâm`a hizmet duygusundan hiç ayrılmadı. En zor şartlarda bile hiç ümitsiz olmadı. En olumsuz şartlardan, daima en olumlu sonuçlar çıkardı. Kendisini batırmaya, bitirmeye çalışanları da huzura ve mutluluğa, yani kulluğa çağırdı. Çünkü ona göre, kul olmak, "kurtulmak" demekti. Kendisine en acımasız hakareti ve dayanılmaz işkenceyi lâyık görenleri bile iman hakikatleriyle tanıştırmak ve kurtarmak telâşındaydı. Güle oynaya günah bataklıklarına batanlara da merhametle baktı. Günahına ağlayamayanların günahına da ağladı. Çünkü onun insana ve olaylara bakışı, veli bakışıydı. Geçitlerde, köprülerde, uçurum başlarında titreyenlere, "İnşaallah geçer." duasındaydı. "Ha geçti, ha geçecek!" şevkiyle, dertlerini dert edinirdi. Her düşenin acısı, önce onun yüreğine yansırdı. Her ezilenle, evvelâ onun içi ezilirdi. Çünkü o, şefkatten ibaretti. Sevgiyle sarıp sarmaladı yaralı yürekleri. Manevî kiri, pası, yarayı acısız ameliyatlarla tedavi etti. Gönülleri çelen, ruhları çeken bir muhabbet merkeziydi. Benim sevdalandığım yürek, bu yürekti. Benim ve neslimin kendine gelişiydi. Uyanmamızdı heyecanla ve gafletten silkinmemizdi. Uyanalım diye uyanıktı. Ebediyen gülelim diye ağlıyordu.
142.50 ₺ -
Kanuni Sultan Süleyman
Bir devlet adamı düşünün ki, 46 yıl boyunca ülkesini dünyanın daima zirvede ülkesi olarak idare etmeyi başarmış olsun... Ve bir padişah düşünün ki, yarım asra yaklaşan idaresi süresince ülkesinde günümüze ışık tutacak hürriyet ve eşitlik prensiplerine uygun bir idare tatbik etsin... İşte bütün idaresi boyunca seferler, zaferler, adalet, eşitlik ve huzur dolu ülkesini uzun süre zirvede tutmayı başarmış bir devlet adamı : KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN...
225.00 ₺ -
Yavuz Sultan Selim
Miladi 1470 yılıydı... Tenden kopan can sancısı Gülbahar Hatun`u kıvrandırırken, Amasya Sancakbeyi Şehzade Beyazid`in kapısına bir müjde dayandı: "Bugün, hanedanın bir erkek çocuğu olacak ve padişah olacak" Selim`i babasının üçüncü oğlu olmaktan çıkarıp tahta yürüten ve tahtta sıradan bir padişahlıktan çıkararak "Yavuz"laştıran şey nedir?
97.50 ₺ -
Taşla Konuşan Deha: Mimar Sinan
Devletin Bayındırlık Bakanıydı Mimar Sinan. "Ser Mimaran-ı Hassa"ydı. Kabine toplantılarına katılmıyordu, ama kendi kararları bir kabine kararı hükmündeydi ve tatbikinden vazgeçilmiyordu. Bu özelliğiyle imparatorluğu bir uçtan bir uca imar etmişti. Allah'ın ona bahşettiği kabiliyetbir anadolu köyünün ıssızlığından çıkaran ışık, keşfetme arzusuyla beslenen gayret, bütün kararları kendi estetik zevkine göre uygulama imkanı veren mimarbaşılık, hepsinden de önemlisi 400 esere imza atma şansı veren uzunca bir ömür... Tam bir asırlık çınar haşmeti! Cihan hakimiyetinde hiçbir kaygısı olmayan bir imparatorluğun alabildiğince cömert imkanları, bu yapma gayretiyle bütünleşince, "Süleyman Asrı", "Sinan Asrı"yla ikizleşiyor ve günümüzde bu iki dehayı kendi hizmet alanlarının burçları olarak gösteriyor. Sultan Süleyman, cihangirliğinde ne kadar "muhteşem" ise, Mimar Sinan da sanatkarlığında o kadar "zirve"dedir.
6.00 ₺ -
Nur Dede
Herkese seslenen, herkesle halleşen, herkese sevgi ve şefkatini yönelten bir dede olabilir mi? Birinin, birilerinin, tek ailenin değil; herkesin, hepimizin dedesi olmayı, hepimizi düşünmeyi, yüreğine hepimizi sığdırmayı başaran bir güzel insanı tanımak ister misiniz? Bütün amacı, insanların imanlarına hizmet ve yardım etmek olmuş... Böylece herkesin hem bu dünyasını, hem de âhiretini Cennet etmeye çalışmış. Böylesine bir maneviyat büyüğünü daha yakından tanımak istemez misiniz? Hem de rahat anlayabileceğiniz bir üslupla ve onu çok seven bir kalemden... Öyleyse buyurun bakalım...
37.50 ₺ -
Avukat Bekir Berk
Üstad Bediüzzaman`ın avukatı Bekir Berk`in hayatı, zulme boyun eğmeyen mazlumların kükreyişiydi. bir cevher insan, bir ebedi abide idi. Eriyip solmuş, bir tutam olmuş, kendinden geçmiş yatarken bile hizmet ediyor, zaman zaman parmağını hayali mahkeme heyetine doğru sallayarak, "Hayır!" diye bağırıyordu, "Nurculuk suç değildir! Savcının suç saydığı fiil meziyettir, mazhariyettir; maznunların beraatını talep ediyorum."
75.00 ₺ -
İkinci Abdülhamid Han (Yabancıların Kaleminden)
Yaptığı hizmetler ve bıraktığı eserlerle Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın saltanatı devri, tarih sayfalarına altın harflerle yazılmaya en lâyık devirlerden biridir. Yabancı devletler içinde dahi ona ve saltanatı devrine hayran olan pek çok meşhur kimse vardır. Bu kitapta, tıpkıbasımıyla birlikte yabancıların sultan hakkında söylediklerini bulacaksınız.
13.00 ₺ -
Şeyhülislam Zenbilli Ali Efendi
Sekizinci Osmanlı şeyhülislâmı olan Zenbilli Ali Efendi, Osmanlı âlimlerinin büyüklerindendir. Evinin penceresinden bir zenbil sarkıtır, suâl soranlar, suâllerini bir kağıda yazıp zenbile koyarlardı. O da zenbili çekip suâllerin cevâbını yazar, zenbile koyar tekrar sarkıtırdı. Bu sebeble "Zenbilli Ali Efendi" ismiyle meşhûr oldu. Zenbilli Ali Efendi; İkinci Bâyezid Han, Yavuz Sultan Selîm Han ve Kânûnî Sultan Süleymân Han devrinde olmak üzere 24 sene şeyhülislâmlık yaptı. Ömrünü ilme, talebe yetiştirmeye ve İslâma hizmete harcamış, kıymetli hizmetler yapmıştır. Üstün halleri, ahlâkı ve hizmetleriyle meşhûrdur. Eser, Bursa Mahkeme-i Bidâyet Reis-i Evveli Es-Seyyid Hayrullâh Nedim Efendi tarafından hazırlanmıştır. Zenbilli Ali Efendi hakkında verilen kısa bir bilginin ardından orijinal metnin transkripsiyonu yapılmıştır. Eserde Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi’nin hayatı ve ailesi hakkında kısa ve öz malumat bulunmaktadır.
13.00 ₺ -
Fatih Sultan Mehmed Han
Dünyâya geldiği vakit, babası Sultan İkinci Murad Han Fetih Sûresi'ni bitirmiş, Muhammed Sûresi'ne başlamıştı. Müjdeyi verdiklerinde gayri ihtiyârî, dudaklarından şu mısra döküldü: "Ravza-i Murad'da bir gül-i Muhammedî açtı." Böylece Sultan Murad Han, oğlunun ismini Mehmed koymuştu. Şehzâde Mehmed, vakti gelince Amasya sancağına gönderildi. Son derece ehil hocalar tarafından, çok büyük bir ihtimamla yetiştirildi. Tahta geçtiği vakit 21 yaşında idi. İlk büyük hedefi, Peygamber Efendimiz'in müjdesine nâîl olmak ve bir çıban başı gibi Osmanlı toprakları arasında kalan Bizans imparatorluğunu ortadan kaldırmaktı. Fâtih Sultan Mehmed Han, üstün zeka ve kabiliyeti ile, o güne kadar dünyâda hiç kullanılmamış harp âletleri ve muhâsara tekniklerini kullanmış, gemileri karadan yürüterek Bizanslıları hayretler içinde bırakmıştı. Ama Bizanslılar asıl şaşkınlıklarını, şimdiye kadar hiçbir kumandanın fethetmeyi başaramadığı ve kendilerinin de fethedilemeyeceğine inandıkları İstanbul'un fethinden sonra yaşadılar. Bu müjdeli fetihten sonra da, o yüksek meziyet ve fikirlere sâhip pâdişâhın kumandasındaki Osmanlı ordusu fetihlerden fetihlere koştu: Atina, Sırbistan, Trabzon, Bosna, Karaman, Alâiye, Kırım ve daha başka yerler... Bu eserde hepsinden bir şeyler bulacak, doğumundan vefâtına, Fâtih Sultan Mehmed Han'ı ve faâliyetlerini yakînen öğrenecek ve onu muhakkak birilerine anlatma ihtiyacı hissedeceksiniz. - Bu eser, Namık Kemal'in "Evrâk-ı Perişan" isimli kitabının üçüncü kısmıdır. Hazırlayan: Kemal Erkan
48.10 ₺ -
Selahaddin Eyyubi
Selâhaddin Eyyûbî, târihimizin ender ve meşhur şahsiyetlerinden biridir. Onun bu haklı şöhreti, Kudüs gibi mübarek bir şehri seksen sekiz yıl sonra, 1187 yılında Haçlılardan geri alması, Kudüs'ün ikinci fâtihi olmasından dolayıdır. Diğer taraftan Selâhaddin Eyyûbî, "Asıl fazîlet, düşmanının da takdir ettiğidir" sözünce; sâhip olduğu üstün ahlâk ve fazîleti, askerî ve siyâsî dehâsı düşmanları tarafından bile takdir ve tasdik olunmuş, hakkı teslim edilmiş bir sultandır. Daha nice güzel vasıfları ile tam bir numûne şahsiyettir. İşte neşre hazırladığımız bu eser, Selâhaddin Eyyûbî gibi her yönden takdire şâyân bir sultanın hayâtının ve faâliyetlerinin kısa ve öz olarak anlatıldığı bir çalışmadır. Eserimizden, her yaştan insanımızın istifâde edeceği kanaati ve fikri bizi sevindirmektedir. - Hazırlayan: Kemal Erkan
40.95 ₺ -
Barbaros Hayreddin Paşa
Denizciliğe, küçük bir gemi reisliği ile başlayıp günün birinde kaptân-ı deryâ olan Barbaros Hayreddîn Paşa'nın hayatının bütün safhalarını maddesiyle manasıyla, inceden inceye anlatan bu eser, Kanunî Sultan Süleyman Han'ın emri üzerine Seyyid Muradî tarafından kaleme alınmıştır. Seyyid Muradî, Hayreddin Paşa'nın yanında ve hizmetinde bulunmuş reislerdendir. Çok açık bir Türkçe ile yazdığı eserindeki hadiselerin bir kısmını Barbaros Hayreddin Paşa'dan, bir kısmını gazalara iştirak edenlerden işiterek kaleme almış; çoğuna ise bizzat şahit olmuştur Kaptân-ı Deryâ Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları Orijinal Adı: Gazavât-ı Hayreddîn Paşa Hazırlayan: Osman Erdem
59.80 ₺ -
İbn Hazm
İbn Hazm, milletler tarihini, dinleri, fırkaları çok iyi bilir ve bunları tartışır. O, nesir ve nazımda kudretli bir şairdir, şiirleriyle büyük şairlere yaklaşır. Edebi nesirleri, mana üstünlüğü, hayal güzelliği, kelime ustalığı, parlak üslup akıcılığı ile seçkindir. Yazdığı nesir yazıları, edebi eserleri, üstün ifade, parlak tabir, güzel tasvir, sağlam ve doğru mana ve derin fikirlerle doludur. Ruhların coşkunluğunu, yüreklerin atışını, gönüllerin heyecanını, duygu fışkıran ibarelerle, parlak ve kıvrak ifadelerle tasvir eder. Bu bakımdan o nesir ustaları, arasında birinci sırada sayılır. Onun nesiri, bir söz kalabalığı, kelime gürültülerinden ibaret edğildir. Parlak ve düzgün şık kelimelerle bürünmüş, güzel ve derin manalar yüklü bir ifadedir. İbn Hazm, sadece fıkhı yeni bir renk almış, fukaha arasında yetişmiş bir edip olmakla kalmaz. O, zamanında İslam diyarının cenneti sayılan bir ülkede yetişmiş kişidir ki şimdi orası yalnız anılarımızda yaşamaktadır. O, anısı kalplerde hala kanayan, gönülleri hasretle yakan, gözleri yaşartan, imanlı yürekleri türlü üzüntülerle dolduran Endülüs’dür. Orası gerçekten İslam tarihinin en acılı bir tarajedisi olmuştur.
48.00 ₺ -
Şair Nigar Hanım
Nigâr Hanım, 19. asır sonu kültür semalarında yerini alan öncü Osmanlı kadınlarının en parlak yıldızlarından biri. Roman ve tefekkür sahasında Fatma Aliye Hanım’ın temsil ettiği madalyonun diğer yarısı, sosyal yaşantı ve şiir sahasındaki tamamlayıcısı. Avrupaî Türk edebiyatının bir kadın kaleminden çıkma ilk şiir kitabı Efsus’un sahibesi. Tanzimat ve Servet-i Fünun edebiyatları arasında bir “ara nesil” sanatçısı. Edebî salonunda kadın-erkek, garplı-şarklı konularını ağırlayan ir asır sonu entelektüeli. Dönem feminizminin ılımlı kanadında bir kadın sesi. Güftesi garplı, bestesi şarklı bir edibe. Nazan Bekiroğlu, 19.yüzyılın sadece ünlü bir ismi olmakla kalmayıp, çevresinde geniş bir aydınlar topluluğunu bir araya getiren Şâir Nigâr Hanım’ın biyografisini ve sanat yaşamını inceliyor. Osmanlı aristokrasisinin önde gelen isimlerinden Macar Osman Paşa’nın kızı Nigâr binti Osman’ın roman akıcılığındaki hayatı ve Türk edebiyatında doldurduğu yer, Nazan Bekiroğlu’nun titiz araştırmasıyla okurlara sunuluyor. Kitapta ailenin özel arşivinden alınmış fotoğraflar da yer alıyor.
19.19 ₺ -
Mehmet Akif
Kimi zaman biyografik kimi zaman analitik düzlemde ilerleyen bir kaynak olan bu eser, bazı edebiyatçılar tarafından “Bazı biyografiler sadece konu aldıkları kişiyle değil, kaleme alanın kimliğiyle de öne çıkar. İşte Üç İstanbul adlı dev romanından tanıdığımız Mithat Cemal Kuntay’ın Mehmet Akif biyografisi bunlardan biri.” şeklinde yorumlanmıştır. Kitapta Mehmet Akif, son yüzyılın önemli edebi şahsiyetlerinden biri olmasının yanında, mütevazı ve mücadeleci yönüyle de tanıtılıyor. Akif’in şair söylemiyle eylemini özdeşleştiren bir eser. Ayrıca kitabın sonunda 16 sayfalık albüm bölümüyle de yazarın dünyasına farklı bir yolculuk imkanı da sağlanıyor.
15.07 ₺ -
Geçtim Dünya Üzerinden
Bir devrin kapanış yeni bir devrin başlangıç hikâyesine tesadüf eden bir zamanda, Fatih’te eski bir konak yavrusunda dünyaya merhaba diyen ve eski terbiyenin henüz değerlerini yitirmediği bir eğitimden geçen Neclâ Pekolcay’ın 80 yıllık ömründe şahit oldukları, yalnızca bir insanın değil bir devrin hikâyesine tanıklık ediyor. Hâlâ kendine ve iddiasına yakışır tarihi yazılmamış o İslam Ansiklopedisi’nin ilk çalışma heyetinde yer alması, İslâmi Türk Edebiyatı Tarihi sahasının ilk müteşebbislerinden, Yüksek İslâm Enstitüsü İlahiyat fakültelerindeki ilk hoca neslinden ve ilk kadın hocalardan biri olması böyle bir hayatın arkasındaki gündem ve bakışı merak ettiren hususiyetler arasında yer alıyor. Ve belki de en önemlisi, hayata “ben” merkezli değil de “biz” cephesinden bakmanın ne demek olduğunu anlatması onu tanıma iştiyakı doğuruyor.
9.25 ₺ -
Fatma Aliye
Tarihimizdeki ilk kadın mütercim, sistematik bir şekilde kadın sorunlarına değinen ilk kadın romancı, ilk kadın felsefeci, Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin ilk kadın üyesi, ilk kez yardım derneği kuran, hakkında ilk kez monografi yazılan, dünya sergilerine davet edilen ilk kadın yazar… Edebiyat, toplum ve düşün hayatımızda böylesine önemli bir konumda yer alan Fatma Aliye; son dönemde ne yazık ki tüm bu nitelikleri göz ardı edilerek banknotların üzerinde yer almasıyla polemiklere konu oldu. Fatma Aliye’nin eserlerinde kadın sorununu ele alan bu nitelikli çalışma; muhafazakâr Osmanlı kadının özelliklerini ve dönemin kadın hareketini örnekler üzerinden incelerken Fatma Aliye’nin edebiyat, toplum ve düşün hayatımızdaki yerini ortaya koyuyor. Firdevs Canbaz Yumuşak’ın bu kitabı, Fatma Aliye Hanım konusunda, onun feminist olduğuna ilişkin verili ideolojik okumalara karşı yazılmıştır. Bu kitap okununca görülecektir ki, Fatma Aliye Hanım’ın kadın meselelerine İslamî bağlamda ele alışı, ideolojik ve taraflı bir okuma değil, tümüyle metinsel olgulara dayanan objektif ve yansız bir okumadır. Hilmi Yavuz (Türk Edebiyatı Bölümü, Bilkent Üniversitesi) Cumhuriyet öncesi Türk edebiyatı, hep yeniden keşfedilmesi ve araştırılması gereken bir alandır. Özellikle kadın yazar, şair ve eleştirmenlerin bu edebiyata yaptıkları katkılar yeterince incelenmemiştir. Firdevs Canbaz Yumuşak’ın Fatma Aliye üzerine yaptığı kapsamlı ve tutarlı çalışma, önemli bir boşluğu dolduruyor ve edebiyat tarihinin biraz da örtülmüş bir yüzünü okurlara açıyor. Laurent Mignon (Şarkiyat Enstitüsü, Oxford Üniversitesi) Fatma Aliye Hanım hakkındaki genel kanılara rağmen meseleyi yeniden ele alması bakımından son derece etik bulduğum bu çalışmanın, önemli bir boşluğu doldurduğuna ve sahih bilgiler verdiğine inanıyorum.
8.23 ₺ -
Emine Semiye
Cevdet Paşa’nın kızı, Fatma Aliye’nin kız kardeşi… Babasına, topluma, padişaha aykırı duran, kendisinden sonraki nesillerin kadınları için hür bir hayatın yolunu açan fedai… Gelenekten yeniliğe, istibdattan özgürlüğe, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte büyük uğraş veren, bugün adı unutulmuş ancak mücadele, heyecan ve hüzünle dolu bir ömrün kahramanı… Emine Semiye!.. Prof. Dr. Şefika Kurnaz’ın kaleme aldığı “Osmanlı Kadın Hareketinde Bir Öncü, Emine ye” adlı bu kitap, onun üzerindeki ihmal perdesini aralıyor. Emine Semiye’nin hayatıyla ilgili bilinmeyen gerçekleri, hürriyet yolunda İstanbul’dan Selanik’e, Paris’e uzanan hikâyesini gün ışığına çıkarıyor.
44.40 ₺ -
Domaniç Dağlarının Yolcusu
Şukufe Nihal çeşitli gazetelerde, çıktığı yurt gezilerine dair izlenimlerini yayımlardı. Bu yazlarda, ülkenin ilerlemesi bakımından aydınlara çok görev düştüğünden, aydınların memleketle barışarak gezmeleri gerektiğinden bahsederdi. Geziler, onun sanatını zenginleştirici bir malzeme teşkil etmenin ötesinde, ideallerini örneklerle seslendirme imkanı da sağlıyordu. Çıktığı bu yurt gezilerini, bir roman kurgusuyla şekillendirerek “Domaniç Dağlarının Yolcusu” (Bir Yurt Gezisi) adıyla 1949 yılında kitaplaştırıldı. Eser aynı yıl Şakir Sırmalı yönetmenliğinde “ Domaniç Yolcusu” adıyla filme de aktarıldı. Yazar büyük bir hayranlık beslediği Milli Mücadele dönemini, destanlaşan bir kişisel hikâye üzerinden anlatıyor. Hikâyeye göre, Kurtuluş Savaşı sırasında İnegöl yakınlarında, Domaniç dağlarından inen bir köylü kadını, düşmana yol göstererek vatana ihanet ettiğini öğrendiği biricik oğlunu silahını çekerek öldürüyor. Yazar, bu etkileyici öyküden ve gözünde devleşen Anadolu kadınından bir iz bulmak üzere, olayın geçtiği yerlere araştırma yapmaya gidiyor. Kitap, yazarın bu gezi sırasındaki duygu ve düşünceleriyle, yaşadığı hadiselerden oluşuyor. Yazar, izini sürdüğü hikâyeye ulaşmak isterken konakladığı duraklarda dikkatini en çok dönemin “kadın” figürü üzerine yoğunlaştırıyor. Öğretmen olmasının da verdiği şevkle, kadınların eğitiminin ve çalışmasının öneminden, yanlış evlilikler ve bunların doğurduğu sonuçlardan bahsederken; çözüm yollarını da hemen yanı başında sunuyor. İlerlemenin köyden başlayacağı fikrini savunan Şukufe Nihal, bu iş için aydınların harekete geçmesi gerektiğine inanıyor. Yazar, idealini öylesine büyük bir coşku ve samimiyetle savunuyor ki, neyin nasıl olması gerektiğinden bahsettiği bölümlerde bile kuruluğa düşerek okuru sıkmıyor. “Domaniç Dağlarının Yolcusu”’nu sıradan bir anı kitabı olmaktan çıkaran en önemli unsur, kadın duyarlığının imbiğinden süzülmesi. İlk satırlardan itibaren coşkulu, titiz, şiirsel ve zarif bir üslup okuru hemen sarmalıyor. Bunda Şukufe Nihal’ın her şeyden önce bir şair olmasının payı çok büyük...
26.64 ₺ -
Teşrinisani ve Ötesi
Teşrinisani ve Ötesi, Osmanlı İmparatorluğunun son yüzyılın hikayesi Sultan Mahmud-ı Adli′den başlayarak saltanatın ve ardından hilafetin ilgasına kadar uzanan hazin bir hikaye. Temel felsefesi 20. asrın bütün hadiselerinin 19. asırda hazırlandığı Cennetmekan Sultan Abdülaziz Han′ın şehadeti. Sultan Beşinci Murad′ın cinneti. 93 Harbi. İsyanlar. imzalanana ağır antlaşmalar...Ve hepsinin ardından kadın, erkek, genç, ihtiyar, Sultan Osman′ın kanını taşıyan bütün şehzade ve sultanların ülke dışına çıkarılmaları... Bir Osmanlı Haminnesi olan Münevver Ayaşlı, “Teşrisani ve Ötesi”′nde zaman ve ruh olarak çok yakınında durduğu 19. asrın panoramasını çiziyor.
9.60 ₺ -
İşittiklerim Gördüklerim Bildiklerim
Münevver Ayaşlı Hanımefendi, içinde yaşadığı devri (1906 - 1999) tanıdıkları, gördükleri, işittikleri, işetenlerden işittikleri, nüktesi, rivayeti, dedikodusu, efsanesi ve bilebildiği kadar hakikatiyle kendisinden sonra gelecek nesillere nakletme çabası gösteren bir Osmanlı haminnesidir. Köklü aile yapısı ve eşinin bulunduğu önemli devlet hizmetleri sayesinde Abdükhak Hamid′den Halide Edip Adıvar′a, Mithat Cemal Kuntay′dan Asaf Halet Çelebi′ye, İsmail Hami Danişmend′den Burhan Toprak′a, Mösyö Massigno′dan Albert Gabriel′e kadar birçok önemli ismi çok yakından tanıyan Ayaşlı′nın hem hatırat edebiyatımıza hem de tarih ve kültürümüze belki en büyük katkısı işittikleri, gördükleri ve bildiklerini yazıya geçirmiş olmasıdır.
14.80 ₺ -
Haminne'nin Suret Aynası
Osmanlı Devleti’nin çöküşü ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna birebir tanıklık eden Münevver Ayaşlı’nın hatıralarıyla harmanladığı portre yazıları, tarih kitaplarının sayfalarında bulunamayacak detaylara yöneliyor. İyi bir aileden gelen ve eşinin devlet görevleri sebebiyle devrinin edebiyat, kültür siyaset meclislerinde bulunan Ayaşlı, biyografi geleneğini resmiyetten kurtararak samimi bir tarzda sürdürmeyi tercih ediyor. Mülkün, kalemin ve sanatın sultanları Haminne’nin Suret Aynası’nda buluşuyor. Ertuğrul Gazi’den V. Murad’ın torunu Rukiye Sultan’a, Abdülhak Hâmid’den Peyami Safa’ya, Tevfik Fikret’ten Yahya Kemal’e, musiki üstadı Sadettin Arel’den Celal Esad Arseven’e, Rıza Nur’dan Beyoğlu Levantenlerinin son temsilcilerine, İbn Rüşd’den Osmanlı âşığı seyyah Claude Farrere’e, Picasso’dan Andre Maurois’ya, Tarık bin Ziyad’dan Napolyon’a, Indira Gandhi’ye uzanan geniş bir yelpazede tam 51 ismi anlatıyor.
148.00 ₺ -
Geniş Ufuklara ve Yabancı İklimlere Doğru
Osmanlı′yı da, Birinci Cihan Savaşı′nı da, Milli Mücadele′yi de görmüş, Fransa′da Doğu Dilleri Okulu′nda okumuş, Padişah Abdülhamit′in Berlin Büyükelçisi Sadullah Paşa′nın gelini, Viyana Büyükelçisi Nusret Sadullah Bey′in eşi, Beylerbeyi′ndeki yalının son temsilcisi... Münevver Ayaşlı. "Geniş Ufuklara ve Yabancı İklimlere Doğru"da kendi kişisel tarihini yazarken yine Osmanlı′nın son dönemine, Cumhuriyet′in ilk dönemine tanıklık ediyor. Çocukluğundan başlatarak eşi Nusret Sadullah Ayaşlı′nın vefat tarihi olan 12 Aralık 1944′e kadar kronolojik bir sıra gözetmeden zaman, mekan ve insan üçgeninde geliştiriyor anlatımını. Tarih kitaplarının kuru ve yavan sayfalarında bulamayacağınız ayrıntılara yer veriyor. Geniş ufuklara ve yabancı iklimlere doğru bir yolculuğa davet ediyor okuyucusunu...
203.50 ₺ -
İstanbul / Dersaadet
“İstanbul, musikîsiyle, edebiyatıyla, güzel, sanatlarıyla, tasavvufu, güzel hayatı, leziz yemekleri, zarif insanları ve nükteleri ile bitip tükenmez... Fakat biz tükendik, üzüntüden, yeisten, ümitsizlikten tükendik... Zira ‘yıkıldı, yandı, ağaçlar kesildi, balık tükendi, çayırlar kurudu’ demekten yorulduk…” Münevver Ayaşlı, Dersaadet adlı eseriyle; bahçeleri, yüksek duvarları, konak-yalı mimarisi, sahil-sarayları ve hepsinden öte insanlarıyla eski İstanbul’un şimdi tarih sayfalarında kalan siluetini zamanımıza düşürüyor. Devraldığı Osmanlı kültürü ve estetiğiyle birlikte, sadece İstanbul masalını değil, tarih ve felsefesini de anlatıyor.
185.00 ₺ -
Bir Ruh Macerası
Cumhuriyet Türkiyesi’nin seçkin ailelerinden birine doğdu. Kurtuluş Savaşı’nın efsane isimlerinden Rauf Orbay’ın yeğeniydi. Batılı mürebbiyelerin elinde anadili Türkçeden önce Almancaya hakimiyet kazanarak yetişti. Ülkenin “en iyi okullarında” okudu. Yeşilçam sinemasının en önemli yönetmenleriyle birlikte çalıştı. Halit Refiğ, Atıf Yılmaz, Memduh Ün gibi isimlerle ortak işlere imza attı. Kemal Tahir, neredeyse manevi babası oldu. Yakın tarihin başat aktörlerinin hayatlar na yakından tanıklık etti. Ama hep eksikliğini duyduğu bir şey vardı? Hayatı nevrotik korkularla, şizofreni krizleriyle geçiyordu. Ta ki “yeniden doğuşum” dediği İslamiyet’le tanışana kadar. İslam’la tanışıp tasavvufa gönül verdikten sonra hastalığında psikiyatristleri hayrete düşürecek kadar büyük bir yol kat eden Ayşe Şasa ömrü boyunca yaşadığı “ruh macerasını” anlattı. Bir zamanların şifaya muhtaç genç kadınından, bugün sözleriyle şifa arayanlara merhem olacak bilgece sözler ve yakın dönem Türkiyesi’nin geçirdiği dönüşüm öyküsü…
40.70 ₺ -
Benim Küçük Dostlarım
İdealist bir öğretmenin kitap gibi okuduğu öğrencilerini ve anılarını edebi bir dille anlattığı doyumsuz bir eser olan BENİM KÜÇÜK DOSTLARIM aynı zamanda MEB’in tavsiye ettiği 100 Temel Eser’de yer almaktadır. Her çocuk, bence zevkle okumaya değer meraklı bir kitap; karşısında uzun uzun, hayran hayran düşünülecek bir bilinmeyenler âlemidir. Yirmi bir yıldan beri bu kitapları yaprakyaprak,satır satır okumaya ve anlamaya çalışıyorum. Fakat hâlâ "Çocuk" adlı kitapla anlayamadığım, sökemediğim cümlelere rastladığım olur. Bu itirafımdan sonra, okuyucularım bu eserde, tecrübelerin belki haklı; fakat herhâlde soğuk ve tatsız gururunu elbette aramayacaklardır. Hayır, sevgili okurlarım elinizdeki kitap, ağırbaşlı, psikolojik bir eser olmak iddiasında değildir. Buna bir "hikâye kitabı" da denilemez. Çünkü içinde bir damlacık hayal bulamayacaksınız. Ben bu kitapta sadece, gördüklerini ve duyduklarımı değil, hissettiklerimi sunuyorum. O kadar çok sevdiğim "Küçük Dostlarım"ı, daha doğrusu binlerce küçük dostumdan, rast gele birkaçını okurlarıma da tanıtmak istedim. Bir kırık dökük çizgi, bir avuç gölge.. Boyaların parıltılı dilinden yoksun, kara kalem bir çocuk portresi, bir küçük insan kişiliği! Ve çok defa bu kişiyi benim hafızamın köklerine altın çivilerle perçinlemiş olan bir küçük olay. İşte kitabımda bunları bulacaksınız... Basit şeyler ama, içlerinde hoşunuza gidenler, gözlerinize bir damla yaş, dudaklarınıza bir küçük gülümseme getirenler, hatta başınızın karanlık bir köşeciğine titrek bir mum alevi uzatanlar olacak sanıyorum. Şüphesiz bir meşale, kuvvetli bir elektrik lâmbası değil, ancak bir mum alevi... Fakat ne de olsa bir ışık...
11.10 ₺ -
Bediüzzaman ve Talebelerinin Hukuk Mücadelesi
Ankara′da tutuklu bulunan Nur talebelerine, mahkemeden mahkemeye koşarak Nur davalarıyla ilgilenen Bekir Berk sorar: "Sizin bir an evvel buradan kurtulmanız için mi çalışayım... Yoksa davanızı mı savunayım?" Talebeler davalarının savunulmasını isterler: "Biz hapse razıyız, yeter ki fikirlerimizin haklılığı ortaya çıksın." Silaha sarılmayan, otoriteye direnmeyen, rejimi zorla yıkmayı hedeflemeyen... Ama öte yandan da davasının hakkaniyetini sonuna kadar savunan Nur talebeleri... Ve çekilen tüm sıkıntılarla birlikte, aylarca süren tüm davalardan çıkan ortak sonuç: Suçsuz!
14.80 ₺ -
İçimden Geldiği Gibi
Nasılsınız bugün? Kokladınız mı bir çiçeği? Saksınızda hercaîmenekşe yoksa bile, küçük bir bebeği; salıncaktan düşen yaramaz bir oğlanı; beyaz saçları, kalın gözlükleriyle hayata sımsıkı sarılan bir nineyi kokladınız mı hiç? Dokundunuz mu, yardım ettiniz mi, "Merhaba!" dediniz mi? Aynaya bakıp kendinize gülümsediniz mi? En son ne zaman bir eli sıkı sıkı tuttunuz? Hatırlamıyorsanız, uzatın elinizi, bir yolculuğa çıkalım sizinle: İnişli çıkışlı, sevinçli, hüzünlü, heyecanlı, huzurlu... Belki hatırlarsınız, yağmurun altında yürümekten damlaların içinize işlediği o baharı... Belki sokağa atarsınız kendinizi, okuyunca bu satırları; selâm durursunuz gökyüzüne, uçan kuşlara, toza toprağa, yeni filizlenmiş yaprağa.... Hazır mısınız?
6.85 ₺