-
Fıtratın Aşk Çağrısı
"Sen, canının bile sahibi olmadığını söyle! Sen değişmedikçe güneşin yüzünün ağarmayacağını, toprağın çatlamayacağını, anaların doğuramayacağını bil! Seni ruhunla baş başa getirecek, onunla tanıştıracak şeyin senin "aşk"ın olduğunu bir an bile aklından çıkarma! Aşkın çağrısına kulak ver ve "kul" ol! Kul ol, güçlü ol! Kul ol, bir damla gibi okyanusa kavuş! Varlığınla yüzleş. Hâlâ varlığın duruyorsa, tövbe et, tövbe et, tövbe et! Bu "fıtratın aşk çağrısı"dır. Bu çağrı insanlık çağrısıdır. Bu çağrı selamdır, emandır ve sonsuz mutluluktur." D. Ali Taşçı, "Fıtrat", "Aşk" ve "Çağrı" başlıklarından oluşan üç bölüm altında topladığı denemelerinde insanı, sırlarıyla tanışmaya, fıtratıyla barışmaya ve aşkla kendini bulmaya davet ediyor. Önünüze yepyeni kapıların açılacağı, fırtınalı bir yolculuğa davet ediyor.
6.00 ₺ -
İçimdeki Hafız
Bu kitap, büyük acıların ve hüzünlerin yaşandığı "gidemeyenlerin ülkesi"nde, her şeye rağmen "saklı umutlar" a saklanan insan gibi insanlara ve kardelenlerin ikiz kardeşi genç yüreklere tutunarak yazıldı. Madem, "Yoktan da vardan da ötede bir var vardır", öyleyse her şeye rağmen, bu ülkede aşka ve umuda giden hep bir yol vardır" Hiç kimselerin geçmediği, kuşların bile şarkı söylemeyi unuttuğu bu kıyılarda, ansızın bir "hafız" düşüyor aklıma şimdi. O"nu nasıl tarif etmeliyim, hangi acının yada hangi sevincin içinde saklamalıyım bilemiyorum. Ama bir şeyi çok iyi biliyorum, dizelerin içinden yüreğime bir deva gibi akan bu "hafız"ı yada diğer adıyla "yağmur"u çok iyi saklamalıyım. Çünkü bu "yağmur nereye çiselerse oraya gerçek hayatı / hayatını taşır" Çünkü bu yağmur, kuruyan derelerime baharı getiriyor, aşka da hayata da yeni bir anlam katıyor. Çünkü, "dev çınarlar duramaz" onun selleri karşısında. Bu "yağmur"u tarife ne şiirler, ne şarkılar yetiyor, işte bu yüzden "aşka" teslim oluyorum. Ben bu "Hafız"da yok oluyorum"
4.13 ₺ -
Bir Ayrılık Bir Gurbet
Gurbet" Nasıl bir şeydir ki olmadık anlar onu hatırlatır. Sevgiyle gülen yüz sararır. Mutlulukla bakan göz, hüzünle yaşlanır. Ve o an" Gözler söyler: "Ah şu gurbet"" Neler hatırlatmaz ki onu" Bir yol" Eskimiş bir eşya" Yaşlı bir sima" Sararmış bir çiçek" Omuzlarda uçuşan bir yaprak" Kulakta uğuldayan bir rüzgar" Ve o an" Yürekler söyler: "Ah şu gurbet"" Hayallere dalmış bir ana. Ak yaşmağına gizlice akan yaşlarına kaderi mendil yaparken. O an" Sabırla söyler: "Ah şu gurbet"" Bu çalışma "Ah şu gurbet" dedirten cümlenin kısa bir öyküsü. Gurbet öyküsü" Kalabalıklar içinde garip kalmanın, yalnız olmanın öyküsü"
4.13 ₺ -
Derin Millet Manifestosu
Bu kitap son yıllarda Türkiye"nin gündemini meşgul eden belli başlı konulara içinde yaşadığı toplumun kültür derinliğiyle yaklaşan bir kalemin seslenişi" Konular ne kadar birbirinden farklı olursa olsun, görülmeyeni gösteren söylenmemişi söyleyen bir aydın dikkati ve orijinalitesi bütün yazıların ortak özelliği olarak beliriyor. Popüler kültür ve kültürel yozlaşmayla kaybolan özelliklerimiz, Küreselleşmenin getirdikleri ve götürdükleri, Avrupa Birliği ile İlişkiler, Büyük Ortadoğu Projesi"nin bölgedeki etkisi, Siyaseti, bürokrasisi ve üniversitesi ile Türkiye"nin bugünkü manzarası" "Derin Millet Manifestosu" yankısını bekleyen bir "aydın çığlığı""
4.13 ₺ -
Sonsuz Yürüyüş
Her birimizi tek başımıza bir kayığa oturttular. Cahildik biz; ellerimizde kürekler... Tanımadığımız bir sahilden uzaklaştırıp karşı kıyıya yönelttiler bizi... Küreklere asıldık ve elimizden geldiğince ilerlemek için uğraştık. Biz açıldıkça, akıntı da şiddetlenerek aynı yönde bizi sürüklüyordu. Sahilden, yeni hedeften uzaklaşıyorduk.Uzlaştıkça, bizim gibi akıntıya kapılan kürekçilere daha sık rastlar olduk. Bazıları, sahilden uzaklaştığının farkında, durmadan kürek çekiyordu; bazıları kürekleri fırlatıp atmıştı. Kimileri akıntıya karşı çabalıyordu, kendince savaşıyordu, ama çoğu kendini akıntıya bırakmıştı. İlerliyorduk. Akıntı bizi götürüyordu. İlerledikçe daha ilerdeki, akıntının aşağılarındaki yolcuların ardından bakarken, (Sanki hedef onlara yetişmek veya geçmekmiş gibi) bize gösterilen yönü unuttuk. Tam akıntının ortasında, aşağı doğru kapılıp giden kayıkların sıkışıklığında, yönümüzü iyice kaybettik. Her taraftan tayfalar, neşeli zafer çığlıklarıyla, sarhoşcasına, yelkenliler ve kürekli kayıklarla önümüzden geçiyor, akıntıdan aşağılara gidiyorlardı. Birbirlerine ve bize, "Başka bir yön olamaz zaten" diye teminat veriyorlardı: "İşte hepimiz bu tarafa gidiyoruz; yönümüz burası o halde!" Biz de onlara inanıyorduk ve onlarla birlikte ilerliyorduk. Çekmekten vazgeçtiğimiz kürekleri kayığın içine alıp keyiflenmiştik bu yüzden. Nasılsa akıntı, bizi gitmemiz gereken yere götürüyordu! Oldukça uzaklara gittik. Öyle uzaklara ki, içlerinde yolumuzu iyice şaşırdığımız hızlı akıntıların gürültüsünü duyduk. kayıkların orada nasıl parçalandığını gördük. Biz sonsuz bir yolculuğa çıkmıştık!
7.13 ₺ -
Aynaya Bakınca Söylenen
Kalbimizi kullanmayı ve onun hünerlerini bilmeyi unuttuk. Öfkelerimizi ve sevinçlerimizi neye göre ayarladığımızı hatırlamıyoruz artık. Sadece durduğumuz kapının önündeyken kapının ardını merak ediyoruz. Yürüyüp geldiğimiz çeşit çeşit koridorların bize hiçbir şey ifade etmemesini anlayamıyoruz. Geride bıraktıklarımızın, donandıklarımızn, doyduklarımızın, ağladıklarımızın, hüzünlendiklerimizin "neden" lerini düşünmüyoruz. Sadece ve sadece o kapıyı geçmek ve duvarın arkasında olmak istiyoruz. Bilmiyoruz ki, bu kapı, bir adım önce geçtiğimiz kapıdan pek farklı değil! Sadece hep yürümek istiyoruz kalbi ve bilgiyi geride bırakarak sadece yürümeye ayarlanmış bir adım nereye götürür ki insanı?
4.13 ₺ -
Yusuf Yüzlü Yürekler
Hani biz silecektik notalardan bütün hüzünlü nağmeleri!.. Hani biz silkinsek dünya da silkinecekti ya kötülüklerden!.. Hani biz iyiyi bilenler, iyiyi önde görenler, sabırla yoğurulup, acıyla savrulup, tüm siyahi ağıtları toplayıp... Hani biz meydanlara dökülüp doğruları haykırınca ve herkes inanınca düzeleceğine dünyanın... ve düzelince dünya, kollarımıza güneşleri dolduracaktık? "Yusuf yüzlü güzeller" biz olacaktık Olamadık ey düşümdeki masum yüzlü, mahzun gönüllü çocuk... Olamadık! Gökyüzünden yıldız toplayarak uyumayı unuttuk. Geceye dalmayı, lacivertin huzuruna tüm gamları satmayı, çimene basmayı, meyveyi dalından yemeyi ve daha neleri unuttuk da böyle karaya çalan kızıl alevler doldu gönlümüze...
4.13 ₺ -
Bediüzzamanca Bakışlar (Bakış Öyküleri)
Hayat hepimizin dünyasında farklı yansımalı bir aynadır. Bu aynayı çoğu zaman görerek yaparız. Bu aynada neler yok ki... Bu aynada istediğimize uygun, bakışımıza göre neleri görmez, neleri seyretmeyiz ki... Bakışa göre, baktırana göre değişen tılsımlı bir büyüdür sanki hayat. İnsana bu hayat büyüsünde düşen bakmayı iyi tespit edebilmek. Fakat insan da hayat içinde her şeyden daha çok gizemli bir başka bilmece. Hayata yalnız kendi dünyasından baktığı sanılır. Oysa hayata hep başkalarının perspektifinden bakar insan. İnsan bazen iyi baktıranlarla tanışır, bazende tam tersi olur. O zaman kaybeden yine insandır. "Bediüzzamanca Bakışlar" insanın bakışta kaybetmemesi için bir adım. Bediüzzamanca bakmaya alışmak için bir giriş. Bediüzzamanca Bakış, kamil insan olma yolunda bir basamak. Bu basamağı çıkmak da bizim elimizde.
4.13 ₺ -
Hayata Dilekçe
Sadece benim değil, benim neslin hayalleri çalındı... Umutları, sevgileri, aşkları çalındı. Kandırıldık. Büyüyecektik, gelişecektik, Avrupa, hatta Amerika'ya yetişecek, sözde "Küçük Amerika" filan olacaktık, "her mahallede bir milyoner" barındıracaktık... Vakıa mahallelerimizde milyonerler çoğaldı, ama milyonun beş para değeri kalmadı. Gerçeği fark ettiğimde hayalsiz, sevdasız, aşksız umutsuz kala kalmıştım. Anladım ki, sevgilerimizi, hayallerimizi, umutlarımızı sadece kullandılar, sömürdüler, tükettiler. Her şeyimizi lüks yaşantılarına kaynak yaptılar. Bu yüzden politik - diplomatik, siyasal ve ideolojik palavralara inanmıyorum! Bunlara kafa patlatmıyorum, bu konuları sık yorumlamıyorum. Kendi içime döndüm. İmanımla yüreğimi yeniden inşa ettim.
8.25 ₺ -
İnsanı Kurcalayan Yazılar
Hiç titremeyecek misiniz? Yüreğiniz o saniye bir fazla atmayacak mı? Kendinizden utanmayacak mısınız? Çocuğunuz bir sabah ansızın "sevgi ne demek anne?.." dediğinde sarsılmayacak mısınız? Diş dişe, öfke öfkeye, kıran kırana yaşanan bu dünyada bir de sevmelerin olduğunu çocuklarınıza ne vakit öğreteceksiniz? Yiyerek, içerek, kavgalaşarak ihtiyarlıyorsunuz. Ancak, daha çok alarak, ezerek, sömürerek, yok ederek yaşamaktan usanmadınız mı? Bir de başkalarını düşünmek bu kadar zor mu? Sahi, günün birinde çocuğunuz "Sevgi ne demek baba?.." dediğinde titremeyecek misiniz? Bu sualin arkasında başka sorular vardır. Ve mutlaka sorulacaktır. Kaçamazsınız!
6.75 ₺ -
Sen İstanbul Olsaydın
Sen, İstanbul olsaydın... Ben; sende konacak bir dal Bulamayan bir martı gibi Çığlık çığlığa atardım kendimi denizlere... ..... Sen istanbul olsaydın... ve zindanım olsaydın!
5.40 ₺ -
Şecaatname
Âsafî Dal Mehmed Çelebi (Bey, Paşa) tarafından kaleme alınan Şecâatnâme'de Osmanlı Devleti'nin büyük kumandanlarından Özdemiroğlu Osman Paşa'nın 1578-1585 yılları arasında İran cephesindeki faâliyetleri anlatılmaktadır. Eser, manzum mesnevî tarzında yazılmış hacimli bir kitaptır. Eserin asıl kıymeti ise hemen her mühim hâdisenin bir veyâ birkaç minyatürle tasvir edilmiş olmasıdır. Kitap, Prof. Dr. Abdülkadir Özcan'ın eser ve müellifi hakkında derin bir vukûfiyetiyle yaptığı incelemenin ardından, Şecâ‘atnâmenin orijinal metninin indeksi ve tıpkıbasımı verilmek sûretiyle yayınlanmıştır. Bu kıymetli araştırma, eserin kaynak değeri, müellifinin kim olduğu meselesi ve muhtevâsı gibi mevzulara ışık tutmaktadır.
230.75 ₺ -
Manzum Surnameler
Osmanlı saray düğünleri ve şenliklerini anlatan, Osmanlı devrinde yazılmış eserlere "Sûrnâme" adı verilmektedir. Sûrnâmeler; şehzadelerin sünnet düğünlerini, padişah kızlarının veya kız kardeşlerinin evlenme merasimlerini, padişah çocuklarının doğumları vesilesiyle yapılan şenlikleri ayrıntılı bir biçimde anlatan eserlerdir. "Osmanlı Saray Düğünleri ve Şenlikleri" umumî başlığı altında, bir seri halinde yayımlanacak 8 kitabın birinci cildi olan "Manzûm Sûrnâmeler"i neşretmiş bulunuyoruz. Bu eser, sûrnâmelerin bugüne kadar kütüphanelerde tesbit edilen manzum olanlarının ki toplam altı eserdir, (Âlî, Nâbî, Rif'at, Es'ad, Hızır ve Tahsîn Sûrnâmeleri) metninin verildiği ve bu orijinal metinlere dayanılarak incelemelerin yapıldığı, her sûrnâmenin sonuna ayrıntılı bir indeks de konulan bir eserdir. Bu hacimli kitap, diğer 7 cildin de girişi mahiyetindedir.
464.75 ₺ -
İntizami Surnamesi
Osmanlı Saray Düğünleri ve Şenlikleri" serisinin ikinci kitabı olan "İntizâmî Surnâmesi", Surnâme-i Hümâyûn olarak da anılmaktadır. Sultan Üçüncü Murad'ın şehzadesi Mehmed (Sultan Üçüncü Mehmed) için 1582 yılında yaptırdığı, Osmanlı tarihinin gelmiş geçmiş en muhteşem sünnet düğünü, bu eserde mensur olarak anlatılmaktadır. 16. asrın pek bilinmeyen şairlerinden İntizâmî tarafından kaleme alınan eser tarih, edebiyat, edebiyat tarihi, folklor, sosyoloji, iktisat, devlet yönetimi, gelenek ve görenekler, Osmanlı kültür hayatı vs. açısından çok zengin bir kaynak durumundadır. Bu eserde, İntizâmî Surnâmesi'nin bilinen dört nüshasına ve bu konuda yazılan diğer muhtelif eserlere dayanılarak bu muhteşem sünnet düğününün geniş bir incelemesi yapılmıştır. Daha sonra ise eserin en mühim nüshaları olan Topkapı Sarayı ve Süleymaniye Kütüphanesi nüshalarının transkripsiyonlu metinleri verilmiştir.
369.85 ₺ -
Vehbi Surnamesi
"Osmanlı Saray Düğünleri ve Şenlikleri" serisinin üçüncü kitabı olan "Vehbî Surnâmesi", Surnâme-i Hümâyûn olarak da anılmaktadır. Eser, Sultan Üçüncü Ahmed'in şehzadeleri Süleyman, Mustafa, Mehmed ve Bâyezid için 1720 yılında yapılan ve 15 gün devam eden sünnet düğününü konu edinmektedir. Seyyid Hüseyin Vehbî tarafından mensur olarak kaleme alınan eserin, diğer surnâmeler arasında hususî bir yeri ve emsallerinden ayrı bir ehemmiyeti vardır. Bu eser, o devirdeki kıyafetler, muhteşem gösteriler, esnaf alayları, verilen hediyeler açısından olduğu kadar günüze en fazla nüshası kalan surnâme olması bakımından da mühimdir. Ayrıca Lâle Devri'nin bu muazzam düğünle başladığı da söylenmektedir. Eserin önce geniş bir incelemesi yapılmış, daha sonra bilinen en eski nüshası olan İstanbul Üniversitesi'ndeki TY 6099 numaralı nüshanın transkripsiyonlu metni verilmiştir.
274.95 ₺ -
Sonsuz Hayat Seni Bekliyor
“Bir yolcu gibi hissediyorum kendimi. Durdurulması imkansız bir yolculuk. Neler çıkacak karşıma, bilmek istiyorum…Bedenden ayrı bir tarafım varsa o nereye gidecek? Bir diriliş söz konusuysa bu nasıl olacak? Bunların akla uygun bir açıklaması var mı? Bak ne geldi aklıma… Yeryüzünde binlerce yıldır insanlar var. Milyarlarcası ölüp gittiler. Şimdikiler de ölecekler. Bu insanların kemikleri bile toz olup savruldu. Kimini bakteriler çürüttü, kimi yandı kül oldu.Bu kadar insan nasıl dirilecek? Nasıl yeniden insan olacaklar? Bütün bedenlerin yeniden yaratılması, bu bedenlerle ruhların buluşturulması, sonra hepsinin mahşer meydanında toplanması! Hakikaten büyük olaylar! Kimi insanlar kabul etmekte zorlanıyor, akıldan uzak görüyorlar. Kabirdeyim. Kıyamet koptu. Dünya harap oldu. Bütün insanlar öldü. Ya sonra? Nasıl olacak diriliş? Neler bekliyor beni, bizi? Bu konuları bana ayrıntılı biçimde anlatmanı istiyorum. Sıkılır diye düşünme. Sıkılmam.”
94.50 ₺ -
Vampirler Cadılar Hayaletler
Böööööö N'oldu? Korkmadınız mı? Korkmazsınız tabi. Çünkü elinizde tuttuğunuz bu kitabı henüz okumadınız. Bu kitapta kan grubu ayırt etmeyen vampirlerin, bastığı yeri titreten devlerin, ne kadar dudağı varsa havaya doğru büzerek "Aauuuu" diye uluyan kurt adamların, kollarını havaya kaldırıp gözlerini belirterek yürüyen zombilerin, oraya buraya uçuşan hayaletlerin, kısacası şu ana kadar "Tu destur" dediğiniz bütün öcülü böcülü mevzuların gerçek öyküsünü okuyacaksınız. Ayrıca kimlerin kara büyü yaptığını, abrakadabra sözünün ne manaya geldiğini, cadılığın hiç de öyle sadece yellozluk alameti olmadığını öğreneceksiniz. Bırakın, aklınızın kapıları gıcırdayarak ardına kadar açılsın. Sakın yağlamaya kalkmayın. Çünkü şu ana kadar merak ettiğiniz tüm bu gizemli mevzuların sırrı, bu kitabın içindeki gıcırtılarda saklı... Şimdi, emrivaki gibi olmasın ama kitabın arkasını okumayı bırakıp kapağını açın ve sarmaşıklarla çevrili eski bir evin mezarlıklı bahçesine ilk adımınızı atın. Çünkü sadece bu kitapta yaşayan bir adam, başkasına sorduğunuzda "Saçmalama bee" dedirtecek tüm sorularınızın cevaplarını bir bir vermek için, sallanan sandalyesinde oturmuş sizi bekliyor. Hadi bakalım, kapıya usulca yanaşıp, tokmağını yankılı yankılı "Takk Takk Takk" diye vurun. Görünmeyen birinin "Gıcıığğrtt" diye açtığı kapıdan yüzünüze vuran serin ve küf kokulu bir rüzgârla beraber içeri buyurun. Hoş geldiniiiizz Ha ha ha ha ha haa
6.42 ₺ -
Pan
"Teğmen Thomas Glahn′ın Notlarından" ikinci başlığını taşıyan Pan romanı (1894) hem güçlü bir aşk romanı, hem de zengin bir tabiat övgüsüdür. Hamsun sadece bu eseri yazsaydı yine büyük bir şair sayılırdı. Modern psikolojinin canlı bir anıtı sayılan bu eser, kelimeler arasında yaşattığı inceliklerle bir şaheser değeri taşır. Pan, Knut Hamsun’un Victoria-Pan-Rosa üçlemesinin ikinci kitabı. İnsan ve doğa ilişkisi üzerine yoğunlaşan Hamsun, yüzyıl başındaki insanın yalnızlaşmasını, toplumdan uzaklaşıp doğayla baş başa kalışıyla birlikte kendi doğası üzerine düşünmesini ve hızla yükselen kapitalist toplum dalgasının etkilerini ruhunda hissetmişçesine eleştirel bir tavırla sade ve doğal insana özlemini dile getirir. Kuzey Norveç ormanlarının, otlarının, sularının ortak çağıltısı içine, kuvvetli bir aşk tutkusunu şiir yüklü bir dille oturtan bu roman, Hamsun’un ününün dünyaya yayılışında önemli payı bir şaheserdir.
62.90 ₺ -
Kroyçer Sonat
Kroyçer Sonat, büyük ümitlerle kurulan, fakat maddî ihtiyaçları karşılanırken manevi yönü ihmal edilen bir evliliğin romanı. Pek çok aile çatısı altında yaşanan mutsuzluğun satır arası çözümlemeleri...Tolstoy, sonu cinayetle biten, herkesin yaşayabileceği türden sıradan bir evliliğin çarpık yanlarını gözler önüne sererek, okurlarını bir kez daha sarsıyor...
3.43 ₺ -
Hüzünlü Havalar
Şehir gürültüsü ve uygarlığından kaçarak tabiatın bağrında, yıldızların altında ruhuna sükun ve şifa arayan, kanının çağıltısını kırların soluğunda yatıştırmak isteyen, şair ruhlu birisi... Artık büyük şehirlerden bezmiş, iç sıkıntılarını kırlarda, ormanlarda, şehirden uzak yerlerde dağıtmaya çalışan, kayıp gençliği peşinde avare, orta yaşlı bir hülya adamıdır kahraman. Şehrin gürültü ve karmaşasından kaçarak tabiatın bağrında, yıldızların altında ruhuna sükun ve şifa aramaktadır.
4.45 ₺ -
Bir Evliliğin Romanı
Usta yazar Tolstoy, Bir Evliliğin Romanı′nda genç bir kız ile orta yaşlı bir adamın evliliğini sade fakat bir o kadar incelikli kalemiyle resmediyor. Roman doğal ve sade bir yaşamın, aile saadetinin devamı için ne kadar gerekli olduğunu, kendini sosyete eğlencelerine kaptırarak mutluluğunu kaybeden bir hanımın diliyle anlatıyor. Ahlaki yozlaşmanın aşkı ve aile saadetini bozacak kadar zararlı olduğunu anlatan olay örgüsü içinde, eşlerin birbirlerinin hayatlarına ne dereceye kadar müdahale eebileceğini de tartışan roman, bu özelliğiyle daha uzun yıllar güncelliğini koruyacak gibi görünüyor.
2.74 ₺ -
Asma Katlı Ev
“Sanırım Anton Çehov’la karşılayan herkes, içinde ister istemez daha yalın, daha doğru, daha kendisi olma isteği duyardı… Çehov hayatı boyunca hep kendi ruhsal bütünlüğü içinde yaşadı; her zaman kendisi olmayı, iç özgürlüğünü korumayı başardı. Başkalarının özellikle de daha kaba insanların Anton Çehov’dan beklediklerine hiç aldırmadı… Bu güzel yalınlığın içinde, kendisi de yalın, gerçek ve içten olan her şeyi sevdi ve kendine özgü bir güçle başkaların ada yalın olmayı öğretti” Maxim Gorki “Çehov bir sanatçı olarak, önceki Rus yazarlarıyla, Turgenyev, Dostoyevski veya benimle, mukayese bile edilemez. Çehov’un kendi biçimi var empresyonistler gibi. Bakarsanız adam hiçbir seçim yapmadan, eline hangi boya geçerse onu gelişi güzel sürüyor. Bu boyalar arasında hiçbir münasebet yokmuş gibi görünür. Ama bir de geri çekilip baktın mı, şaşırırsınız. Karşınızda parlak büyüleyici bir tablo vardır.”
48.10 ₺ -
Yeraltından Notlar
Hayatını yabaniliğe varan bir yalnızlık içersinde geçiren bir adamın öyküsü Yeraltından Notlar. Mantık denen şeye bir tekme atıp, tüm matematikçileri cehennemin dibine yollamak isteyen çelişkilerle dolu garip bir adamın ′Yeraltı′ diye isimlendirdiği kendi münzeviliği, ya da kendi karanlık bilincine çekilerek olayları ve insanları değerlendiren zeki, ama ne yazık ki zavallı birinin...Belki de Dostoyevski′nin yazarlık yöntemini kavramada bir anahtar görevi gören Yeraltından Notlar, insanı, hem kişisel he de ruhsal değişimi ve çelişkileriyle ele alan güçlü bir Dostoyevski klasiği.
3.77 ₺ -
-
Hilyei Saadet
Peygamberimizin kutlu vasıfları ile mübarek güzelliklerini anlatan Hilye-i Saadet, asırlar boyu halk arasında makamla okunmuş muhteşem klasiklerimizden birisidir. Hz. Muhammed'in (s.a.s) fiziki, ahlaki, ruhi ve insani özelliklerinin güvenilir kaynaklardan derlenmesiyle meydana getirilen bu eseri okuduğunuzda, iki cihan serveri efendimizin gönüllere esenlik veren güzelliklerini yeniden keşfedecek; ruhen ve bedenen onu daha yakından tanıyacaksınız. Bu öyle bir tufhedir ki zikr-i Huda ile memlü sahabi dillerden, aşk-ı Habibullah ile çarpan şair gönüllere; şefaat-ı Resulullah'a müştak aciz bir kalemden, zübde-i ihlas olacak pırlanta bir nesle sunulmuştur.
69.35 ₺ -
Dünün Devrimcileri Bugünün Reformistleri
Reformist dinî aydınların uygulamaya dönük eleştirileri ve bunlara bağlı olarak şekillenen önerileri doksanlı yıllar boyunca İran içinde büyük bir dalgalanmaya, coşkulu bir hareketliliğe yol açtı. İran, hakkında dünya medyalarındaki abartılı resimlerle bütünleşirken; bu ülkeye karanlık, dışa kapalı ve güvensiz bir görünüm kazandıran söylemler bu yıllarda ya geri çekildiler ya da kendilerini yenileme ihtiyacı duydular. Doksanlı yılların reformistleri, seksenli yılların başlarında devrimcilerin keskin sloganlarla öne sürdükleri gibi, İran'ı dünyadan yalıtılmış bir ülke olarak tanımlamak istemediler. Gerçi reformist dinî aydınların büyük çoğunluğunu, devrimin başlarındaki keskin, tepkisel, aşırı sol ve anarşist söylemi geliştiren gençler oluşturmaktadır. Yaşadıkları değişimi bir gelişme olarak nitelendiren reformist dinî aydınlar, başlangıçtaki tepkisel ağırlıklı radikalliklerini yetmişli yılların siyasal söylemlerinin keskinliğine bağlarlar; şimdiki eleştiri ve önerilerini ise, savaş şartlarının mantıkî sonuçlarına kadar ilerlemesine izin vermediği bir devrimi tamamlayan zorunlu adımların bir gereği olarak açıklarlar.
120.45 ₺ -
Şarkın Şiiri İran Sineması
Hollywood'un egemenliğindeki seyirci, Bergman, Fellini, Visconti, Berson, Ozu vs. gibi yönetmenlerin eserlerine benzer filmler görmekten ümidini kesmişken, birdenbire sıra dışı gelen İran sinemasıyla karşılaştı. Sinema, İran'ın modern bir dünyada dini bir yaşama tarzı oluşturma tecrübesi sırasında, sanatçıların kendilerini özgür hissettikleri bir estetik alan durumundadır. Bu alan, modernlikle din arasındaki anlaşmazlık konularının açıkça tartışılmaya başlandığı bir zemine dönüştü. Sinema, düşünce özgürlüğünden siyasal ve kültürel kurumların yapısına, sansürün ölçülerinden sivil topluma, emri bil maruf nehyi anil münker'den hicaba varıncaya kadar bir dizi kurum ve kavramın tartışılmasının zemini oldu. Sinema ile ilgili sorular, İslam tarihinde kemikleşmiş bulunan, bilinçaltında bastırılan ya da uyutulan, tartışma alanının dışına itilmiş tesettürün sınırları ve kadının kamusal alandaki yeri gibi konulardan, İslam tarihindeki ataerkil geleneklerin rolüne varıncaya kadar bir dizi tartışmayı gündeme taşıdı. Bu kitap, dünyayı büyüleyen bu sinemanın yakın ve doğru okunması yönünde içeriden yapılmış bir katkı niteliği taşımaktadır.
11.68 ₺ -
Haşhaşiler
Suikast, İsmaili Haşişilerin keşfi değildi; onların yaptığı, işin adını koymaktan ibaretti. Şurası kesin olarak bilinmelidir ki, dini bir davanın adanmış hizmetlileri olan Haşişiler, ellerinde hançerleriyle, parayı bastıran için adam kesen bir katil güruhundan ibaret sayılamazlar. Önlerine gerçek imamlığın tesisi gibi siyasi bir hedef koymuşlar ve ne müritleri ne de liderleri, başkalarının şahsi ihtiraslarına alet olmamışlardır. Nihai hedefleri, Sünni nizamın önünü kesip yok etmekti. Hasan Sabbah ve müritleri, hoşnutsuz yığınların içindeki belli belirsiz arzuları, başıbozuk inanışları ve dizginsiz öfkeyi yeniden şekillendirip yeni bir mecraya sokarak, bu hengameden bir ideoloji, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir uyum, disiplin ve maksatlı bir şiddet içeren bir örgütlenme çıkarmakta muvaffak olmuşlardır. Bernard Lewis, bu kitabında, Şia mezhebi içerisinde yer alan Haşişi tarikatının köklerinin izini sürmekle kalmayıp, hem tarikatın öğretilerinin hem de gizemli önderi Dağın Şeyhi (Şeyhü7-Cebel) Hasan Sabbah'ın efsanevi yaşamının güncesini tutuyor. Haşişiler: İslam'da Radikal Bir Tarikat, tarihin bu ilk teröristlerine dair en kapsamlı, en anlaşılır ve en yetkin çalışmadır.
19.71 ₺