-
Bir Sinir Sistemi Romanı
Ella, doktora teziyle mücadele eden bir astrofizikçidir, hem kişisel hem de politik trajedilerle dolu geçmişin yükünü taşır. Kocası El, devlet şiddeti mağdurlarının vakalarını çalışan bir adli tıp uzmanıdır. Yazma tıkanıklığından bunalan Ella, kendini hasta olmayı dilerken bulur; böylece tezinde ilerleme kaydedememesine bir mazeret bulacaktır. Daha sonra doktorlarca teşhis edilemeyen gizemli semptomlar yaşamaya, sinir sistemini etkileyen ağrılar çekmeye başlar. Ella’nın kaygısı arttıkça geçmiş girdap misali güçlü bir çekim etkisi yaratır ve ailenin diğer üyeleri hikâyenin odak noktasına yerleşir: Dul Baba, Üvey Anne, Üvey İkizler ve Öz Abi. Her birinin kendine has hastalık ve şiddet deneyimleri, onları hem bir arada tutan hem de atomize eden sistemleri açığa çıkarır. Sinir sistemiyle galaksiler ve yıldızlar arasındaki paralelliği incelikli bir anlatı formunda sunan bu roman, bir ailenin sevgi, kırgınlıklar, sırlarla dolu hikâyesini Şili’nin çalkantılı politik geçmişine yaslanarak anlatan bir eser. “Meruane, yetkinliğiyle göz dolduran yeni nesil Şilili yazarların en iyilerinden.” -Roberto Bolaño “Lina Meruane, Bir Sinir Sistemi Romanı’nda edebiyat ve hastalık tartışmalarını kuşatan kalıpları altüst ediyor... Kendi sinir sistemimiz gibi dendritik bir yapıya sahip bu roman, kendi sinirsel bugünümüzü okumamıza olanak sağlıyor.” -Alia Trabucco Zerán “Burada Meruane’nin yazarlığı vadettiğini gerçekleştiriyor ve cüretkâr metaforik oyunlarla zirveye yerleşiyor. Böylece bir atom bir galaksiye, bir hastane bir devlete, hasarlı bir organ bir ülkeye, bir sıfat bir kansere, bir aile bir kozmosa ve kozmosun entropisi kişisel bir meseleye dönüşüyor.” -El País
177.60 ₺ -
Açlık
Knut Hamsun modern edebiyatın ruhun mücadelelerini ifade etmesi gerektiğine olan inancını, çarpıcı modern başyapıtı Açlık’ta gözler önüne serer. İlk kez 1890 yılında Norveççe olarak yayımlanan ve Hamsun’un yazar olmadan önce yaşadığı yoksulluğa ve bu süreçteki tecrübelerine dayanan Açlık, Norveç'in başkenti Kristiania sokaklarında yiyecek arayan isimsiz bir genç adamın hikâyesini anlatır. Açlıktan ölmek üzere olan bu genç, dış dünyaya karşı sağlam durmaya ve rasyonellik yanılsaması yaratmaya çalışsa da iç dünyası giderek daha rahatsız ve kuruntulu bir hal alır. Başkalarına karşı naziktir, sahip olduğu az şeyle bile oldukça cömerttir ama aynı zamanda kendini geçindirmek için iş bulmayı reddeder; açlık çektikçe zihni de bedeni de daha da hastalanır. Açlık, yoksulluğun ve umutsuzluğun yakıcı bir portresinin yanı sıra modern kent yaşamı ve büyük şehirlerdeki yoksullar için işlerin ne kadar çaresiz hale gelebileceğine dair keskin bir sosyal tablo ortaya koyar. Nobel Edebiyat Ödüllü Hamsun, bu modern klasik eseriyle yazarlık kariyerinde sivrilecek bir yapıt ortaya koyar. “Çağımızın yazarları arasında, orijinal yaratıcılık yönünden Hamsun’u kenara itebilecek tek bir kişi bile göremiyorum. Üslubu dış görünüşüyle ihtişam ve süsten uzaktır. Güzellik onun sadeliğinde gizlidir... Anlatırken felsefe yapar. Ama onun önceden ne diyeceğini kestirmeye çalışmak boşunadır. Ahlaki bir dogma, sosyal bir hipotez ortaya atmaz. Onun düşünceleri bir ideal kadar hürdür.” -Maksim Gorki
111.00 ₺ -
Arafta Yedi Gece
Kaygı yarın ve esaret de dün demek; her ikisi de ölerek kavuştular hürriyete nihayet. Lakin yarım kaldı sevda, yarım kaldı aşk; dünyada her ne varsa, yarım kalmaktan yaratılmıştır. Tamamlanan sadece, bazen kısa ve bazen de uzun, zıtlar arasındaki ince çizgidir. Eşini elim bir hastalıktan kaybeden, dostlarını arayıp sormayan, depresif, yalnız ve yorgun bir kitap çevirmeni olan Kenan’ın eline eski bir kitap geçer: Râzabad’a Yolculuk. Pehlevi alfabesiyle yazılmış fakat hangi dilde olduğu tam anlaşılmayan bu gizemli kitabı çözmeye karar veren Kenan’ın hayatı bir daha eskisi gibi olmayacaktır... Hiçbir yere ait olmadığını düşünen Kenan kitabı anlamaya, çözmeye çalışırken kitap Kenan’a hükmetmeye başlar. Artık istese de geri dönemeyeceği bir bilmecenin peşine düşmüş, uzun ve meşakkatli bir yolculuğa çıkmıştır... Kitabı çözmeye çalışırken kendi varlığının eserdeki yansımalarını görür. Başına gelen olaylarla hasret ile vuslat, karanlık ile aydınlık, varlık ile yokluk, ölüm ile yaşam, geçmiş ile gelecek, zalim ile mazlum ve zahir ile batın arasındaki zıtlıkları çözmeye çalışır. Cihan Çetinkaya, Arafta Yedi Gece’de insanın iç dünyasını ve varlığın temelindeki zıtlıkların birliğine uzanan keşif yolculuğunu eşsiz bir kurgu ve şiirsel üslubuyla taçlandırıyor.
129.50 ₺ -
Enver Paşa
Mefkûrem sevgili vatanımım büyüklüğü ve refahıdır. (...) Eğer bu, memleketi kurtaracaksa mutlu olurum. Ölürsem; vazifemi yapmış kabul ederim kendimi. Allah’a dua ediyorum; eğer projem Türkiye’ye mutluluk getirmezse, beni öldürmesi için dua ediyorum. Allah sizi korusun. Ata binmem lazım, beni bekliyorlar... Osmanlı Devleti’nin son dönemleri… Bir yanda kaybedilen savaşlarla, toprak kayıplarıyla, göçlerle, Balkanlarda ve diğer bölgelerde patlak veren isyanlarla, diğer yanda ekonomik sorunlarla, yoksullukla, Meşrutiyet ve özgürlük hareketleriyle baş etmeye çalışan bir devlet… Bir yanda varoluş mücadelesi veren Osmanlı İmparatorluğu, diğer yanda hızla büyük bir harbe sürüklenen dünya... Böyle bir ortamda doğan ve büyüyen, geçim sıkıntısı yaşayan memur bir babanın içe kapanık, çelimsiz ama inatçı oğlu İsmail Enver’in ise tek hayali sokakta gördüğü subaylar gibi olmak. Bu hayal diğer hayallerin kapısını açacak; kendini milletine adamış bir adamın hayalleri bir milletin hayallerine dönüşecekti… Yakın tarihimizin en çok tartışılan tarihî figürlerinden Enver Paşa hırsları ve inatları uğruna vatanı feda eden bir hayalperest miydi yoksa kader kurbanı bir vatan sevdalısı mı? Tarihimizin önemli olaylarını ve figürlerini anlatan romanlarıyla okurun büyük beğenisini toplayan İsmail Bilgin, hayatı mücadelelerle geçmiş Enver Paşa’yı daha önce hiç anlatılmamış bir şekilde kaleme aldı. Bütün bir vatanın kaderini değiştiren Enver Paşa’yı hiç böyle okumadınız...
296.00 ₺ -
Konuşan Hayvanlar
Sürekli bir yere yetişmeye çalışan kalabalıkların eksik olmadığı, sakinleri hayvanlardan oluşan bir şehir… Burada lemurlar espresso hazırlıyor, kuşlar posta taşıyor. Ayılar Wall Street’i mesken tutmuş, belediye başkanıysa milyarder bir yarış atı. Deniz canlılarına korku ve tiksintiyle bakılıyor; onları dışarıda tutmak için şehre bir duvar inşa edilmesi konuşuluyor. Burası New York; refahın ve sefaletin, yalnızlığın ve curcunanın, dayanışmanın ve ötekileştirmenin başkenti. New York Belediyesi’nin izbe kayıt bölümünde tek başına çalışan Alfonzo, kaygı bozukluğu ve depresyondan mustarip bir alpaka. Alfonzo’yu evinin konforunda girdiği trajikomik bunalımlardan çekip alabilen tek kişiyse lama dostu Mitchell. İkili şehrin altını oyan yozlaşmış sistemi ifşa etme ihtimaliyle karşı karşıya kalınca Alfonzo hayatının kararını vermek zorunda kalacak: Tüm gördüklerini sineye çekip ıssız yaşamına mı dönecek, yoksa bu düzeni değiştirmek için elini taşın altına mı koyacak? Joni Murphy’nin kıvrak zekâsı ve renkli hayal gücünün eseri Konuşan Hayvanlar modern zamana dair muzip bir fabl, gözü kara bir hiciv... “Kafka’nın hayvanlar âleminin vârisi Joni Murphy hepimizin adına konuşuyor.” –Patty Yumi Cottrell “Konuşan Hayvanlar, çoktan altüst olmuş bir dünyayı tasvir eden muhteşem bir kapitalizm eleştirisi.” –Kate Elizabeth Russell“Hayvan Çiftliği ve Ezop Masalları’nın yirmi birinci yüzyıl kombinasyonu... Murphy sınıf, iklim değişikliği, vejetaryenlik ve çok daha fazlasını görevini kötüye kullanmaya dair bir hikâye üzerinden işliyor. Şiirsel düşüncelerini ve söylevlerini muzip kelime oyunlarıyla harmanlıyor. Tuhaf, sürükleyici ve unutulması zor bir roman.” –Kirkus Review
203.50 ₺ -
Napolyon
“Yaptığım yalnızca, onların cesaret edemedikleri bir eşiği zorlayıp aşmakta gösterdiğim kararlılık. Onların söylemek ya da yapmaktan kaçındıklarını söylüyor ve yapıyorum. O yüzden ‘kahraman’ diyorlar bana.” “Bizi çökerten onun ve adamlarının maddi güçleri değil Napolyon’un zekâsı ve ruhi kudreti oldu!” diyordu doğunun ve batının tüm hükümdarları. 18. yüzyılın sonu ila 19. yüzyılın başlarına damgasını vurmuş Napolyon’un roman tadında yaşadığı oldukça çalkantılı sergüzeşti; kısa ömrüne sığdırdığı birbirinden çetin savaşları, dostlukları, sevgileri, ihanetleri ve hırslarıyla birlikte incecik bir zaman eleğinden süzülerek seriliyor gözler önüne. Eserleri altı dile çevrilen, Türkiye’nin en çok okunan tarihî romanlarının yazarı, "günümüzün Peyami Safa"sı olarak anılan Okay Tiryakioğlu’nun kaleminden Avrupa tarihinin en ünlü ve en tartışmalı siyasi figürlerinden birisi olan Napolyon’un nefes kesen hikâyesi…
259.00 ₺ -
Bukalemunlar Kitabı
Félix Ventura bir anı tüccarı, bellek satıcısı. Geçmişinden utanan, toplumdaki konumunu yükseltmek isteyen iş adamlarına, politikacılara, generallere gurur verici başarılarla dolu zengin bir soy ağacı yaratıyor, yepyeni geçmişler uyduruyor. Bir gün Angola kimliğini arayan gizemli bir yabancının gelişiyle her şey baş döndürücü bir büyüyle tepetaklak oluyor, geçmiş bugünü istila ediyor. Bir gekonun ağzından anlatılan bu roman değişen toplumun başkalaşan insanlarından farklı farklı haller, hikâyeler sunuyor. Félix Ventura’yla yolu kesişen karakterlerin her biri bukalemun gibi yeni gerçekliklere bürünüyorlar, fakat toplumsal hafızaya kazınmış geçmişlerinin şiddetinden kaçamıyorlar. Bukalemunlar Kitabı, Franz Kafka, Gabriel García Márquez, Jorge Luis Borges gibi yazarların izinde büyülü gerçekçiliğin araçlarını kullanarak hafızanın tutarsızlıklarını adalet ve bireysel kimliğin inşaası zemininde sorgulayan bir roman. Hakikatin doğasına ve hikâye anlatımının gücüne dair döngüsel bir anlatı… "Değişen kimliklerin incelikli ve büyüleyici hikâyesi." –Kirkus"J. M. Coetzee ile Gabriel García Márquez'i bir araya getirdiğinizde Portekiz'in Nobel Ödülü için bir sonraki adayı José Eduardo Agualusa'yı elde edersiniz." –Alan Kaufman "Kuşkusuz kendi kuşağının Portekizce yazan en önemli yazarlarından" –Antonio Lobo Antunes
177.60 ₺ -
Ingeborgun Tollakı
Yaşlı keresteci Tollak çelişkilerin adamı; gururlu ve öfkeli, dürüst ve şefkatli. Ona uzun zamandır bir anlam ifade etmeyen dünyaya lanetler yağdıran, bir süre önce ortadan kaybolan güzel karısı Ingeborg’a duyduğu aşkla dolup taşan… Ama şimdi ölüyor Tollak. İki çocuğu uzakta; annesi ondan vazgeçtiğinden beri Tollak’ın baktığı yarım akıllı Oddo var yanında yalnız. Ancak Tollak, çocuklarının gelmesi için ısrarcı; çok geç olmadan onlarla konuşması ve sırrını paylaşması gerekiyor. Hem büyük bir aşk hikâyesi hem de bir psikolojik gerilim anlatısı gibi okunan bu romanda Tore Renberg, dünün dünyasından bir adamın, bugünle çarpıştığı dokunaklı, karmaşık ve rahatsız edici portresini incelikle işliyor. Eleştirmenler tarafından Cormac McCarthy, John Williams ve Tarjei Vesaas gibi yazarların eserleriyle karşılaştırılan ve Renberg’in en seçkin işi gösterilen Ingeborg’un Tollak’ı aşk, şiddet ve modern hayata direnişe dair baş döndüren bir roman. “Kurgu teknik olarak muhteşem, bu trajik yalnız adamın hayatında geçmiş ve bugün iç içe geçiyor. Tollak, kentleşmeye, dijitalleşmeye, pragmatizme, medyaya, [...] karşı yüksek sesli bir HAYIR. Onu gerçekten harekete geçiren tek şey sevgi. Tore Renberg’in Tollak’ı yakın geçmişten bize bağırıyor. Çünkü o, zamanımıza ayak uydurmak istemeyen ya da uyduramayan, dolayısıyla bu dünyada nasıl var olacağını çözemeyen karakterlerden biri. Bu roman inanılmaz derecede güçlü bir portre ve yoğun bir aile draması. Ingeborg'un Tollak’ı, Renberg’in yazar olarak geçirdiği yirmi beş yılın değerli bir kutlaması.” – Marta Norheim, NRK “Bu sonbaharın en güçlü kitabı. Bir adamın portresi, trajik bir aile hikâyesi, bir parça kültür eleştirisi, güzel bir aşk hikâyesi... ve bir gerilim. […] Ingeborg’un Tollak’ı güçlü ve muhteşem bir anlatımla olay örgüsünü katman katman açıyor. Ve yazarın bu kitabının bana Hamsun’u hatırlattığını söylememde bir sakınca göreceğini sanmıyorum. Koşun ve hemen alın!” – Jan Ø Helgesen, Nettavisen
148.00 ₺ -
Masal Kız
Ne vakit kalbimde yıllardır sönmeyen o ateşi tutuşturan hikâyemi hatırlasam, şifresi çözülmeyen o efsunlu bakışların düşer aklıma... İnanır mısın bilmiyorum, ben işte tam da o günden sonra, kalbimi dağlayan alevlerin bir daha sönmemek üzere tutuştuğuna şahit olmuşum. Gönül desenlerimdeki efkârın hangi derinliklerde olduğunu bilmiyordum belki, ama bildiğim bir şey vardı benim... Kan bağı aile olmaya yeter mi? İhanet en yakınımızdan gelince geriye sığınacak liman kalır mı? Yozlaşmışlıkların çağında erdemli bir hayat sürmek mümkün müdür? Elli yılı aşan yazarlık kariyeri boyunca eserleriyle kalplerde derin izler bırakan Ahmed Günbay Yıldız, yeni romanı Masal Kız’da kıskançlık ve yalanlarla örülü bir dünyada masum bir aşka dönüşen dürüst bir dostluğun hikâyesini okurla buluşturuyor.
236.80 ₺ -
Balivernanın Çöküşü
İtalyanca edebiyat söz konusu olduğunda yaratıcı gücü ve özgün kurgularıyla sivrilen romancı, öykü ve oyun yazarı Dino Buzzati’nin sanatının zirvesine işaret eden öykülerin ilk durağı: Baliverna’nın Çöküşü. Kitaba adını veren hikâye “Baliverna'nın Çöküşü”nde sıradan bir adam, serseriler ve haydutlar için bir sığınak haline gelmiş, harabe bir manastır olan Baliverna’nın duvarına gizlice tırmanmaya karar verir. Bu düşüncesiz hareketiyse binanın çökmesiyle cezalandırılır ve bunu kaçınılmaz yüzleşme takip eder. “Einstein ile Karşılaşma”da, dehanın bilimsel keşiflerini teşvik eden gizli gücün sırları ortaya çıkar. “Rigoletto” ya da “Makine” gibi öykülerde, mitler ve doğanın gerçeğiyle karşı karşıya gelen, insanın tüm olumsuz yönlerini cisimleştiren otonom bir kişiliğe bürünen modern makineler başroldedir. “Tanrı’yı Gören Köpek” ise karakterlerin betimlenişiyle, olayların dramatik gelişimiyle ve beklenmedik sonuyla kusursuz bir bütünlüğe sahiptir. Birdenbire ortalıkta dolaşmaya başlayan ve Tanrı’yı görmüş olabilecek bir köpeğin insanların iyiliklerini ve kötülüklerini yargılayan bakışlarına karşı koymak mümkün müdür? “Gelecek nesillerin asla unutmayacağı isimler vardır şüphesiz. Dino Buzzati de bunlardan biri.” -Jorge Luis Borges “Buzzati bütün kitaplarında gerçekçilik ile inanılmazı, akılcılık ile tuhaflığı, ciddiyet ile delişmenliği, metodik olan ile kuralsızlığı harmanlamayı başarmıştır. […] Buzzati bu dünyayı, her şeyden öte işlevsel, nahif, yalın, kimi zaman dokunaklı, dahası romantik bir dille ‘düşsel’ kılar.” -Claudio Toscani “Gözünü ısrarla kötülüğe çeviren, inatla ‘pişmanlık’ ve ‘acı’ gibi sözcükleri kullanan Buzzati, insanoğlunun büyük bir yıkıma neden olduğu halde kendini yumuşak, hoşgörülü ve süslü yalanlarla kandırdığı bir çağda sert bir yazar olarak görülebilir. Aslında Dino Buzzati, tam da bu nedenle, insan aklının gizemi yenmek ve unutmak için kılık değiştirmekten tamamen vazgeçtiği bir geleceğin yazarıdır.” -Fausto Gianfranceschi
247.90 ₺ -
Neden Yazıyorum
Yazıyorum çünkü ifşa etmek istediğim bir yalan, dikkat çekmek istediğim bir gerçek, sesini duyurmak istediğim şeyler var. George Orwell, totaliterlik karşıtı, sözünü sakınmayan toplumsal eleştirileriyle edebiyat sahnesine adım attığı günden beri adından daima söz edilen, gözlemleri hiçbir dönemde güncelliğini yitirmemiş cesur bir kalem. Politik amaçla sanatsal amacı bütünleştirmeyi birincil görevi addeden Orwell, 1936-1947 yılları arasında farklı mecralar için kaleme aldığı yazılarda, kitapçılık yılları anılarından onu yazmaya iten saiklere, dünya edebiyatının önde gelen isimlerine dair incelemelerinden sansürle gölgelenmiş roman ve şiir türleri üzerine gözlemlerine kadar, okura dönemin politik atmosferiyle bütünleşen bir edebî panorama sunuyor.
148.00 ₺ -
Veda
Profesör Choi, bir yapay zekâ geliştirme kampüsünde robotlar ve hümanoidler üzerine çalışmaktadır. Oğlu Cheol’ü okula göndermek yerine evde bizzat eğitmekte, dış dünyayla iletişimine müsaade etmemektedir. Cheol, babası ve ikisi robot biri gerçek olmak üzere üç kediyle birlikte güvenli bir ortamda yaşıyorken dış dünyada yapay zekâ ve insanların çarpışmasından kaynaklanan bir kaos hâkimdir. Görevliler bir gün insan ya da hümanoid olduğuna dair herhangi bir kaydı olmayan Cheol’ü bir toplama kampına götürürler. Burada, artık kullanılmayan eski hümanoid ve robotlarla bir araya gelen Cheol, varlığına dair keşfettikleri karşısında kamptan kaçmaktan başka çaresi olmadığını anlar. Cheol ve arkadaşları bir noktada insana karşı robot denkleminde toplumca yargılanacaklardır. Peki kimdir gerçekten insan? Hayatın ötesindeki anlamın peşine düşecek olan?.. Yıllar süren bekleyişin meyvesi Veda, Kim Young-ha’nın edebi gücünün özünü koruyarak bilim kurgu ve distopyaya selam durduğu bir başyapıt. “Veda, Kim Young-ha’nın şimdiye kadar yayımladığı en iyi romanı. Başlangıçta sert bir şekilde vuran ve sonra yavaş yavaş hafifleyen, insan olmanın doğasında var olan nitelikleri takdir etmenizi sağlayan zekice yazılmış bir roman. Hikâyenin başında yazar, insan olarak kabul ettiğimiz nitelikleri acımasızca ortadan kaldırarak büyük bir boşluk yaratıyor, ardından ‘insanlığımıza’ yavaş yavaş hayret etmemizi sağlayan ustaca bir düzenekle hepsini teker teker geri veriyor. Okur, yazarın ciddi meselelerden geçip hikâyede serbestçe akmasına izin veren ustaca tekniğini takip ederken sonunda ölümle yüz yüze geliyor. Ölüm karşısında titreyip çıplak kaldığımızda, varlığımızın kaçınılmaz özüyle sert bir şekilde yüzleştiğimizde, ancak o zaman güzelleşiriz.” - Jeong Ah-eun, The Hankyoreh
203.50 ₺ -
Batak
Batak, yazar başkahramanın sanatsal üretiminin sancısına, eylemsizliğine odaklanır. Bu kahraman çırpınan fakat ilerleyemeyen bir kişinin hikâyesini merkeze aldığı “Batak” adlı romanına çalışmaktadır. Bir bakıma Vergilius’un Tityre’ini anlatır; onunkine benzer bir tarlaya sahip ana karakter oradan çıkmak yerine, orada kalmaktan mutludur. Başkahramansa, romanının anlatıcısının aksine, münzeviden başka her şeydir. Dostlarıyla vakit geçirmekten keyif alır, Paris edebiyat dünyasında yazdığı kitabı anlatır, onların düşüncelerini dinler –ki bu pek de gurur verici değildir ve elbette bunlar kitabın bir parçası haline gelir. André Gide bir bakıma yazma sanatını ve çelişkilerini de ortaya koyar. Batak, André Gide’in kendini hicvettiği tek eser, güçlü ve nitelikli bir üstkurmaca çalışması… “André Gide, sade adı söylendiği zaman bir medeniyeti, bir kültürü en iyi taraflarıyla hatırlatan nadir insanlardandır.” –Ahmet Hamdi Tanpınar
74.00 ₺ -
Yürüyelim Seninle İstanbulda
Nurullah Genç nice yazarların, şairlerin ilham kaynağı olan İstanbul tutkusu üzerinde duruyor, pek çok aşina semtin sokaklarında yürüyor şair duyarlığıyla... yağmurun inceden yağdığı yerde açan gül acıyı damıtır solar ağustos böceği düşünce derde içine kuşların sevdası dolar ölü bir mahzene gömüldü kibir artık sevsen de bir, sevmesen de bir
136.90 ₺ -
Müpteladır Gemiler Benim Denizlerime
Nurullah Genç'in hayata armağan ettiği kelimeler, şiirin en güzel duraklarına götürüyor okuru yeniden. ey benim aynalarda gülümseyen çokluğum nar tadında umutlar taşıyan çocukluğum gözlerinin ışığı yayıldı mahzenime ey benim can sarayım, ey benim eşsiz kuğum asil tebessümünü düşürdün izlerime müpteladır gemiler benim denizlerime gülümsedin; kalmadı kederim, burukluğum çehresinde hâtıran büyüyor bebeklerin gizemine âşina varlığım ve yokluğum
96.20 ₺ -
Birkaç Deli Güvercin
Birkaç Deli Güvercin, lirizm ile tarihi iç içe sunuyor. İstanbul temasının ağır bastığı kitap bir na’atı şerifle açılıyor. Hüzün tonu yüksek şiirlerle devam ediyor. Nurullah Genç bu kitabında Yağmur şiiriyle klasikleşen üslubuyla devam ediyor. bilmem neyi aradım bir ömür kışlarında binbir gece yürüdüm hangi muamma için zümrüd-ü ankâ uçar senin bakışlarında benim rüyâlarımda birkaç deli güvercin
96.20 ₺ -
Zaman Çöktü
Tarihçi Y. Hakan Erdem, bu kez bilimkurguya el atıyor ve tufandan sonrasına, 41. yüzyıla gidiyor, ama buralardan fazla uzaklaşmadan... Zaman Çöktü, bir bakıma, insanlaşmaya çalışan koyunların, koyunluk değerlerini savunarak insanlara karşı ayaklanışının hikâyesi. Bir bakıma da, 21 yüzyıldır süren sembolokrasiye ve Türkiye’nin ruhuna tutulmuş bir ayna: Huriler, buharlaştırıcılar, gargoyle’lar, başkasının uykusunu uyuyanlar, koçlar, dispatlar, siborkullar, kara delikler, kırmızı başlıklı kızlar ve daha neler neler... Belki de, Batılılaşma sürecindeki koca bir ülkenin, mecburen Güneylileşmek zorunda kalışının hikâyesidir bu, kim bilir?
247.90 ₺ -
Kılıç Arslan
Bir müddet hiçbir şey söylemedi Kılıç Arslan. Hafifçe serpiştiren yağmuru izliyor, toprak kokusunu ve gitgide yıldırım yüklenen göklerin cereyan yüklü rayihasını ciğerlerine dolduruyordu. “Allah’tan duam gelecek nesillerin tek bir devletin ve mutlak bir hâkimiyetin önemini kavramalarıdır. Şu yaşadıklarımız onlara ibret olmayacaksa eğer, kendilerine mutlaka başka ibretler ve hatalı yollar seçecekler demektir!” Bir anlığına sessizleşen Sultan etrafına baktı. Askerinin metanetini arttırmak için atını dörtnala kaldırıp safların önüne çıktı. “Bugün, son Türk devletini kurtarmak için buradayız gaziler,” diye kükredi. Büyük Sultan Alparslan’ın açtığı Anadolu’nun kapıları Türklere kapanmak üzere... Tarihte görülmemiş bir kararlılıkla toplanan Haçlılar, Bizans’ın rehberliğinde İslâm aleminin üzerine yürümekte. İçerideki düşmanlar uyanmış, fitne Müslümanlar arasında yayılmış, kardeş kardeşi boğazlamakta. Bütün bunların karşısında ise asla pes etmeyen, herkesin umudu Sultan Kılıç Arslan... Eserleri altı dile çevrilen, Türkiye’nin en çok okunan tarihî romanlarının yazarı, “günümüzün Peyami Safa”sı olarak anılan Okay Tiryakioğlu’nun kaleminden Anadolu’daki Türk varlığını Haçlılara karşı canı pahasına koruyan Kılıç Arslan’ın nefes kesen hikâyesi...
247.90 ₺ -
Hikaye Anlatıcılığının Bilimi
Hikâyeler, karakterimizden kültürel kimliğimize kim olduğumuzu şekillendirirken yaşamın her alanına da sirayet ediyor: Siyaset, inanç, hukuk sistemi, iletişim, sanat… Uyuduğumuzda bile bir hikâyeyle rüya görüyoruz. Hikâye anlatımı, bizi insan yapan şeyin önemli bir parçası. Hikâye Anlatıcılığının Bilimi, Joseph Campbell’ın mitoloji ve arketip hakkındaki teorilerinden ‘bir best seller nasıl yaratılır’ın şifrelerine kadar iyi bir hikâyeyi nelerin oluşturduğunu anlamak için gereken birçok detaya odaklanıyor. Bunun için nörolojiden edebiyata birçok disiplinden faydalanıyor. Okuru İbranice kutsal metinlerden Booker ödüllü kitaplara ve TV dizilerine uzanan bir yolculuğa çıkararak usta hikâye anlatıcılarının bizi nasıl yönlendirdiğini, psikolojik araştırmalar ve en yeni sinirbilim keşiflerini kullanarak gösteriyor. Dünyanın önde gelen hikâye analistleri ve beyin uzmanlarının yardımıyla, bu bilimi daha iyi hikâyeler anlatmak için nasıl kullanabileceğimizin peşine düşüyor ve bunun yaratıcı çabalarımızdan, kariyerlerimizden, mutluluk ve refahımıza kadar her şey üzerinde sağlayabileceği faydayı ortaya koyuyor. “Beni bu kadar içine çeken; okuduğum, gördüğüm, yazdığım her şeyi sorgulamama neden olan kitap çok azdır. Bu kitap bir başyapıt. Hayran kaldım.” – Bugüne Dek Yaşamış Herkesin Kısa Bir Tarihi’nin yazarı, Adam Rutherford “Hikâye anlatma sanatıyla ilgili okuduğum en iyi kitap.” – Matt Haig “Will Storr’un kitabından kafamı kaldıramıyorum. İnsan davranışlarını tarif eden harika bir kılavuz gibi. Bir şeyler yazan herkese şiddetle tavsiye ediyorum.” – Stuart Heritage “Nasıl hikâye yazılacağını anlatan bir kitaptan çok daha fazlası. Yaşamanın ne anlama geldiğini anlatan bir kitap.” – Tim Lott
240.50 ₺ -
Sensiz Kalan Bu Şehri Yakmayı Çok İstedim
Nurullah Genç'in hayata armağan ettiği kelimeler, şiirin en güzel duraklarına götürüyor okuru yeniden. saçların dikildi karşıma bir sokak ötesinde her telinde parmaklarımın izleri parlıyordu benzersiz kokunu alıyordu kıvrımlarından rüzgar gözleri doluyordu saçlarına bakan kedilerin her biri bir kenarda darmadağın çömelip kalıyordu, yutkunuyordu rengi kaçıyordu pencerelerde perdelerin nereye yürüdüysem bakışın, duruşun, sesin anladım; söndürmeyelim tutuşan yüreğimi kendimi yakmış olurum yakarsam bu şehri çünkü sen her şeyinle bendesin
140.60 ₺ -
Keder ve Mutluluk
Martha, onu her şeyden çok seven bir eşe, güzel bir eve ve gözünün içine bakan aile üyelerine sahiptir; öyle ki annesine göre bu, nadiren elde edilebilecek türde bir zenginliktir. Fakat tüm bu zenginliğin içinde hayatı elinden kayıp parçalara ayrılıyormuş gibi hissetmekten kendini alamaz. Belki bunun nedeni yalnızca diğer insanlardan çok düşünmesidir –ya da belki kafasının içinde yolunda gitmeyen bir şeyler vardır. Şimdi, tam da kırklı yaşları kapıdayken Martha ailesinin evine geri dönmeli ve kırılan tüm parçaları tek başına toplamalıdır. Meg Mason, 30’u aşkın ülkede okurla buluşan Keder ve Mutluluk’ta depresyonun yıpratıcı süreçlerini doğal bir mizah, açık sözlülük ve hassasiyetle ele alırken okuru hem kahkahaların hem de gözyaşlarının eşiğine getiriyor. Bu, koşulsuz sevginin ne olduğuna dair yürek burkan bir hikâye, daima baştan başlanabileceğini ortaya koyan bir manifesto. “Bir yazarın mizahla kalbinizi kırabilmesi oldukça istisnai ve güzel bir şey; aynı zamanda bir yazarda en hayran olunası özelliklerden.” –The New York Times “Martha’nın keskin dili iğneleyici biçimde komik ve ikna edici biçimde doğrudan; Phoebe Waller-Bridge’in Fleabag'i ve Ottesa Moshfegh’in çalışmalarıyla yapılan kıyaslamalar yerini buluyor.” –Melbourne Edebiyat Festivali “İnanılmaz derecede eğlenceli, aynı zamanda yıkıcı bir roman... Deli fişek bir enerjiyle sarmalanmış, fakat bunun yanında duyarlı olmayı da başarıyor; değişmeye ve hataları telafi etmeye çalışmanın incelikli bir portresini sunuyor.” –Guardian
251.60 ₺ -
Mahsur Kadın
Mahsur Kadın, Nobel Edebiyat Ödüllü yazar André Gide’in jüri üyesi olarak yer aldığı ceza mahkemelerinde görülmüş ve toplumda infial yaratmış iki davayı konu alır. Öyle ki bu davaların hikâyesi bugüne kadar taşınmış, efsaneleşmiştir. 22 Mayıs 1901'de Poitiers başsavcısı, elli iki yaşındaki Mélanie Bastian'ın, annesi tarafından yirmi beş yıldır tavan arasına kapatıldığını isimsiz bir mektupla öğrenir. Bakımsız bir odada, çöplerin arasında, yiyecekten uzak yaşamıştır yıllarca. Peki bu dava, failleri apaçık ortadayken nasıl olur da sanığın beraatıyla sonuçlanır? Bu davayı Redureau Vakası izler. Yaşına göre haddinden fazla çalıştırılan, hatta sömürülen genç Marcel Redureau çalıştığı bağın sahibini ve tüm ailesini öldürür. Peki bu katliamın arkasında yatan sebep nedir? Gide, bu iki davayı kanıtların ışığında ustaca parçalara ayırıyor, sorular soruyor ve adaletin tecelli edip etmediğini hem hür bir vatandaş hem de bir yazar olarak izlenimlerini okura aktarırken hukuk ve adalet kavramlarını masaya yatırıyor. “André Gide, sade adı söylendiği zaman bir medeniyeti, bir kültürü en iyi taraflarıyla hatırlatan nadir insanlardandır.” –Ahmet Hamdi Tanpınar
96.20 ₺ -
Beni de Kalbinde Götür
Uzaklar mı yakınlaşmış gönlümde, yoksa yakınlar mı değiştirmiş düşüncelerimi, bilmiyorum... Muhal bir çehreyi mi büyütmüşüm yıllardır hayallerimde ben? Cevabı zor ve yitik şu an her şeyin! Vuslat diye tespih ipliğine dizdiğim yılların hançerleşip kalbimde şifa bulmaz yaralar açacağını hesaba katamayışımın şaşkınlığı var kalemin ucunda bugün. Hür yürümelisin dediysem gönül, bu ne cüret? Annesizliğin ve babasızlığın kavurduğu yüreğiyle, gözünü haramın her türünden sakınmaya ant içmiş bir genç: İsa... İsa’nın yıllar boyunca sözünü dahi etmeye çekinerek kalbinde sakladığı bir sevda... Gerçeklerse kavuşma günü geldiğinde ortaya çıkmayı bekliyor. Ahmed Günbay Yıldız’dan aile ve arkadaşlık bağları, maneviyat, dostluk gibi temalar etrafında şekillenen, yıllara ve yozlaşmış ilişkilere direnen masum bir aşkın hikâyesi: Beni de Kalbinde Götür...
166.50 ₺ -
Cemil Meriçin Psikobiyografisi
Bir metnin ya da metinlerin psikanalitik okunması, onları birer semptom olarak okumak demektir. Murat Beyazyüz, Cemil Meriç’in metinlerinin analizini, onun psikobiyografisinin inşasında kullanıyor. Kısaca, bu kitapta, kendi metinlerinden yolaçıkılarak analiz edilen, bizzat Cemil Meriç’in kendisidir. Murat Beyazyüz, Cemil Meriç’i değil, deyiş yerindeyse onun metinlerini, psikanalistin ’Divan’ına yatırmış ve metinlere, birer nesne [obje] olarak değil, ama kendileriyle diyaloga girilebilen birer özne[süje]olarak bakmış. ‘Divan’daki metinler, Türkiye’de büyük bir entelektüelin, modernleşme sürecindeki medeniyet değişikliğini ve kültür krizlerini ne kertede derinden yaşadığını gösteriyor olmak bakımından önemli: Türkçü Hüseyin Cemil, Müslüman Hüseyin Cemil, Materyalist Hüseyin Cemil, Ateist Hüseyin Cemil, Marksist Hüseyin Cemil! Sonuç. ‘Araf’ta olmak! Tanpınar’ın deyişiyle, ‘iki hâd arasında’ ve bu iki hâd’den hangisinin Cennet, hangisinin Cehennem olduğuna karar veremeden, acı veren zihinsel kopuşlarla yaşanan bir entelektüel hayatın psikanalitik arkaplanı: ‘Cemil Meriç’in Psikobiyografisi’ Hilmi Yavuz
148.00 ₺ -
Virginia Woolftan Yazarlık Dersleri
Ünlü İngiliz yazar Virginia Woolf’un yazarlık ve yazma sanatı üzerine düşüncelerinden esinlenerek bir atölye kurgulayan Danell Jones, yedi önemli başlıkta, yazarlık için heyecan taşıyanlara yol gösterecek bir rehber sunuyor. Yazar adaylarına disiplinli olmayı öğütleyerek onları motive ediyor. Her bölümün sonunda Woolf’un kendi yazı alıştırmalarından seçtiği örneklerle tavsiyelerini destekliyor. Virginia Woolf’un günlükleri, kurgusal metinleri ve denemelerinden özel alıntılarla, incelikle kurgulanan eser, Woolf’u gerçek bir sınıfta, ders anlatırken hayal etme fırsatı sunuyor okura. Dünya edebiyatına yön vermiş bir kalemin izinde; yazmak ve yaratmak üzerine yol gösteren Virginia Woolf’tan Yazarlık Dersleri, gözden geçirilmiş yeni baskısıyla “kendine ait bir oda”nın kapısını aralıyor. Woolf coşku dolu bir sesle, “Sadece yazın...” dedi. “Saçmalayabildiğiniz kadar saçmalayın. Aptal olun, duygusal olun, Shelley’yi taklit edin. İçinizden gelen her sese kulak verin, dizginleri anlık arzulara bırakın. Dilbilgisi kurallarını, edebi ön kabulleri ve söz dizimine dayalı kuralları boş verin. Kırın, dökün, devirin. Kendi keşfiniz olsun olmasın, her türlü kelimeyi kullanın. Nazım veya nesir biçiminde ya da aklınıza gelen abuk sabuk, anlamsız sözlerle oluşturduğunuz gelişigüzel metinlerle öfkelenin, sevin, alay edin. Ta ki yazmayı öğrenene kadar...”
111.00 ₺ -
Kuşlar
“Evde bir iz kaldı. Kuş vuruldu, gözlerini yumdu, taşın altına kondu – ancak iz kaldı.” Buz Sarayı’nın yazarı, İskandinav Edebiyat Ödülü sahibi Tarjei Vesaas’tan, nahif olduğu kadar şiddetli, aldatıcı basitlikte, sarsıcı bir roman: Kuşlar... Mattis ve ablası Hege ile Norveç ormanlarının derinliklerinde bir gölün kıyısındaki kulübelerinde yaşar. Mattis bedenen bir yetişkin olsa da hayata çocuk gözleriyle bakar, öyle çalışır onun aklı. Ablası, ördüğü kazaklarla evi geçindirirken Mattis’i de insan içine çıkmaya, çalışmaya teşvik eder. Sonunda kayıkçı olmaya karar veren Mattis’in ilk ve tek yolcusu olan yabancı, hayatlarını hiç ummadıkları şekilde değiştirecektir... XX. yüzyıl İskandinav edebiyatının en önemli isimlerinden Tarjei Vesaas’u zirveye taşıyan romanı Kuşlar, Deniz Canefe’nin kusursuz çevirisiyle... “En iyi Norveç romanı.” – Karl Ove Knausgaard “Bir başyapıt.” – Literary Review “Gerçek bir edebî şaheser.” – Publishers Weekly “Okumaktan büyük zevk aldığım roman.” – Doris Lessing
203.50 ₺ -
Yaz Sohbetleri
Yaz Sohbetleri, 'kimselere bırakmam yaz olmayı' diyen üç şairin, Hilmi Yavuz, Aydın Afacan ve Ercan Yılmaz'ın Halikarnassos'ta, iki yaz boyunca süren diyaloglarından müteşekkil bir kitap. Klasik bir söyleşi kitabından ziyade hatıraları, düşleri, hülyâları ve hatta yer yer analitik çözümlemeleri de içeren bir bütün. Doluluk, şiir, sanat, felsefe, hayat, estetik gibi konulara yoğunlaşan üç şair mekânı adeta bir akademiye dönüştürüyorlar. Bu yönüyle günlük hayatın felsefesini de yapan kitabın Ege'nin o sınırları aradan kaldıran havasıyla, Elitis'in şiirinin büyüsüyle ve Dionizyak coşkuyla dolu olduğunu söylemek mümkün. Yaz Sohbetleri aynı zamanda 'gövde'leriyle de yaşayan üç şairin 'yaz'ın hem doğaya hem kültüre ilişkin vurgusunu öne çıkararak kışkırtıcı bir okuma şöleni vaat ediyor okura. Zamanın ve mekânın ara odalarında gerçekleşen bu sohbetler lirik bir tat içermekle birlikte dünyayı şiirle kavramanın yollarını da ima ediyor.
185.00 ₺ -
Okuma Notları
Entelektüellerin, kültür adamlarının, yazarların okuma serüvenleri nasıldır acaba? Kitap seçimlerini nasıl yaparlar, raflarda nasıl gezinirler, bir kitabı nasıl okurlar? Sevdikleri cümlelerin altını çizerek mi, sayfaların kenarına notlar alarak mı, yoksa okuduğu metni sorgulayarak mı? Hiçbiri ya da belki hepsi… Okuma Notları bir okur fotoğrafıdır. Entelektüel merakı geniş bir spektruma yayılan bir yazarın, bir aydının okuma uğraşının, merakı takip eden sorgulamalarla kitapların izini nasıl sürdüğünün fotoğrafıdır. Hilmi Yavuz bu okuma yolculuğunda neler bulmuyor ki? Vahim çeviri hatalarından, kimsenin farkında olmadığı yanlışlıklara; kıyıda kalmış, sessiz sedasız metinlerden, incelikli karşılaştırmalara kadar… Okuma Notları bir okur’dan öteki okur’a yollanan notlardır. Okuru edebiyattan felsefeye, tarihten kültüre keyifli ve meraklı bir yolculuğa çıkaracak.
148.00 ₺