-
Albüm Yaprağı
“Hayat ne kadar korkunç... Yalnızlık çok güzel görünüyor. Yapraklar gibi savruluyoruz, kimse nereye düştüğümüzü bilmiyor, kimsenin umurunda değil hangi siyah nehrin bizi alıp götürdüğü...” Yalnız bir genç kadın, bunalmış bir anne, ilgiye muhtaç bir çocuk, âşık bir adam, ilgisiz bir koca... Derin bir gözlem gücüyle kahramanlarının iç çatışmalarına odaklanan Katherine Mansfield, bambaşka hayatlardan bambaşka sesleri ustalıkla yarattığı senfoninin bir parçası kılar. Bir yanı şiire bakan özgün üslubuyla öykülerini incelikle işlemiş, öznelleştirmiştir. İroni, zekâ, melankoli, korku, aşk, yalnızlık―insana dair birçok duygu ve durum; en gerçek haliyle eserlerini sarmalayan semboller ve karakterlerde hayat bulur. Yeni Zelanda’daki çocukluğu, Londra’daki okul yılları, ilişkileri, erken yaşta pençesine düştüğü tüberküloz ve tedavi süreci... Virginia Woolf, D.H. Lawrence, Bertrand Russell gibi büyük isimlerin çağdaşı, modern öykücülüğün en önemli temsilcilerinden Katherine Mansfield’ın yaşamındaki dönemeçler, öykülerinin berrak karakterleri üzerinden okunabilir. “Kıskandığım tek yazar.” - Virginia Woolf
148.00 ₺ -
Katip Bartleby Billy Budd
XIX. yüzyıl New York’unda, Wall Street’teki hukuk bürosunda çalışan tuhaf kâtip Bartleby’nin yaşamöyküsüdür bu. Huysuz kâtibin hayatını sekteye uğratan “özelliği”, “yapmamayı tercih etmesi”dir. Bartleby’nin kayıtsızlığı gün geçtikçe artarken patronunu da içinden çıkılmaz dertlere sürükler. Absürdizmin ve modernizmin başyapıtlarından Kâtip Bartleby, Amerikan edebiyatının da kült metinlerinden biridir. Herman Melville, bu eserinde özgür iradenin sınırlarını çizer. İyiyle kötünün, medeniyetle cehaletin, toplumla bireyin karşıtlıkları üzerine kurulu Billy Budd ise güçlü, yakışıklı, saf, temiz yürekli, genç bir gemicinin öyküsüdür. Güzelliğin ve masumiyetin sembolü Billy Budd’ın trajik hikâyesi, Herman Melville’in kaleme aldığı son eseridir. “Gökkuşağında morun bitip turuncunun başladığı yere kim keskin bir çizgi çizebilir? Renklerin birbirinden farklı olduğunu apaçık görürüz, fakat tam olarak nerede biri diğerine karışır? İşte akıllılık ile delilik de böyledir. Bazı bariz vakalarda şüphe söz konusu değildir. Fakat öne sürülen bazı durumlarda, farkın nispeten daha belirsiz olduğu bazı durumlarda çok az insan sınır çizgisini çizmeye kalkışır. Ancak işin uzmanları bunu ücret karşılığında yapabilir. Çünkü bazı insanların para karşılığında yapmayacakları iş yoktur.”
125.80 ₺ -
Şato
Otoriteyle birey arasındaki güç çatışması, bürokrasi ve yabancılaşma kavramları üzerine odaklanan Şato; edebiyat tarihine damgasını vuran Franz Kafka’yı tüm yönleriyle yansıtır. Yazarın ölümünün ardından arkadaşı Max Brod tarafından yayımlanan kült roman, modern dünya edebiyatının öncü metinleri arasında yer alır. Tepedeki görkemli ve tuhaf şatonun kontu tarafından çağrılan genç mesahacı K., karlarla kaplı, isimsiz bir köye varır. Gizemli şatonun sakinleri şato kadar tuhaf ve kuralcı memurlardan oluşur. Köy halkının da bu memurlardan geri kalır yanı yoktur. Garip, insana yolunu şaşırtan, dışlayıcı ve tehditkâr tavırları, sadece K. değil, bütün köy halkı için hayatı yaşanmaz hale getirir. Tek istediği işini yapabilmektir K.’nın. Ama ne olduğunu anlayamadan kendini bürokrasinin çarkları arasında, gizemli bir labirentin ortasında bulur. K. yılmadan şatoya ulaşmaya, otoritenin merkeziyle yüzleşmeye çalışır; ancak her defasında köylülerle ve memurlarla karşı karşıya gelir. Son cümlesi dahi yarım bu hikâyede, K. kendi sonunu tayin edebilecek midir?..
185.00 ₺ -
Dava
Kendi halinde bir banka memuru olan K. tuhaf bir suçla yargılanmak üzere daha da tuhaf bir tutukluk hali içinde bulur bir gün kendini. Genç adam, nasıl işlediğini anlayamadığı, garip hukuk sisteminin çözmeye çabasına girişir. Ancak olaylar ilerledikçe her şey içinden çıkılmaz bir hale bürünür. Birey ve otorite arasındaki çarpışmayı odağına alan Dava, labirentvari atmosferiyle "Kafkaesk" tanımını tam anlamıyla karşılayan gerçek bir başyapıttır.
111.00 ₺ -
Yazarın Odası 2
Yarım yüzyıldan uzun bir süredir dünyanın en prestijli edebiyat dergilerinden The Paris Review’da yayımlanan röportajlar, edebiyat dünyasının gizli kalmış, bilinmeyen sırlarını okurlarla buluşturuyor. Dünya edebiyatına yön vermiş romancılar, öykücüler ve şairler, kendi başlarına bir tür olarak parıldayan bu röportajlarda bir araya geliyor. Edebî tavırları, hayat görüşleri, yazma alışkanlıkları, çevreleri, eserleri ve edebiyata dair görüşleriyle okura kendi dünyalarını aralayan bu muhteşem kadroda kimler mi var?.. Haruki Murakami, Toni Morrison, Orhan Pamuk, Alice Munro, Raymond Carver, Saul Bellow, Philip Roth ve Ezra Pound... Margaret Atwood’un önsözünden: “...Çoğu zaman yalnız olan yazarlar bu röportajlar aracılığıyla yalnız olmadıklarını fark ederler. Başkaları da şüpheye düşüyor, tıkanıyor ve sarpa sarıyordur; başkaları da zavallı ve ihmal edilmiştir; başkaları da amaçsız edebî tartışmalara sürüklenmiş ve basın tarafından karalanmıştır; başkaları da yoluna devam edip engelleri aşmış ve direnmiştir.” “En sevdiğiniz yazarla tanışmak istiyorsanız bir imza gününe ya da okuma etkinliğine gidersiniz. Ama onları gerçekten tanımak istiyorsanız The Paris Review röportajlarını okumalısınız.” —The Times “Hem yazarlar hem de okurlar için bir kutsal kitap niteliğinde. Edebiyat hakkında tutkulu olanların muhteşem sohbetleri.” —Observer “Yazarlar nasıl çalışıyor ve edebiyat nasıl hâlâ var olmaya devam ediyor diye merak edenler için vazgeçilmez bir kaynak.” —Daily Telegraph “Gizli cevherlerle dolu, edebiyata dair muhteşem bir derleme.” —Guardian “Bu röportajlar, edebiyatla ilgilenen her okur ve yazarın vazgeçilmezi olacak. İlham verici...” —Times Literary Supplement “Sahip olabileceğiniz en kapsamlı ve ihtişamlı röportaj projesi.” —New York Times
196.10 ₺ -
Yuva
Amazon, Goodreads, Barnes and Noble, The Millions ve Buzzfeed listelerinde 2016'nın Öne Çıkan Romanı Center for Fiction - İlk Roman Ödülü Finalisti Kyung Cho, geçim sıkıntısıyla mücadele eden genç bir babadır. Yıllar içinde evlilikleri bir şekilde ayakta kalmayı başarmıştır. Ancak şimdi, aldıkları kararların sonuçlarıyla yüzleşmek zorundadır: Kyung, ailesi için endişelerine bir çözüm bulabilecek midir? Kyung’un ebeveynleri, Jin ve Mae lüks içinde bir hayat sürmektedir –Kyung’un da ailesi için istediği şeylerdir bunlar. Oysa kendi çocukluğu bu rahatlıktan çok uzak geçmiştir. Pahalı hobiler, özel dersler gibi tüm imkânlar önüne sunulsa da ebeveynlerinin sevgi ve ilgisinden uzak büyümüştür Kyung. Bu yüzden onlara yakın olmak en son istediği şeydir. Ancak bir gün tüm dengeler değişir: Maruz kaldıkları şiddet dolu bir saldırı sonucu Jin ve Mae, oğulları Kyung ve ailesinin yanına taşınmak zorunda kalırlar. Suçluluk duygusu ve öfke, gün geçtikçe herkesi kuşatır ve yıllar sonra ilk defa bir çatı altında toplanan aile, kaçınılmaz sorularla karşı karşıya kalır: Bir ev ne zaman “yuva”ya dönüşür? “Bir arada yaşamak” aile olmaya yeter mi? “Nefes kesici... Yun, yuvanın bir korunak, kan bağının da sevgi için yeterli olmadığını; ebeveynle çocuk arasındaki ilişkinin ne kadar girift olduğunu gözler önüne seriyor. […] Yuva gerçekten büyüleyici bir roman.” —The New York Times Book Review “Jung Yun’un Yuva’sını sadece beş saatlik bir uyku molası vererek aralıksız on dört saatlik bir okumayla bitirdim. Arkadaşlarımla seyahatteydim, ama kitabı bitirene kadar başka hiçbir şey yapmaya fırsat bulamadım! Yun o kadar özel bir roman yazmış ki, hikâye çok güçlü temeller üzerinde yükseliyor ve her sayfada daha zengin, daha muhteşem bir yapıya dönüşüyor; her sahne ustalıkla kurgulanmış...” —The Los Angeles Times Book Review “Jung Yun, Tolstoy’un ‘Her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır,’ fikrini alıyor ve Amerikan Rüyası’nın en tanıdık formuna yerleştiriyor: Bir ev sahibi olmak. Bu romandaki ebeveynlerin ve çocukların keşfettiği şey, ne ailelerinin ne de evlerinin onlar için bir yuva olacağı. Yuva, okuyabileceğiniz en iyi aile hikâyelerinden biri. Sürükleyici kurguya yerleştirilmiş sırlar sizi kitaba bağlıyor, okurken ilk sayfadan sonuna kadar elimden bırakamadım.” ―Viet Thanh Nguyen, Pulitzer Ödüllü The Sympathizer’ın yazarı “Sarsıcı ve dokunaklı... Bu karanlık aile hikâyesi, sorumluluk ve görevlerin ne anlama geldiğini, bunlar bireyin öz benliğiyle çarpıştığında ne olabileceğini katman katman kurgusu içinde açan bir başyapıt.” ―Times Literary Supplement “Nefes kesen bir ilk roman... Yuva, ebeveyn-çocuk ilişkisinin sivri köşelerini ve ‘aile’ uğruna feda ettiklerimizi mercek altına alıyor.” ―BuzzFeed
247.90 ₺ -
Mansfield Park
Fanny Price, amcası Sir Thomas Bertram’ın himayesinde yetişmiş içe kapanık, ürkek, sessiz bir kızdır. Mansfield Park’ta şımarık kuzenleri Julia ve Maria’nın alaylarına katlanarak, ilgisiz Lady Bertram’ın ve işgüzar Bayan Norris’in bitmek bilmeyen isteklerine hizmet ederek büyür. İçten içe sevdiği Edmund Bertram ise en büyük destekçisi, öğretmeni ve sırdaşıdır. Kırılgan aile dengesi, Londralı Henry ve Mary Crawford kardeşlerin gelişiyle iyice sarsılır. Fanny Price bir yandan kendi duygularıyla yüzleşecek, diğer yandan çevre baskısıyla mücadele etmeyi öğrenecektir. Gençliğin hayal kırıklıkları, yürek çarpıntıları ve sıkıntılı büyüme sancılarıyla örülü roman genç bir kızın gerçek bir kahramana dönüşme yolculuğunun hikâyesi... Kıvrak zekâsı, gerçekçi tarzı ve klişeleri yıkan kahramanlarıyla hem kendi döneminde hem de günümüzde birçok yazara ilham olan Jane Austen’ın olgunluk dönemi eserlerinden Mansfield Park aileye, bağlılığa ve değerlere dair unutulmaz bir edebiyat klasiği…
203.50 ₺ -
Biz Beş Kişiyiz
Biz Beş Kişiyiz’in kahramanı Tormod, çılgın gençlik yıllarının ardından güvenilir bir aile babasına ve kendini bilim adamı olarak gören yetenekli bir marangoza dönüşür. Tormod ve karısı Siv’in iki çocuğu vardır, ancak Tormod aileyi genişletmek istediğinde Siv üçüncü çocuğa karşı çıkar. Ailenin sevgili köpeği Snusken de ortadan kaybolunca, geride doldurulması gereken kocaman bir boşluk kalır. İçine kapanan Tormod, kırmızı Norveç kiliyle deneyler yaptığı atölyesinde giderek daha fazla zaman harcar, yarattığı balçık yeni oyuncağıdır artık. Ne var ki Tormod’un geçmişinden canlanıp gelen hayaletleri bu denklemin dinamiklerini altüst eder: Ailenin beşinci üyesi olan balçık, artık hayatlarını tehlikeye atan bir canavar mıdır? Matias Faldbakken, Biz Beş Kişiyiz’de korku ve bilimkurguyu ham ve kırsal bir gerçekçilikle harmanlıyor ve kontrolümüz dışındaki güçlerle boğuştuğumuzda neler olabileceği hakkında son derece orijinal, inanılmaz derecede komik, ama aynı zamanda ürkütücü bir roman ortaya koyuyor. “Kırsal roman ve psikolojik gerilimi karıştırıp Mary Shelley’nin Frankenstein romanıyla birleştirin. Şaşırtıcı derece muhteşem bir sonuç. Gerçekten her şeyiyle çok orijinal bir kurgu.” –Jo Nesbø “Faldbakken, Stephen King, H.P. Lovecraft ve Haruki Murakami’nin bir kombinasyonu olan özgün kurgusu ve berrak anlatımıyla okurunu grotesk idealine çekiyor.” –Lamoer “Faldbakken hâlâ bir çekiçle yazıyor, ancak darbeleri gittikçe daha sert vuruyor. Sınırsız hayal gücü, mizah ve nihilizm –Faldbakken sınırları zorlamaya devam ediyor.” –Dusken “Başarılı bir yazar ve aynı zamanda ülkesindeki en önemli sanatçılardan biri olan Matias Faldbakken, şaşırtıcı olduğu kadar ilginç, nefes kesici olduğu kadar eğlenceli bir roman yazdı. Gerilim, fantezi ve kurgu –hepsi bir arada. /…/ Faldbakken, Stanislaw Lem’den eski Yahudi efsanesinde Haham Löw’ün bir toprak yığınından yarattığı Golem’e, Goethe’nin Sihirbaz Çırağı’nın 4.0 versiyonuna kadar uzanan tuhaf parçaların şahane karışımıyla okuyucuyu büyülüyor.” –Rhein-Zeitung “Bir kitap boyunca bu şekilde mırıldanmayalı, ritmine eşlik etmeyeli ve nefes nefese kalmayalı uzun zaman olmuştu. Biz Beş Kişiyiz, /…/ tıpkı Garson gibi, gerçekten aklınızı başınızdan alacak, tanıdığınız herkese anlatmak için sabırsızlanacağınız bir kitap.” –Dagens Næringsliv
185.00 ₺ -
Dolunay Kadınları
Umman'ın bir köyünden üç kız kardeşin hikâyesi bu: Kırık bir kalple evlenen Meyye, bir görevi yerine getirircesine evlenen Esma, her şeye rağmen sevdiği adamla evlenmeyi seçen Havle… Bu üç kadın ve ailelerinin hikâyeleri üzerinden hızla değişen Umman’ı, en zengininden en fakirine servet dağılımının alaşağı ettiği hayatları da okurla buluşturuyor Jokha Alharthi. Üç kız kardeşin aynı kader dokusundaki hikâyesi, farklı yollara doğru ilerlerken bu döngüyü kırmak için bambaşka hayatlar kurmaya çalışan çocukları, aynı göbek bağıyla bağlanmış gibi çemberi yeni baştan döndürüyor. Booker Uluslararası Ödülü’nü kazanan ilk Arapça roman olan Dolunay Kadınları, Jokha Alharthi’nin uluslararası arenadaki varlığına işaret ediyor. “Aklı da kalbi de ele geçiren bir roman… Yazarın titizlikle işlenmiş sanatı, okuru zengin bir hayal dünyasına davet ediyor – zaman ve ölümle ilgili derin soruları ve ortak tarihimizin rahatsız edici yönlerini ele alıyor. Irk, kölelik ve cinsiyet gibi toplumsal klişelere direnirken, üslubunu bir metafor olarak ustaca kullanıyor. Dolunay Kadınları, bizi kısıtlayan ve özgürleştiren güçler üzerine düşünmemiz için çağrıda bulunuyor.” ―Bettany Hughes, 2019 Booker Uluslararası Ödülü jüri başkanı “Bu romanın başarısı, toplumsal değişimi eskiden yeniye istikrarlı bir ilerleyiş olarak göstermekten ziyade çok daha karmaşık ve ufak çaptaki geçişler dizisi olarak yansıtmasında yatıyor. İnsana dair mücadeleler ve çelişkilerle dolu, Umman tarihine büyüleyici bir bakışa olanak sağlayan zengin, katmanlı ve iddialı bir çalışma.” ―Kirkus Reviews “Dolunay Kadınları’nın kuşaklara yayılan bir roman olduğunu söylemek Alharthi'nin yaptıklarını basitleştirir. Hikâye aynı zamanda geçen yüzyılda geleneksel, kırsal ve ataerkil Umman toplumunun nasıl değiştiğini ve dünyada köleliği kaldıran son ülkelerden birinin şehirli, petrol zengini bir Körfez devletine nasıl dönüştüğünü resmediyor. Yazar bunu sesten sese, düşünceden düşünceye, on yıldan on yıla, bazen tek paragraf bazense bir cümle içinde değişen bir biçemle yapıyor.” ―Aida Edemariam, The Guardian
166.50 ₺ -
Hayvan Çiftliği
Yaşlı Major bir rüya görür: Acımasız insanlar iktidardan düşer, zulüm yerini adalete ve eşitliğe bırakır, sömürü son bulur, özgürlük geri kazanılır. Devamında iyi yönetilmiş bir Ayaklanma ile hayal gerçeğe dönüşür. Beşer Çiftliği’nde eşitliğe dayalı bir hayvan cumhuriyeti kurulur. Ancak baştaki temel ilke ve idealler yalnızca bir süre için geçerliliğini koruyabilir… Zamanının ötesinde metinler kaleme alarak distopya türünün öncü isimlerinden biri haline gelen George Orwell, insanı ve onun egemenliğini sağlayan araçların eleştirisinden yola çıkarak baskıcı rejimleri, yozlaşmış siyasetçileri, güç ve iktidar arasında sıkışmış çelişkili insan doğasını sorgulayan politik bir parodi inşa ediyor. Tiranlığın manipülasyonlarına, idealizmin dönüşümüne, el değiştirse de cazibesini yitirmeyen otoriteye dair bir portre çiziyor. Hayvan Çiftliği, sömürüye, özgürlüğe ve kavramdan öteye geçmeyen adalete dair zamansız bir başyapıt. “Hayvan Çiftliği tarihin karanlık yüzüne dair büyük bir hiciv olma özelliğini hâlâ koruyor.” ―Malcolm Bradbury “Orwell’ın hicvi kapsamlı, zekice tasarlanmış ve incelikle kaleme alınmış.” ―San Francisco Chronicle “Hayvan Çiftliği, tüm politikaların trajikomedisini merkeze alıyor, aslında iktidarın yolsuzluğunun trajik komedisi.” ―The Guardian
55.50 ₺ -
Son Hikayeler
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Olga Tokarczuk, Son Hikâyeler’de insan için en evrensel, en temel gerçeği ele alıyor: Ölüm. Okurunu tanıştırdığı üç hikâye var bu kitapta, yakınlıkları ile rahatsız eden ve hayal gücüne giderek daha derinden hükmeden üç dünya, yalnız ve kendini arayan üç kadın. Uzun bir aradan sonra eve dönen ama tanıdıkların anılarıyla teselli bulmak zorunda kalan Ida; keçisiyle dağlarda yaşayan Pareskeva ve son olarak torun Maja. Başlangıçta bağımsız gibi gözüken bu üç hikâye, aslında üç kuşağın ruhunun en gizli köşelerini son derece renkli bir şekilde temsil ederler. Tamamen farklı üç dünya, tamamen farklı üç geçmiş ve kaçınılmaz bir gerçek. Son Hikâyeler, tanıdık, özgün ve sofistike kadın karakterleri üzerinden insan hayatını ve geçen zamanı incelikle sorguluyor. Olga Tokarczuk bu parçalı masalında insanı kendiyle çarpıştırıyor, gerçekle yüzleştiriyor ve yine kendiyle sağaltıyor. “Işık ve gölgelerle oynayan yazar, olağanüstü bir beceriyle üç kadının hareketli portrelerini çiziyor —sonsuz hüzünlü bir manzaraya karşı portreler.” —Le Figaro “Olga Tokarczuk, uzun zaman önce başarıya ulaştı, şöhret için çabalamıyor ve edebiyatı bir çeşit sohbet olarak ele alıyor. Ve konuştuğu odak okurlarını öyle etkiliyor ki. En zor olanı yapabiliyor: Gündelik yaşamdaki gizli cevheri ortaya çıkarıyor.” —Gazeta Wyborcza “Rahatsız edici, ilgi çekici, dokunaklı hikâyeler.” —Focus “Son Hikâyeler, ölümden bahsederken hayatı da anlatıyor. Olga Tokarczuk, şiirsel hayal gücü ve dilin güzelliğiyle şeylerin ve deneyimlerin kaybolmasına karşı çıkıyor.” —Die Tageszeitung
203.50 ₺ -
Bir Katilin Güncesi
Yetmişine basmış Byıonğsu Gim eski bir seri katildir. En son kırklı yaşlarında cinayet işleyen ve hayatına sıradan bir vatandaş olarak devam eden Byıonğsu, yaşadığı kentte bir katil birbiri ardına kadınları öldürmeye başlayınca, bu katilin kurbanlarından biri olmasından korktuğu kızı Inhi’yi korumak için fiziksel olarak hazırlanmaya başlar. Ancak hayat ona kızını koruma yolunda kötü bir sürprizle karşılık verir. Byıonğsu, Alzheimer’a yakalanmıştır ve hafızasını her geçen gün kaybetmektedir. Üstelik şüphelendiği adam, kızının evlenmeyi planladığı Cute’dir. Güney Kore edebiyatının çağdaş yıldızlarından Kim Young-ha’nın kaleminden karanlık, keskin, parlak ve sürprizli bir roman: Bir Katilin Güncesi. “Koreli yazar Kim Young-ha’nın öyküleri şimşek gibi çarparak sinirlerinizi yakacak, heyecan verici, çarpıcı metinler. Bir Katilin Güncesi, son iş olarak kızını öldürmeye kararlı bir adamı hedef alan seri katili konu alıyor. Kim’in neden Kore’deki tüm edebiyat ödüllerine layık görüldüğünü ve neslinin en iyi yazarı olarak kabul edildiğini anlamak hiç zor değil.” —NYLON “Kim, ‘öteki’nin içindeki insanlığı, trajedinin içindeki komediyi ve görünüşte normal olanın içindeki çarpıklığı bulma konusunda uzman. Bir Katilin Güncesi, […] O. Henry düzeyindeki ironinin, Italo Calvino tarzı hümanizmle muhteşem karışımı.” —CrimeReads “Kim Young-ha, gerçeği çarpıtmada ve gerçekliğin gerçekten ne kadar anlamsız olduğuna dair hikayeler anlatmakta son derece başarılı. Bu keskin kenarıyla gündelik sürrealizmin en iyi örneklerinden. Yazdıkları ne kadar karanlık olsa da güçlü bir ışık parlıyor içinden. İşte bu ışığa ‘yetenek’ denir, Kim Young-ha çok ünlü olmayı hak eden bir yazar.” —New York Journal of Books “Bu saplantılı hikâye, Güney Kore’nin çok yönlü yazarlarından birinin sert, havalı ve muzip sesiyle yankılanıyor. Yükselen kaygı ve Kafkaesk mizah, aldatıcı biçimde karmaşık romanda birleşiyor... [Kim’in] eklektik sanatına canlı, büyüleyici bir davet.” —Kirkus Reviews
111.00 ₺ -
Son Senfoni
Gustav Mahler, New York’tan Avrupa’ya giden bir geminin güvertesinde oturuyor. Dünyanın en ünlü, en büyük müzisyeni, ama vücudu artık dünyanın yükünü taşıyacak güçte değil, ağrıları her zamankinden de güçlü şimdi. Mürettebat onun el üstünde tutmaya çalışırken, o kendini bir ömrün hatıralarına teslim ediyor: Son yıllardan kalanlar, dağlardaki yazlar, hayaline düşen kızı Maria’nın ölümü, New York Filarmoni macerası, onu bekleyen diğer kızı Anna, besteleri, hastalıkları, onu çılgına çeviren hayatının aşkı Alma... Herkes, her şey -hem burada onunla, ama aslında bir o kadar da uzakta: Bu onun son yolculuğu. Son Senfoni, geçmişle yüzleşen yorgun bir sanatçının, kristal berraklığındaki dokunaklı portresi. “Onun özel bir üslubu var… Seethaler, cümleleri süsleyip püslemeden fazlalık gibi görünecek ne varsa soyup atıyor ve özü ortaya çıkarıyor.” ― Der Spiegel “Robert Seethaler, hayatın bir insandan talep ettiği ama büyük bir meziyet gerektiren şeyi tarif ediyor: İnsanoğlu önüne bakarak yaşarken bugünü sıkıntılı, dünü ise kasvetli olarak algılar. Ama geriye baktığında aslında ne çok güzel anlar da olduğunu şaşkınlıkla fark eder. İşte bu noktada o anları daha yoğun yaşamamış olmaktan pişmanlık duymaya başlar -yani kendi yasını tutmaya.” ― WDR “Son Senfoni, Seethaler’in son iki kitabını, Bütün Bir Ömür ve Toprak’ı ölüm üzerine yazılmış bir edebiyat zaferi üçlemesi mertebesine yükseltiyor. Bestseller listelerinde yerini alacağı tartışılmaz. Üstelik edebî değeriyle gurur duyulacak bir bestseller olarak.” ― Frankfurter Allgemeine “Bir veda senfonisi.” ― Süddeutsche Zeitung
88.80 ₺ -
Silah Adası
Bundook. Silah. Sıradan bir kelime, ta ki Deen Datta’nın dünyasını altüst edene kadar... Nadir kitaplarla uğraşan bir sahaf olarak Brooklyn’de münzevi hayatı süren Deen, dünyaya sarsılmaz bir rasyonellikle bakmaktadır, fakat çocuk yaştan aşina olduğu bir Bengal efsanesi onu tesadüf eseri tekrar bulunca, inandığı her şeyi sorgulayacağı sıra dışı bir yolculuğa çıkmak zorunda kalır. Bengal’deki eski bir tapınaktan Los Angeles’a ve Venedik’e kadar kadim bir mitin izini sürdüğü bu serüven, yol boyunca karşılaştığı kişilerin anıları ve tecrübeleriyle şekillenir: Bu yolculuğun başlamasına aracılık eden Piya; Deen’in gözlerini günümüzün dünyasında hayatta kalmaya çalışmanın gerçeklerine açan Tipu; muhtaç birine yardım etmek için çaresizce uğraşan Rafi ve bütün bu karakterlerin bir parçası olduğu hikâyenin eksik halkasını tamamlayan Cinta... Son On Yılın Öne Çıkan Düşünürleri arasında yer alan Amitav Ghosh, mitle tarihi, gerçekle kurguyu, geçmişle şimdiyi ustaca harmanladığı Silah Adası’nda iklim değişikliğini ve göçü merkeze alıyor; okuru, dünyanın durumu üzerine düşünmeye davet ediyor. “Coşkulu stili ve olağanüstü dil becerisiyle Ghosh, bizi çaresiz mültecilerin eriyen buzdan süzülen su damlaları gibi sınırlardan süzüldüğü, ancak yığınlar halindeki hayvanların kaçış yolu bulamadığı bir dünyaya götürüyor. Efsaneler ve mitler bu dünyada yeni anlamlar kazanıyor. [...] Uçak yolculukları, cep telefonları, uzaklarda yaşayan arkadaşlar, ukala ergenler, hayat sigortası, para ve yatırım kaygılarıyla dolu gündelik hayatımız orman yangınları, sel ve fırtınalarla kesişiyor. Bu dikkate değer roman, yalnızca birkaç yazarın yüzleşmeye cesaret edebildiği günümüzün dünyasına dair bir panorama…” –Annie Proulx, Kurgu dalında Pulitzer Ödüllü yazar “Bir yazar, romanını didaktik bir derse dönüştürmeden iklim değişikliği meselesini nasıl ele alabilir? Amitav Ghosh, ustalıklı bir hamleyle konuyu Umberto Eco tarafından popüler hale getirilen türden cazip bir akademik gizem kisvesinde sunuyor. Kahraman, yapbozun parçalarını bir araya getirdikçe gerçekler açığa çıkıyor –ki bu da çağımızın tastamam bir tasviri.” –Sam Sacks, The Wall Street Journal “Silah Adası günümüzün en büyük iki sorununu konu ediniyor: iklim değişikliği ve göç. [...] Silah Adası, tam da çağımızın romanı.” –Rumaan Alam, The Washington Post
203.50 ₺ -
Buz Sarayı
“İki dalga geçti içinden: İlki insanı hareketsiz bırakan bir soğuk dalga, ikincisi canlılık veren bir sıcaklık... Tıpkı başımızdan geçen ender olaylarda olduğu gibi.” Hem yazarı, hem çevirisi, hem de hikâyesiyle “özel” bir kitap: Buz Sarayı... İki küçük kızın dostluğunu anlatan roman, çocukluğun gizli kederini incelikle işliyor. Bitmeyen, upuzun bir kışın ortasında filizlenen bu dostluk, uçsuz bucaksız bir yalnızlığın başlangıcı oluyor. Çünkü kızlardan biri Norveç fiyortlarından birindeki donmuş bir çağlayanda, Buz Sarayı’nda kayboluyor ve bu buzdan labirent nihayetinde herkesin biraz kalbini kırıyor.Türkçenin en önemli şairlerinden Melih Cevdet Anday’a 1973 TDK Çeviri Ödülü’nü; Tarjei Vesaas’a ise 1963’te Kuzey’in Nobel Edebiyat Ödülü sayılan İskandinav Edebiyat Ödülü’nü kazandıran Buz Sarayı; soğuk, uzak bir diyarın dostlukla alevlenen sessiz şiirini dillendiriyor. “Ne kadar yalın bir roman bu. Ne kadar incelikli, ne kadar güçlü… O kadar farklı, öyle biricik ki. Unutulmaz. Sıradışı…” – Doris Lessing “Buz Sarayı’nın dünyanın en ünlü romanı olmaması beni çok şaşırtıyor.” – Max Porter “Bugüne kadar yayımladığım en iyi roman.” – Peter Owen
111.00 ₺ -
Diriliş (Dünya Edebiyatı)
Tolstoy’un en önemli üç romanından biri olan Diriliş, insanın yozlaşmış toplum içinde geçirdiği sarsıcı değişimin, vicdanla dirilişin romanıdır. Zengin Prens Nehlüdov, hizmetçi Maslova’yı baştan çıkarıp terk ederek hırs ve arzularının peşinden gider. Yıllar sonra bir mahkeme salonunda Maslova ile karşılaşır Nehlüdov. Onu bu batağa kendisinin ittiğinin farkına varan prens, adaletin yerine gelmesi için elinden geleni yapacak, bu köklü değişimin yaşamını dönüştürmesini yürekten kabullenecektir. Diriliş, vicdan azabının ezici baskısını anlatırken, ceza hukukuna, gelir dağılımına, soylulara, mülkiyet hakkına ve sosyal adaletsizliğe de ağır eleştiriler yöneltir. Eserlerinde ahlaki değerlere vurgu yapan Tolstoy, bu romanında toplum tarafından öldürülen insan ruhu, vicdanı ve inancının yeniden diriliş ihtimalini sorgular. "Edebiyat Tolstoy’u etkisi altına aldığı zamanlarda bir yazar olmak hayli basit ve keyiflidir; bu vakte kadar hiçbir şey başaramadıysanız ve bugün de hâlâ elinizde bir şey yoksa bile… Bu, aksi durumdan daha korkunç bir şey değildir; çünkü Tolstoy hepimiz adına başarır: Edebiyat üzerine kurulmuş tüm ümitlerin ve beklentilerin hakkını verir her defasında.” - Anton Çehov
240.50 ₺ -
Gölge Kral
Mussolini ordusunun savaş tehdidi yaklaşırken yetim kalan Hirut, Kidane ve karısı Aster’in evinde hizmetçi olarak yeni bir hayata başlar. İmparator Haile Selassie’nin ordusunda bir subay olan Kidane, işgal başlamadan önce en güçlü adamlarını hazırlamak için harekete geçer. Hirut’a başta gösterdiği nezaket, zamanla acımasız bir gaddarlığa dönüşür ve Hirut kendini şiddet dolu, erkek egemen öfkenin dünyasında bulur. Bu arada, aralarında Yahudi fotoğrafçı Ettore’nin de bulunduğu yüz binlerce İtalyan asker, macera arayışıyla Etiyopya’ya hücuma hazırlanmaktadır. Savaş başlayınca Hirut, Aster ve diğer kadınlar yaralılara bakmaktan ve ölüleri gömmekten fazlasını yapmak isterler. İmparator Haile Selassie ülkeyi terk ettiğinde Etiyopya hızla umudunu kaybederken, morali korumak için bir plan sunan Hirut; İtalyan ordusunun fotoğrafçısı Ettore’yle yolları acımasız şartlarda kesişince bir savaş tutsağı olarak kendi savaşını vermek zorunda kalır. Mussolini’nin 1935’te Etiyopya’yı işgali sırasında geçen Gölge Kral, okuru II. Dünya Savaşı’nın ilk gerçek çatışmasına götürüyor ve tarihî kayıtların dışında kalan kadın askerlere ışık tutuyor. Hirut’un kalbindeki ateşi, içten öfkesi ve karanlıklardan yükselen sesi; kadın olmanın gerçekliğini bir halkın trajedisiyle buluşturuyor. Maaza Mengiste, büyüleyici anlatımıyla savaşın iki kutbuna da ses verirken yürek burkan, unutulmaz bir roman ortaya koyuyor. “Gölge Kral güzel ve yıkıcı bir yapıt; kendini parçalayan dünyayı bir arada tutan kadınların hikâyesi. Hayallerinize sızacak ve anılarınızı ele geçirecekler.” ― Marlon James “Lirik, dikkat çekici... nefes kesici bir yetenek... Okur, tam anlamıyla bir ustanın sağlam ellerinde... Hirut, yıllardır okuduklarım arasında silinmez ve çekici bir kahraman.” ― Namwali Serpell, New York Times Book Review “Risk almaktan korkmayan son derece yetenekli bir yazardan, unutulmaz bir destan... Mengiste’nin unutulmaz karakterler yaratma yeteneği, her şeyi daha da yüceltiyor... Romanın yıldızı Mengiste’nin muhteşem üslubu, bu da Gölge Kral’ı elden bırakmayı neredeyse imkânsız kılıyor. Yılın en güzel romanlarından biri.” ― Michael Schaub, NPR “Gölge Kral, sömürge fetihlerinin çaresiz kurbanları hakkında bir hikâye değil. Her şeye rağmen, sesinde bir gurur ve yüceltme var ve karakterleri, nihayetinde ulusal kahramanlar formunda vücut buluyor.” ― Sam Sacks, Wall Street Journal “Destansı bakış açısı ve asaletiyle Mengiste, savaşan kadınlarıyla birlikte bu mücadeleyi bir efsaneye dönüştürüyor. Güzel, ürkütücü, zarif ve etkileyici. Gölge Kral bir modern klasik.” ― Andrew Sean Greer “Gölge Kral, savaş ve tarih hakkında, hem kapsam açısından destansı, hem de ayrıntılarıyla samimi bir roman… Maaza Mengiste, bu hikâyedeki herkesi, direnişçiyi de istilacıyı da, yargılarken kolaya kaçmaya asla fırsat vermeyen bir nüansla yazıyor. Harika bir kitap” ― Laila Lalami
266.40 ₺ -
Büyük Kaos
Aklımızı mı kaçırdık? Ünlü Hintli romancı Amitav Ghosh, gelecek nesillerin pekâlâ böyle düşünebileceğini savunuyor. Küresel ısınma karşısında başarısızlığımızı başka nasıl açıklayabiliriz? Ghosh, Büyük Kaos’ta edebiyat, tarih ve politika düzeyinde iklim değişikliğinin ölçeğini ve şiddetini kavrama konusundaki yetersizliğimizi inceliyor. İlk bölümde edebiyat-iklim krizi arasındaki ilişkiye odaklanırken bunu Madame Bovary’den, Solaris’e edebiyattan örneklerle açıklıyor. Tür olarak bilimkurgu eserlerin ve fantastik evrenlerin mekân ve zaman bağlamında edebiyatın sınırlarını genişlettiğini vurgulayarak iklim değişikliği gibi global problemlerin gelecek senaryolarına karşılık nasıl yankılandığına değiniyor. Tarih bölümünde kapitalizm ve iklim krizi ilişkisi, karbon ekonomisi çerçevesinde ele alınıyor. Asya’daki kömürün petrol endüstrisiyle ilişkisinden sömürgecilikten sanayileşmeye uzanan süreçte gelişen yeni uygarlık üzerinden bir tarih okuması gerçekleştiriyor. Politika kısmındaysa, iklim politikaları etrafında kuruluşları, hükümetleri, Batı toplumlarının üretim araçlarını, diplomatik adımlarını ve politikalarını ele alıyor. İklim kriziyle mücadelenin bireysel tedbirlerin kolektif hale gelmesiyle başlayacağının altını ısrarla çiziyor. Büyük Kaos, zamanımızın en önemli gerçeğiyle yüzleşmek için büyük bir yazardan derinlikli bir çağrı. “Uzun süredir iklim değişikliğini bilimsel bir soru olarak konuşuyoruz. Bu muhteşem kitapta Ghosh, meseleyi bilimin dar koridorlarından çıkarıp kültür, politika ve iktidarın geniş alanlarına taşıyarak değiştiriyor. İklim değişikliğinin, fosil yakıtlara olan kolektif bağımlılığımızı teşvik eden ve sürdüren birbiriyle ilişkili bir dizi tarihin sonucu olduğunu ve farklı bir dünya istediğimizi söylemek, ancak yaşamın devamını sağlayacak şekilde hareket etmek bir tür dengesizlik olduğunu savunuyor. Bu kitap sadece iklim konusunda harekete geçmek için değil, iklim hakkında tamamen yeni bir şekilde düşünmek için de açık bir çağrı.” ―Naomi Oreskes “Büyüleyici... Ghosh’un etkileyici ve çevik üslubu, gerçekten bakmaya çekindiğimiz bir gerçeği, insanlığın kaderini, tüm gerçeği ve gölgeleriyle ortaya koymayı başarıyor.” ―Giorgio Agamben “Çok ender durumlarda, bir yazar o kadar yakıcı bir içgörü ve hikâye anlatma becerisini bir araya getirir ki, iyi bilinen bir konu bile başka türlü gösterir kendini. Yeni bağlantılar kurulur, yeni gelecekler ortaya çıkar. Ghosh böyle bir yazar ve bu da böyle bir kitap.” ―Naomi Klein “Usta bir hikâye anlatıcısının mahareti ve keskin bir siyasi gözlemcinin güçlü vizyonuyla Ghosh, küreselleşmenin, imparatorluğun ve burjuva edebiyatının karbon tarihi ve çağdaş iklim krizimizle iç içe geçen karmaşık ilişkilerinin izini sürüyor. Heyecan verici, parlak bir analiz ve hayal gücünün sentezi Büyük Kaos, Antroposen’in insan geleceğimiz için ne anlama geldiğini anlamaya çalışan herkes için temel bir okuma.” ―Roy Scranton
148.00 ₺ -
Frankenstein (Dünya Edebiyatı)
Daha çok korku romanı olarak bilinen Frankenstein aslında felsefi bir eserdir. Kitabın kahramanı olan Dr. Frankenstein hastalıklara son verebilmek ve ölümsüzlüğe ulaşmak için yaratıcı rolünü üstlenebileceği hırsıyla çalışmalarına başlar. İlerleyen roman kurgusu içinde talip olduğu bu vasfın altında trajik bir şekilde ezilecek ve insan olmanın sınırlarını acı bir tecrübeyle öğrenecektir. Mary Shelley’nin kaleme aldığı Frankenstein, defalarca filme çekilmiş, korku türünün ilk örneklerinden biri olarak okurların hafızasında yer etmiştir. 18. yüzyıl gotik edebiyat yapıtaşlarından olan bu eser vazgeçilmez bir edebiyat klasiği...
88.80 ₺ -
Kral Lear Hırçın Kız
Eserlerinde insanlık hallerini dile getiriş gücüyle yüzyıllardır bütün dünyayı etkilemeyi sürdüren efsanevi yazar William Shakespeare'den iki unutulmaz oyun... İtalyan halk tiyatrosuyla benzerlikler taşıyan Hırçın Kız adlı komedya, oyun içinde oyun biçiminde kurgulanmıştır. Shakespeare, entrikalar, farklı kimliklere bürünmeler ve bir aşk hikâyesi çerçevesinde kadın erkek ilişkilerini ustalıkla işler. Ölüme iyice yaklaştığına inanan Kral Lear, ülkesini üç kızı arasında paylaştırmayı düşünmektedir. Paylaşım öncesinde evlatlarından kendisini ne kadar çok sevdiklerini ifade etmelerini ister. Büyük kızları Goneril ve Regan duygularını allayıp pullamada ustadır. Kral'ın küçük kızı Cordelia ise sadelikten ve dürüstlükten başka bir yol bilmemektedir. Ne var ki dürüstlüğü yüzünden babası Kral Lear'in hışmına uğrayacaktır.
185.00 ₺ -
Benoni
Benoni, Knut Hamsun'un çalışmaları arasında özel bir yere sahip, bir diptiğin ilk kısmı. Buram buram Norveç, Nordland'ın kendine has doğası, ormanları, faunası ve florası, denizi, parlak yaz geceleri, ağır kış günleri var bu romanda… Ve tıpkı bu doğanın bir yansıması olarak insanları var: Önyargıları, çekingenlikleri, alçak sesli cümleleri, kısıtlanmışlıkları, arzuları ve hayalleri. Knut Hamsun, ilk kez, tüm çalışmalarının en büyük endişelerinden birini, İskandinav toplumunun da en önemli sorunlarından birini bu kitapta merkeze alıyor: Etik ve tipik değerleri ile geleneksel kırsal kültür ve kent dünyası, kapitalizm, para arasındaki çatışma. İkinci sırada, melankolik bir aşk hikâyesi var, Behçet Necatigil’in şiirli çevirisiyle taçlanan bir hikâye… “Hamsun, bu büyük romancı 1859’da Norveç’te doğdu. Gezdi, yaşadı, sevdi, yazdı. Hamsun’u çevirmek benim için şiir yazmak gibi bir şey.” - Behçet NECATİGİL “Çağımızın yazarları arasında, orijinal yaratıcılık yönünden Hamsun’u kenara itebilecek tek bir kişi bile göremiyorum. Üslübu dış görünüşüyle ihtişam ve süsten uzaktır. Güzellik onun sadeliğinde gizlidir... Anlatırken felsefe yapar. Ama onun önceden ne diyeceğini kestirmeye çalışmak boşunadır... Ahlaki bir dogma, sosyal bir hipotez ortaya atmaz. Onun düşünceleri bir ideal kadar hürdür.” - Maksim GORKİ “O, ansızın bir uçuruma yuvarlanabilir, bir kavgada ölebilir yahut insanlardan uzak, tenha bir fiyortta boğulabilir veya bir çilingir sofrasında yığılıp kalabilir. Ama öyle ormanlar içinde sessiz, sakin ren geyiklerini seyrederken çıkıp gitmesi dünyadan... Hayır, hayır gönlüm bu sonu Hamsun’a yakıştıramaz.” - Hermann HESSE
218.30 ₺ -
Taşlar
Küçük İtalyan köyü Sostigno’da her yer taşlarla dolmaktadır. Tarlalarda, sokaklarda, evlerde açıklanamaz bir şekilde ortaya çıkan ve gün geçtikçe sayıları artan taşlar canlı varlıklarmış gibi hareket ederler. Fısıldadıklarını duyanlar bile olmuştur… Jeologlar, taşların bölgedeki yer kabuğu yapısının bir sonucu olduğunu öne sürseler de köyün taşlarla dolmasına bir açıklama getiremezler. Böylece köylüler, inanışları ve tecrübeleri ışığında yaşadıklarını anlamlandırmanın ve taşlarla mücadele etmenin yollarını aramaya başlarlar. Olayların nedeni gibi başlangıç noktası da söylentilere göre değişir. Hayaletlerin ya da kötü ruhların işi midir bu? Yoksa doğa yılların intikamını mı alıyordur? Belki köy halkının sakladığı sırlardır sebebi?.. Dino Buzzati’nin günümüzdeki temsilcisi olarak gösterilen Claudio Morandini, tüm bu küçük, sakin, pastoral parçaları alıyor; çokça hayal gücü, doğayla insan arasındaki çatışma ve edebiyatın büyüsüyle harmanlıyor. “Claudio Morandini, hayal kurmasını bilen bir yazar. Peri masallarını, efsanelerin hafifliğiyle işleyip, trendlerden bağımsız olarak, berrak ve evrensel hikâyeler yaratan bir ruh. Aslen Aosta Vadisi’nden bu ses, Beckett’e ve Buzzati’ye yakın anlatım stiliyle melez edebiyatın bir temsilcisi.” – Sergio Pent “Yazar, otuz kısa bölümden oluşan hikâyenin tonunu ve kurgusunu öyle iyi ayarlamış ki kapalı bir anlatı atmosferi ve dağ manzarasının da yardımıyla duygusunu çok net aktarıyor: Tuhaf. Morandini, yetenekli bir şekilde kullandığı üslubuyla sonuçta basit bir hareketle başlayan zengin bir macera yaratıyor: Bir taş belirdi.” – Corriere della sera “Şiirsel bir tehditle parçalanmış bir toplum arasında bir roman: Taşlar.” – Fabrizio Ottaviani, Il Giornale
148.00 ₺ -
Yaşlı Ormanın Gizemi
Yaşlı Orman bir efsanedir: Burası çocukluğun köklerinin salındığı; sınırlarının bozulmadan korunduğu; ölümsüz bir güç gibi yaşamı sembolize eden; neşeli, özgür, karşılık beklemeyen bir ormandır. Burada yaşayan orman cinleri, istedikleri zaman bir insana ya da hayvana dönüşebilir, barındıkları ağaç gövdelerinden diledikleri zaman çıkabilirler. Bu cinlerin hayattaki yegâne amacı, ormandaki asırlık ağaçları canları pahasına korumaktır. Bizi inanılmaza inandıran Buzzati’nin bu fantastik öyküsü, gizemli rastlantıları ve gerçeküstü ayrıntılarıyla kâinatın en kadim meselesini imler: İyi ile kötünün savaşı... Yelda Gürlek’in İtalyanca aslından çevirisiyle Yaşlı Ormanın Gizemi, okuru içindeki çocukla barıştıracak, yaşamın kalbine dokunduracak büyülü bir öykü... “Gelecek nesillerin asla unutmayacağı isimler vardır şüphesiz. Dino Buzzati de bunlardan biri.” Jorge Luis Borges “Buzzati bütün kitaplarında gerçekçilik ile inanılmazı, akılcılık ile tuhaflığı, ciddiyet ile delişmenliği, metodik olan ile kuralsızlığı harmanlamayı başarmıştır. […] Yaşlı Orman, yitirdiğimiz cennettir; geçmişten gelen ve bir bütün olarak insanlığın kolektif yaşamının ilk yıllarındaki vicdani saflığın kişisel ve özel mekânıdır. Buzzati bu dünyayı, her şeyden öte işlevsel, nahif, yalın, kimi zaman dokunaklı, dahası romantik bir dille ‘düşsel’ kılar.” Claudio Toscani
140.60 ₺ -
İkna (Timaş)
Anne Elliot'ın, Yüzbaşı Wenthworth'e olan aşkının hikâyesini anlatan İkna, dünya edebiyatının en çok okunan yazarlarından Jane Austen’ın ölmeden önce tamamladığı son romanıdır. İngiliz orta sınıf yaşam kültürü, servet, evlilik, aile gibi konuları, kendine has mizahi üslubuyla hayat verdiği unutulmaz kadın karakterler üzerinden anlatır Jane Austen. Yazarın kendi yaşamından da derin izler taşıyan İkna, iki yüzyıldır okuna gelen vazgeçilmez bir edebiyat klasiği…
96.20 ₺ -
Terk Edenler
Deming’in annesi, yasadışı bir Çinli göçmen olan Polly, bir sabah güzellik salonundaki işine gider ve bir daha evine dönmez. Ardında hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuştur adeta. On bir yaşındaki Deming, cevaplanamayan sorularıyla şaşkın ve yalnız kalır. Sonunda iyi niyetli bir profesör çift tarafından evlat edinilen Deming, Bronx’tan küçük bir kasabaya taşınır. O artık Daniel Wilkinson’dır. Peki adını değiştirmek yeni bir başlangıç için, geçmişini silmek için, geride bıraktığı annesini unutup yeni ebeveynlerine bağlanmak için yeter mi? Hikâye boyunca Deming köksüz bir genç adama dönüşürken Polly de dünyanın en yalnız, kayıp annelerinden birine evrilir. Sevgi dolu ve bencil, kararlı ve korkmuş olan Polly, birbiri ardına yaptığı anlık tercihlerle bir kader çizer kendine. Terk Edenler’in bir yarısı New York’ta, bir yarısı Çin’de. Biraz Deming anlatıyor, biraz Polly. Bu, aile, aidiyet, kökler ve göçmenlik üzerine “öteki”nin dilinden bir hikâye. Bu, bir çocuğun sevdiği her şeyi yitirdiğinde kendini nasıl bulduğunun, bir annenin geçmişin hatalarıyla yaşamayı nasıl öğrendiğinin hikâyesi. *2016 PEN/Bellwether Ödülü kazananı*2017 Amerikan Ulusal Kitap Ödülü finalisti*2017 PEN/Hemingway Ödülü finalisti “Etkileyici... Lisa Ko manşetlerdeki bir haberin üzerine eğiliyor ve görünenin ötesindeki parçalanmış, cesur, sıradışı ve sıradan hayatları gözler önüne seriyor.” —New York Times Book Review “Ko’nun göçmen Çinli bir anne ve oğlu hakkındaki ilk romanı, işlediği zamanın ve mekânın çok ötesine ulaşıyor. Sessiz, derin ve sansasyonel... Hikâyenin temelinde yer alan göçmenlik ve ötekilik temaları Amerika’nın ve kurgunun çok ötesinde önemli mesajlar taşıyor.” —The Guardian “2017’nin en iyi romanlarından biri… PEN/Bellwether Ödülü’nü kazanan, Amerika Ulusal Kurgu ödülü finalistleri arasına giren Terk Edenler, sosyal adalet ve Amerika’daki göçmenlerin geleceği üzerine önemli bir okuma.” —Time “Tam da bugünlerde okunması gereken bu roman, yasadışı göçmenlerin karşı karşıya kaldıkları kalp ve ruh kırıcı zorlukları titizlikle gözler önüne seriyor.” —Kirkus Reviews “Lisa Ko’nun romanını çok iyi yazılmış, güçlü ve etkileyici olarak nitelediğim bir zaman vardı ve bunların hepsi hâlâ doğru, ama bugün bu roman bundan çok daha fazlası: Yaşadığımız dünyanın unutulmuş ve önemli bir bölümünü anlamak istiyorsanız, Terk Edenler’i mutlaka okuyun.” —Ann Patchett “Lisa Ko, ilk romanında Çinli bir göçmen olan yalnız bir annenin ve Amerika doğumlu oğlunun gözünden, hayatlarını gölgeleyen ve tümüyle etkisi alan bir ayrılığın vurucu bir hikâyesini anlatıyor. Başta Amerika olmak üzere dünyadaki göçmenlik soruna zamanında, yeni ve dokunaklı bir bakış açısı getiren roman aileye, vatana duyulan sevgi üzerine baş döndürücü bir yapıt.” —Publishers Weekly “Lisa Ko’nun Terk Edenler’i, kaçırmak istemeyeceğiniz bir ilk roman. Terk Edenler, sevgi ve sadakat, kişisel kimlik ve ailevi zorunluluk arasındaki çatışmaların öyküsüyle özgürlük ve sosyal adalet arasındaki büyüyen uçurumu ustalıkla hikâyeleştiriyor. Modern Amerika’daki yasadışı göçmenlerin ve ailelerinin karşı karşıya kaldığı yürek burkan gerçeklerinin ayrıntılarını anlatan bu etkileyici roman, yılın en iyi romanlarından biri.” —Bustle
266.40 ₺ -
Bakış
Jessie Greengrass'ın büyüleyici romanı Bakış, isimsiz anlatıcısının annelik serüveniyle başlayıp kendi annesinin on yıl önceki ölümüne ve psikanalist anneannesinin yanında geçirdiği yazlara uzanıyor. Bu süreçte katman katman açılan hikâye Wilhelm Röntgen’in X-ışınları keşfine, Sigmund Freud ve psikanaliz ekolünün oluşumuna, kızı Anna’yla olan ilişkisine ve Hunter kardeşlerin anatomi üzerine çalışmalarıyla modern cerrahinin kökenlerine iniyor. Bir anne olmak ve bir annenin çocuğu olmak, doğmak ve ölmek, görmek ve görülmek, bilmek ve bilinmek… Jessie Greengrass, Bakış’la tüm bu parçaları ustalıkla bir araya getiriyor. Zarif, şiddetli, zekice bir anlatı bu, başkalarını nasıl gördüğümüze ve kendimizi nasıl tanıyabileceğimize dair kapsamlı bir keşif.“Bakış, az sayfada çok şey anlatıyor: Anneler ve kızları, doğum ve ölüm, kayıp ve keder, kişinin kendini bulması, bilimsel keşiflerin gücü ve zorluğu. Bu aynı zamanda bilginin sınırları hakkında bir roman - sınırları kabul etmeyi öğrenmek, ancak sürekli olarak genişletmek. Greengrass’a kendilerini teslim edecek okurların bakışı da onun bakışıyla genişleyecek şüphesiz.” – NPR“Büyüleyici bir sanat eseri. Aldatıcı basitlikte bir hikâye, bir kızın annesini kaybetmesi ve aynı kızın bir anneye dönüşmesi, bilim tarihiyle zahmetsizce, organik bir bağla birleşiyor. Greengrass, okuru zekâsı ve zarafetiyle sersemletiyor; esrarengiz bir hikâyeyi çoğunluğa yayarken çoğunluğu da bir’de bütünleştiriyor. ” – Weike Wang “Gelişmekte olan bir tarza göz kamaştırıcı bir giriş. Anlatıcının derin düşünceleri ve hikâyesi, kontrollü ve şık bir nesirle kitabı öyle heyecanlı kılıyor ki... Jessie Greengrass’ın zekâsı ve dürüstlüğü göz kamaştırırken roman da bir bütün olarak garip bir güçle sarıyor okuru. ” – The New Yorker “Okuduğum en güzel çağdaş İngiliz romanlarından biri. Zarif ve zeki, tehlikeli ve ciddi… mükemmel bir yapı.”– Max Porter “Bedenlerimiz, kendimiz ve birbirimiz hakkında neler bilebileceğimize dair çarpıcı bir ilk roman. Greengrass, hamilelik ve annelik deneyimini çok başka bir şekilde ele alıyor. ” – Lauren Elkin “Kadınların acısına kulak vermeyi küçümseyen ve reddeden bir kültürde, Bakış dikkatimizi çekmenin bir yolunu buluyor... Kefaret, nesrin dikkat çekici güzelliği ve çekiciliği içinde gizli. Bu sessiz ve özgün bir direniş, bir kadının acısına dayanmamızı gerektiriyor.” – BOMB Magazine “Yaşam ve ölüm, sevgi ve kayıp üzerine odaklanan Bakış, kendimizle yakın olmayı arzuladıklarımız arasındaki boşlukları doldurma mücadelesine dair net bir biçimde ifade edilmiş bir iç görü, bir tedbir. Derin bir kazı niteliğindeki romanıyla Greengrass, insanlık hallerini keşfetmek için derinlere iniyor ve okuru, gizli gerçekleri düşünmeye davet ediyor.” – Kirkus Reviews “Bakış’ı bir ağrıyla, büyük bir hayranlıkla okudum. Greengrass birçok yönden bana Virginia Woolf'u hatırlatıyor - görünüşte roman biçimini yeniden icat ederken zekâsı ve ilgi alanı dahilinde ve tek bir bilinci yakalama kabiliyetleri ortak. Greengrass kurguda önemli ve yeni bir ses.” – Jamie Quatro
148.00 ₺ -
Görünmez Adam
"Bu çılgın deneyi yapmadan önce binlerce avantaja sahip olacağımı hayal etmiştim. O akşamüstü hepsi hayal kırıklığına dönüşmüş gibiydi. Bir insanın arzulayabileceği şeylerin en iyilerini elde etmiştim. Şüphesiz, onlara ulaşmamı sağlayan şey görünmezlikti, ama ulaştıktan sonra onların tadını çıkarmamı engelleyen şey de yine görünmezlik oldu."Bir kış günü karların arasında bir yabancı belirir Iping Köyü’nde. İşin garip tarafı yabancının görüntüsüdür: Her yanını kaplayan sargı bezleri, koyu renk camlı büyük gözlükleri, fötr şapkası ve uzun paltosuyla tam bir sır yumağıdır. Sadece görünüşünde değil, davranışlarında da bir tuhaflık vardır bu adamın. Görünmezliği keşfettiğine inanan Doktor Griffin keşfinin sınırlarını zorlarken köy halkının şüpheleri ve gerilimi de zirveye ulaşır. Bilimkurgu türünün öncüleri arasında yer alan H.G. Wells haklı öngörüleriyle yıllar öncesinde bilimin varabileceği sınırları, toplum tarafından dışlanan biliminsanın toplumu ötekileştirirken açılan makasın tehlikelerini Görünmez Adam’da hikâyeleştirmiştir.
148.00 ₺ -
Genç Wertherin Acıları
Ne garip şey şu insan kalbi!.. Ah, gençlik aşkımın yitip gitmiş olması ne acı! Ah, keşke onu hiç tanımasaydım! Eğer hâlâ yanımda olsaydı ona, “Sen bir budalasın! Bu dünyada bulunması mümkün olmayan şeyi arıyorsun,” derdim. Ama ben onu buldum, kalbimi onunla doldurdum, huzurunda kendimi olduğumdan çok daha fazlası gibi hissettiğim, çünkü onunlayken, olabileceğim ne varsa hepsi olduğum o yüce insanla birlikteydim. Genç Werther, büyük kentin sebep olduğu ruhsal çöküntüden kaçarak taşraya sığınır ve burada tanıştığı soylu güzel Lotte’ye âşık olur. Lotte de Werther için benzer duygular beslemektedir, ancak ne var ki hayat karşına daha önce Albert’i çıkarmıştır. Lotte bir süre sonra Albert ile evlenir, Werther ise bir aile dostu olarak yer alır yanlarında. Kendine hâkim olamamaktan korkan Lotte bir daha görüşmemeleri gerektiğini düşünmektedir artık. Ancak Werther’in bu acıya dayanması imkânsız gibidir. Goethe’nin yaşamından otobiyografik izler taşıyan Genç Werther’in Acıları’nda yazar, gençlik aşkını sembolleştirerek anlatır; umutsuzluklarını, çaresizliklerini, taşkınlıklarını gözler önüne serer. Büyük Alman dehasının aşkı ölümsüzleştirdiği bir başyapıttır bu roman.
66.60 ₺