-
İntizar
Bir aşk kaç kişinin hayatını değiştirebilir? Arzularının peşinde koşarken savrulup duran hayatlarını, gerçek bir aşka yürüyerek dindirmek isteyenlerin, hem kendini hem sevdiklerini yakan insanların hikâyesi... Yaptıklarının neye mal olduğunu anlayınca çıldıran bir baba. Ahirete kalan bir aşk… Aşklar, ümitler, hayal kırıklıkları ve çırpınışlar içinde birbirine tutunmaya çalışan benliklerin hemen yanı başımızda olduğunu gösteren bir roman… Nurullah Genç'in yıllardır yeni baskısı yapılmadığı halde eskimeyen, bilenlerin hasretle beklediği romanı İntizâr, gözden geçirilmiş yeni baskısıyla yeniden okurlarla buluşuyor. "Neydin sen?!.. Bir rüzgar mıydın da, şöyle bir esip geçtin? … Bir ayna mıydın ki, gözlerimi kaybettim içinde ve şimdi ne seni, ne de kendimi görebiliyorum? Neydin sen?!"
185.00 ₺ -
Yürekte Büyümek
En renkli anılarıyla geçen çocukluk... Yaşamı sorgulatan bir sevda… Yiten bir kardeş… Savrulan hayatlarla dağılan bir aile… Tutsaklık… Ve beklenmedik bir anda yeniden alevlenen bir aşk… Kitapları yüzbinlerce okuru tarafından tekrar tekrar okunan ve mutlaka tavsiye edilen, romanlarıyla hayata ayna tutan Ahmed Günbay Yıldız’ın kaleminden, bir nefeste okunacak, ibretlerle dolu, sürükleyici bir roman…
259.00 ₺ -
Günlük
Tanzimat ve Servet-i Fünun edebiyatlarının derbendinde bir Ara Nesil sanatçısı olan Şair Nigâr Hanım, kadınların kendi duygularından açıkça bahsedemediği, erkek duygularını taklit ederek yazdığı bir dönemde bir kadın olarak duygularını çekincesizce yazabilmiş, adını açıkça göstererek kimliğini sahiplenmiştir. Bu açıdan bakıldığında ilk “kadın” şairimizdir ve aynı zamanda Türk edebiyatında en uzun günlük yazan kadın yazar unvanına sahiptir. 25 yaşında başladığı günlük tutma alışkanlığını hayatının sonuna kadar devam ettirmiş ve ölümünden sonra kendi hayatına delil olacak defterler bırakmıştır. İlk dönem günlükleri bütünüyle II. Abdülhamid saltanatıyla örtüşen, son dönem günlükleri ise Balkan Harbi’nin hemen öncesinden I. Cihan Harbi’nin son yılına kadar uzanan Nigâr Hanım’ın defterlerinden sadece kendi hikâyesini değil bir dönemin şemasını da çıkarmak mümkündür. Günlük, içerdiği dönemin bütün hareketliliğine rağmen siyasi amaçlarla kaleme alınmış değildir. Politika Nigâr Hanım’ın öncelikli ilgi alanında görünmez. Ancak tanıklıkları önemlidir. Örneğin bir gün Naciye Sultan’ı ziyaretten dönüşünde defterine şu cümleyi kaydetmiştir: “Bugün Harbiye Nazırı zevcesi Naciye Sultan bu harp ne zaman bitecek diye benden soruyordu”, 8 Şubat 1918. Günlük, edebiyat tarihi açısından da önemlidir. En zengin yanlarından biri titizlikle kaydedilmiş şahıs kadrosudur. Satırlarda izi sürülebilecek edebi simalar kadar dönemin entelektüel bir kadınının okuma listesi de ilgi çekicidir. Ayrıca dönemin sosyal ve kültürel hayatı ve kapsadığı süreçte yaşanan değişimlere dair haritalar verir. Yeme içme, giyim kuşam, gezme mesire, alışveriş mağazalar, tiyatro sinema, tramvay, ısınma, ev döşeme, hizmetkârlarla ilişki gibi pek çok ayrıntıya bu sayfalardan ulaşılabilir ve Günlük toplumsal tarih bakımından zengin malzemeler taşır. Ve elbette merkezinde Nigâr Hanım’ın şahsi hikâyesi vardır. Tanıklıklarıyla bir dönem okuması için hayli zengin malzemeler taşıyan defterlerin asıl odağında Nigar Hanım’ın aile ilişkileri, özellikle eşi İhsan Bey’le iniş çıkışlı evlilikleri, kalabalık sosyal hayatı, edebiyat ve musiki mahfilleri, yazma serüveni ama en çok da acıları vardır. Günlükler hayatı boyunca Nigâr Hanım için bir dert ortağı olur, kimseye anlatamadığı isyanlarını onunla paylaşır, yazarken yalnızlığını unutma imkânı bulur. Elinizde tuttuğunuz çalışma, orijinal metin üzerinden 1628 sayfalık bir hacme sahip olan Günlük’ün kronolojik olarak bir bütün oluşturan ilk sekiz defterini bir araya getiriyor. Geri kalan ve yine kendi içinde bütünlüğü olan beş defter de kısa zaman içinde okuyucuyla buluşmayı bekliyor. Zeynep Berktaş’ın uzun bir süredir titizlikle üzerinde çalıştığı bu defterler Prof. Dr. Nazan Bekiroğlu’nun önsöz ve notlarıyla zenginleşerek bir bütün olarak ve yeni harflerle ilk kez yayımlanıyor.
351.50 ₺ -
Omuzlarımda Dünya
Sibirya gazisi, bilge ve lider bir adam olan Bekir’in erdem ve iyilik timsali oğlu Seyfullah… Yolu ve okulu olmayan uzak bir dağ köyünde bir rüyası, bir hayali var Seyfullah’ın: Oğlu Nurullah’ı okutmak… Engeller, sorunlar ve imkânsızlıklar baba ve oğulun hayallerinden daha büyük. Başarmak için çok çalışmalı, asla yılmamalı ve sabretmeli. Bir kış günü başlayan uzun, meşakkatli yolculuk ve dünyayı omuzlarında taşıyan bir umut. Onlara destek olan ise güzel insanlar ve duanın gücü. Omuzlarımda Dünya, Türkiye’nin, yönetim sanatı ve liderlik alanındaki önemli bilim insanlarından, şair ve yazar Prof. Dr. Nurullah Genç’in ömrünce geçtiği zorlu yolları kendisinden dinlediğimiz ve kayda geçirdiğimiz bir başucu kitabı. Hâtıraları okurken bazen gülümseyecek, bazen hüzünlenecek, çokça düşünecek ve hayata dair yol işaretleri bulacaksınız. Omuzlarımda Dünya’nın sayfalarında, yaşanılması çok daha zor hale gelen yeryüzünün ve çölleşen insanlığın, medeniyetimizdeki ilim ve irfan iklimini aradığını iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Dünya öylesine bir girdabın içinde ki sevgiyi kanatlandıran yeni bir ses, önce başkaları diyebilen yeni bir nefes bekliyor. Dünya, Nurullah Genç’in şiir dolu yüreği, akıcı üslubu ve keyifli anlatımıyla işaret ettiği pencerelerden bakmayı bilenlerin ufkunu bekliyor. Sadece şu cümle dahi insanlığın sloganı olabilseydi, hayatta neler değişirdi bir düşünelim: Yardım etmek üzere uzandığınız her el, kendi elinizdir.
240.50 ₺ -
Günlük 2
Türk edebiyatında en uzun süre günlük tutan kadın yazar unvanına sahip Şair Nigâr Hanım’ın günlüğünün ilk sekiz defteri, Zeynep Berktaş’ın titiz çalışması ve Nazan Bekiroğlu’nun önsöz ve notlarıyla gün yüzüne çıktığında geriye kalan defterlerle ilgili çalışmanın da kısa süre sonra okurla buluşacağı vurgulanmıştı. Elinizde tuttuğunuz eserle mevcut günlüklerin yayını tamamlanıyor. Nigâr Hanım’ın son dönem günlükleri olarak niteleyebileceğimiz Günlük II, 20 Ocak 1894 ilâ 19 Mart 1918 tarihleri arasında tutulmuş beş defteri ihtiva ediyor. Günlüğün tamamını teşkil eden malzeme -eksik defterlere, koparılan sayfalara, karartılan satırlara rağmen- hem Nigâr Hanım’ın hayatı hem de yaşadığı dönemi kuşatan meseleler hakkında önemli bilgiler içermektedir. Bu eser sadece bir günlük olarak değil, bir roman gibi de okunabilir. Çünkü bir yandan Nigâr Hanım kendi iç romanını yazmıştır. Bu günlükler sayesinde onun ruhunun en mahrem yerlerinde dolaşma imkânı buluruz. Diğer yandan Nigâr Hanım sayfalar boyunca sadece kendi hayatını anlatmamış, devirle ilgili meseleleri de kendi penceresinden gözlemlemiş ve yazıya dökmüştür. Zengin bir cemiyet hayatı yaşayan Nigâr Hanım İstanbul’un seçkin muhitlerinden Saray çevresine kadar açılan bir yelpazede şehrin sosyal hayatını ve ünlü simalarını takip etme imkânını da vermektedir. Özellikle ikinci cilt okunduğunda Nigâr Hanım’ın gözlem gücü yanında sağlam bir nesir diline de sahip olduğu görülecektir. İkinci cildi teşkil eden günlüklere konu olan en önemli mesele savaştır. Bu ciltte, peş peşe yaşanan, devlet ve toplum hayatımızda büyük hasarlar bırakan Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya Savaşlarının yansımalarını Nigâr Hanım’ın kaleminden okuma imkânı buluruz. Vatanla ilgili meselelerde çok hassas olan Nigâr Hanım savaşa dair endişelerini dile getirir, yardım cemiyetlerinde faaliyet gösterir. Peş peşe gelen savaşların etkisiyle yaşanan maddi sıkıntılar, kıtlık, kesintiye uğrayan gelirler, göçlerle kalabalıklaşan ve yaşanması daha zor hale gelen İstanbul, hastalıklar ve yalnızlık bu cildin en dikkat çekici temalarıdır. Ancak bütün bu zorluklara mukabil, Nigâr Hanım’ın sürdürmeye gayret ettiği hareketli sosyal hayat, salı toplantıları, hanedan üyeleri ve dönemin seçkin isimleriyle geçirilen vakitler ve edebiyatın yanı sıra musiki tutkusu da günlüğün öne çıkan unsurlarıdır. Nigâr Hanım’ın günlüğü Türk edebiyatının bir kadın kaleminden çıkmış en hacimli günlüğüdür ve ilham verici zengin muhtevası sebebiyle başta kadınlar olmak üzere okuyuculara söyleyeceği çok şey vardır.
333.00 ₺ -
Dinle Sözü Sevgiliden
Dinle Sözü Sevgili’den… Münire Daniş, yeni kitabı Dinle Sözü Sevgili’den ile Resulullah’ın dilinden dökülen sözlerine, halinden dökülen özüne şahit kılınan ashabın yaşadığı olayları, yine kendine has hikaye üslubuyla okuyucusuyla paylaşıyor… Birinde emel ve ecel ilişkisini anlatmak maksadıyla bir dalın ucuyla yere şekil çizen ve bunun manasını ashabına sorarken buluyoruz Allah Resulü’nü, bir diğerinde mağarada kalan üç arkadaşın halini anlatarak en hayırlı amelleri haberini verirken, bir diğerinde Allah Resulü’nün huzurundaki halini muhafaza edemeyen Hanzala’nın, “Ya Resulallah! Hanzala münafık oldu!” nidasına karşılık verdiği sükûnet soluklu cevabıyla karşı karşıya kalıyoruz… Allah Resulü o gün en yakınında bulunan dostlarına ne söylediyse bugün bize söylemiş gibi dinleyebilmek için Dinle Sözü Sevgili’den mutlaka okunması gereken bir eser…
59.20 ₺ -
Cam Irmağı Taş Gemi
Taşın boyanmasıydı âdet olan, sıra boyamalara geldi. Yontucunun, kullandığı boyalara güveni sonsuzdu. Asırlarca dayanacaklarını, solmayacaklarını, bambaşka renklere dönüşmeyeceklerini biliyordu. Kimi bir deniz kabuğunun, kimi bir çömlek parçasının içinde karıştırdı renkleri. İstese, sonsuz sayıda renk elde edebilirdi. İstemedi. Kimi iç açıcı, kimi kasvet verici, ama hepsi de canlı ve kalıcı renklerle yetindi. Gözlerini karla hiç ovmamış kadınların ülkesinde buz mavisi, yağmur grisi gibi, kar beyazının da olmazdı elbet ama renklerin en zor olanı, kendisinden başka bütün renkleri yutanı, renksizlik kılanı, göz yakıcı çiğ beyaz bile onun duvar resimlerinde yumuşadı, uysallaştı. Hacmini buldu, boyun eğdi, renklerden bir renk oldu. En çok da bir yıldız ırmağının üzerinde akan lâcivert gökyüzünün altında güzel durdu. Çünkü kraliçe her defasında yıldızlı gök altında beyaz bir elbise giyiyor oluyordu. Yontucu her şeyi üstün bir gerçekçilik duygusuyla tamamladı. Tasvirleri arasında bu gerçekçilikle bağdaşmayan tek sahne, lâcivert ırmağın burgaçlı dalgaları arasına saldığı, batacağı ya da yol alacağı zamanın tek anlık aynasından belli olmayan taş geminin üzerine kaldı. Onun da tek yolcusu vardı.
207.20 ₺ -
Yollar Dönüşe Gider
Erzurum’da hikâyelerin, masalların, destanların anlatıldığı, şiirlerin okunduğu, ilim dolu sohbetlerin edildiği mütevazı ama mutlu bir köy: Pinaduz… Cihan Harbi bütün şiddetiyle dünyayı kasıp kavururken bu huzurlu köyün etrafını acımasız postallarıyla saran Rus birlikleri ve hain Ermeni çeteleri… Pinaduz’u ve köyün delikanlısı Bekir’i bekleyen felaketler… Rusların esir aldığı Bekir hastalığı, işkenceyi, ölümü, soğuğu, açlığı yaşar; insanlığı sorgular, imanına sığınır. Ve unutulmaz bir esaret destanı başlar… Ölümün ve yokluğun kucağında imkânsız bir aşk hikâyesi dahil olur bu destana. Bekir’in ise gönlünde sonu bilinmeyenlerle dolu, başarması pek de mümkün görünmeyen ama her şeyden çok istediği “dönüş” vardır. Nurullah Genç’in dedesinin yaşam öyküsünden esinlenerek kaleme aldığı Yollar Dönüşe Gider, savaş, sürgün, gurbet, esaret, hasret, hastalık, yakınlarının ölümü gibi insanoğlunun yaşayabileceği en ağır travmaları yaşayan birinin karakteriyle, yetiştiği kültüre dayanarak, Allah’a ve imanına sığınarak bu ıstırapların en korkunç halleriyle nasıl başa çıktığının hikâyesi.
259.00 ₺ -
Enneagram ile Öğrencini Keşfet
Öğretmen-öğrenci arasında yaşanan problemlerin ve akademik başarısızlıkların temelinde iletişim hataları vardır. Eğitimde tek tipleştirme, bu eğitim modeline uymayan mizaca sahip öğrencilerin eğitim hayatını hem ebeveynler hem eğitimciler hem de öğrenciler için içinden çıkılması güç büyük bir problem yumağına çevirebiliyor. İsmail Acarkan, her çocuğun farklı bir mizaçla dünyaya geldiğini ve bu yüzden anne babalar için olduğu kadar eğitimciler için de öğrenciyi tanımanın, sağlıklı iletişimi ve akademik başarıyı beraberinde getireceğini özellikle vurguluyor. 9 Tip Mizaç Modeli'yle ilgili Türkiye'nin farklı yerlerinde seminerler veren İsmail Acarkan, bireyselleşme çağı olan 21. yüzyılda bu kadim öğretinin ne kadar ihtiyaç duyduğumuz bir anlayış olduğunun altını çizerken eğitimcilerin işlerini kolaylaştıracak bilgiler veriyor. Enneagram ile Öğrencini Keşfet- Mizaç Farkındalığıyla Öğretmenlik Yapmak kitabı, eğitimcilere öğrencilerini tanımaları için destek olurken aynı zamanda hem psikolojik hem de akademik başarıları için onlara rehberlik etmelerine yardımcı oluyor.
218.30 ₺ -
Aile İçinde
Evlerimizde bir arada ama yalnızız. Birbirimizin dertleri karşısında sağır, hakikat karşısında körüz. Aile olmayı unutmuşuz. Dünya ve ahiret saadetinin kaynağı olabilecek yuvalarımızdan çatırtılar geliyor fakat dönüp bakmıyoruz yaranın, hasarın nerede olduğuna. Modern çağın uğultusu bastırıyor tüm sesleri. Aile ocağımızı ihmal edip lüzumsuz pek çok şeyin peşinde vakit ve nakit harcıyoruz. Her şeyin fiyatını öğreniyoruz da değerini pek bilmiyoruz sanki. Oysa en değerli şeyler para ile ölçülemeyenlerdir; huzur, ahlak, mutluluk, sevgi ve aile ortamı gibi. Gelin, biraz düşünelim, Aile İçinde hep beraber. Nefsimize mağlup olup kaybetmeyelim en kıymetlilerimizi. Tam aksine onların değerini idrak edelim. Başka kimimiz var ki?
149.60 ₺ -
Sevgi Yukarıdan Gelir
Hepimiz büyük bir çaba içindeyiz. Kavuşmak için. Sevgilinin izini sürüyoruz. Bizi ona götürecek işaretler arıyoruz. Yürümek istediğimiz yollardan geçmiş âşıklar, şairler yetişiyor imdadımıza; sözleriyle rehber oluyorlar bize. Gökteki yıldızlar gibi onların mısraları; yönümüzü tayin edebilmemiz, kaybolmamamız için yolumuzu aydınlatıp bizi hakikate yöneltiyorlar. “Sevgi Yukarıdan Gelir”de Hayati İnanç, akıcı üslubuyla zarif bir anlatıcı ve hatırlatıcı olarak edebiyatımızın ustalarının baş döndürücü, ruh açıcı, hikmet dolu mısralarını nakledip izah ediyor bizlere. Maksat can evimizi temiz tutabilmek ve Vedûd’un sevgisini orada büyütebilmek…
149.60 ₺ -
Erzurumlu Emrah
Dil insanın sığınağıdır. Var olanı aşma tutkusunun esiri olan her kalp, hürriyeti onun bağrında arar. Kalbe ağır geleni kelimeler taşır. İnsana konuşmayı öğreten, onun engin bir umman olan kalbinin ortasına dil denen mucizeyi bir rahmet ve selâmet adası olarak bırakıvermiştir. Dili arayan, kendini bulur. İşte, Emrah’ın bütün bir hayatı ve şahsiyeti, şiirinde âdeta bir ırmak gibi akar ve bu ırmağa suyunu veren, onun kaynağını bağrında saklayan yüce dağ ise, Türkçedir. Türkçenin asır be asır işlenen toprağında, en nadide çiçeklerden biridir Emrah. Lisan zevki namına bize ait olan ne varsa önce gönlünde sonra dilinde mezcetmiş ve Türkçeyi Erzurum’dan başlayarak bir bayrak gibi il il dalgalandırmıştır.
86.87 ₺ -
Delilim Yok Kalbimden Başka
Bir sarı çiçek bulmalı şimdi.Oturup başına bir türkü söylemeli : ‘’Ben bağrımı toprak sandım taş imiş / Meğer taşa tohum ekilmez imiş .‘’ Bir sarı çiçek olmalı şimdi.Başında türkü söyleyen adama dönüp bir şiir okumalı : ‘’Taş taş değildir bağrındır taş senin / Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin.’’ Adam çiçek kokmalı o an, çiçek türkü yakmalı.Adamın yüzü sararmalı mahcubiyetten, Çiçeğin yüzü ağarmalı aşktan . Çiçek yüzünü adama dönmeli, adamın yüzü çiçeğe dönmeli. Adamla çiçek bir olmalı. Erimeli çiçek adam. Bir kalp kalmalı ondan geriye. Yokladıkça Allah, kokladıkça ah diyen bir kalp… ‘’ Elif lâm ra ‘’ İşte bütün hikaye …
149.60 ₺ -
Erzurumlu Bilge İmam Muhammed Lütfi Efendi
Muhammed Lutfî Efendi, namıdiğer Alvarlı Efe, doğduğu, yaşadığı ve eserler verdiği şehir Erzurum’un ilmî, ahlakî ve edebî geleneğine önemli ölçüde tesir etmiş bir gönül eridir. O hem Alvar Köyü’nü ilim, irfan ve sanat merkezine dönüştürüp burada geleneksel esaslara bağlı kalarak öğrenci yetiştiren bir müderris; hem halkı irşat ederek gönüller fetheden bir mürşit, hem de unutulmaya mahkûm edilen şiir dilini ihya eden bir hakikat şairidir. Müderris, mürşit ve şair olmasının yanı sıra Alvarlı Efe bir yanıyla da halkına önder bir imamdır. İşgal ve zulümle dolu zamanlarda kurduğu müfreze ile düşmana karşı en ön saflarda mücadele etmiştir. Muhammed Lutfî Efendi, imamlık makamının ilmi, irfanı ve vatanperverliğiyle hakkını vermiş, Peygamber mirası bu makamı şâd etmesi nedeniyle de ruhlarda ve zihinlerde derin izler bırakmıştır.
73.00 ₺ -
Dadaloğlu
Bir elinde sazı, diğer elinde tüfeği ile haksızlığa boyun eğmeyen, doğru bildiği ve inandığı değerler için mücadele eden bir kahramanlık şairidir Dadaloğlu. Toroslar’dan vurduğu sazının teli tüm Anadolu’da yankılanmış; sesi, özgür yaşama arzusu yüreğinde tutuşan kimselerin nefesi olmuştur. O, yaşamı boyunca güzellemelerin yanı sıra kavgaları, cenkleri anlatan koçaklamalar söylemiştir fakat bugün epik bir şiir üstadından çok daha fazlasıdır. Onu, yaşamını ve yazdığı şiirleri anlamak, şüphesiz çağını ve bizzat Anadolu insanını anlamak demektir.
72.27 ₺ -
Batı Aklına Karşı Türkiye
Batı dünyasından gelen amansız hücumların asırlar boyunca bizlere neler getirdiğini ve nelere mal olduğunu ortaya koymak için Batı'da hâkim olan akıl çeşitlerinin işleyiş tarzını yine Batı'nın tanınmış filozoflarının ifadeleriyle ortaya koymak gerekir. Biz bu kitapta Batı'nın aklını Descartes'in Romalı filozof Seneca'nın aklı için kullandığı "müşrik akıl" nitelemesinden hareketle tasnif edip değerlendirdik. Üçlü tanrı anlayışına bağlananların aklına "müşrik akıl" dedik, Alla'a, dine ve peygambere inanmayanların aklına "münkir akıl" sıfatı zaten biliniyordu. Allah'ın birliğine, peygamberine ve kitabına inananların aklını da "mü'min akıl" şeklinde ifade ettik. Bütün düşünceleri ve hareketleri bu üç akıl anlayışına göre değerlendirmeye gayret ettik.
199.29 ₺ -
Aşık Ruhsati
Bir zaman Îcâdî bir zaman Cehdî ve en sonunda şeyhinden ruhsat alıp Ruhsatî mahlasını alan ozanımız Ruhsatî Baba, Nakşî bir halk şairidir. İslam erkânı ve Peygamber sünneti onun şiirlerinin en büyük dayanağıdır. 70 yıllık dünya hayatında kendisi gibi gurbette olan “dünyazedelere” şiirleriyle sılanın yolunu işaret eder, nefsin ve dünyanın oyunlarına karşı bizlere nasihatlerde bulunur. İçini ve dışını bir tutmayı, kardeşlik hukukunu gözetmeyi, yoksulu ve mazlumu korumayı ve haksızlıklara karşı durmayı şiirlerinde öğütlemiş ve bu sayede ümmet bilincini aşılayarak toplumsal huzuru sağlamayı amaçlamıştır. Ruhsatî’nin koşmalarının en temel özelliği kutsal bir murat taşıyor olmasıdır. O kutsal murat gâh hoşgörü olarak karşımıza çıkar, gâh namaz, gâh oruç, gâh sabır… Bir yoldur onun şiiri, okuyanı iyiye ve güzele doğru götüren.
73.00 ₺ -
Yoksulluk Kitabı
“...Siz ey sağlıklı ve varlıklı olanlar. Ey işleri tıkırında gidenler. Ey karnı tok, sırtı pek, yüzü gülenler. Ey seçim kazananlar ve koltuğa kurulanlar. Ey dolar uçuranlar ve muslukların başını tutanlar. Siz ey güç odakları, silah sahipleri, söz ustaları. Beş vakit namazını cemaatle kılanlar. Gece teheccüte kalkanlar. Zikir ile coşup nara atanlar. Defalarca hacca gidenler. Bir koyup beş kazanan tüccar, yağlı müşteriye yaltaklanan esnaf; aracılar, tefeciler, bankerler. Ey mangalda kül bırakmayan siyasiler. Bilim babaları, akademisyenler. Emirle demiri kesebilenler. Unutmayın. Önümüz kış ve yoksullar sizi bekliyor.”
135.00 ₺ -
Anadolu Yakası
“Son dönemde moda olan ‘nehir söyleşi’ formatından bir uzun hikâye çıkarmayı başaran Kutlu, bu yeni tarzıyla Türk edebiyatında bir ilki gerçekleştiriyor. Kitabı eline ilk alanların Anadolu Yakası isminin altında yer alan ‘Nehir Söyleşi’ ibaresini görünce ister istemez “Mustafa Kutlu ile yapılmış bir söyleşi mi var karşımızda?” diye meraklanmasına yol açan kitapta, “Anadolu Yakası” adlı yerel bir kanalın başarılı sahibi Muzo Gönül ile bir gazete muhabirinin yaptığı ‘nehir söyleşi’, hikâye formatında sunuluyor okura. Yerel bir televizyon kanalı sahibiyle yapılan röportajdan doyumsuz bir uzun hikâye çıkaran yazar, okura Anadolu ile İstanbul arasında gel-gitler yaşatarak taşra-şehir eksenindeki değişimi gözler önüne seriyor.” H. Salih Zengin
150.00 ₺ -
Vatan Yahut İnternet
“İnsanoğlu toprağı terk ederek etrafını aletlerle çevirip bir sanal dünya kurdu. Burada sıkılıp duruyor. İki serap görüyor: hız ve haz. Bunlar nefsin oyunlarıdır. Ele geçtiklerinde yok olurlar. Sıkıntı devam eder. İnsanlar kendilerini elli bin çeşit ürün bulunduran AVM'lere teslim etmeseler, tüketim kültürünün kelepçelerinden kurtulabilseler, çiçekleri ve böcekleri yeniden görebilseler; bir keçi yavrusunun bakışlarını, süt kokusunu, böğürtlen reçelini hiçbir şeye değişmeyecekler ama sarhoşluktan ayılamıyorlar.” Bu kitapta Mustafa Kutlu'nun yirmi yıllık bir sürede yayınlanan gazete yazılarından bir seçkiyi bulacaksınız.
187.50 ₺ -
Dem Bu Demdir
“Küresel kapitalizm ‘eski dünya’yı çöp sepetine süpürüyor. Burada bildiğimiz has edebiyata yer yok. O ki, netice itibarı ile bir inanca, bir fikre, bir felsefeye, bir meseleye, bir dâvaya dayanır. Kitap vasıtası ile vücut bulur, kitapla haşır-neşir olan kişide bir ruh yüceliği, bir ahlâk inkışafı, bir metafizik derinlik, bir aksiyon hamlesi hissedilir. Edebiyat bunu yapar. İdeolojileri öldüren, tarihin sonunu getiren küresel kapitalizme karşı kim bir bayrak kaldırıyorsa onun bir edebiyatı olacaktır.” Yazarın gazete yazılarından hazırlanan bu ikinci seçkide, Türkiye’nin yakın dönem hikâyesini bir de Mustafa Kutlu’dan dinlemeye ne dersiniz?
180.00 ₺ -
Vitrinde Olmak
“Geçen asrın (XIX.) ortalarına kadar ülkemiz esnafı dükkânına vitrin yapmıyordu. (Vitrin bize batıdan gelmiş, önce azınlıklar uygulamıştır.) Kepenkleri ve kapıyı açıyor, uygun bir yerde ise malının bir kısmını dükkânın önüne koyuyordu. Malın satışı hususunda özel bir gayreti, (süsleme-paketleme-cilalama vb.) görülmüyordu. Zaten malı olduğundan farklı göstermek (yani çirkini güzel kılmak, malı olduğundan fazla parlatarak müşterinin aklını çelmek) âdaba aykırı sayılırdı. Sonunda bizde de şu söz kanun oldu: ‘Vitrinde olmaz isen satış şansın yoktur.’” Yirmi yıllık bir süre zarfında yazdığı gazete yazılarından hazırlanan seçkinin bu üçüncü kitabında Mustafa Kutlu bizlere, hikâyelerinde olduğu gibi yine insanı ve hayatı anlatıyor; kaybettiklerimizi hatırlatıyor…
225.00 ₺ -
Bir Demet İstanbul
“Bir şehre ruhunu veren, o iklimin, o coğrafyanın, o kültürün, o şehri yapan insanların birlikte kotardıkları biricik oluştur. Bu bazan bir pencere biçiminde kendini gösterir, bazan bir ağaç seçiminde. Meselâ İstanbul ve Bursa için Erguvan vazgeçilmemesi gereken bir ağaçtır. Şehrin Erguvan’a ihtiyacı vardır. Erguvan pembesinden arındırılmış bir Boğaziçi, baharda, gelinini yitirmiş duvağa benzer. Bir şehre ruhunu veren bazan o mıntıkada kaynayan bir su, bazan sadece o bölgede pişirilen bir yemek, oynanan bir oyun, bir yapı tarzı, bir davranış, bir mezar, bir tepe, bir ziyaretgâh, bir mesiredir. Urfa’da Halilü’r-Rahman, Konya’da Mevlâna kadar Meram, Safranbolu’da evler, Erzurum’da Çifte Minare kadar eski çeşmelerden akan eski sulardır. Bir şehre ruhunu veren çocukların oyun oynarken söyledikleri türküler ve tekerlemelerdir. Esnafın müşteriyi karşılamasıdır. Topluca yaşanmış elemler, topluca yaşanmış kederlerdir. Bütün bu unsurlardan yoksun kalan şehir ruhunu kaybeder. Belki büyür, modernleşir, hatta azmanlaşabilir; ama ötekilerden bir farkı kalmaz, çekici bir yanı olmaz, içinde ikamet eden insanlara vereceği bir şeyi yoktur artık onun.
165.00 ₺ -
İlmihal yahut Arzuhal
“Aydınlığa ve vuzuha açılan bir kapı, sonsuzluğa doğru uzanan bir yol, hakikat ve merhamet deryasına doğru akan bir nehir, göğe yükselen bir miraç... Mustafa Kutlu’nun İlmihali’nde (ki yıllar önce ilk metinler ortaya çıktığında ona birlikte Kutlu İlmihal adını vermiştik) yüksek bir hissiyatın eşlik ettiği bu hikmetli anlatım edebin ve edebiyatın, sanatın imkânlarıyla yeni bir biçime ve üsluba kavuşuyor, terütaze yeni bir ihmihal türüne kanatlanıyor. Yazar metinlerin neredeyse tamamında aslında kendi tecrübelerini, müşahedelerini, içten duyduklarını, tazarru ve niyazlarını, ızdıraplarını, zevk ve acılarını, ümit ve korkularını, rüya ve hayallerini anlatıyor. Bir dua gibi, bir rahmet seli gibi hikâye ediyor. Merhamet, hürmet, hizmet sütunları üzerine yükselen bir ahlâk dünyası, bir insanlık meşheri kuruyor.” İsmail Kara
120.00 ₺ -
Fırtınayı Kucaklamak
Gidiyorlar, ağıt yakalım arkalarından. Çünkü gitmek var, dönmek yok. Bağırlarına basmışlar çocuklarını ve dişlerini sıkarak. Yağmura, kara, dipçiklere ve saat kulelerine aldırmayarak. Tel örgüleri yarıp duvara tırmanarak. Bozbulanık, coşkun bir nehrin kederli köpüğü gibi. Aniden havalanan sığırcık sürüsü gibi… O kadar kalabalık ve kocamanlar ki kimse görmüyor onları. Bakıyorlar ama görmüyorlar. Ne televizyonlar ne uydular ne çocuk mamaları ne don ne gömlek. Onlar o çocuğun peşindeler, hani güzel fotoğraf. Denizin kustuğu cesetler ve defileler. Akıl yetirmeyin buna. Aklınıza tüküreyim nerde aklınız? Aklınız yok. Zaten siz de yoksunuz, ama paranız varmış. Görmeye geldik. O çocuğu oraya gömmeye geldik. Diyeceğimizi dedik, bizi uğraştırmayın. Korku dağları bekliyor galiba, korkudan kurtulmak için, savaş kartalları sürekli o korkuyu bombalıyor. Ya gelirlerse diye gördüğünüz karabasanlar. Ve rüyalarınızı delik deşik eden tornavidalar. Onlar, o sırtında kırbaç şaklattığınız köleler, o kan, o asırlarca içtiğiniz kan. Boğulacağız, durdurun şu koşuyu. Durdurun yoksa dengemiz bozulacak, bir karadelik bizi yutacak. Boşuna, zulmün âbad olduğu nerde görülmüş? O koşu sonsuzluğa yönelmiş, bir gün yakanıza yapışacak. Fırtınayı kucaklayacak. Uzaklardan, dağlardan, vadilerden gelen sesi dinleyin. Dinleyin yankısı her yanı tutmuş. Yaklaşıyor fukaranın ve onurun marşı. Bombalara karşı durmaya geldik. Zincirleri hepten kırmaya geldik. O yüzsüz yüzünüzü görmeye geldik. Asırların hesabını sormaya geldik, Sormaya geldik!”
120.00 ₺ -
Kalbin Sesi ile Toprağa Dönüş
“Gün gelir hakikate giden yola barikatlar kurulur. Bu defa sorulan soru şudur: ‘Ne yapmalı?’ Önce niyet edeceğiz, ardından kalbin sesine uyarak sonsuzluğa yöneleceğiz. Üç hakîmin hükmünde hata aranmaz: Kalbin, kaderin, ölümün. Aramak vazifedir. ‘Aramakla bulunmaz fakat bulanlar ancak arayanlardır’ denilmiş. İnanmak ve sevmek şart… Arayışta esas olan samimiyettir. Kendini belli eden sanattan, nümayişçi ahlâktan ve kendine güvenen ibadetten uzak durmalı. Hakikatın-hayrın-güzelliğin ardına düşüp; gayret bizden, tevfik Allah’tan demeliyiz. Ey kalbi olanlar! Ümit ve korku arasında bulunanlar! Takva sahipleri için zaman yok hükmündedir. Her an her şey olabilir! Allah bes, baki heves.”
135.00 ₺ -
İşaret Çocukları
Cahit Zarifoğlu'nun şiiri bunca anlaşılmaz, kapalı ya da zor anlaşılır bulunmasına rağmen, şimdiye kadar hiçbir aklı başında şiir okuyucusu (eleştirmen ya da okuyucu olarak) bu şiirleri reddetmek, yok saymak cesaretini gösterememiştir. -Rasim Özdenören- Cahit Zarifoğlu'na ait hangi metin olursa olsun, O'nun dünyasına, bir iklime geçer gibi girerseniz. Yeni bir iklime girmenin ne gibi etkileri oluyorsa, nasıl değiştiriyorsa insanı öylece değişirsiniz. -Alim Kahraman- Kendinden sonra yazmaya başlayan genç Müslüman şairlere, hangi özellikleriyle yol göstermiş olursa olsun, O'ndan sonrakiler, O'nda ders alınacak bir taraf bulacaklardır. Hem şiirin kendine mahsus kaliteleri bakımından, hem Müslüman bir şairin dünya hayatındaki temayülleri bakımından. -İsmet Özel- Cahit Zarifoğlu o hale gelmişti ki, kendi dünyası içinde bir şiir dili kurmuştu ve bunu çok iyi kullanırdı. Yani şiire, o anlatılmaz olana ait bir durum çıktığı zaman, bir algılama olduğu zaman, onu hemen anında şiire döküverirdi. -Erdem Bayazıt- Kanaatimce Cahit'in şiiri belli bir kalıp içerisinde hemen formüle edilebilecek, anlatılabilecek bir hüviyet taşımıyor. Cahit, eski tabirle şair-i maderzat, anadan doğma şair idi. -Akif İnan- Türkçe'de hem ahenge ulaşmak hem de duygu iletişimini sağlamanın belki de en çetin bir şairlik görevi olduğu günümüzde, bir de buna 'avucunda kor tutmayı' eklemişti. 'Hâl'ini iyiye doğru sürekli yüceltirken, 'şiir'ni de yeni 'hâl'ine uydurma savaşımında idi. -Prof. Dr. Hüseyin Hatemi- Ece Ayhan'a sordum, ona göre "Cahit Zarifoğlu" şiirde yapı sorunun en iyi kavramış bu konuda örnek gösterilebilecek sanatçılardan biri. Kolsuz Bir Hattat'ta da ayrıca belirtmiş bunu. -Cemal Süreya- Cahit Zarifoğlu'nun şiirini ve düzyazısını o uzaklık, ayrılık gayrılık içinde ancak kendi uzlet köşemden izleyebiliyordum. Kamplaşma havasında kendine yer bulamayacak bu ince şiir, kapalı ama mutlaka sanatkârca düzyazı, kendine özgü değerleri daima korurdu. -Selim İleri- Cahit Zarifoğlu'nun şiiri, bütün diğer yapıp ettiklerini de, hatta müstear adla yazdığı 'okuyucuya cevaplar'a varıncaya kadar bir çok şeyi aydınlatan veriler olarak alınabilir sanıyorum. Bu şiir, insanı çok yalın halinde kavrayan bir şiir. -Nâbi Avcı-
85.00 ₺