-
Afedersin Hayat
Kavramlar sahi bu kadar ikiyüzlü müydü? Yoksa, istediğimiz gibi yorumlayışımız mıydı onları özünden koparıp birer karmaşa haline getiren? Bilmiyorum doğrusu. Bildiğim tek şey, işimize gelmeyen gerçekleri kendimize uyduruşumuz!...Maskeler utanç vericidir benim bildiğim. Utançsa, gerçeklerden gocunduğu için doğar suçlu vicdanlarda. Sahi, utandın mı yaptıklarından? Daha şimdiden hayal eder gibiyim, mektubumu okurken neler hissedeceğini... ′Afedersin Hayat!...′ diyeceksin kahırlanıp; ama hayat yaşanmışları yok etmez ki! Evliliklerde ilan gerekir benim bildiğim... Eş, dost, anne, baba... Herkesin duyumuna açık bir ilan... Sorumsuz yaşamak mutluluk gibi görünse de başlangıçta, her istediğini yapmak, sonuçlarını da göze almayı gerektirir; bunu öğrendin mi hiç olmazsa?
181.30 ₺ -
Sarıkamış Beyaz Hüzün
Bu kitap; okurları tarihin acılarla dolu bir sayfasına, 90 yıl önce bütün olanaksızlıklara ve karakışa rağmen Osmanlı askerinin vatanını korumak adına inançla ve azimle verdiği mücadeleye tanıklığa davet eden bir hüznün hikâyesidir. Sarıkamış′la ilgili birçok bilinmeyen olay günışığına çıkıyor... Harekât öncesi göz ardı edilen raporlar… 31. ve 32. Tümen’in birbirleriyle çarpışması... Rus Çarı II. Nikolas′ın hatalı emir üzerine tutuklanmaması... Osmanlı askerinin ve halkın tek vücut olarak, karakışa yani tüm imkânsızlıklara karşı gösterdiği insanüstü mücadele… Milletlerin hafızalarında bazı yer adları âdeta mermere kazınmış gibidir. O yer adları, yıllar geçip gitse de milletlerin hafızasından silinmez. Her an hatırlanarak, nesilden nesile aktarılır. Bu yerlerden bazıları Galiçya, Yemen, Sarıkamış, Çanakkale, Dumlupınar ve Sakarya’dır… Bu adlardan birini veya birkaçını duyduğumuzda gönül telimiz hep titrer, bir garip oluruz. Tarihimiz nice zaferlerle doludur. Zaferlerimizin yanında yenilgilerimiz de vardır. Bir millet, zaferleriyle övünürken, yenilgilerden de gerekli dersleri çıkarmaya çalışır… Sarıkamış Harekâtı, her türlü imkânsızlıklar içinde, kırık bir ümidi gerçekleştirmeye yönelik, sonu hazinle biten bir harekâttır... Bu harekâtta askerimiz Rus’tan çok tabiat ile mücadele etmiştir. Bu topraklarda yaşayan herkesin ya bir akrabası ya da bir yakını bu harekâttan etkilenmiştir. Binlerce şehit kâh Ruslarla çarpışarak kâh iklimle, karakışla, imkânsızlıklarla mücadele ederek vatanı savunmuştur… . Sarıkamış/Beyaz Hüzün′de bir hüznün hikâyesini, 90 yıldır unutulanları okurken kâh gururlanacak, kâh ağlayacaksınız...
203.50 ₺ -
Medine Müdafaası Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa
“Evlatlarım! Bir söz verdik. ′Kutsal şehri isyancılara vermeyeceğiz′ diyerek, elimizden ne geliyorsa yapmalıyız. Ta ki son mermi, son er ve son kana dek… Bu azim, bu kararlılık bize dayanma gücü verecektir. Bunu hiç unutmayın! Ümitsiz olmayınız. Bakın, bayrağımıza iyi bakın. Herhangi bir bayrak değildir o. Şu an devletimizin düşen birçok kalesi var. Ele geçirilen birçok şehri var. Ama burası son kaledir. Devletimizin son direnme tasıdır. Belki bizim bu gayretimiz diğerlerine de örnek olursa, her yerde ittifak etmiş düşmanlara, yedi düvele karşı koyarız!” Fahrettin Paşa Birinci Dünya Savaşı’nda askerimiz birçok cephede çarpıştı. Bu çarpışanlardan bazıları da Medine’deydi. Etrafları kuşatılmıştı. Yokluk içindeydiler. Ancak onlar ellerinden geleni sonuna dek yapmak için kararlı ve azimliydiler… Çamurlu su içtiler, hurma çekirdeklerinden ekmek yaptılar. En önemlisi çekirge yediler… Sadece düşmanla değil, açlıkla, susuzlukla ve sıcakla da çarpıştılar. MEDİNE MÜDAFAASI / Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa, işte bu kahraman askerleri ve binbir zorluk içinde görevini hakkıyla yapmaya çalışan Fahrettin Paşayı anlatmak için kaleme alınmıştır. Bu kitap; okurları tarihimizin acılarla dolu bir sayfasına, cesur, inançlı, şerefine düşkün, görevine sadık, bayrağına, vatanına, milletine bağlı askerlerin verdiği mücadeleye tanıklığa davet eden bir fedakârlık öyküsü…
185.00 ₺ -
Elveda Balkanlar
Sarıkamış-Beyaz Hüzün kitabının yazarından… Balkanlar tam 500 sene boyunca, dağıyla taşıyla, kurduyla kuşuyla, tozuyla toprağıyla bize yar olmuş diyarlardı. Bu nazlı diyarlar 93 Harbi diye bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı ile elimizden çıkmaya başlamış, fetih için başlayan gidiş, son yüzyılda büyük bir muhacerete dönüşmüştü. “Elveda Balkanlar” unutulan vatanı, Balkan Harbi′ni, Balkan Göçü′nü, Edirne′nin işgal edilişini ve kurtuluşunu tüm ayrıntılarıyla anlatmak amacıyla kaleme alınmıştır. Bu kitap Balkanlar′dan, anavatanlarından göç edenlerin ve Kuşçubaşı Eşref′in etrafında bir avuç isimsiz kahramanın Edirne′nin işgalden kurtarılması için verdiği insanüstü mücadelenin öyküsüdür. "Ey Balkanlar, bu ayrılık yürekten midir? Nasıl gideceğiz? Neyle gideceğiz? Biz gitsek, yüreğimiz burada kalacak. En önemlisi buralar bizsiz, buralar öksüz kalacak. Hey gidi Koca Osmanlı. Buralar sensiz kalacak. Aysız, yıldızsız kalacak. Kur’an’sız, mescitsiz, camisiz kalacak. En önemlisi hey Koca Osmanlı, Balkanlar duasız kalacak! Bizler yetim, bu diyarlar da öksüz kalacak. Bir yanımız hep eksik olacak…" Balkan Muhacirlerinden Yusuf “Enver Bey siz şimdi İstanbul’a dönün… Biz de başımızı alıp gidelim. Ne olacak? Belki bir yerde beklenilmeyen bir savaş olur, erir gideriz; zaten Edirne’yi kurtarmak için yola çıktığımız zaman ahdimiz bu değil miydi? Biz bu yola çıkarken, başımıza geleceklere peşin peşin razı olmuş insanlarız… Ama bugün elimize geçen fırsatı kaçırırsak, tarih bize lanet eder. Bu fırsat, düşmanın kucağında ve bıçağında olan milletdaşlarımızın son ümididir. Tarihin tükürüğünü yüzümde duymak istemiyorum.”
240.50 ₺ -
57. Alay Galiçya Ölümsüz Alayın Öyküsü
"Ölüm en çok 57. Alay′a yakışırdı sanki. O alay ki düşmana savaş meydanını dar etmiş, nasıl dövüştüğümüzü gören düşman çareyi kaçmakta bulmuştu. Çünkü 57. Alay, muharebe meydanında var olmak için ölüme meydan okumuştu. Ölmekle hayat bulacağını çok iyi anlayan kahraman alayımız, bu sebepten Arıburnu Çıkarması′nın ilk iki gününde üçte ikilik mevcudunu yitirmişti. Çok iyi hatırlarım; bölüklere kumanda edecek subay bulamayınca, tabur imamlarına kumandanlık görevi verilmişti." Onlar Çanakkale Cephesi′nden sonra yine ateşe atılmak için sekiz haftalık bir yolculuğun ardından tam 33 bin asker ile Galiçya′ya gittiler. Vatanları için olmasa da, savaşmaya mecburdular. Görevlerini hakkıyla yerine getirdiler. Bu görev esnasında tam 12 bin şehit verdiler, bunlardan 95′i subay, 7 bini er idi. Diğerleri ise "kayıp" diye tarihe geçtiler. Süleyman Nazif′in dediği gibi, Çanakkale bundan sonra bir isim değil, bir tarih olacaktır. Galiçya da onun zeyli. İsmail Bilgin′in kaleminden, vatan topraklarından kilometrelerce uzakta savaşan askerlerimizin, 57. Alay′ın öyküsü...
133.20 ₺ -
57. Alay Çanakkale
EFSANE ALAY ÇANAKKALE’DE KURULUYOR Göremediği bebeğinin mektuba çizilmiş ayak izi koynunda, yarımadayı aylarca arşınlayacak, Kara Emin; Alay’ın Rum Doktoru Dimotriyati ile İmamı Hasan Fehmi’nin dostlukları; Ve şehitliğe koşan genç Mehmetçikler… 57. ALAY, 25 Nisan 1915 sabahı emir almamasına rağmen komutanları Mustafa Kemal’in kişisel inisiyatifiyle Conkbayırı’nda büyük kara çıkarmasını durduran Osmanlı alayıdır. Bu alay Çanakkale’de yok olmayacak ve Galiçya ile Filistin’de de mühim görevler alacaktır. İsmail Bilgin’in Genelkurmay’da yaptığı araştırmalar sonucu hazırladığı ve sarsıcı savaş sahneleriyle 57. Alay Çanakkale romanı okurun hafızasından çıkmayacak.
66.60 ₺ -
İyi Günde Kötü Günde Evlilik
Aile hakkında kitap yazmak gerçekten zor. Bu kitapta okurlarım için yaşadıklarımı, bilgilerimi toplayabildiğim kadar yazdım. Evlilikte asıl hedef neslin devamı, hayırlı evlat yetiştirmek, haramlardan korunmak ve yalnızlığın ıstırabından kurtulmaktır. Bu kitabı okurken peygamberlerin, evliyanın, asfiyanın ve İslam büyüklerinin hayatlarından parçalar bulacaksınız. Kitaptan Başlıklar Evliliğin Gayesi ve Hükmü Eş Seçimi Evlilikte Karar Nişan-Düğün Evlenme Biçimleri Evlilikte Saadet Problemler ve Çözüm Yolları Çocuk Sahibi Olmak Çocuk Eğitimi Din Eğitimi Dua
148.00 ₺ -
Şah Sultan
Tutku… Güzellik… Aşk ve savaş. Sadece gönüllerin değil alınların, kemiklerin ve gözlerin alev alev yandığı savaş. Kahramanlarını, Yavuz Sultan Selim’i de Şah İsmail’i de tarihin merdivenlerinde bir basamak aşağı indiren bir basamak yukarı çıkaran savaş. Çaldıran... Şimdi Çaldıran ne 500 yıl geride ne 500 yıl ileride. Savaş tasında büyücünün gördüğü neydi? Kızılbaşlık! Sünnilik! İktidar hırsı. Aşkın bir çökelti gibi dondurduğu zaman! Korku? Ya o? Yazar biraz da korkuların üstüne gidendir. Tarih ileriye doğru çözüldükçe ağacın kökleri de görülecektir. Alevi de Sünni de bağlıdır o köke. Birdir o toprakta. Gölgeler büyümüşse ışığı değil korkuyu yenmek gerekir. Karanlık ve kör ışığın egemenliği boğmasın artık nesilleri. Ve işte bir kez daha aşk! Şiir kadar iktidar atında rüzgâra ve ateşe doğru yol alan iki hükümdar. Şah ve Sultan… Dünya incisi zarif ve asil kadınlar. Yeminlerine bağlı erkekler. Masal kadar gerçek. Büyüleyici olduğu kadar umut verici. Şah&Sultan her cümlesi aşkla okunacak bir kitap. İskender Pala’dan…
164.25 ₺ -
Babilde Ölüm İstanbulda Aşk
Gök kubbenin altında insanın ruhunu soyan kötülükler ve giyindiren aşklar adına... Doğu ak ejder yılında başladı yirmi üç bin yıllık gizem... Uzayın sonsuzluğuna açılan kapıyı keşfe çıkmış bilge rahipler, uğruna topluca çan verdikleri bir sırrın, binlerce yıl sonra, bir şair tarafından aşkın derin katmanlarına saklanarak korunacağını bilselerdi... Siruş başlıklı murassa hançerin kabzasına parmak izlerini bırakanlar, daha avuçlarının sıcaklığı gitmeden hançer kınında kan biriktiğini bilselerdi... Bağdat, İstanbul, Roma, Paris ve diğerleri; kıyılarına vuran yeni aşkın, bütün eski tarihlerini dolduracak yoğunlukta olduğunu bilselerdi... Bilgeler, katiller, asiller ve sevgililer; ellerinde tuttukları kitabın alev almaya hazır bir aşk külçesine dönüşmek üzere olduğunu bilselerdi... Sair. ipeksi dizeleri arasına hayaller gibi sakladığı şifrelerin hoyrat ellerde ihtirasla parçalandığını, sonsuzluk şarabına kadeh yaptığı gelincik yapraklarının kinle dağıtıldığını bilseydi... Ve şimdi kim bilebilir neler olacağını, Babil uyandığı zaman?
200.75 ₺ -
İki Dirhem Bir Çekirdek
Anlatımı güzelleştirmek, savunulan fikir ve düşünceyi daha etkili kılmak üzere her dilde kalıplaşmış bazı sözler bulunur. Atasözleri, dua ve temenni cümlecikleri, sövgü ve ilençler. bilmece ve tekerlemeler... Bu tür kalıplaşmış sözler arasında, dilin bünyesinde en sık rastlanılanlar ise deyimlerdir. Dilin bünyesinde kalıplaşmış ve kökleşmiş olarak değişmeden kullanılan deyimler, hiç şüphe yok ki anlatıma canlılık ve güç katarlar. Bu sayede düşüncelerin ve olayların muhataba daha etkili biçimde yansıtıldığı bir gerçektir. Bazı kişilerle ilgili anılar ve hikâyeler, tarihten alınmış olaylar, vs. deyimlerin ortaya çıkış nedenleri arasında ön sıraları paylaşırlar. Bu bakımdan deyimlerin kaynaklarını arayıp bulmak, oldukça meşakkatli bir iştir. Bazen rastgele bir sayfada, bazen bir dipnotta, bazen de hiç ummadığınız bir el yazması sayfasında bir deyimin ortaya çıkış hikayesiyle karşılaşmak mümkündür. Deyimlerimizin ortaya çıkış hikâyelerini bilmenin, dilimizin kültüre yansıyan yüzüne bir renk katacağı kesindir. Umarız, bu konuda daha geniş araştırma yapacaklar için bu küçük kitap bir başlangıç olur.
91.25 ₺ -
Bana Uzun Mektuplar Yaz
“Bir mektup almak istiyordu, öyle çok istiyordu ki, adına yazılmış kalın bir zarfa dokunmayı, kantinde bir köşeye çekilerek o zarfın içindeki sık yazılı sayfaları çıkarmayı ve bütün sayfaları baştan aşağıya defalarca okumayı...” Bir zamanlar yoksul köy çocuklarının bozkırın ortasına inanç ve emekle kurduğu yanı okulda büyüyen kız çocukları... Aşkı, dostluğu, hasreti, idealleri, hayalleri, kavgayı, tutkuyu anlatan mektuplar... Cihan Aktaş, bu kez öğretmen olma idealiyle hayatın orta yerine fırlamış bir genç kızın, Aslı’nın gözünden, Türkiye’nin siyasal kutuplaşmalarla sarsılan yetmişli yıllarını ve savrulan hayatları anlatıyor. Kelimelerini ince duyarlılıklardan damıtan hikayelerini hayatın ihmal edilmiş, yaşantıları yeteri kadar paylaşılmamış arka odlarında arayan, otuz yıl geç gelmiş bir mektuptur belki bize ulaşan.
11.49 ₺ -
Gözlerinizden Korkuyorum
Ferhunde Hacizade; yazar, anlatıcı ve karakter (Mânâ) arasındaki çekişme ve çelişmelerin rivayetiyle modern bir öykünün yazılışını anlatmakta: Kaçar İmparatoru Ağa Muhammede Han, iğdiş edildiği Kirman kentine bu kez kral olarak geldiğinde, halkın gözlerini oyarak bir tepe , ki yüzyıllar sonra bir tam güneş tutulmasının dünyada en iyi gözlemlendiği yerdir. Bir kadın, güneşin tam tutulacağı o gün kedi öyküsü içinde o yıllarda gezinmekte ve oyulan gözler arasında bir kez daha çıkmaktadır o tepeye. Şubat Devrimi sonrasında devrimi ele geçirip yenilgiye uğratanların yazılmamış satırlarla anlatılan sessiz öyküsüdür bu; kadın olmanın çılğınlığı ve çıldırmış bir kadının hazin çırpınışı.
69.35 ₺ -
Gizli Rol
Füzeleirn, bombaların yağdığı Tahran´ın sıradan insanların yaşadığı sıradan bir sokağında işlenen sıradan bir cinayetler başlıyor öykü. Maktülünoğlu olan ve katilin idam edilmesi için mücadele eden anlatıcı, gerçekle düş arasında gittikçe belirsizleşen bir sınırda kendi geçmişine yaptığı yolculuğu ve bu yolculukta keşfettiği, hem babasının sevgilisi hem de katilin eski karısı olan bir kadının da öyküsünü anlatmaktadır. Geçmişin insanların hayatında yarattığı değişimden ve bu değişimin gelecekteki başka hayatlarda oynadığı rolden, belki de aslında hepimizin üstlendiği bir gizli rolden, belki de aslında hepimizin üstlendiği bir gizli rolden söz etmektedir. Çağdaş İran romanın usta romancısı Muhammed Muhammedali, devrim´e ve yıllar süren o İran-Irak savaşına tanıklık etmiş insanların ayakta kalmaya çalıştığı kaygan zemini ve olan biten karşısında içine düştükleri zihinsel karmaşayı, kesinliklerden uzak, gerçeği sorgulayan, kuşkuyu hiç elden bırakmayan bir dille anlatmakta.
83.95 ₺ -
Yakaza
'Melekler, onların yüzlerine, omuzlarına vurarak canlarını alıyor' diyorum kendi kendime. 'Ecel emelleri uğurluyor, dünya fani' diyor garib emmi. Bayramali, kendisini tutamayarak sarsıla sarsıla ağlıyor. 'Kimimiz daha önce öldürülür, kimimiz daha sonra aldatılır, döndürülürüz' diyorum kendi kendime. Ahşap evin çitle çevrili bahçesinde kalabalık oynaşıyor, çocuklar geziniyor, kadınların bağırtıları, anıtları... Bahçe kapısının yanındaki helanın çamur sıvalı duvarına yaslanan adama bakıyorum, içindeki son parıltının da söndüğünü görüyorum.'ölümden öte köy yoktur aslanım' diye fısıldıyor garib emmi, yanında duran Koreli'ye. Sadık Yalsızuçanlar, ilk romanı Yakaza'da. kendi içine yolculuk yapan bir adamın hesaplaşmasını sancılar içinde anlatıyor.
108.77 ₺ -
Seni Dinleyen Biri
Rutubetli hava yürüyüşümü ağırlaştırıyor, ayaklarımın denetimini yitiriyorum. îki ayağım sanki iki palet; yürürken elimde olmadan dışa doğru açılıyor. Yazın dağlara yürürdüm eskiden ya da yüzerdim; üç yaz oldu denize girmiyorum. Hiçbir zaman hanım hanımcık adımlar atabilen biri olmadım, uçar gibi, kaçar gibi bir tepeye tırmanıyor, bir maniayı aşıyor gibi yürürdüm. Bir müzik sesi ulaştığında kulaklarıma, mesela Reşid Behbudov'dan Azeri bir parça duyduğumda, derinlerime kök salmış biri, yeşil dağlardan koparılmış bir büyükanneannesi olan Çerkez kızı, dans adımları atarak havalara sıçramak isterdi. Yürürken bastığım yere dikkat etmediğimi söylerdi Halil; uzun yürüyüşlerimizde iki üç kez düşmekten kurtarmıştı beni. Orada bir çukur, şurada sürpriz bir basamak, daha ileride hesaba katılmayan bir boşluk ve ben yeryüzüne değil gökyüzüne bakarak yürümek istiyorum. "Salınarak yürümeyin öyle", derdi Zehra eskiden, Betül'le ikimize ki özellikle benim salınarak yürüdüğüm hiç söylenemezdi. "Yürürken melekleri hatırlamalı, melekleri hatırlatmalıyız." "Sen melek değilsin, ben de değilim; hem meleklerin nasıl yürüdüğünü de bilmiyoruz." "Ne bileyim, işte, sokakta yürürken kadınlığı öne çıkmayan bir kadın, bir hanımefendi gibi yürümelisin."
13.52 ₺ -
Ayan Beyan
Ayan Beyan'da Sadık Yalsızuçanlar okuru bir sırrı anlatma yolculuğuna çıkarıyor. Ayan beyan ortada olanın yolculuğunda, yolcunun avcuna düşenlere ermek için, onları yeniden oldukları gibi düzenlediği, düzenlerken de dünyayı, insana ait olanı, insanı, sırrı keşfettiği, ötesine geçtiği... bu yolculukta okur da, yazar gibi yalnız ve sessizdir. Bir kıyıdan başlar göğe ağma serüveni. Kimi zilletle kararmış, kimi bir günle aydınlatılmış, kimi bir kaçışla karartılmış, kimi bir çocuğun saflığıyla parlatılmış on üç yağmur damlasıdır Ayan Beyan 'da Sadık Yalsızuçanlar'ın anlattıkları.
54.75 ₺ -
Ölerek Yaşıyorum
Kurucularından biri olduğum, Karya Araştırma Enstitüsü'nün, en son kazı çalışmalarına katılmam için bana sağladığı olanaklar müthişti ve tüm bunları bir kenara itip, merkez ofiste programı yürütmek, doğrusu çok akılsızca bir iş olurdu. Zaten uzun zamandır arkeo-şantiyelerde çalışmalar yapan benim gibi biri için, masa başları, gerçekten sıkıcı oluyordu. Açık arazilerde, toprağa daldırılan bir mini kazıcı kepçesinin ucuna, hangi devirden, ne tür bilinmez bir tarihi objenin takılıp kalacağının heyecanıyla çalışma yapmayı, hiçbir şeyle değişemezdim. Bu benim için bambaşka bir tatmindi.
244.55 ₺ -
Batık Piri Reis'in İzinde
New York'ta tarih bölümünde yüksek lisans yapan Elif, tez konusu olarak Piri Reis'in Kitab-ı Bahriyesini seçtiğinde kendini yüzyıllardır süregelen bir hazine avının ortasında bulacağından habersizdir. Öyle ki tezi üzerinde çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra kendini başta tesadüf zannettiği bir takım esrarengiz olayların içinde bulur... Elif, Piri Reis'in donanmasına erkek kılığında girmeyi başaran gencecik Afife ile ilgili bilgilerin peşinde, geçmişten gelen gizli bir görevin bekçisi olduğunu öğrendiğinde ise işler iyiden iyiye sarpa saracaktır.Mevâ A. Önyurt, Batık'ta, bir sırrın peşinde İstanbul sokaklarından Hint Okyanusu'na kadar uzanan gizemli serüvende okurlarına soluk soluğa yol aldırıyor...
13.14 ₺ -
Kaplumbağa Terbiyecisi Cep Boy
Tablo bittiğinde Osman Hamdi başyapıtına baktığını hemen anladı. Sonuçtan hayli memnundu. Ama resmi görenler tabloda ne anlatıldığını anlamakta zorlanmışlardı. Birbirlerine kaplumbağa terbiyecisi diye eski bir mesleğin olup olmadığını soruyorlardı. En okumuş yazmışlar bile böyle bir meslekten söz edildiğini hiç duymamışlardı. Nerede çalışırlardı bu adamlar? Sirklerde mi? Yoksa saray bahçesinde mi? Kimse bilmiyordu. Osman Hamdi de hayatı boyunca kimsenin bilmediği meslekler yapmıştı. Ressam olmuştu en başta. Sonra müze müdürü. Bir arkeolog. Ardından da güzel sanatlar akademisi müdürü. Onun kaplumbağa terbiyecisinden bir farkı yoktu aslında! Kaplumbağa Terbiyecisi, -Osman Hamdi Bey'in Romanı- çok çalışmış ve bu topraklara aydınlama düşüncesinin tohumlarını serpmiş bir adamın hayatını son derece açık ve akıcı bir dille anlatıyor.
6.69 ₺ -
Donuklar
Korkarak elimi çekiyorum. Yeni bir korku başlangıcı ve sonu belirsiz. Bu korku gitgide büyüyor ve tüm benliğimi sarıyor. İnsan seli aralıksız akıyor. Selin ardı arkası kesilmiyor. Giden bir kent mi, bütün bir ülke mi? İnsan seli, gittikçe hızlanıyor ve büyüyor. Sanki bir yerlere yetişmek ister gibiler. Bir gecikmiştik, bir telaş... Hızlanıyorlar, hızlanıyorlar; her biri bir gece atı ve her biri kendi derdinde, kendi yalnızlığında. Bir umutsuzluk, bir yenilmiştik... İnsan denizi dalgalanıyor ve yaşayanların ayak sesleri kaplıyor her yanı. Görüyorum, insanlar tekrar kente dönüyorlar. Ben burada yapayalnız mı kalacağım? O anda perdeler açılıyor: Üçler, yediler, kırklar ve bütün Hak Erenler yanımdalar. Dünyayı görüyorum; bütün insanları toplamış bize sunuyor, onlara yeni bir nefes verelim diye... Bütün zamanlarda, bütün mekânlarda durmuş, evrene bakıyorum. Bu romanın ilk sayfaları, 1970'te Diriliş dergisinin 15. sayısında yayımlanmıştı. O zaman uzun bir hikâye gibi tasarlandı, sonraları tekrar tekrar ele alınarak defalarca yeniden yazılmıştır. Bu durumda türünün ilk örneklerinden biri olduğunu söyleyebiliriz. Az gelişmiş ülkelerin sürekli karşı karşıya kaldıkları çelişkiler, yönetim biçimi arayışları ve bunu kurbanlar vererek deneyişleri dile getirildi bu romanda. Burada destansı yıkılışların yanı sıra destansı kurtuluşa da işaret edilmiştir. Bu kitap, insanımızın kendi kendini sorgulamasının yolunu açabilirse, red ve şerh geleneğinden eleştirel bilince ulaşmamızda bir pencere aralayabilir belki.
69.35 ₺ -
Yaban Bağcı
romanımın kahramanı ipekböceği, kendi çevresine ördüğü kozasının içinde ölümü beklerken bir mucize oldu. Yüreğindeki sonsuz sevgi, ona hava oldu, nefes almaya başladı. Dürüstlüğü; su oldu kuruyup yok olmasını önledi. Adaleti yemek oldu; karnını doyurdu. Kozasının içinde bunlarla beslendi, büyüdü gün geldi kozasına sığamaz oldu. İşte o zaman koza dayanamadı çatladı. Özgür oldu. Bu yüzyılda, bu çağda bu masallara kim inanır derseniz, hadi başlayın hemen okumaya...
156.40 ₺ -
Sergüzeşt
Sergüzeşt, Sami Paşazade'nin en kayda değer eseridir. Kendisinden önceki sınırlı roman çalışmalarına göre bir değişme, sıçrama noktası olmuş ve bir bakıma Servet-i Fünun romanını hazırlamıştır. Roman, Dilber adlı bir esir kızın hikayesini anlatır. Kafkasya'dan getirilen Dilber'in İstanbul'da bir aileye satılmasıyla başlar ve çaresiz bir aşkın hüznüyle sona erer.
68.00 ₺ -
Gölgeler
'' Ona, kasvetli romanların üstadı Peyami Safa'nın halefi gözüyle bakabiliriz. '' Metin Savaş (Türk Edebiyatı ) '' Tiryakioğlu'nun biz ve ben denilen o karanlık kıtaya ilgisini dikkat çekici buluyorum. '' Suavi Kemal Yazgıç ( Dergah ) '' Tiryakioğlu, merakı kışkırtmayı, ilgiiyi üzerinde toplamayı başarıyor. '' N.Ahmet Özalp ( Bilgi ve Düşünce ) '' Türkiye'de pek denenmeyen bir tarzın ilgi çekici örneği. '' Mustafa Gürbüz ( Takvim ) ' Okay Tiryakioğlu, yerli romancılığımıza yeni ufuklar açacak genç bir yazarın müjdesini veriyor. '' Gerçek Hayat '' Akıcı dili, kurgudaki katmanlığı, bireydeki iç dünya çözümlemeleri, Tiryakioğlu'na usta bir kalem niteliği kazandırıyor. '' Hale Kaplan ( Yeni Şafak ) '' Gerilim odanızın her yanını sarıyor. Kitap bittiğinde bir rüyadan uyanıyorsunuz.Yorgunsunuzdur artık .'' Oğuz Gökmen
146.20 ₺ -
Endülüslü Zidyar Son Anka
Cidde yolundan Mekke'ye girişte, büyük bir salkım söğüdün altındaki tek gözlü bir barakanın önünde iki muhafız oturuyordu. Birisi soruyor, diğeri, başındaki örtünün ucuyla çevreden kalkan tozlarla yüzünde dikey arklar oluşturan terini silerken, söylenenleri kaydediyordu. Söylenenleri kucağını dolduran evraka kayıtta zorlandığını ancak kendisiyle konuşanlar fark edebiliyordu: "Ali oğlu Muhammed, İbn Arabi derler, Endülüs'ten geliyorum." Güneş henüz doğmamıştı. Muhammed'in hemen arkasından uzanan güler yüzlü,kara sakallı, siyahi birisi seslendi: "Zidyar da diyebilirsin Şeyhe !"
122.40 ₺ -
Çalınan Savaş Milli Mücadelenin Romanı
Kendisi gibi düşünen insanların kanıyla sulanmış bu toprakları terkedecekti. Nasip olmamıştı işte. Yeryüzü yurttu artık kendisine. İnancını nerede yaşayabilirse, orası toprağı ve evi olacaktı. Miskin miskin, köşe bucak saklanıp solucanlar gibi bir delikte yaşamaktan bu yeğdi. Yahut mücadele edip, hayatı bu mücadelenin akışına bırakmak... Yüce bir davaya bağlanınca anlam kazanıyordu hayat...
45.00 ₺ -
Dürdane Hanım
Halkımıza okuma zevki aşılayan, gazeteciliğin piri olan ve bazıları dev çapta 300 kadar eserle kültürümüze büyük hizmetler eden Ahmed Mithat efendi'nin (1844-1912) bu son derece meraklı, heyecanlı ve ibretli romanı, bir asır önceki füsunkar İstanbul'un Boğaziçi sahillerinde geçmektedir. Bahar'ın başlangıcında erguvan rengine boyanan, kenarlarını zarif yalıların süslediği, yandan çarklı vapurların uzun bacalarından koyu siyah dumanlar fışkırtarak akıntıları aşmaya çalıştığı, kadınların yaşamaklı feraceli, çarşaflı peçeli, erkeklerin fesli, abani sarıklı olduğu, kaç göç bulunduğu ve artık geriye gelmeyecek olan Bogaziçi, o Dersaadet, o eski hayat... Dürdane Hanım'ı okurken geçmiş zamana yolculuk yapacaksınız.
150.00 ₺ -
Yeşilyurt Treni
Şehitlik, Yeşilyurt ve güneyde olsa da, Başka başka yerlerde bulunsa da, tenimiz.. Kalbi sevgiyle dolu, gönül insanlarının, Aynı kaderi paylaşan ağaçlarıyız hepimiz.. Çam, Ihlamur, Akçaağaç fark etmez, / Tümünü sevsek bile, Meyvelerden şeftali ve limona, / Esen yelde, Meltem`edir sevgimiz. ... Çam ve Ihlamur Ağacı, kendi aralarında konuşuyorlardı. Ihlamur bir ara durgunlaştı. Anılarıyla sarmaş-dolaş olunca, hep böyle olurdu. Yeniden Çam Ağacı`na döndü: -Sevenler en çok neye üzülüyor biliyor musun? dedi. -Neye? -Sevgiliye en son sözü söyleyemediğine.. Bu sözler üzerine, Çam Ağacı, acı acı tebessüm etti: -Ben en çok neye üzülüyorum biliyor musun? dedi. -Neye? -Bir cevap verilecek kadar bile değerimin olmadığına!. Eğer sevgi ve aşk varsa, her şey dillenir. Dağlar, taşlar, Ağaçlar, kuşlar.. Esen rüzgâr bile, dile gelmekte gecikmez..
90.00 ₺ -
Sultanların Aşkı Taht Sultanı Hürrem Gönül Sultanı Hümeyra
"Tutkunun dünü, bugünü, yarını yok. İnsan varoldukça ve güç istedikçe, tutku var olmaya devam edecek. Sultanların Aşkı, tutkuyu ve tutkunun neler yaptırabileceğini anlatıyor. Hürrem Sultan; tarihin en güçlü sultanlarından Muhteşem Süleyman'ın biricik aşkı... Kölelikten özgürlüğe kavuşmak yetmiyor ona, güce olan tutkusu, onu hesaplar içine itiyor. Hesaplarını gerçekleştirmek için; kendi kızının mutluluğunu hiçe sayacak, yolundakileri ortadan kaldırtacak kadar kuvvetli... Peki, hesapları tutacak mı? O kadar yaşayabilecek mi? Hümeyra ise günümüzden biri. Onun tutkusu, güç arayanların karşısında olmak. Zengin ve güçlü bir ailenin, haksızlığa uğramış idealist kızı. Elinden alınan gücüne rağmen, ideallerinden vazgeçmeyecek kadar inatçı. Farkında olmadan benliğiyle savaşıyor. Farkına varmasını gizemli bir olay sağlayacak. Bu farklılığı, onu gönül sultanlığına götürecek mi? Aradığı sevgiyi bulabilecek mi? Hep birlikte göreceğiz. "Sultanların Aşkı" hikâyeciliğe farklı bir yorum getiriyor. Okuyucuyu sıkmadan, anlatmak istediğini, farklı bir kurguyla sunuyor. Hikâyeyi zaman zaman sizin hayal gücünüze bırakıyor. Sona geldiğinizde bile, kafanızda hep bir belirsizlik ve merak payı bırakıyor. "Her son bir başlangıç değil midir aslında?" Diyerek hayatın belirsizliğini ve derinliğini, anlaşılır bir biçimde irdeliyor."
60.00 ₺