-
Aşk ile An Seyretmek
Bu toprağın manevi mimarlarından Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, ilim ile irfanı, akıl ile kalbi, zahir ile bâtını kendisinde birleştirmiş bir ulu kişidir. İki kanatlıdır; bu yüzden uçar, uruc eder, başka yerlerden haberler getirir. Maneviyat âleminde bir yıldızdır, şiirleri okuruna ruh üfler, Marifetname’si şaşırtıcı bir evrendir. Aşk ile An Seyretmek’te, Türk hikâyesinin önemli isimlerinden Melek Paşalı soruyor, Belkıs İbrahimhakkıoğlu, büyük dedesi Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’ni anlatıyor. Kitapta, sadece aile içinde kalmış anlatılara, kitaplara girmemiş menkıbelere değil, kuşaktan kuşağa geçen bir Hazret sevgisine de şahit olacaksınız.
140.00 ₺ -
İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası
Osmanlı Beyliği’nin kurucularının kimliği ve devlete adını veren ailenin menşei hakkında bugün doğrudan dönemin çağdaş kaynaklarına dayalı olarak çok az şey bilinmektedir. Bu durum haliyle bu konu üzerinde çalışan araştırmacılar için ciddi bir problem oluşturmuştur. İlk dönem Osmanlı tarihiyle ilgilenen tarihçilerin çoğu bu sağlam kaynaklara dayalı bilgi boşluklarını, teorik çıkarımlara kapatma yolunu tercih etmişlerdir. Bununla beraber mevcut kaynaklardan elde edilen menkıbevi bilgiler, bazı tarihçiler için gerçek bir bilgi gibi algılanıp bir ölçüde kurgulanmış bir tarih yazımına da yol açmıştır. O kadar ki bunlar bazen genel kabullerle benimsenerek iyice yerleşmiş, hatta ders kitaplarına kadar yansımıştır. Aslında bu kaynaklardan tarihi gerçekliğe tam anlamıyla erişmek pek de kolay görünmemektedir. Feridun M. Emecen • Moğol istilâsı Osmanoğulları’nın kaderini nasıl belirledi? • Anadolu’nun kuzeybatı ucunda ortaya çıkan Osmanoğulları’nın ataları kimlerdi? • Kayı boyuna mensubiyetleri sonradan uydurulmuş bir bilgiye mi dayanıyordu? • Osmanoğulları’nın coğrafî konumları, sınırlarını genişletip bir cihan devleti haline gelmelerinde nasıl bir rol oynadı? • Birçok Anadolu Beyliği arasında Osmanoğulları’nı öne çıkaran unsurlar neydi? • Osmanoğulları’nın küçük bir beylikten üç kıtaya hükmeden bir imparatorluğa dönüşmesinde gazâ/cihad ideolojisinin rolü var mıydı? 2012 yılına damgasını vuran Fetih ve Kıyamet 1453 kitabının yazarı, Osmanlı İmparatorluğu’nun Klasik Çağı alanında uzman Prof. Feridun M. Emecen, İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası kitabıyla; Osmanlı Devleti’nin kaynakları itibariyle “karanlık/bilinmeyen çağı” olarak adlandırılan kuruluş dönemini aydınlatıyor ve zihinlerde oluşan bütün sorulara cevap veriyor.
20.56 ₺ -
Yesrib'de Bahar Müslümanlığın Doğuş Öyküsü
“O gece Zeyd, hayatındaki en mucizevi deneyimi yaşadı. Zeyd’in, her bir heceyi her bir vurguyu hafızasına kazıyabilmesi için Cebrail okuyor ve Hz. Muhammed(sav) tekrarlıyordu. Karanlık, yerini güneşin ilk ışıklarına terk edinceye kadar devam ettiler.” Okur, Zeyd’in rehberliğinde; İslam’ın ilk yıllarına, Medine’ye doğru bir yolculuğa çıkıyor. İslam’ın doğuşundan kısa bir süre sonra Medine(Yesrib)’de dünyaya gelen Zeyd, babasının Buas savaşında ölmesiyle yetim kalınca; annesi ve abisiyle hayatın zorluklarını aşmaya çalışıyor. İslam’la tanışması ve Hz. Peygamber’le karşılaşması ise hayatının tümüyle değişmesini sağlıyor. Hikayenin başında sekiz yaşında olan Zeyd, daha 12 yaşında iken vahiy katibi oluyor. Kur’an’ın en önde gelen koruyucularından ve yorumcularından biri olan bu çocuk, aklı ve hafızasıyla küçük yaşlarından itibaren herkesin hayranlığını kazanıyor. Kur’an’ın kitap haline gelmesi ve değişmeden çoğalmasında Zeyd’in rolü oldukça büyüktür. İtalya’nın en büyük Müslüman kültürü uzmanlarından biri olan Vincenzo, İslam’ın ilk yıllarını akıcı bir romanla okura sunuyor. Yazarın söylediği gibi “Batı romanının akıcılığını ve Doğu bilgeliğinin içeriğini haiz” bu eser Hz. Muhammed(sav)’in hayatından bir kesiti, vahiy katiblerinden Zeyd Bin Sâbit’in gözünden anlatıyor.
12.34 ₺ -
Sufi Bir Aşk Yolcusu
O ana kadar her şey sıradandı onun için...Bütün bir hayatı öylesine yaşıyor, dünya deyince sadece kendisini, kendi hazlarını ve tutkularını biliyordu.Ama bir gün, bir insan çıktı karşısına ve her şey değişti. Bir sûfî miydi acaba onu değiştiren, yoksa Rahmân’ın bir lütfu muydu onu gerçeklerle tanıştıran?Bilmiyordu...Bildiği tek şey, artık bambaşka bir insan olduğuydu.Gönül denizine bir yol açılmıştı artık nihayet.Dur yoktu, durak yoktu...İbrahim Baz’ın kaleminden Sûfî, işte bu yolculuğun öyküsünü anlatıyor...
26.25 ₺ -
Bir Delinin Sınav Günlüğü
Günlerden pazar, konumuz delilik… - Yıllar sonra üniversite sınavına mı gireceksin? - Evet! - Yahu sen deli misin?… Sizce bu adam deli mi? Ne yapmaya çalışıyor? Bu yaştan sonra sınava gireceği yetmezmiş gibi bir de gitmiş dershaneye yazılmış... Bu kitap bir delinin gözünden gençleri gerçekten delirmenin eşiğine getiren sınav sistemimizi ironik, mizahi bir dille, farklı bir bakış açısıyla masaya yatırıyor. Karnınıza ağrılar girecek kadar komik, bir o kadar ironik keskin bir sınav eleştirisi!
22.20 ₺ -
Kahramanım Olur musun?
Romanımızın kahramanı, hayatında bir kırılma anı yaşar. O an, aynı zamanda kendini ve yaşadıklarını da sorgulamaya başladığı andır. Bir anda her şeyi geride bırakarak bir yolcu-luğa çıkmaya karar verir. Kahramanımızın olgunlaşma süre-cini ifade eden bu yolculuğa yön veren ise yıllar öncesinden gelen mektuplardır. Çıkılan içsel yolculuk, bu yolculukta kazanılan farkındalık, alışık olmadık bir kurgu ve etkileyici bir son! Klasik kurgu anlayışının dışında, gerçeği ve hayali sürekli sorgulama ihtiyacı hissettirecek bir roman...
5.48 ₺ -
Babamdan Sonra
Eserleri yıllara meydan okuyan yazar Ahmed Günbay Yıldız’dan hayata dair yepyeni bir roman; Babamdan Sonra... Genç Muhsin, babasının ısrarı ile hiç aklında olmayan biriyle evlendirilir. Hayatı boyunca bunu bir haksızlık olarak gören Muhsin, askere gider ve bu yüzden bir daha eve dönmez. Ardında bıraktığı eşi ve çocuğuna karşı bir vicdan yükünün altında içten içe ezilirken, ikinci evliliğini gerçekleştirir. Eşler arasında din farklılığı olan bu evlilikte bir oğlu olur… Hayat artık Muhsin için kambur üstüne kamburdur… Muhsin ne gidebilmiş ne kalabilmiş ne de bir yere ait olabilmiştir… O, bir öfke uğruna hayatını sil baştan yaşamaya çalışmış, geçmişini reddetmiş ve tam da bu yüzden “kaybolmuş bir adamdır”… Baba oğul ilişkisinin birey üzerindeki hayati etkisini, farklı kültürlerden gelen kişilerin yapacağı evliliklerde çıkabilecek çatışmaları, ebeveynin farklı inançları arasında kalan çocukların düşebileceği çıkmazları, ani kararların beklenmedik sonuçlarını, sadakat ve vefa duygularından yoksun bir hayatın insanı sürükleyebileceği çıkmazları ve bu çıkmazlardan çıkış yollarını Ahmed Günbay Yıldız’ın güçlü kurgusu ve akıcı anlatımıyla bu kitapta göreceksiniz…
236.80 ₺ -
Matarama Kan Doldu
Cenneti canlarıyla satın alanların hayatı... Her şeyden vazgeçenlerin, geçebilenlerin imanları sayesinde kazandığı zafer. Birkaç dakika sonra rahmet-i Rahman’a ulaşacakları umuduyla, abdest alıp Kur’ân okuyarak düşman üzerine yürüyenlerin inanmışlık destanı. Nice ana kuzularının canlarına, cananlarına, memleketlerine doyamadan ötelere kanatlanışının hikâyesi. Çanakkale’nin neden geçilemediğini, Çanakkale’deki ruhun ne olduğunu anlamak isteyenlere bu romanın söyleyeceği çok şey var... Çanakkale Savaşı onurlu bir var oluşun mücadelesi... Bu mücadeleyi bizzat yaşayanların anılarından, hikâyelerinden okumak ise duygusal bir yolculuk yaptırıyor insana. Geçmişini ve yüklendiği mirası hatırlatıyor. Gelecek nesillere daha anlamlı şeyler bırakmak isteyenler için okunması gereken bir kitap Matarama Kan Doldu. Çünkü içinde bin destan saklayan bir savaşın yaşanmış öykülerini aktarıyor.
30.00 ₺ -
Küller
Halide Nusret Zorlutuna’nın 19 yaşında kaleme aldığı ilk romanı ‘Küller ‘ naif bir aşk hikayesinin ailenin genç kuşak fertlerinden birine mektuplar aracılığıyla anlatılmasından oluşuyor. Büyük bir aşkın film tadındaki hikayesi olan ‘Küller’ sizi yer yer şaşırtacak, bir sevda hikayesinin ne demlerden geçtiğine tanıklık edeceksiniz. Kıskançlık duygusunun aşkla iç içe geçmesi romanı besleyen yegane durumlardan, pişmanlık ise tüm bunların sonucu... naif aşklara yelken açmak, masum aşkların zamanına doğru nostalji yapmak isteyenler için nadide bir roman‘Küller’.
6.85 ₺ -
Sırat Köprüsünde Heyecan
Kıldan ince çok inceyim, Günahla neşelenene,Kılıç gibi keskinceyim,İsyanla ömür sürene,,,,, İnsanların heyecanı yüzlerinden, bakışlarından, duruşlarından okunuyor. Ne olacak hâlimiz? Nasıl geçeceğiz, bu kıldan ince kılıçtan keskince köprüyü, diye benim üzerimden geçmeyi düşünüyorlar. Haksız da değiller hani. Üzerimden ayakları kaydığında, ağzını açıp beklemekte olan hararetli ateşin tam içine düşecekler. Ölüm kurtuluştur, bende yanmaya göre. Ben, sizin de tahmin ettiğiniz gibi Sırat Köprüsüyüm. Kimine göre kıldan ince kılıçtan keskinim. Daraltırım tüm benliğini, çekerim ateşin dehşet saçan gözlerine. Allah’a imansızlığı bir yaşam tarzı olarak benimseyenler, şimdi korku dolu bir bekleyişin içindeler. Hayatı haram-helal demeden genişletenlere daraldıkça daralmaktayım. Ve öyle dehşetli engelleyicilerim vardır ki, sizi nereden nasıl ateşe çekeceğini bilemezsiniz. Bazen demir bir çengel ansızın saldırır, Sırattaki ayaklarınızdan çekiverir. Bazen koca bir diken saplanır bedenlerinize. Bazen ateş topları isabet eder başlarınıza ve yuvarlayıverir cehennemin en dibine. Sırat Köprüsünde umut, Allah sevgisiyle Sıratı şimşek hızıyla geçmektir. Allah’ın affına mazhar olan gönül erleri, Sıratın üstünden geçerken cehennem seslenir: “Çabuk geçin nurunuz ateşimi söndürmekte.” Elinizdeki bu kitap; metafizik bir kurgu roman olarak alanında ilk telif kitap olma özelliğine sahip “Kabirde İlk Gece”nin devamı niteliğinde, Sırat Köprüsünden geçiş için tefekküre, nefsi tezkiyeye ve muhabbetullaha vesile olacak özelliktedir.
11.20 ₺ -
Düşte Kördüğüm
Rektörün ancak kendine yetecek kadar yayınları vardı. Fakat çevresinde bülbül gibi şakıyan, kalabalık “Sayın”ları vardı. Hepsi birden fark edilmese de üniversitenin kadrosu epeyce kalabalıktı. Uzağındakiler. Yakınındakiler. Göze girenler. Gözden düşenler. Katılanlar. Atılanlar. Satılanlar. O yıllarda üniversite gerçek hüviyetini yitirdiği için bunlar adeta anabilim dalları vazifesini görüyordu.
4.50 ₺ -
Hünkâr Yolu
Tarihin gördüğü en büyük yürüyüşten biriydi onlarınki. Orta Asya’dan başladı, Anadolu içlerine, hatta Ege kıyılarına kadar varıp dayandı. Bu yolculuk, ülkeler, beldeler arasında bir yürüyüş değildi yalnızca. Bilakis, hem sosyolojik, hem manevî düzlemde bir büyük dönüşümün ifadesiydi. Selçuklular, asırlar süren bu büyük yürüyüşleri esnasında, İslâm’ın diriltici nefesiyle bir ‘aşiret’ten ‘devlet’ ve ‘devlet’ten de ‘medeniyet’ çıkardılar. Onların Maveraünnehr’den Anadolu’ya uzanan yolculuğu, bu açıdan eserleri ve hatırası bugün bile taptaze duran İslâmî bir ‘medeniyet’e yolculuk niteliğindeydi aynı zamanda… Hünkâr Yolu, insanlık tarihinin en çarpıcı ‘yolculuk’larından birini, Selçukluların büyük yürüyüşünü anlatan, sürükleyici bir roman. Tarihî gerçeklere dayalı kurgusuyla da, ‘aşiret’ten ‘medeniyet’e bu büyük yürüyüşün dinamiklerini başarıyla ortaya koyuyor…
30.00 ₺ -
Sultan Bir Kanuni Romanı
Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, Anadolu’dan Rumeli’ye kara ve denizlerin yegâne hâkimi Kanuni Sultan Süleyman Han yedi cihana nam salmaya devam ediyor! Devir Muhteşem Süleyman devridir. Düşmanları bir korkudur sarar. Vehimi çıkar her köşe başından; yamandır, aman vermez. Pargalı ise her vezire benzemez, zekâsıyla savaşır da olmazları oldurur. Hürrem’in tek bir sözüyle kayıplara karışır kimi, kiminin hayatı huzur bulur. Ancak başta Cihan Padişahı vardır ki sefer eyler Bağdat’a, Estergon’a; şanıyla Viyana kapılarına ulaşır. Ne Şarlken tanır ne Ferdinand. Denizler ise Barbaros’tan sorulur. Preveze’den gelen kahramanlık haberleri Kutsal Roma ile Safeviler arasındaki ittifakı körüklerken acaba bu güç savaşında kim galebe çalacaktır? Tarihi romanların vazgeçilmez ismi Okay Tiryakioğlu, Kanuni üçlemesinin ikinci kitabı Sultan’da tarihin en ihtişamlı dönemini soluk soluğa bir anlatımla bugüne taşıyor.
185.00 ₺ -
Sürgün Sultan
“Hamidiye Camii’nin şerefesinde yavaşça dolanan bir müezzin salâ veriyordu. Süvari ve piyadeler cami avlusunda saf tutup Padişahı beklemeye başlamışlardı. Her hafta Padişahı görmek için İstanbul’un değişik yerlerinden gelen insanlar yine gelmişti ve oldukça kalabalıktılar. Namaz saatine yakın kalabalığın içinde fısıltılar dolaşmaya başladı: – Cuma selamlığı olmayacakmış. – Padişah gitmiş. – Vahdettin İngilizlere sığınmış. – Padişah yaban illere gitmiş. Ezan okundu, cemaat sessizce camiye girip namaza durdu. Cuma selamlığı için dışarıda bekleyen görevliler ne yapacaklarını bilmez bir vaziyette öylece kala kaldılar. Abdülmecid Han oğlu Sultan VI. Mehmet Vahdettin artık yoktu! Bulutlar son Osmanlı Padişahının kara bahtına gözyaşı döküyordu.”
7.50 ₺ -
Cydonıa
Beyrut’ta büyük bir sanat galerisinin güvenlik şefi Rafik… Güvenlik kameralarında yakaladığı bir görüntüyle kendisi ve yakın arkadaşları bir anda heyecan dolu bir maceranın ortasına düşüyorlar. Hayalet gerçek mi? Stian, genç bir kayakçı iken geçirdiği kaza ile tüm bedeni felç olan bir Norveçli… Yıllar sonra beklenmedik bir ses dostu oluyor. Stian dost sandığı bu kişinin, kendisini silah olarak savaş planlarında kullanacağını anlayacak mı? Sean, NASA'da çalışan, Mars yüzeyinde keşfedilen bir delikle başlayan dev proje Cydonia için seçilmiş iki astronottan biri… Mars’ta neler oluyor? Kara deliğin arkasındaki sırrı kim çözecek? İsrail’in üçüncü dünya savaşı için akıl almaz planlarının Mars ile ilgisi ne? Beyrutlu Rafik, Norveçli Stian ve Amerikalı Sean’ın yollarının kesiştiği Cydonia’da, soluk soluğa bir macera ve müthiş son…
14.00 ₺ -
Hüdai
İbretli Bir Hayatın Hikâyesi… Yaşlı bir derviş son nefesini vermek üzereymiş. Genç derviş, hayatın gerçeğini bilse bilse ancak o bilir, diyerek yanına gitmiş. “Derviş baba hayat neydi,” diye sormuş. Bunun üzerine yaşlı derviş gülümsemiş: “Bir an’dı oğul” demiş. “Sadece bir an’dı.” Genç derviş haklıydı; hayatın gerçeğini sadece “an”ı yaşayanlar bilir. Sorulacaksa onlara sorulmalı, yaşamak sanatı öğreniliyorsa onlardan öğrenilmeli. Allah dostlarının hayat hikâyeleri yazılmalı ve okunmalıdır. Çünkü onlar bize sadece sözleriyle değil, yaşayış biçimleriyle de rehberlik eder, örnek olurlar. Geçmişte yaşamış Allah dostlarının, evliyaların hayatı çağdaşları tarafından kayıt altına alınmış olmasaydı, yeni nesil onları tanımayacak, ibret dolu hayat hikâyelerinden haberdar olmayacaktı. Eli kalem tutanlar, kendi çağında yaşayan Allah dostlarının hayat hikâyelerini yazmakla, kayıt altına almakla bir anlamda sorumludur. Elinizdeki kitap, bu sorumluluk duygusu ile kaleme alınmış ibretli bir hayatın hikâyesidir
6.30 ₺ -
Lacivert Taşı
Lacivert Taşı; öyküsü her ne kadar 20. yüzyılın ilk yıllarında başlıyor gibi görünse de aslında özelde güneydoğu, genelde ise tüm Anadolu coğrafyasının melalini potasında eriten bir kitap. İpekyolu ticaretinin son temsilcilerinden, güneydoğulu çerçi bir ailenin hikâyesi bu. Koca bir imparatorluktan arta kalan bir avuç toprakta, Arap ya da Ermeni, Türk ya da Kürt olmayı önemsemeden insan olmayı, insan kalmayı başarabilmiş bir azınlığın hikâyesi. Bir zamanların bilimle, sanatla ama illa ki incelikle yoğrulmuş bitek topraklarının nasıl çoraklaştığının hikâyesi. Kardeşlik coğrafyasındaki düşmanlığın hikâyesi. Yüz yıl önce kaybettiğimiz günden beri döne döne arayıp da bir türlü bulamadığımız "lacivert taşı"nın hikâyesi... Yollara baktım; gece fenerlerinde aradım, akıp giden sularda, uçuşan yapraklarda aradım. Saadet ve acı her yerdeydi, hem iç içe... Dalgalı, damarlı bir taş gibi. Mavisi, firuzesi, grisi, laciverdi iç içe... Can çekişen bir kertenkelede, ağlara takılmış bir kelebekte... Sordum, çağırdım. Şunu anladım ki, oğlum Tutku'nun dediği gibi, "Her şey ve evren bir bütündür!"
29.20 ₺ -
Ey Ateş Serin Ol Peygamberler Atası İbrahim
Odunlar dağ gibi yığıldıktan sonra her tarafından ateşe verildi, kızgın alevler göklere yükseldi. Büyük ateşte her taraf kavruluyordu. Bu cehennemî görünümün üzerinden kuşlar geçemiyor, çevresine kimse yaklaşamıyordu. Şimdi insanlar, kendilerine zarar vermeden İbrahim’i ateşe nasıl atacaklarını tartışıyorlardı. Sonunda onu mancınıkla atmaya karar verdiler… İbrahim mancınığa konup ateşin ortasına fırlatıldı. Kalabalıktan sevinç çığlıkları yükseldi. O tezahüratın arasında İtmali, Azer, Sâre ve Lut’un acı dolu feryatları duyulmadı bile. Saatler geçti. Alevler hâlâ dansediyordu. Sonra yavaş yavaş ateş sönmeye yüz tuttu. Birisi yaklaşıp baktı ve dehşet içinde bağırdı: – İbrahim ateşin içinde, hâlâ yaşıyor! Hâlâ yaşıyor! Adamın bağrışması, samanlara sıçrayan ateşin yayılması gibi, kalabalıklar arasında hızla yayıldı. Herkes birbirine haberi ulaştırıyordu. Nihayet olan biten Nemrut’un kulağına gitti. Sâre sevinçle Lut’u bağrına bastı. Lut mutluluktan titriyordu: – Bu bir mucize. İbrahim’in rabbinin mucizesi!
187.50 ₺ -
Siyah İnci Bilal-i Habeşi
Rasûlullah’ın vefatı Bilâl’in ruhunda derin yaralar açmıştı. Baktığı her yer, dağ taş O’nu hatırlatıyordu. Artık kendinde Medine’de kalacak gücü bulamıyordu. Hz. Ebu Bekir’in bütün ısrarlarına rağmen oradan ayrılıp Şam’a gitti. İki yıl sonra gördüğü bir rüya Bilâl’i yine Medine’ye sevkedecekti. Rasûlullah ona uyku âleminde “Beni ziyaret etmeyecek misin?” demişti. Uyanır uyanmaz yola çıkmaya hazırlandı. Medine’de Ravza-i mutahharanın yanında Hz. Peygamber ile geçirdiği günleri düşünerek gözyaşları akıtıyordu. Kendisini Hz. Hasan ile Hüseyin gördü. Hâtıraları daha bir tazelendi. Fecir vakti ondan ezan okumasını rica ettiler. Medine’de Rasûlullah’tan sonra hiç ezan okumamıştı. Rasûlullah’ın “Kalk Bilâl, ezan oku” emrini almaya öylesine alışmıştı ki, ondan sonra ezan okumaya yüreği dayanamıyordu. Son olarak Medine’de ezan okumaya karar verdi. Sabah ezanı için Mescid’in damına çıktı. Etrafa bakındı. Gördükleri ,yine o günleri bütün canlılığıyla gözünün önüne getirdi. Onun tekbirlerini duyan Medineliler yerlerinden fırlamış, ezanı dinlemeye başlamışlardı. Dağ taş âdeta Rasûlullah’ın hasretiyle tutuşmuştu. Birinci şehadetten sonra, insanlar kadın erkek, genç ihtiyar, “Rasûlullah mı geldi?” diyerek hasretle sokaklara dökülmüşlerdi.
105.00 ₺ -
Yalnız Sahabi Ebu Zer
Ebû Zer evlenmiş ve mescidden ayrılarak kendi evine yerleşmişti. Evine gelip gidenler evde hiçbir şey göremeyince eşyaların nerede olduğunu soruyordu. – Eşyalarımızın güzel olanlarını gönderdiğimiz bir evimiz var, diye cevaplıyordu Ebû Zer. – Neden hemen o eve taşınmıyorsun öyleyse? – Çünkü evin sahibi bizi dâvet etmiyor. Ebû Zer adama bakıyor ve devam ediyordu. – Eğer benim bildiklerimi bilseydiniz, hanımlarınıza kulak verip evlerinizi eşya ile doldurmazdınız. Allah’tan hep beni meyvesinden istifade edilen bir ağaç olarak yaratmasını istedim. – Böyle olması senin dünyadan nasibini almana mâni mi? – Rasûlullah demiştir ki: “Ebediyyet yurduna inanan ama aldatıcı dünya için çalışıp çabalayan birine ne kadar şaşarım!” … – Ya Rasûlallah, yolda yalnız başına yürüyen bir adam var! Müslümanlardan biri gördü Ebû Zer’i. – Ebû Zer olmalı, dedi Rasûlullah. Yolcu kampa yaklaşıyordu. Gerçekten de Ebû Zer idi gelen. Rasûlullah: – Allah Ebû Zer’e merhamet etsin. Yalnız yürür, yalnız ölür ve yalnız haşr edilir, buyurdu.
105.00 ₺ -
Mısırlı Hacer
İbrahim, susuz ve ıssız bir çölde onu ve oğlunu bıraktığı gün, Hâcer’in söyledikleri kulaklarında çınladı: – Bunu sana Allah mı emretti, diye sordu. İbrahim: – Evet, dedi. Hâcer'in kalbi müsterih oldu. Eğer Allah, İbrahim'e Hâcer'i ve oğlunu bu vâdiye getirmesini emrettiyse onun ve oğlunun üstündeki nimetini tamamlamak istiyordur. Bunu duyunca güven içerisinde: – Öyleyse bizi ihmal etmeyecektir, dedi. Hâcer'in korkusu gitmişti. Başı dik olarak kulübeye döndü. Ne gözyaşı akıttı ne de korkudan tir tir titredi. Etrafını çevreleyen dağlar, yüksek ve ürperticiydi. İnsanda yabancılık hissi uyandırıyordu. Ancak Hâcer'in kalbine güven ve esenlik hisleri doğmuştu. Ey İsmail’in annesi, senin imanın dünyadaki tüm insanlara dağıtılsaydı, hepsine yeterdi!
165.00 ₺ -
İbrahim Milleti - İsmailoğulları
Bu roman, Hz. İbrahim’in Kâbe’nin temellerini atmasıyla başlayıp Hz. Peygamber’in onuncu dedesi Adnan’ın dönemine kadar olan süreyi (M.Ö. 1700 - 500) kapsayıp sunmaktadır. Muhtemelen bu özelliğiyle, alanında tek olma mazhariyeti vardır. Bölgede yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkan eser ve malzemelerde İsmailoğullarıyla ilgili bazı bilgileri ulaşılmıfltır. Elde edilen çivi yazılı levhalarda, İsmail diye sâdık bir peygamberin yaşadığı ve on iki oğlunun da bir kabilenin lideri oldukları yazmaktadır. Çalıflmalardan anlaşıldığı kadarıyla İsmailoğulları, Babil-Asur ve Mısır üçgeninde yaşamış, bölgede önemli bir rol oynamış ve Asur krallığına karşı sürekli başkaldıran, Asur düşmanlarına her zaman destek veren bir millet olmuştur. Asurlular İsmailoğulları ile aralarındaki savaşları, anlaşmazlıkları kayıt altına almışlardır. Romanımız, İsmailoğulları ekseninde onların sosyal, siyasî, ticarî ve askerî ilişkilerde bulundukları İsrailoğulları, Asurlular, Babilliler, Mısırlılar ve bölgenin irili ufaklı topluluklarını konu edinmektedir. Bunu yaparken, bazıları için soğuk ve sıkıcı gelen tarih anlatıcılığından tamamen uzak, geniş bir zaman aralığında, insanların gündelik hayatları, diyaloglarına kadar inerek bize yakın bir şâhitlik sunmaktadır.
225.00 ₺ -
Rahmetin Gelişi – Hz. Peygamber’in doğumu
Âmine’yi uyku bastı. Uykusunda, bebeğin adını “Muhammed” koymasını söyleyen bir ses işitti. Uyandığında, o adı sanki yüreğine nakşedilmiş gibi hissetti. Bu işe çok şaşırdı. Çünkü Abdullah’ın ataları arasında Muhammed ismi yoktu. Bu, daha önce ne Zühreoğullarında ne de Abdümenâfoğullarında bilinen bir isimdi. Hatta bütün bir Mekke’de dahi duyulmamıştı. Bebek Âmine’den kopup geldi. Şifa onu elleriyle karşıladı. Abdullah’ın Habeşli cariyesi de onu yıkamasına ve kurulanıp sarılmasına yardım etti. ikisinin de kalpleri nur ve rahmete boğulmuştu. Derin bir sevgiyle uzun uzun bebeğe baktılar. Sessiz ve sâkindi. Ağlamalarıyla dünyayı ayağa kaldırmamıştı. Aksine o küçücük yüzünde gönülleri cezbeden ve iç ferahlatan bir nur parlıyordu. Bebek götürülüp Âmine’nin yanına kondu. Âmine, yüreği kıpır kıpır, şefkat ve heyecanla oğluna baktı. O an bütün varlığın nurla aydınlandığını hissetti. Sevgi duyguları coştu. Bebeği dikkatlice alıp yüreğine bastı. Ona doğru eğilerek yanağına bir öpücük kondurdu. Sanki bütün dünyayı öpmüş, bütün dünyayı kolları arasına almış gibi hissetti. Göz pınarlarından ince yaşlar süzüldü
187.50 ₺ -
Faraklit'i Beklerken –Kureyş
Meryem oğlu İsa geldi; Faraklit’i müjdeledi. Zerdüşt de takipçilerine, “kızıl devenin sahibi Arap ülkelerinden çıkıp gelinceye kadar” kendisinin öğretilerinden ayrılmamalarını tavsiye etmişti. İşte Faraklit, Paraklit veya Ahmed ismiyle müjdelenen o Peygamber, Evrensel Elçi Hz. Muhammed’di. İnsanlık, önceki peygamberlerin müjdelediği o evrensel rasûlün çıkışını bekliyordu. Hz. İsa onunla ilgili: “Ben gitmezsem, sizinle sonsuza dek birlikte olacak Faraklit size gelmez” demişti. Peki, Romalısı, İranlısı, Mısırlısı ve Arabıyla, kısaca o günkü insanlar Faraklit’i beklerken nasıl bir dünyada yaşıyordu? Sevinç ve kederleri, zorlukları ve umutlarıyla o dönemin hayatından kesitler sunan romanımız geniş bakış açısıyla bizleri bir ülkeden ve medeniyetten bir diğerine koşturacaktır.
187.50 ₺ -
O Bir Yetimdi –Hz. Peygamber’in Çocukluğu ve Gençliği
Annesinin yüzünün sararması, solgun bakışları, gözlerindeki parlaklığın gitmesi, nefeslerindeki tutukluk onu korkutuyor, merhamet ve şefkati, hüzün ve kederi aynı anda yaşıyordu. Annesinin göğüs kafesinde ruhunun çırpındığını görünce Muhammed’in yüreği parçalanıyordu. Âdeta güçlü bir el onu lime lime ediyordu. Gördükleri karşısında korkusu daha da arttı ve eğilerek annesine seslendi. Fakat annesi cevap vermedi. Son nefeslerini veriyordu. Başına gelecek felaketi anladığı an yüreğini dağlayan acıyı, içini saran yetimlik ateşini hissetmeye başlayan Muhammed hıçkırıklara boğuldu. Yine de annesine son demlerinde acı yaşatmamak için gözyaşlarına hâkim olmaya çalıştı. Âmine ruhunu teslim etti. Muhammed ve cariyesi Habeşli Bereket, annesi Âmine’nin vefatından sonra babası Abdullah’ın evinden büyük eve, dedesi Abdulmuttalib’in evine taşındı. Abdulmuttalib’in ölümünden sonra da bu yetimin himayesi amcası Ebû Talib’e geçti. … Yazar, “O, seni bir yetim iken seçip barındırmadı mı” âyetiyle vurgu yapılan Hz. Peygamber’in çocukluğu ve gençliğini bütün hissiyatı, metaneti ve sabrıyla roman örgüsü içinde vermeye çalışmaktadır.
187.50 ₺ -
Anayurt Mekke Adnaniler
İbrahim ve İsmail’in, tevhidin kalesi olarak temellerini attığı Kâbe kutsallığını korumaya devam ediyordu. İnsanlar sabah işlerine giderken ve akşam evlerine dönmeden önce onu tavaf ediyorlardı. Ticaret amacıyla veya göç gibi sebeplerle yeryüzünde dolaşmaya başlayınca, uğur getirmesi için yanlarına Kâbe’den bir taş alırlardı. Uzaklaşıp, Kâbe hasreti kendini hissettirince, Beytullah’tan aldıkları taşı çıkartıp ortaya koyarlar ve Kâbe’yi tavaf ettikleri gibi etrafında dönerlerdi. Zaman geçtikçe kalpler katılaştı. Nihayet ataları İbrahim, İsmail, İshak ve Yakub’un ibadet ettiği şeyi unutup, taşların bizzat kendisine ibadet edildiğini zannettiler. Ülkeleri dolaşırken, Mısır’ın sanat şaheseri heykellerini, Babil’deki İştar, Sîn ve Merduk putlarını gördüklerinde bu taşları, Mısır, Suriye ve Mezapotamya’dan getirdikleri heykellerle değiştirdiler ve bunlarla ilgili birtakım efsâneler uydurdular. Onların, Allah’a yaklaştıracağı ve şefaatlerinin umulacağı zannına kapıldılar. … Nadr, Adnan’ın soyundan olan gençlerin Kâbe’den ayrılarak, değişik ülkelere göçlerinden Mekke’nin ticaretinin etkilendiğini fark etti. Onları yeniden Mekke’ye döndürmeye ve Harem’de toplamaya çalıştı. Böylece şehirlerin anasını, anayurdu eski günlerine döndürerek gençleriyle buluşturacak ve onu hak ettiği yere getirecekti. … Yazar, bizleri dönemin kahramanları çevresinde birer tiyatro sahnesi sunumuyla senaryosuna dahil etmektedir. İskender-Darâ, Sezar-Kleopatra, Yahudi kralı Herod-Yahya Peygamber, Arap Nabat krallığı-Adnânîlerin Mekke yönetimi…
195.00 ₺ -
Azade 10 Numaradaki Sır
Birden “Bu, böyle olmak zorunda değil.” dedim kendi kendime. Hayatının baharında bir öğretmenin, Elvan’ın intiharı, genç gazeteci Azade’nin dikkatini çeker. Eldeki kanıtlar olayın “sıradan”lığına işaret ederken ve polis dosyayı rafa kaldırmışken Azade, hiçbir intiharın sıradan olamayacağı gerçeğinden hareketle olayın peşine düşer. “Araştırdıkça kafam karışıyordu, işin içinden çıkamıyordum… Elvan beni şaşırtmıştı. Tüm tanıdıklarıyla konuştum, odasını, eşyalarını inceledim. Kimse onun intihara eğilimli olduğuna inanmıyordu. Derken, ona ait defterlerden birindeki şu not dikkatimi çekti: İncisini Yitirmiş İstiridye...” Çıkar ilişkilerinin ve ihtirasların darmaduman ettiği bir toplumda inancın, cesaretin, adaletin, yardımseverliğin ve zekânın üstünlüğüne inanan bizden biri: Azade!
6.51 ₺ -
Beyaz Minare
Şehadet sevdalısı bir gencin Çeçenistan dağlarından Suriye cihadına doğru seyreden iman yüklü serüvenini Beyaz Minare’de bambaşka bir üslupla okuyacaksınız. İmanın aksiyon sahası ve “İslam’ın zirvesi” olmakla nitelendirilmiş cihadın tatlı çehresini burada soluklayacak ve İsa aleyhisselam’ın kıyamete yakın nüzul edeceği o Beyaz Minare’yi “Beyaz Minare” ile unutamayacaksınız…
75.00 ₺