-
Sosyolojik Basiret
Benim eleştirilerim genelde doğrudan şahıslara, markalara, ideolojilere yönelik olmuyor. Meseleyi kişiselleştirmemeye ciddi bir özen gösteriyorum. Benim de içinde yaşadığım, bir parçası olduğum toplumsal vasata, onun içindeki bazı tipolojilere odaklamaya çalışıyorum eleştirilerimi. Elbette üslup da çok önemli benim için. “Le style c’est l’homme même.” Yani üslup ayniyle insandır. Buffon’un bu sözünü çok severim. Kurduğunuz cümlenin hakikat içeriği, ötekine nüfuz kapasitesi asla üslubunuzdan bağımsız değildir. Bence işler böyle olduğunda eleştiri yapıcı, inşa edici, taş üstüne taş koyan bir role sahip olabiliyor. Bence Türkiye’nin en önemli eksikliklerinden biri de polemik ve eleştirinin genelde böyle bir işleve sahip olmamaları. Besim F. Dellaloğlu, Sosyolojik Basiret: Duvar ve Perspektif Yazıları’nda bir sosyolog olarak üzerinde çok durulan, tartışılan ve çözülemeyen kavramlar etrafında bir Türkiye panoraması çiziyor. Dellaloğlu bu yazılarında, faşizm, toplum, ideoloji, muhafazakârlık, burjuvazi, futbol, kültür, maarif, kamu, oryantalizm, akademisyenlik, kanon, gelenek, edebiyat, aydın, entelektüel, okuryazarlık, ahlak gibi meselelere gündelik hayatı ve siyaseti dahil ederek Türkiye merkezli, olgunlaştırılmış, terbiye edilmiş tespitler ve “okumalar” sunuyor. Dellaloğlu, Sosyolojik Basiret: Duvar ve Perspektif Yazıları’yla “okuryazar”ların zihin masasında yer bulması elzem yol haritalarına bir yenisini ekliyor.
166.50 ₺ -
-
İslam Nazarında Akıl Ve Felsefe
İlâhiyat Fakültelerinin müfredâtında bulunup bulunmamasıyla ilgili tartışmaların da yaşandığı günümüzde, "akıl ve felsefe”ye dâir İslâmî bakış açısının ne olması gerektiğiyle ilgili, çevremizden ve talebelerimizden çeşitli suallere de muhâtap olmaktayız. Bu vaziyet karşısında, pek çok vesîleyle dile getirmeye çalıştığımız bâzı hakîkatleri, mütevâzı bir kitapçıkla da olsa, derli toplu olarak, siz okuyucularımıza takdim etmeyi lüzumlu gördük.
50.00 ₺ -
Yaşadığım Avrupa Batı Batıcıdır
Bu kitapta amacımız, Batılıların eksiğini ve noksanını ortaya koymanın zevkini çıkarmak değildir. İnsanın yapısına ters düşen durumları göstererek, hem onların, hem de bizim birlikte insanca yaşamamıza bir nebzecik faydalı olmaktır maksadımız... Batı'da insanlıktan yana, ahlâktan yana, sevgiden, şefkatten yana pek bir şey kalmadığını görmemiz gerekiyor. Ta ki, bunları biz özümseyelim önce, sonra da onlara sunalım.
78.00 ₺ -
İslam Sosyolojisi 1
Bu kitap, özel sosyoloji bağlamında ele alınmaya çalışılan bir girişimdir. Bu girişimdeki amacımız bir bilim dalını dinî. etnik bir kalıp içerisinde değerlendirmeye mahkûm etmek değil. Batı'daki örneklerinde olduğu gibi Müslüman toplumların kendisinden, onları kendi yapan özelliklerinden hareket edip bu özelliklere göre şekillenen toplumsal gerçekliğin, toplum biliminin nasıl yapılabileceği konusunda çabamızı ilgilenenlerle paylaşmaktır. Başarmaya çalıştığımız şey: genel olarak sosyoloji adına bu zamana kadar söylenip yapılanların Müslüman toplumlar açısından nasıl uygulanabileceği, nelerin yapılabileceği düzeyindedir. Ve, ayağa kalkıp var olduğumuzu, ayakta durduğumuzu göstermeye yöneliktir.
42.25 ₺ -
İslam Medeniyetinde Eğitim Felsefesi
Günümüzde İslam Eğitim Felsefesi adı altında kalem oynatanlar ve düşünce serdedenler, İslam dünyasında felsefe ile ilgilenenlerin büyük çoğunluğunun yaptığı gibi genelde Batı felsefesini temel alarak İslam Eğitim Felsefesini yapılandırmaya ve izah etmeye çalışmaktadırlar. Hâlbuki çok iyi biliyoruz ki İslam dünyasında felsefî çalışmalar, ancak Halife Mansur döneminden itibaren yapılan tercümelerden sonra başladığını söyleyebiliriz. O halde şu soruyu sormanın zamanı gelmiştir: Resulullah döneminden itibaren Mansur zamanına gelinceye kadar yaklaşık bir asrı aşkın bir süreçte, İslam eğitiminin bir felsefesi ya da diğer bir ifade ile İslam eğitimini besleyen bir düşünce yok muydu? Ya da başka bir ifadeyle bu zaman zarfında eğitim anlayışı, tesadüfi bir şekilde mi işliyordu? Hiç kimse, İslam âleminin bu döneme gelinceye kadar eğitimini kör ebe oynayarak oluşturduğunu iddia edemez. Resulullah döneminden itibaren İslam eğitimini şekillendiren ciddi ve de sınırları çizilmiş bir anlayış ve düşünce mevcuttu. Kaldı ki, felsefî eserlerin tercüme edildiği döneme gelinceye kadar, zaten İslam eğitiminin temel anlayışı şekillenmiş ve temel eğitim kurumları oluşmuş durumdaydı. Bu dönemde oluşan eğitim anlayışı, zamanla değişik şekil ve tarzlarda uygulansa ve ortaya konulsa bile, Kur'an'dan beslenmeye ve Resulullah (s.a.v.) döneminde atılmış temellerden sapmamaya çalışmıştır. İslam eğitimini şekillendiren kendine has düşünce yapısı ve felsefesi vardır. Bu anlayışın en köklü ve sağlam kaynağını Kur'an-ı Kerim ile Resulullah'ın (s.a.v.) sünneti oluşturmaktadır. Bu İlahî ve Nebevî kaynağın beslediği ve yönlendirdiği eğitim anlayışı, aslî yapısından çok şey kaybetmeden asırlar boyu sürüp gelmiştir. Burada ortaya koymak istediğimiz şey, İslam'ın ruh ikliminden beslenen eğitim düşüncesini ortaya koymaya çalışmaktır.
61.75 ₺ -
İslam Düşüncesinde Kelam İslam İnanç Felsefesi
Peygamberimize atfedilen ve sözünü ettiğimiz formüle temel teşkil ettiği açık olan bir hadis-i şerifte, İslâm'daki iman konuları belirlenmiş ve tarifi de şu şekilde yapılmıştır: İman, Allah'tan başka ilah olmadığına, Allah'ın meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna (kadere) inanmaktır. Resulullah(s.a.v.)'ın hadisinde zikri geçen bu hususlar, Kelâm ilminin temel konularıdır. O bakımdan biz de çalışmamızı, zikredilen bu konuları içine alacak şekilde planladık. Aynı planın birinci bölümünde, Kelâm ilminin doğuşu ve geçirdiği safhalar üzerinde durduk. Bu tarihsel gelişim süreci içinde oluşan önemli Kelâm ekolleri ile onların meşhur temsilcilerini de bu bölümde kısaca tanıtmaya çalıştık. İkinci bölümde ise bilgi problemine değindik. Ardından da iman, ilâhiyat, varlık ve nübüvvet konularını ele aldık. Daha sonrasında ise ahiret ve ahvaline ait sem'î ve naklî meseleleri, ayrıca Kelâm literatüründe ef'al-i ibad diye geçen insan ve fiilleri bahsini, en sonunda da büyük günah anlamındaki kebire problemini işledik.
182.00 ₺ -
Din Sosyolojisi Ali Akdoğan
Sosyoloji biliminin alanı toplum, konusu toplumda yaşanan olaylar, amacı ise toplumun genel yapısı, işleyişi ve gidişatı üzerine tespit, tahlil ve yorumlarda bulunmaktır. Bu tespit, tahlil ve yorumlar söz konusu toplumun geçmişi, mevcut hali ve geleceğine dair önemli veriler sağlar. Din ise bir insan ve toplum gerçeğidir. Tarih boyunca hemen her insan ve toplumun bir şekilde dinle ilişkisi olduğu yadsınamaz bir gerçekliktir. Bu ilişki çok farklı şekillerde olmakla beraber, bir olgu olarak daima varlığını sürdürmüştür. Aslında işin özü, insanın fıtri olarak inanmaya, bağlanmaya ve yardım almaya muhtaç bir varlık oluşunda yatmaktadır. Bu bağlamda Din Sosyolojisi, hem dini öğretileri hem de topluma dair bilgileri asgari düzeyde vermeyi hedefleyen bir alandır. Bu, aynı zamanda dinle toplumun buluştuğu ortak bir zemini ifade etmektedir. Bir başka ifadeyle teorik dini bilgilerin sosyal hayatla nasıl buluştuğunun tespit, tahlil ve analizini kendisine konu edinen bilimsel bir alandır. Bu çalışmada, din tanımları, din sosyolojisinin konusu, metodu, tarihçesi, sosyal ilişkiler ve ahlaki değerler, sosyal kurumlar ve din, dini gruplar ve cemaatler, yeni dini hareketler, sosyal değişme ve din, gelenek, modernlik ve din, post-modernizm ve din, küreselleşme ve din başlıklarından hareketle bir disiplin olarak sosyoloji ve onun alt bölümlerinden olan din sosyolojisi alanı incelenerek okuyucunun bilgisine sunulmuştur.
195.00 ₺ -
Alevi Sünni Farklılaşması Türkiyede Tetiklenen Fay Hattı
Günümüzde, çok farklı iç ve dış etkenlerin tesiriyle yok edilmeye maruz bırakılan, toplumumuzdaki kenetleyici ve bütünleyici unsurların zayıflaması; uluslararası etkenlerin devreye girmesi, postmodern söyleme bağlı dinî kimlik arayışları gibi sebeplerle, toplumumuzda dine dayalı ayrışmanın fay hatlarını tetikler oldu. Bu yanlış anlayışların önlenmesine katkı olması bakımından faydalı olacağını umduğumuz bu çalışma, daha önce yapmış olduğumuz ?Alevîlik ve Sünnîliğin Sosyolojik Boyutları konulu çalışmanın teorik kısmından üretilmiştir. Adı geçen çalışmanın teorik kısmı sosyal ve dini farklılaşma açısından değerlendirilmiş, mevcut farklılaşmanın parçalanmaya dönüşmemesi açısından farklılaşma içinde bir arada yaşamanın dinî ve sosyolojik temelleri, akademik düzeyde okuyucuların istifadesine sunulmuştur.
35.75 ₺ -
Mukayeseli Dinler Tarihi
Çağımız insanının açmazı ve çıkmazı, madde planında ekonomi ise, mana planında inanç problemidir. Bu problem, toplumların ve fertlerin “kimliği” ile ilgilidir. İnsan eliyle kurulmuş ve tarihe mal olmuş inanç sistemleri insanlara arzulanan kimliği vermekten uzaktır. Bilgi ve iletişim çağına girmiş olan günümüz insanının, maddeye dayalı refah vaadleri ve astroloji tandanslı yollarda avutulabileceği zannedilmemelidir. Zira, kimlik Probleminin halli için gerekli olan ana unsurun temelinde, insanın yaratılışındaki ilahi felsefe yatmaktadır. Bu felsefe ise yaratan’ı tanımak ve o’na kul olmaktan ibarettir. Kimlik sorununun, zaman ve mekan boyutlarının ötesine uzanan problemlerinin çözümü de yine bu felsefenin özünde bulunmaktadır. İşte her inanç ve görüşteki okuyucuya takdim edilen elinizdeki nu mukayeseli dinler tarihi kitabı, insanoğlunun çağlar boyunca doğru-yanlış sahip olduğu tüm inanç ve dinleri, bu ilim dalının metoduyla inceleyerek, o’na çıkmazdan kurtuluşun aydınlık yolunu göstermek ve içinde bulunduğu açmazın gerçek anahtarlarını sunmak gayesiyle hazırlanmıştır.
251.25 ₺ -
Örnek Çeviri Metinlerle Mantık İlmine Giriş
insanın değişmez doğasını oluşturan ‘bilmek’ ne demektir? Bu sorunun yanıtı, insanın bizzat ‘bilmesini’ düşünme konusu yaparak çözümlemekle mümkündür. İlkçağlardan bu yana birçok düşünür bu soru ile ilgilenmiş, bilmenin düşünmeye konu yapılması sonucu insanın nasıl bildiğini inceleyen, mantık adını verdiğimiz bir düşünme bilimi, bir sayma ve ölçme bilimi ortaya çıkmıştır. Böylece bilgeler, bilmenin yöntemini ortaya çıkarınca kendisine, doğaya ve tüm varlığa ilişkin bilgisini yeniden gözden geçirmeye başlamıştır. İslam Felsefesi ve özellikle de Mantık alanlarındaki araştırmalarıyla tanınan değerli yazar Prof. Dr. Ali Durusoy bu eseriyle ilk dönemdeki başlıca Müslüman filozofların mantıkla ilgili görüşleri üzerindeki kapsamlı bir araştırma sunuyor. Esas alınan filozofların görüşlerini içeren ve pek çok farklı kaynaktan derlenmiş metinler yazarın kurguladığı bütüncül çerçevede yerli yerine oturuyor…
194.30 ₺ -
Hayatımızdaki Yahudi ve Hıristiyan Adetler
Benimsediğimiz örf, adet ve birçok gelenek 'aslında' nereye ait? Bu konuda İslam neler söylüyor? İslam’da kurşun dökme, ağaçlara ve türbelere bez bağlama, tütsü yakma, tahtaya üç kere vurmanın yeri var mıdır? Takke ve sarık Yahudilikten mi gelmiştir? Yahudilerin "kaka" oyunu nedir? Fatıma ananın elini nazarlık olarak kullanmak İslam’la ne kadar bağdaşır? Reiki, yoga, meditasyon ve reenkarnasyona İslam’ın bakışı nedir? İslam, uğur ya da uğursuzluk diye bir kavramı kabul eder mi? İslam, kadınların ve bekâr kızların rızası dışında istemediği birisiyle evlendirilmesini men eder. Muta nikâhı cahiliye devri adetidir. Peygamberimiz (s.a.v.) eşlerine ayaklarını yıkatmamıştır. Zaruret halinde İslam kadının boşanmasını kabul eder. İslam’da Noel, yılbaşı kutlaması yoktur. İslam nazarı kabul eder ama nazarlıkları etmez. Peygamberimiz (s.a.v.), “İslam'da taşeüm (uğursuz sayma) yoktur, tefeül (iyiye yorma) vardır.” der. Ama... Yahudi, Hıristiyan ve Mecusilerden gelen cahiliye âdetleri, İslamî kurallar doğru bir şekilde bilinmediği için hayatımızın içindedir. Bu kitapta, benimsediğimiz örf, âdet ve birçok geleneğin aslında nereye ait olduğu, bu konuda İslam'ın neler söylediği kaynakları ile Kur’an ve hadisler üzerinden aktarılmaktadır.
21.44 ₺ -
Antik Felsefe Tarihi
Uzun yüzyıllar neredeyse ilgisiz kaldığımız Batı felsefesiyle Tanzimat sonrası yıllarda yeniden ilgilenmeye başlamamız şaşırtıcı değildi. Yüzünü Batı’ya dönen siyasetten sonra düşüncenin yüzü de Batı’ya dönecekti. Batı düşüncesi içinde ilk akla gelen de antik felsefe, daha doğru ifadeyle antik filozoflar olmuş, bu filozoflara ait hayat hikâyeleri ve metinler yavaş yavaş matbuat dünyasında görünmeye başlamıştır. Yirminci yüzyıl içinde Türkiye’de Batı felsefesine olan ilgi kuşkusuz ki çok önemli mesafeler almış olmakla birlikte antik felsefeye dair eserler telif veya tercüme yoluyla yazılmaya ve yayımlanmaya devam etmiştir. Batı dünyasında da bu ilgi eksilmemiştir. Bir anlamda iki bin yılı aşkın zaman boyunca ortaya çıkan müteakip filozoflar ve felsefeler antik felsefeyi yaşlandıramamıştır. Türkiye’de örneğin Walther Kranz’ın, Antony Kenny’nin, Julia Annas’ın Wilhelm Capelle’in ve temel eser olan Diogenes Laertios’un bu konudaki eserleri tercüme edildiği gibi birçok da telif yapılmıştır. Bu kitabın özellik ve önceliği Türkiye’deki bu tür yayınların ilki olmasıdır. 1854 yılında Fransızcadan tercüme edilerek basılan bu eser François Fénelon'a ait Abrégé de La Vie des Plus İllustres Philosophes de L'Antiquité kitabının Evvel Zaman İçinde A‘zamü'ş-şan Olan Filozofların İmrar Etmiş Oldukları Ömürlerinin İcmalidir adıyla yapılan tercümesidir. Mütercim, Krikor Kumaryan adlı, Ermeni olduğu anlaşılan ama hakkında elimizde bir bilgi bulunmayan bir Osmanlı vatandaşıdır. Günümüze kadar Münif Paşa’nın Muhaverat-ı Hikemiye’si antik felsefeyle ilgili yapılan ilk çağdaş tercüme kabul edilirken, aksine, Krikor Kumaryan’ın bu tercümesinin bu konudaki ilk ve son derece kapsamlı çalışma olduğu anlaşılmaktadır. Krikor Kumaryan’ın tercümesi Türkçede mevcut antik filozoflarla ilgili diğer kitaplardan kıdem bakımından sahip olduğu önceliğin yanında tercüme dili bakımından da kendine özgü bir yere sahiptir. Kumaryan’ın Türkçesi o devre mensup bir Ermeni’nin Türkçesidir. Bu yönüyle yazı dilimizdeki sınırlı sayıda örnekten biri olan eserin dilini düzelterek aktarmayı uygun görmeyerek olduğu haliyle bırakmayı tercih ettik. Kitap basılırken, Ali Paşa’nın tavsiyesiyle, sayfalar Fransızca ve Türkçe olarak karşılıklı basılmıştır. Ancak biz yine özgün baskıdaki eski yazı ve yeni yazı sayfaları karşılıklı basmakla birlikte bu defa Fransızca metni haliyle ihmal ettik. Özgün baskıda Türkçe metinde paragraf uygulaması ve noktalama işaretleri kullanılmadığı halde (o yıllara ait bir özelliktir bu) yeni metinde paragraflar ve noktalama işaretleri Fransızca metinde uygulanan şekliyle gerçekleştirilmiştir.
336.00 ₺ -
Allahı İnkar Mümkün müdür
Allah'ı İnkâr Mümkün müdür? Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi bütün eserleri serimizin yedinci kitabı olarak Büyüyenay Kitaplığına katılıyor. Eser, “Tarih-i İslâm'ın Birinci Zeyli: Allah'ı İnkâr Mümkün müdür? yahut Huzur-ı Fende Mesâlik-i Küfür [Felsefe-i Mâ Fevka't-Tabiâ Mebahisi]” künyesiyle Hikmet Matbaa-i İslamiyesi'nde 28 Kasım 1911'de yayımlanmıştır. Ahmed Hilmi, “Okuyucularla Bir Hasbihal” başlıklı takdim yazısında “Fena bir şiiri okuyan bir adam, biraz vakit kaybetmiş olmaktan başka bir zarar görmeyebilir, lakin yanlış ve mûzır bir ahlâkî ve felsefî düstûru okuyup da hakikat diye kabul eden bir adam, olabilir ki saadetini ve belki maîşet zevkini ve hatta hayatını zehirler.” dedikten sonra bu eseri meydana getiren temel düşünceyi ise şöyle açıklıyor: “Medeniyeti taklidî bir surette almanın zararlarına doğrudan doğruya maruz olan vatanın gençleridir. Hem de yalnız yüksek tahsil ve lise tahsili gören ve görmek isteyenleri değil, sirâyet etme ve umuma yayılma suretiyle bütün vatan gençleridir… Bu milleti Avrupa'dan körü körüne ve en âdileri arasından eğreti olarak alınan beş on felsefî düstur ile diğer bir kalıba şekillendirmeye kalkışmak... Şekli itibarıyla kahkahalarla gülünecek fakat öldürücü ve vahim neticeleri itibarıyla ağlanacak bir hâlettir. Zaten böyle câhilâne bir emelin, velev ki, saf bir niyetle olsun, hiçbir iyi ve güzel netice veremeyeceğini tecrübeyle görüp anlamayan kalmadı…” Filibeli Ahmed Hilmi eseri üç maksadı ihtiva edecek tarzda tasnif ettiğini söyler. Buna göre, eser ilk olarak “Vâcibü'l Vücûd-ı nâ-mütenâhîyi” ispat maksadıyla yazılmıştır. İkinci olarak eser “felsefe-i mâ bâde't tabîiye-metafizik/fizikötesi felsefe” kitabı vazifesini görecektir. Üçüncü olarak da bu eser, “materyalizm mesleğine ve küfür meşrebine sâlik olanların göstermek istedikleri delillerin ve sebeplerin fennen ve hikmeten kıymet ve keyfiyetini apaçık bir suretle muhâkeme ve tenkit imkânını” verecektir. Bunu yaparken mevcut fenlerin son fikirleri ve bunlardan sahîh surette çıkabilen neticeler, bu neticeleri kendisine meslek edinenlerin haksız fikirleri, “sırf fen ve hakikat namına ve medeniyet âleminin en büyük ulemâsının içtihadları ve fikirleri doğrultusunda” meydana koyulacaktır. Aynı zamanda bu eser, birçok felsefî düşünce ve akımı eleştiri süzgecinden geçirmesi özelliğiyle de, kısmen felsefe tarihi kitabı vazifesini de yerine getirmektedir.
210.00 ₺ -
Felsefe ve Ölüm Ötesi İbn Sînâ - Gazzâlî - İbn Rüşd - Fahreddin Râzî
Hayat ve ölüm, bir hakikatin iki yüzü ya da bir bütünün iki parçası. Birbirini çağrıştıran bu kavram çiftinden hayat, varlık sahnesine önce çıkmakla birlikte doğumdan itibaren ölümün tehdidi altındadır ve bu yüzden de ölüm insanoğlu için daima korku ve endişe kaynağıdır. Özellikle ölmek için doğduğuna inandığı halde bir başka hayata doğmak üzere öldüğüne inanmayanlar açısından ölüm, gerçekten korkunç bir olaydır. Âdeta gölge gibi insandan hiç ayrılmayan ya da amansız bir hafiye gibi gece gündüz onu adım adım takip eden bu korkunç gerçeğin nerede, ne zaman ve nasıl ortaya çıkacağının bilinmeyişi, ölüm karşısında duyulan kaygıyı daha da artırmaktadır. Felsefe ve Ölüm Ötesi adlı bu çalışma, İslâm düşüncesinin ikisi felsefe, ikisi kelâm geleneğine mensup dört büyük isminin, İbn Sînâ (ö. 1037), Gazzâlî (ö. 1111), İbn Rüşd (ö. 1198) ve Fahreddin Râzî’nin (ö. 1210); ruhun mahiyeti, bedenle ilişkisi ve âhiret hayatı hakkındaki görüşlerini yansıtan toplam dokuz metnini ve tercümelerini içermektedir.
28.00 ₺ -
Fahreddin Râzî Sonrası Metafizik Düşünce Kâtibî Örneği
İbn Sînâ’dan (ö. 428/1037) sonra pek çok düşünce geleneği bu filozofun felsefî mirasıyla bir şekilde ilişkiye geçmek durumunda kalmıştır. Bu noktada bir mütekellim olarak Fahreddin Râzî (ö. 606/1210) ve onun İbn Sînâ felsefesiyle ilgili çalışmalarının ayrı bir yeri vardır. Râzî’nin, eserlerinde kullandığı kendine özgü tasnifi, meseleleri ele alış tarzı ve ulaştığı sonuçlar ile farklı entelektüel disiplinler arasında kurduğu yakın ilişki, kendisinden sonra hâkim bir yaklaşıma dönüşmüştür. Râzî sonrasında bu yaklaşımı sürdüren isimlerin başında ise medrese müfredatının vazgeçilmez klasikleri arasında yer alan er-Risâletü’ş-Şemsiyye ve Hikmetü’l-ayn’ın müellifi Necmeddin Kâtibî (ö. 675/1277) gelmektedir. Kâtibî’nin ilmî kişiliğini tanıtmaya ve metafiziğe dair görüşlerini, miras aldığı entelektüel gelenekle mukayeseli bir şekilde ortaya koymayı hedefleyen bu çalışma, İbn Sînâ’dan Râzî’ye ve oradan Osmanlı’ya uzanan nazarî düşüncenin serüvenine, Kâtibî bağlamında ışık tutmaktadır.
31.50 ₺ -
Doğa ve Öznellik Câhız’ın Ahlâk Düşüncesi
Bu kitap öznenin ahlâkî açıdan kendisini inşa etmesini konu edinmektedir. Elbette ki böyle bir inşayı gerçekleştirmek de onu ele almak da zordur. Çünkü öznenin ahlâkî bir yaşam biçimini edinmesini izah etmek için; beslenme, cinsellik, arzu, öfke ve düşünmek gibi insanı özne kılan bir çok etken hakkında düşünmek ve bu etkenlerin ilişki ağını ve çevreyle olan ilişkisini çözümlemek gerekmektedir. Dahası özneyle barışık olan bir yaşam biçimini sıradanlaştıran birtakım kendilik pratikleri örnekleri ortaya koymak gerekmektedir. Doğa ve Öznellik bu sorunu IX. yüzyıl düşünürü Câhız’ın eserleri ve düşünceleri üzerinden tartışmaktadır. Genellikle hayat hakkında yazan Câhız, şarkıcı cariyelerin hâlet-i rûhiyelerini, mizansenlerin meziyetini, cebinden bir şey verirken iç çekişmesi yaşayan cimrileri, körleri ve topalları, konuşmanın erdemini, müziğin katkısını ve daha pek çok farklı yönde hayata dokunan konuları yazmıştır. Câhız, hayatta gösterdiğimiz tüm davranışların, dahası korkaklık, cesaret ve kıskançlık gibi ahlâkî durumların; doğamızın derinliklerinde yer alan cinsellik ve beslenme eğilimlerinden kaynaklandığını düşünmektedir. İslâm ahlâk felsefesinin ilk eserlerini yazmış olmasına rağmen Câhız’ın bu yönü pek dikkate alınmamıştır. Câhız’ın ahlâk düşüncesini ele alan ilk eserlerden olan bu çalışmada klasik metinler güncel bir yoruma tabi tutulmakta olup fizik, insanın doğası, zihinsel durumlar ve bilgi gibi birçok konunun ahlâkla ilişkisi kurulmaktadır.
37.80 ₺ -
Dil, Söz ve Fesâhat Abdülkâhir el-Cürcânî’nin Sözdizimi Nazariyesi
Abdülkâhir el-Cürcânî bilim hayatının ilk dönemlerinde sesbilimden cümle yapısına dilbilimin her alanında eserler veren uzman bir dilbilimci iken, sonraki dönemlerde iktidar ve bilim çevrelerindeki gelişmelerin de etkisiyle edebî eleştiri, belâgat ve dil felsefesi alanlarına yönelmiştir. Onun bilim kariyeri dikkat çekici gelişim ve dönüşümlere sahne olmuştur. Fakat geldiği son noktadan geriye dönüp bakıldığında bu kariyerin sanki tek bir şeye adandığı gözlenir: sözdizimi nazariyesi. Cürcânî’nin ilk dönem eserleri sözdizimi nazariyesini içten içe hazırlamış, sonraki eserleri ise bu nazariyenin ortaya konarak geliştirilmesine hizmet etmiştir. Bu çalışmada, Abdülkâhir el-Cürcânî’nin dil, söz ve fesahate dair görüşleri sözdizimi nazariyesi çerçevesinde ele alınmıştır. Eserde dil ve sözün mahiyeti, dil-düşünce ilişkisi, dilsel delalet, edebî değerin kaynağı gibi dil felsefesi ve belâgatin temel meseleleri Cürcânî’nin metinlerinden hareketle derinlemesine incelenmiştir. Kavramsal ve tarihsel derinliğe sahip bu eser, İslam düşüncesinin çağdaş dönemde ihmal edilmiş olan dil felsefesi ve belâgat alanlarında önemli bir boşluğu doldurmaktadır.
31.50 ₺ -
Bir ve Çok Âmirî Felsefesinde Tanrı ve Âlem
Felsefenin bilinen tarihindeki temel problemlerin başında “bir” ile “çok” arasındaki ilişki yer almaktadır. Antik-Helenistik felsefe birikiminin sekizinci yüzyılın ortalarından itibaren tercüme hareketi yoluyla sistematik bir tarzda İslam dünyasına aktarılması sonucunda bir-çok ilişkisi ilk defa “yaratıcı” tanrı tasavvurunun hâkim olduğu bir coğrafyada felsefî olarak tartışılmaya başlanmıştır. Bu yeni felsefî ortamda yetişen filozoflar, “yaratıcı” tanrı anlayışını, gelişme sürecindeki kelamî bakış açısından farklı bir şekilde yorumlayarak bir ve çok ilişkisine dair dikkat çekici ve etkili teoriler ortaya koymuşlardır. Hiç şüphesiz bu filozoflar içinde Fârâbî ve İbn Sînâ’nın teorileri kavramsal dakiklikleri ve kapsayıcı tabiatları sebebiyle ön plana çıkıp meşhur olsa da bunlar dışında da pek çok ismin bir ve çok ilişkisini çeşitli düzeylerde ele alıp tartıştıkları bilinmektedir. Bu çerçevede Fârâbî ile İbn Sînâ arasındaki dönemde yaşamış isimlerden biri olan Âmirî, bu meseleye yönelik özel ilgisi sebebiyle zikredilmeyi bilhassa hak etmektedir. Bir ve Çok, Âmirî’nin bir ile çok, bir başka ifadeyle Tanrı ile âlem arasındaki ilişkiye dair görüşlerini, yeni keşfedilen bir metin, el-Mecâlisü’s-seb‘ beyne’ş-Şeyh ve’l-Âmirî üzerinden incelemektedir. Ragıp Paşa Kütüphanesi’nde kayıtlı bir mecmua (no. 1461) içinde yer alan bu metin, 980-985 tarihlerinde Buhâra’da görüşmüş olmaları muhtemel olan genç İbn Sînâ ile Âmirî arasındaki felsefî tartışmanın kaydından ibarettir. Yedi oturum ve kırk bir soru/yorum-cevaptan oluşan bu metin, bir yandan Âmirî ile İbn Sînâ’nın görüşmüş olduklarına dair tarihî bir kayıt olduğu gibi, bundan daha da önemlisi, Âmirî’nin felsefesini anlamak ve yorumlamak için de yeni bir kaynak olma özelliğine sahiptir
26.60 ₺ -
Ana Meseleleriyle Kelâm ve Felsefe
Fahreddin er-Râzî (ö. 606/1210) kelâm, felsefe, tefsir ve usûl-i fıkıh alanlarına dair çalışmalarıyla felsefî ve dinî ilimlere yeni bir yön vermiş ve bu nedenle “el-İmâm” olarak tanınmıştır. Bu çalışmada orijinal metniyle birlikte tercümesine yer verilen el-Muhassal Râzî’nin yaşadığı döneme nispetle önceki ve sonraki âlimlerin, filozofların ve kelâmcıların görüşlerinin özetini veren, başka bir ifadeyle kelâm ve felsefenin temel meselelerini karşılaştırmalı inceleyen bir eserdir. Râzî eserde farklı düşünce grupları tarafından ileri sürülen iddiaları gerekçelendirme ve açıklama güçleri ile tutarlılıkları açısından incelemekte ve böylece “tahkîk” denilen araştırma tarzının en güzel örneklerini vermektedir. el-Muhassal bu özellikleriyle İslam düşünce tarihinde vazgeçilemeyen “klasik” bir eser olmuş, üzerine birçok âlim tarafından şerh ve haşiyeler kaleme alınmış ve XII. yüzyıldan sonra yazılan kelâm ve felsefe kitaplarının meselelerini büyük ölçüde belirlemiştir. el-Muhassal klasik kelâm ve felsefenin temel meselelerini karşılaştırmalı olarak ele almakla birlikte İslam inancının ana meselelerini içermesi bakımından ayrıcalıklı bir öneme sahiptir. Eser, İslam düşüncesindeki bilgi, yöntem, varlık ve fizik dünya tartışmalarını bütünüyle içerdiği gibi Allah’ın zatı, sıfatları ve fiilleri ile nübüvvet, âhiret ve imâmet konularını da ele aldığı için okuyucu bu eserde İslam inancının ana ilkelerinin aklî ve naklî delillerle nasıl temellendirildiğini ayrıntılı bir şekilde görebilecektir.
35.70 ₺ -
Âmirî ve Felsefesi
Günümüzde İslâm felsefesi araştırmalarının yoğunluk noktasını Kindî, Fârâbî, İbn Sînâ ve İbn Rüşd gibi isimler oluşturmaya devam etse de bu felsefe geleneğinin mahiyetinin tam anlamıyla ortaya çıkabilmesi için bu gelenek içinde eser vermiş bütün isimlerin katkılarının gün yüzüne çıkartılması bir gerekliliktir. Bu çerçevede “gölgede kalmış” filozoflardan biri de Âmirî’dir (ö. 381/992). Kindî ekolünün bir temsilcisi olarak değerlendirilebilecek olan Âmirî’nin bütün eserleri günümüze gelmese de mevcut çalışmaları, ilerleyen süreçte İslâm felsefe geleneğini temsil edici nitelikte görülecek pek çok öğretinin izlerinin Âmirî’de bulunduğunu göstermektedir. O, bir yandan Aristotelesçi ve Yeni-Eflâtuncu yaklaşımları harmanlayan bir felsefî tutum sergilerken diğer yandan da başta irade hürriyeti olmak üzere kelâmî problemlerin felsefî çözümü noktasında yoğun mesai harcamış, sarih aklın hükümleriyle sahih dinin hükümlerinin birbirine zıt olamayacağı ilkesi etrafında uzlaştırmacı bir çaba ortaya koymuştur.
30.80 ₺ -
Alimlerin Ahlakı Ahlakul Ulema
Âlimlerin edep ve faziletlerini konu alan eserde, ilmi ile amel eden gerçek âlimlerin, peygamberlerin varisleri olduğuna işaret ediliyor. Eser aynı zamanda, ilim ve ahlak serisinin ilk kitabı olma özelliği taşıyor.
37.10 ₺ -
Rıza Tevfikin İtirafları
Kandemir, Lübnanın Cünye Köyünde inzivaya çekilen Rıza Tevfikle bir ay beraber kalmış, kendisiyle görüşmeler yapmış, daha sonra bunları Türk okurlarına ulaştırmıştır. Rıza Tevfikin İtirafları, 21 yıl süren gurbet hayatının ardından 1943 yılında Türkiyeye dönen Rıza Tevfikin olgunluk ve vatandan ayrılmanın verdiği ıztırap yüküyle ciddi bir muhasebe içinde olduğu bir dönemde kaleme alınması bakımından son derece kıymetli itiraflardır. Bu itirafların satır aralarında Rıza Tevfikin büyük bir iç hesaplaşma içinde olduğu net bir şekilde görülmektedir. Kandemir, 1943 baskısında eserin Başlarken bölümünde bu yazı serisini uzun bir röportaj, maceralarla dolu bir ömrün romanı olarak nitelendirmiştir. Rıza Tevfik eserde çocukluk ve öğrencilik yıllarını, bin bir macera dolu gençliğini, şiire ve felsefeye nasıl merak saldığını, İttihat ve Terakkiye giriş ve çıkış nedenlerini, Tevfik Fikret, Abdülhak Hâmid, Hâlide Edible nasıl tanıştıklarını ve dostluklarını, birçok siyasî, edebî ve içtimaî hâdiseye dair düşüncelerini açık yüreklikle dile getirmiştir.
70.00 ₺ -
İslam Fikir Hareket İnkılab
İslâm, bugün bir öze dönüşün mücadelesini vermektedir. Bu süreçte İslâm'ın bütün Müslümanlar üzerindeki hakkı, onu savunmak ve sahip oldukları fikrî, maddî ve manevî bütün varlıklarını ondan başka bütün fikirlerle mücadeleye seferber etmeleridir. Bu savaş, bütün Müslümanların, İslâm düşmanlarının hücum ettiği gedikleri kapamalarını ve cepheleri saf saf korumalarını gerektirmektedir. Bu dönemde İslâm yolunda çalışanların sorumlulukları çok ağır ve incedir. Bu sorumluluğun gereğini yerine getirmek için harcanan çabaların mükâfatı da, bundan kaçınmanın cezası da bir o kadar ağır ve nâziktir. Bu kitap; İslâm'ın bütün cephelerde verdiği savaşın ve çağdaş İslâmî hareketin oynadığı rolün küçültülmüş bir görüntüsüdür. Aynı zamanda, İslâmî hareket tarihinin çeşitli yönlerinden alınmış bir kesiti, günümüz siyasî düşünce, sistem ve hareketleriyle İslâm'ın fikrî ve inkılâbî özelliklerinin bir açıklamasıdır.
26.25 ₺ -
Davetçiyiz Yargılayıcı Değil İslam Dünyasında İnanç Sorunları
Kitapta, İslâm dünyasında zaman zaman ortaya çıkan bazı görüşler incelenmektedir. Allah’ın Kitab’ı ve Rasulü’nün Sünnetine uyan görüşlerin alınması, bunun dışında kalanlara iltifat edilmemesi önerilmektedir. Yazarı Hasan el-Hudaybî, Mısır’daki Müslüman Kardeşler Teşkilâtı’nın Hasan el-Benna’dan sonraki genel başkanı-mürşididir. Dolayısıyla yazarın kişiliği ve vazifesi önerilerine ayrı bir önem katmaktadır. Kitapta değinilen konular şunlardır: Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed (s.a.v.)'in Allah'ın kulu ve rasulü olduğuna şehadet etmenin anlamı. İlah, Rab, İbadet ve Din kelimeleri. Manalarını bilmediği halde Şehadet kelimesini söyleyenin Müslüman olmadığının söylemenin yanlışlığı. Ameli şart görmenin yanlışlığı. Büyük günahlar ve küfür. Cuhûd, şirk, riddet ve nifak. Emir ve yasakları bilmeyenin hükmü, görevi, toplumun ona karşı görevi. Kanun koymak, düzenleme ve yasamalarda bulunmak. İkrah (zorlama) ve mükrehin (zorlanannın) hükmü. Akîde konusunda bilgisizlik ve hata. İtaat ve ittiba. Hakiki imamet. Tağutu reddetmek.
180.00 ₺ -
İslama İlk Adım
Bu kitap üstâd Mevdûdî'nin önemli eserlerinden biridir. İlk defa 1932 yılında Urduca yayınlandıktan sonra pek çok okulda ders kitabı olarak kabul edilmiş; Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, Portekizce, Japonca ile Endonezya, Svahili, Malayalam, Tamil, Puştu, Bengali, Gucerat, Sindhi, Arnavut ve Boşnak dillerine çevrilerek bir milyondan fazla basılmıştır. Yazar, kitabın önsözünde amacının İslâm’ın orijinal kaynaklarına ulaşamayan müslim ve gayri müslimlere onun açık, şumullü ve herşeyi kapsayan görüşünü kısa bir risale ile vermek olduğunu; ayrıntılardan kaçındığını; İslâm’ın bütününün portresini çizmeye çalıştığını; inancımızın rasyonel temellerini de açıklamaya gayret ettiğini; ibadet prensiplerini ve İslâmî hayat tarzının taslağını sunarken bunların arkasındaki hikmeti de ortaya çıkarmaya çalıştığını ifade etmektedir. Bölüm başlıkları şöyledir: İslâm’ın anlamı, İman ve itaat, Peygamberlik, İmanın esasları, İbadet, Din ve şeriat, Şeriatın prensipleri. Mevdûdî, bu kitabı için, Müslüman gençliğin zihnî ihtiyaçlarını büyük ölçüde karşılayacağını ve gayri müslimlerin de gerçek yer ve mevkiimizi anlamalarında yardımı dokunacağını ümit ettiğini belirtmektedir.
45.00 ₺ -
Gelin Bu Dünyayı Değiştirelim
Nasıl bir dünyada yaşıyoruz? Milyonlarca acı ve ızdırap dolu, perişan insanlar. Sarhoş kahkahaları ve sefahat içinde yüzen insanların naraları mazlumların ağlama ve iniltileriyle iç içe. Bu dünya hiç değiştirilemez mi? Dehşette eşi görülmemiş savaşlar ile sarsılan insanlık, zâlim dünya süperlerinin peşi sıra sendelemekte, onların zulüm ve cinayetlerini çaresiz, seyretmektedir. Bu dünyada Müslüman olarak bizim durumumuz nedir? Kokuşmuş ve değersiz Batı Medeniyeti'nin kültürel köleliğini kabul eden/ettirilen güya bağımsız Müslüman toplulukların bu hareketlerini durdurabilir miyiz? Hangi zayıflık ve güçsüzlük bizi gerçek Müslüman olmaktan alıkoyuyor?..
33.75 ₺