-
Tarih Bizi Çağırıyor
Yaşanılan zaman, geçmiş ile gelecek arasında kurulu bir köprüdür. Bu köprünün sağlamlığı, geleceğe dair olan inanç ve umutların yanında geçmişle olan irtibatın devamlılığna da bağlıdır. Bu manada kültürümüz ve köklü mazimizin miraslarını yad etmek, toplumumuzun hafızasını tazelemek çok büyük bir önem arz eder. Tarih bizi çağırıyor... Günümüzü daha iyi anlayabilmek, geleceği daha sağlam inşa edebilmek için... Bugün yaşanan problemlerin temelinde yatan unsur, tarih bilmezlik olduğu için tarih bizi çağırıyor
54.60 ₺ -
Kibrit Kutusundaki Sarıkamış Sibirya Günlükleri 1915 1917
"Yine bu seneyi de ikinci defa olarak esarette bin türlü düşünceler arasında geçiriyoruz. Bir taraftan Ruslar Erzincan'ı geçmiş, İngilizler Bağdat'a yaklaşmış; diğer taraflarda ailelerimizden bir haber yok. Esaretin günden güne verdiği ızdırabı da artmakta... Her zaman her taraftan derin bir meçhuliyet. Ya Rab sen bari hiç olmazsa çekilen azap ve ızdırapları, katlanılan müthiş mahrumiyetleri telafi edecek mülk ve milleti tes'ide hadim bir sulh nasip eyle ki şimdiye kadar Garplıların mahkum-ı zulmü olan sevgili, zavallı Türkiyemiz yükselsin, tahkir edilen Türk bayrakları her tarafta şanla dalgalansın. Biz de şad olalım..." Fuad Tokad, 1915 yılında henüz öğrenci iken Birici Dünya Savaşı'nın başlamasıyla orduya katılmıştır. Kafkas cephesine sevk edilmiş, Erzurum'da Ruslarla yapılan bir çatışmada esir düşmüş ve iki sene kadar esaret hayatı yaşamıştır. Fuad Tokad günlüğünün ilk cildini Sarıkamış'ta Ruslarla esir düşmeden evvel de diğer cildini de esaret altında bulunduğu yıllarda çok gizli bir şekilde yazmıştır. Öyle ki bütün hissiyatını ve aldığı bütün haberleri yazdığı bu defterleri bir kibrit kutusuna sığacak şekilde, elinde dikerek hazırlamıştır. Şimdiye kadar Birinci Dünya Savaşı'na dair önemli hatıralar neşredilmesine rağmen, esaret altında yazılmış bir günlüğe pek rastlanmamıştır. Fuad Tokad'ın askerlik sırasında ve esarette gizlice tuttuğu bu günlük, hem Kafkas Cephesi'yle ilgili sıcağı sıcağına yazılmış duyguları hem de hakkında çok az şey bilinen, hatta büyük bir kısmı unutulan Sibirya'daki esir askerlerimizin yaşadıkları üzerine önemli bilgiler içeriyor. Fuad Tokat zaman zaman okuru çarpışmaların ortasına götürürken, zaman zaman da memleketten binlerce mil uzakta vatan için çarpan bir kalbin hislerini paylaşıyor.
18.13 ₺ -
Kutsal Proje
Yüzyıllar boyu izledikleri politikalar ve ortaya koydukları projelerle tarih sahnesine damgasını vuran Osmanlılar, bu sefer de son büyük projelerinden biri olan demiryolu hatları projesiyle karşımıza çıkıyor. Suriye-Filistin-Hicaz-Bağdat ve Yemen Demiryolları'nı inceleyen bu kitap, Osmanlı'nın Ortadoğu'daki demiryolları projesini bütün yönleriyle ele alıyor. Osmanlı yönetimleri, demiryollarını, sadece hızlı bir seyehat vasıtası olarak görmediler; aksine, onlar, kendine hammadde kaynakları ve sömürülecek yeni pazarlar arayan Avrupa emperyalizminin tehdit ve saldırılarını bertaraf etmek; ülkenin merkezle uzak vileyetleri arasında uzun süredir zayıflamaya yüz tutan bağları yeniden güçlendirmek istediler. Prof. Dr. Ufuk Gülsoy'un uzun yıllardır üzerinde çalıştığı, Arap topraklarındaki Osmanlı demiryolu yatırımlarının bütününü içine alan ilk derli-toplu ilmi kitap niteliğini taşıyan, Osmanlı arşiv belgeleri başta olmak üzere, birinci elden kaynaklar ve geniş bir literatüre dayalı olarak hazırladığı bu eser, aynı zamanda, haksız ve mesnedsiz olarak, Osmanlıların, Arap dünyasını sömürdüklerini ileri süren çevrelerin ne denli tarihi gerçeklerden ve ilmi objektiflikten uzak hükümler vermiş olduklarını oraya çıkartıyor.
18.50 ₺ -
Bilinmeyen Tarih
Tarih, uçsuz bucaksız bir bilgi denizi... Şehzadeler, paşalar, savaşlar, olaylar ve isyanlara adını vermiş isimler... Bu kelimelerin aslında tam olarak ne oldukları, nereden geldikleri, ne ifade ettikleri pek çoğumuz için büyük bir muamma... Peki ya bu muammanın cevapları nelerdi? Bu kitap başka bir kitap, içindekilerse başka bir tarih... Bilmediklerinizin peşine düştüğünüzü bu yolculukta tarih denizine attığınız her bir oltada yeni bir bilgiyi yakalama imkanını bulacaksınız. *Düzmece Mustafa'nın düzmeceliği nedir? *Kara Murat neden karaydı? *Neden Saadettin Köpek? *Patrona Halil'in asıl mesleği neydi? *Öküz Mehmet Paşa bu lakabı neden aldı? *Vaka-yı Vakvakiye'nin aslı nedir? *Çırağan Sarayı'nın adı nereden geliyor? *Demirbaş Şarl'a bu lakabı kim verdi? Ve daha birçok aklınıza takılan soru... Öğrenciler, öğretmenler ve tarihseverler, ders çalışırken, kitap okurken karşınıza çıkan bilmediğiniz, anlamını merak ettiğiniz birçok kelimenin cevabı bu kitapta...
7.88 ₺ -
Osmanlı'nın Kayıp Atlası
Kuruluş, yükselme, duraklama, gerileme ve çöküş... Üç kıtaya yayılmış, onlarca ayrı kültür, din, dil, ve etnisiteye sahip halkları 600 küsür yıl beraberce yaşatmayı başarmış bir cihan devletinin, kitaplarımızda içine sıkıştırıldığı kalıp bu. Bu kalıptan çıksa çıksa bir karikatür çıkabilirdi, nitekim çıkan da o olmuştur. Peki neden yapılmıştır bu beyin amaliyatı? Bir daha bu topraklarda "Osmanlı" benzeri bir oluşumun ortaya çıkması istenmemişti de ondan. Bu tehlikeli 'millet'in, ecdadının bir zamanlar neler yaptığını öğrenirse sıkıştırıldığı kalıpları kırmak gibi bir alışkanlığı olur, bu da kurulmak istenen düzenin altına bomba koymak anlamına gelirdi. Onun içindir ki, Osmanlı yıllar yılı kötülendi, aşağılandı, küçük görüldü, artıları bile eksiye dönüştürüldü.
11.31 ₺ -
Kadılar Kitabı
Elinizdeki küçük kitapçık, bilimsel bir iddiadan öte, kültürel bir gaye taşır. İstedik ki, kadılarla ilgili birtakım anekdotlar, epizotlar, uydurma da olsa tarihe yansımış öyküler ve fıkralar kenarda köşede kalmasın, derlenip iki kapak arasına girsin ve böylece okuyucu tarih boyunca hukuk serüvenimizle alâkalı fikirlerini kendisi oluştursun, eğer hukuk ile yakından ilgiliyse tavırlarını ona göre düzenlesin, eski meslektaşlarının hayatlarından kesitler görerek kendisini yeniden formatlayabilsin. Çünkü denilmiştir: Bulunmazsa adalet milletin efrâdı beyninde Geçer bir gün zemine, arşa çıksa pâye-i devlet Vatandaşlar arasında adalet ve eşitlik kaybolunca,itiban arşa çıkmış olsa da, devlet, bir gün yerin dibine geçer.
47.45 ₺ -
Tanzimat'tan 12 Mart'a Kılık Kıyafet Ve İktidar
Türkiye’de yaşanan başörtüsü yasakları ve bunlara bağlı gelişmeler, Müslümanların geleceğinin tarihi açısından oldukça anlamlı bir yere sahiptir. Bu son yıllarda başörtüsü etrafında o kadar çok şey yazıldı ve söylendi ki, sonuç olarak acaba biz neler yazmışız, neler söylemişiz, diye sordum kendi kendime. Gördüm ki, bütün yazılanlara ve konuşulanlara rağmen hâlâ anlaşılmamış, çarpıtılmış ya da üstü örtülmüş konular var. İktidarlar gizli ya da açık yasaklara kılık-kıyafetle uğraşmayı, kılık-kıyafeti kendi yönelimlerine göre belirlemeyi hep gündemlerine almışlar, gün gelmiş örtülü hanımların okuyarak meslek sahibi olmalar yerine üniversitelerden uzaklaştırılarak toplumda etkin konumlara gelemeyişlerini programlamışlar. Bu programlayışta Batılı anlamda “insani değerlerin” ikiyüzlülüğü somutlaşmakta. Elinizdeki araştırma, bu konuyu kılık-kıyafetin iktidarlarla ilişkisi ekseni üzerinde ele aldı. Kılık-kıyafet ile kimlik arasındaki o doğal bağlantıya, dolayısıyla kılık-kıyafetin iktidarlar karşısındaki durumuna açıklık getirmek amaçlandı. Yıllar boyu İslamcılarla Batıcılar arasında süregelmiş örtü tartışmalarına yer verildi.
142.35 ₺ -
Osmanlı'da Mahkum Olmak
Osmanlı’da Mahkum Olmak, zindan kültüründen hapishanelere geçişi, hapishanelerde yapılan reformu, Cumhuriyet ile kurulmuş yeni bir devlete devredilen ceza infaz kurumlarını ve bu kurumların özelliklerini belirleyen bir çalışmadır. Özellikle, Abdülmecit, II. Abdülhamit ve II. Meşrutiyet dönemlerinde, hapishanelerin gelişimi ile ilgili yapılan büyük değişikliği derinlemesine ortaya koyma amacını taşımaktadır.
5.41 ₺ -
Ortaçağ İslam Dünyasında Siyasi Düşünce
Siyasi düşünce, en geniş anlamda, gücün kullanımı konusunda, betimleyici olmaktan ziyade sıkı kurallar koyan bir düşünme biçimi olarak tanımlanabilir. Siyasi düşünce, gücün nasıl ve hangi amaçlara yönelik olarak kullanılacağını araştırır. Siyasi gücün sayısız türleri vardır, ancak siyasi düşünce bunlardan yalnızca biriyle ilgilenir: Hükümetlerin aile, köy ve kabileler üzerinde uygulamakta olduğu ve hepimizin devlet diye bildiği kurum tarafından uygulanan güç türüyle. Ancak içinde şekillendiği toplumsal düzeni ve insan etkinliklerini koordine eden diğer iç ve dış kaynaklı organizasyonları dikkate almadan devlet üzerine fikir yürütmek neredeyse imkânsızdır. Bu kitabın yazılış amacı İslam dünyasında siyasi düşünce hakkında bilgi sahibi olanların bilgi düzeylerini yükseltmek, aynı zamanda da bu alanı yeni tanımaya başlayanlara yardımcı olmaktır.
16.90 ₺ -
Osmanlı'da Köle Olmak
Osmanlı'da Köle Olmak'ta. Osmanlı köleliğinin diğer ülkelerdeki kölelik anlayışından farklı yönleri ortaya konmuş; Osmanlı'daki köle kaynakları, köleliğin bir kurum olarak işleyiş biçimi ve kuralları, toplumun, köle tüccarının, yabancı gezginlerin, devlet erkânının ve resmi kurumların bu kuruma bakışı ve Osmanlı'da köle emeğinin kullanıldığı alanlar, ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Osmanlı'da köleliğin tanımının yapıldığı ve diğer gelişmelerin ayrıntılı bir şekilde anlatıldığı bu çalışmada, kölelik kurumu, süreç içinde hem Osmanlı yaşam kültürü içinde ele alınmıştır. Osmanlı'da köle ticaretinin gelişerek büyük bir sektöre dönüşmesi ve ardından başlatılan uluslararası "kölelik karşıtı" hareketle değişen süreçte Osmanlı'nın konumu ve "köleliğin kaldırılması" üzerinden devlet olma özelliğini koruma çalışmaları da titizlikle ortaya konmuştur.
138.70 ₺ -
Adabı Muaşeret
"Osmanlı İmparatorluğu'nda, 19. yüzyılda girdiği hızlandırılmış modernleşme sürecinde 'muassır medeniyetlere' yetişme gayretlerine paralel olarak bir noktadan sonra Batılı davranış kodlarına da ilgi duyulmuş, 19. yüzyılın sonlarından İtibaren Batı'nın uygar davranış anlayışına uygun âdâb-ı muaşeret kitapları kaleme alınmaya veya doğrudan tercüme edilmeye başlanmıştır. Bu gelişmeyi, sadece her bakımdan üstünlük atfedilen Batı'yı körü körüne taklit etmek olarak algılamak yanlış olur. Modernleşme süreci içinde, geleneksel davranış kodlarının zorlanması ve değişim ihtiyacı duyulması doğaldı. Nitekim, 19. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı aydınları geleneksel zaman, mekân ve ilişkileri anlayışının modernleşmeye {o zamanların ifadeleriyle; asrın gereklerine, ilerlemeye) mani olduğundan şikâyet etmişlerdir. Daha o zamanlarda, aile yaşantısı, misafirlik âdabı gibi konularda 'özel hayat' kaygısının olmaması dikkat çekmeye başlamıştı. Ancak, Osmanlı modernleşmesinin her alanında olduğu gibi davranış kodlarının değişiminde de, işlevsel kaygılarla Batılı kodlara doğrudan bir 'üstünlük' atfederek bunların doğrudan İthali ve benimsenmesi gerektiği anlayışı birbirine karışmış durumdaydı. (...) Nevin Meriç'in 1894-1927 arası âdâb-ı muaşeret kitapları konusunda yaptığı bu çalışma, Osmanlı modernleşmesinin daha önce fazla önemsenmeyen bir alanına dikkatimizi çekmesi açısından çok değerli bir çalışma."
15.55 ₺ -
Sultan 2. Abdülhamid Ve Zamanı
Sultan II. Abdülhamid ve Zamanında, öldürülmekten ve hürriyetten korkan bir padişahın, Sultan II. Abdülhamid'in hayatına dair pek çok ayrıntı birinci derece yakın tanıklar tarafından dile getiriliyor. Tarihimizde Hayal Olmuş Hakikatler adlı eseriyle tanınan Ahmet Semih Mümtaz'ın gazete ve dergilerde kalmış yazılarından oluşturulan bu kitapta ayrıca dönemin sosyal ve siyasi olayları, devlet adamları, İstanbul ve taşra yaşantısı, eski İstanbul'un ve Boğaziçi'nin unutulan özellikleri ve mekânları da anlatılmaktadır. “Boğazına düşkün olmayan padişah, ne zaman karnı acıkırsa o zaman yemek yerdi ve hangi dairede veya odada bulunuyorsa oracıkta yerdi. Ancak kendisine mahsus bir yemek odası yoktu. Onun için şurada burada yemek yerdi. Bazen bulunduğu mahalde sofrayı kurmak müşkülatı görülünce gülerek şunları söylerdi. "Daha bir yemek odamız yok, bu göçebelikten ne zaman kurtulacağız" dermiş. Bunu ikinci kilercisi Hüseyin Efendi'den duymuştum.
164.25 ₺ -
Osmanlı Devleti Tarihi
Doğu dillerini iyi bilen loseph von Hammer hayatının otuz yılını Osmanlı tarihi, coğrafyası ve edebiyatıyla ilgili yazma eserleri ve belgeleri toplamak, okumak ve incelemekle geçirmiştir. Servetinin büyük bir kısmını da bu ugurda cömertçe harcamıştır. En önemli ve bugün de delerini koruyabilen eseri 1825-1830 arasında hazırladığı Osmanlı Devleti Tarihi'dir Almancada on ve Fransızcada on sekiz cilt tutan bu kitap, hazırlanması, olayların toplanması, türlü görüşlerin bir araya getirilmesi ve eleştirileri bakımından benzerlerinden çok üstündür. Hammer'in Osmanlı Devleti Tarihi'nden daha mükemmeli henüz yazılmamıştır. Fransızcadan Mehmet Ata tarafından çevrilen Osmanlı Devleti Tarihi Prof. Dr. Abdülkadir Karahan tarafından sadeleştirilerek özetlenmiştir. Sadeleştirmede yazılmış bu en iyi Osmanlı tarihinden gerektiği ölçüde yararlanabilmeleri amaçlanmış, bazı yerler aynen bugünkü dile çevrilmiş, bazı parçalar kısaltılarak alınmış ve bir kısmı da gerekli şörülmüyorsa- atlanmış, eserin bütünlügünün korunmasına çalışılmıştır. losep von Hammer'in Osmanlı Devleti Tarihi'nin bu kısaltılmış şekli, Türk okuruna, Osmanlı tarihinin yabancı ülkelerde yazılmış en saf lam ve şöhretlisini, ana def erinden bir şey kaybettirmemeye çalışarak, nitelikli bir şekilde aktarma çabasındadır.
26.36 ₺ -
İstanbul Sebilleri
Hem suyu, hem de yardımlaşmayı simgeleyen sebiller, bugün atıl kalmış, işlevini yitirmiş, tabiri caizse ruhunu kaybetmiş, aslını unutmuş cansız bedenlere benziyor. Tabii ki bu sebillerin suçu değil. 0 yüzden unutmuş yerine unutturulmuş, kaybetmiş yerine kaybettirilmiş demek gerek. Sebilleri de bu yardımlaşma ve su kültürünü de yaşatamayan insanlar. İstanbul Sebilleri, İstanbul'daki sebillerin listesini veren ve anlatan ilk kitap. Dahası, ardıllarının en büyük kaynağını oluşturmakta. Bu açıdan, yeniden yayımlanması çok önemli bir eksiği gideriyor. Suyun ve merhametin bol olduğu zamanları hatırlatıyor, kültürel varlıkların hor görüldüğü, acımasızca yok edildiği bir coğrafyada kendisinden sonrakilere çok Önemli bilgiler bırakmış İzzet Kumbaracılar'ı da yad ediyor.
65.70 ₺ -
İstanbul'un İçinde Bir Boğaziçi
Bu kitabın çerçevesini, Yeni Tarih Dergisi'nde yayımlanan "Boğaziçi'nde Bir Tetkik" başlıklı, adım adım, semt semt Boğaziçi'ni gezdiren tarihi bir tefrika oluşturmaktadır. Ortaköy'e neden Ortaköy dendiğini, yahut Yuşa Tepesi'ndeki mezarda yatanın kim olduğunu okurken Boğaziçi'nin etnik, dinsel ve sınıfsal çeşitliliğini, yüzyıllar boyu bu iki kıyıya sahip olmak uğruna yaşananları ve İstanbul'un ne denli büyük bir mirasa ev sahipliği ettiğine de tanık olmaktayız."Boğaziçi'nde Bir Tetkik"i tamamladığını düşündüğümüz bazı metin parçalarını da ekleyerek Boğaziçi'ni anlatan, hatta bazıları Boğaziçi'ne adanmış başka kitapların izini sürebilmeleri için okurlarımıza küçük bir rehber hazırladık.
47.45 ₺ -
Osmanlı Tarihi
Bir millet felakete uğradığında veya adaletsiz bir durumla karşı karşıya kaldığında onun yardımına koşmak ve ona adil davranmak gerekir. Gelecek nesillerin, zayıfları korumayı, ezilenlerin öcünü almayı kendilerine görev sayacaklanna inanıyorum. Milletler, tarihleri boyunca, çoğu kez cezalandırıldıkları gibi, bazı durumlarda da öçlerinin alındığını ve haklarının teslim edildiğini görürler. Bu sözlerimin bir örneği Türklerdir. Onlar gün olmuş, adlarının ve ırklarının yok olma tehlikesiyle karşılaşmışlardır. Ancak, Türkler derin uykularından sıçrayarak uyanmasını bilmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu'nun Türk kanında canlanacağım ve sonsuza kadar yaşayacağını dünyaya ispat etmek için canını dişine takarak savaşmışlardır. Bugün de onurlarını korumak için çarpışmaktadırlar. Batı, hiçbir zaman bu kadar ileri görüşlü ve olgun olmamıştır. Osmanlı İmparatorluğu, özgür Avrupa'nın bir güvencesidir. Ölü sanılan bir toplumda, canlı bir millet yaşadığını gördüğümüz için kendimizi kutlayahm ve Türklerin tekrar dirilmeleri onuruna ya tarih yazalım, ya da bizim mezar taşımıza ithaf...
33.12 ₺ -
İmparatorluğu Kurtarmak
Osmanlı Devleti'nin özellikle XIX. yüzyılının ikinci yarısında karşılaştığı sorunları -göç, ticaret, modern kurumlar, siyasal, toplumsal ve sosyal değişim- konu alan bu çalışmada, olayların arka planlarıyla ilgili yazışmaların ve tartışmaların geçtiği arşiv belgelerine yer verilmiştir. Belgeler incelenirken resmi politikaların ve ortak söylemlerin oluşumunda kurumların üstlendiği roller bütün çıplaklığıyla ortaya konmuştur.Osmanlı Devleti'nde modernleşme, "İmparatorluğu Kurtarmak" için verilen mücadelenin adıdır. Osmanlı aydınları, Batı'nın meydan okumasına karşı çareyi siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel alanlarda yine onun kurumlarını, yöntemlerini ve yaklaşımlarını devşirmekte bulur.Bu kitapta her şeye rağmen verilen bir kurtuluş mücadelesinin acı sonunu da okuyacaksınız.
105.85 ₺ -
Osmanlı Maliyesinin Şeffaflaşması
Bütçelerin yayımlanmaya başlaması aynı zamanda Osmanlı maliyesinde şeffaflaşma sürecinin de başlaması anlamına gelmekteydi. Bütçe verilerinin hangi ölçüde gerçekçi olup olmadığı bir yana, daha sonraki yıllarda da pek çok bütçe yayımlanmış ve bu gelenek Osmanlı Devleti'nin sonuna kadar devam etmiştir. Osmanlı maliyesinin şeffaflaşması Batı baskısıyla yakın ilişkilidir. 1854 yılında Osmanlı Devleti dış borçlanmaya başladıktan bir süre sonra, borç veren ülkeler alacaklarının hangi düzeyde risk altında olup olmadığını anlayabilmek için baskı yapmaya başladılar. Borçlanmayı sürdürmeyi düşünen Osmanlı devlet adamları, bu dış isteklere cevap verme ihtiyacı duydular. Bir taraftan da, başta Ceride-i Havadis olmak üzere gazeteler İngiltere, Fransa, Hollanda, Rusya gibi yabancı devletlerin bütçelerini yayımlamaya başladılar. Bunların Osmanlı devlet adamları üzerinde özendirici etkileri oldu. Önce 1276 ve 1277 bütçelerine ait tablolar gazetelerde yayımlandı. Sonunda ilk kez 1279 bütçesi kitap olarak basıldı. Daha sonraki yıllarda da pek çok bütçe kitap olarak basılmıştır. Yayımlanan bu bütçeler içinde en kapsamlısı 1279 bütçesidir. Özellikle eyalet ve nezaretlere ait gelir ve giderlerin de tablolar halinde bir önceki yıl bütçeleriyle karşılaştırmalı olarak verilmiş olması Önemli bir farkı göstermektedir. Bu yönden de araştırmacılar açısından önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır. 1279 (1863 - 1864) bütçe cetvellerindeki ayrıntılar maliye tarihi çalışmaları açısından eşsiz bilgiler içermektedir. Toplam kamu gelirlerinin bölgeler itibariyle nasıl dağıldığı, en az ve en fazla gelir tahsilatının hangi eyaletlerden yapıldığı, vergi türlerinin bölgelere göre tahsil miktarlarındaki farklılıklar ve nedenleri bütçe cetvellerinin incelenmesiyle hemen tespit edilebilecek hususlardır. Benzer bir çalışma kamu giderlerinin nezaretler ve diğer kamu kurumları arasındaki dağılımı açısından da yapılabilir. Ayrıca bakanların, müsteşarların, valilerin, mutasarrıfların, bazı diğer kamu görevlilerinin, hatta valide sultanın aldıkları maaşlar arasındaki farklar açıkça görülebilmektedir. Bazı kamu kurumlarının kuruluşu ve kaldırılışıyla ilgili kayıtlar da önemlidir. İlgili yıl bütçe verileri ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel değerlendirmeler yapmayı da sağlayacak özellikler taşımaktadır. A'şâr tahsilatından hareketle eyâletler ve bölgeler itibariyle zirai hasılatın miktarına; ağnam ve canavar (domuz) rüsümundan hareketle hayvan varlığına ulaşılabilir. Tersanelerin bulunduğu yerler, gemi inşa kapasitesi gibi konular hakkında bile bilgilenmek mümkündür. Söz konusu bütçe yılında ekmek, yağ, mum, odun, kömür, tekstil, kırtasiye, erzak, müzik aletleri, tıbbi cihazlar ve değişik malların fiyatlarında ucuzlamaların olduğu da kayıtlardan anlaşılmaktadır. Yine bedelat-ı askeriye ve canavar rüsümundan Osmanlı Devleti'ndeki gayrimüslim nüfusun eyaletler itibariyle dağılımı hakkında bilgiler çıkarılabilir. Açıkçası bu bütçe dönemle bağlantılı farklı uzmanlık alanlarını ilgilendiren araştırmalara yönelik önemli bir kaynak özelliği taşımaktadır. Osmanlı Maliyesinin Şeffaflaşması yayımlanmış ilk Osmanlı bütçelerini araştırmacılara ve ilgililere sunmayı amaçlamaktadır.
142.35 ₺ -
Bir Zamanlar İstanbulda
İstanbul... Şehirlerin ecesi... Pek çok açıdan oldukça şanslıdır İstanbul. Gerek ziyaretçileri, gerek sakinleri onun büyülü güzelliğinden kapılmış, durmadan, yorulmadan, yetinmeden hep onu anlatmıştır. İstanbul'u anlatan kitaplar başlı başına bir kütüphane oluşturacak denli çok ve çeşitlidir bu nedenle. Yazarı belli olmayan Bir Zamanlar İstanbul'da... geçip gitmiş İstanbul'u, gelecek kuşaklara anlatma arzusuyla kaleme alınmış; ancak benzerlerinde görmeye alışık olmadığımız eleştirel bir yaklaşımla eksikleri ve yanlışlarıyla... Bir Zamanlar İstanbul'da... okuyucusuna geçip gitmiş İstanbul'da keyifli bir seyahat teklif ediyor.
54.75 ₺ -
İstanbul Cehennemi Tarihte Büyük Yangınlar
İstanbul yangınları, dünyada benzerine rastlanmayan birer dramdır.Tarih, İstanbul'da cehennemler yaratan bu düşmana "ejderha" adını vermiştir. Bu ejderha, yedi başlı değil, bazen ateş saçan yirmi yedi başlıdır. Zaman olmuştur ki bu "ejderha" İstanbul'un yarısını yalayıp geçmiş, arkasında yüzlerce ve binlerce çıplak insanı harabeler arasında bırakmıştır.Küllerinden doğan İstanbul'un yangınlarda yaşadıklarını şaşırarak ve üzülerek okuyacaksınız.
87.60 ₺ -
İstanbulu Geziyorum Gözlerim Açık
Haldun Hürel, semt semt İstanbul tarihinin izini sürüyor. Her sokağını defalarca arşınladığı şehrin ölümsüz eserlerini, öyküleriyle anlatıyor. Tarihi alanlarda karşısına çıkan otoparklara, beton binalara değil, bu türedi yapıların öncesine götürüyor okuyucusunu... Biz ne kadar gözlerimizi kapatsak, başımızı öte yana çevirsek de, bu şehrin her köşesinde yağmalanmış Roma ve Osmanlı mirası var. Aslında yıkılan, izbeye, çöplüğe dönen; sadece bir cami, bir kilise, bir konak ya da bir çeşme değil, binlerce yıllık kültürel birikim... "Elinizdeki bu kitap sizi, İstanbul'un tarihsel geçmişinde, coşkulu düşler eşliğinde gezdirirken, bu büyüleyici ve hüzünlü kentin, barındırdığı sanat eserlerinin o eşsiz öykülerinin şaşırtıcı güzelliğiyle de buluşturacak. Sayfalar arasında dolaştığınızda; İstanbul'u, sadece 'geniş kapsamlı bir rehber kitap in yol göstericiliğinde değil, sanatsal çalışmaların ne tür bir üslupla, hangi ulusal ve evrensel birikimlerin sonucunda yapıldığına da tanık olarak ve bütün bunlara ait çok heyecan verici öyküleri dinleyerek yol alacaksınız." İstanbul şehir tarihi ve kültürüne dair yazılarından tanıdığımız Haldun Hürel, İstanbul'u Geziyorum Gözlerim Açık’ ta neyi/neleri/nereyi kaybettiğimizi de anlatıyor.
73.00 ₺ -
Osmanlı'nın Avrupalı Müzisyenleri
Türkiye'de müzik tarihi ve piyano edebiyatı konusunda yazılmış kitaplar son derece azdır. I Son yıllarda bu konuda akademisyenlerin yazdığı kitap/arda biraz artış olduysa da yurtdışındakilerle kıyaslandığında yine de bu uğraşlar zayıf kalmaktadır. Dr. Evren Kutlay Baydar'ın bu kitabı hem müzik tarihine hem de Osmanlı-Avrupa ilişkilerine ışık tutmakta, akademik alanda büyük bir boşluğu doldurmaktadır. Doç. Sibel Kudatgobilik İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Hep şunu düşünmüşümdür: Tarihte kökleri ve hareketleri araştırmak istiyorsanız yazılı dokümanlardan daha çok küftür, özellikle müziksize daha çok yardıma olacaktır. Dil her 40-50 yılda daha sonraki jenerasyonların zorlukla anlayabileceği ölçüde değişmektedir, dolayısıyla değişim çok dinamik ve halıdır. Müzikteki değişim ise çok daha yavaş ve daha kolay izlenir olmaktadır. Bunu Japonların muhteşem belgeseli İpek Yolu'nu izlerken daha iyi kavradım. Nepal'ın tepesindeki yaşlı teyze bağlamaya çok yakın bir çalgıyla tam bir Orta Anadolu türküsü çalıyordu. Bin yıl önceki kökümü orada duydum. Dr. Evren Kutlay Baydar'ın bu çalışması, yukarıda bahsettiğim boşluğa oldukça güçlü bir cevap olarak geldi. Kendisini kutluyor ve çalışmalarının aynı basanda devamım diliyorum,
135.05 ₺ -
Hanedanın Sürgün Öyküsü Başucumda Bir Avuç Vatan
3 Mart 1924 günü Meclis, siyasi bir kurum olduğu gerekçesiyle Hilafet’i ilga ederken bir karar daha almıştı: Osmanlı Ailesi’nin kadın erkek bütün fertlerinin Türkiye Cumhuriyet’i hudutları içinde oturmaları sonsuza dek yasaklandı, aile mensupları Türk vatandaşlığından çıkarıldı. Osmanlılar pasaportsuz, yurtsuz, hiçbir şeysiz kalmışlardı. Acılı bir yolculuk başlıyordu. İki hafta sonra Türkiye’de, 144 kişilik Osmanlı Hanedanı’ndan hiç kimse kalmamıştı. Sürgün, yokluk, özlem ve acı dolu günler yaşadılar ama dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar ülkeleri aleyhinde bir tek söz söylemediler. Cumhuriyet aleyhinde hiçbir eyleme katılmadılar. İçlerinde daima bir gün geri dönme ümidi, başlarında bir avuç vatan toprağı vardı. “Osmanoğlu’nun Sürgünü” belgeseliyle Osmanlı Hanedan Vakfı tarafından onursal üyeliğe kabul edilen Kerime Senyücel, yaşayan Son Osmanlılar’ın, sürgüne bizzat tanık olmuş hanedan üyelerinin anlattıklarını birinci ağızdan kaleme aldı.
148.00 ₺ -
Halide Tutku Hüzün İsyan
İlk defa yayınlanan fotoğraflarıyla farklı bir Halide Edip portresi… Her şeyi anlamaya çal��şan, duyarlı, siyah gözleri vardı. Küçük yaşlarında annesiz ve yalnız kaldı. Kendi içinde bir dünya kurdu. 31 Mart’ta isyancıların, işgal İstanbul’unda İngilizlerin, Milli Mücadele yıllarında Padişah’ın ölüm listesinde buldu kendini. Maceralı hayatı, bir imparatorluğun ve genç Cumhuriyet’in en önemli dönüm noktalarına şahitlik etti. Aykırıydı. Özgürlüğüne çok düşkündü. Bu yüzden âşık olduğu adamı bile terk etti. Yazıları, romanları, konuşmaları ve itirazlarıyla dünyanın en iyi tanıdığı Türk kadını oldu. Hayatı Türkiyeli kadınların geçirdiği değişime ışık tuttu. Çocukluğunda olduğu gibi, hastalıkları ve yalnızlığı içine hayata gözlerini yumdu. Tutkulu, hüzünlü ve isyankârdı. Adı Halide’ydi. Halide Edip Adıvar… Türkiye’nin en güçlü, en ilgi çekici kadın yazar ve aktivistlerinden biri, belki de ilk akla geleni. Osmanlı’nın sancılı son dönemlerinde, Milli Mücadele yıllarında ve Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde dikkat çeken bir aktör. Sultanahmet Mitingi’nde kitleleri coşturan, İstiklal Savaşı’nda onbaşı rütbesi ile savaşan, azimli, yılmaz kadın. Kitaplarından tanıdığımız, bilinen üç beş fotoğrafından aşina olduğumuz sima. Ya Halide? Babasının adından, eşinin soyadından, yazar kimliğinden bağımsız bir kadın olarak Halide… Halide Edip denilince, çoğumuzun aklında, Sultanahmet Mitingi’ndeki görüntüleri, İngiliz edebiyatı profesörü olarak ders verdiği kürsülerdeki halleri ya da ömrünün son yıllarında çekilmiş, değirmi başörtülü, elinde sigara izmaritli fotoğraflar belirir. Oysa herkes gibi Halide’nin de bir hayatı; bu fotoğrafların arkasına saklanmış, tutkuyla, hüzünle ve isyanla örülmüş destansı bir ömrü vardır. Belgesel yapımcısı ve yazar Kemal Öztürk, Timaş Yayınları tarafından okurlara sunulan “Halide- Tutku Hüzün İsyan” isimli kitapta bilindik “Halide” fotoğrafının arkasındaki asıl portreyi bulmaya çalışıyor. Gençliğiyle, yaşlılığıyla, kavgaları ve mücadeleleri ile bambaşka bir Halide’yle buluşturmaya çalışıyor okuyucuyu ve bunu görsel açıdan hayli zengin bir çalışma ile yapıyor. Mor salkımlı bir evde gözlerini açan Halide’nin çocukluk yılları boyunca kendisine eşlik eden kareleri görüyoruz en başta: Erken yaşta kaybedilen anne, konaktaki kalabalık, üvey anneler, torununun annesizlik acısını bir nebze olsun hafifletmeye çalışan Mevlevi Haminne, kızının İngiliz terbiyesine göre yetişmesini isteyen baba Edip Bey Halide’nin yeme içme düzenini bile buna göre ayarlamışken sokaklarda özgürce horoz şekeri yiyen akranlar, kolej yılları, dayanılmaz matematikçi Salih Zeki’ye duyduğu aşk ve ilk evliliği… Şiddetle karşı çıktığı çok eşliliği hazmedemeyip büyük bir aşkla bağlı olduğu Salih Zeki’den ayrılışı, Darülmuallimat ve Lübnan’daki hocalık günleri, Dr. Adnan Bey’le evliliği ve Milli Mücadele yılları, bir süre sonra Mustafa Kemal’le görüşlerinin ayrılması ve 15 yıl süren “gönüllü sürgün”, bağımsızlığı için onca mücadele ettiği ülkesine ancak 1939’da geri dönmesi ve eserleri… Sayfalar arasında gezinirken bazı sürprizlerle de karşılaşıyoruz. Yazar, Halide Edip’le Mustafa Kemal arasındaki görüş ayrılığında belki de Mustafa Kemal’in Latife Hanım’la evlenmek üzere Fikriye Hanım’ı yurtdışına tedaviye göndermesinin yatabileceğini söylüyor. Belki de Halide, Fikriye’den vazgeçen Mustafa Kemal’de Salih Zeki’yi görmüştü. “Belki de Halide ile Mustafa Kemal arasında yaşanan sorunların temelinde bir de bu olay vardır. Halide de Mustafa Kemal gibi güçlü, otoriter ve bir kadına asla bağlanmayan birine âşık olmuştu ve Fikriye gibi karşılık bulamamıştı. Halide de Fikriye gibi ikinci bir kadın yüzünden sevdiği adamdan ayrılmıştı. Halide de Fikriye gibi çok acı çekmişti.” Ya da uzun süren sürgün yüzünden babaannesini ancak çocukluğunun ilerleyen dönemlerinde görebilen torun Ömer Sayar’ın Halide’yle ilk karşılaşmasını anlatışı ile şaşırabiliyoruz: “Küçücük bir kadındı, müthiş etkileyici bir yüzü vardı, asık suratlıydı, saçlarını sıkıca yapıştırıp arkada topuz yapmıştı ve hafif mavimtıraktı, çivit sürüyordu galiba. Elleri son derece bakımlıydı; manikürlüydü ama renkli değildi, cilalıydı. Elinde ağızlığıyla sigarası, kalın -herhalde gözü çok bozuktu- kavanoz dibi gibi kalın gözlükleri vardı. Yuvarlak. İlk öyle gördüm. Ne yalan söyleyeyim, ürktüm.” Kemal Öztürk kitabı Şirin Tekeli, Hülya Gülbahar, Ayşe Durakbaşa, Serpil Çakır, Fatma Karabıyık Barbarosoğlu gibi hukuk, sosyoloji ve edebiyat dünyasından çeşitli isimlerden görüşler alarak zenginleştirmiş. Bu yöntem belli ki yazarın Halide Edip’’i sadece kendi hayatı ile sınırlandırmadan Türk kadın hareketi bağlamında incelemek istemesinden kaynaklanıyor. Kitabın belki de en dikkat çekici yanı, özenli görsel tasarımı. Halide Edip’in birinci ve ikinci kuşak torunları Ömer ve Adnan Sayar’ın katkıları ile ailenin fotoğraf albümünden istifade edilerek hazırlanan çalışmada şimdiye dek bilinmeyen bazı fotoğraflar okuyucuya sunulmuş. Elif Sevinçgül imzasını taşıyan tüm sayfalar dönemin atmosferine ve Halide’nin iç dünyasına yaklaşmak yolunda çaba sarf ediyor. TİMAŞ Yayınları bir kısmı daha önce hiç bilinmeyen fotoğraflardan yola çıkılarak hazırlanmış bu albüm-kitapla Türkiye’de belgesel kitaplara giden yolu açma iddiasında.
20.35 ₺ -
Tarih Şuuru
Geçmişin, ya da içinde yaşadığımız zamanın bilgilerini, olayların cereyan tarzı ve yorumlarını, ibret olsun diye aktarılmasına vasıta olan ilme tarih diyorsak; tarihçinin ve özellikle İslam tarihçisinin takınacağı tavır ve takip edeceği usul konusunda, Kur'an çok açık ve kesin hükmünü koymuştur. Başka bir deyişle, Allah, genel manada alimin, özel manada da -bu görevi yüklendiğinden dolayı- tarihçinin, ilahi mesajın getirdiği sorumlulukla hareket etmesini emrediyor.
95.20 ₺ -
Sütçü İmam
Nasılsa kendini kaybetmeyen birinin sesini duymaya başlıyorum. Belki de insan değil. Belki de o şehirde olup bitenleri, gelecek kuşakların iyi anlamaları için, yavaş yavaş ve bulandırmadan anlatan biri. Belki bir mantık, bir akıl. Ama hiçbir zaman tarih değil. Belki onunkine benzer bir dille, dinlememiz için peşine takılmış biri. Onunla istediğimiz an dar sokaklarda, meydanlarda, bulvarlarda karşılaşabiliriz. Bize Maraş'ın ilkin İngilizler, daha sonra da Fransızlar tarafından işgal edildiğini, şehir halkının nasıl tecavüze uğradığını, bunlardan en önemlisi olarak, ermeni devriyelerinin kadınlara nasıl ve niçin sataştığını ve Sütçü İmam'ın bunları nasıl tabancasıyla susturduğunu anlatacaktır.
68.00 ₺ -
Sömürü Ajanı İngiliz Misyonerleri
Londra Misyoner teşkilatı başkanı şöyle konuştu: "Biz İngilizlerin müreffeh ve saadet içinde yaşamamız için, müslümanların arasına nifak tohumlarını ekmemiz lazımdır. Onların içinde ihtilaf kıvılcımlarını tutuşturmalıyız. Biz Osmanlı Devleti'nin her tarafına fitne sokarak, onu yıkacağız. Böyle yapamazsak, İngilizler gibi küçük bir millet, nasıl müreffeh olur? İşte Hempler, bunun içindir ki, İslam dünyasını nifak ve fesat ateşine vermeden onları tefrikaya sokmadan geri gelme!"
81.60 ₺ -
Osmanlı Medreseleri
Osmanlı Tarihi araştırmalarında medreseler, belki de üzerinde en az çalışılan konulardan biridir. Menşel, İslam Tarihi'nin ilk dönemindeki Suffa Ashabı'na kadar götürülen medrese geleneğinin, Osmanlı Devleti'nde, teşkilat yönünden en mükemmel seviyeye ulaştığı, tarihi bir hakikattır. Ancak, zamanla eski ihtişamını kaybeden medreselerde tedrici bir gerileme başlamıştır. Bu sebeple, diğer Osmanlı müsseseleri gibi medreselerin de, siyasi ve askeri gerilemeye bağlı olarak bir gerileme ve çöküş süreci yaşadığı sıkça ileri sürülmüştür. Kanuni devrinden sonra, medreselerin tamamen içine kapanarak, yeniliklere kapalı oldukları ve eğitim seviyesinin giderek düştüğü kabul edilmiştir. Böylece XIX. asra gelindiğinde, medrese sisteminin iflas noktasına sürüklendiği şeklinde yaygın bir kanaat ortaya çıkmıştır.
95.20 ₺