-
Abdülhamidin Kurtlarla Dansı 2
ABDÜLHAMİDİN KURTLARLA DANSI 2 Oyun yeni baştan başlıyor... Tarih yeniden yazılıyor... Kurtlarla Dans devam ediyor... Abdülhamid′siz bir yüz yıl yaşadık. Onun yokluğunda bir imparatorluğun un ufak oluşuna ve o enkazın içinden ′küçük Osmanlı′ diyebileceğimiz Misak-ı Milli fikrinin doğuşuna tanık olduk. Şimdi toparlanıyoruz ve yeniden küresel bir aktör olma yolundayız. Artık ufuklara bakarken kendimizden daha eminiz. Bu açılımlar döneminde bir tarih açılımı, dolayısıyla Abdülhamid açılımı kaçılmaz. Mustafa Armağan Abdülhamid′in Kurtlarla Dansı 2′de yine özgün belge ve bilgilere dayanarak Sultan Abdülhamid′in bugüne kadar anlatılmayan yönlerini okurlarına sunuyor. Türkiye′ye eğitimde altın çağ yaşatan, Küba′ya ajan gönderen, Singapur′a cami yaptıran, Sri Lanka′ya okul açtıran, New York′taki Webb′den Londra′daki Quilliam′a özel görevler veren, Belarusya′nın ıssız köylerinde adı hala camilerde anılan bir Abdülhamid bu... Her sayfasında şaşıracağınız bir kitap...
122.64 ₺ -
Çanakkale Savaşları Günlüğü
Onların kemikleri dağ gibi yığıldı, kanları dere gibi aktı... Mermileri tükenince imanlarını süngülerinin ucunda parıldattılar ve devleştirler, cins cins takviyeli insan sürülerini göğüsleriyle durdurdular. Ne ölüm indiren gökler yıldırdı onları, ne ölü püskürten yer... İstilacı düşmana Boğaz'ı dar ettiler; denizden de, karadan da geçit vermediler; sağ kalanlar mütevazı birer gâzi, toprağa düşenlerse Cennet'e Tanrı konuğu oldular; hem yedi düvele nam saldılari hem nesillerine şeref bıraktılar... Onların destanını okuyalım: Öpelim onlardan kalan Bayrağımızı, temizse dudaklarımız... Gezelim şehitliklerini, temizse ayaklarımız... Dua sağnaklarımız erişsin onların yüce ruhlarına; böylece, belki o yüceliğin sırrı da açılır gönüllerimize, nesillerimize...
105.00 ₺ -
Tarih Sohbetleri 3
Biz bir cihan imparatorluğunun varisleriyiz. Geleceğimize dair görüşler ileri sürer, programlar yaparken geçmişteki bu muazzam siyasî ve medenî tecrübelerimizden sonuna kadar istifade etmek bizim en tabiî hakkımızdır. Millet ve devlet olarak misyonumuzu belirlemekte en sağlam ölçüyü de böyle bir tarih şuuru ile getirebiliriz. Bu itibarla aydınlarımızın ve gençlerimizin kendi tarihleri hakkında muhtelif cihetlerden bilgi edinebilecekleri eserlere ihtiyaç duydukları muhakkaktır.Ötüken, işte bu mülahazalarla, Türk tarih ve mûsıkîsine yaptığı değerli hizmetler ve verdiği kıymetli eserlerle haklı bir şöhret kazanan değerli yazar Yılmaz Öztuna'nın "Tarih Sohbetleri"ni üç cilt halinde sunmaktan şeref duyar.
243.75 ₺ -
Tarihimizden Yaşanmış Öyküler
Tarihimiz şanlı zaferlerle doludur. Biz tarihimizle övünürüz. Çünkü tarihimiz gerçekten övünülecek bir tarihtir. Bu kitapta, tarihin şanlı sayfalarından seçilmiş örnekler bulacaksınız. Tarihimizden yaşanmış öyküleri zevkle okuyacak ve gerçekten şeref dolu bir tarihe sahip olduğumuzu anlayacaksınız. Tarih ibrettir. Tarih ölçüdür. Tarih yalnızca bilgi değil, geleceğin aynasıdır. Tarihi iyi bilen, geleceğinden emin olur.
172.50 ₺ -
Tarihi Değiştiren İmparatorluklar
‘Tarihi Değiştiren İmparatorluklar’ sizi nefes kesen bir maceraya çağırıyor Timaş’ın Popüler Tarih serisinin lokomotifi Tarihi Değiştirenler, bu kez imparatorlukları masaya yatırıyor. Yazar Ali Çimen sizleri, Asya steplerinden rengârenk ipeklerle süslü Çin saraylarına; Avrupa’nın rutubet kokulu şatolarından güneşten kavrulan Yunan kıyılarına; Bizans’ın gizemli kiliselerinden Arap yarımadasının gölgeli cami avlularına; devasa dalgalara beşiklik eden Okyanuslardan dünyanın en el değmemiş diyarlarına; Afrika’nın balta girmemiş topraklarından Hindistan’ın nemli vadilerine; Avrupa’nın kasvetli sokaklarından Moskova’nın dış mahallelerine; Amerika’nın dört bir köşesinden Kore’nin sarp dağlarına, Vietnam’ın güneş geçirmeyen ormanlarına uzanan; dünyayı avuçlarınızın arasına alacağınız bir serüvene ortak olmaya davet ediyor. Gelin, Çin’in iki bin yıllık imparatorluk geçmişinin ilmek ilmek örülüşüne tanıklık edin, Çin’i alt üst eden ayaklanmaların, suikastların ve saray oyunlarının bir parçası olun! Büyük İskender ile boğazı geçip Pers diyarlarına girin, Asya steplerini aşın, ormanlarında fillere karşı savaşın. Perslerle bir olup Persepolis’i İskender’e karşı savunun! İslam ordularının bir parçası olun; hak için kılıç sallayın. Emevilerle Endülüs kapılarına dayanın, Avrupa tarihini değiştirin! Sezar’la bir olun Roma yürüyün! Senato’daki dedikodulara kulak kabartıp, Romalıların arasına karışın. İmparatorları alkışlayıp, idamlarına şahit olun, Roma’nın kan üzerinde yükselişini izleyin. Bizans şövalyeleriyle bir olun, Konstantinopol’ün surlarından düşmana ok atın; Fatih Sultan Mehmed’in cengâverleri arasına karışıp Konstantinopol’ün surlarını aşın, çağ kapayıp çağ açın! Hunlarla bir olun, Avrupa’yı tir tir titretin; Roma’nın kapılarına dayanın, Papalar sizden af dilesin. Moğolların saflarına karışın, taş üzerinde taş bırakmayın, atlarınız çatlayana dek dünyayı fethe soyunun! İtalyan kâşiflerin arkadaşı, İspanyol, Portekizli ve Hollandalı gemicilerin yoldaşı olun; bilinmezlere yelken açın. Ardınızdan gelip dünyayı yağmaya soyunan acımasız şövalyelerin kıyımlarına tanıklık edin; Haç’ı sırtlayıp yerli halkları ‘aydınlatmaya’ soyunan din adamlarına tanıklık edin. Yağmurla yıkanmış İngiliz saraylarının karanlık koridorlarında turlayın. Yürekleri, üzerinde güneş batmayacak topraklar için çarpan kral ve kraliçelerin sofralarına misafir olun. İngiliz denizcileri, askerleri ve siyasetçileriyle aynı karavanaya kaşık sallayıp, Kuzey Amerika’dan Avustralya’ya uzanan İngiliz İmparatorluğu’nun doğuşunu izleyin. Amiral Nelson’ın mürettebatına karışıp, Fransızları topa tutun! Napolyon’a asker yazılıp Mısır çöllerinde, Akdeniz’in tuzlu sularında ve buza kesmiş Rus steplerinde kılıç sallayın; dünyayı Fransız yapmanın hayallerini kurun! Münih’in varoşlarında ateşli ve kışkırtıcı konuşmalar yapan Adolf Hitler’e kulak kabartın, dünyayı kasıp kavuran Nazi terörünü iliklerinizde hissedin. Küf, ter ve kan kokulu trenlerle toplama kamplarına yolculuk edin. Hitler’in son saatlerini onunla birlikte sığınağında yaşayın. Nazilerin yıkılan hayallerinin çıkarttığı toz bulutunda kaybolun… Lenin ile Petrograd varoşlarında nutuklar atın, devrimci işçi kalabalığına kapılıp Çar’ın sarayına yürüyün. Monarşiyi devirip, Sovyetler Birliği’ni kurun. Ve dünyayı dehşete boğan Kızıl İmparatorluğun mimarlarıyla tanışın! Stalin’den korkun, Gorbaçov’u alkışlayın. Soğuk Savaş’ın sıcak cephelerinde terleyin. Amerikalı devrimcilerle İngilizlere karşı savaşın; Amerika Birleşik Devletleri’ni kurun! Uzaya çıkın, atom bombasının dehşetine tanıklık edin. ‘Amerikan Emperyalizmi’nin ayak izlerini takip edip, Sovyetleri yıkın! Dünyanın ayakta kalan son imparatorluğunun şifrelerini çözün. Gelin; tarihi okumayın, bizzat yapın…
15.07 ₺ -
Tarihi Değiştiren Kadınlar
Tarihi değiştiren, dünyayı titreten kadınlar! “Geçmişe baktığımızda, erkek egemen bir seyrüseferin hüküm sürdüğünü görürüz. Kılıç kuşanıp fetih yapan, çağ açıp çağ kapatan, yaptığı bir konuşma ya da aldığı kararla kitleleri coşturan, atomu parçalayarak insanoğluna sınırsız enerjinin kapılarını açan, bazen kabul etmek istemesek de, çoğunlukla erkekler olmuştur. Peki bu, tarihin beyaz perdesinde hep erkeklerin başrol oynadığı lamına mı gelir? Ne yani, kadınlara düşen rol, her zaman ‘en iyi yardımcı oyuncu’ rolü oynamak mıdır? Tabii ki hayır. Yüzyılların üzerine oturduğu mayınlı tarih tarlasından sıyrılıp çıkan öyle kadınlar olmuştur ki, teşbihte hata olmaz, o çok ‘bilindik’ erkekler, bu kadınların azametlerinin gölgesinde bile terlemeden edememiştir!” Gazeteci yazar Ali Çimen “Tarihi Değiştirenler” dizisinin son kitabı Tarihi Değiştiren Kadınlar’a böyle başlıyor ve 30 ünlü kadını sayfalarında konuk ediyor. Bu 30 kadın arasında Mısır İmparatoriçesi Cleopatra, ünlü kadın casus Mata Hari, Nobelli Madam Curie, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir dönemine damgasını vurmuş ‘iktidar avcısı’ Hürrem Sultan gibi isimler de var; insanlığın özgürlüğe giden yolda devrim niteliğinde adımlar atmasını sağlayan siyahi kadın eylemci Rosa Parks ve Tom Amca’nın Kulübesi isimli romanıyla Amerika’daki kölelik kurumuna kalemiyle savaş açan Harriet Beecher Stowe da. Bir fabrika işçisiyken kendisini uzayda bulan Tereşkova ve okyanusları aşan havacılık sevdasıyla hayatını uçmaya adayan Amelia Earhart da yüksek tempolu hikâyeleriyle listede yerlerini alıyor. Kitabın önemli bir bölümü de iktidar peşinde koşan kadınlara ayrılmış: Pakistan’ın ve aynı zamanda İslam coğrafyasının ilk kadın Başbakanı Benazir Butto; düşman kardeşi Hindistan’da yine ailece ülke siyasetine damga vurmuş, ülkesinin ilk Başbakanı İndira Gandi; Fransa’ya 40 yıl boyunca hükmeden İtalyan Catherine de Medici; Rusya’yı çağının en güçlü ülkelerinden biri yapan Alman kökenli Katerina; İngiltere’den Kraliçe Elizabeth, Kraliçe Victoria ve onların bıraktığı yerden bayrağı devralarak İngiltere’yi bir küresel aktöre dönüştüren ‘Demir Lady’ Margaret Thatcher. İktidarda olan kadınların yanı sıra iktidarda olan erkeklerin yanındaki ihtiraslı kadınlara da şahitlik ediyor tarih ve dolayısıyla kitap da. Komünist Çin’in en korkulan simalarından biri olan Jian Qinq ya da daha çok bilinen ismiyle Bayan Mao; oğlunu padişah yapmak için bir diğer oğlunu kurban eden Kösem Sultan ve Arjantin Devlet Başkanı Juan Peron’u efsaneye dönüştürme yolunda kendisi bir efsane olan Eva Peron. Kitap ayrıca, bol görsel malzemesi, Hürrem ile Kanuni arasında gelip giden aşk mektuplarından satırlar, Simone de Beauvoir ve Jean Paul Sartre’ın ölümsüz aşkı ve bu 30 kadının gündelik hayatlarına ilişkin daha birçok ayrıntılı ile adeta kahramanlarını ete kemiğe büründürüyor. * I. Elizabeth İspanyol hanedanına karşı Osmanlı’nın himayesindeydi. Sultan III. Murad“Siz dahi südde-i sa’adetime ita’at ve inkıyada sabit-kadem olup, ol caniblerde vakıf ve muttali olduğunuz ahbarı arz ve ila’m etmekden hali olmıyasız” diyordu Kraliçe’ye. Buna karşılık o da III. Murad’ın annesi Nurbanu Sultan ve eşi Safiye Sultan’a hediyeler gönderiyordu. * Jeanne d’Arc Orleans’ta başına geçtiği Fransız ordusu ile İngilizleri hezimete uğrattığında henüz 17 yaşındaydı. * Kösem Sultan torunu IV. Mehmet’i tahta geçirmek için oğlu I. İbrahim’i gözünü kırpmadan katlettirdi. Ancak daha sonra IV. Mehmet için de sinsi planlar yaptığını sezen Turhan Sultan, kayınvalidesi için Başlala Uzun Süleyman Ağa’ya kısa ve net bir emir verdi: “Kösem’i canlı görmek istemiyorum!” * Osmanlı sultanlarına Rusya namıma kök söktüren, ülkesini kısa zamanda modernleştiren Büyük Katerina aslen Almandı. * Feminist düşünür Simone de Beauvoir hayatı boyunca bir adamı aşkla sevdi: Jean Paul Sartre * Çin Kültür Devrimi’nin silahlı gücü Kızıl Muhafızlar’ı kuran Mao değil, eşi Jiang Qing idi. * 1981’de Altın Mabed’i ele geçiren Sihleri acımasızca bastıran İndira Gandhi bir şeyin farkında değildi: Yakın korumalarından ikisi Sihti ve onu ortadan kaldırmaya niyet etmişlerdi. * Arjantin’in efsane First Lady’si hayatını kaybettiğinde 33 Eva Peron’un naaşı ülkesine eşi Hugo’nun kendisinden sonra evlendiği Isabel Peron tarafından getirildi.
259.00 ₺ -
Tarihi Değiştiren Askerler
“TARİHİ DEĞİŞTİRENLER” SERİSİ DEVAM EDİYOR… Daha önce “Tarihi Değiştiren Savaşlar”, “Tarihi Değiştiren Konuşmalar”, “Tarihi Değiştiren Olaylar” adlı kitapları çıkan Ali Çimen, “Tarihi Değiştiren Askerler” kitabı ile seriye devam ediyor. Çimen, yeni çalışmasla dünya tarihinde nam salmış başlıca kumandanların hayatlarını, hayatlarındaki dönüm noktalarını, onları tarihi değiştiren kouma getirsavaşların öncesini ve sonrasını ele alarak okurlarının beğenisine sunuyor. Serinin diğer başlıkları olan tarihi değiştiren ‘Konuşmalar’, ‘Savaşlar’ ve ‘Olaylar’da olduğu gibi, bu çalışmada da aynı yol haritası takip ediliyor. Askerlerin kitaptaki dizilişi kronolojik sırayı izlese de, asıl hareket noktası; günümüz medyasındaki aktüel-popüler bilgi akışı esnasında kendisine en fazla atıfta bulunulan; Hitler, Napolyon, Büyük İskender, MacArthur, Sezar gibi askerlerin okuyucuya daha iyi tanıtılması oldu. Bununla birlikte Pearl Harbor limanını bombalayarak Amerika’nın İkinci Dünya Savaşı’na girmesine sebep olan Japon Amiral Yamamoto, yine İkinci Dünya Savaşı’nda Nazileri geri püskürten ve belki de gerçek anlamda savaşın kaderini değiştiren Rus Mareşal Zhukov, Napolyonik Savaşlar sırasında Fransızları Akdeniz’den silerek İngiltere’nin neredeyse bir asır boyunca ‘denizler hakimi’ olmasını sağlayan Amiral Nelson ve Güney Amerika’yı kılıcıyla İspanyollaştırıp, Yeni Dünya’nın zenginliklerini Avrupa’ya taşıyan Cortes gibi; tarihte köklü izler bırakmış, lakin ülkemizde pek gündeme gelmeyen isimler de kitapta yer alıyor. Tüm bunların yanı sıra ‘Tarihi Değiştiren Askerler’ ile Halid Bin Velid, Alparslan, Selâhaddin Eyyübi, Fatih Sultan Mehmet, Barbaros Hayreddin Paşa, Kanuni Sultan Süleyman ve tabiî ki Atatürk gibi, tarafı olduğumuz siyasal kültürel sahnenin önemli aktörlerinin dünyasına da misafir olabileceksiniz. Kitapta Yer Alan Askerler Bir kitapla onlarca askere zafer kazandıran general; SUN TZU, Makedonya’dan yola çıktı, tüm dünyayı fethe kalktı; BÜYÜK İSKENDER, Roma’nın belalısı Kartaca Generali; HANNİBAL, Roma’nın muzaffer komutanı dünyayı fethe çıkıyor; JÜL SEZAR, Göçmen kabilelerini topladı; Roma İmparatorluğu’na kan kusturdu; ATİLLA, Allah’ın Kılıcı, 100 savaşa girdi hiç birini kaybetmedi; HALİD BİN VELİD, Cermen prensliğinden Roma İmparatorluğu’na koşan Frank Kralı, Birleşik Avrupa hayalinin mimarı; CHARLEMAGNE, Anadolu’nun kapısını Türklere açan büyük savaşçı, Malazgirt Fatihi; SULTAN ALPARSLAN, Haçlıların Kudüs iştahını kesen İslam kumandanı; SULTAN SELÂHADDİN EYYUBİ, İngilizlerin ‘Arslan Yürekli’ İngilizce bilmeyen Kralı; I. RICHARD, Moğol steplerinden dünyayı fethe çıktı, Hazar’dan Japonya’ya uzanan bir imparatorluk bıraktı; CENGİZ HAN, İstanbul’u fethetti, Roma’yı istedi, Avrupa’yı Osmanlı’nın ayakları altına serdi; FATİH SULTAN MEHMET, Korsanlıktan Amiralliğe yükseldi, Akdeniz’i Haçlılara dar etti; BARBAROS HAYRETTİN PAŞA, Aztek medeniyetini yıkan, Güney Amerika’yı İspanyollaştıran kaşif; HERNAN CORTES, At üzerinden inmedi Osmanlı’yı cihan imparatorluğu yaptı; KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN; Kralcıları ezdi, mezarından çıkarılıp asıldı ama İngiltere’yi süper güç yaptı; OLIVER CROMWELL; Osmanlı ‘deli’, Batı ‘büyük’ dedi; Rusya’yı dünya devi yaptı; BÜYÜK PETRO, Yerlilerle, Fransızlarla, İngilizler için ve İngilizlere karşı savaştı; Amerika’nın ilk başkanı oldu; GEORGE WASHINGTON, Napolyon’a denizlerde nefes aldırmadı, İngiltere’yi denizler hakimi yaptı; AMİRAL NELSON, Asker, konsül, imparator; Fransız Devrimi’nin savaş makinesi; NAPOLYON BONAPARTE, Dünyayı ‘özgürleştiren’ kızıl diktatör; JOSEF STALİN, İki Dünya Savaşı’ndan Kore Harekatı’na Amerikalılara hep o komuta etti; DOUGLAS MACARTHUR, Büyük hayalleriyle büyük bir imparatorluğu küçülten asker; ENVER PAŞA, Çöken bir imparatorluğun subayıydı, kurduğu devletin cumhurbaşkanı oldu; MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, Japon donanmasının beyni, Pearl Harbor’ın fikir babası; AMİRAL ISOROKU YAMAMOTO, Tanklara aşıktı, her iki dünya savaşında da tanklarla Amerika’yı zafere taşıdı; GENERAL PATTON, Üstün Irk sevdasıyla dünyayı ateşe veren Faşist lider; ADOLF HİTLER, Üniversite okuyamadı; önce asker, sonra kahraman, ardından da Amerika’ya başkan oldu; DWIGHT DAVID EISENHOWER, Hitler’i yendi, hiç savaş kaybetmedi, Rus liderlerini gölgede bıraktı; MAREŞAL ZHUKOV.
17.13 ₺ -
Büyük Osmanlı Projesi
Bir bakıyorsunuz Belçika’da bir “Türk köyü”, bir bakıyorsunuz Himalayaların eteklerinde bulunan Keşmir eyaletinde de kendilerine “Osmanî” diyen Türk Köyleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği… İngiltere Parlamentosu üyesi olup şimdilerde Londra Belediye Başkanlığı yarışına giren Boris Johnson’ın son Osmanlı İçişleri Bakanı’nın torunu olduğu haberi gazete manşetlerinde çınlarken, Meksika’da bir Osmanlı çeşmesinin ortaya çıktığı düşüyor önümüze. Nicolas Sarkozy’nin de, Fidel Castro’nun da atalarının Osmanlı Yahudisi çıkması yetmiyormuş gibi, besteci Wagner’in Sultan Abdülaziz’den para yardımı istediğini, Abdülhamid’in Pasteur’e beraber çalışma teklifinde bulunduğunu okuyoruz hayretle. Ve düşünüyoruz: Acaba tarihimiz hakiki çehresiyle arz-ı endam ettiğinde nasıl bir manzara karşısında kalacağız? Misak-ı Millî sınırları içinden görmeye ve düşünmeye alıştırılmış bir neslin dramıdır yaşadığımız. “Biz neydik?” sorusu, ete saplanan bir kurşun gibi hemen her adımda karşımıza çıkıyor veya biz hatırlamak istemesek de, başkaları tarafından çıkarılıyor. Bunun en son örneğini, Avusturya sağının temsilcisi Andreas Möller’in, “Türkler AB’ye girerse Viyana’yı kaybederiz’ mealindeki demecinde gördük. Demek ki, dedik, bu demeci okuyunca, biz unutsak da dünya bizi unutmuyor. Mustafa Armağan son kitabı Büyük Osmanlı Projesi’nde bu nicedir unuttuğumuz dünyanın kapılarını açıyor önümüze ve bize bir hafıza tazelemesi çalışması öneriyor. “Hatırla onu!” ikazı, kitabın her satırında karşımıza çıkıyor ve giderek “Hatırla kendini!” uyarısına bürünüyor. Osmanlı’yı, yaşadığı çağların küresel aktörü olarak konumlandıran ve bu yüzden de küreselleşmekte olan dünyamızda bunu daha önce tecrübe etmiş bulunan Osmanlıların birikiminden yararlanmanın önümüzü görmemize yardım edeceğini vurgulayan yazar, hem “küresel tarih” çalışmalarına Osmanlı’nın katkılarına atıfta bulunuyor, hem de Osmanlı tecrübesinin kendiliğinden bir ‘oluşum’ değil, bilinçli bir ‘proje’ olduğuna dikkat çekiyor. Armağan, “Büyük Osmanlı Projesi” adını verdiği bu projenin ana hatları hakkında ufkumuzu genişletecek bilgiler veriyor ve daha da önemlisi, Türkiye’nin içine girdiği yeni bir gelişme çizgisinde ‘Bir kere başarılan neden bir kere daha başarılamasın?’ sorusunun umut vadeden kuyusu içine gömüyor okurunu.
11.99 ₺ -
Avrupanın 50 Büyük Yalanı
Kitapta Rönesans, Gutenberg, Don Kişot, Kopernik, Galile, Voltaire, Florence Nightingale, Magna Carta, Shakespeare, Einstein gibi Batının üstünlüğü tezine kaynak oluşturan efsanelerin yalan olduğu açıklanıyor. Böylece Doğu Despotizmi ve Batı üstünlüğü tezi çürütülüyor. Türk aydınının 1,5 asırdır peşinde koştuğu ‘Avrupa mucizesi’ yalanı, farklı ve şaşırıcı yönleriyle bu kitapta birer birer deşifre edilip ortaya konuluyor. İlginizi çekeceğine inandığımız başlıklardan bir kısmını tadımlık olarak şöyle bir hatırlamaya ne dersiniz? - Florence Nightingale’in İngiltere’de ölüm meleği olarak tanındığını, - Galile’nin kiliseye karşı çıkmış bir bilim kahramanı olmadığını, - Magna Carta’nın Avrupa tarihinde ileri değil, geri bir adım olduğunu, - Hitler’in aslında Avrupa’yı işgal planı olmadığını, - Einstein’ın son yıllarında beyninin yavaşladığını, - İlk feministlerin fabrikalardaki kadınları evlerine kapatma için kampanyalar düzenlediklerini, - Don Kişot’ta Endülüslü Müslümanlarla ilgili şifreler bulunduğunu, - Kopernik ve Kepler’in güneşe tapanlar tarikatından olduklarını, - Rönesans insanlarının Ortaçağ’daki atalarından daha pis yaşadıklarını, - Haritaların emperyalizmin sözcülüğünü yaptığını, biliyor muydunuz? Bunlar ve bunlardan başka Avrupa’nın büyük yalanlarını, Mustafa Armağan’ın hakikaten büyük emek mahsulü Avrupa’nın 50 Büyük Yalanı’ndan okuyacak ve her satırında eminiz ki, şaşıracaksınız. Yazarın amacı da bu zaten: Düşünmek, şaşırmakla başlar ona göre. Mustafa Armağan’a göre Osmanlı tarihini de hakkıyla anlayabilmek için Avrupa tarihinin gerçeklerini bilmek gerekir. Osmanlı ve yakın tarih üzerine yazdığı ufuk açıcı kitaplarından sonra Armağan’la Avrupa tarihinin bilinmeyenlerine doğru nefes nefese bir yolculuğa hoş geldiniz.
24.82 ₺ -
Peygamberimizin Hayatı
Kâinât'ın Sevgilisi, Peygamberlerin Sultanı, Allah'ın Habîbi Muhammed Müstafi Salla'llahu aleyhi ve Sellem'e âşık olmayan var mı? Rehberimiz, Önderimiz Sevgili Peygamberimizi tanımak O'nu sevmek sevginin en üst noktasıdır. O tanındıkça daha çok sevilmiş ve sevildikçe de sevenlerin kurtulmasına vesile olmuştur. O'nun sevgisi dünya hayatına güzel bir nizam verdiği gibi âhire mutluluğuna da ayrı bir lezzet bahşedecektir. Peygamberimizi sevmek insan kurtaracaktır. Bu sevgi insanı ayrı bir insan haline getirecek âdete melekleştirecektir. O'nu sevenler, herkes tarafından sevilmiş, O'na bağlananla herkes tarafından hürmetler görmüştür. Sevgili Peygamberimizin adını ananlarır dilleri ve gönülleri nûrlandığı gibi, şemailini hayaline alanların da dünyalar aydınlanmıştır. O'nu hatırlatan herşey berekete vesile olmuş, insanlık O'nı düşündükçe teselli bulmuştur. Kâinat'ta O'nun kadar anılan O'nun kadaı sevilen kimse olmamış. Hayatının her ânı ayan beyan açıklanan, anlatılan bilinen bir başka şahıs bulunmamıştır. Kâinât'ın her yerinde, yeryüzünde ve semâda her an O'nun adı okunmuştur. Ezanda-kamette, namazda ve duâ da hep Hazret-i Muhammed adı duyulmuştur. İsmi anılmayan bir an yoktur. O'ndan bahsedilmeyen bir mekân yoktur.
17.50 ₺ -
İslam Tarihi Büyük Boy 8 Cilt
1. Hamur, Sert Kapak Özel Kutulu 8 Cilt İslam Tarihi Büyük Boy (8 Cilt) ÖNSÖZ Bizi, herşeyi yaratan, bitmez tükenmez nimetleri içinde yaşatan Yüce Allah’a hamd ve sena eder; sevgili Peygamberimiz, dünya ve âhirette en büyük rehber ve önderimiz Hz. Muhammed Aleyhisselam Efendimizi ve bütün ev halkını, kendisiyle sohbet ve İslâm dâvâsına hizmet edenleri sevgi ve saygı ile selamlarım. İtalyan müsteşrik Caetani’nin; İslâmiyet ve Peygamberimiz hakkında bazı müsteşrik, profesör ve rahiplerin yardımlarıyla yazdığı ve Hüseyin Cahid’in dilimize çevirip İslâm Tarihi adıyla yayınladığı 10 ciltlik kitabı beş yıl inceleyerek tesbit ettiğimiz sayısız yanlışlar, isnad ve iftiralar hakkındaki “Reddiye”mizi yazdıktan sonra -ki, onu yazmamış olsaydık Peygamberimiz Aleyhisselamın hayatına ve İslâmiyete ait bilgileri, başta Kur’ân-ı Kerîm ile hadis ve sünnet mecmuaları olmak üzere, kaynaklarımızdan derleyip yaymak ve yabancı tercümanları aradan çıkarmak gücünü, azim ve cesaretini belki de kendimizde bulamazdık- Hz. Muhammed Aleyhisselam ve İslâmiyet adını verdiğimiz kitabımız için, ilk işimiz, 31 yıldan beri çalışmakta bulunduğumuz Diyanet İşleri Başkanlığındaki vazifemizden emekliye ayrılmak oldu. İlk önce, muhtasar birer cilt halinde Mekke ve Medine devirlerini yazmayı kararlaştırıp hemen işe başladık. Mekke devrini bitirdikten sonra, bu kararımızdan vazgeçip Medine devrinin muhtasar bir özeti yerine, onbir ciltlik geniş bir tarihini yazdık ve bu onbir ciltlik çalışmada: - Mekke devrine ait muhtasar ciltte dayandığımız kaynakları her bahis sonunda topluca göstermemizin yerine; okuyanlara itimad gelsin, araştırma yapacak olanlara da kolaylık olsun diye, her sahifenin altında, o bahsin kısmen veya tamamen bulunduğu kaynakları, cilt ve sahife numaraları ile gösterdik. - Kitabımızda kaynakları konuşturmakla yetindik. - Şahsî görüşlerimizle araya girmekten kaçındık. - Karşılaştığımız müphem noktaları, uzun araştırmalar yaparak bulduğumuz bilgilerle aydınlatmaya çalıştık. Her türlü acz ve noksanımıza rağmen giriştiğimiz bu işte, Yüce Allah lutuf ve yardımını bizden esirgemedi, kesmedi. Yalnız Peygamberimiz Aleyhisselamın hayatının değil, İslâm dininin de bir tarihi niteliğinde sayılabilecek olan; eskilerin de, yenilerin de yadırgamayacakları açık, sade ve akıcı bir dille kaleme alınmış bulunan bu kitabımızdan, her sınıf okuyucunun yararlanacağına ve memnun kalacağına inanıyoruz Hayatımızın en mes’ud, en mutlu devri; her türlü güçlük ve ağırlığına rağmen, bu kitabı yazmakla geçirdiğimiz devir olmuştur. Çünkü, başından sonuna kadar, bütün bir devri, olanca çileleri ve mutlulukları ile, sevgili Peygamberimiz Aleyhisselamın ve ashabının yanında yaşamış gibi idik. Kitabımızı okuyanların da bu kanaate varacaklarını sanıyoruz. Peygamberimiz Aleyhisselamın hayatını okumak ve öğrenmekte; erkek-kadın her Müslüman için, hatta herkes için, temiz, ibretli ve mutlu bir hayatı örnek edinip kendilerini kötü örneklerin etkilerinden kurtarmak, başka bir deyişle İslâmiyeti öğrenmek, yaşamak, dünya ve âhiret mutluluğunu kazanmak vardır. Peygamberler Peygamberi Muhammed Aleyhisselam ve İslâmiyet adıyla okuyucularımıza 8 cilt halinde sunduğumuz bu kitap; 12 cilt olarak hazırlanmış ve Pakistan hükûmetinin Sîret Kitapları Milletlerarası Yarışmasında 1984 yılında birinciliğe layık görülerek ödüllendirilmiş ve sonradan 18 cilde çıkarılmış olan kitabımızın özlü bir özeti olarak hazırlanmıştır. Tevfik ve inayet ancak Allah’tandır. Mustafa Âsım Köksal - M.Asım Köksal - İslam Tarihi 8 Cilt - Erkam Yayınları
4079.32 ₺ -
Abdülhamidin Kurtlarla Dansı 1
Sultan II. Abdülhamid 33 yıl boyunca etrafı “kurtlar”la çevrili bir ülkeyi sağ salim sahile çıkarmanın mücadelesini verdi. Hasta Adam’ın mirasının paylaşılması konusu 1850’lerde gündeme gelmişti. 1878’de Rusya karşısındaki ağır yenilgimiz, emperyalizmin iştahını kabartmıştı ve Türkiye’de darbe üstüne darbe yapılıyordu. Önce Sultan Abdülaziz’e yapıldı darbe, sonra Vrad’a. Sanıldı ki, Osmanlı’nın kaderi pamuk ipliğine bağlı. Nitekim Sultan Abdülhamid tahta geçtiğinde İngiliz Dışişleri Bakanı, kendisini tehdit etmiş, ‘Ayağını denk alsın, ona da öncekilere yaptığımızı yaparız’ demişti. Çöküş için gün sayılırken, bu 34 yaşındaki adam, 30 yılını adayacağı bir icraatın düğmesine basıyordu. Ülkeyi bir barış dönemine sokarken, kazanılan zamanda demiryolu ağından eğitim yatırımlarına kadar bir dolu projeye imza atıyordu. Kendisini feda etmişti ama 30 yılda yetiştirdiği nesil, Çanakkale’den Sina çölüne kadar emperyalizme karşı Akif’in deyişiyle ‘kıta kapma’ oyunu oynayacaktı. “Kızıl Sultan” demişlerdi ona. Kendi açılarından haklıydılar. Çünkü Osmanlı’nın paylaşımını pahalıya getirmişti Avrupa’ya. Kansız olacağını sandıkları Osmanlı gövdesindeki ameliyat, 30 yıllık gecikme sayesinde Avrupa’nın kanlı bir iç savaşına dönüşmüş ve bir dünya meselesi haline gelmişti. Osmanlı tarihini yeniden yazmaya koyulan Mustafa Armağan’ın titiz ve akıcı kaleminden Son Sultan’ın Kurtlarla Dansı... Kitabı okuyunca dansın bugün de devam ettiğini fark edeceksiniz... İlk çıktığı 2006 yılından beri baskı rekorları kıran ve yeni nesle Sultan 2. Abdülhamid sevgisini aşılayan en önemli kitap Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı gözden geçirilmiş yeni baskısıyla Ketebe’de. 34 yaşındaki genç Sultanın ülkesinin etrafını çevirmiş aç kurtlarla ve yerli işbirlikçileriyle 33 yıllık efsanevî savaşı ve ölümünden sonraki pişmanlar kafilesi. Yeniden diriliş döneminde mutlaka okunması gereken eskimeyen bir klasik. Son Sultan’ın bugüne mesajını işitmek isteyenlere…
27.74 ₺ -
Bayezid-i Bistami (R.a)
Biz âciz kullarını lûtf u keremiyle yoktan var eden, varlıklar içinde insan, insanlar içinde de ümmet-i Muhammed’den kılan; İslâm, îman ve Kur’ân nîmetleriyle şereflendiren Allah Teâlâ’ya sonsuz hamd ü senâlar olsun! Bu dünyada istikâmet rehberimiz, kıyâmette ise şefâat melceimiz, Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ’ya, O’nun mübârek ehl-i beytine ve ashâbına sonsuz salât ü selâmlar olsun!.. Ebedî saâdet yolunda ilâhî hakîkatleri öğrenip hayatımıza tatbik edebilmek için, vahyin tebliğâtına ve peygamberlerin rehberliğine tâbî olmamız zarurîdir. Peygamberlerin fiilen ve zâhiren mevcut olmadığı zamanlarda ise onların mânevî terbiye vazifesini istîdat ve iktidarları nisbetinde devam ettiren Hak dostlarının irşâdına gönül vermek îcâb eder. Zira Hak dostları, Hazret-i Peygamber’i ve ashâbını görme şerefine nâil olamayanlar için örnek alınacak zirve şahsiyetlerdir. Onların, rahmet lisânıyla gönülleri ihyâ eden irşad ve nasihatleri, esâsen nebevî menbâdan süzülüp gelen rûhâniyet şebnemleri mâhiyetindedir. Nitekim bir hadîs-i şerîfte: “Âlimler, peygamberlerin vârisleridir.” buyrulmuştur. (Ebû Dâvûd, İlim, 1) Burada kastedilen âlimler ise, ilmini irfâna, yani mârifetullâha bir basamak yapabilmiş olan ârif kullardır. Zira onlar; “…Kulları içinden ancak âlimler, Allah’tan (gereğince) korkar…” (Fâtır, 28) âyet-i kerîmesi muktezâsınca, Allah korkusuyla yürekleri titreyen, Hakk’a yakınlığın gönül hassâsiyeti içinde bir “takvâ” hayatı yaşayan, müttakî kullardır. Yani Kur’ân ve Sünnet’te “âlim” sayılan zâtlar, Allâh’ı bilen, O’nu kalpte tanıyan ve O’nu sevip sevdiren kullardır. Bütün bu vasıflar ise Hak dostlarını târif etmektedir. Nitekim Hak dostları; Dînin zâhir ve bâtınını lâyıkıyla mezcederek şahsiyetlerine nakşetmiş; takvâ yolunda kalben merhaleler katederek davranış mükemmelliğine ve “peygamber vârisliği” şerefine nâil olmuş; idraklerinin ihâtasını her iki cihan ufkuna genişleterek îman lezzetine ve duygu derinliğine kavuşmuş; bütün gayretleri, insanlığı kötü hâl ve davranışlardan, nefs ve şeytanın tuzaklarından kurtararak fazîlet zirvelerine ulaştırmak olan, örnek şahsiyetlerdir. Bu yüzden o gönül sultanları, -istifâde etmesini bilenler için- büyük bir rahmet vesîlesidirler. Nitekim Süfyân bin Uyeyne Hazretleri ve nice büyük âlim: “Sâlihlerin zikredildiği meclislere rahmet iner.” buyurmuşlardır. Zira Hak dostları anıldığı zaman onların hayatlarındaki ibretli kıssalar ve hikmetli hâtıralar, gönülleri ihyâ eder. O örnek hâllere karşı rağbet artar, ruhlar bu ulvî hâllere meyleder. Bu şekilde bir rahmet, bereket ve sekînet tecellîsi meydana gelir. Allâh’ın velî kulları esmâ-i ilâhiyye tecellîlerine kâmil mânâda mazhar olup, cemâlî sıfatları ahlâka inkılâb ettirdiklerinden, etrafındakilere dâimâ Allâh’ı hatırlatırlar. Nitekim ashâb-ı kirâm: “–Allâh’ın velî kulları kimlerdir?” diye sorduklarında, Allah Rasûlü r Efendimiz: “–(Allâh’ın velî kulları) yüzlerine bakıldığında Allah Teâlâ’yı hatırlatan kimselerdir.” buyurmuştur. (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, X, 78; İbn-i Mâce, Zühd, 4) Hak dostlarının gönül âlemleri, nefsin hevâ ve heveslerini bertaraf etmek sûretiyle Hakk’a teslîmiyette âdeta bir ney hâline gelmiştir. Bu sebeple onlardan duyulan bütün sadâlar, ilâhî nefhanın feyzinden birer akis mesâbesindedir. Nitekim ârif zâtlar; “Sen çıkınca aradan, kalır seni Yaratan.” buyurmuşlardır. Yani bir kul, nefsinin hevâ, heves ve ihtiraslarını bertaraf edip rûhânî istîdatlarını inkişâf ettirdiği zaman, Hakk’a râm olur, ilâhî ahlâk ile ahlâklanır, Cenâb-ı Hakk’ın dostu olur. Bu hâl, âdeta Sakarya’nın Karadeniz’e döküldükten sonra artık Sakaryalığının kalmaması gibidir. Zira o, artık Karadeniz’de kaybolmuştur. Böyle kâmil mü’minlerin görüşleri, duyuşları, düşünüşleri ve ifadeleri, hep ilâhî nûrun cereyânı hâlindedir. Yine onlar, sadece Cenâb-ı Hakk’ın murâdına muvâfık hâl ve davranışlar sergiler, her şeye Rahmânî bir nazarla bakarlar. Tasavvufî tâbiriyle “fenâfillâh”a ererek Hakk’ın dostluğuna nâil olan bu mü’minlere dâir, hadîs-i kudsîde şöyle buyrulur: “…Kulum, Bana en çok kendisine emrettiğim farzları îfâ ederek yaklaşır. Farzlara ilâveten işlediği nâfile ibadetlerle de yaklaşmaya devam eder; nihayet Ben onu severim. Kulumu sevince de Ben, âdeta onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Ben’den ne isterse mutlaka veririm, Bana sığınırsa onu korurum.” (Buhârî, Rikàk, 38) Hak dostları, tıpkı nûrunu Güneş’ten alan Ay gibi, ilâhî ve nebevî ahlâkın güzelliklerini yansıtan berrak bir ayna mevkiindedirler. Bunun içindir ki, onların hâl ve tavırlarını kalbî bir rikkat ve muhabbetle seyredenler, onların âleminde İslâm ahlâk ve irfânının en müstesnâ tecellîlerini müşâhede ederler. Dolayısıyla Hak dostlarının irşad ve nasihatlerinden hisseler almak, hepimiz için büyük bir mânevî kazanç vesîlesidir. Muhterem okuyucularımız! Uzunca bir süredir Altınoluk Dergimizde bâzı Hak dostlarının hikmetli sözlerinin şerh ve îzâhı sadedinde yazılarımız yayınlanıyor. Bu yazılar belli bir hacme ulaştığında, kitap hâlinde siz okuyucularımıza takdim ediliyor. Ancak gelen talepler üzerine, bu yazılarımızı her bir Hak dostu için ayrı bir kitapçık şeklinde yayınlamamızın daha faydalı olacağı kanaati hâsıl oldu. Biz de bu maksatla Altınoluk yazılarımızın başına, o Hak dostunun hayatıyla ilgili bir girizgâh da eklemek sûretiyle, ilk olarak elinizdeki kitapçığı hazırlamış bulunuyoruz. İnşâallah bu serîde, gönül dergâhlarına misafir olduğumuz diğer Hak dostlarıyla ilgili yazılarımızı da müstakil kitapçıklar hâlinde, siz kıymetli okuyucularımızın istifâdesine takdim etmeyi arzuluyoruz. Rabbimiz, velî kullarının gönül ikliminden gönüllerimize hisseler nasîb eylesin. Sevdiklerinin sevgisini yüreklerimizden eksik etmesin. Cümlemizi, sevdiklerinin irşâdı istikâmetinde yaşatsın ve sevdikleriyle haşreylesin. Âmîn!.. Osman Nûri TOPBAŞ - Temmuz 2015 - Üsküdar Bayezid-i Bestami (R.a) - Erkam Yayınları - 9789944838078
85.00 ₺ -
Osmanlıyı Kuran Şehir Bursaya Şehrengiz
Hepimizin içinde ara sıra sebebini bilemediğimiz bir ‘Bursa’nın daveti’ çınlar. ‘Kalkıp Bursa’ya gitsem, onun diriltici çeşmesinden kana kana içsem ve yenilensem’ deriz sıkıntılı anlarımızda.Aslında hatırlanması bile başlı başına bir kurtuluş reçetesi olarak boy veren boşluğunu hissettiğimiz bir şehirdir o. Daha doğrusu, içimizdeki şehir hasretinin belli başlı parçalarının yeryüzüne hünerle nakşedilmiş bir suretidir Bursa’da aradığımız. Kendi yüzümüzdür. Kaybettiğmiz yüz… Aslında Abdülaziz döneminden itibaren Osmanlılar da bu ‘kayıp yüzü’ aramışlar ve onu Bursa’da bulmuşlardı. Bursa onlar için Osmanlı kudretinin sırrını muhafaza eden bir ‘kara kutu’ydu; kuruluş devrinin saflığını, enerjisini, heyecan ve coşkusunu kubbe ve minarelerine içirmiş bir ‘iç deniz’ gibiydi o. Bu kaynağa ulaşmak ve onun diriltici atmosferinde yıkanmak, 1,5 asırdır rüyamız olmuş. Bu “rüya” devam ediyor olmalı ki, içinde Bursa fokurdayan nesiller onda hâlâ bir şeyler (ne acaba?) bulmak için bir sabah uyanıp ‘Ben Bursa’ya gitmeliyim’ diyebiliyorlar. Bursa, tarihte mühürlediği mektupları onların önüne açacakmış gibi bir tutku ile gidiyorlar. Çanakkale gibi tıpkı… Mustafa Armağan da Bursa’nın cazip davetine koşanlardan biri. Onun için Bursa, tüketilecek ve eskitilecek turistik bir gezi objesi olmaktan fersahlarca uzakta gülümseyen keşfedilmeyi bekleyen bir kıta. Bursa’yı ‘Osmanlıların ilk başkenti’ olarak değil, ‘Osmanlı’yı kuran şehir’ olarak dünyamıza dikmeye çabalaması bu yüzden. Osmanlı’nın 3 kıtada çınlayan görkeminin sırları, Bursa’nın önüne diktiğimiz asırlık surların arkasında, bizi sabırla bekliyor diyor yazar ve ekliyor: Osmanlı’ya bir de Osmanlı’yı kuran şehrin penceresinden bakın!
5.48 ₺ -
Efsaneler ve Gerçekler
TÜRKİYE YAKIN TARİHİNİ BU SERİDEN ÖĞRENİYOR… “Tarihle birlikte düşünmek” için yola çıkan Mustafa Armağan’dan tartışmalara yol açacak kışkırtıcı bir kitap! Mustafa Armağan’ın KÜLLER ALTINDA YAKIN TARİH serisi adı altında başladığı “yakın tarih” yolculuğu, EFSANELER VE GERÇEKLER’le devam ediyor. Kitabın satırlarında ilerlerken yakın tarih örtülerinden sıyrılışına tanık olacaksınız. 1930’lu yıllar Cumhuriyet’in Altınçağ’ı sayılır mı? Kurtuluş Savaşında hangi ABD Başkanı’ndan medet ummuştuk? Atatürk Kuzey Irak'a neden girmek istemedi? Karabekir’in Atatürk’ü Cumhurbaşkanlığından indirme formülü neydi? Musul defterini nasıl ucuza kapadık? Atatürk ve Hitler ekonomik ilişki kurmuşlar mıydı? Atatürk hangi karikatürcüye ‘Artık çizme’ demişti? Hangi Cumhurbaşkanı darbecilere silah çekmişti? İnönü Sezer formülü ile mi cumhurbaşkanı seçilmişti? Kim Amerikancıydı: Menderes mi, İnönü mü? Cemal Gürsel, Menderes'e Cumhurbaşkanlığını teklif etmiş miydi? Mevhibe İnönü başını nasıl açmıştı? CHP gençliği hangi Çanakkale rezaletine imza atmıştı? Onuncu Yıl Marşı'nın bestesi çalıntı mıydı? Lozan Sevr’in hafifletilmiş miydi? ve ATATÜRK’ÜN SANSÜRLENEN FOTOĞRAFLARI! Tarihimizin, ama özellikle yakın tarihimizin hayaletlerinin ikide bir karşımıza çıkması bir tesadüf olabilir mi? Yoksa bir yerde hata mı yaptık? Ölüleri gömmeyi unutmuş olabilir miyiz? Hani terk etmekle başımızdan savabileceğimizi zannettiğimiz ölüleri? *** Doğru düzgün defnedilmediği için hayaletlerin cirit attığı tarih alanında uzun soluklu bir yürüyüşe çıkan Mustafa Armağan’ın Küller Altında Yakın Tarih ile başladığı yakın tarih kitaplığı, Efsaneler ve Gerçekler’le devam ediyor. Kitabı okurken her adımda yeni bir hayaletin mezarına kovuluşuna tanık olacaksınız.
9.60 ₺ -
Osmanlıyı İmparatorluk Yapan Şehir İstanbul
“Tarihle birlikte düşünmek” için yola çıkan Mustafa Armağan, bu kitabında Osmanlı’yı İmparatorluk Yapan Şehir olan İstanbul’un kabuğunu kırmaya çağırıyor okurunu. Bu kabuk kırılırsa fışkıracak enerjinin geçmişimizi olduğu kadar geleceğimizi de aydınlatacağına inanıyor. Çünkü Tanpınar’ın dediği gibi İstanbul bizim 'hakiki ruh mimarımızdır'. Ayasofya Camii’nin yanı başındaki iki bin yıllık Milion Taşı’nın dünyanın ortasını gösterdiğine inanıyordu Bizanslılar. Görkemli imparator Justinianus Kudüs’teki Süleyman tapınağına rakip olarak Ayasofya’yı inşa etmişti. Ya Fatih’in Büyük İskender’in Zülkarneyn olarak portresini aklının baş ucunda kılıç gibi taşıması neyin göstergesidir sizce? Genç Fatih, daha 32 yaşında iken bir büyük eğitim sitesi inşa etmişti şehrin kalbinde. Vakfiyesi’ndeki sözler Mekke’nin fethinden dönmekte olan İki Cihan Serveri’nin (sav) fem-i mübareğinden dökülen incileri derliyordu adeta: “Küçük cihad bitti, şimdi büyük cihad başladı.” Bunun içindir ki, daha Fatih’in tarihçisi Tursun Beğ’in kaleminden başlayarak İstanbul merkezli bir bakış, Osmanlı’nın dünyaya açılma felsefesinin sütunlarından biri olacak ve Beylerbeyi Sarayı’nda mahpus bulunan sabık padişah II. Abdülhamid’e, kardeşi Reşad’ın İstanbul’u terk etmesi ricası iletildiğinde şu acı sözleri söyletecekti: Fatih’e karşı şehrini kahramanca savunan İmparator Konstantin kadar da mı olamayacağız? Buradan bir yere gitmiyorum. Gerekirse bana bir silah verin, İstanbul’un savunmasına katılayım!
10.28 ₺ -
Yakın Tarihin Kara Delikleri
Mustafa Armağan’ın Küller Altında Yakın Tarih ile başladığı “yakın tarih” yolculuğu, Yakın Tarihin Kara Delikleri'nde çapını genişleterek devam ediyor. Kitabın satırlarında ilerlerken yakın tarih örtülerinden sıyrılışına tanık olacaksınız. * Vahdettin Sevr Antlaşması’nı imzaladı mı? * Misak-ı Millî sınırları var mıydı? * Atatürk hangi mektubunu unutturmak istedi/div> * Mustafa Kemal’in Kerkük’n mesaj neydi? * Mustafa Kemal, Vahdettin konusunda nasıl yanıltıldı? * Kurtuluş Savaşı’na gönderilen Rus altınları borsada nasıl batırılmıştı? * Soykırım iddialarını bitirmeye kararlı Osmanlı Sadrazam'ı kimdi? * Ermeni’nin Ermeni’ye yaptığı tehciri biliyor musunuz? * Menemen kışkırtması neyi örtüyordu? * Menderes idamdan önceki son mektubunda hangi kehanette bulundu? * Atatürk Mehmed Akif'i neden eleştirildi? * Atatürk Masonluğa girmiş miydi? * Çanakkale zaferi Abdülhamid'in gözbebeklerine mi mal olmuştu? Yakın tarihimizi yeni bir gözle, adeta sandıklar önümüze yeni açılıyormuş gibi bir merak duygusuyla okumak, kaynakların satırlarını heyecanla sökmek ve yavuz hırsızların hafızamıza oynadıkları oyunu elbirliğiyle bozmak için seferber olmak... Mustafa Armağan’ın "Küller Altında Yakın Tarih" ile başladığı yakın tarih yolculuğu, "Yakın Tarihin Kara Delikleri"nde çapını genişleterek devam ediyor. Kitabın satırlarında ilerlerken yakın tarih örtülerinden sıyrılışına tanık olacaksınız.
10.97 ₺ -
Küller Altında yakın Tarih
“Tarihle birlikte düşünmek” için yola çıkan Mustafa Armağan’dan tartışmalara yol açacak kışkırtıcı bir kitap!* "Vahdettin haindi" iddialarına dur diyecek gerçekler… * Vahdettin-Mustafa Kemal kördüğümünü çözen telgraf! * Sivas Kongresi zannedilenin tersine mandayı mı savunuyordu? * Atatürk’ün Nutuk metni henüz hatasız olarak yayınlanmış değildir! * Atatürk Hatay’ın bağımsızlığına kavuşması için mücadele vermiti. Peki bu bir istisna mıydı? * Atatürk kadınlara milletvekili seçilme haklarını almaları için askerlik yapma şartını öne sürmüştü! * 1930’ların ortalarına doğru Gazi Mustafa Kemal’in “Atatürk” yapılması, onun yarı yarıya emekliye ayrılması anlamına geliyordu. * 70 yıldır sürekli hortlayan Bursa Nutku, siyasetin tarihi nasıl kullandığını gösteren çarpıcı bir örneği! * 23 Nisan Çocuk Bayramı’nın Atatürk’le doğrudan bir ilgisi olmadığı gibi onu çocuklara armağan ettiği de doğru değildir! * Cumhuriyet, Osmanlı’dan “büyük devlet” olma ayrıcalığını miras almıştı! * İsmet İnönü ailesinin yolsuzlukları, zamanında ört bas edilmişti! * Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa’nın hanımının Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde maaşı kesilmişti! * Varlık Vergisinin diğer yüzü! Şehir ve Osmanlı tarihi üzerine kitaplarından tanıdığınız Mustafa Armağan bilmediğimiz, daha doğrusu unutulan yüzünü aydınlatmak için bu defa yakın tarihe yöneltiyor projektörünü. En iyi bildiğimizi zannettiğimiz konularda bile bizleri hayrete düşüren noktaları, bir kuyumcu titizliğiyle ortaya çıkartıyor. Eminiz ki, kitabı okuduktan sonra 23 Nisan Çocuk Bayramı da, sinemamızın kurulmasında katkılarıyla Vahdettin de, hatta İstiklal Marşımızın bestecisi de, içkiyi yasaklayan TBMM de farklı yüzleriyle hafızalarınızdaki yerlerini alacaktır. “Tarihle birlikte düşünmek” için yola çıkan Mustafa Armağan’dan tartışmalara yol açacak kışkırtıcı bir kitap!
11.99 ₺ -
Önce Alkışladılar Sonra Öldürdüler
Hayat bir imtihandır. Bu imtihan bazen varlıkla, mutlulukla, doruklarda yaşamakla olur; bazen de yoklukla, acılarla ve sefil yaşayışlarla geçirilir. Fakat bundan da fecisi, insanın güzel günler gördükten sonra düşüşler yaşamasıdır. Zenginlikten yoksulluğa, sağlıktan hastalığa, eller üstünde taşınmaktan kara toprağa düşmek... İşte bu eser size, en ibretli tarih sayfalarını açacak, hayatınızda gördüğünüz benzeri durumlarda direncinizi artıracak ve size etkili teselliler sunacaktır.
120.00 ₺ -
Tarihin Sarıkamış Duruşması
Tarihimizin en büyük yenilgilerinden birinin öyküsü" Sarıkamış Harekâtında en büyük facia dağlarda yaşanır. Ruslara karşı henüz tek bir kurşun bile atamamış olan binlerce askerimiz soğuktan donar, binlercesi ise tifüsten kırılır. Bu harekât, bir yönüyle Türk halkının en zor şartlarda bile vatanı için neler yapabileceğini gösteren üstün bir feragat destanıdır. Bu eserde, Dünya Savaşı öncesi ittifak arayışlarından harekâtın doğurduğu sonuçlara, seferberliğin ilanından taarruz hazırlıklarına, Enver Paşa"nın karakterinden siper savaşlarına, gün gün taarruz haberlerinden yenilginin sebeplerine kadar birbirinden ilginç ve farklı bir çok konu belgelere dayalı olarak, titiz bir çalışmayla aydınlığa kavuşturulmuş" Sarıkamış faciasının gerçeklerini öğrenmek isteyenler için"
11.25 ₺ -
Osmanlı'yı Yıkan Cephe: Filistin
Almanların hazırlayıp Türk Başkomutanlığı"nın kabul ettiği savaş planlarının esasını, savaşın sonucunu Avrupa cephesinin tayin edeceği gerçeği teşkil ediyordu. Hedef ise İtilaf ordularının Avrupa cephelerinde Almanlara yaptıkları askerî baskıları azaltmaktı. Süveyş Kanalı harekâtı, İngilizlerin Avrupa cephesinden kuvvet çekmesini sağlayacaktı. Kâğıt üstünde normal görülen stratejik hedefler, uygulanabilirlik açısından devletin sahip olduğu imkânlarla örtüşmemekteydi. Bu şartlar altında girişilen Kanal Harekâtı"nın, "Osmanlı"yı yıkan cepheye" dönüşmesinin hikâyesini, belgelere dayalı olarak, akıcı bir üslupla okuyacaksınız.
9.75 ₺ -
Elveda Osmanlı
Meriç Irmağı''nın öte yakası, yani koca Rumeli elimizden nasıl çıkmıştı? Buradaki soydaş ve dindaşlarımızın âkıbeti ne olmuştu? Düşmanlarının bile taktirini kazanan Şükrü Paşa Edirne''yi nasıl müdafaa etmişti? Yeryüzünü bir cehenneme çeviren Birinci Dünya Savaşı''na nasıl atılmıştık? Çanakkale''de bir destan yazan; Irak, Filistin ve Hicaz cephelerinde çöl sıcakları, açlık, susuzluk ve her türlü mahrumiyet içinde mücadele eden; Sarıkamış''ın karlı dağlarında donarak şehit olan Mehmetçiklerimizin hikâyeleri... Çöl Kaplanı namıyla meşhur Fahrettin Paşa''nın Medine''deki şanlı müdafaası... Asırlarca aynı gökkubbe altında beraberce yaşadığımız bazı halkların ihanetleri... Ve günbatımı: mütâreke ve işgal. Osmanlı Devleti''nin idam fermanı demek olan Mondros Mütarekesi imzalanmış, devletin kalpgâhı olan İstanbul işgal edilmiştir. Güzel İzmir, Yunan palikaryaların çizmeleri altında inlemektedir. Bütün bir Anadolu işgal ve ilhâkın arefesindedir. Elbette o birkaç çadırdan cihangirâne bir devlet çıkaran ve asırlarca dünyayı titreten bir millet, böyle bir zillete tahammül etmeyecek, tarihinden aldığı azim ve inançla yepyeni bir mücadeleye başlayacaktır. Bu kitap Osmanlı''nın son yıllarında yaşanan bu tarihî gerçeklerin bütün halinde anlatıldığı bir hikâyesidir. Bu hikâye, Osmanlı'nın çözülüş ve dağılışının, bir cihan devletinin yağmalanışının hikâyesidir. Fakat ELVEDA OSMANLI bir hikâye kitabı değildir. Monoton bir tarih kitabı da değildir. Her bir hükmü belge ve kaynaklara dayanan, olayların tarihî roman üslûbunda anlatıldığı bir belgeselle karşı karşıyasınız. ELVEDA OSMANLI; her yaştan ve seviyeden okurun okuyabileceği ve rahatlıkla anlayabileceği bir kitap. Özellikle lise öğrencileri ve öğretmenleri için zevkle okunabilecek bir tarih kitabı, daha doğrusu bir belgesel tarih romanı. Bu kitap; "Tarihimizi nasıl zevkle öğrenebilir ve öğretebiliriz" sorusuna güzel bir cevap niteliğinde. Belgesel metodu, romansı üslubu ve bütüncül yaklaşımıyla tarihi yaşayacaksınız.
16.50 ₺ -
Osmanlı Büyüklerinden Hatıralar
Tarih, bir milletin hafızasıdır. Nasıl bir kültür ve medeniyete sahip olduğumuz, ancak tarihe bakarak öğrenilir. Ne yazık ki, sayfaları arasında nice ibretler saklayan şanlı geçmişimiz, toplumumuza doğru bir şekilde aktarılmamıştır. Özellikle gençliğimiz, noksan ve yanlış bilgilendirildiğinden ötürü kendi mazisine yabancılaşmış, ondan utanır, onu küçümser, hatta ona düşman hale gelmiştir. Elinizdeki eserde, o medeniyeti şekillendiren insanların örnek hayatlarından bazı kesitler sunmaya çalıştık. Sultandan sadrazama, âlimden şaire, tarihçiden mimara her kesimden 87 büyük insanın hayatını ele alarak, 230 değişik hatıra aktardık. Adını dünya tarihine altın harflerle yazdıran bu şanlı devletin yetiştirdiği örnek insanlar, elbette bu sayı ile sınırlı değildir. Şanlı tarihimiz, gençliğimize örnek olacak nice ibretli hatıra ile doludur.
6.00 ₺ -
Osmanlının Peygamber Aşkı
Üç kıtada hakimiyet kuran Osmanlı’yı 600 yıl ayakta tutan sır neydi? Belki onlarca, belki yüzlerce sebep sayılabilir. Osmanlı, her şeyden önce Allah’a aşıktı. O aşk ve muhabbetle aşılmazları aştı, erişilmezlere erişti. Osmanlı bu aşkı bütün unsurlarıyla yaşadı. Köylüsünden padişahına kadar herkesin gönlünde Allah aşkı vardı. Ve bu tarif edilmez aşk, Habibullah’ta, yani Allah’ın Habibi’nde, O’nun en sevgili kulu olan Resulullah’ta (a.s.m.) makes buldu. Osmanlı insanındaki bu aşk o kadar yüce, içten ve samimiydi ki Onunla ilgili her şeye, saçının veya sakalının her teline, kabrinden bir tutam toprağına, hırkasına, nalınına ve bir yudum su içtiği ağaç kâsesine kadar her şeyi korudu, gözü gibi baktı. Askerlik yaptığı yerin adını “Peygamber Ocağı” koydu. Askerine “Mehmetçik” adıyla hitap etti. Yeri geldi ordusuna “Asakir-i Mansûre-i Muhammediye” (Hz. Muhammed’in (a.s.m.) Muzaffer Askerleri) dedi. Yeri geldi devletine “Devlet-i Aliye-i Muhammediye” (Hz. Muhammed’in Yüce Devleti) unvanı verdi. Fatih’e İstanbul’un fetih kapılarını aralayan Peygamber aşkıydı. İ’la-yı kelimetullah için çöller aşan Yavuz’un mukaddes ve mübarek beldelerin “Hâkimi” değil “Hadimi” olduğunu tüm aleme ilan etmesinde bu aşk vardı. Paha biçilmez “Mukaddes Emânetler”in Topkapı Sarayı’ndaki Hırka-i Saadet Dairesi’nde muhafaza edilmesi, onları birbirinden değerli mücevherlerle süslenip özel mahfazalarda saklanması, bu mukaddes mekanda kırk hafızın kesintisiz olarak Kur’an tilâvet etmesi, bu mekanın temizliği sırasında biriken tozların “Toz Kuyusu” denilen özel yerlerde özenle muhafaza edilmesi bu aşkın birer meyvesiydi. Surre Alayları, Nakibüleşraflık müessesesi, şiirden hatta, mevlidden ebruya kadar pek çok sanat dalında hep Resulullah aşkı sergilendi. Bu ve benzeri yüzlerce örnek. Osmanlı’nın Peygamber Aşkı isimli bu kitaptaki her örneği okuduğunuzda şaşıracak, hayranlık duyacak, kendinizi sorgulama ihtiyacı hissedeceksiniz.
5.40 ₺ -
Mısıra Doğru
Tih Sahrası... Cengiz'i, Timur'u Büyük İskender'i dize getiren uçsuz bucaksız çöl... Gündüzleri kemikleri eriten sıcaklık, geceleri ilikleri donduran soğuk... Deriyi delerek ciğerlere dolan ince kum taneleri. Fırtınalar... fırtınalar! Ve bu dünya Cehenneminin içinde bir ordu: Orduyu Hümayun. Başlarında "Ya alırım, ya ölürüm" andı ile Dersaadet'ten kopup gelen bir çığ: Yavuz Sultan Selim!... Mihnet, meşekkat, acı, zahmet! Saadete açılan kapının aşılması en zor fakat en son eşiği. İdeal yolcuları bunu aşıyorlar, Konstantiniyye surlarını aştıkları gibi. Mercidabık'a düşüyorlar. Çaldıran'a düştükleri gibi. Zafer... zafer... zafer! Ardından tevazu tümseğinin en tepe yerinde yine o padişah: Yavuz Sultan Selim. - Ben Harem-i Şerif'in hakimi değil, hadimiyim!"
180.00 ₺ -
Merhaba Söğüt
Yavuz Bahadıroğlu Merhaba Söğüt romanı Gündüz Alp ve Ertuğrul önderliğinde Kayıhan boyunun Moğol belâsından yurtlarını bırakıp Anadolu’ya göç edişini, göç esnasında yaşanan sıkıntıları, ayrılıkları, nihayet Selçuklu Sultanının, yardımları karşılığında onlara Domaniç ve Söğüt’ü yurt olarak vermelerini bütün detayları ile yansıtır. Ortaasya’dan Anadolu’ya göç, Domaniç ve Söğüt’e yerleşim ve Osmanlı Devletinin çekirdeğinin atılışı romanın asıl temasıdır. Buhara Yanıyor ve Elveda Buhara romanlarında anlatıldığı gibi, Cengiz Han ve daha sonra oğulları, birbirlerine düşen islâm Devletlerini teker teker yutar. Birbirlerine destek yerine köstek olan müslüman devletleri tarihten silerek, müslümanlar adına karanlık bir dönem başlatır. Moğol zulmünden kurtulabilen müslümanlar ata yurtlarını terketmek, barınabilecek yer bulmak için göç yollarına düşmek zorunda kalmıştır. Elveda Buhara diyenler, başka yerlere merhaba demek için uzun yollara düşerler. Merhaba Söğüt romanı işte bu kargaşa dönemini ele alır. Göç eden kavimlerin arasında, pek adı sanı bilinmeyen, diğerlerine oranla sayı olarak da az olan Kayı Aşiretinin, Harzem illerinden Güneşin Battığı Yere yaptığı göçün hikayesidir Merhaba Söğüt. Devlet müjdesi alan, dervişler ve rüyalar vasıtasıyla yol gösterilen, bir yurt tutmadan çok, bir devlet kurma hedefine yürüyen bir aşirettir Kaya Alp’in Kayı Aşireti. Gündüz Bey önderliğinde yollara koyulur, o ölünce Beylik için işaret edilen üçüncü oğlu Ertuğrul’la devam edilir ve sonunda Söğüt’e varılır. Yedi bin kilometrelik meşakkatli yolculuk, yeni bir devrin başlangıç yolculuğudur. Bu yolculukla tarih yeni bir döneme girecektir. Göçün sıkıntısı, bıkkınlığı, ihtilâflar, mücadeleler, Moğolların baskınlarına karşı koymalar, âdeta yaşanıyormuşçasına ele alınır Merhaba Söğüt romanında. Romanda işlenen en can alıcı bölüm ise, Gündüz Bey’in ölümünden sonra aşiretin bölünmesi, göçe devam edilecek mi, geriye mi dönülecek konusunda yapılan tarihî meşveretin anlatıldığı bölümdür. Baba oğlundan, anne kızından, kardeş kardeşten, aşiretin iki manevî önderi sayılan Yahşi Hoca ile Bodur Hoca birbirinden, Ertuğrul ağabeylerinden ayrılmıştır ve göçe devam diyen topu topuna dört yüz çadır kalmıştır. Bu ayrılıktan, yorgunluktan, meşakkatten sonra yola devam eden dört yüz çadırlık aşiret yedi bin kilometrelik tarihî göçü tamamlayacak ve Söğüt’e merhaba diyecektir.
225.00 ₺ -
Malazgirtte Bir Cuma Sabahı
Bu roman, Sultan Alparslan dönemi Selçuklu Devleti’nin durumunu, Bizanslılarla yapılan Malazgirt Savaşı’nı yansıtır. Uzların elinde beş yıl esir kaldıktan sonra köyüne dönen ve döndüğünde karısının Uzlarca öldürüldüğünü, oğlunun da kaçırıldığını öğrenen Abdurrahman’ın maceralarıyla dönemin sıkıntıları, karışıklıkları, Sultan Alparslan ve Malazgirt Savaşı anlatılır. Selçuklu Abdurrahman ile o esirken kaçırılan oğlu Tekin’in birbirlerini tanımadan karşılaşmaları, iki düşman olarak karşılıklı savaşmaları, garip bir hisle birbirlerine yakınlık duyup öldürmek üzereyken affetmeleri, sonra dost olmaları olayların örgüsü içinde Türklere Anadolu kapısını açan Malazgirt Savaşı etraflı bir şekilde ele alınır.
127.50 ₺ -
Kırım Kan Ağlıyor
Kırım Türkleri, İkinci Dünya Savaşı'nın vahşetiyle birlikte iki dehşeti birarada yaşadı. Hem faşizmin korkunç yüzünü gördüler, hem de komünizmin... Önce Sovyet Kızılordusunun işgaline uğradılar, ardından Hitler Almanyasının... İki açmaz arasında kaldılar. Ezildiler. Sürüldüler. Gaz odalarında tüketildiler. Zulümden kaçıp Türkiye'ye ulaşmayı başaranları ise, başka bir sürpriz bekliyordu... Sovyetler Birliği'ne iade edileceklerdi. Bir ikindi vakti, sınırı çizen derenin üzerindeki Boraltan köprüsünden Sovyetler Birliği tarafına geçmeye zorlandılar. Köprünün ortasını bulmadan Sovyet askerlerinin silahları ölüm kusmaya başladı. Ahmed Cahid'in yüreğine dört mermi birden saplandı. Muallim Bekir Sami'ye baktı. O da yaralıydı. Elini uzattı: ”Elveda Sami...” ”Elveda ağabey.”
112.50 ₺