-
Osmanlı-Amerikan İlişkileri
Günümüz olaylarının anlaşılmasında önemli bir yere sahip olan tarihi hadiseleri bilmek geçmişi anlayarak geleceğe yön vermede mühim bir parametredir. Osmanlı-Amerikan ilişkileri bu açıdan değerli ip uçları taşımaktadır. Bugün ABD için vazgeçilmez partner olan Türkiye bu konumuna Osmanlı birikimiyle gelmiştir. Dünyanın jeopolitik ve jeostratejik açıdan önemli bir merkezinde bulunan Türkiye dünya tarihinde her zaman önemli bir rol oynamıştır. ABD`nin ticarî çıkarlarıyla başlayan Osmanlı-Amerikan ilişkileri XIX. yüzyılın farklı dilimlerinde değişiklik göstermiştir. Yaklaşık iki yüzyıla yaklaşan Türk-Amerikan ilişkilerini Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi (ya da II. Dünya Savaşı sonrası) olmak üzere iki döneme ayırmak mümkündür. Bu yazıda Osmanlı dönemindeki Türk-Amerikan ilişkilerine Osmanlı arşiv belgeleri ışığında değinilecek aynı zamanda 21. yüzyılda dünya siyasetine yön veren ABD´nin bugünlere nasıl geldiğini ve yıllarca hangi Müslüman devlete vergi ödediğini merak edenler için de sanırız önemli bilgiler verilecektir. Avrupa devletlerinin emperyalist politikalarının dışında kalmak istemeyen ABD Yakın Doğu`ya nüfûz etmek için, XIX. yüzyılda bölgenin tek hâkim gücü olan Osmanlı Devleti ile resmî temasa geçmek istemiştir. ABD`nin Doğu Akdeniz ticaretinde etkin olması gibi ticarî nedenlerle başlayan Osmanlı-Amerikan ilişkilerinde ekonomik sebeplerden çok, siyasî amaçlar belirleyici olmuştur. Bu anlamda ticaret, ABD tarafından siyasî alana nüfûz etmenin anahtarı olarak kullanılmıştır. İki devlet arasında çıkan problemler de genellikle siyasî meselelerden kaynaklanmıştır. Osmanlı-Amerikan ilişkilerine dair tespit ettiğimiz binlerce arşiv belgesinin yaklaşık yüzde 80`i siyasî konulara ilişkindir. Bu da, siyasî ilişkilerin ağırlıkta olduğunun göstergesidir. Kısaca Osmanlı-Amerikan münasebetlerinde, ekonomik faktörlerin öne çıktığı görünse de aslında siyasî kaygıların birinci sırada olduğu görülmektedir.
150.00 ₺ -
Osmanlı Toplumunda Tasavvuf
Dünya tarihi göz önünde bulundurulduğunda, Osmanlı Devleti, uzun müddet ayakta durabilmiş ender devletlerden biridir. Bunun sırrı, tarihin en kritik döneminde medeniyetlerin beşiği olan bir coğrafyada kurulmuş olan Osmanlı'nın, kurucusunun ve kuruluşunun temelindeki fikrî, manevî, sosyal, kültürel alt yapı ve temeli oluşturan en önemli unsurlardan biri olan tasavvufî düşünce ve aksiyondur. Osmanlı toplumunda, müesseselerinin yaygınlaşmasıyla tasavvuf, topluma nüfuz ederek, zihniyetlere tesir etmiş ve yükselen değerlerden biri olmuştur. Osmanlı bu manevî unsuru sosyal, kültürel, moral ve estetik yapılanmasında, ileriki dönemlerde adeta aslî bir unsur olarak kullanmıştır. Bu sebepten dolayı, Osmanlı'yı keşfetmenin en önemli yollarından biri de, toplumu ve müesseseleri üzerindeki derin etkileri bakımından tasavvufî düşünce ve aksiyonu yakından tanımak olacaktır. Abbâsîler döneminde sistemleşip olgunlaşan tasavvuf, Selçuklular döneminde kurumsallaşıp tarikatlar şeklinde ortaya çıkmıştır. Osmanlılar döneminde ise yaygınlaşarak toplumun bütün kesimlerini ve hayatın pek çok yönünü etkisi altına almıştır. Bu dönemde tasavvuf, devletin fikir, felsefe, mimarî, şiir ve musikî başta olmak üzere bütün güzel sanatlarla, hatta siyasî, içtimaî, iktisadî, ilmî ve askerî hayatla ilgili yönlendirmeler yapan bir düşünme ve yaşama tarzı olmuştur. Bu çalışma zaman olarak, XVII. yüzyılın esas alındığı bir zaman dilimini kapsamaktadır. Coğrafî sınır olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin üzerinde bulunduğu Asya toprakları ile sınırlandırılmıştır. İstanbul'un Avrupa ve Çanakkale'nin Gelibolu yakası çalışmanın sınırlarına katılmıştır. Kitap bir giriş, iki bölüm ve ekler kısmından oluşmaktadır. Giriş bölümünde birinci derece kaynaklar tanıtılmış, XVII. yüzyılın siyâsî, içtimâî, iktisâdî durumu ele alınarak coğrafî sınır belirtilmiş, bu döneme kadar ve bu dönem tasavvufunun yapısı hakkında genel bilgi verilmiştir. Birinci bölümde, Anadolu'da tasavvuf kültürünü yayan tarîkat mensupları şahıs ve kurum bazında tanıtılmıştır. Usûl olarak öncelikle tarîkat, sonra o tarîkatın şûbesi ve mensupları kronolojik sıraya göre değerlendirilmiştir. Kitap telif edenlerin eserleri ile, şâir olanların dîvân sâhibi olup olmadıkları kaydedilmiş, bu eserlerin mevcut olup olmadıkları kütüphâne kayıtlarından taranarak tespit edilmeye çalışılmıştır. İkinci bölümde meşâyihın devlet ricâli ve ulemâ ile münâsebetlerine değinilmiş; halkın bilgi, kültür ve sanat anlayışını geliştirmedeki tesirleri incelenmiştir. Ayrıca bu dönemde kimi sûfîlerin sürgüne gönderilmesi ve idam edilmesinin sebepleri değerlendirilmiş; bazı vâiz ve ilim erbâbının bir kısım tekke mensubuna karşı takındığı menfî tutumun sebeplerine işaret edilmiştir. Ekler kısmında, XVII. yüzyıl meşâyihınin bir listesi çıkarılmış, şeyhlerin mensup oldukları tarîkat, bu tarîkatın şûbesi ile vefât târihleri, varsa vazîfe yaptığı tekke, şâirliği, medrese tahsîli gördüğü, eser sahibi olduğu ve bunların sayısı ile herhangi bir savaşa katıldığı listeler halinde gösterilmek sûretiyle toplu bir fotoğraf çekilmeye çalışılmıştır.
675.00 ₺ -
Osmanlı Devletinde Ehli Sünnetin Şii Akidesine Tenkidleri
Bilindiği gibi, Türk-İran münasebetlerinde Şiîliğin rolü çok büyüktür. İslâm'ın erken dönemlerinde teşekkül eden Şîa 'nın, bugün olduğu gibi, özellikle Osmanlı dönemindeki münasebetleri büyük ölçüde etkilediği bir vâkıadır. Özellikle, on beşinci yüzyılın sonları ile, on altıncı yüzyılın başlarında iki devlet arasındaki kanlı muharebelerin görünen sebebi, dînî ve mezhebîdir. Gerçek şu ki, tek sebep dînî ve mezhebî olan ihtilaflar değildir. Ancak, halkın savaşa sevk edilmesinde bu sâik sürekli kullanılmıştır. İki devletin resmiyette sulh içinde bulunduğu zamanlarda ise, özellikle İran tarafında boş durulmamış ve sürekli Anadolu içlerinde Şiî propagandasına devam edilmiştir. İşte böylesi bir dönemde neşredilerek halka dağıtılan Hüsniye adlı kitabın, reddiye sinin yapıldığı Ahmed Feyzi Çorûmî 'ye ait El-Feyzü'r-Rabbâni fî Ebâtili'l-İrânî adını taşıyan bu eseri, okuyucularımızın istifadesine sunmuş bulunuyoruz. Eserde Temas Edilen Başlıca Konular ve Yazarın Şîa 'ya Yönelttiği Eleştiriler başlığını taşımaktadır. Bu başlık altında Tevhid , Nübüvvet, Kaza-kader , Hilâfet -İmâmet , Ehl-i Beyt ve Sahabe , Lânet gibi konuların yanında, İslâm Mezhepleri Târihinde sıkça tartışılan Yetmiş Üç Fırka ile ilgili değerlendirmeler işlendi. Çorûmî, eserinde sadece bu konulara temas etmekle kalmayıp, furuât dediğimiz,inancı ilgilendirmeyip ibâdet ve muamelatla ilgili pek çok konuya da temas etmektedir. Bunlar içerisinde Şîa ve Ehl-i Sünnet arasında ihtilaflı olmayan hususlar olduğu gibi, mut'a nikahı gibi üzerinde ciddi görüş ayrılığı bulunan hususlar da vardır. Müstakil bir çalışma konusu olabilecek genişlikte ele aldığı bu hususa, çalışmamızda temas etmedik. Eserde bulunup da, bizim ele almadığımız konulardan bazıları şunlardır: Abdest, namaz, nikah, haml müddeti, tavşan eti ve satranç oyunu. Bunları bu çalışmamızda ele almamız, çalışmamızın hacmini çok genişletecekti. Ayrıca maksadımız Ehl-i Sünnet ve Şîa arasında bulunan ciddi görüş ayrılığı olan ana temel konulardı ki, bunları vermeğe çalıştık.
300.00 ₺ -
-
İslam ve Osmanlı Çevre Hukuku
'Kitap iki ayrı bölüme ayrılmıştır. Birinci bölümde İslam Çevre Hukukunun esaslarını kısaca özetlenmiş. Sadece teorik değil uygulamaya yönelik Furu-ı Fıkıh kitapları da değerlendirilmiş. İkinci Bölümde ise Çevre hukuku ile alakalı hukuki esaslar özetlendikten sonra, dünyanın ilk çevre Nizamnamesini ayrıntılarıyla incelenmiş ve çevre ile alakalı Osmanlı Devletindeki kurumları anlatılmıştır'.
262.50 ₺ -
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Siyakat Yazısı Ve Tarihi Gelişimi
Araştırmacılar ve meraklıları için tam anlamıyla vaz geçilmez bir kaynak ve başvuru kitabı olan bu eserde Osmanlı Maliyesi'nde hemen hemen her devirde kullanılan, Tapu-Tahrir Defterlerinde ve Osmanlı İktisat tarihi ile alakalı vesikalarda da kullanılan bir yazı türü olan SİYAKAT yazısının tarihi gelişimi ile Siyakat yazısı ile alakalı binlerce örnek bulacaksınız.
262.50 ₺ -
İslam'da İnsan Hakları Beyannamesi
İslâm Hukukunda insan hak ve hürriyetleri nin tarihî gelişimini, Batıdaki haliyle mukayese etmenin hatalı olacağı ve bu mevzuda 1215 tarihli İngiliz Magna Carta´sı ile 1789 tarihli Fransız Vatandaş Hakları Beyânnâmesi'nin arz ettiği önemin, sadece Batı alemi için geçerli olacağı, bizim tarihimizde insan hak ve hürriyetleri nin gelişimi ve inkişafı diye bir şey ihtiyaç olmadığı. Zira yaradılıştan Allah'ın insanlara bu temel hak ve hürriyetleri ihsân ettiği, İslâm Hukukunda insan hak ve hürriyetleriyle alakalı ilk ve değiştirilemez metinlerin, Kur´an´ın mevzu ile ilgili âyetleri, hadisteki beyânlar, Vedâ Hutbesi ve Medine Anayasası denen Sahifeler olduğu.Problemin, şer´î kaynaklarda kabul ve tayin edilen hak ve hürriyetlerin tatbikattaki durumu olduğunu bu eseri okununca daha iyi anlaşılacaktır.
90.00 ₺ -
Bilinmeyen Osmanlı
Rahmetli Adnan Kahveci'nin Maliye Bakanı olduğu ilk günlerde Prof. Dr. Ahmed Akgündüz'le bir sohbet sırasında istirham mahiyetinde: Muhterem Hocam! Eğitim hayatımda Osmanlı Devleti ile ilgili doğru bilgileri öğrenememiş ve aleyhte öğrendiğim bilgilerin yanlışlığını ve tarihimizi toptan inkârın zararlarını ancak Amerika'daki tahsil hayatımda anlamıştım. Bizim Osmanlı'yı batıran kurum diye gördüğümüz 'iltizam' usulünü Amerika'nın vergi toplamada kullanmak istediği modern bir iktisat teorisi olarak mastır derslerimde görünce şaşırdım ve tekrar Osmanlı'yı incelemeye başladım. İlk işim sizin Osmanlı Kanunnâmeleri adlı eserin 1. Cildini okumak oldu. Ancak bu tür eserleri herkesin okuması mümkün değil. Keşke Osmanlı devleti ile ilgili önemli soruları, bu eserlerinizin özeti olmak üzere 500 sayfa halinde özetleseniz ve adını da BİLİNMEYEN OSMANLI koysanız, ben de en az 500.000 adet bastırıp bütün meraklı insanlara dağıtsam.. Sözlerinde ilham alınarak, Osmanlı Devleti'nin Kuruluş'unun 700. Yıldönümü münasebetiyle hazırlanan ve Rahmetli Adnan Kahveci'nin verdiği BİLİNMEYEN OSMANLI ismiyle okuyucuya sunulan eserde; Osmanlı Tarihi ile alakalı bir çok bilinmeyenin veya eksik bilinenlerin cevaplarını belgeleri ile bulacaksınız.
562.50 ₺ -
Belgeler Gerçekleri Konuşuyor 5
Arşiv belgeleri ışığında Cumhuriyet döneminde Osmanlı Devletine yapılan iftiralar, Bediüzzaman'ın I. Dünya Harbinde yaptığı hizmetler ve eğitim tarihimiz gibi değişik ve bilinmeyen konular, incelenmektedir.
90.00 ₺ -
Belgeler Gerçekleri Konuşuyor 4
Arşiv belgeleri ışığında Güneydoğu Meselesi'nin tarihî ve dinî boyutları, azınlık hakları ve ilmin kıymeti gibi değişik ve bilinmeyen konular, bütün yönleriyle izah olunmaktadır.
90.00 ₺ -
Belgeler Gerçekleri Konuşuyor 3
Arşiv belgeleri ışığında Osmanlı Devletindeki kardeş katli meselesi, Bediüzzaman'ın bilinmeyen yönleri ve Kıbrıs konusu gibi değişik ve bilinmeyen konular, bütün yönleriyle açıklanmaktadır
90.00 ₺ -
Belgeler Gerçekleri Konuşuyor 2
Yine arşiv belgeleri ışığında kadının hukukî durumu, Osmanlı Hukukunun mahiyeti ve özellikle de Arap Ülkelerinin Osmanlı Devletine kendi arzularıyla itaat etmesi gibi değişik ve bilinmeyen konular, bütün yönleriyle aydınlığa kavuşturulmaktadır. Milli Eğitim tavsiyelidir.
90.00 ₺ -
Belgeler Gerçekleri Konuşuyor 1
Arşiv belgeleri ışığında insan hakları, kadının boşanma hakkı ve özellikle de kişi haklarının korunması gibi değişik ve bilinmeyen konular, bütün yönleriyle aydınlığa kavuşturulmaktadır.
90.00 ₺ -
Ahlat Tarihi
Ahlat Tarihi adlı elinizdeki eser bir şehir tarihi olmakla beraber, aynı zamanda müslüman Türkler'in anadolu'ya girişlerinin ve vatan edinmelerinin tarihidir. Eser, Ahlatı mekan olarak esas alıp, ilk çağlardan XX. Yüzyılın başlarına kadar siyasi,sosyal, kültürel ve iktisadi yapısını incelemektedir. Çalışma yedi bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Ahlat'ın bilinen ilk tarihinden Malazgirt Zaferi'ne kadar olan dönem incelenmektedir. İkinci bölüm, Ahlat'ın sosyal, kültürel ve iktisadi bakımdan zirveye çıktığı ve bir asrı aşkın bir süre devam eden Ahlat-Şahlar dönemine ayrılmıştır. Üçüncü bölümde, Ahlatın Eyyübiler'in hakimiyeti'ne geçişi, Celaleddin Harzem-Şah'ın Ahlat'ı kuşatması ve ardından Alaaddin Keykubat'ın Ahlat'ı imarı anlatılmaktadır. Dördüncü bölümde Moğollar'ın bölgede ki tahribatı ve bu yüzden Ahlat'tan kafileler halinde göç edenler hakkında bilgi verilmiştir. Beşinci bölümde, Ahlat'ta Kara Koyunlu ve Ak Koyunlu devletlerinin hakimiyetinden ve bu bölgedeki faaliyetlerinden bahsedilmektedir. Altıncı bölümde, 1514 Çaldıran muharebesi ile Osmanlı Devleti hakimiyetine giren Ahlat'ın, Osmanlı Devleti'nin yıkılışına kadar olan dönemi çeşitli yönleri ile incelenmiştir. Son bölümde ise, Ahlat'ta günümüze kadar gelen tarihi değere sahip kalıntılara yer verilmiş ve Ahlat'ta yetişen meşhur ilim adamları, mutasavvıflar ve sanatkarlar incelenmiştir. Ahlat Tarihi, Ahlat'ın siyasi, sosyal ve iktisadi tarihinin yanı sıra, zengin kültürel mirasını da günümüz ve gelecek nesillere tanıtmayı amaçlamaktadır.
150.00 ₺ -
Güney Asya ve Uzak Doğu'da Osmanlı İzleri
Açe, Endonezya, Malezya, Singapur, Japonya, Güney Kore ve Hindistan Güney Asya ve Uzak Doğunun bu yedi ülkesi, yitik bir medeniyetin, Osmanlının izlerini hâlâ taşıyor. Bu ülkeler için Osmanlı bir devletin, Türkler ise bir milliyetin ifadesi değildi. Bilakis, onları hatıralarında hâlâ canlı olan ve bir ölçüde rafine ederek idealleştirdikleri bir inanç sisteminin ve bir medeniyet duruşunun temsilcisi olarak yüceltmişlerdi. Elinizdeki kitap, bu diyarları bu izleri ve bu hatırayı bizatihî tesbit etmek üzere gidip görmüş bir yazarın kaleminden anlatıyor. Kitabın satırları arasında dolaşırken, bir dünya medeniyeti inşası için sorgulamadan yollara düşen yitik isimlerin, Anadolu’dan binlerce kilometre uzaklıktaki toprakların semalarında yankılanan selamlarını duyacaksınız Yaklaşık iki yıl sürecek olan yoğun bir araştırma safhasından sonra, öncelikle Güney Asya ve Uzak Doğudaki ‘Türk’ algısının Türkiye’deki mevcut milliyetçi algılarla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir içeriğe sahip olduğu sonucuna vardım. Güney Asya ve Uzak Doğu halklarının hafızasındaki Türk imgesi, asırlar boyunca Asya halklarını temsilen Avrupa’nın muhatabı ve hasmı olan Müslüman Türklere karşılık geliyordu. İstanbul ise, çağlar boyunca Güney Asya ve Uzak Doğu halklarının siyasî odağı haline gelmişti
6.38 ₺ -
Fatih Sultan Mehmet Cep Boy
Fatih’i yetiştiren atmosferin resmi, kanaatimizce, genç nesillere, “geniş ufuklu insanlar” olabilmenin sırlarını vermektedir. Böyle insanlar yetiştirmede hayli çorak dönemler yaşayan bu ülkenin eğitimcilerine, bahsi geçen noktada başarılı olmuş bir devrin insanlarını anlatmanın, gelecekte bu sorunları aşma adına, faydalı olacağını düşünüyoruz. Her biri, İstanbul kadar mühim fetihler gerçekleştirmesini umduğumuz nesillere, bir damla can suyu olabilmesi temennisiyle hazırlanan bu eser, dileriz, geleceğin Fatihlerine ulaşır.
9.00 ₺ -
93 Harbi Tuna'da Son Osmanlı Yahudileri
Osmanlının Balkanlardaki hâkimiyeti boyunca, yönetenler ile tebaaları arasında karşılıklı uyum hâkim olmuştur. Osmanlı idaresi altındaki Yarımada, yine bir siyasi yapıya dâhil edilmiştir. Rumeli, Osmanlı İmparatorluğunun bu düzensiz, çalkantılı bölgeye hükmetme hakkını elinde tuttuğunu kanıtladığı bir laboratuvar işlevi görmüştür. Bulgar Tarihçisi Prof. Dr. Rossitsa Gradeva 93 Harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı hakkında birçok kitap ve makale yazılmasına rağmen, savaş sırasında ve sonrasında Osmanlı bünyesinde birleşen milletlerin bu savaştan nasıl etkilendikleri ve devamında hayatlarını ne şekilde devam ettirdikleri hususunda çok az birincil kaynak bulunmaktadır. Araştırmacı yazar Erol Haker, Prof. Dr. Kemal Karpatın danışmanlığında, mensup olduğu cemaatin bu serüvenini, Balkanlarda birçok eziyete, kırıma maruz kalmış Osmanlı İmparatorluğu tebaasının bugüne kadar gözardı edilmiş tarihini, ailesinden, arşiv belgelerinden ve bu konuda yazılmış bütün kaynaklardan derleyerek emsaline ender rastlayacağımız 93 Harbi kitabını yazmıştır. Millet Sistemi Osmanlı İmparatorluğunun devamı ve bekasının en önemli unsuru olarak kabul edilir. Erol Haker, bu kitabında belirli bir coğrafî, etnograf ik ve dönemsel sınır içinde, bu sistemin işleyişini Tuna Vilayetine yerleştirilmiş İspanya Yahudileri örneğiyle çok güzel sunmuş ve literatüre kazandırmıştır. Bu kitap, yarı biyografi, yarı bir dinî ya da etnik cemaatin yaşam hikâyesidir.
20.35 ₺ -
Bir Zamanlar Boğaziçi 1851
Başbakanlık Osmanlı Arşivinde muhafaza edilen 1851 tarihli tek parça panoramik Boğaziçi resmi, bugünkü Beşiktaş ilçesinin ve çevresinin geçmişine ışık tutacak nitelikte. Tophaneden Arnavutköye uzanan ve Boğaziçinin Rumeli yakasının büyük bir kısmını gösteren çizimde saraylar, kasırlar, köşkler, yalılar, camiler, askerî kışlalar, hastaneler, mezarlıklar, selvi koruları ve çiçek bahçeleriyle dalgalanan muhteşem bir şehir bütün ihtişamıyla karşımızda durmaktadır. Bu çizim hem Boğaziçinin mimarî tarihi açısından hem de denizcilik tarihimiz açısından çok kıymetli bir vesikadır.
24.70 ₺ -
İmparatorluk Çağı / Dünya Savaş Tarihi 3 (1776-1914)
Dünya Savaş Tarihi serisi, Ortaçağ ve Erken Modern Çağ'ın ardından İmparatorluk Çağı'yla devam ediyor. 1776'dan 1914'e, Afrika, Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika'daki muharebe yöntemlerini inceleyen muhteşem bir eser. Dünya Savaş Tarihi: İmparatorluklar Çağı, 1776'dan 1914’e, Afrika, Asya ve Kuzey Amerika’da geçerli muharebe yöntemlerini anlatıyor. Kitap, İngiltere, Fransa ve İspanya’nın dev denizaşırı imparatorluklar kurdukları ve yerli halkların bağımsızlıkları için sömürgecilere direndikleri bir çağda mücadeleyi kazanabilmek için gerek duyulan eşsiz taktikleri inceleyip, savaş sanatında, bir bakıma ne kadar az şeyin değiştiğini gözler önüne seriyor. Beş bölümden oluşan kitabın ilk bölümü, imparatorluklar çağı ordularının belkemiğini teşkil eden piyadeleri, bunların giydiği kıyafetler ile kullandıkları teçhizatı ve nasıl harp ettiklerini, değişen teknolojinin sağladığı avantajları inceliyor. İkinci sırada, süvarilerin oynadıkları rol, özellikle de hareket üstünlükleri ve istihbarat toplama yeteneklerinin sömürge savaşları üstündeki etkisi mercek altına alınıyor. Güney Amerika’ya bağımsızlığını kazandıran tayin edici Ayacucho Muharebesi (1824) bu bölümde inceleniyor. Müttefik İngiliz-Fransız ordusunun Çin imparatorunun yazlık sarayını yağmalamasıyla sonuçlanan Balikiyao Muharebesi (1860) ve Adova’daki feci İtalyan bozgununu (1896) sahneye taşıyan üçüncü bölüm, imparatorluklar çağında profesyonel subayların önemini ve talim ile terbiyenin etkisini tartışıyor. Kitabın dördüncü bölümü, imparatorluklar çağına kagir perde surlar ve geleneksel tekniklerle başlayan kuşatma harbinin teknolojik dönüşümle beraber toprağa kazılan siperler ve dikenli tel barikatlarına evrimini anlatıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsızlığını garantileyen Yorktown Kuşatması (1780) ve efsanevi Alamo Savunması (1836) da bu bölümde yer alıyor. Son bölüm, bahriyelerin imparatorluk inşaatında oynadıkları düşük profilli ama hayati rolü konu ediniyor. Buharlı gemilerin ortaya çıkışıyla, batılıların o zamana dek giremedikleri Asya ve Afrika’nın kalbine nehir yollarından ilerleyişi, üstün ateş gücü ve zırh levhalar sayesinde adeta yenilmez olan yeni batılı savaş gemilerinin İskenderiye Bombardımanı (1882) gibi “gambot diplomasisi” faaliyetleriyle yerküre üstünde baskı kurmaları, Garp Ocakları korsanları ile Afrika kıyılarındaki köle tüccarlarına karşı yürütülen polis faaliyetleri etraflıca anlatılıyor. Dünya Savaş Tarihi: İmparatorluklar Çağı, çağın savaş, silah ve taktiklerini tasvir eden özel olarak hazırlanmış renkli ve siyah beyaz çizimler eşliğinde, ‒ Sömürgeci güçlerin renkli orduları, Habeş imparatorları ve topçeker filotillaları gibi ‒ düşmanları karşısında zafere ulaşan orduların kullandığı yöntemleri ve diğer orduların neden bu denli başarılı olamadıklarını bütün ayrıntılarıyla betimliyor. Bu kitap, imparatorluklar çağının destansı askeri seferlerine ilgi duyanların en sıkı dostlarından biri olacaktır.
555.00 ₺ -
Kuran ve Sünnete Göre Müslüman Şahsiyeti
Kuran ve Sünnete Göre Müslüman Şahsiyeti Risale Yayınları
300.00 ₺ -
Osmanlı Devletinde Haremeyn Vakıfları 16 ve 17 yüzyıl
Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere şehirleri, Müslümanlar nazarında yeryüzünün en mukaddes mekânlarıdır. Haremeyn diye isimlendirilen bu iki şehir her asırda merkezî idârelerin ve şahısların fevkalâde ilgisine mazhar olmuştur. Hulefâ-i Râşidîn döneminden başlayarak her müslüman devlet Mekke ve Medîne şehirlerine hizmet etmek için yarışmıştır. On beş asırlık İslâm tarihinin en uzun süreli ve en muhteşem siyasî teşekkülü olan Osmanlı Devleti’nde ise, bu Mukaddes beldelere hizmet aşkı her bakımdan zirveye ulaşmıştır. Bu kitap; başta Haremeyn’e hizmet için kurulan vakıfları, vakıfların idâresini ve devlet adamlarının başta padişahlar ve aileleri olmak üzere hususî yardım ve bağışlarını konu almaktadır. Muhtevası Haremeyn’in Osmanlı idâresine geçiş tarihi olan 923/1517’den 17. asır sonlarına kadar (1100/1689)’dır. Giriş kısmında; vakıflar ve vakıfların ictimâî (sosyal) hayata etkileri ele alındı. Birinci bölümde Mısır ve Hicaz’ın Osmanlı idaresine katılması, vakıflar sayesinde Hac yolunda ve Haremeyn’de yapılan hizmetlere yer verildi. Bu hizmetler arasında Şam-Mekke arasında gerçekleştirilen yolculuğu kolaylaştırmaya yönelik faâliyetlerle Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere’de su sıkıntısını giderme gayesiyle yapılan çalışmalar ve her iki şehirde de gerçekleştirilen eğitim yatırımları vardır. İkinci bölümde, fukarâ ve mukaddes mekânlara hizmet edenler için kurulan vakıflar ve hususî tahsîsât ele alındı. Üçüncü bölümde Haremeyn vakıfları çeşitlerine göre tasnif edilip bu konuda doyurucu malumat verildi. Dördüncü bölümde vakıfların Mekke ve Medîne’ye irsâl ameliyesi olan surre ve vakıf kurucuları anlatıldı. Son bölümde ise Osmanlı Devleti’nde Haremeyn Vakıflarının idâresi, Haremeyn Evkâf Nezâreti’nin kuruluşu ve işleyişi bahse konu oldu.
34.45 ₺ -
Yitip Giden İstanbul Kaybolan Mirasın Peşinde
Şehr-i İstanbul, tarihsel süreç içinde pek çok olay yaşamış, devrilen imparatorluklara sahne olmuş önemli bir yerleşim yeridir. Her şehrin bir ruhu olduğu söylenir ki bu durum İstanbul için de fazlasıyla geçerlidir. Mimar Sinan gibi büyük bir ustanın eserleri ile süslediği İstanbul, ne yazık ki yakın zamanda yıkımlara sahne olmuş, pek çok güzelliğini kaybetmiştir. Bu semtlerin başında Aksaray, Laleli, Bayezid, Tarlabaşı ve Beyoğlu gibi muhitlerin gelmesi ise, meselenin vahametini daha da büyük hale getirmiştir. Şehir tarihçisi Önder Kaya bir zamanlar İstanbul'un en güzel köşelerinde yer alan, içleri cıvıl cıvıl olan ama tarihe, bilgisizliğe, beceriksizliğe yenik düşmüş mimari eserlerin peşine düşüyor... Bir kısmı, yazarın baskısı tükenmiş olan “Yarim İstanbul” kitabında yer alan yazılarda birbirinden önemli tarihi eserler ele alınıyor: Ahi Çelebi Camii, Aya Poliektos Kilisesi, Fatih Medreseleri, Acemoğlu Hamamı, Şehzade Aşhanesi, Amcazade Yalısı, Cellat Mezarlığı, Revani Çelebi Camii, Darüşşafaka, Ayastefanos Anıtı, Bayezid Yangın Kulesi, Ayaspaşa Mezarlığı… İstanbul’un kaybolan önemli yapılarının, unutulan kıymetli mirasın hikayesi akıcı bir şekilde dile geliyor.. Yitip Giden İstanbul'u merak edenlerin kaçırmaması gereken bir kitap...
11.31 ₺ -
Kazım Karabekir′in Gözüyle Yakın Tarihimiz
"19 Nisan 1919’da Trabzon’a çıktım…" Kazım Karabekir Paşa İstiklal Savaşı'nın bugüne kadar göz ardı edilen, gösterilmeyen, yazılmayan taraflarını inceliyor. Tarihe yeni bir gözle bakmak isteyenler için muhteşem bir araştırma... İnkılap tarihlerimizin neden “Tarih” sıfatını hak etmediğini anlamak için Kâzım Karabekir Paşa’nın hayatına bakmak yeterli olacaktır. Sadece bir kaç fersiz cümlede geçer ismi. Resmi bile son yıllara kadar ders kitaplarında hemen hiç yer almazdı. Hatta bazılarına kalırsa “rejim düşmanı, Hilafetçi ve hain”di. İyi ama ne yapmıştı Paşa bu hakaretleri hak etmek için? Karabekir Paşa’nın askeri ve siyasi hayatında haksızlıklara uğraması yetmiyormuş gibi, tarih kitaplarından da emekleri silinmişti. Doğu Cephesi’nde zafer üstüne zafer kazanarak makûs talihimizi yenen Paşa, Sevr’i yırtan ilk antlaşmanın altına imza atmıştı. Savaş sonunda adına “Şark Arslanı” diye posterler basılıyor, özellikle Doğu’da savaşın gerçek kahramanı sayılıyor, adı efsaneleşiyordu. Ne olduysa savaş sonunda oldu ve Karabekir önce ordudan uzaklaştırıldı, derken Meclis’te mücadele ederken görüldü, sonra partisi kapatıldı ve ertesi yıl İstiklal Mahkemesi’nde idamla yargılandı. Gözetim altında tam 13 yılını geçirdi. İstiklal Savaşı’nı birlikte başlattığı ve en zayıf anında “Emrinizdeyim Paşam” diye desteklediği Mustafa Kemal Paşa ve çevresine eserleriyle muhalefet etti. İstiklal Savaşı’nı kardeşlik duygularıyla bağlı bir kadroyla vermiştik. Ancak asıl savaş bundan sonra başlamış, iktidar rüzgârı, İstiklal Savaşı’nın İlk Beş’inden 4’ünü idam sehpasının önüne fırlatmıştı. Suçları neydi? Muhalefet etmek. Peki savaşı esaretten kurtulmak için yapmamışlar mıydı? Şimdi de hem kendi haklarını, hem de milletin haklarını savundukları için darağaçlarının gölgesinde bir hayata mahkûm ediliyorlardı. İşte herkesin sustuğu bir zamanda Karabekir tek başına muhalefet bayrağını açtı ve basının önüne çıktı. İstiklal Savaşı’nı sanki sadece Mustafa Kemal Paşa yapmış gibi anlatılıyordu. Oysa Karabekir Paşa diyordu ki: “Onu Anadolu’ya gelmeye ben ikna ettim. Hatta bir ay önce, 19 Nisan 1919’da Trabzon’a çıktım…” MUSTAFA ARMAĞAN, Karabekir’in 1918-1922 dönemini kendi ağzından aktarıyor. Yıllardır susturulmuş olan Paşa’yı konuşturuyor. Onun gözüyle tarihimizi sarsan 4 yılın hikâyesini yazıyor. Konuşan ne de olsa bir kahramandır. Kahraman olmayanlara düşen ise onu saygıyla dinlemektir, diyor.
11.31 ₺ -
Defterimden Portreler
TARİHTEN... SEZAR, İMPARATOR AUGUSTUS, FATİH SULTAN MEHMED, YAVUZ SULTAN SELİM, V. ŞARL, KANUNİ VE HÜRREM, MİMAR SİNAN, EVLİYA ÇELEBİ, BEETHOVEN, KÖSEM SULTAN, III. SELİM, ÇARİÇE II. KATERİNA, KAVALALI MEHMET ALİ PAŞA, TOLSTOY, PUŞKİN, II. ABDÜLHAMİD... GÜNÜMÜZDEN... LATİFE HANIM, KAZIM KARABEKİR, OSMAN ERTUĞRUL EFENDİ, NESLİŞAH SULTAN, MEHMED AKİF ERSOY, BÜLENT ECEVİT, CEMİL MERİÇ, HALİL İNALCIK, İSMAİL CEM, RECEP YAZICIOĞLU, YAHYA KEMAL, ATTİLÂ İLHAN, HÜSEYİN HATEMİ, YILMAZ ÖZTUNA, REŞAD EKREM KOÇU, IRENE MELIKOFF, OKTAY ASLANAPA, ÖZDEMİR İNCE, SUREYYA FARUKİ... Türkiye'nin önde gelen tarihçilerinden İlber Ortaylı bu sefer defterini okurlarıyla paylaşıyor. Okuduklarını, tanıdıklarını, hocalarını kendi gözünden okuyucularıyla paylaşıyor. Tarihe yön veren kişiler, günümüzün tanınan, tartışılan, konuşulan isimleri Ortaylı'nın kaleminden yeniden canlanıyor. "Her zaman portre kaleme almayı sevdim. Portre çizmek başlı başına bir sanattır. Ayrıntılı bilgilerle çizilen büyük tarihi portreler bizde mevcut değil. Sebebi açık, sanatçı değiliz. Bir tarihi kişiliği çizmek için her şeyden evvel edebiyatçı olmak, öyle bir gelenekten gelmek lazım. Bu nedenle benim girişimim bir eskizdir, okuyucunun tepkisini ve ilgisini bekliyorum." İLBER ORTAYLI
129.50 ₺