-
Kızılelma 2 Büyük Kartal
Tarih keyfî değerlendirmelere tâbi tutulacak olaylar değildir. Tarih gerçeklere dayanmadığı takdirde hiçbir menfaat içermez. Nizam-ı Âlem maddeleri hakkında “kardeş katlidir” demek, gerçekten doğru bir tespit midir? Çandarlı Halil neden idam edilmiştir? Osmanlı Devletinde askerin ilk isyanı neden olmuştur? Fatih Sultan Mehmed gerçekten Hıristiyanlığa meyletti mi? Râfizîlerin ortaya çıkmasında Yahudilerin etkisi nedir? Şah İsmail kimdir? Yavuz Sultan Selim babasını neden tahtan indirdi? Din, vatan, devlet ve millet kavramları hassas bir denklemdir. İslâm hukukundaki kurala göre, zaruretler haramları mubah kılar. Şah İsmail İran’ın o günkü başkenti Tebriz’e girerken, zeytinyağı ile kaynar kazanlarda beş bin ehlisünnet Müslümanı “Hamdırlar, pişmeleri lazımdır.” diye yakarken... İsfahan’da Osmanlı elçilerine gövde gösterisi yapmak için Şah İsmail taraftarları minareden aşağı atlayarak meydan okurlarken... Şah İsmail kendi annesinin ölüm emrini verecek kadar gözü kararmışken... Türkmen reislerinden Murad Bey’i şişe geçirip kebap yaparken... Câmileri tahrip edip Kur’ân-ı Kerim’i ayaklar altında çiğnetirken... Özbek Hükümdarı Şeybek Han’ı öldürüp kafatasını Osmanlı padişahına gönderirken... Dulkadir topraklarına saldırıp katliam yaparken... Tokat’ta Şah İsmail adına hutbe okunurken... İran’da bir Şîa devleti kurulurken... Hasta ve yaşlı olan bir baba, kimi yerde tepkisiz, kimi yerde yetersiz abileri ve sorumluluk anlayışından yoksun olan vezirlere karşı Şehzade Selim nasıl davranmalıydı? Şartların normal olmadığı yerde elbette süreç de normal olmayacaktı. Bir babanın tahttan indirilmesi ne kadar dramatikse; din, vatan, devlet ve millet denkleminin bozulması daha da dramatik ve hassastır. Takdiri okuyuculara bırakıyorum, ama adalet ve insafı terk etmeden!
130.00 ₺ -
Babamın Hatıralarıyla Yakın Tarih
Hatırat dinlemek ve yazmak dev bir ekranda büyük bir tarihe şahit olmak gibidir. Bazen hüzün bazen coşkudur hatıratlar. Bazen gürül gürül bazen de zayıf ve sessiz akan nihayet bir denize, ya da çöle karışıp da kaybolan bir nehire benzer. İnsan gibi nehir de fanidir. Kaybolduğunda gözlerde silueti, kulaklarda ise sedası kalır. Hatırat yazmak zordur. Zira binlerce hadise arasında bir ayıklama yapmak, tercihte bulunmak, karanlık noktalara ışık tutmaktır. Anı yaşarken aldığınız bir not yıllar sonra gelenler için bir rehber ya da büyük bir keşif olabilir. Hatıralar irşad eder, yeni nesillere yol açar. Hatırat gelecek zamanlara maziden arz edilen belgeler hükmündedir. Hakikate şahit, masala tekziptir. Yalan söyleyen tarihe, reddiyedir. Hatıralar, eşya ve hadiseyi anlama noktasında okurlara farklı bakış açıları verir. Bilinenden bilinmeyene, söylenenden gizlenene, görünenden görünmeyene kapı açar. Okur, hatıralar iklimine girince bir hendeğe düşercesine hakikatin kucağına düşer. İnsanlar bir köyde ya da kentte doğarlar. Sonra köyüyle, kentiyle öyle iç içe olurlar ki, dağları vadileri, sokakları ve meydanları ile köy/onların zihninde doğar. Nereye gider, nerede yaşar, ne kadar terakki ederlerse etsinler doğdukları, havasını soludukları köyün, kasabanın ya da şehrin ufkundan kopamazlar. Mazinin elemi gider, hazzı kalır, ızdırabı biter, hasreti artar. Bu yüzden “Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer.” der insan. Hâtırâtta bir hocanın hayatını, o hayatı kuşatan maddi ve manevi saikleri ve din-devlet ilişkileri zaviyesinden Türkiye Tarihi’ni bulacak; Mektep sıralarından günümüze bize tarih diye anlatılan pek çok mevzunun esasında masal olduğunu anlayacaksınız. Bahane üretmeden, mazeret cümleleri kurmadan “Bu şartlarda talebe okumaz.” demeden yüzlerce hafız yetiştiren Kâmil Şenocak hocamızın hatıraları çerçevesinde uzun soluklu bir yakın tarih okumasına buyurunuz.
140.00 ₺ -
Börü 4
Öyle bir öleceğiz ki; Canını aldığımız yağıların tinleri, tamunun kızıl göğünü çatırdatacak! Öyle bir öleceğiz ki; Bizleri tanrının bahçelerine götüren tinler, acunda kalan bedenlerimize bakıp gözyaşı dökecek! Öyle bir öleceğiz ki; Bırakın soyların bizi hatırlamasını, gök bile unutmayacak! Her çakında bir, karanlığa adımızı haykıracak, Her yaşında bir zalimin usunda korkular yaratacak! Öyle bir ölümsüzleşeceğiz ki; Adalet için çıkan her pusatta zalim kanıyla uyanıp, her can alışta can bulacağız! Öyle bir sevmiş olacağız ki; Hatunlarımızın gözlerinde gökte parıldayan bir ışık, Sevdiğimiz bozkır kızının ipek saçlarında bir rüzgâr, Büyüttüğümüz balaların dudaklarında bir gülücük olarak kalacağız! Gökte Doğanlar! Hah! Son kez… Ur-Ah! Ur-Ah! Ur-ah! Ur-Ah! “Küllerinden yeniden doğabiliyorsan, yaşıyorsun demektir!”
175.00 ₺ -
Börü 3
Ser üzerimize geceyi, Uğultumuz titretsin yürekleri! Çek pusatlarını Çoga, Doldur kelleleri tamuya! Vur baltanı Temir Tonka, Taşsın cenk meydanı kanla! Adımız göğe bir yükseldi. Sonumuz toprağa bir üflendi. Kırk budaklı ulu çamın dokuz kolundaki tepeyiz, Kartalların kanadındaki altın tüyün sahibiyiz! Kayalar bizi haykırır, çağlayanlar adımızla coşar! Toprak Ana, bizi adalet için akıttığımız kanla sarar! Zirvelerden gelen rüzgârlar bize atalarımızı fısıldar! Ey Ulu Tengri, yarılsın bastığımız toprak, aç gazap çukurlarını! Harlansın Tamu’nun katran karası kazanları! “Ölümden hayat dilenmek, ahmakların işidir!”
122.50 ₺ -
Börü 2
“Ey benim demirden dağlarım! Yağı külleri savurduğum kadim ormanlarım! Demirdağın tinleri geldi bu gece ateşimize! Ey Börüler! Uluyun… Parçalayın… Haykırın! Börüler ant içtiler yağı kanı akıtmaya! Ey Ulu Tengri, güç ver gökte doğan oğullarına! Ey Toprak Ana, yol göster bize ulu kayın ağaçlarınla! Ey Çakay Han, aydınlat önümüzü,göğü aydınlatan gazap kırbaçlarınla! Ey Kızagan Tengri, ant içtik adına! Salınsın kara atlar, çıksın Erlik Han cenk meydanına!” “Börü, arasına başka savaşçı sokmaz! Börü, karşısındaki ordunun sayısına bakmaz! Börü, dağların efendisi, karanlığın öfkesidir! Börü, her cenge sağ çıkmayacağını bilerek girer! İmkânsızı başarır, yağının kâbusu olur! Börü olmak için hazır mısınız?” Ağzında kan tadı varsa, bakışlarında sadece ölümün parıltısı vardır
140.00 ₺ -
Börü Kutulu Set 4 kitap
BÖRÜ 1 - Yeniden Dirilişin ve İntikamın Kitabı Bir intikama kaç taht sığabilir? Acılı parmaklarla yapılmış kaç gösterişli taç, burçlarından kan taşan sarayların pürüzsüz merdivenlerinden yuvarlanabilir? Hayat Ağacının köklerinde filizlenen kötülük, acunun direğindeki çatlağı zorluyor. Sürek avı gibi insan avlayan canavarlaşmış kralların tahtları sallanıyor! Kanının sesini dinleyen ve küllere gömülmüş iki hanedanlık, öç ateşiyle yanıp tutuşanları ordularında birleştiriyor. Büyük mabedin (Göbeklitepe) ve Agarta’nın üstatları, hep bir ağızdan şu soruyu sordular; “O gün geldi mi? Gökyüzünün üç yılanın üzerine kan rengi uyanacağı zaman. Bakir kar örtüsünün taze kanla ısınıp ırmaklara karışacağı an. Rüzgârın şahit olacağı ateşten bir gazabın altından kumları darmadağın edip, taştan tanrılarına sarılan zavallıların yalvaracağı, öç ateşinin yakıldığı o gün geldi mi? Beklenen cevap Börü Han’ın dudaklarından döküldü; “Canavarlaşmış kralların yönettiği topraklarda öç, sadece katliamla alınabilir!”Acun artık kurt ve aslanın pençeleri arasında… Kandan ırmakların coşkulu sesine kulak verin! BÖRÜ 2 - Kurt İmparatorluğu “Ey benim demirden dağlarım! Yağı külleri savurduğum kadim ormanlarım! Demirdağın tinleri geldi bu gece ateşimize! Ey Börüler! Uluyun… Parçalayın… Haykırın! Börüler ant içtiler yağı kanı akıtmaya! Ey Ulu Tengri, güç ver gökte doğan oğullarına! Ey Toprak Ana, yol göster bize ulu kayın ağaçlarınla! Ey Çakay Han, aydınlat önümüzü,göğü aydınlatan gazap kırbaçlarınla! Ey Kızagan Tengri, ant içtik adına! Salınsın kara atlar, çıksın Erlik Han cenk meydanına!” “Börü, arasına başka savaşçı sokmaz! Börü, karşısındaki ordunun sayısına bakmaz! Börü, dağların efendisi, karanlığın öfkesidir! Börü, her cenge sağ çıkmayacağını bilerek girer! İmkânsızı başarır, yağının kâbusu olur! Börü olmak için hazır mısınız?” Ağzında kan tadı varsa, bakışlarında sadece ölümün parıltısı vardır. BÖRÜ 3 - Kurt Yangını Ser üzerimize geceyi, Uğultumuz titretsin yürekleri! Çek pusatlarını Çoga, Doldur kelleleri tamuya! Vur baltanı Temir Tonka, Taşsın cenk meydanı kanla! Adımız göğe bir yükseldi. Sonumuz toprağa bir üflendi. Kırk budaklı ulu çamın dokuz kolundaki tepeyiz, Kartalların kanadındaki altın tüyün sahibiyiz! Kayalar bizi haykırır, çağlayanlar adımızla coşar! Toprak Ana, bizi adalet için akıttığımız kanla sarar! Zirvelerden gelen rüzgârlar bize atalarımızı fısıldar! Ey Ulu Tengri, yarılsın bastığımız toprak, aç gazap çukurlarını! Harlansın Tamu’nun katran karası kazanları! “Ölümden hayat dilenmek, ahmakların işidir!” BÖRÜ 4 - Karanlığı Parçalayan Öyle bir öleceğiz ki; Canını aldığımız yağıların tinleri, tamunun kızıl göğünü çatırdatacak! Öyle bir öleceğiz ki; Bizleri tanrının bahçelerine götüren tinler, acunda kalan bedenlerimize bakıp gözyaşı dökecek! Öyle bir öleceğiz ki; Bırakın soyların bizi hatırlamasını, gök bile unutmayacak! Her çakında bir, karanlığa adımızı haykıracak, Her yaşında bir zalimin usunda korkular yaratacak! Öyle bir ölümsüzleşeceğiz ki; Adalet için çıkan her pusatta zalim kanıyla uyanıp, her can alışta can bulacağız! Öyle bir sevmiş olacağız ki; Hatunlarımızın gözlerinde gökte parıldayan bir ışık, Sevdiğimiz bozkır kızının ipek saçlarında bir rüzgâr, Büyüttüğümüz balaların dudaklarında bir gülücük olarak kalacağız! Gökte Doğanlar! Hah! Son kez… Ur-Ah! Ur-Ah! Ur-ah! Ur-Ah! “Küllerinden yeniden doğabiliyorsan, yaşıyorsun demektir!”
542.50 ₺ -
Celaleddin Harezmşah
Celâleddin Harezmşah, 1199'da Harezm'de doğmuş ve dünyanın en büyük sultanı Alâaddin Muhammed'in oğlu olarak büyümüştü. Ancak henüz yirmi bir yaşında iken Cengiz Han'a yenilip geri çekilmiş ve memleketi harap olmuş olan babasının yerine tahta geçmişti. O Hindistan ile Diyarbekir arasında yüzlerce destan yazarak çekilmiş ve Doğu Anadolu, Gürcistan ve Azerbaycan'daki fetihleriyle bir devleti kaybederken, yeni bir devlet kurmuştu. Cengiz Han onu hayatında iken ele geçiremeden ölmüş ve bu düşmanlık mirası oğlu Ögedey'e kalmıştı. Yıllarca Moğollar tarafından adım adım takip edilmiş olan Celâleddin, Silvan'da eşkiya tarafından şehid edildiği zamana dek zor, çetin fakat harika bir hayat yaşamıştı. O bilinen dünyanın büyük bir kısmını korku ve dehşet içinde bırakmış olan Cengiz karşısında, Türklerin ve bütün Müslümanların yegane kalp kuvveti ve dayanağı olmuştu. Bu devirde Müslüman dünyanın en büyük derdi Moğollar ve Gürcülerdi. O işte bu iki amansız düşmanla, elinde kılıcıyla meydana çıkarak ve teke tek bir cengaver gibi dövüşmüştü. Hep yeniden gelmek üzere geri çekilmiş, yılmamış ve tekrar gelmişti. Bu haliyle o, bir başka eşi olmayan parlak bir örnek olmuştu.
132.00 ₺ -
Denizler Fatihi Barbaros Hayreddin Paşa
Akdeniz’de birer güneş gibi doğmuş olan Midillili Oruç, İshak, Hızır ve İlyas kardeşler, denizciliğe merak sarıp Yavuz’un ağabeyi Korkut’tan büyük yardım görmüşlerdi. Onun ölümü üzerine Tunus taraflarına gidip fetihleriyle Cezayir’de sultanlık tahtına dek yükselmişlerdi. Muhteşem Kanunî’nin Batıda Şarlken’in İmparator olmasıyla gelişen Hıristiyan birliğini parçalaması gerekiyordu. Karada kendisi vardı ama denizlerde Andrea Doria’ya karşı çıkarabileceği bir Kaptan-ı Derya’ya ihtiyacı vardı. Bu da ancak Barbaros Kardeşlerin hayatta kalmış olan tek ferdi Hızır olabilirdi. Nitekim Cezayir Sultanı Hızır’ı İstanbul’a çağırıp ona ‘Hayreddin’ unvanıyla birlikte Kaptan-ı Deryalık ihsan buyurdu. Hızır Paşa da cihan hükümdarı Süleyman Han’ın ümitlerini boşa çıkarmadı. Nihayet Preveze’de Donanma-yı Hümâyun’dan çok daha kuvvetli olan Haçlı donanmasını bir gün içinde bertaraf etmiş ve Akdeniz’in artık kime ait olduğunu göstermişti. Ve Osmanlılar sadece karalarda değil, artık denizlerde de en üstündü ve bu üstünlük aynı zamanda dünyada denizciliğin zirvesiydi...
138.00 ₺ -
Ertuğrul Bey ve Kayılar
Tarihler 1200’e yaklaşırken Asya’nın doğusunda büyük bir güç doğmaya başlamıştı. Avrupalıların Tatarlar, Asyalı kavimlerinse Moğollar şeklinde adlandırdığı bu kavmin en belirgin vasıfları arasında çevreye sürekli yayılmak, geçtiği her yeri istila etmek ve fazlaca kan dökmek vardı. Moğolların batı yönlü yayılmacılığa başlamalarıyla Türkistan coğrafyası hedef hâline gelmişti. Bu coğrafyadaki Türk boyları Moğollara karşı mücadele vermekle birlikte adım adım batıya göçe başlamışlardı. Moğol şerri ve istilası sebebiyle batı yönlü göçe başlayan Türk boylarından birisi de Kayılardı. Kayılar, 20 bin çadır olarak başladıkları ve 40 yıldan fazla süren göç yolculuklarının sonunda Söğüt ve Domaniç’e 400 çadır olarak ulaşabilmişlerdi. Bu tarihî roman Kayıların; kadim Türk yurdu Türkistan’dan başlayıp Söğüt ve Domaniç’e uzanan destansı göç yolculuklarının bütün duraklarını, Rum hududundaki faaliyetlerini ve Ertuğrul Bey’in 93 yıllık efsanevi hayat hikâyesini tüm teferruatıyla gözler önüne seriyor.
115.60 ₺ -
-
Kuşçubaşı Eşrefin Eşi Pervinin Savaşı
Kuşçubaşı Eşref… Cesur bir savaşçı, becerikli bir istihbaratçı ve bir eş… Pervin Hanım… Kuşçubaşı Eşref’in henüz 45 günlük evliyken savaşa gitmek için geride bıraktığı müşfik bir eş… Pervin Hanım’ın hatıratı… Birinci Dünya Savaşı, savaş yılları, savaş sonrası esaret ve işgal günleri, Milli Mücadele dönemi, Lozan sonrasında başlayan Kuşçubaşı’nın sürgün günleri… Bütün bunlara dair enteresan bilgiler ve yorumlar barındıran, bu süreçleri çilekeş bir kadının gözünden günümüze aktaran bir defter… Savaş yıllarında pek çok Osmanlı kadını ile aynı acıları paylaşan Pervin Hanım’ın kaderi Lozan Antlaşmasından sonra farklı bir yöne evriliyor. Benjamin C. Fortna, Kuşçubaşı Eşref: Efsane Teşkilat-ı Mahsusa Subayının Hayatı isimli muhteşem çalışmasının ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun en çalkantılı dönemini bir de Eşref Bey’in eşi Pervin Hanım’ın kaleme aldığı hatırat aracılığıyla gözler önüne seriyor. Heyecan içinde bir solukta okunabilecek muhteşem bir çalışma…
166.50 ₺ -
Kutül Amare Osmanlının Son Tokadı
I. Dünya Savaşı sırasında General Charles Townshend komutasındaki İngiliz birlikleri, Osmanlı kuvvetlerinden kaçarak Kut şehrine sığınır. Karşılarında mücadeleden vazgeçmeyen, inatçı, Kûtü’l Amâre’yi İngilizlere bırakmayı aklından bir an bile geçirmeyen Osmanlı birlikleri vardır. Bir yandan açlıkla bir yandan Osmanlı kuvvetleri ile mücadele eden İngiliz birlikleri, Kûtü’l Amâre’yi geçip Bağdat’a ulaşmak için tüm imkânlarını kullanırlar. Ancak İngilizlerin hesap etmedikleri tek şey; her ne pahasına olursa olsun, çetin çatışmalara, esir düşmelere, verilen şehitlere, açlığa, sefalete rağmen Osmanlı’nın Kûtü’l Amâre’yi İngilizlere bırakmayacak olmalarıdır. Kûtü’l Amâre; Süleyman Askeri Bey’in, Mehmet Muzaffer’in, Hamza Osman ile Gazi Osman’ın, Murat Çavuş’un, Mehmet Fazıl Paşa’nın, Albay Nurettin Bey’in ve Halil Paşa ile cefakâr askerlerinin yazdığı destandır… Kûtü’l Amâre; Osmanlı’nın son tokadıdır… “İşte Türk kararlılığının İngiliz inadını kırdığı birinci olayı Çanakkale’de, ikinci olayı burada görüyoruz.” “Bugüne Kut Bayramı adını veriyorum. Ordumun her ferdi her yıl bugünü kutlarken, şehitlerimize Yasinler, Tebarekeler, Fatihalar okusunlar. Şehitlerimizin yüce ruhları şad olsunlar, gazilerimiz de gelecekteki zaferlerimize gözcülük etsinler.” Mirliva (Tuğgeneral) Halil 6. Ordu Komutanı
103.60 ₺ -
Cengiz Han Rüzgar ve Ateş İmparatorluğu
“Gök Tanrı’nın kılıcı, ateşten kamçısı, yedi cehenneminin ateşi, yeryüzündeki gazabıyım ben!” Doğduğunda bir damla kan pıhtısı vardı avucunda. Ağladığındaysa gözlerinden kanlı yaşlar dökülüyordu. Tabii sadece bu özellikleri değildi tüm dünyaya nam salan… Bir fırtına gibi esip bütün dünyayı toza dumana bulayandı Cengiz Han. Kendi milletinin dışında bütün dünyanın tarihini geri dönülmez biçimde etkileyendi. Bir kabileden dünya fethine girişecek güçte bir millet uyandırandı. En önemlisi de dünya tarafından acımasız ve kana susamış bir fatih gibi gözükse de aslında yalnızdı Cengiz Han. Dostuyla düşmanıyla, zaaflarıyla başarılarıyla, gücüyle güçsüzlüğüyle, zaferiyle yenilgisiyle ve en önemlisi de herkesten sakladığı yüreğindeki en büyük sırrıyla… Türkiye’nin en çok okunan tarihî romanlarının yazarı, okurları tarafından “günümüzün Peyami Safa’sı” olarak anılan Okay Tiryakioğlu, bu romanıyla tarihte çok önemli bir tuğlayı yerine yerleştiriyor. Cengiz Han/Rüzgâr ve Ateş İmparatorluğu; aşkla savaşı bir arada yaşayanların kitabı…
277.50 ₺ -
Bir Akşemseddin Romanı
Önce sen sonra sen, Ta içime işleyen bir rüya gibisin ey sevilen… Bulutlar sevda taşıyor hudutlardan hudutlara, Fetih müjdesi fersah fersah duyulur ufukta. Hasret perdesi çekiliyor İstanbul’la arama, Katladığım kağıttan gemiler ümidi taşıyor müjde dolu rıhtımlara… Bir gökkuşağı gibi rengarenk umutlar açıyor seninle ruhumda, Bekliyorum sabırla, çünkü nicedir yadigar bu hasret bana. Sanki sözlerden ve mısralardan gönlüme çizilmiş bir masal ve rüya, Yüreğimin her zerresi adını taşıyor aşılamaz surlara… Her nefeste haykırmak geliyor sevdamı içimden geldiği gibi sana, Ya ben seni almalıyım ya da sen beni artık ne olur anla… Boğazımda düğümleniyor cümleler sana baktıkça, Önce sen sonra sen, Ta içime işleyen bir rüya gibisin ey sevilen…
84.00 ₺ -
Seni Buldum Kendimi Unuttum
"Öyle birine aşina ve maşuk olmalı ki gönlün, O kum taneleri inci diyorsa inci gözükmeli gözüne..." Aşk yolculuğunda daim olabilmek ve saadeti bulabilmek için her şeyi göze almak gerekir. Göze aldıklarını yutmak, yuttuklarını ise unutmak gerekir... Aşk kendinin her hali ile sınanır... Aşığın derdi adeta bir inilti halinde duyulur... Aşkı yanan aşığın olması gereken hal işte tam da budur... Aşk iniltisi ile niyaz... Aşkı aşktan aşk ile aşk için isteme hali... Öyle bir inilti ki kabul edilene kadar dinmeyecek bir serzeniş hali... Vazgeçen nasipsizdir. Nasipsiz kalpsizdir. Kalpsiz ise aşksızdır... Unutma! Sır sessizlikte dinlenir... Bekle...Hu ile vecd sabır ile gelir bekleyene... Dinle! Her mahlük aşkı zikrediyor kendi dilinde... Ve bekle... Hiçlik kapısını muhabbetle çal ve sabırla bekle... Sır çok yakında açığa çıkacak içinde...
78.00 ₺ -
Çanakkale Tufanı
Çanakkale Savaşı’nın 100. yılında, Çanakkale Zaferi’nin az bilinen detayları, bilinmeyen sırları ve doğru bilinen yanlışları üzerine ezber bozan bir çalışma… Romanları, araştırma kitapları ve çocuklara yönelik eserleriyle Çanakkale konusunda uzman isimlerden biri olarak bilinen İsmail Bilgin, ÇANAKKALE TUFANI’yla savaşı ve orada yaşananların tarihini sil baştan yazıyor. • Payitaht İstanbul’a bu kadar yakın olan Çanakkale’de, Türk askerleri aç biilaç mı savaştılar? • Cephede küçük çocukların ne işi vardı? • Enver Paşa sivilleri Çanakkale’ye götürüp topa tutturdu mu? • Çanakkale muharebelerinde kimyasal silah kullanıldı mı? • Aslında ilk gün Çanakkale geçildi mi? • Yabancı askerlerin mezarlıkları ile ilgili hükümler nasıl belirlendi? • Esir alınan Türk askerleri diri diri yakıldı mı? • Çanakkale boşaltılırken Mustafa Kemal cephede değil miydi? • Türkler, İngilizlerin Çanakkale’yi terk ettiğinden habersiz miydi? Soru-cevap şeklinde hazırlanan bu kitapla, doğru bildiklerimizi yıkan ve tüm gerçekliğiyle Çanakkale Savaşı’nı bir kez daha yaşatan çarpıcı bir okuma sizi bekliyor… 100. yılında Çanakkale’yi gerçekten anlamaya hazır mısınız?
203.50 ₺ -
İmparatorluğun Gözyaşları Evladı Fatihandan
Osmanlı aile albümünde kara bir hatıra fotoğrafı olarak kalan Balkan Savaşlarının ardından elden çıkan Rumeli Topraklarında yaşanan trajedinin sonunda kaybedilen sadece toprak parçası değildi. İmparatorluğun tarih sahnesindeki son günlerininin geldiğini gösteren bu acı ve karanlık tabloda yaşananların detaylarını aşağıdaki sorularla bulmaya çalıştık. • Savaşın ilk günlerinden itibaren İstanbul’un yolunu tutan binlerce mültecinin akıbeti ne olmuştur? • İntikam hisleriyle dolu Bulgar, Sırp ve Yunan askerlerinin sivil Müslümanlara yaptıkları mezalimin detayları nelerdi ? • Silahını bırakıp kaçan, ya da koleranın pençesinde kıvranan binlerce asker ne oldu? • Kanlı Babı – Ali baskını İmparatorlukta neleri değiştirmiştir? • Balkan Hezimetinin sorumlusu Padişah’mı? Yoksa İttihat ve Terakki’miydi? • Balkan Savaşlarının çıkmasında Siyonizmin parmağı var mıydı? • 2. Abdülhamit’e yapılan suikasti kimler düzenledi? • Rumeli’nde isyan bayrağı açan Resneli Kolağası Niyazi ne istiyordu? • Siyonistler 2. Abdülhamit’e neden düşman kesildiler? • Osmanlı İmparatorluğu için “Hasta Adam” sözünü kim söylemiştir? • Balkan Savaşları önesi kurulan Gizli Örgütlerin amacı neydi? • Cevat Rıfat Paşa, Yahudileri neden idam etti? İşte bu ve buna benzer soruların cevabını bu kitapta vermeye çalıştık.
28.56 ₺ -
Türk Tarihinden Yapraklar
Türk Tarihinden Yapraklar, Yılmaz Öztuna'nın 1968'te İstanbul Radyosu'nda yaptığı konuşmalardan oluştu. Her konu, bir konuşmadır. 1969'da Millî Eğitim Bakanlığı'nın 1000 Temel Eser serisinin 11. kitabı olarak basılıp 20.000 tiraj bir haftada satıldı. 1992'de Millî Eğitim Bakanlığı'nca Türk Klasikleri serisine alındı ve bu serinin 17. kitabı olarak basıldı. Şimdiye kadar 5 baskıda 58.000 tiraj yapan Türk Tarihinden Yapraklar artık klasiklerimiz arasına girmiş bulunuyor. Osmanlı ağırlıklı olmak üzere 2.200 yıllık tarihimiz içinde tam bir gezintidir.
165.00 ₺ -
-
-
Büyük Bir Milletin Direniş Destanı Çanakkale
Etrafında ihtilafsız ittifak edebileceğimiz ortak değerleri öne çıkarmamızı gerektiren günler yaşıyoruz... Tarih, ortak değerlerimizden biridir... Özellikle Çanakkale Zaferi, yakın tarih içindeki yeri bakımından, son derece anlamlıdır. Anlamlıdır, çünkü Osmanlı bitti, bir daha dirilemeyecek şekilde yere serildi denilen bir zamanda kazanılmıştır. Mahiyeti itibariyle bir diriliş cehdi, aynı zamanda da birlik-beraberlik sembolüdür. Bu itibarla Çanakkale mücadelesini kazanan ruhu keşfetmeye ve kavramaya muhtacız. Hatırlayalım ki, Çanakkale Zaferi, Avrupa'nın Hasta Adam damgasını vurduğu bir milletin varlık mücadelesidir. Mücadele kaybedilseydi her şey biter, o moral çöküntüsü içinde İstiklâl Savaşı bile verilemezdi. Ama kazanıldı. Tarihin yolu ve yönü değişti. Bir millet ateşle imtihan olundu Çanakkale'de, tarihle hesaplaştı ve kendi varoluş tarihini yeniden yazdı... Büyük bir milletin direniş destanıdır, Çanakkale.
123.50 ₺ -
Gelibolu
Yedi cengaverdiler. Daha Çanakkale yolunda adalet uğruna can veren Hıristo… Cepheden cepheye sürüklenen Üsteğmen Halit Mustafa… Cesareti yüreğinden taşan laz balıkçı Deli Kemal… Melankolinin ortasında savaşı deneyimleyen Edebiyatçı Sabri. Ailesine rağmen cepheye gitmeyi seçen Mülkiyeli Ragıp. Sözlerinin arkasında durabilmek için savaşa yürüyen Hasan Hoca. Ve binlerce yaralıya dermen olmaya çalışan Doktor Mehmet Nazif. Can vermek için sıraya girenlerin, önüne katanı sürükleyen bir selin romanı… Romanlarıyla Çanakkale Savaşı’nı belgesel duruluğunda aktaran İsmail Bilgin’in, yayımlandığı ilk günden itibaren büyük ilgi gören ve bugüne dek 9 baskı yapan romanı Gelibolu, Çanakkale’ye Gidenler kitabı ile başlayan direnişin ikinci perdesini anlatıyor. Gelibolu, gözden geçirilmiş yeni baskısıyla Çanakkale ruhunu yeniden canlandırıyor. Zaferin 100. yılında, Çanakkale meşalesini bir kere daha tutuşturmak isteyen herkes için…
33.30 ₺ -
Müderris Bir İmam Gazali Romanı
İslam medeniyeti, altın çağını yakalamanın arifesindeydi. Selçuklular, İslam dünyasının merkezinde siyasi birliği sağlamış, yeni bir çağa yürümeye hazırlanıyordu. Mezhep çatışmalarının yerini ilim meclislerinde yaşanan hararetli fikri tartışmalar süslüyor, stratejik vilayetlere medreseler kuruluyor, sürgün edilen âlimlerin itibarları iade ediliyor, ilme ve ilim adamlarına üst düzeyde önem veriliyordu. Devlet teşkilatında yapılan köklü değişikler ve ayrılıkçı Fatımilerle anlaşarak devleti içten çökertmeye yeltenen Haşhaşilere karşı yapılan sistemli mücadeleler Selçukluları, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresini gerçekleştirmenin eşiğine
48.00 ₺ -
Osman Gazi Okay Tiryakioğlu
Ertuğrul Gazi döneminde süren barış ortamından sonra Türk’ün kılıcını düşmana sallayan, yakınlarının üzerine gölge yapan eli kesen, mevzu Kayı olduğunda amcası Dündar Alp’in dahi ihanetine aman vermeyen bir yiğidin hikâyesi bu… Moğolların varlığına rağmen karşısına dizilenlerin yine en çok korktuğu Osmanlı’nın doğuşu… Yayılmaya başlayan Kayı boyunun karşısına çıkan onca farklılık selamla karşılanırken namertliğe karşı acımasızlığına şahit olduğumuz Osman Gazi’nin yazdığı destansı tarihin ilk adımları… At üstünde gösterdiği hüner, düşman karşısında gösterdiği cesaret, hısım karşısında gösterdiği sabır ona koca bir çınar bağışlıyor… Türkiye’nin en çok okunan tarihi romanlarının yazarı, eserleri Arapça, Azerice, Endonezce ve Boşnakçaya çevrilen, okurları tarafından “günümüzün Peyami Safa’sı” olarak anılan Okay Tiryakioğlu, Osmanlı’nın Söğüt’te başlayan kuruluş hikâyesinin baş kahramanı Osman Gazi’yi anlatarak tarihin sayfalarını yeniden aralıyor. Osman Gazi-Çınarın Gölgesinde... Bir kuruluş destanını hakkını vererek okumak isteyenler için… Kitaptan Alıntılar *"Savaşta kazanan değil, kurtulan kazanır." *Osman Gazi, okçularını, taarruz grubu üzerine yönlendirmekte gecikmedi ve saldırı emrini vermek için öne çıktı, "Şahlarım, Şahbazlarım, Yiğitlerim, Erlerim, Erenlerim! Kafirlere gaza niyetine! Bismillahi, sübhanellezi sahhara lenâ hâzâ! Urun haaa! Koman!” *“İster gasp de, ister fetih... Senin gibi düşünenler de olabilir, benim gibi düşünenler de. Yarınki nesillerin içinden bana barbar diyen de çıkacak, kahraman diyen de. Ama şunu iyi bil ki, hiç umurumda değil. Biz bir varlık mücadelesi veriyoruz. Kayı boyu ya yaşayacak ya da büyük beylerin nüfuzları altında eriyip gidecek." *"Barış, onun için savaşmaya hazır olanlarındır."
277.50 ₺ -
Kayı XI Elveda
“Facialara ve olaylara kalkan olamadım ise de paratoner vazifesi gördüm. Bütün musibetleri üzerime çektim. Kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım.” Sultan Vahideddin Söğüt’te coşkuyla başlayan Kayı boyunun 6 asırlık hikâyesi İstanbul’da hüzünle sona eriyor… Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, KAYI XI: Elveda kitabıyla okuru Osmanlı İmparatorluğu’nun son nefesini verdiği en zor yıllara götürüyor. • Afrika’daki son Osmanlı toprağı Trablusgarp’ın elden çıkışındaki gafletler nelerdi? • Balkanlarda tek kurşun atılmadan terk edilen dört asırlık yurtlar nerelerdi? • Osmanlı Devleti’ni I. Cihan Harbi’ne kimler, nasıl soktular? •Türk tarihinin en hazin harekâtı Sarıkamış’ta neler yaşandı? • Araplar Osmanlı’ya ihanet etti mi? • Filistin toprakları nasıl elden çıktı? • Çanakkale ve Medine’de verilen destansı mücadele… • İngiliz ve Siyonistlerin Osmanlı’yı parçalamak adına kurdukları büyük oyun… • Vahideddin Han ülkeyi kurtarabilme adına nasıl bir mücadele verdi? • Mustafa Kemal’le araları neden açılmıştı? • Vahideddin Han, hain miydi? Vatanı satmış mıydı? Neden yurt dışına çıkmak zorunda kaldı? • 623 yıllık kudretli tarihin en acı skandalı nasıl yaşandı? Ve daha birçok sorunun cevabı Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil’in kaleminden KAYI XI: Elveda kitabında…
236.80 ₺ -
Sultanı Cihan Abdülhamid Han
Kimi "Kızıl Sultan" dedi, kimi "Ulu Hakan"; Sultan II. Abdülhamid, "ifrat" ile "tefrit" arasında kaldı. Hâlbuki o, bütün tanımlamaların ve yakıştırmaların dışında, sadece devletini korumaya çalışan, bunu yaparken de sürekli ihanetlerle, suikastlarla karşılaşan, buna rağmen çok zor bir dönemde en zor görevi 33 yıl fasılasız sürdüren "Son İmparator"dur! Temelde kendisi gibi inanan insanların bile hışmına uğramış, o "devlet" derken "hürriyet" diyenler tarafından hırpalanmıştır. Derme-çatma "Hareket Ordusu"nun İstanbul’u kuşatması karşısında "Kardeş kanı dökülmesin" diye tahttan çekilmeyi kabul etmesi bile tam manasıyla anlaşılamamış. Bir taraf "korktu-bıktı-kaçtı" derken, diğer taraf "kişisel fedakârlık yaptı" demiştir. Biz ise muhaliflerinin ve taraftarlarının öne sürdükleri gerekçelerle ona/zamana bakıp hiçbir hüküm vermeden onu ve zamanını okumaya/anlamaya çalıştık. Günümüzü kavramak için bu bir zarurettir.
127.50 ₺ -
Fatihten Bugüne Mektuplar
Asırlar öncesinden günümüz gençlerine Fatih Sultan Mehmed'in sesi ve nefesiyle bir mektup gönderiliyor. Bir davanın heyecanı ve gayretiyle Oğuzhan Gürhani yeni kitabını kaleme alıyor. Bu kitabında gençliğe şairane bir üslupla Fatih Ata'dan mektuplar kaleme alıyor. Kaleme alınan bu mektuplarla gençlere bir fikriyat verilmeye; düşünce yapılarına, fikir ufuklarına bir nebze de olsa katkıda bulunulmaya çalışılıyor. Gençlere; Geleceğe nasıl bakılması gerektiğini, Başarılı ve önde olmak için neler yapılması gerektiğini, Yeni zamanın şartlarında eski ihtişamın nasıl yakalanabileceğini, Zorluklar karşısında nasıl davranılacağını, Gayretin, azmin ve sabrın ne yaman bir yardımcı olduğunu anlatan Fatih'ten Bugüne Mektuplar kitabı dikkatleri çekecek türden.
48.75 ₺ -
Selahaddin Eyyubi
“Ve ey kahraman gazi oğul, adın bundan böyle ‘dinine bağlı’ manasına gelen ‘Selahaddin’dir. Sen ki Ehlisünnet’in insaflı, adaletli ve gerektiğinde keskin kılıcısın.” Hemen hemen günlerinin çoğu harp meydanlarında geçen, Ortadoğu’daki Haçlı varlığının belini kıran ve onu asla eski gücüne kavuşamayacak hâle getiren, böylece Ortadoğu-İslâm dünyasının kudretini bütün Avrupa’ya gösteren bir Mücahit Sultan… “Kudüs’ü fethedinceye kadar bir daha üzerimdeki kara giysileri çıkarmayacak ve hiç gülmeyeceğim!” diye yemin ettiğini işitmeyen kalmamıştı. Nitekim en önemli zaferiydi Kudüs. Orada hüküm süren Hıristiyan egemenliğine son vermekle birlikte en güçlü olduğu dönemde Mısır, Suriye, Irak, Hicaz ve Yemen’i etkisi altına almıştı. Buna rağmen, “Ben kral değilim! Ben Müslümanların hizmetkârı, onların en altındaki ferdim!” diyecek kadar mütevazıydı. Aslında o; medresedeki hücresinde, kitaplarının başında olmayı tercih ederdi. Ama bu yanıyla mücadele edip ismini “ünlü kumandan ve siyaset adamı” olarak tarihin tozlu sayfalarına yazdırdı. Ödüllü yazar Okay Tiryakioğlu’nun kaleminden; hilalin gölgesinde geçen bir ömür, Selahaddin Eyyubi.
284.90 ₺