-
Anadolunun Kalbi Harakani
Bistâm'ın kuzeyindeki Harakân köyünde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak, 963 yılında dünyaya gelen Ebu'l-Hasan el-Harakânî'nin İslâm irfan tarihinde kurucu bir etkisi olduğu biliniyor. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin naklettiği bir menkıbeye göre, Bâyezîd-i Bistamî, Harakân'dan büyük bir Hak dostu çıkacağını önceden haber vermiştir. Attâr, İbn Sînâ ve Gazneli Mahmud'un onu ziyaret etmek için Harakân'a geldiklerini kaydeder. Nakşibendiyye silsilesinde önemli bir yer verilen ve Üveysîliği üzerinde özellikle durulan Harakânî, Aynülkudât el-Hemedânî, Necmeddîn-i Dâye, Attâr, Mevlânâ gibi büyük mutasavvıfları derinden etkilemiş, 10 Muharrem 425 (5 Aralık 1033) tarihindeki vefatından sonra da etkisi devam etmiştir. Ünlü tarihçi Gelibolulu Mustafa Ali, Künhü'l-Ahbar kitabında, Kars Kalesi'nin III. Murad devrinde Lala Paşa tarafından tamir edildiğini anlatırken, yıkılmış olan dış kale surlarının altından Harakani'nin kabrinin bulunarak çıkarıldığını anlatır. Lala Mustafa Paşa tarafından Ebu'l-Hasan el-Harakânî adına bir tekke bir câmi inşa ettirilmiştir. Harakânî Vakfı'nın öncülerinden Yavuz Selim Uzgur'la Sadık Yalsızuçanlar'ın gerçekleştirdiği bu söyleşide, Harakânî'nin bereketli irfan hayatının ayrıntılarını bulacaksınız. “Anadolu'nun kalbi” olan bu büyük ârifin, Anadolu coğrafyasındaki etkilerinin bugün hâlâ nasıl sürdüğünü göreceksiniz.
175.00 ₺ -
Allahı İnkar Mümkün müdür
Allah'ı İnkâr Mümkün müdür? Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi bütün eserleri serimizin yedinci kitabı olarak Büyüyenay Kitaplığına katılıyor. Eser, “Tarih-i İslâm'ın Birinci Zeyli: Allah'ı İnkâr Mümkün müdür? yahut Huzur-ı Fende Mesâlik-i Küfür [Felsefe-i Mâ Fevka't-Tabiâ Mebahisi]” künyesiyle Hikmet Matbaa-i İslamiyesi'nde 28 Kasım 1911'de yayımlanmıştır. Ahmed Hilmi, “Okuyucularla Bir Hasbihal” başlıklı takdim yazısında “Fena bir şiiri okuyan bir adam, biraz vakit kaybetmiş olmaktan başka bir zarar görmeyebilir, lakin yanlış ve mûzır bir ahlâkî ve felsefî düstûru okuyup da hakikat diye kabul eden bir adam, olabilir ki saadetini ve belki maîşet zevkini ve hatta hayatını zehirler.” dedikten sonra bu eseri meydana getiren temel düşünceyi ise şöyle açıklıyor: “Medeniyeti taklidî bir surette almanın zararlarına doğrudan doğruya maruz olan vatanın gençleridir. Hem de yalnız yüksek tahsil ve lise tahsili gören ve görmek isteyenleri değil, sirâyet etme ve umuma yayılma suretiyle bütün vatan gençleridir… Bu milleti Avrupa'dan körü körüne ve en âdileri arasından eğreti olarak alınan beş on felsefî düstur ile diğer bir kalıba şekillendirmeye kalkışmak... Şekli itibarıyla kahkahalarla gülünecek fakat öldürücü ve vahim neticeleri itibarıyla ağlanacak bir hâlettir. Zaten böyle câhilâne bir emelin, velev ki, saf bir niyetle olsun, hiçbir iyi ve güzel netice veremeyeceğini tecrübeyle görüp anlamayan kalmadı…” Filibeli Ahmed Hilmi eseri üç maksadı ihtiva edecek tarzda tasnif ettiğini söyler. Buna göre, eser ilk olarak “Vâcibü'l Vücûd-ı nâ-mütenâhîyi” ispat maksadıyla yazılmıştır. İkinci olarak eser “felsefe-i mâ bâde't tabîiye-metafizik/fizikötesi felsefe” kitabı vazifesini görecektir. Üçüncü olarak da bu eser, “materyalizm mesleğine ve küfür meşrebine sâlik olanların göstermek istedikleri delillerin ve sebeplerin fennen ve hikmeten kıymet ve keyfiyetini apaçık bir suretle muhâkeme ve tenkit imkânını” verecektir. Bunu yaparken mevcut fenlerin son fikirleri ve bunlardan sahîh surette çıkabilen neticeler, bu neticeleri kendisine meslek edinenlerin haksız fikirleri, “sırf fen ve hakikat namına ve medeniyet âleminin en büyük ulemâsının içtihadları ve fikirleri doğrultusunda” meydana koyulacaktır. Aynı zamanda bu eser, birçok felsefî düşünce ve akımı eleştiri süzgecinden geçirmesi özelliğiyle de, kısmen felsefe tarihi kitabı vazifesini de yerine getirmektedir.
210.00 ₺ -
Ahmed Paşanın Güneş Kasidesi Üzerine Düşünceler
Ahmet Atillâ Şentürk'ün Taşlıcalı Yahyâ Beğ'in Şehzâde Mustafa Mersiyesi yahut Kanunî Hicviyesi isimli eserinden sonra, şimdi de Ahmed Paşa'nın Güneş Kasidesi Üzerine Düşünceler başlığını taşıyan şerh çalışması okurlarımızla buluşuyor. Güneş Kasidesi'nin şairi Ahmed Paşa (v. 1496-97) 15. yüzyılın en yetkin divan şairidir. Müderrislikten başlayarak Fatih Sultan Mehmed’in tahta geçmesinden sonra hızla yükselerek önce kazasker, daha sonra da padişaha musahip ve hoca olmuş, ardından da devlet adamı vasfıyla gösterdiği başarılardan dolayı vezirlik payesini kazanmış bir şair. Türkçe şiirleri yanında Arapça ve Farsça şiirleri de olan, “sultânü’ş-şuarâ” unvanına sahip Ahmed Paşa’yı kaynaklar, keskin zekâsıyla, nüktedan olarak anıyorlar. Ahmed Paşa’nın 70 beyitlik Güneş Kasidesi semboller, remizler evrenine sahip bir şiir. Her hakiki sanat, hele hele temel malzemesi kelimeler olan şiir sanatı, kelimelerin anlam katmalarını genişleterek, kelimelerdeki seslerin de yardımıyla hem estetiğe hem duyguya hem de düşünceye hitap etmek ister. Bunları başarabildiğinde de kendine özgü bir varoluşa sahip olur. İşte yaklaşık 500 yıl önce kaleme alınmış bu şiir de böyle. Hem kendi varoluşunun hükmünü duyuruyor hem de çağları aşarak şairini yaşatıyor ve de bizleri besliyor. Sanat eseri ne kadar yüksek bir estetiğe sahip olursa olsun ona yönelen estetik bir suje olmadıkça zamandan kendisini saklayacak, bizler için bilinemez olarak kalacaktır. Atillâ Şentürk, Güneş Kasidesi Üzerine Düşünceler’de şiire olan mesafemizi aradan kaldırıp bugüne taşıyor. Güneş Kasidesi Üzerine Düşünceler’in bu yeni baskısı şerh ya da metin dışında temaşa zevki de sunuyor. Resim, minyatür, fotoğraf ve çizimler esere eşlik ediyor.
168.00 ₺ -
Ahlak Eğitimi Tehzİbul Ahlak
Ahlâk felsefesi deyince ilk akla gelen eserlerden biri İbn Miskeveyh'in Tehzibu'l-Ahlâk'ıdır. İslâm dünyasında kaleme alınan bir çok ahlâk kitabı için bu eser, bir "ilkörnek eser" olmuştur. "Gazzâlî'den Kınalızâde Ali'ye varıncaya kadar birçok düşünür, ahlâk sahasına Miskeveyh'in lambası olduğu halde girmiştir. Nasıl ki Gazzâlî, mantığı islâm ilim dünyasının ayrılmaz bir parçası haline getirmişse, İbn Miskeveyh de aynı şeyi felsefî ahlâk konusunda yapmıştır." Günlük dilde kullandığımız sevgi, fazilet, erdem, edep, ego, nefis, huy, karakter, iyi, kötü, adalet, iffet, yiğitlik, mutluluk, irade, haz, ödev, özgürlük... gibi düşünce ve davranış dünyamızı tanımlayan daha bir çok kelime ve kavramın tamamı bir kelimenin açılımları ve görünüşleri olarak karşımıza çıkmakta: Ahlâk. Bütün bilimler ve eylemler onun yüksek eğitiminden geçmek zorunda. O olmadan ne bilim mümkün, ne ekonomi, ne de siyaset. Onun olmadığı bilim ezici bir kibir, onun olmadığı ekonomi hırsızlık ve sömürü, onun olmadığı siyaset ise daima çoğalan bir zulüm. Miskevey'in Ahlâk Eğitimi adıyla Türkçeye kazandırılan bu eseri, teorik taraflarıyla güzel ahlâka bir özlemi, tecrübi tarafıyla da praktikte uygulanabilir bir ahlâk eğitimini bir arada vermektedir.
238.00 ₺ -
Ahlak Dersleri
İnsan, bir iradeye yani "seçme" yetisine sahip bir varlık. İnsana verilen bu özellik, onu biyolojik bir varlık olmaktan çıkararak ahlâkî bir varlık haline getirmekte. Bu yüzden, "seçme" yetisine yani "irade"ye sahip varlık olarak insanın bir kaideye, temel bir ilkeye sadakatle bağlanarak davranması gerekiyor. Biliyoruz ve hissediyoruz ki, kötülükten ve haksızlıktan çekinmek , hakikate ve iyiliğe hizmet etmek zorundayız. İşte bu vicdanî zorunluluk ya da görev duygusu psikojiye, mantığa ve estetiğe sıkıca bağlı olan bir ilmin konusu haline gelmiştir. O da bütün ilimlerin başı, ana kaidesi, ilimden önceki ilim olan ahlâk ilmidir. Bu yüzden, insan olmak, insana hazır verilen bir şey değil, hayat boyu çabayla, dirençle, sayısız sınavlardan geçerek kazanılan bir değerdir. Her şeyi etraflıca aşkla düşünmekle, vicdanımıza karşı samimi olmakla, güzel ahlâkı seçme yetimizin temel ilkesi haline getirmekle, ruhumuz hakikate ibadet edecektir. Yoksa ahlâksız ilim çekilmez bir kibir, onsuz siyaset sonu gelmeyen ve daima kendini tekrarlayan bir yalan, onsuz teknoloji alet edevat yığını ve hücrelerine varıncaya kadar ahlâkı barındırmayan her iş bir posa. Mehmed Ali Aynî Ahlâk Dersleri'nde, bir incelikler öğretisi olan ahlâkı, yüksek bir kavrayışla ve bütün yönleriyle sunuyor.
245.00 ₺ -
Ağustos Böceği Bir Meşaledir
Üstad Sezai Karakoç'un ilk olarak Kasım 1988’de Diriliş Dergisi'nde yayımladığı Ağustos Böceği Bir Meşaledir şiiri, ilk baskısını 1989'da yapan Alınyazısı Saati kitabının ve bütün şiirlerini bir araya getiren Gün Doğmadan'ın son şiiri. Ağustos Böceği Bir Meşaledir hakkında ilk yayımlandığı tarihten bu yana, gerek başlı başına bir yazı konusu olmuş gerekse de bağlamı içinde değinilerin bulunduğu epey yazı kaleme alınmıştır. Bu kitapta şiir hakkında kaleme alınmış yazılardan, şiirin anlam dünyasına nüfuz ettiğini, şiirin ruhundan haberler verdiğini düşündüğümüz kendi içinde bir bütünlüğe sahip 6 yazı yer almaktadır. Yani söz konusu yorumlar sayesinde okurlarımızın şiire nüfuz etmelerini kolaylaştıracağını en mütevazısından şiirin dünyasına bir “giriş” yapabilecekleri yazılar. Yayına hazırladığımız bu kitap, hem Ağustos Böceği Bir Meşaledir şiirinin farklı perspektiflerden yorumlarının küçük bir örneğini yeni kuşaklara takdim etsin, hem de bir şerh örneği olsun ve şerh geleneğimizin devam etmesine bir katkı sunsun istedik. İstedik ki, yeni nesillere zamanla kendilerinin de katılacakları bir devamlılık düşüncesi, yeniden doğuşlar bahşetsin.
112.00 ₺ -
Abdullah Veliyyüddîn Bursevi Menakıb-ı Eşrefzade Eşrefoğlu Ruminin Menkıbeleri
Menâkıb-ı Eşrefzâde adını taşıyan ve Abdullah Veliyyüddîn Bursevî tarafından kaleme alınan bu eser, Kādiriyye tarîkatının ikinci pîri kabul edilen Eşrefoğlu Rûmî’nin hayatını ve kendisinden sonra şeyhlik makamına geçen tarîkat büyüklerinin menkıbelerini ihtiva etmektedir. Eserin müellifi olan Abdullah Veliyyüddîn Bursevî ise, bizzat kendisinin ifadesine göre, Eşrefoğlu Abdullah Rûmî’nin üçüncü göbekten torunu Şeyh Hamdî Efendi’nin mürîdlerinden olup aynı zamanda Bursa’daki Emîr Buhârî Camii hatiplerindendir. Onun XVI. yüzyılın son çeyreği ile XVII. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olduğu tahmin edilmektedir. Menâkıb-ı Eşrefzâde’de, müstakil bölümler hâlinde, şöyle bir sıra takip edilmektedir: Önce esere konu olan Eşrefoğlu Rûmî’nin tasavvuf yoluna girmesi, bu süreç içinde tâbi tutulduğu bazı imtihanlarla ilk mürşidi Hacı Bayrâm-ı Velî’nin yanında seyr ü sülûk’unu tamamladıktan sonra irşadla görevlendirilmesi; bir süre sonra yine Hacı Bayram’ın tavsiyesiyle Abdülkadir-i Geylânî’nin torunlarından Hüseyn-i Hamavî’ye başvurması ve ondan aldığı icâzetle irşâda başlaması; zaman zaman göstermiş olduğu bir kısım kerametler ve irşad vazifesini tamamlayıp vefatından sonra şeyhlik makamına geçen halîfeleriyle onların menkıbeleri söz konusu edilmektedir. Tahminen Eşrefoğlu Rûmî’nin vefatından en az bir buçuk asır sonra kaleme alındığı anlaşılan Menâkıbnâme, müellifinin Eşrefoğlu ailesiyle yakın ilişkisi dolayısıyla, yine de gerek Eşrefoğlu Rûmî’nin hayatı, gerekse ona nisbet edilen Kādiriyye’nin Eşrefiyye kolunun tarihçesi hakkında ilk elden bilgilerin yer aldığı bir kaynak olması bakımından ayrı bir önem taşımaktadır.
196.00 ₺ -
Amak-ı Hayal Racinin Hatıraları
A’mâk-ı Hayâl, Cumhuriyet öncesi edebiyatımızın hem en şanslı hem de en şanssız kitabıdır. İlk baskısının (1910) üzerinden yüz yılı aşkın bir süre geçmesine karşın hâlâ ilgi görmesi, sevilerek okunması ve buna bağlı olarak farklı yayınevlerince üst üste basılması, onun ne kadar şanslı olduğunu göstermektedir. Kitabın şanssızlığı ise yazarının ölümünden sonra yapılan ikinci (bütünleşmiş ilk ve tek) baskısının (1925) inanılmaz bir özensizlikle ve akıl almaz yanlışlarla dolu olarak çıkmasıdır. Bu büyük bir şanssızlıktır, çünkü yeni harflerle yapılan ve sayısı otuza yaklaşan tüm baskılarda bu baskının yanlışları, katlanarak çoğalmış ve kitabın güvenilirliğini zedelemiştir. Bu şanssızlığa son vermenin yolu, metnin, yazarın kendi eliyle yaptığı ilk baskı ile ikinci baskının karşılaştırılarak hazırlanmasıydı. Elinizdeki baskı, A’mâk-ı Hayâl’in doksan yıla yaklaşan bu şanssızlığına son veriyor. Karşılaştırmalı olarak hazırlanan ve baskılar arasındaki farklarla birlikte ikinci baskıdaki yanlışları da gösteren bu özgün metin, yapılan bütün baskılar için bir denek taşı işlevini görecek; kitaba, zedelenen güvenilirliğini yeniden kazandıracaktır.
231.00 ₺ -
Süheyliden Duyulmadık Hikayeler Acaibül Measir ve Garaibün Nevadir
Süheylî’den Duyulmadık Hikâyeler Ortadoğu tarihinin tek kare resmi gibidir. Bir milletin bütün unsurlarını içinde barındıran, ana dokusu ve temel renkleri insan olan büyük bir resim. İnsanoğlunun hiç eskimeyen, daima güncelliğini koruyan özü, Süheylî’nin kaleminden günümüze ulaşıyor. Süheylî, okuduklarını ve duyduklarını, malzemesi kelimeler olan bir ressam, bir nakkaş gibi, berrak, ışıltılı renkler kullanarak canlı tablolar halinde sunuyor. O, hikâyeleriyle dış görünüşün ardındaki hakikatin, insanın ruhuna dek uzanıp orada yankılanan hakikatin izini sürüyor. Aydınlık, masmavi, berrak bir gökyüzünün altında kentleri dolaşarak, sanki günün yorgunluğunu da ay ve bol yıldızlı yaz göğünün altında, sırtını bir ağaca yaslamış, yanan ateşin ışıltısının dost yüzlere vurduğu bir dinlenme anında hikâyelerini tadına vara vara anlatıyor. Adeta hakikatin konuşarak, dost gönüllere çarpa çarpa arandığı, tadına doyulmaz bir sohbeti hatırlatıyor. Ve daima bu sohbete Yaratıcıya azîm bir teşekkür ve yaratılanlara ise derin bir saygı eşlik ediyor.Bu hikâyeler insan olmanın sıcaklığını, aşkın her şeye galip olacağına olan güveni, sabretmek koşuluyla kötülüğün muhakkak yenileceğini, zalimin asla cezasız kalmayacağını, debdebenin ve ihtişamın ışıklarının bir gün mutlaka söneceğini, bir gönlü rahatlatmanın, bir acıya son vermenin en önemli ibadet olduğunu samimiyetle inançla anlatıyor.
385.00 ₺ -
Alimlerin Zorlukları ve Erenlerin Edepleri
Âlimlerin Zorlukları ve Erenlerin Edepleri bir iç yolculuğunu, insanın en asli arayışı olan hakikate ulaşmasının menzillerini gösteriyor. Sabırla geçilen merhaleler, ulaşılan menziller yeni dünyaların kapılarını aralıyor. Bir başka açıdan da gönlü berraklaştırmanın, onu her şeyin ayan olacağı bir aynaya dönüştürmenin yollarını gösteriyor. Ve kadim ilkelerden “kendini bil”meyi. Gönlü bütün fazlalıklardan arındırmayı. Niyazi Mısrî, Eşrefoğlu Rumî satırlara eşlik ediyor. Eserin yazarı Selim Divâne, bir ruh işçisi, idrak arındırıcısı, “sahib-i zaman”, divânelerin en akıllısı. Aklını ve kalbini hakikatin hizmetine vermiş bir insan-ı sadık. Hakikati aklının ve gönlünün meşalesi yaparak, insan idrakini öreten perdeleri aralıyor, kabukları kırıyor, Fazlalıklardan arınarak bir öz halinde dile getirdiği düşünceler aydınlanışlar sağlıyor. Hakikatle ilişkisi problemli hale gelmiş günümüz teknoloji-bilim insanına ruhun sesini duyuruyor.
119.00 ₺ -
Çıktım Erik Dalına
Yunus Emre 700 yıldır tüm insanlığa ferasetle seslenmeye devam ediyor. Terü taze, sevgi ve iyilik kaynağı olarak. Şüphesiz O’nun düşünüş tarzını, her dem yeni ve farklı mantığını gösteren en şaşırtıcı ve gerçeği ters yüz eden şiirlerinden biri, “Çıktım erik dalına anda yedim üzümü” mısrasıyla başlayan şiiridir. Şiir, çeşitli şerhlere konu olmuştur. Şerhedenderin belirttiği gibi bu şiir, hakka mazhar ve ilahi sırları işaret eden irfani bilgilerle, duyuşlarla yüklüdür.
154.00 ₺ -
Konuşma Adabı (Adab- ı Makal)
İletişim bir dil işi midir? Yoksa gönül işi mi? Konuşma adabı bu soruları cevaplandırıyor. Çağın düşünürleri iletişimin bir mucize olduğunu söylediler. İnsanların kendilerini yegane ifade aracı olarak konuşmaya hasrettikleri günümüzde, tersine yalnızlıklar katmerleşiyor. Görünürde teknik donanımın da yedeğinde varmış gibi görünen iletişim ruhlarda gerçekleşmiyor. Konuşma bunun için mucize. Bu mucizeyi 1588 yılında kaleme alınmış Adabı Makal-Konuşma Adabı bütün ayrıntılarıyla ele alıyor. Konuşmanın temelinde yer alan kalbin niyetleri, ruhun psikolojik süreçleri ve bu niyet ve süreçlere eşlik eden duygu ve düşünceler, haller bunlardan bazıları. S
133.00 ₺ -
Sohbetname Biatname Devre-i Arşiyye
Sohbetname , Gaybi’nin mürşidi olanlar Şeyhi Aksaraylı İbrahim Efeni’nin sohbetlerinin zaptedilmesinden oluşuyor. Bu kitap, gönül erlerinin yabancılara mahrem sohbetlerine katılmak gibi bir fırsatı da sunmakta. Biatname, söz vermenin, ahdfe vefanın hakikatini araştıran bir ser. “Söylediği vakit yalan söylememe, söz verdiği vakit sözünde durma” ilkesi, görünüşte yönetici ile yönetilen arasında, tasavvufta mürşitle mürit arasında, günlük hayatta ise karşılıklı hak ve borç yükleyen bütün ilişki tarzlarında geçerli olan sözleşme hükmünde olan bir ilkedir. Bu ilke Biatname’nin temel kaygısını oluşturuyor. Devre-i Arşiyye, Allah’ın uluhiyet, gayb, görülmezlik ve bilinmezlik halinden sıfat ve fiiller şeklinde tecellisi ile görünür ve bilinir hale gelmesinin macerasını anlatıyor. SİT
175.00 ₺ -
Ubeydiye Risalesi Dar Geçitleri Aşmak
Ali Behcet Efendi 18. ve 19. yüzyıl tasavvuf tarihinde Nakşilik, Mevlevilik ve Melamet gibi üç tasavvufi anlayışı şahsında temsil eden bir şahsiyettir. Ubeydiye Risalesi, tasavvuf erbabı için bir el kitabı hüviyeti taşımaktadır. Nitekim hakikat yolcuları için uyulması gereken ilkeler ve temel kaidelere yer verilen ilk bölüm mana erleri için rehber niteliğindedir. Nefis, kalp, ruh, gönül, kulluk çeşitleri, tevhit-vahdet, benlikten kurtuluş ile benliğe kapılma, sefer gibi tasavvufun temel kavramları, mana yolcularının geçirdikleri tüm süreçler bu yolun yolcuları için kolay ve anlaşılır bir üslupla ele alınmıştır.
119.00 ₺