-
Mehmed Akif Hakkında Araştırmalar II
Mehmed Akif Ersoy, milletiyle bütünleşmiştir. Yükselirken, milletinden ve millî değerlerinden kop-mayan, bir müddet sonra onları küçümsemek gafletine düşmeyen, ne kadar az aydınımız var. Her iki taraf için de tehlikeli olan bu kopuş, aydının aydınlığını köreltip, onu, köksüz bir nebat gibi kuruturken; milleti de, geleceğinin te minâtı olan, fikir ve ilim adamlarından mahrum bırakıyor. Mehmed Akif, bu tehlikeli yanlışa düşmemiş ve bu hatanın millî bünyemizde açtığı yaraları görerek, hastalığın teşhis ve tedavisi için çalışmış, olgun ve mütefekkir bir millet büyüğüdür. 1912 deki mısralarında, Sizde erbâb-ı tefekkürle avamın arası Pek açık. İşte budur bence vücûdun yarası. demiş. İkinci kitabın devam eden mısralarında, "Mütefekkirleriniz..." diye başlayan satırlarda, meseleye isabetle parmak basmıştı. Sırr-ı terakkinizi siz, Başka yerlerde teharrîye heveslenmeyiniz. Onu kendinde bulur yükselecek bir millet... diyen satırları, onun bu yolda yazdığı binlerce mısradan, sadece birka
154.10 ₺ -
Safahat
Mehmed Akif Ersoy, yakın tarihimizin en büyük şâiri, fikir ve mücâdele adamı, benzeri pek az görülen, özü sözüne uygun bir ahlâk kahramanıdır. Mehmed Akif, masum milletinin en acıklı günlerinde, bütün dert, felâket ve acıları onunla birlikte yaşamış ve derinden hissetmiş bir gönül fedâisidir. Fakir bir ailede doğan Akif, âlim bir zat olan çok sevdiği babasını küçük yaşta kaybetmiş, arkasından evleri de yanmıştı. Fakat hayat hikâyesinde görüleceği gibi, hiçbir şeyden yılmayan bu çalışkan genç, bir taraftan okullarını birincilikle bitirirken, bütün sporları da başarıyla yapmış; diğer taraftan hatimle namaz kıldıracak kadar kuvvetli bir hafız olabilmiştir. Hayatını kazanmak için özel dersler vermiş; üç dilden eserler okuyacak kadar bilgisini ilerletmiş; tercümeler yapmış ve binlerce mısra yazıp yırtarak şairliğine hazırlanmıştır. 1908 öncesinde, mesleği olan baytarlık dolayısıyla karış karış dolaştığı Osmanlı ülkesinde, dindar, saf ve masum, fakat göreneklere boğulmuş, fakr u zaruret i
13.40 ₺ -
Farabinin İki Eseri
Türkistan da doğan ve "İkinci Muallim" ("Birinci Muallim" olarak Aristo kabul edilmiştir) olarak tanınan büyük Türk Filozofu Ebu Nasr El-Fârâbî genç yaşta Bağdat a gelerek zamanın bütün ilimleri ile uğraştı. Özellikle gramer, mantık ve felsefede derinleşti. Oldukça münzevi bir hayat yaşayan filozof, ömrünün son yıllarını Halep te Seyfu d-Devle nin himayesinde geçirdi ve yaklaşık 333/950 yıllarında Şam da vefat etti. Kaynaklar, bu büyük filozofun yüzün üstünde eser kalema aldığını kaydetmektedir. Bu eserlerin önemli bir kızmı mantıki metafizik ve ahlak hakkındadır. Ancak o, sadece bu alanda değil aynı zamanda siyaset felsefesinde önemli eserler vermiştir. Bunlardan biri Fusûlü l-Medenî (Siyaset Felsefesine Dair Görüşler), diğeri de Tenbîh Alâ Sebîli s-Sa âde (Mutluluk Yoluna Yöneltme)dir. Birincisinde, incelenen siyasî ve ahlâkî konular, eserin adından da anlaşılacağı gibi, "bölüm bölüm" ele alınm
154.10 ₺ -
Mantık Yanlışları
Gayesi kurallarına uyulduğunda zihni, yanlışa düşmekten korumak şeklinde belirlenen mantık ilminde yanlış kavramının önemli bir yer tuttuğunu görmekteyiz. Zihnimizi yanlışa düşmekten koruyacağız, ama yanlış nedir, hangi sebeplerden dolayı yanlışa düşmekteyiz, en çok işlenen yanlış türleri nelerdir ve bu yanlışlardan nasıl korunabiliriz? Zihin mantık kurallarını sıkça ihlal etmekte midir; ediyorsa hangi maksatlarla onları kullanmaktadır? gibi sorular bizi bu çalışmayı yapmaya şevketti. Bu soruları sormanın pratik ve ilmi sahada ne kadar önem arz edebileceğini düşünmek, bu konu üzerinde çalışmanın önemini daha da arttırmaktadır. Yukarıdaki soruların tümüne birden cevap verecek bir çalışmanın Türkiye de yapılmış olmaması da bizde böyle bir incelemede bulunmanın cazip olacağı kanaatini uyandırdı
13.40 ₺ -
Maddeci Felsefenin Çıkmazları
1980 de Polonya nın Gdansk işçileri ayaklanmıştı. Komünist devletten işçi haklarıyla ilgili istekleri vardı. Daha önceleri Macaristan ve Çekoslovakya da olanları da bütün insanlık idrak etmişti. . 1985 yılında Bulgaristan daki Türklere baskılar alabildiğine artmıştı. İsim değiştirme ve Bulgarlaştırma faaliyetlerine karşı koyanlar öldürüldü. Bunlar neydi? Yüzlercesi arasından aldığımız bu örnekler neyi gösteriyordu? Marksizm-komünizmin ne olup ne olmadığını açık ve anlamlı şekilde gösteren deliller miydi? Yoksa bir ürünü olmak üzere Maddeci Felsefeden gelen yeni kimlikte de bunalım ve çıkmazların bir devamı mıydı? Yakın planda belli ki bu ve benzeri olaylar, Marksizm hakkında mesajlar vermekteydi. Birincisi, Marksizm insanî değildi. Onun hümanizma iddiasının hayalci, uydurma, hatta bir istismar ve kandırma olduğu açığa çıkıyordu. Hümanizma zaten aldatmacaydı. İkincisi, Marksizm, dinî-manevî-millî değerler ve kimlikler karşısında iflas etmekteydi.
13.40 ₺ -
Mantık Tarihçesi Problemleri
İnsanoğlu nun en büyük özelliklerinden birisi düşünmesidir. İnsanın çok eskiden beri bir de "düşünen varlık" diye tarif edilmesi, bu temelli özelliğinin ifadesidir. Mantık, düşünmenin kanunlarını inceleyen bir saha olması itibariyle, bildiğimiz kadarıyla ikibin beşyüz yıllık bir geçmişe sahiptir. Kurulduğundan beri, diğer araştırma sahalarına göre çok büyük değişme ve ilerleme göstermiş olmamakla beraber, mantık ın da tarihi içinde geçirdiği bir tekâmül seyri vardır. Her araştırma sahası, her ilim kendi tarihî tekâmülü ve üzerindeki münâkaşalarla beraber mütalâa edilirse en iyi şekilde kavranabilir. O nedenle bizim buradaki amaçlarımızdan bir de, mantığın, günümüzde içinde bulunduğu yerini ve durumunu göstermek, özellikle de felsefe ve ilahiyat öğretimine yardımcı olabilecek mantık bilgisi verebilmektedir. Bu sebeple mantık ın tamamlanmış bir konu olmadığı, onun gelişme ve değişme imkânlarını da kendinde beraber taşıdığından hareketle, biz bu çalışmada onu, tarihi ile birlikte incel
13.40 ₺ -
İbn Baccenin İnsan Görüşü
Türkiye de İslâm Felsefesi araştırmalarının tarihi ile, bu alana ilişkin literatür birikimi arasında görülen orantısızlığın bir sebebi, toplumun genel olarak felsefe hakkında müspet bir bilinçten yoksun olması ise, bir diğeri ve daha önemlisi de, hiç kuşkusuz, profesyonel felsefecilerin İslâm felsefesi karşısındaki anlaşılmaz duyarsızlığıdır. Belki de bu iki sebeple bir şekilde ilişkili olarak, Türkçe yazan İslâm Felsefesi Tarihi uzmanlarının da, özel alanları karşısında istikrarlı bir tutum içerisinde olmadıklarını görmekteyiz. Türkçe deki İslâm Felsefesi bibliyografyasının mütevâzî durumu, bunun en belirgin kanıtıdır. Bu bağlamda, orijinal kaynaklarla doğrudan diyaloga giremeyen felsefeye meraklı Türk okuyucusunun, klasik felsefe metinleri açısından şanssız bir konumda bulunduğunu belirtmeliyiz. Bu ise, bu alana yönelik potansiyel ilginin uyanmasını, ya da daha etkin bir düzeye yükselmesini geciktiren ciddî bir sebep olarak değerlendirilebilir.
13.40 ₺ -
Batı Düşüncesinde Siyaset Felsefeleri
Bu kitap, Batı siyasî felsefesi üzerine bir kitap olmadığı gibi, Batı siyasî düşüncesi tarihi de değil; onbir önemli Batılı siyasî filozof hakkında makalelerden oluşan bir dizi yazıdır. Kitaptaki her bölümü ayrı bir yazar yazdı ve hepsi (Aquinas bölümünü yazanın dışında), akademik çevrelerde sahalarında otorite olarak bilinen kimselerdir. Üzerlerinde durdukları filozoflarda birer başlangıç olarak düşünülmesi gereken makalelerin, genel okuyucular ve talebeler için olduğu kadar, siyasî felsefe hakkında bilgi edinmek isteyen kimseler için de oldukça ilgi çekici olacağını sanıyoruz. Kitabı onbir bölümde ele almak benim fikrimdir, ve bunun için itirazlar yükseleceğini de biliyorum, ilkin, almayı düşündüğüm halde çıkardığım bir filozof Jeremy Bentham dır. Bentham üzerine otorite sayılacak kimselerle danıştıktan sonra, Bentham ın kitap haline getirilmemiş yazılarının incelenerek Londra University College i tarafından hazırlanan eserin, Bentham ın yayımlanmış kitap ve yazılarından anlaşılan
13.40 ₺ -
Ahmet Cevdet Paşanın Felsefi Düşüncesi
Tarihî süreç içinde, döneminin kendisine yüklediği misyon sebebiyle, belli alanlarda görev üstlenerek arzulanan neticeye ulaşıp, ender de olsa devrine damgasını vurmuş ve lâyık olduğu mevkie yükselmiş mümtaz, şahsiyetlerin bulunduğu, bu simaların, dönemleri için olduğu gibi kendilerinden sonraki zamanların da fikrî, siyasî, sosyal ve kültürel alanlarda düşünce ve eylem adamı olarak model alınıp, milletlerin öncüleri konumunda yer aldıkları bilinen bir gerçektir. Bu genel hüküm içinde insanlık tarihinde yer alan belli sayıda büyük kimseleri, herhalde belleğimizi zorlamadan hatırlayabiliriz. Türk tarihinin uzun bir kesiti olan Osmanlı döneminin belki her yüzyılı, her büyük olayı ve mühim siması, bizim bakımımızdan önemli olmakla beraber, sosyolojik bir ilke olarak; birbirine yakın devirlerin daha sıkı etkileşimi dikkate alındığında, 19. yüzyılın günümüz bakımından önemi daha iyi anlaşılmış olur.
13.40 ₺ -
Amiri ve felsefesi
İslâm felsefesi hakkındaki araştırmaların, ister Müslümanlar ister başkaları tarafından yapılmış olsun, öteki sahalarla karşılaştırıldığında yetersiz olduğu bilinmektedir. Bunun yanında yapılan bu araştırmaların çoğunun; ya Kindi Fârâbî ve İbn Sînâ gibi büyük şahsiyetler ve tercüme faaliyetleri üzerinde toplanmış bulunduğu yahut özellikle bazı oryantalistlerin çalışmalarında görüldüğü üzere, İslâm felsefesini hiçbir orijinalliği bulunmayan, tamamen antikçağ Yunan felsefesinin devamı ve tekrarı olarak göstermeye çalışan ircâcı yaklaşımlar olmaktan kurtulamadığı da bir gerçektir. En az öteki sahalar kadar alâkayı hak eden İslâm felsefesi alanında araştırmalar arttıkça bir yandan bu düşünce zincirinin halkalarını oluşturan filozoflar arasındaki kopukluk giderilecek öte yandan bu konuda yapılan değerlendirmeler daha sağlam bir zemine kavuşacaktır. Son zamanlarda meydana getirilen monogrofik çalışmalar ve yapılan neşirler bunun açık işaretleri sayılmalıdır.
13.40 ₺ -
İslam Düşüncesinde Din Felsefeleri
Her çağın, düşünüründen beklediği belli görevler vardır ya da her düşünce kendi döneminin sorunlarına aittir. Bu anlamda insanlığın yürüyüşünde karşılaştığı zihnî problemlerin kimileri çözülüp bir yana bırakılmış olabilir, insanla birlikte her yerde ve her zaman varolduğu söylenen dinin yanında, bir felsefenin de zuhuruyla birlikte başlayıp, düşünce tarihinin gündeminden günümüze kadar hiç kalkmayan mesele olarak felsefe-din ilişkisi, bu durumun belli bir istisnasını teşkil eder. Genel karakteri dinî bir dünya görüşü kurmak olan Ortaçağlar, İslâm düşüncesinin de sahneye çıktığı bir devirdir ve burada felsefe ve filozofların kendilerine yükledikleri en önemli misyon da tabiî olarak söz konusu ilişkinin doğurduğu problemlerin çözümü ile ilgili bulunmaktadır. Tarihî süreç içinde Kur an ve Sünnet merkezli İslâm dini çevresinde Tefsir, Hadis, Hukuk, Kelâm gibi dinî ilimler kurulup gelişirken, tabiatıyla biraz geç olmakla birlikte, sonuncusuyla belli derecelerde ortak problemleri paylaşan
201.00 ₺ -
İbn Sina Felsefesinde İnsan ve Alemdeki Yeri
İnsanı iki boyutu açısından kavramaya çalışır. Metafizik açısından nefs, semavi bir ilkeden gelip insan bedenine ilişerek ona "benliğini" kazandıran manevi bir cevherdir. İbn Sina özellikle insanın akli idrakleri konu Diğer yandan nefs, "tabii organik cismin ilk kemali" olarak insan bedenini fiziki bakımdan yönetir. İnsanın beslenme, büyüme, üreme, hareket, düşünme ve bilme işlevleri bu metafizik cevhere ait güçlerin bedeni yönetmesiyle gerçekleşir. Prof. Dr. Ali Durusoy bu çalışmasında filozofun ortaya koyduğu nefs teorisinde insanı nasıl tanımladığını; psikolojik, epistemolojik ve eskatolojik boyutlarıyla onun alemdeki konumunu nasıl tasarladığını inceliyor. Yazar, İbn Sina'nın özgün eserlerini titiz bir şekilde ve disiplinli bir araştırmayla inceleyerek İslam ve Ortaçağ Felsefesi çalışmalarına önemli bir katkı sağlıyor.
194.30 ₺ -
Dini Tutum Davranış ve Şahsiyet Özellikleri
Dinin amaç ve hedeflerinin doğru olarak anlaşılması, insan tabiatının iyi bilinmesiyle yakından alâkalıdır. Bizim inancımıza göre, dinin sahibi ve asıl kaynağı Allah tır. Ancak dinin muhatabı ve mükellefi olan insan kendi güdüleri, duyguları, ilgi ve eğilimleri çerçevesinde dini yaşamakta ve yorumlamakta olduğunu unutmamak gerekir. Dinin bildirdiği emir ve yasaklar, başka bir ifadeyle ilâhî öğretiler, insan ruhunda bir iç değer olarak yerleşip yaşanmaya başladığı zaman dinî hayat gerçeklik planında varlık kazanır. İnsan psikolojisinin bütün insanlar için geçerli ortak kanun ve ilkeleri yanında kültürlere göre farklılaşan özelliklerinin bulunduğunu da yine psikoloji ilmi ortaya koymaktadır. Din Psikolojisi nde ileri sürülen teoriler ve yapılan araştırmalar, diğer birçok ilim dallarında olduğu gibi, genellikle batılı bilim adamlarına aittir. Biz bu çalışmamızda, Batı da oluşan ilmî gelenek ve yapılan çalışmalarla elde edilen bilgi birikiminden istifade ederek kendi sosyo-kültürel yapımı
13.40 ₺ -
Dini Hayatın Psikososyal Temelleri
Elinizdeki eser, değerli hocamız Ali Murat DARYAL ın çeşitli dergilerde değişik tarihlerde yayınlanan yazılarından ve röportajlarından oluşmuştur. Hocamızdan bu yazı ve röportajların kitaplaştırılmasını defalarca istememize rağmen bunu sürekli erteledi. Daha da önemlisi, bizim yapmamızı da engelledi. Belki haklı gerekçeleri de vardı. Ama çeşitli çevrelerden yükselen talep dalgası karşısında hocamız daha fazla direnemedi ve biraz da bizim üstelememizi durduramadı. Bunun üzerine bu yazı ve röportajları bilgisayarda dizdik ve düzenledik. Esere verilecek çeşitli ad seçeneklerinden Dinî Hayatın Psiko-Sosyal Temelleri ni tercih ettik. Bazı yazı ve röportajlarda; değişik tarihlere ait oluşlarından dolayı kaçınılmaz tekrarlar bulunabilir. Bizce bu o kadar önemli sayılmaz. Çünkü önemli olan bu yazı ve röportajların yayınlandıkları tarihlerdeki tazeliğini bugün de korumaya devam ediyor olmalarıdır. Sonuç olarak: nüfus kağıdımızda Dini: İslâm yazıldığı için Müslüman olmamalıyız.
194.30 ₺ -
Din Sosyolojisi
Yazar ın ilk önce Almanca olarak yayınlanan "Einführung in die Religionssoziologie" (1931), (Din Sosyolojisine Giriş), adlı eseri iyi bir kabul gördü. Bu hüsnü kabulün yanısıra bir Amerikan Üniversitesinde verdiği din sosyolojisi dersleri için konunun bir taslağını İngilizce olarak hazırlamak arzusu da onu bu çabalarını devama zorladılar. Halihazır hülâ-sanın gayesi verilecek derslere esas teşkil etmektir; onun veciz özelliği de buradan ileri gelmektedir. Bizimkilere yakın bazı meseleler sistematik ve tarihî ilahiyatta, din biliminde, siyasî nazariyede, sosyal bilimlerde, felsefede, filolojide ve antropolojide incelenmektedirler. Sosyal bilimlerin değil fakat din biliminin uzmanı olan Yazar, içerisinde kültürel antropolojinin önemli bir rol oynamak zorunda olduğu bir çalışma olan dinin tedkiki ile sosyal bilimleri birbirinden ayıran uçurumun üzerine bir köprü inşa edildiğini görmenin bu gün dahi arzu olunacak bir şey olduğuna inanmaktadır. O, bu husustaki katkısını, mükemmel olduğu i
13.40 ₺ -
Ziya Gökalp Sosyolojisinin temel İlkeleri
Tarih : 24 Aralık 2007 12:29 Ölümünden 74 yıl sonra Gökalp in ülkemizdeki kavram tartışmalarına bir ışık tutup tutmayacağı meselesi, bugün her aydının aklına gelebilecek hususlardan en önemlisini teşkil etmektedir. Bir vakitler, bir başka türdeki kaotik durumu yaşayan toplumumuza uzlaştırıcı ve gerçekci nitelikleriyle yön veren Gökalpci düşüncenin, günümüz değişen şartları karşısındaki yerini tespit etmek yararlı olacaktır. Çünki, birçok toplum meselelerimizin çözümlenmesinde bugün bile aydınlarımızın çoğu kez tanzimat (Reform) doğmalarından ileri gidemediğini biliyoruz. Bu bakımdan, Gökalpci düşünce biçiminin yeni bir eleştirisini ortaya koymak, hem onun sosyoloji sistemini belirtmek hem de farklılaşan veya zindeliğini kaybetmeyen yönlerini anlamamız açısından önemlidir kanaatindeyiz. Bunun için de, herşeyden önce Gökalp sosyolojisinin özünü teşkil eden; kültür (hars), uygarlık (medeniyet) ve Batılılaşma (Asrileşme, Garplılaşma) kavramlarının günümüz açısından değerlendirilmesi gerekmektedir
13.40 ₺ -
Kültür Sömürgeciliği
Sevgili okur, daha söze başlarken seni şaşırtırsam beni bağışla. Burada yazdıklarımın birçoğu sana şimdiye değin okuduklarının dışında, yadırgatıcı, şaşırtıcı, inanılması güç, hatta saçma gelebilir. Buna hiç şaşmam, çünkü toplumumuzun, özellikle, devrimci olsun muhafazakar olsun, aydın kesimlerinin bu konuda kendine göre bir şartlanmışlığı vardır ve kendini bu şartlanmıştık dışına çıkararak, konuya yansız bir gözle bakamayan herkes meseleyi alışılmış bir biçimde, ele almakta, pek ince düşünme, ince eleyip sık dokuma kaygısına düşmeden, ona göre yüzeyden değerlendirip geçmektedir. Bu kitabı okuduğunuzda, toplumumuzdaki oluşumlara ve anlam vermekte güçlük çektiğiniz bir takım davranışlara, bugüne değin alışık olduğunuzdan çok farklı bir gözle bakacak, belki yalnız bugüne değil düne de çok farklı ve anlamlı yorumlar getirmeyi düşünecek, getirebileceksiniz. Burada okurumdan birinci dileğim benim söylemek, kendisine iletmek istediğimi sabırla anlamaya çalışması, yazdıklarımda kendi düşün
13.40 ₺ -
Sosyolojide Temel Bilgiler ve Tartışmalar
İlgili üniversite öğrencilerine ve arzu edenlere sosyoloji hakkında genel bilgi vermek, teorik köklerini belirtmek gayesiyle hazırlanan bu kitapta, bunu bir sosyoloji sistemi yapmaktan ziyade, temel meselelerin ve önemli kavramların tartışılması arasında vermeye çalıştık. Modern meselelere de pek girmedik. Ancak, klasik tarzda çalışma yanında, konuları yeni zihniyelere ve münakaşalara açık tuttuk. İlgili fakülte öğrencilerine ve özel olarak ilgi duyanlara, sosyal ilimlerin kesin tavrının hangi münakaşalardan sonra elde edilebileceğini, zor noktaların ve esaslı problemlerin neler olduğunu, hangi kısımlarının münakaşaya açık olduğunu göstermek, onları uyarmak, kesin zannıyla bilgi vermekten daha önemlidir kanaatindeyim. Yer yer kısa olarak "görüş" beyanında bulunulmuşsa da sosyoloji kültürüne, onun geleneğine ve tekniğine ters düşmeyecek şekilde bu iş yapılmıştır. Sosyolojide önemli zihniyet değişiklikleri ve modern araştırma usulleri olduğu malumdur.
201.00 ₺ -
Sosyoloji Açısından Din
Bu bir din sosyolojisi çalışmasıdır. Özel maksadı, dinin bütün temel sosyal müesseselerdeki müşterek tesirinin olup olmadığının araştırılmasıdır. Çalışmamız dine ait genel ve fonksiyonel bilgilerden sonra, yedi esas üzerinde toplanmıştır. Ahlâk, hukuk, ekonomi, san at, teknoloji, eğitim, devlet ile dinin bağıntıları, ayrı ayrı olmak üzere incelenmiştir. Dinin bu müesseselerin herbiriyle münasebeti teker teker başlıbaşına geniş birer araştırma konusu olmakla beraber, müşterek bir neticeyi görebilme imkânı için birlikte ele alınmıştır. Bu yedi korelasyon araştırmasında, müşterek neticeler gösterilmeye çalışılmıştır. Dinin diğer sosyal müesseseler ile ayrılmaz bütünlüğü, gün geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır. İnsanların, başlangıçtan beri, dinî hayat içinde bulunmaları bir tarafa, onun hakkında ayrıca araştırma yapmaları da çok eskidir. İlkçağda, Ortaçağ Batı ve İslâm dünyasında, din hakkında araştırma ve düşünceler eksik olmamıştır. Fakat din ile cemiyet münasebetlerinin köklü bir şeki
201.00 ₺ -
Kurban Kesmenin Psikolojik Ve Metafizik Temelleri
İslam’da kurban genel olarak ibadetlerin takip ettikleri seyre zıt bir seyir gösterir. Müslümanlar bunu tabii karşılarlarken Batılı Hıristiyan şer odakları bu zıt oluşumu Müslümanların aleyhinde kullanmak ve onları aldatmak için, onda kendi hesaplarına istismar edecekleri malzeme bulmak istemişlerdir. Bu taarruz ve hücumlar daha önceleri kendi tabiî seyrine göre gelişirken meselenin siyasileşmesi ile beraber hızını ve şiddetini çok daha fazla arttırmıştır. Müslümanlar, bu taarruz ve hücum karşısında savunma mevzilerine geri çekilmişler ve bu durum şirret Batıyı daha cesaretlendirmiştir. Nihayet iki tarafın tutumu ile ortaya böyle bir tablo çıkmıştır. Bütün bunların bir tek sebebi vardır ki, o da Müslümanların bir ibadet felsefesi kuramamış ve yine bu kapsam içinde isimleri bu güne göre belirlenmiş de olsa bir ibadet psikolojisi ve sosyolojisi geliştirememiş olmaları idi. Her bir Müslüman, ben ibadetlerimi yaparım, bu ibadetlerin bende hâsıl etmek istediği kemâlât ve tekâmül nasıl olsa bende tecelli eder ve ben nasıl olsa arzu edilen manevi mertebelere ulaşırım, diye düşünüyordu. Bunda haklıydı. Bir ilacın iyi gelmesi için hastanın o ilacın terkibini bilmesinin lüzumu olmadığı gibi.
251.25 ₺ -
Maturidide Bilgi Problemi
Bilgi, çok eskiden beri filozofları meşgul eden bir konudur. Meselâ "bilgi nedir?" sorusunu Platon a kadar götürmek mümkündür. Yaklaşık XVIII. yüzyılın sonları ve XIX. yüzyılın ilk yarısında tam bir sistem olarak ortaya çıkan ve felsefenin ana problemlerinden biri olan "bilgi teorisi", ya da epistemoloji üzerinde çok şey yazılmış ve söylenmiştir. Dinî epistemoloji, bir din felsefesi problemi olarak, bugün memleketimizde hemen hemen hiç ele alınmamış bir konudur ve bizde bu alanda yapılmış çalışmalar yok denecek kadar azdır. Mâtüridî, bir bilgi konusuyla eserine başlayan ve bu şekilde başlamayı adetâ bir gelenek halinde yerleştiren büyük bir din bilginidir. Sisteminde hem genel bilgiye, hem de dînî ve ahlâkî bilgiye yer vermiştir. "Mâtüridî de Bilgi Problemi"ni bir çalışma konusu olarak seçmemizin sebeplerinden biri budur. Ayrıca, Mâtüridî nin "bilgi" anlayışını konu alan herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Dolayısıyla felsefe literatüründe bu konuyla ilgili herhangi bir esere rast
123.95 ₺ -
Nesefi Akaidi Şerhi
"Akâ id-i Nesefî" (Akâ idü n-Nesefî) üzerine sayısız şerhler yapılmıştır. Bu şerhlerin Arapça ibareli olması, halkın ekserisinin ise Arapça bilmemesi ve bu bilgilerin sadece Arapça bilen az sayıda Müslüman ilmiyye mensubuna münhasır kalması sebebiyle, esasen ilmî ve manevî kıymeti çok yüksek olan bu eserin, ilme ve bilgiye susamış Müslümanlarca da istifâde edilebilmesi için, Türkçe muhtasar bir "Akâ id Şerhi" vücuda getirilmesi gerekmiştir. Bilhassa tasavvuf ehli arasında oldukça ilgi gören bu eser, Selanik Vilâyeti ne bağlı "Usturumca" kasabasında medfûn bulunan "Arab hoca" denilmekle ma rûf Seyyid Muhammed Nûru l-Arabî (ks) hazretlerinin sağlığında kendisine müracaat edilerek, okutulması ve şerh edilmesi istenmiştir. Seyyid hazretleri de bu müracaatı memnuniyetle karşılayıp, o günün ikindi namazını müteakiben sohbetleri tâkib edenlerce tedris ve takrir etmek suretiyle bu kitabı şerh etmiştir. Bu halkanın seçkinlerince zabt ve karşılaştırılarak bir risale hazırlanmış ve bu zor görev
13.40 ₺ -
Maturidinin Akide Risalesi ve Şerhi
İslâm tefekkür tarihi içinde, iman esaslarının ve dolayısıyle İslâm dininin felsefesini yapan kelâm ilminin önemi yerli ve yabancı araştırıcılar tarafından kabul edilen bir husustur. İbn Küllâb el-Basrî yi, hatta "tekvin" ve "halku l-Kur ân" konusunda kelâmı bir yaklaşım sergileyen Halku efâli l-ibâd adlı eseriyle Buhârî yi göz önünde bulundurduğumuz takdirde hicri III. asırdan başlatabileceğimiz Ehl-i sünnet kelâmının tefekkür tarihimizdeki yeri ise başka bir önem taşır. Zira sünnî kelâm ekolleri büyük Müslüman çoğunluğunu asırlar boyu kendine bağlamayı başarmış ve literatürümüze hem kemiyet hem de keyfiyet bakımından pek zengin eserler kazandırmıştır. Bibliyografik veya biyografik kelâm tarihi yazarları, sünnî kelâmın kuruluşunu Ebu l-Hasen el-Eş arî ile başlatıp onun mensuplarıyla devam ettirme alışkanlığını genellikle göstermekteyse de kanaatimizce bu tutum gerçekle bağdaşmamaktadır. Tabakât kitaplarında büyük bir kelâmcı olduğu ve yüzlerce eser telif ettiği ifade edilen İmam Eş
13.40 ₺ -
Maturidide Dini Çoğulculuk
Dini çoğulculuk, esas itibariyle, önemli bir din felsefesi problemidir. Türkçe mizde, bu konuya felsefi açıdan bakan ve onu felsefî bir metodla inceleyen yazılar, ne yazık ki, yok denecek kadar azdır. Bu yüzden, konuyla ilgili bazı kavramların kısa açıklamalarına da yer veren bir "GİRİŞ" yazılmak suretiyle, eserin daha iyi anlaşılıp değerlendirilmesine katkıda bulunulmaya çalışılmıştır. Sosyal ve siyasî birtakım implikasyonları da bulunan, fakat burada bir din felsefesi problemi olarak ele alınmasından dolayı sadece felsefî ve îtikâdî temelleri üzerinde durulan "dinî-çoğulculuk" hassasiyet gösterilmesi gereken bir konu olduğu için, eserin hazırlanmasında, mümkün olduğu ölçüde bağlı kalınan deskriptif yöntemin bir gereği olarak, gözönünde bulundurulan metinlerden bazılarının Arapça asılları dipnotlarda gösterilmiştir. Hakdin gökten inen suya benzer. Su, gökten temiz, duru ve (her toprağa) eşit olarak indiği halde, toprağın bileşiminde bulunan unsurların rengi, tadı, kokusu vs.nin değişik olması; suyun tat, renk, koku vb. özelliklerini de değiştirir. O zaman, suyun bazısı tuzlu, bazısı tatlı, bazısı kirli ve bulanık olur; bazısından faydalanılır, bazısından faydalanılamaz. Bu, yeryüzünün cevherlerinin farklı olmasının gerektirdiği bir zorunluluktur. Çünkü aslı ve özü bakımından gökten inen su tatlı, duru ve temiz olduğu halde, yere indikten sonra değişmektedir. Bir başka deyişle, eğer su, üzerine indiği toprağın durumuna göre değişmeseydi, o zaman, gökten indirilen suyun hepsi tatlı ve temiz olduğu gibi, kendisinden faydalanılan su da tek tür yani sadece tatlı su olurdu. İşte, din de tıpkı bunun gibidir. Yani Tanrı tarafından gönderilen ve vahye dayanan din tek ve aynı din olduğu halde, insanların yeryüzünde farklı dil ve kültürlere sahip topluluklar halinde yaşamaları, gönderilen dinin de farklı şekilde anlaşılıp yorumlanmasına ve amaçları aynı olmasına rağmen, farklı fiillerle örneklenip yaşanılmasına; böylece, o, aynı zamanda, Peygamberlerin ve şeriatların farklı olmasının da zorunlu hale gelmesine sebep olmuştur. Bu demektir ki, semâvî dinler yani vahye dayanan büyük târihî dinler, özü itibariyle, aynı doğruluk ve geçerliliğe sahiptir. İşte bu, Mâtüridînin açıkça ortaya koyduğu, İbrâhimî dinlerle sınırlı, bir kısmî çoğulculuktur.
123.95 ₺ -
Kelam ve felsefe Açısından İnsan Fiilleri
Yaşadığı devir, dördüncü/onuncu yüzyılın önde gelen fikrî şahsiyetlerinden birisi olan Ebû l-Hasen Muhammed b. Yûsuf el-Âmirî (381/992), İslâm düşüncesini meydana getiren başka birçok önemli sıma gibi yakın zamanlara kadar ilim ve düşünce çevrelerinin dikkatlerinden uzak kalmıştır. Aralarında, bizim onun hayatını ve felsefesini konu edildiğimiz doktora çalışmamızın da bulunduğu yaşadığımız yüzyılın son 25-30 yıllık süresi içinde hakkında yapılan araştırmalar Amirî nin mantık, fizik, metafizik, siyaset, ahlâk, kelâm ve dinler tarihine kadar uzanan geniş bir alâka sahasının ve anılan bu sahalarda çoğu günümüze kadar gelebilme şansı bulamamış otuzu aşkın eser kaleme almış olduğunu ortaya koymuştur. Onun günümüze kadar kalabilen eserlerinden kendisinin genel felsefesinin de bir yansımasını ihtiva eden înkâzu l-beşer mine l-cebri ve l-kader adlı kitabı kelâmî meselelere tahsis edilmiş olmak bakımından özel bir önem taşımaktadır. Her şeyden önce bu eser, bilebildiğimiz kadarıyla, müstakill
26.80 ₺ -
Kelam Araştırmaları Üzerine Düşünceler
Kelâm ilminin II. (VIII.) yüzyılın başlarından itibaren oluşmaya başladığı bilinmektedir. Onun teşekkül edişinin sebepleri arasında, sınırları genişleyen İslâm dünyasının içinde ve dışında dinin asıl bünyesini ilgilendiren problemlerin ortaya çıkışı önemli bir yer tutar. İslâm ın dış dünyaya açıldığı, çeşitli inanç ve düşüncelere bağlı insanların farklı amaçlarla ilgisini çekmeye başladığı o dönemlerde temel ilkelerinin sistemleştirilmesi gerekiyordu. Mu tezile âlimlerince başlayan bu faaliyet sonraki asırlarda Sünnî âlimlerce devam ettirilmiş, dinin iman esasları ve kesin hükümlerinin vahye ve akla dayanan "felsefe"si yapılmış, müslüman nüfusun yüzde doksanı aşan büyük çoğunluğunun kabulüne mazhar olmuştur. Gazzâlî ile birlikte felsefenin kelâm ilmine dahil olması, zaten Ebû Hanîfe ve özellikle Mâtürîdî den itibaren Sünnî kelâmında, ayrıca Mu tezile de var olan akla önem verme ve onun ışığı altında istidlâllerde bulunma faaliyetlerine katkıda bulunmuştur.
13.40 ₺ -
İmamiyye Şiasında Onikinci İmam ve Mehdi İnancı
Şia ile diğer İslam mezhepleri arasındaki en önemli uyuşmazlık konusu olan imamet, mutedil ve müfrit Şia fırkaları arasında da birbirinden farklı düşüncelerin doğmasına sebep olmuştur. Günümüzde Şia nın en önemli temsilcisi sayabileceğimiz, adını imametten alan İmamiyye Şiası da, konuya verdiği önemden dolayı imameti usulü d-din içinde zikretmektedir. Hz. Peygamber den sonra gelecek imamların onikinci imamla son bulacağı, bu imamın kaybolduktan sonra geri dönüp el-Kâim el-Mehdî sıfatıyla dünyayı ıslah edeceği düşüncesi, İmamiyye sisteminde bir inanç esası olarak benimsendiği için, gaip imamın dönmesi asırlardan beri beklenmektedir. Bu durum İmamiyye ile diğer İslam fırkaları arasında daima münakaşa mevzuu olmuş, İmamiyye imamın şahsiyetini, gaybetini, gaybetten sonraki dönüşünü ve yapacağı ıslahatı isbat için büyük çaba göstermiştir. Hakkında pekçok ihtilâf bulunan bu konuyu inanç esasları arasında mütalaa etmekten dolayı muhaliflerinin yönelttiği tenkitleri cevaplandırmada da güç dur
117.25 ₺ -
Epistemolojik Açıdan İman
İman, hakkında çok şey yazılan ve söylenilen bir konudur. Onunla ilgili yazılarda genellikle bir konu ve metot birliği görülür. Bir başka deyişle, onların büyük bir kısmında genellikle hep aynı konular ele alınıp aynı şeyler söylenilmekte ve yaklaşık aynı neticeler ortaya konulmaktadır. Ancak onlarda, imanın özüne, yani mahiyetine ilişkin çok az şey yer almakta ve söylenilenlerin de büyük bir kısmı, imanı, "iman-objeleri"yle açıklayan, totolojik tanımlara dayandığı için, imanın ne olduğu tam ve açık olarak belirtilmemektedir. Bu eserde imana felsefî, daha doğrusu epistemolojik bir açıdan yaklaşılıp onun mahiyeti, mümkün olduğu ölçüde, açık ve net bir biçimde ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu yüzden, burada daha çok imanın mahiyetiyle ilgili problemler üzerinde durulup değerine ilişkin problemler bu eserin devamı niteliğindeki başka bir çalışmada ayrıca ele alınacağı için, onlara burada fazla yer verilmemiştir.
123.95 ₺