-
Osmanlı Devletinde Kölelik
İnsanlığın tarih sürecince yapmış olduğu kötülüklerin en çirkini, insan neslini koruma gayesiyle kurulmuş olan kölelik müessesesinin, kendi hemcinsini her türlü haktan mahrum edecek, hatta yaşama haklarına son verecek şekilde uygulamasıdır. Genelde hukuk açısından kölelere herhangi bir maldan daha fazla yer vermeyen kölelik müessesesinin, İslâm dininde değişik bir tarzda yer alıp yirminci yüzyıla gelinceye kadar Müslümanlar arasında tatbik edilmiş olması bir hakîkat olmakla beraber, bunun nasıl olduğu hakkındaki bilgi pek azdır. Çağımız insanları için tamamen yabancı veya sadece Batı ülkeleri ve özellikle Amerika daki kölelik sisteminin, roman ve filmlerde işlendiği şekilde olduğu zannedilen kölelik müessesesi, zamanımızın Müslümanları tarafından da aynı şekilde mülâhaza edilmektedir. İslâmiyeti bir hayat nizâmı olarak benimsemiş kişiler, zaman zaman İslâmî kölelik konusunda muhatap oldukları sorulara cevap vermekte zorlanmaktadırlar.
13.40 ₺ -
Hz. Muhammed Yaşadığı ve Yön Verdiği Hayat
İnsan ve insanlığın hayatına yön vermek için gönderilen Allah'ın Son Elçisinin hayâtı elbet dikkatle incelenmelidir. Kur'an'da o bizim önümüze bir rehber ve bir örnek olarak konulduğundan onu tanımak bir vecîbe olmuştur. Hz. Muhammed (s.a.)'in hayâtını ve bu hayâtın bütün safhalarını Mekke'deki baskı ve işkenceler ile Medîne dönemindeki savaşlar boyutunda ele almanın fazla bir şey kazandırıcı olmadığı düşüncesiyle burada onun hayâtı daha farklı boyutlarıyla ele alınmıştır. Biz bu çalışmamızda Hz. Peygamber devrine giderek ve okuyucuları da o zaman ve şartlar içine taşıyarak onun hayâtını âdeta orada izleyip anlama ve anlatma gayreti içinde olduk. Onun bu hayâtı ve yaşama biçimi burada bir film misâli seyrettirilmeğe çalışılmıştır. Onun hayâtından günümüze ışık tutulması da burada ihmal edilmemiştir. Hz. Peygamber nasıl bir peygamber, nasıl bir devlet başkanı, nasıl bir ordu komutanı, nasıl bir aile reisi ve o nasıl bir insan, nasıl bir adam ve onun nasıl bir ailesi olmuştur! İşte bu eserde bunları bulmak mümkün olacaktır.
469.00 ₺ -
Akşemseddin Hayatı ve Eserleri
Tarihîmizde yeterince değer verilememiş bilim ve gönül erlerimizin sayısı pek çoktur denilse yanlış olmaz sanırız. Bunlardan biri belki de en talihsizi hekim, bilgin, İkinci Mehmed Han ın hocası, şeyhi, fetih arkadaşı Hamzaoğlu Akşemseddîn Mehmed dir. Bu eseri hazırlarken yapmış olduğumuz araştırmalar sırasında -üzülerek belirtelim ki- bu büyük ve değerli kişi üstünde başlı başına yazılmış ve basılmış bir eserle karşılaşamadık. Emir Hüseyin-i Enîsî nin yazmış olduğu Manâkib de uzun yıllar kütüphanelerin raflarında bekledikten sonra yayınlanmıştı. Bu durum bizi Akşemseddîn üstünde gereğince bilgiye sahip olabilmek için onunla uzaktan ve yakından ilgisi olan çok hacimli birçok kaynağın baştan sona gözden geçirilmesi güçlüğü ile karşı karşıya bıraktı. Kaynaklar bölümünde görüleceği gibi gösterdiğimiz kaynakların incelenmesi ile bu eser ortaya geldi. Eksiksiz olduğunu söylemek çok büyük ve yanlış bir iddia olur. Ancak konusunda ilk yazılan kitaptır denilse yanlış olmaz
13.40 ₺ -
İslam Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi
Medeniyetin, maddî ve manevî bütün unsurlarını bünyesinde toplayıp geliştiren İslâm, ilahi bir sistemdir. Bu sebeple Müslümanlar, ilahî vahyin, tedricî bir surette geliştirmeye çalıştığı medenî anlayışı, bir hayat nizamı olarak kabul ettiler. Siyasî bir çevre içinde ortaya çıkan İslâm, nev-i şahsına münhasır bir özellik taşır. Tabir caizse o, ilahî bir medeniyettir. Bu, onun birçok müessesesinin temelinde ilahî hükümlerin bulunduğu mânâsına gelmektedir. Bilindiği gibi "İslâm Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi", Hz. Peygamber den bu yana geçen, bütün Müslüman toplumların yaşayış tarzını, ekonomik, sosyal, dinî, idarî, fikrî, teknik vs. gibi müesseselerini incelemektedir. Bu sayede biz, ilk Müslüman toplumlardan başlayıp günümüze kadar gelen ve değişik zaman ile mekân içindeki toplumun nasıl yaşadığını, nasıl düşündüğünü, neler yapmak istediğini, neyi başarıp neyi başaramadığını tesbit etme imkânını bulmaktayız. Bu bakımdan müesseseleri, "toplum ve devletlerin tarih sahnesinde kuruluş,
314.90 ₺ -
Türk Memlukler Döneminde Saray Ağalığı Üstadarlık (1250-1382)
Memlükler ( 648-923/1250-1517), tarihte kurulmuş en büyük Müslüman-Türk devletlerinden biridir.BU devleti kuran Türk asıllı Memlükler, Aynicalut savaşı'nda Moğollar'ı hezimete uğratarak onların ilerleyişini durdurmuş, Suriye ve civarındaki Haçlı prensliklerini ortadan kaldırarak da bölgedeki Müslüman hakimiyetini kesin bir şekilde temin etmişlerdir. Dönemin tarihçileri tarafından "Türk Devleti" (ed-Devletü't-Türkiyye) olarak nitelendirilen Memlükler, Osmanlı Devleti'nin de bir çok bakımdan istifade ettiği güçlü bir askeri ve idari teşkilat kurmuşlardır.Abbasiler'den itibaren Müslüman devletlerin teşkilatları içeri- sinde görülmeye başlayan ve Selçuklu-Eyyubi kanalıyla Memlükler Devletine geçen saray ağalığı (Üstadarlık), bu teşkilatın en önemli unsurlarından biri olarak dikkati çekmektedir. Bu çalışma, saray ağalığını, başındaki idarecilerden en alt kademedeki görevlilerine, işleyişi ve üstlendiği vazifelerden kurumsal hususiyetlerine kadar bir çok açıdan derinlemesine ele almaktadır.
13.40 ₺ -
Ehl-i Beyt İslâm Tarihinde Ali-Fatıma Evlâdı
İslam dininin peygamberi Hz. Muhammed'in (s.a.v.) soyu, bilindiği gibi kızı Hz. Fatıma ile Hz. Ali'den devam etmiştir. Bu kutlu soy, gerek mensuplarının seçkinliği ve üstün nitelikleriyle, gerekse siyasî anlamda her zaman İslâm ümmetinin dikkatini üzerinde toplamıştır. Hem mezhep ve fıkra olarak hem de millet olarak bütün müslümanları birleştiren EhI-i Beyt sevgisi, Türkler nazarında Peygamber sevgisinin ayrılmaz bir unsuru olarak telakki edilmiştir. Peygamber torunlarının maruz kaldığı zulümler asırlar boyunca tasavvuf edebiyatının işlediği temel konular arasında yer almıştır. Özellikle Osmanlılar bu aile mensuplarının tespiti için nakiplik adıyla bir müessese dahi kurmuşlardır. Elinizdeki kitapta, belki de dünya tarihindeki bu en önemli ailenin siyasi ve içtimaî hayatları yetkin ve akademik bir tarzda ele alınmakta, şecere ve soyları da bütün ayrıntılarıyla ortaya konmaktadır.
314.90 ₺ -
İslam Dünyasında İktisadi ve İlmi Hayatta Yahudiler
İlk İslâm fetihleriyle ele geçen bölgelerde kökeni Asur ve Bâbil sürgününe dayanan irili-ufaklı pek çok Yahudi cemaati Müslümanların idaresine girmiştir. İslâm idaresinde “zimme” adı verilen bir “teminât”la hukukî statü kazanan Yahudiler, bu statü ile can ve mal emniyeti yanında din, dil ve kültür hürriyeti elde etmiş, ilmî ve iktisadî hayatta da benzer güvencelere sahip olmuşlardır. Bu bakış ve uygulama Yahudilerin İslâm toplumuyla kaynaşmasını hızlandırmıştır. İslâm dünyasında, o dönem Avrupa’sında olduğu gibi, meslekî gettolar hiçbir zaman olmamıştır. Dindaşları, Hıristiyanlar tarafından bayağı işlerde çalıştırılırken, İslâm dünyası Yahudileri vezirlik gibi bürokrasinin en üst noktası da dahil, kabiliyeti ve imkânı varsa, zanaat ve meslek gruplarının istediği dalında faaliyet göstermiş, hatta belli mesleklerde söz sahibi olmuşlardır. Yahudilerin tarihlerinde temasta bulunup en fazla etkisinde kaldığı medeniyet, Ortaçağ dünyasına her manada hakim olan İslâm medeniyeti olmuştur. Tarih boyunca İslâm medeniyetiyle olduğu kadar başka hiçbir medeniyetle bu kadar yakın ve verimli birliktelik yaşamayan Yahudiler, bu medeniyetten özgür ve verimli bir kazanç sağlarken, bağımsızlık ve bütünlüğünü Helenleşmiş toplum ve modern dünyada yapabildiğinden daha iyi koruyabilmiştir. Bu faaliyetler, belli ekonomik standart ve özgürlüğü yakalamış bir toplum tarafından gerçekleştirilmiştir ki, bunun ortaya çıkmasındaki en önemli etken de İslâm medeniyetinin Yahudilere sağladığı ortam olmuştur. Bu dönemde Yahudiler, İslâm medeniyetine dahil olmakla kalmamış, bu medeniyetin etkisiyle yeni bir Yahudi kültürü de ortaya koymuşlardır. İslâm medeniyetinin zirvesi kabul edilen IX ve X. asırlar, Yahudiliğin her yönüyle tekâmülü anlamına gelmektedir. Bu asırlar Yahudi tarihinde de “Altın Çağ” kabul edilmektedir. Yahudi hukuku, ibadeti, dinî şiir ve edebiyatı sistematik hale getirilmiş ve günümüzde dahi kaynak vazifesi gören klasik metinler bu asırlarda telif edilmiştir. Kitapta işte bu iki önemli konu (Yahudilerin Abbâsî ve Fâtımî dönemlerindeki iktisadî ve ilmî faaliyetleri), İslâm ve Yahudi tarihi kaynaklarından (Âramîce responsalar, İbrânîce ve Yahudice-Arapça Geniza dokümanları) hareketle ele alınmakta ve Yahudi literatürü Türkçede ilk kez bu şekilde derinlemesine işlenmektedir.
348.40 ₺ -
Hacı Abdullah Petricî'nin Hıristiyanlık Eleştirisi
19. yüzyıl, Osmanlı Devletinin sadece siyasî ve askerî alandaki istilalara karşı değil, aynı zamanda Batılı devletlerin kültürel istilasına karşı da mücadele verdiği bir dönem olmuştur. Bu mücadele, özellikle Hıristiyan âlemi ile sınır oluşturan ve bünyesinde farklı din ve mezhepleri barındıran Balkanlar’da daha yoğun bir şekilde gerçekleşmiştir. Kendisi de Balkanlar’dan olan Hacı Abdullah Petricî, özellikle o dönemde yaygın olan Protestan misyonerlik faaliyetlerini hedef alarak, Hıristiyanlığın eleştirisine dair hem Türkçe hem de Arapça eserler kaleme almıştır. Bu çerçevede, Türkçe yazılan ilk reddiyeler arasında yer alan İzâhü’l-merâm önemli bir yer işgal etmektedir. Burhânü'l-hüdâ fi reddi kavli'n-nasâra ile Risâletü's-samsamiyye adlı eserleri ise, dönemin önemli reddiye metinleri arasındadır. Hıristiyanlığın temel doktrinlerini (teslis inancı, Hz. İsa'nın ulûhiyeti ve enkarnasyon) ve İncil'in tahrifi meseleleri Hacı Abdullah Petricî'nin eleştirilerinin merkezini teşkil etmiştir. Hz. Muhammed'in (s.a.v.) önceki kutsal metinlerde müjdelediği (tebşirat) konusuna da değinen Petricî, misyonerlik faaliyetlerine maruz kalan Müslümanları İslâm'ın üstünlüklerini keşfetmeye çağırmıştır. Eleştirilerini hem klasik İslâm reddiye literatüründen hem de kendi çağında yazılmış olan Hıristiyan araştırmalardan istifade ile kaleme alan Petricî, bu yönüyle kendi çağındaki gelişmeleri de takip eden bir ilim adamıdır.
194.30 ₺ -
Orta Çağda İki Yahudi Seyyahın İslam Dünyası Gözlemleri
Miladi 12. asırda İslam dünyasını gezen Benjamin (1165-1173) ve Petachia (1170-1187) adlı Yahudilere ait bu seyahatnameler Bizans, İslâm ve Türk tarihi hakkında bilgiler de içermesi sebebiyle, sadece Yahudi tarihi açısından değil, ortaçağ dünya tarihi açısından da önem taşımaktadır. Benjamin, İspanya’dan başladığı yolculuğuna Roma, Yunanistan, Konstantiniye (İstanbul), Kıbrıs gibi Eski Roma ve Bizans’a ait önemli şehirleri gezmiş ve bu şehirlerin tarihî mekânları, ticarî ve sosyo-kültürel yapıları hakkında önemli bilgiler vermiştir. Seyyahlar, özellikle de Benjamin gezdikleri yerlerde yaşayan Yahudiler hakkında çok kapsamlı bilgiler vermişlerdir. Bu sebeple ortaçağ Yahudi tarihi araştırmacıları, XII ve XIII. asırda İtalya, Bizans, Filistin, Mezopotamya ve Ortadoğu’da yaşayan Yahudi topluluklarıyla ilgili konularda Benjamin ve Petachia’dan mutlaka faydalanmaları gerekir. Okuyucu bu seyahatnamelerde ortaçağ Yahudilerinin o dönemde cemaat halinde yaşadıkları yerleşim birimlerini, nüfusunu, meslek ve kazanç yollarını, mabetlerini (sinagoglar), eğitim-öğretim kurumlarını, mezar ve ziyaretgâhları ile cemaat liderleri gibi, Yahudilerin ortaçağdaki dinî, ticarî, sosyal ve kültürel hayatlarının değişik yönleriyle ilgili çok değerli bilgiler bulacaktır. Seyahatnamelerde Türk ve İslâm tarihiyle de ilgili bilgiler de bulunmaktadır. Meselâ Benjamin, Selçuklu sultanı Sencer’in Rey’i istilâ eden Oğuz boylarıyla yaptığı savaşı 20 yıl kadar sonra olayın şahidi bir Yahudiden dinlemiş ve rivayet etmiştir. Onun ifadelerinden, Nîşâbur ve çevresinde yaşayan Yahudilerin Oğuzlar’la iyi ilişkiler içerisinde olduğunu anlıyoruz. Seyyahlar gezdikleri coğrafyadaki, gerek Epikurus, Karaî ve Sâmirî gibi Yahudi mezhepleri gerekse Dürzî –ki Dürzîler’le ilgili İslâmî kaynaklar dışında bilgi veren ilk yabancı kaynak Benjamin’dir-, Haşîşî ve İslâm dünyasında ortaya çıkan diğer i’tizâlî (heterodox) cereyanlarla ilgili olarak, bu alanlarda çalışmalar yapan dinler ve mezhepler tarihi araştırmacılarına da ilk elden bilgiler sunmaktadır.
134.00 ₺ -
İslam Hukukunda Borçların İfası
Onbeş asırlık bir geçmişiyle geniş bir coğrafyada gelişmiş olan İslam hukuku, kazuistik yöntemin hakim olduğu kabarık bir literatüre sahiptir. Bu literatüre ait temel kavramların tesbiti ve bunlar arasındaki mantıksal örgünün ortaya çıkarılması ilgili malzemeye nüfuz edilmesini kolaylaştıracağı gibi İslam hukukunun sağlıklı bir biçimde anlaşılmasına ve tanıtılmasına da hizmet edecektir. Klâsik fıkıh içinde kavram hukukçuluğunun ve doktriner tartışmaların yoğunluk kazandığı borçlar hukuku belirtilen maksada en uygun alanı teşkil etmektedir. Özel hukukun temel kavramlarından irade ile borçlar hukuku alanındaki sözleşme özgürlüğü arasında çok sıkı bir bağ vardır. Sözleşme özgürlüğü gereği taraflar, oluşturacakları borç ilişkisinin muhtevasını, kural olarak, istedikleri gibi kararlaştırabilirler. Ancak sıra, kurulan borç ilişkisinde yer alan borç veya borçların ifa edilmesine geldiğinde anlaşmazlıklar başgöstermektedir.
13.40 ₺ -
islam İlmihali
Beş Kısım ve çok sayıda bölümden meydana gelen kitabın akaid ve kelâm kısmını Kelâm Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İlyas Çelebi; ibâdet kavramı, taharet ve namaz bölümünü İslâm Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Fahrettin Atar; oruç, hac, kurban, yeminler ve kefaretler, aile hayatı bölümünü Arap Dili ve Belagatı öğretim üyesi Dr. Rahmi Yaran; zekât, dua, adak, helâller-haramlar, siyer ve ahlâk bölümünü ise İslâm Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Erdoğan yazmış bulunmaktadır
770.50 ₺ -
İslam Açısından Tüketicinin Korunması ve Ev İdaresi
Bütün dünyada İktisat biliminin müstakil bir ilim olarak ortaya çıkışı eski sayılmaz. Genel İktisat, günümüzde pek çok ana dallara ayrılmış ve hatta bu dalların bir kısmı kendi özel fakültelerinde okunur olmuştur, İslâm iktisadı da kendi özel nitelik ve yapısı ile müstakil bir ilim olma yolundadır. İslâm iktisadı, fıkıh (İslâm hukuku) gibi ilk İslâmî dönemde bağımsız bir ilim olarak ortaya çıkamadığından ve hatta onun müstakil olarak ortaya çıkışı günümüze kadar geciktiğinden ona âit konular ve meseleler, çok değişik İslâmî kaynakların ötesine berisine dağınık durumdadırlar. Bunların toplanıp bir ilim düzeni içerisinde değerlendirilmesi elbetteki kolay bir iş değildir. Meselâ şu küçük eser 110 kadar kaynaktan faydalanılarak ortaya çıkarılmıştır. İslâm yeni bir hukukî düzen getirirken, tabiatiyle hukuk ile çok sıkı bir ilişki içinde olan iksitadî hayat ve gelir dağılımı için de bir takım düzenlemeler getirmiştir.
13.40 ₺ -
İslam Ekonomisinde Tasarruf ve Ekonomik Gelişme
Yirminci asrın sonuna yaklaştığımız bu dönemde toplumların önemli, yaygın, sosyal ve ekonomik problemlerle karşı karşıya bulundukları bir vakıadır. Problemlerin taşıdığı önem ve çözümlerin çok yönlü ve karmaşık oluşu, bunlara çare bulma yolundaki araştırma ve gayretlere hız vermiştir. Diğer taraftan, belli bir problemin halli için gelişigüzel ortaya konan çözümler, konunun çok yönlü ve karmaşık yapısı sebebiyle uygulama esnasında yeni problemlerin doğmasına da sebeb olabilmektedir. Tasarruf ve ekonomik gelişme, İslâm ülkelerinden çoğunun içinde bulunduğu, kalkınmakta olan ülkelerin de en önemli ve o ölçüde karmaşık meselelerinden birisidir. Emek arzı bakımından bu ülkelerin herhangi bir dar boğazı yoktur. Ancak gerek bilgi ve gerekse maharet bakımından yetişmiş eleman yok denecek kadar azdır. Günümüz ekonomilerinde başarılı bir ekonomik gelişme, bilinen üretim faktörleri yanında gittikçe büyüyen ölçülerde eğitim ve ileri teknolojiye dayanmaktadır
13.40 ₺ -
İmamı Azamın Beş Eseri
Ebû Hanife 80/699-150/767 yılları arasında yaşamış büyük bir fıkıh ve akaid alimidir. Asıl adı Numan, baba adı ise Sabit tir. Müslümanlar arasında İmâmı Âzam yani en büyük imam lakabı ile bilinmekledir. Ailesinin Fars, Türk yahut başka bir kavme mensup olduğu kesin olarak belli değilse de, Arap olmadığı, fakat Araplar arasında doğup büyüdüğü muhakkaktır. Hz. Peygamber in ailesine bağlılığı ve dinde samimiyeti ailesinden alan Ebû Hanife ilk talebelik yıllarında Küfe de Kur ân-ı Kerîm i hıfzetti. Arapçanın yeni teşekkül etmekte olan sarf ve nahiv bilgileri ile edebiyatını öğrendi Yetiştiği çevrede bulunan büyük hadis âlimlerinden hadis dinledi ve fıkıh öğrendi. Son derece kuvvetli bir mantık ve muhakemeye sahip olmasından dolayı, özellikle Irak ın Basra ve Küfe gibi beldelerinde çok gelişmiş olan cedel yolu ile kelâm konusunda ilerlemeler kazandı. Özellikle Kûfe li büyük âlim Ebû Amr eş-Şa bi den (öl. 104/722) istifade elli. 16 yaşında iken, babası ile hacca gittiği ve orada hadis âlim
201.00 ₺ -
İslam Ceza Muhakemesi Hukukunda İspat Vasıtaları
İslâm hukuku, Hz. Peygamber döneminden itibaren fer î meselelere, Kur an ve Sünnet te yer alan ilke ve hükümler esas alınarak çözüm üretilmesi şeklinde geliştiği gibi onun önemli bir bölümünü oluşturan yargılama hukuku da yine fakihlerin, hakem ve kadıların karşılaştıkları hukuki çekişmeleri bu anlayışa uygun bir sonuca bağlama yönündeki gayretleriyle oluşmuştur. Bu itibarla İslâm yargılama hukukunun oluşumunda, İslâm toplumlarının deneysel birikimlerinin toplumsal şartlara ve olgulara göre geliştirilen hukuk kültürünün önemli bir payı bulunmaktadır. İlk telif edilen eserler arasında yer alan "edebü l-kadî" türü eserler de, yargılama hukuku arasında farklı muhit ve dönemlerde ne tür hukukî çekişmelerle karşılaşıldığını ve ihtilâfların giderilmesinde nasıl bir yol takip edildiğini göstermesi bakımından ayrı bir önem taşır. Bu tür eserler İslâm toplumunda belli bir hukuk geleneğinin kuruluşunun da kalıcı adımları niteliğindedir.
13.40 ₺ -
İslam Hukukunda Ahkamın Değişmesi
Allah Teâlâ İslâm ın yürürlük ve bekâsını iki esasa bağlamıştır: Cihâd ve fıkıh (Tevbe 9/122). En büyük cihâdın da Kur an la yapılmasını beyan buyurmuştur (Furkan 25/52). Fıkıh ise, her zaman ve mekanda İslâm ı canlı ve yaşanabilir kılma bilgi ve melekesidir. Her an bir şanda (işde, tasarrufda) olan Allah ın (Rahman 55/29) kadîm kelâmı da öylesine canlı ve tazedir. Her canlı gibi, yaşanılan her zaman ve mekanda farklı görüntülere sahiptir. Geçmişte fukaha, İslâm ın vahye dayalı kaynaklarını kendi ortamlarına uygun şekilde anlamışlar ve elde ettikleri onlara ait görüntüleri kitaplara dercetmişlerdir. Bunu yaparken amaçları, ne yürüyen hayatı durdurmaktı, ne de ilâhî vahyin taze ve canlılığını dondurmaktı, ilâhî vahyin ışığı altında yetişen akılları ve kendilerinde oluşan ictihad melekeleriyle, yürüyen hayattan kopmadan İslâmî ahkâmı yürürlükte tutmaya çalışmaktan başka amaçları yoktu. Bu amaç doğrultusunda katı ve donukluktan uzak örnek bir tavır sergilemişlerdi.
234.50 ₺ -
İslam Hukukunda Boşama Yetkisi
Tarih boyunca, hukuk sistemlerinde tartışılan konulardan birisi boşanma olmuştur. Beşeri ve Dînî hukuk çevrelerinde, boşanmanın meşruiyeti, boşanma sebepleri, boşanma kararının kim tarafından alınacağı ve boşanma davalarına nasıl bakılması gerektiği, dün olduğu gibi bugün de tartışılan hususlardır. İslâm hukuk ekollerinde de boşanma konusu değişik yönleriyle tartışılmıştır. Çünkü, boşanma hukuku ile ilgili naslar, değişik yorumlara açık şekilde sevkedilmiştir. Nasların bu üslûbu, konu hakkında farklı ictihadların oluşmasına neden olmuştur. Toplumumuzda bir hayli yaygın olan; İslâm a göre kadının boşanma hakkının olmadığı, evli kadınla ilgili kararların tamamen kocasının vicdanına bırakıldığı, erkeğinin her türlü rahatsız edici, kırıcı davranışları neticesinde işkence ortamına dönüşen aile hayatından, kocasının rızası olmadıkça, kurtulamayıp, kadının bu zindanda ömür boyu kalmaya mahkum olduğu şeklindeki anlayışlar, boşanma konusunun naslar ışığında tekrar ele alınıp, boşanmada kimin
13.40 ₺ -
İslam Hukukunda Borcun Gecikmesi
Hukukun gayesi, toplum hayatını düzenlemek, ihtiyaçların karşılanmasını sağlamak ve bunları yaparken adaleti gerçekleştirmektir. Bir hukuki düzenleme, adaleti gerçekleştirme hedefinden uzak ise toplumda sıkıntılar meydana gelir ve hiç bir toplum uzun süre bu adaletsizliğe dayanamaz. Devletlerin devamının, adaleti gerçekleştiren hukuki bir sisteme ve uygulamaya sahip olmalarıyla yakın ilgisi vardır. "Adalet mülkün temelidir" sözü ile vurgulanmak istenen de bu hakikat olsa gerektir. İslam hukukunun gayesini, bu genel çerçevenin dışında düşünemeyiz. Onu diğer hukuklardan ayıran en önemli özellik, temel ilkelerinin ve kaynağının ilahî oluşudur. Bu özelliği ona, adaleti gerçekleştirme hedefi açısından bir ayrıcalık da sağlamaktadır. Çünkü Allah Teâlâ, yarattığı insanın ihtiyaçlarını, insanın kendisinden de daha iyi bilmektedir.
13.40 ₺ -
İslam Hukukunda Hakkın Kötüye Kullanılması
İslâm hukukunun vahiy kaynaklı bir hukuk sistemi olduğu dolayısıyla birinci temel kaynağını Kur ân-ı Kerim in, ikincisini de onun uygulaması mahiyetindeki Hz. Peygamberin sünnetinin oluşturduğu malumdur. Allah ın hukukun temel ilkelerini vazetmeyi, Hz. Peygamberin de bunun tatbikat ve eğitimini üstlenmiş bulunması insanlık için bir rahmettir. Çünkü insanı duygularıyla, idealleriyle, düşünceleriyle, maddî-mânevî bütün yönleriyle en iyi tanıyan sadece O dur. Peygamberi de alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Bu sebeple insanlık bu ilâhî mesajdan kendisini soyutlayamaz. İşte o zaman bir takım uzun tecrübeleri yaşamaya gerek kalmadan sağlam ve gerçek bilgiye ulaşılabilecektir. "Hakkın Kötüye Kullanılması Teorisi" bu konuda tipik bir örnektir. Kur ân-ı Kerim ve Hz. Peygamber in temel ilkelerini ve genel esaslarını vazettiği, sahabe ve onlardan sonra da İslâm hukukçularının başarılı bir şekilde hem objektif hem de sübjektif ölçüleriyle oldukça geniş biçimde tatbik ettikleri hakkın kötüye
201.00 ₺ -
Ahlak Hukuk İlişkisi
Dr. İsmail KILLIOĞLU nun "Ahlâk ve Hukuk İlişkisi" adlı doktora tezi insan yaşamını hemen hemen boydan boya ve her yönü ile kapsamına alan çok önemli bir konuya ilişkin bulunmaktadır. "Ahlaken iyi" dediğimiz aynı kaynak-değerden çıkmakla birlikte ahlâk olarak biri iç, hukuk olarak diğeri ise dış davranışlarımızı düzenleyen bu iki değer sistemi böylece insanı tümü ile ele almakla varlığı ve gelişmesi bakımından onu her şeyden çok ve yakından ilgilendirmektedir.. Ahlâki değerler başta olmak üzere tüm değerler (etik, estetik, hakikat değeri ve dinsel değerler) insana sadece bir takım yasaklar koyarak değil, daha çok ve özellikle olumlu hedefler göstererek davranış ve eylem olanağı verir. Canlılık ve enerji dolu bir varlık olmakla eyleme zorlanan ve ne yapmayacağını bilmekten çok ne yapması gerektiğini bilmek isteyen insan da bu yolla bir yandan özgürce davranarak mutluluğunu bulur, diğer yandan da değere uygun bir şeyi (değerli bir şeyi) gerçekleştirmekle yaşamına anlam kazandırır; çünk
13.40 ₺ -
Aids Evlilik ve Aile İlim ve İslamın Işığında
Yarattıklarının ihtiyaçlarını bilen Allah (c.c), haram ve sakıncalı yollara düşmeden nimetlerinden faydalanmamızın imkânlarını hazırlamıştır. Gerçekte, kişi helâl sınırı içinde kalarak hayatın her alanında doyuma ulaşabilmektedir. Ancak, insan düşünce ve davranışları ilâhî kaynaktan ve peygamberlerin uyarılarından uzak kaldıkça çok kere içki, uyuşturucu kullanımı ve fuhuş gibi kendini felâkete sürükleyen aşırı zevk ve eğlencelere kaptırmaktan geri kalmamıştır. Bu aşırılık ve taşkınlıklar ise, mutlaka bir taraftan patlak vermiştir. Her çağda görülen bu aşırı zevk ve eğlence düşkünlüğü, iktisaden ileri olan bazı ülkelerin kötü örnek olmalarıyla çağımızda tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Bunun sonucu olarak da, özellikle fuhşa bağlı hastalıklarda tırmanış görülmektedir. Hele sosyal şartlar ve türlü yayınlar yoluyla seksüel faaliyetlerin erken başlaması, evlenme zorlukları, artan göçler ve turistik faaliyetler, doğum kontrolü adına bazı ilaçların kötüye kullanılması, hijyen kurallarının ih
33.50 ₺ -
İslam Hukukunda Yüksek Yargı ve Denetim (divan-ı mezalim)
Araştırma konusu edindiğimiz Mezalim kurumu, Osmanlılar dan önceki ve hatta onlarla çağdaş bazı İslâm devletlerinde yer almış çok önemli bir devlet organı sıfatıyla, devrin adalet anlayışına uygun olarak adalet dağıtmış ve muhtelif şekillerde idarenin denetlenmesi görevini yürütmüştür. Mezâlim, İslâm tarihinde "hukuk, devleti" kavramının gerçekleştirilmesini sağlayan temel bir organ olmuştur. Yürüttüğü görevler dolayısıyla büyük bir önem taşımasına rağmen, Mezalim, müstakil bir araştırma konusu pek yapılmamıştır, İslâm adalet teşkilâtını inceleyen birkaç eser dışında kurumla ilgili açıklamalar, hemen tümüyle, ünlü kamu hukukçuları Maverdî (ö.45/1058) ve Ferrâ (ö.458/1066) nın eserlerine dayanmakta, tarihî olaylar genellikle ihmal edilmektedir. Çekirdeğini yüksek lisans tezi çalışmamızın oluşturduğu bu araştırmamız, bütün yönlerini gözönünde tutarak, bu son derece önemli kurumu, tarihî uygulamasıyla tespit edip tanıtmak amacındadır. Çalışmamızın Birinci Bölümü nde, kurumun doğuşu ve
13.40 ₺ -
Zekat Bilgi ve Uygulama
Kur'an'ın sosyal güvenlik ve dayanışmayı gerçekleştirmede müminleri yarışa daveti, Hz. Peygamber'in müminleri bir vücudun organlarına benzetmesi kadar, daha güçlü bir tasvir mümkün müdür? Müslüman, Allah'ın kendisine bahşettiği her şeyde O'nun rızasını arayacak cebrî ve gönüllü ödemelerle gelirini yeniden dağıtıma tabi tutarak maddi ve manevi faydanın katlanmasını sağlayacaktır. İslam dininde kardeşlik, yönetenle yönetileni, patron ile işçiyi, zenginle fakiri, namazda Allah'ın huzurunda boyun eğdirmekle gerçekleştirilmiş, bu Kardeşlik zekâtla cami dışında da sağlam bir temele oturtulmuştur. Zekât vermek kişinin imandaki olgunluğunun alametidir. Kişiye ve topluma zarar verecek kötülüklerin önüne namaz ve zekâtla geçilebilir. Zekât toplumun hakkıdır, yani kul hakkıdır. Verilmezse hastalıklar, para kayıpları, iflaslar şeklinde elden çıkar, fakat beşeri gaflet bunun farkına varamaz
134.00 ₺ -
Fıkıh Usulü Fahrettin Atar
Bu konuda ilk eseri, İmam Şafi (öl. 204) er-Risle adıyla te’lif etti. Bu faaliyet, müslümanların hukuk ilmi üzerinde çalışma mahsüllerinin en büyüklerinden birini teşkil eder. Müslümanların usûlu’l-fıkh (hukukun kökleri), kaynakları adını verdikleri bu ilim, hukuk felsefesinden, hükümlerin kaynaklarından (delillerinden), teşrî prensiplerinden, nassların tefsir ve tatbikatından bahseder. İslam hukukçuları, bu sahada çeşitli metodlarla yüzlerce eser meydana getirmişlerdir. Bunlardan bir kısmı basıldığı halde bir kısmı hala yazmalar halinde kütüphanelerde bulunmaktadır. Bunların da neşre hazırlanıp ilim âleminin istifadesine sunulması faydalı olacaktır. Fıkıh usûlü sahasında, zamanımızda gerek diğer İslam ülkelerinde (Arap âleminde) ve gerekse ülkemizde bazı çalışmaların yapıldığını ve Arapça yazılmış yeni neşriyattan bazılarının “İslam Hukuk Felsefesi”, “İslam Hukuk Metodolojisi”, “İslam Hukuk Usûlü” adlarıyla Türkçeye tercüme edildiğini görmekteyiz. Bu kitabın bu ilme küçük bir katkısı olacağı ümidindeyiz.
335.00 ₺ -
İslam Aile Hukuku Ahmet Yaman
İnsanoğlunun içinde doğduğu, büyüdüğü ve hayata katıldığı en küçük sosyal ünite olan aile, aynı zamanda bir ahlâkî ve hukukî yapıdır da. Temel çerçevesini Kur'ân'ın çizip ayrıntılarını Hz. Peygamber’in Sünneti'nin belirlediği ve müc-tehid fakihlerin de bu iki kaynağa getirdikleri yorumlarla geliştirip sistemleştirdikleri İslâm Aile Hukuku’nun temel esprisi şudur: Aile bireylerinden hiç kimsenin haksızlığa uğra-madığı, fıtrattaki kadın-erkek niteliklerine uygun ve sevgi temeline dayalı bir aileyi kurmak ve yaşatmak. Asıl hedef bu olmakla birlikte tarih boyunca aile kurumu ve hukuku ekseninde yanlış görüşlerin ortaya atıldığı ve müslüman toplumlar içinde haksızlıklar doğuran yanlış örflerin yerleştiği de bir gerçektir. Müslümanların elinde, İslâm’ın ve dolayısıyla Aile Hukuku’nun aslî iki kaynağı, yani Kur’ân ve Sünnet mevcut olduğuna göre, yanlış anlamalar ve uygulamalar bu iki kaynağa göre gözden geçirilmelidir. Bu mütevazı çalışma, kendi ekseninde böyle bir amaca hizmet etmeyi hedeflemektedir.
134.00 ₺