-
Toynak Sesini Duyunca Zebra Gelsin Aklına
“Toynak Sesini Duyunca Zebra Gelsin Aklına" başlığı zımnî bir mesaj taşıyor: "Artık toynak sesi duyar duymaz at düşünmeyi bırak, yani meselelerin görünen değil, daha derûnî boyutuna bak. Her şey göründüğü gibi olmayabilir." "Shems Friedlander’ın bu kitabı sufilerin mecazlarıyla sesleniyor; hikâye ve kıssalarla için içindekine ulaşıyor. Daimici psikolojiye ait bu rehber kitap, tam da modern zamanların gaflet uykusundan berrak ve manalı bir hayata uyanmak isteyenler için.” Daniel Goleman’ın takdiminden. 70’li yıllarda tasavvuf yoluna giren, Amerikalı fotoğrafçı, film yapımcısı, ressam, görsel iletişim hocası ve yazar Shems Friedlander, Türkçede yayımlanan ilk eseri Toynak Sesini Duyunca Zebra Gelsin Aklına’da klasik tasavvufî sohbet üslubundan ve bu geleneğin vazgeçilmez bir unsuru olan derviş menkıbelerinden güç alarak modern hayatın rutini içinde sıkılmış, sıkışmış insana kadim hikmeti hatırlatıyor. Friedlander, hayatın ebedî hakikatlerini açıklayarak hayalle gerçeği, kuru bilgiyle irfanı ayırt etmeyi; eşya ve olayları yeni bir gözle görmeyi, yeni bir bakışla düşünmeyi, her daim uyanık ve zinde kalmayı tavsiye ediyor. İncelikle işlediği kıssalarla ve kendi yolunu şekillendiren samimi hatıralarını aktardığı akıcı, arı-duru diliyle gözden kaçırdığımız anları ve bu anların önemini sorgulatarak bizi sabır, şükür, manevî eğitim, dünyanın geçiciliği gibi en temel meselelerimizle yüzleştiriyor.
119.00 ₺ -
Şemsiyye
"Cehalet hastalığını giderme yolu üçtür: Hizmet, halvet ve sohbettir." "Babalar üç tanedir. Birincisi, senin doğumuna vesile olan; ikincisi, sana ilim öğreten; üçüncüsü ise seni terbiye eden." "Her kim tasavvuf ehlinin yolunda sülukunu tamamlayana kadar belalara, ihvanın meşakkatlerine, açlığa ve diğer şeylere sabrederse kendisi için zıllî varlığın karanlığından nuranî varlık güneşi doğar. Bu anlattıklarımızı yapmazsa olmaz!" Hz. Ebubekir Efendimizin söylediği rivayet edilen yüz özlü söze XV. yüzyılın büyük gönül eri, Sadrazam Pirî Mehmed Paşa'nın babası, Şeyhülislam Zenbillilî Ali Cemâlî Efendi'nin amcası, Padişah Bâyezıd-ı Velî'nin son derece hürmet ettiği Halvetî Şeyhi Cemâl-i Halvetî'nin özgün yorumları tasavvuf yolunun anlayışını, idrakini ve irfanını ortaya koyuyor. İbn Arabî'den Abdürrezzak Kâşânî'ye, Şeyh Mağribî'den Hallac-ı Mansur'a, Beyazıd-i Bistâmî'den Ebü'l-Hasan Harakânî'ye kadar önemli zevatın sözleriyle de süslenen bu teviller hem Halvetîlik yolunun zihniyetini hem de Osmanlı İstanbulu'nda yerleşmiş tasavvuf anlayışına ışık tutuyor. Kalbe tesir eden mübarek sözlere ilaveten bilhassa tevhid, marifet, sıdk, aşk, takva, muhabbet, Muhammed, nur, açlık, küfür, cihad, Rab kelimeleri adeta yapı sökümüne uğratılmakta ve her bir harfin işaret ettiği sembolik ve derin manalar şerh edilmekte. Üç farklı kütüphanedeki üç farklı Arapça yazmadan istifade edilerek hazırlanmış olan bu tahkikli neşrin Türkçe tercümesi, Sufi Kitap tarafından neşredilecek olan Cemâl-i Halvetî'nin Arapça külliyatının ilk kitabını oluşturmakta.
140.00 ₺ -
Nefsi Arındırmak
Allah, imanı yarattığında iman O'na: 'Yüce Allah'ım! Beni güçlendir.' demiştir. Allah da onu güzel ahlâk ve cömertlikle güçlendirir. Yine Allah, küfrü yarattığında küfür O'na: 'Yüce Allah'ım! Beni güçlendir.' demiştir. Allah da onu kötü ahlâk ve cimrilikle güçlendirir. Hz. Peygamber Efendimiz (sav): "Ben, güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim." buyurur. Bir mümin, iman eder ve salih amel işleyerek imanını tahkim ve takviye eder. Ahlâkın güzelleşmesi, bu salih amelleri kapsayıcı bir hususiyete sahiptir. Fudayl b. İyaz'ın aktardığına göre bir gün Peygamber Efendimize, geceleri ibadet eden ve gündüzleri oruç tutan fakat ahlâkı kötü olup, diliyle çevresindekileri yıldıran bir kadının durumu sorulmuş. Peygamber Efendimiz de o kadın için: "Onda bir hayır yoktur, cehennemliklerdendir." demiştir. İşte, güzel ahlâk ibadetlerin ve imanın kemale ermesi için en mühim rükündür. İmam Gazzâlî, İhyâ eserinin Nefsin Arındırılması başlığını verdiği bu kısımda ahlâkın tehzibini ve güzelleştirilmesini ele almakta; bazen bir mürşit gibi hakikat yolunda yürüyen sâliklere rehberlik etmekte, bazen de bir mürebbi gibi çocuk yaştan itibaren terbiyenin nasıl olacağını göstermekte. Abdullah Yasir İslamoğlu'nun latif ve selis tercümesiyle Sufi Kitap İmam Gazzâlî'nin İhyâu Ulûmiddin kalbi hayata yönelik bölümlerini basmaya devam ediyor.
77.00 ₺ -
Ahyar Ve Ebrarın Yolu: Tasavvuf
Anadolu coğrafyasının pek çok bölgesinde irşad faaliyetinde bulunan Nakşibendiyye'nin Hâlidiyye kolu tekke ve zaviyeleri, İslam düşünce ve kültür hayatında önemli yeri olan münevverler yetiştirmiştir. İşte bu kola mensup olup Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde Kuzey Irak bölgesinde yaşamış Şeyh Bahâuddin Tâhâ b. Abdurrahmân el-İmâdî tarafından kaleme alınan ve orijinal adıyla kısaca Minhâc olarak bilinen Ahyâr ve Ebrârın Yolu: Tasavvuf, günümüze ulaşan tek el yazması nüshası üzerinden ilk kez Türkçeye tercüme edilen bir hal ilmi klasiğidir. Altı bölümden oluşan ve birinci bölümü akaid ilmine dair olan eserin geri kalan tüm kısımları tasavvufun mahiyetine dair olup bu yola baş koymak isteyen sâliklere yönelik bir rehber mesabesindedir. Türk okuru için uzak olmayacak bir neşve ile kaleme alınmış olan bu değerli eser, müellifinin yakın tarihte kitlelere hitap edebilmiş bir yola müntesip büyük bir isim olması hasebiyle de ayrıca önem arz ediyor. Bunun yanında kitap, yalnızca Nakşibendî ahkâmından değil, bütün tasavvuf kültürünün ve beş ana tarikatın düsturlarından bahsediyor. Şeyh Bahâuddîn Tâhâ; Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat akaidini, sülûk ehli için tüm tarikatlarda önem verilen düsturları; tevbe, verâ, zühd, sabır, fakr, şükür, havf, recâ, tevekkül ve rıza olmak üzere on makamı, Müceddidiye-i Nakşibendiyye'nin erkânı ile Kâdiriyye ve Çeştiyye gibi yolların âdâbını detaylı bir şekilde açıklayarak okurunu kalemden kelâma irşad ediyor.
140.00 ₺ -
Delilleriyle Ehli Beyte Meveddet
Elinizdeki kitap; Yenâbîu’l-mevedde, mezheben Hanefȋ, meşreben Nakşî-Melâmî Seyyid Süleyman Belhî tarafından kaleme alınmıştır.“De ki: Ben buna mukabil sizden akrabama meveddet beslemek dışında bir karşılık istemiyorum” âyeti gereğince, Efendimiz’in Ehl-i Beyti’ne muhabbet; Ümmet-i Muhammed’in gönüllerinde ma’kes bulmuş ve bulmaya da devam etmektedir. Hz. Peygamber’in taht-ı terbiyesinde yetişen ve iltifatına mazhar olan Hamse-i Âl-i Abâ ve onların neslinden gelen imâmlar, mü’minler için sadece gönül aydınlığı değildir. Efendimiz’in onların ilim, ahlâk ve irfânlarına dâir beyânları, Ehl-i Beyt-i Mustafâ’nın dînî hayatın bütün vechelerinde numûne-i imtisâl olduklarını ortaya koymaktadır. Ancak tarih içinde ümmetin içine düştüğü siyâsî kargaşa beraberinde zuhura gelen itikâdî tartışmalar, Kur’ân ve Sünnet ile teyîd edilmiş bu hakikatin üzerine bir sis perdesi çekmiştir. İfrad ve tefrid noktasında hareket eden yaklaşımlar neticesinde ise Ehl-i Beyt’in tefsir, hadis, tasavvuf ve hatta fıkıh gibi ilimlere kaynaklığı da yeterince tetkîk edilememiştir.Şeyh Belhî ise, Ehl-i Beyt’e meveddeti ve bunun gereğini ilmî usullerle araştırmaya dayalı olarak tesbit etmeyi hedeflemiş; Ehl-i Beyt’in fazilet ve menkıbelerini, Ehl-i sünnet ve’l-cemaatin itimat ettiği kaynaklardan derleyerek bir eser telif etmiştir. Müellifin yöntem ve üslûbu, Ehl-i Beyt’e meveddet ve onlara tâbîliğin, bütün müslümanların müşterek buluşma noktası olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bu inançla; Yenâbîu’l-mevedde adlı bu önemli eserin, Delilleriyle Ehl-i Beyt’e Meveddet başlığı altında Arapça’dan Türkçe’ye tercüme edilerek okuyucumuzla buluşması hedeflenmiştir. Sevenlerini ateşten hıfz eden Fâtımatü’z-Zehrâ’ya; mü’min ile münâfığı tefrîk eden Aliyyü’l-Murtazâ’ya; iki fırkayı sulh eden Hasanü’l-Müctebâ’ya; hakîkat yoluna can fedâ eden Hüseyin-i Şehîd-i Kerbelâ’ya salât ü selâm olsun.
227.50 ₺ -
Misal Alemi
Bu kitabı okumakla, sadece madde ile mana ya da fizik ile metafizik arasında bir köprü görevini gören misâl âleminin sırlı ve büyülü dünyasıyla karşılaşmayacak aynı zamanda insanın içrek ve meçhul ülkesi olan nefisle, nefsin derin katmanlarında gerçekleşen ve beş duyu organın ötesine taşan sıra dışı vakalarla, insanın en önemli manevi silahı olan hayal gücü ile, hâlâ herkes için bir muamma olan rüya âlemiyle, Yaratan’ın insanla diyaloğu olan vahyin keyfiyetiyle, peygamber, mistik ve ariflerin yaşadıkları miraç, şühûd ve keşifle, nebevî hikmetle, ölüm sonrası hayatla ve son tahlilde O’dan başlayıp O’nunla nihayete eren varlık dairesinin merhaleleriyle de karşılaşacaksınız. Bilinenden bilinmeyene doğru bir yol takip eden akıl sahibi insanın metafizik arayışı, merakı ve aşkı büyük oranda madde ile ilişkili olan ama özü itibariyle madde olmayan nefs üzerine yoğunlaşmıştır. Fizikten metafiziğe, bilinenden bilinmeyene ve duyusal âlemden akledilir âleme doğru kanat çırpmaya her daim meyilli olan insan için bitişik misal âlemi olan nefs ve özellikle nefsin en güçlü boyutu olan yaratıcı hayal gücü ile insan denen meçhulü tanımaya ve ayrık misal âlemi olan kozmik ara âlemiyle de kozmolojik varlık mertebelerine kapı aralanabilir. Bu bağlamda elinizdeki kitap, âfak ve enfûsu diğer bir ifadeyle evren ve insanı tanıma ve anlama teşebbüsüne girmiş, sırlı ve mahrem dünyalara nüfuz etmiş, insanın metafizik teşne ruhunu teskin etmeye soyunmuş görünmektedir.
157.50 ₺ -
Ehli Beyti Muhammedi Muhammedi Silsile
Dünyaca ünlü tasavvuf araştırmacısı mühtedi Michael Chodkiewicz’in kızı ve Kibrit-i Ahmerin Peşinde adlı İbn-i Arabî biyografisi ile tanıdığımız Claude Addas bu eseri ile Hz. Peygamberimizin şahs-ı manevisini ve onun “ehl-i beytini” tarif, tavsif ve tazim etmeye çalışıyor. İster avama ister havassa mahsus olsun, Müslümanların Hz. Resûlullah’a gösterdikleri muazzam muhabbet ve hürmetin çok farklı biçimlerde tezahürlerinden, onun zihinlerde ve gönüllerdeki tasvirinden yola çıkan Addas öncelikle müminlerin indindeki Hz. Muhammed temsilinin İslam’a farklı mensubiyet biçimlerine tekabül ettiğini gösteriyor. Hz. Muhammed’in beşeriyetinden başlayarak faziletlerine, ahlâkına, âlemlere rahmet oluşuna ve tüm Yaratılış vetiresini başlatan temel sebep, muharrik kuvvet oluşuna dek Hz. Resûlullah temsilinin kapsamını, onun en büyük varislerinin eser, söz, keşf ve manevî tecrübeleri üzerinden gözler önüne seriyor. Şurası muhakkak ki öncelikli olarak Batılı akademik okura hitap eden bu eserdeki bakış açısı Müslüman geleneğinden gelen okur için de bilhassa Hz. Peygamber’in evrensel olarak ifade ettiği değer, mevkii, faaliyet ve Hakk’a ulaştıran mükemmel timsal olma hususiyetini yeniden değerlendirmek adına önemli pencereler açıyor. Sufi Kitap bu mükemmel eseri Birol Biçer’in dile ve alana hakimiyetine ilaveten inşa gücünü gösteren özenli çevirisi ile Türk okuruna takdim etmekten onur duymaktadır.
129.50 ₺ -
Sufizm İslamın Mistik Geleneğine Giriş
Dünyaca ünlü tasavvuf araştırmacısı Prof. Carl Ernst’in, uzun süredir tercümesi intizar edilen, Sufizm İslam’ın Mistik Geleneğine Giriş adlı mükemmel eseri nihayet Sufi Kitap etiketiyle güzel dilimize kazandırıldı. Tasavvuf araştırmacıları için bir başucu kitabı şeklinde tanımlanan bu eser sufizmi anlamak isteyenler için de adeta bir rehber işlevi görmekte. Tasavvuf olgusuna ne oryantalistler ne de modernist Müslüman aydınlar gibi bakan Ernst, bu iki akımın yaklaşım tarzlarına oldukça sahih ve esaslı eleştiriler getirmekte. Tasavvufun ortaya çıktığı ve tarikatların kurumsallaştığı süreçleri en ana hatlarıyla ortaya koyan bu eser İslam coğrafyasının muhtelif bölgelerinden verdiği zengin örnekler ile tasavvufi mistik anlayışın tarihsel arka plandaki güçlü dilini ve etkileyici görüntüsünü sağlam tahliller eşliğinde tasvir etmekte. Veli, mürşid, mürid, Cenab-ı Hakk’ın yüce isimleri, zikir, halvet, zühd, takva gibi daha çok sayıda tasavvufi kavrama ışık tutarken, şiir, edebiyat, musiki, yayıncılık, sanat gibi olguların sufizmle olan ilişkilerinin ilginç tezahürlerini vurgulamakta. Bütün bunlara ilaveten çağdaş dünyada tasavvufun sosyal bir olgu olarak dünyadaki konumu müstakil bir başlık altında işlenmekte. Tassavufu merak eden, anlamaya çalışan ve hatta bu olgu üzerine ilmi araştırmalar yapan her insanın sufizme yönelik bu “efrâdını câmi, ağyârını mâni” güzide çalışmayı muhakkak okuması gerektiğine inanıyoruz.
182.00 ₺ -
Keşif ve Kerâmet
Keşf ü kerâmâta ererCümle makâmâtı geçerVahdet gülün dâim dererGülzâr-ı Hû yâ Hû ileİlhamat ve keramet gibi hususlarda aşırı giden; aklın, fikrin, mantığın ve ilmin değerini hafife alan, hatta bazen sıfırlayan kişi ve zümrelerin mevcut olduğu bilinen bir husustur. Bunlar kendi tutumlarını savunmak için büyük sufilerin bazı görüşlerini ileri sürüp onlardan destek alma çabasına girmektedirler. Diğer taraftan insan bilgisinin izafî olduğu hususunun günümüzde daha fazla ortaya çıkması ve kabul görmesi dogmatizmi, rasyonalizmi, hatta bilimi de geniş ölçüde etkilemiş, bunlara kayıtsız şartsız ve mutlak olarak güvenilemeyeceğini ortaya koymuştur. Bu sebeple ilim ve akıl adına keşfe de keramete de karşı çıkmak kolay olmamaktadır. Dolayısıyla burada büyük bilgelerin, âriflerin, erenlerin manevî ilkeler etrafında şekillenen keşif ve ilham tecrübeleri esas alınmalıdır. Tasavvuf kültürü ve tarihi alanında istisnaî ve öncü çalışmaları bulunan araştırmacı Prof. Dr. Süleyman Uludağ, tarihte ve günümüzde en fazla tartışılan hususlar olan keşif ve kerameti bu eserde, konuya mümkün mertebe hem dinî ve İslamî açıdan hem de beşerî ve insanî açıdan bakıyor. Anlaşılır bir açıklama ile gerçekçi bir yorumu benimsiyor.
140.00 ₺ -
Tasavvuf Dersleri
Tasavvuf; tefsir, hadis ve fıkıh gibi İslami ilimler kategorisinde değerlendirilebilir mi? Bu ilimlere kıyas edildiği zaman tasavvufun bir ilmi disiplin olarak doğuşu neden gecikmiştir? Edebiyat, güzel sanatlar, musiki gibi bediiyat ile olan münasebetleri nasıldır? Tasavvuf İslam'ın içinde mevcut mudur yoksa Hristiyanlık, Hint, İran ve Uzak Doğu'daki dinler, mistik akımlardan doğrudan ya da dolaylı bir şekilde etkilenmiş, ithal bir sistem midir? Hz. Peygamber'den itibaren kutlu üç neslin zühd anlayışının tasavvuf üzerindeki tesirleri nedir? Zühdü nasıl anlamak gerekir? Miladi 9. ve 10. asırlardan itibaren ortaya çıkan tasavvuf büyükleri kimlerdir ve onlara nispet edilen eserlerin içeriği nasıldır? Zühdün hüzün, korku ve sevgi boyutunun büyük temsilcileri kimlerdir? Tarikatlar ne zaman ve nasıl ortaya çıkmıştır? Tasavvufun temel kavramları nelerdir, hangi şartlar altında ve ne şekilde tanımlanmıştır? Makam ve hal arasındaki temel farklılıklar nelerdir? Bunlara benzer daha pek çok sorunun ikna edici bir tarzda cevaplarının verildiği ve bazı detaylarıyla izah edildiği bu çalışma, tasavvufu merak eden, öğrenmek isteyen ya da bu alandaki malumatını bir üst seviyeye taşımak isteyenler için oldukça ideal bir rehber kitaptır. Türkiye'de tasavvuf sahasında uzun zaman boyunca dersler vermiş, çok sayıda öğrenci ve uzman yetiştirmiş ve özellikle en temel tasavvufi klasik eserleri dilimize kazandırmış olan Prof. Dr. Süleyman Uludağ'ın vermiş olduğu tasavvuf dersleri için tuttuğu özel notlarını, Dr. Mehmet Bilal Yamak yayına hazırladı.
154.00 ₺ -
İslamda Ahlak ve Ahlak Ekolleri
“Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.” “Din, güzel ahlaktır.” Hz. Muhammed (sav) Ahlak, beşere insanlık ve eşref-i mahlukatlık yolunda rehberlik eden başlıca değerlerinden biridir. Kişilere ve toplumlara değer kazandıran; onları güvenilir, itibarlı ve şerefli kılan; şahsî ve içtimaî hayatı düzenleyen ana unsur güzel ahlaktır. Hadis-i şeriflerde de Peygamber Efendimizin (sav) çokça zikrettiği güzel ahlak, bu özellikleriyle en önemli değer, hatta ibadet kabul edilir. Bilindiği üzere her toplumun, her kavmin kendine göre bir ahlakı vardır. Hatta tarihin çeşitli dönemlerinde belirli işlerde tutulan ahlakî yöntemlerin bazı değişikliklere uğradığı da görülür. O halde ahlak değişken midir? Tasavvuf kültürü ve tarihi alanında önemli bir araştırmacı ve akademisyen olan Prof. Dr. Süleyman Uludağ, İslam’da Ahlak ve Ahlak Ekolleri’nde, “Ahlak nedir?", "Kültürden kültüre değişir mi?", "Tasavvufun ve felsefenin ahlaka bakış açısı nasıldır?” sorularına genelde İslamî, özelde ise tasavvufî ve felsefî açıdan cevaplar sunuyor. İslam ahlakının mahiyeti ve esasları, manevî arınmanın nasıl başladığı ve ilerlediği, tasavvufî bağlamda ahlak öğretilerinin hangi temeller üzerine inşa edildiği gibi merak edilen konulara ve aslında insanlığın özünü oluşturan ahlak anlayışının insan hayatına nasıl yansıdığına dair kuşatıcı bir bakış ortaya koyuyor. Ahlak, toplumu ve insanı inşa eden temeldir. Tasavvufî terimle "edep"de bu temelin "süsü"dür.
154.00 ₺ -
Tasavvuf Öğretileri
"Tasavvuf, Allah'ın hakikatine itimat etmekten başka bir şey değildir." Ebû Kâsım el-Kuşeyrî Tasavvuf Öğretileri, İslâm ve tasavvuf araştırmaları profesörü Carl W. Ernst'ün en önemli çalışmalarından biri mahiyetindedir. Titiz bir tercüme süreci ile ilk kez Türkçede neşredilen bu eser, özlü bir tasavvuf tarihi el kitabı olma niteliği taşıyor. Bunun yanında, tasavvufun gelişim boyutunu ele almakla kalmıyor, Kur'ân-ı Kerîm'e en derin boyutuyla odaklanmanın, yani sûfîyâne bakışın püf noktalarını ortaya koyuyor. Çalışmalarında, tasavvufî düsturları belirli bir tarihsellik gözeterek inceleyen Ernst, bu çalışmasında birtakım İslamî düsturların tasavvufî bakış açısıyla yorumunu, Ebu Nâsır es-Serrâc'dan Rûzbihân Baklî'ye, Ebu'l-Kâsım el-Kuşeyrî'den Necmeddin Kübrâ'ya, birçok tasavvuf büyüğüne nispetle, onların eserlerinden ve görüşlerinden örneklerle inceliyor. Bu anlayışın dünya çapındaki dayanak noktalarını, insanoğlunun manevî arayışa eğilimi çerçevesinde irdeliyor.
140.00 ₺ -
İbnül Arabı Metafiziği
Ekrem Demirli, başta Şeyhü'l-Ekber Muhyiddin İbnü'l-Arabî'nin Füsûsu’l-Hikem'i ve Fütûhât-ı Mekkiyye'si olmak üzere Ekberî geleneğin sistemleştirilmesinde rol oynayan mutasavvıfların eserlerini tercüme eden ve bu sebeple Türkiye’de İbnü’l- Arabî çalışmaları dendiğinde akla gelen ilk isimlerdendir. İbnü’l-Arabî Metafiziği, Şeyhü’l-Ekber’in nazariyesinin temel unsurlarını teşkil eden varlık, bilgi ve insan görüşleri hakkındaki düşüncelerini ele alıyor. Varlığın katmanları (merâtibü'l-vücûd), bilginin kaynağı ve insanın mahiyeti hakkında İbnü'l-Arabî Hazretlerinin irfanî ve nazarî bilgisi ile ortaya koyduğu metafiziksel metodolojinin püf noktalarının ve alt katmanlarının izleri Ekrem Demirli'nin makalelerinde sürülüyor. Vahdet-i vücûd gibi bir bakış açısını ve daha nice ıstılahı insanlığın anlam dünyasına kazandırıp tasavvufun belirli bir metodoloji ile ilimleşmesinde en önemli kilometre taşlarından olan İbnü'l-Arabî düşüncesi, neşv ü nemâ bulduğu motivasyonlar ve bu düşüncenin takipçilerinin zenginliği ile ele alınıyor.
217.00 ₺ -
Sufi ve Sanat
Kâinatın harflerini oku,Çünkü biz de bir zamanlar yüce harfler idik,Şimdi aşağıya indik. Kâinatın harflerini oku,Zira bu harfler sana, Okunmak üzere gelmiş birer mektuptur. Sufi ve Sanat; şiir, kitap, hat, mimari, musiki, çini, tezhip, ciltçilik gibi geleneksel İslam sanatlarının anlamlandırılmasında tasavvufun rolünü anlatan, kâğıda, yazıya, notaya, taşa nakşolunmuş bir düşüncenin kodlarını açmaya çalışan muhtelif konuşmaların bir araya getirildiği, sanat felsefesi bağlamında çok mühim noktalara ışık tutan bir eser. İslam'ın "lübbü'l-lübbünü", yani özünün özünü oluşturan tasavvufî düşünceyi estetize edilmiş ilâhî bir yaşam olarak tanımlayan sahanın uzmanlarından Mahmud Erol Kılıç, kitap boyunca, manevî eğitimle kesret pazarından vahdete, birlik katına yükselen erenlerin dünyasından hayatı ve sanatı yorumluyor. Zaman zaman yüzeysel bir şekilde ilgi duyabilen yahut metodik birer akademik malzeme haline getirilebilen İslam sanatlarının derûnuna, mana âlemine iniyor. Taç kapılarda tevhid sembolizminin, cami kubbelerinde âlem katmanlarının izini süren bu eser, "Ne oldu da dinin metinleri letafete, estetik düşüncelere bağlı latif insan tipi üretemez hale geldi?" sorusunun da cevabını satır aralarında barındırıyor.
227.50 ₺ -
Velayet Mührü
"İsa, İlyas, ldris ve Hızır'dan (as) müteşekkil bu dört resulden biri Kutuptur. Kutup ise Kâbe'de bulunan Hacerü'l-Esved'in zaviyesine tekâbül eden Beytullah’ın temel taşlarından biridir. Diğer ikisi ise imamlardır ve bunların idare ettiği dört unsur dünyayı ayakta tutan direklerin yekpâreliğini teşkil eder. Allah, bu heyeti teşkil eden zevatın biriyle îmanı, biriyle velâyeti, bir diğeriyle nübüvveti, dördüncüsüyle risâleti ve tümü mârifetiyle dinin saffetini muhâfaza eder. Kutup olan zat asla ölmeyecek, yani Kıyâmet gününde Sûr'a üfürüldüğünde tüm mahlûkatın uğrayacağı şuur kaybından muhâfaza olunacaktır. Bu heyette bulunan dört resulden her birine mukabil daima vakti geldiğinde yerine geçmek üzere ona nâip olan ve eli bu resullerden birinin kalbi üzerinde bulunan bir zât bulunur. Tarikat ehli arasında bulunan velîlerin ekseriyeti bu Kutup, iki imam ve dördüncüleri olan vetedin makamına tâliptir. Lakin o makama vâsıl olduklarında kendilerinin sadece kutbun, iki imamın vs. naîbi olduklarını ve hakîkî imamın bir başkası olduğunu görürler; vetedin makamı için de vaziyet böyledir. Az önce bahsettiklerimi hafife alma çünkü bu tarikin sırlarından bahsedenlerden nakledilenler içinde bunları hiçbir yerde bulamazsın.” İbn Arabî’nin Ekberî öğretisi çerçevesinde serdettiği bu düşünceler asırlardır tasavvuf vadilerinde dolaşanlara rehberlik etmiş ve dünyanın manevi çivileri mesabesindeki ulu velilerin dair büyük bir anlatı olarak kabul edilmiştir. İşte Velayet Mührü adıyla Birol Biçer üstadımızın yine büyük bir yetkinlik ve maharetle çevirdiği, meşhur araştırmacı Michel Chodkiewicz’e ait bu kıymetli eser İbn Arabî düşüncesinin temel taşlarını ortaya koyuyor. Sufi Kitap, Ekberî liteatür içerisinde müstesna bir yer işgal eden bu önemli çalışmayı Türk okuruna takdim etmenin sevincini yaşıyor.
154.00 ₺ -
Hacı Bektaşı Veli ve Kamil İnsan Fazıl Toplum Paradigması
Dostumuzla beraber, yaralanır kanarız, Her nefeste aşk ile Yaradan'ı anarız. Erenler meydanına, vahdet ile gir de gör, Kırk budaklı şamdanda kırkımız bir yanarız. Hacı Bektâş-ı Velî Hacı Bektâş-ı Velî ve Kâmil İnsan-Fâzıl Toplum Paradigması, Anadolu İslam anlayışının temelini oluşturan mübarek isimlerin en önemlilerinden biri olan Hacı Bektâş-ı Velî'nin hayatını ve dünya görüşünü inceleyen bir eser olmakla kalmıyor, aynı zamanda bir İslam tarihi, Orta Çağ Anadolu uygarlıkları tarihi, tasavvuf ve dinler tarihi incelemesi olarak Hacı Bektâş-ı Velî ismi çerçevesinde gelişen kemâlat ve fazilet kavramlarını enine boyuna ele alıyor. İslam ve Anadolu tasavvuf tarihinde Hacı Bektâş-ı Velî'nin konumu ve önemi nedir? Anadolu'nun Türk-İslam kültürünün oluşumundaki etkisi nasıldır? Hacı Bektâş Hazretlerinin önce insanı eğitmekle başlayıp sonra insancıl, bütüncül ve aşkın bir toplum oluşumuna giden asıl öğretisinin düsturları nelerdir? Bektâş, Hacı, Velî, Hünkâr ve Seyyid unvanlarıyla gelen karizmatik liderlik vasfının tezahürleri nelerdir? Hacı Bektâş öğretisinin Yesevîlik de dâhil olmak üzere öncül kaynakları nelerdir? Bektâşîlik yolunun kuruluşu, değişimi ve dönüşümü tarihsel olarak nasıl vuku bulmuştur? Kadim kültürümüzün birincil kaynakları ışığında, ilmî esaslar gözetilerek titiz bir çalışma süreci neticesinde tamamlanan bu eser, Anadolu tasavvufu ve özelde Hacı Bektâş-ı Velî çalışmalarına derli toplu bir kaynak ve yeni bir bakış açısı kazandırıyor.
262.50 ₺ -
Sufi ve Şiir
Yûnus'un;Bizim sevdiğimiz Hakk’tır Bu halka göz ü kaş gelir beytinde, Muhyiddin İbn Arabî’nin; Ne geldiyse dilime hepsinde O’nu söyledim O’nu mısralarında dile getirdiği gibi, hakikatten haberdar olmak isteyenlere hakikî aşk menbaını gösteren Osmanlı şiirinin ontolojisinin temelinde “din” ve “maneviyat” yatmaktadır. Sufi ve Şiir, işte bu tezden yola çıkarak “şiir” olgusunu, İslam’a özgü metafizik düşünce mekteplerinden biri olan sufilik kavramı penceresinden yorumlamaktadır. Zira asırlar boyunca toplumun irfanını yükselten tasavvuf sembolizmini anlamadan Osmanlı şiirini hakkıyla anlamanın imkânı yoktur. Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, Osmanlı’dan günümüze Türk şiirinin poetikası denemesi olan bu çalışmasında, bir yandan bu şiirin evrensel şiir poetikaları arasındaki yerini irdeliyor, diğer yandan Ebedî ve Ezelî olanın aşkını terennüm eden bu şiirin musikiye, mimariye, sanata ve bütün bir toplumsal hayatın ahengine tesir eden değerler manzumesini, şiir ve hikmet arasındaki derin bağları son derece akıcı bir üslupla ele alıyor.
133.00 ₺ -
Hüseyin (ra) Kerbela Destanı
Hüseyin(ra): Kerbela Destanı, hak yolunda taviz vermeden mücadele etmenin timsali olan Hz. Hüseyin(ra)’in şehit edilişini anlatan manzum bir hikâye. Asaf Durakovic, İslam tarihinin en hazin olaylarından birini, üzerinde tefekkür edilmesi gereken Kerbela hadisesini hem akla hem de kalbe hitap eden bir dille aktarıyor. Bu kitabı okurken kendinizi Kerbela’daymış gibi hissedecek; içinizdeki Hüseyin ve Yezidleri yoklamanız gerektiğini, ihanete karşı sadakati, dünyevi hırslara boyun eğmemeyi, ızdıraplar karşısında direnmeyi ve bunları temsil eden kahramanları yeniden hatırlayacaksınız.
52.50 ₺ -
Sufiyim Halk İçinde: Yunus Emre
Bu güzide kitap Yunus Emre’yi nereden ve nasıl okumalıyım sorusunu soranların cevap bulacağı nitelikte bir eser. Yunus, yaşadığı dönemde türlü olumsuzluklar, savaşlar, yoksulluklar ile adeta kuruyan ve çoraklaşan Anadolu toprağını, neredeyse her biri bir ilahiye dönüşmüş irfan ve hikmet dolu sade ve yalın şiirleri ile sulamış, yeniden yeşertmiştir. Kendinden sonra gelmiş pek çok şaire örnek olmuş olan Yunus Emre, dilindeki sade ve saf Türkçe ile asırlarca canlılığını muhafaza edebilmiştir. Sözü samimiyetle söyleyebilmek, insana, doğaya, hayvana, bitkiye aşkla bakabilmek, her niyetin altına sevgiyi özenle yerleştirebilmek yüce bir gönle sahip olmakla mümkün olur. "Âşık dilin bilmeyen yâ delüdir yâ dehrî/Ben kuş dilin bilürem söyler Süleymân bana" beytiyle kendi dilini kuş dili; yani aşk dili olarak tanımlamıştır. Prof. Dr. Bilal Kemikli, bu hikmete giden yolda bizlere kendi güzel sunumuyla bir yoldaşlık teklif ediyor. Issız bir çölde suya susamış gönüllerin arayıp da bulamadığı bir derya olan Yunus Emre’yi tanıtıcı bu kapsamlı bir kitap, Yunus’u merak edenler için eşsiz bir kılavuz. Bu gönül insanının hayatını daha iyi tanımak, onu anlamak, onun gibi düşünebilmek için keyifle okunacak bir eser "Sufiyim Halk İçinde…"
119.00 ₺ -
Hermesler Hermesi
"Hermes" figürü; dinler tarihi, felsefe tarihi ve bilim tarihi disiplinlerini tarihsel bir şekilde, bir öncelik sonralık ilişkisi (diyakronik) olarak geriye götürdüğümüzde her üç sahanın kesiştiği bir hem-zaman (senkronik) nokta üzerinde karşımıza çıkar. Bu nedenle Hermes, eş zamanlı tarih okumalarında en önemli figürlerden biri olarak karşımıza çıkar. Hermes; Orta Çağ’da, zaman zaman Mısırlıların Thoth’u, Yahudilerin Uhnuh’u, eski İranlıların Hûşeng’i, zaman zaman da Müslümanların İdris’i(as) ile bir tutulmuş, hangi coğrafyada olursa olsun, insanlar onu insanlığa ilâhî bir mesaj getiren ve ilimlerin kurucusu bir peygamber olarak görmüşlerdir. Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, yüksek lisans tezi olarak hazırladığı bu eserde, konunun tarihî zeminini Hermes’in şahsiyeti etrafında inceliyor, bu tarihîliğin günümüze ulaşmış yazılı vesikaları olan Külliyat (Corpus Hermeticum) hakkında detaylı bilgiler vererek bu tarihî zemine dayanan felsefe ve bilimlerin hikemî mahiyetlerini ve konunun hususî olarak Müslüman düşünürler ile irtibatını ele alıyor. Hikmet tarihine bir katkı sunabilmek dileğiyle…
140.00 ₺ -
Rüyalar Alemi
"Uyku rüyaya çağırdığı için güzeldir ama sakınılması gereken elbette 'gaflet uykusu'dur."Ömrümüzün uykuda geçen üçte birlik kısmının kendimizi keşfetmek için bir fırsat olabileceğini hiç düşünmeyiz. Rüya bilincinin, hayatımızın geri kalanını zenginleştirmesine imkân verecek psikolojik ve kültürel mekanizmalardan yoksunuz. Sufiler, "Yaşam bir rüyadan ibaret değil midir?" diye sorarlar. "İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar," hadis-i şerifi, İslam dünyasında rüya tartışmasını büyük bir etki altında bırakmıştır. Rüyalar Âlemi, tasavvufun rüyaya bakışıyla günümüz psikoloji ekollerinin fikirlerini buluşturmayı hedefliyor. Rüyayla ilgili tüm bilinenleri, bilinmeyenlere ulaşmak için bir araya getiriyor. Günümüzde bilimsel olarak da üzerine daha çok düşülen rüyalar ve yorumları mevzusunda tek katman yerine çok katmanlı okunabilirliği göstermeyi ve iki kanatlı kuşun inşasına katkı sunmayı umuyor. Bu minval üzere, M. Fatih Çıtlak tasavvufî perspektiften rüyaya nasıl bakılması gerektiğini, Dr. Mustafa Merter psikoloji ve tasavvufun rüya yorumunda nasıl bir araya getirilebileceğini, Prof. Dr. Necdet Tosun Nakşibendîlikte rüyanın neden önemli olmadığını, Prof. Dr. Reşat Öngören bir Osmanlı sufi âliminin rüya yorum metodunu, Prof. Dr. Dilaver Gürer Hz. Yûsuf’un meşhur "Yûsuf rüyası" üzerinden Muhyiddin ibn Arabî’nin rüyaya bakışını, Dr. Hatice Alibaşoğlu psikoloji ekollerinin rüya ve rüya yorumuna bakışını ve Musa Hûb Bediüzzaman Said-i Nursî'nin rüyalara bakışını ele alıyor.
182.00 ₺ -
Mübârek Vakitler
Şüphesiz Allah’ın yarattığı her şey gibi zaman da mübârektir. Yaratılmış her şey eşsiz ve benzersizdir, ancak bazı kişiler, zamanlar ve mekânlar diğerlerinden fazîletli ve üstündür. Rabb’imiz daha üstün ve fazîletli kıldığı bazı vakitleri, merhameti ve şefkatiyle, bizlere Kitab-ı Kerîm’indeki âyetleriyle, kevnî âyetleriyle, yegâne örneğimiz olan Habîb-i Edîb-i Zîşân’ı vasıtası ile ve velî kullarının nasihat ve tavsiyeleriyle göstermiştir. Ö. Tuğrul İnançer, bu hakîkatlere dikkat çekerek kıymetli izler düşürüyor hayatımıza. Bizleri içinden akıp gittiğimiz zaman hakkında daha şuurlu olmaya, mübârek vakitlerin hakkını verip, onlardan istifadeye gayret ederek, o vakitlerle ihyâ olmaya çağırıyor. Muhabbete, kemâle ve yükselmeye vesile olması temennisiyle…
168.00 ₺ -
Mevlânâ Üzerine Konuşmalar
Herkesî ez zann-i hod şüd yâr-i menVez derûn-i men necüst esrâr-i menHerkes kendi zannınca benim yârim oldu Derûnumdaki sırları kimse araştırmadı Hz. Mevlânâ - Mesnevî-i Şerîf, 6. Beyit Asırlar boyunca herkesin bildiği ama çok az insanın anlayıp sırrına erdiği büyük bilge, sûfî düşünür, eren, irfan okyanusu… Bir ayağı şeriat-i Muhammediyye'de sabit, diğer ayağı şefkat nazarıyla yetmiş iki milleti dolaşan ârif-i billah: Hz. Mevlânâ Celâleddin Rûmî. Onun hikâyesi; terk edişin ve vuslatın hikâyesidir. Asıl gayenin Allah’a ulaşmak olduğu fâni dünyada medreseyi, makamı, şöhreti, talebelerini, varlığını, eserlerini bırakıp Şems-i Tebrîzî Hazretlerinin nazarında gördüğü tecellinin ardına düşmenin, aklın getirdiği rütbelerden arınıp akleden bir kalbin makamlarında ilerlemenin, ilerlerken gönül sırdaşını da karşılıklı olarak irşad etmenin hikâyesidir. Hz. Mevlânâ’nın eserlerini bir seyr u sülûk kitabı olarak okumayı öneriyor Mahmud Erol Kılıç. Zira Hz. Mevlânâ, “Ben kimim? Nereden gelip nereye gidiyorum?” gibi insanlığın en temel varoluş sorusunun da cevabına götürüyor bizi. Mevlânâ Üzerine Konuşmalar, varlığın, nihayetinde “Bir”liğin sırrına eren bu büyük bilgeyi anlamaya bir kapı aralıyor. İşin erbabı bir uzmanın, Mahmud Erol Kılıç’ın kaleminden…
133.00 ₺ -
Bir Neyzen İki Derya
Modern yaşamın yarattığı maddi ve manevi yıkımdan kendine bir kurtuluş yolu arayan insanlara, tasavvuf, çekici ve aydınlık bir kapı olarak gözükmektedir. Kendilerine bir dergâh, bir mürşid arayanlar sadece İslam âleminde değil, tüm dünyada artmakta, bir yere kapılananların çoğu da aslında bilmeden kıyafetlere, merasimlere, yalan yanlış bir-iki söze aldanmakta, -başta Hz. Mevlânâ olmak üzere- maalesef evliyanın halini, sözlerini, tasavvufun manasını, maksadını araştırmadan bu yola koyulmaktalar. Gelenek açısından bakıldığında devamlılık, güzel sanatlarda olduğu gibi, bir mürşidden irfan, edep, erkân, meşrep naklini alabilmek için onunla beraber yaşamayı gerektirir. Dergâhların kapalı olması, geleneğin devamı için gerekli olan bu ortamı ortadan kaldırmıştır. Yani 1925 yılında dergâhta bütün eğitim sürecini, yani seyr u sülûkunu tamamlayıp ‘dede’ unvanını almış olanlar, Cumhuriyet kanunlarının hâlâ en katı şekilde uygulandığı 1970’li yıllarda ahirete göçmeye başlamışlardı. Neyzen Kudsi Erguner bu kopuşa rağmen, son dedeleri yaşarken görmüş, hallerine komşu olmuş biri olarak sözü devralıyor. Elest Bezmi’nde tanışan iki dost, Hz. Mevlânâ ve Şems üzerinden uzantılarını devşiren söyleşi; neyin nefesiyle, tasavvuf musikisi, sır, velilerin halleri, ilk Mevlânâ anma programları gibi duraklardan akıcı ve bir o kadar da manevi neşeyle geçiyor. Bu söyleşide ağzımdan çıkan sözler, gönül kırmak maksadıyla değil, gönül yapmak için söylenmiştir. Sürçülisan ettiysem affımı niyaz ederim. Allah, ölüden diri, diriden ölü çıkarttığı gibi evliyadan eşkıya, eşkıyadan da evliya çıkartabilir. Bu nedenle yapılan tenkit ve şikayet, birbirimizin şu andaki halinin gıybeti değil, arzu edilen kemâlimizin gecikmesinden kaynaklanmaktadır.
154.00 ₺ -
Sohbetler
"Başlayalım gîru bir sûz söz ile Ki od saçılsın ol sözümden sûz ile” Süleyman Çelebi Ö. Tuğrul İnançer’in Eskişehir’de gerçekleştirdiği sohbetleri, günlük hayatımızdaki tasavvuf izlerini gün yüzüne çıkarıyor. Hz. Mevlânâ, Yunus Emre ve Süleyman Çelebi gibi gönül erlerinin yakıcı sözlerinden bahsediyor. Kullandığımız tâbirlerden yüzyıllardır süregelen âdetlerimize, Peygamber Efendimiz’in hicretinin mânâlarından Fahr-i Kâinât’ın âhirete doğumuna varıncaya kadar çeşitli konularda dervişâne bir sohbete davetlisiniz. “Ez sohbet-i dervişân bûy-i Muhammed âmed.” “Dervişlerin sohbetinden Muhammed kokusu gelir.”
140.00 ₺ -
Vakte Karşı Sözler
“Zaman bilincinin zirvesi “ibnü’l-vakt” olmak; mekân bilincinin zirvesi ise “medenî” olmaktır. İbnü’l-vakt, her an yeniden doğandır, akıp giden vakte karşı dâima yeni ve yenileyen sözler söyleyendir. Medenî olmak, insana zimmetlenen yeryüzünü bozmadan, kirletmeden îmâr etme çabasıdır. Ö. Tuğrul İnançer, zaman ve mekân bilincini sözünde ve özünde taşıyan “tek kişilik medeniyet” olan er kişiler zümresindendir. Ağzından çıkan her kelime, onun Türk Mûsikîsi’nin haddesinden de geçen dudaklarından her an tâze ve can tâzeleyen inciler gibi dökülmektedir. Kelimelerin yalama olduğu günümüzde bu incilerin bütün ışıltısıyla yeni muhataplara ulaşması kültürümüze yapılacak önemli bir hizmettir.” Berat Demirci
105.00 ₺ -
Hayatın Satır Araları
"Modern veya çağdaş, Doğulu veya Batılı, erkek veya dişi... Bunların hepsi insana sonradan giydirilen vasıflar. Bir kurgu olarak var olan bu 'modern' insandan gayri bir insan daha var; mekân ve zamanın farklılaştıramadığı ihtiyaçlarda buluşan, aşk ve ölüm gibi konularda benzeşen. Aşk ve ölüm, her yerde aynı duygularla karşılanıyor. Bu, insan olmanın müşterek muhayyilesine, ortak imgelem dünyasına işarettir. 'İnsanın özü' dediğimiz bir hakikatin göstergesi her zaman ve zeminde sâri. Zaman ve zemine göre değişen ise bu'öz'ün ihtiyaçlarının belirlenmesi. Modern insan kalbinden sürgün insandır, kalp gözü olmayan. Madde ile mana arasında makası açan modernizm, insanı tek kanatlı bir varlık kılıyor..."Modern zamanlarda, hele ki günümüzün yüksek teknoloji verilerine maruz kalan hızlı ve bireysel dünyasında hayatı düzenlemek ve anlamlıca yaşamak oldukça zor. Günümüzde Türk ilim ve irfanının en önemli temsilcilerinden Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, "Âlem boşluk kaldırmaz; olması gereken o boşluğu doldurmazsa orası muhakkak menfî bir şeyle dolar," düsturundan hareketle hem şahsî hem içtimaî hayatını düzenlemeye çalışan; Türk tasavvuf ikliminden, edebiyattan, felsefeden, tarihten esinlenerek oluşan manevî iklimiyle okurlarının ve dinleyicilerinin gönül dünyasını zenginleştirmeye çalışan münevver bir isim. Kılıç, Hayatın Satır Araları'nda ""Modern çağın krizlerinden nasıl kurtulabiliriz?", "İnsan, kendi değerini nasıl anlayabilir ve eşref-i mahlukatlığa uygun bir yaşamı nasıl sürebilir?" gibi sorulara modern zamanların anlam arayışına ve kişilik-kimlik krizlerine sıkça giren insanı için bir pusula görevi görecek cevaplar veriyor. Kitabın nüanslarında hayatın satırlarını aralayabilmek üzere...
119.00 ₺ -
Ramazan Güzellemeleri
Oruç, tıpkı kurban gibi, maddî yönünün maneviyata tahavvül etmesi beklenen, bu şekilde insanın da aslına rücu etmesine vesile kılınan bir ulu ibadettir. Ramazan ise muhteviyatının merkezindeki oruç farîzasının fertten topluma, toplumdan kâinata inkişafını gerektiren bir mübarek aydır. Kadim coğrafyamızda Mevlid okumaları, salâ, salavat, cerre çıkmak, diş kirası, gölge oyunu gibi pek çok güzel gelenekle idrak edilen Ramazan ayı, kalp coğrafyamızda ise zikr-i daim ile nesilden nesile aktarılagelen bir gönül iklimi oluşturmuş; bu iklimler de oruç ayının her bir gününde eşref-i mahlukat olan insana birer hediye mahiyetinde gönül hallerine, mevsimlerine dönüşmüştür. Huzur, buluşma, dertleşme, öğrenme, sükût, idrak, uzlet, dua, neşe mevsimleri...İşte Ramazan Güzellemeleri, Bilal Kemikli'nin edebiyatla buluşan sıcacık anlatımıyla Ramazan-ı Şerif'in manevî arınma vesilesi kılınmasına dair bir "mevsim"ler manzumesi olarak okurunu selamlıyor. Şehr-i Ramazan'ın her bir günü bu satırlarda, mü'minin hatırlaması ve hatırlatması gereken çeşitli idrak seviyeleriyle karşımıza çıkıyor. Ramazan, âdeta bir mürşid; otuz gün boyunca süren ve akabinde de bir ömür sürdürülmesi beklenen bu serencam, bir dervişin seyr u sülûk mertebeleri oluyor ve öze dönüşü Üftâde Hazretlerinin nutku nezdinde muştuluyor:Âşıklar edin salâOruç ayı geldi yineRahmet denizi cûş edipÂlemlere doldu yine
63.00 ₺