-
Su Üstüne Yazı Yazmak
"İnsanların taş üzerine yazdıkları yüzyıllık yazılar, Allah için su üstüne yazılmış yazı gibidir." Amerika'da doğan, orada İslam'la tanışan ve halen orada yaşayan, çeşitli Amerikan ve Avrupa üniversitelerinde psikolojik danışmanlık dalında akademisyenlik yapan Muhyiddin Şekûr Su Üstüne Yazı Yazmak’ta tasavvufa giriş öyküsünü anlatıyor. Şekûr, bu serüveni tasavvufla karşılamasından başlatıp şeyhinin rehberliğinde eriştiği dervişliğe ve ötesine kadar götürüyor. Şeyhinden aldığı “ders”lerle hayatın her anına dalga dalga yayılan ve hepsi birer hikmete işaret eden, kendisine sunulan lütufları ve bu yolda geçirdiği dönüşümü dile getiriyor. Bölümler arasında ilerledikçe, okur da günlük hayatın içinde insana yapılan ilahi çağrıya tanık oluyor. Lavabonun tıkanması, biriken günahlara karşı bir uyarıdır aslında. Sadece perşembeleri kendisini aramasını söyleyen şeyhine ulaşamadığında yaşadığı hayal kırıklıkları, yazarı Allah’a giden yolda pişiren ateştir. Yolda rastladığı yaralı kuş, şehirde kopması beklenen fırtına ve arabasının bozuluşu hep semadan gelen işaretlerdir görmeyi bilene. Eski bir plakçaların iğnesini ararken aslında kaybettiği inancını aramaktadır. Ve tüm bu olaylarda okur, yazarın samimiyetine, bazen acemiliklerine, tereddütlerine, ama en çok da teslimiyetine şahit olur ve onunla birlikte ruhun ve kalbin bu olağanüstü serüvenine dâhil olur. Su Üstüne Yazı Yazmak, okura karanlıklar içinden bir ışık sunuyor, soluk aldırıyor, umut aşılıyor… Arayış içinde olanlar ve aradığını tasavvufta bulmayı umanlar için kaçırılmayacak bir roman.
210.00 ₺ -
Şarktan Haber
Pakistan’ın büyük millî şairi ve son dokuz yüz sene zarfında İslâm âleminde yetişen gaziler, alimler ve ediplerin bir hülasası ve numûnesi olarak görülen İkbal fikrileriyle günümüze ışık tutmaya devam ediyor. İkbal'in Şarktan Haber ismiyle yayınladığımız bu eseri onun Peyam-i Maşrık ve Zebûr-i Acem isimli iki güzel şiir kitabından oluşmaktadır. Bu iki eser, İkbal’in diğer eserleri gibi düşünen bir dimağa her okuyuşta ayrı bir cihan açacak kadar derin bir eserlerdir. Şarktan Haber, doğu ve batının eski ve yeni fikir diyarlarını adım adım ve müstesna bir nüfuz ile dolaştıktan sonra yolculuğuna Konya'da Hazret-i Mevlânâ'nın yeşil kubbesi üzerinde yuva kurarak son veren devlet kuşunun içten gelen terennümlerinden oluşmakta
122.50 ₺ -
Ariflerin Halleri
İmâm-ı Rabbânî Ahmed Sirhindî’nin (ö. 1034/1624) Ma‘ârif-i Ledünniyye isimli eseri, seyr u sülûk, tasavvufta mânevî mertebeler, varlık (vücûd), Allah’ın zâtı ve sıfatları gibi konuları ele alan Farsça bir eserdir. “Ma‘rife” başlığını taşıyan 41 parça yazıdan oluşur. Bu eserin hicrî 1015-1016 (1606-1607) yılları arasında yazıldığı söylenir. İmâm-ı Rabbâni farklı zamanlarda yazdığı notlarını bir araya getirmek sûretiyle bu eseri oluşturmuş olmalıdır. Eser farklı zamanlarda yazıldığı için içinde konu bütünlüğü bulunmamaktadır. Bununla birlikte eserin ilk kısımları Allah’ın zâtı, sıfatları ve bunların dünyâ ile ilişkisi gibi hem kelâm, hem de felsefenin temel konuları hakkında yazarın tasavvufî yorumlarını ihtivâ eder. İmâm-ı Rabbânî bu eseri yazarken çoğunlukla kendisine gelen ilhâmları esas aldığı için esere Ma‘ârif-i Ledünniyye (Allah katından gelen bilgiler, ilhâmlar) adını vermiştir.
101.50 ₺ -
Füsusul Hikem Hikmetlerin Özü
İslam irfan tarihinin en mühim şahsiyetlerinden birisi olan Şeyhü’l-Ekber Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin, en çok tartışılan eseri Füsusu’l-Hikem (Hikmetlerin Özü)’dir. Peygamberimiz’den aldığı talimat üzerine, “ne bir harf noksan ne de bir harf fazla” olmamak üzere nakledilen bu hikmetlerin her biri, bir Peygamber’in hakikatinden süzülüp gelmiştir. Eserleri ile İslam irfanının zenginliğini ve enginliğini ortaya ymuş olan bu büyük bilgenin, mühim eseri Füsusu’l-Hikem’in yeni bir tercümesini sizlerle paylaşıyoruz. Füsus’un Türkçe okuyup yazanlar açısından sarih, temiz ve duru bir tercümesi olma niyazıyla sunduğumuz bu kitabın Şeyhü’l-Ekber’in irfan dünyasındaki derinliğini aksettirmesi dileğimizdir.
154.00 ₺ -
Muhyiddin İbn Arabi
Kendisi de İbn Arabi’nin peşinde bir yolcu olan Claude Addas, “Marifet Sultanı”nı anlattı. Uzmanlarca “İbn Arabi çalışmaları içinde bir köşe taşı” olarak nitelenen kitapta Addas, İbn Arabi’nin iki yolculuğunu temel alıyor; Endülüs’ten Şam’a yaptığı seyahat ve manevî seyahati. İbn Arabi’yle yola çıkmak isteyenler için… ̶ ;Vakıamda bir meleğin beyaz bir nurla beraber bana geldiğini gördüm. Bu sanki güneş ışığından bir parçaydı. ‘Bu nedir?’ diye sordum. Bana şöyle cevap verildi: ‘Bu Eş-Şuara suresidir.’ Onu yuttum ve o zaman sanki bir tüy göğsümden boğazıma, boğazımdan da ağzıma çıkıyormuş gibi hissettim. Bu, başı, dili, gözleri ve dudakları olan bir hayvandı. Başı Meşrık ve Mağrib ufuklarını kaplayıncaya kadar genişledi, sonra yeniden küçüldü ve göğsüme geri döndü. O zaman bildim ki sözüm Meşrık’a da Mağrib’e de ulaşacak.” Bu rüya sadık çıkmış ve İbn Arabi’nin söylediği gibi olmuştur. Şeyh-i Ekber’in vefatını takip eden asırlar boyunca Ekberî irfan sürekli yayılmış, genellikle birbirinden müstakil silsilelerle ve sessiz sedasız nakledilmiş, en uzak ülkelere kadar ulaşarak Doğu’yu ve Batı’yı kaplamıştır. Dünyanın saygın İbn Arabi uzmanlarından Claude Addas’ın bu eseri, Şeyh-i Ekber hakkında yazılmış en kapsamlı biyografik çalışmadır. “Kibrit-i Ahmer’in Peşinde” bugüne kadar Batı dillerinde İbn Arabi’nin hayatı üzerine kaleme alınmış en içerikli ve sağlam incelemedir. Eserin ayırt edici özelliklerinden biri, akademik bir üsluptan ziyade bir kurgu içerisinde gayet akıcı bir dille büyük sufinin hayatını anlatmasıdır. Marifet Sultanı ya da Şeyh-i Ekber olarak da bilinen İbn Arabi’nin son sekiz asırdır tasavvufta derin manevi tesirini göz ardı etmek mümkün değildir. Ancak birkaç uzmanın çalışması dışında bu büyük sufinin hayatı hakkında nitelikli eser çok azdır. Claude Addas’ın bu başucu eseri İbn Arabi’nin eserlerinin ayrıntılı bir incelemesine ve çok çeşitli Arapça ve Farsça ikincil kaynak eserlere dayanmaktadır. Bu kitap İbn Arabi’nin hayatındaki iki boyutlu yolculuğu merkeze almaktadır: Bir yanda doğum yeri Endülüs’ten Şam’a seyahati, diğer yanda ise onu zühd ve zikir yollarından geçirip keşf ve tevhid makamına taşıyan Mirac’ı. İbn Arabi, kendisinden sonraki tasavvufta hem en temel atıf noktası ve mesnet hem de bugüne kadar kesilmemiş bir feyzin, bir bereketin kaynağıdır. Nitekim kendisine “Muhammedi velayetin hatemi” ünvanı verilmiştir. Ancak İbn Arabi’yi sanki dahi bir metafizikçiden ya da büyük bir sufiden ibaretmiş, hiçbir köke, tarihe, vatana sahip değilmiş gibi incelemek büyük bir hatadır. Çünkü onun düşüncesi şahsi tecrübesinden ayrı değerlendirilemez. Oysa İbn Arabi üzerine yazılmış bütün kaynaklar, bu noktada ciddi bir boşluk taşımaktadır. Bu eserler, hiçbir zaman İbn Arabi’nin içinde yaşadığı kültürel, toplumsal ve siyasi manzarayı tasvir etmeyi denemez, onun dünyaya geldiği ve öldüğü bu çok hareketli, çok önemli çağı aktarmazlar. Oysa bu çağ, Batı’da Reconquista’ya (Endülüs topraklarının Müslümanların elinden alınması), Doğu’daysa Haçlı seferlerine ve kısa bir süre sonra da Moğol istilasına sahne olmuştur. Ne yazık ki bu dönem üzerine yapılan çalışmalar fazlasıyla yetersizdir. İbn Arabi’nin Endülüs’ü bugüne dek hiçbir müstakil incelemenin konusu olmamıştır. Bu durumda İbn Arabi’nin hayatını inceleyecek araştırmacı dönemin tarihçilerini tarayarak Endülüs toplumu hakkında bilgi toplamalıdır. Asıl itibarıyla biyografi niteliği taşıyan “Kibrit-i Ahmer’in Peşinde”, her şeyden önce İbn Arabi’nin manevi ve fikri yolculuğunu okuyucuya aktarmakta ve mümkün olduğu ölçüde, bu güzergahı devrinin dini ve tarihi bağlamı içine yerleştirmektedir. Bu çerçeve dahilinde, İbn Arabi irfanının derinlemesine bir tahliline girilmemiştir. Ancak onun hayatı incelenerek bu irfanın oluşumu aydınlatılmış ve İbn Arabi’nin bizzat tecrübe ettiği “haller” ve “makamlar”la ilişkisi vurgulanmıştır. Aslında İbn Arabi’nin bütün eseri, bir manada onun manevi tecrübesinin bir alametinden ibarettir: vakıalar, alem-i misalde gerçekleşen görüşmeler, miraclar, yedi kat semadaki mucizevi seyahatler… İster Asin Palacios’un düşündüğü gibi bir ruh hastasının fantezileri, ister Corbin’in söylediği gibi has manevi idrakler sözkonusu olsun, herhalükarda bütün bunlar İbn Arabi nazarında üzerine basmış olduğu Endülüs toprağından çok daha gerçektir. Biyografi, düşünce tarihi ya da başka herhangi bir noktadan Şeyh-i Ekber’i inceleyecek olan kimsenin bunu asla unutmaması gerekmektedir. “Kibrit-i Ahmer’in Peşinde” İbn Arabi çalışmaları içerisinde bir köşe taşıdır. Yazarın anlatı becerisi ve alanındaki yetkinliği tasavvufla ilgilenen herkes için bu eserin okunmasını zorunlu kılmaktadır. “Bu mükemmel biyografi, alanında bir ilk.” L’événement du Jeudi
262.50 ₺ -
Şeyh-i Ekber
İrfan geleneğinin en büyük temsilcisi ve batıni ilimlerin üstadı İbn Arabi hakkında beklenen eser çıktı. Ülkemizin önde gelen tasavvuf araştırmacılarından ve dünyanın saygın İbn Arabi uzmanlarından Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç’ın kapsamlı çalışması “Şeyh-i Ekber: İbn Arabi Düşüncesine Giriş”, tasavvuf araştırmaları için bir başvuru kaynağı niteliğinde. 1995 yılında tasavvuf bilim dalında yapılan ilk doktora tezi olan ve geçen on dört yılda yüz erce teze öncülük eden bu eser, tasavvuf literatürümüzde büyük bir boşluğu dolduracak. İnsanoğlunun sorduğu en temel sorulara büyük bilge Muhyiddin İbn Arabi’nin verdiği cevapları araştıran kitap genel olarak Şeyh-i Ekber’in tefekkür dünyasına özel olarak da onun varlık düşüncesine ışık tutuyor.
217.00 ₺ -
Aşk Şehri
Nice âşık, can pahasına, sır dolu bir âlemde Zümrüd-ü Anka olup, Kaf Dağı’nı aşmıştı… Hz. Mevlânâ’nın Âşıklar Divanı diye adlandırdığı Aşk Şehri/Dîvan-ı Kebîr’den Seçmeler, Mevlânâ’nın gönül coşkunluğuyla söylediği ilâhi aşk şiirleridir… 20. yüzyılın en büyük İslam âlimlerinden Asım Köksal’ın torunu A. Cüneyd Köksal’ın günümüz Türkçesine uyarladığı çevirisiyle, Aşk Şehri’nde Mevlânâ’nın iç dünyasına yolculuk yapacak ve yedi yüzyılı aşkındır hayranlıkla okunan bu başyapıtta, âşık bir ruhun en samimi ve en coşkulu yankılarının modern zamanımıza seslenişini duyacaksınız.
5.84 ₺ -
Dinle Neyden
Allah’ın sırlarını Kur’an açıklar; Kur’an’ın sırlarını Mesnevi. Bu kitap ise Mesnevi’nin sırlarını açıklıyor. Asırlardır gönüllere, dimağlara, akıllara nurlar saçan, hakikatler öğreten Mesnevi-i Şerif, söz eri ve muhabbet ehli bir arifin himmetiyle kapılarını okura aralıyor. Kitabın yazarı Ömer Tuğrul İnançer, İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu müdürü olmanın yanı sıra akılla kalbi harmanlayan, dünle bugnü buluşturan çağdaş muta savvıflarımızdan. TRT’de yayınlanan programları, söyleşileri ve kitaplarıyla Türk okurunun gönlünde taht kuran yazar, hikmet ve hakikat dolu satırları, Mesnevi’den incilerin yanı sıra divan şiirimizden beyitlerle süslüyor, ayetler ve hadislerle taçlandırıyor. “Dinle Neyden” kitabı, dinlemeyi bilene, Mesnevi’nin gizemli hikayeleri üstündeki perdeleri aralıyor, tasavvufun inceliklerine dair yol haritaları sunuyor, yolun erkanı ve edebini anlatıyor. Neyzenin “hu” sadasıyla yakıcı bir ateş haline gelen neyden, Allah nidasıyla inleyen kudüme, ölüleri diriltip, padişahı kul eden aşktan, dehrin (geçici âlem) bağından kurtulmak olan gerçek zühde kadar tasavvufi kavramların ve tarikat kültürüne ait unsurların sembolik manalarından dem vuruyor. Bu kitapla Mesnevi’nin anladığımızı sandığımız beyitleri ve hikayelerindeki katman katman manalar bir bir önümüze seriliyor. Örneğin, “Padişah ve Cariye” hikayesindeki padişahı ruh, cariyeyi nefs ve hekimleri de şeyh ve mürşidler olarak görmeye başlıyoruz. Kitap, Mevlana ve Mesnevi hakkındaki bilgilerimizi tazeliyor ve bunlara yenilerini ekliyor. Ö. Tuğrul İnançer, kendine has şairane üslubuyla adeta kelimeleri sema ettiriyor, sözü nakış nakış işliyor. Aslında hiç geçmeyen geçmişten beslenerek maneviyat ve edebiyattan marifet ve hakikate uzanan yollar açıyor.
119.00 ₺ -
Mevlana İle Bir Ömür
“Doksan küsur yıllık bir mazi ve bu maziye sığdırılmış, aşkla, heyecanla geçmiş bir ömür... Şefik Can Dede’nin, babasından tevarüs eden Mevlânâ sevgisi ile başlamış eğitim-öğretim hayatı ve geçen yıllar yoluna daima Mevlânâ ve Mevlânâ’ya ömür ve gönül vermiş kimseleri çıkarmış. İstanbul başta olmak üzere bu toprakların yetiştirdiği ilim-irfan sahibi kim varsa gitmiş, görmüş, ziyaret etmiş. Şefik Dede’nin sohbetleri, bu ülkenin irfan meclislerinin yeniden canla rıldığı bir yer idi…” Sezai Küçük Mevlânâ ile Bir Ömür, 2005 yılında kaybettiğimiz, ülkemizin değerli gönül insanlarından ve son “mesnevihan”larından Şefik Can ile yapılan kapsamlı bir söyleşi. Aynı zamanda bir Mevlevî dedesi olan Şefik Can Dede ile haftalarca süren görüşmelerin neticesi olarak ortaya çıkan söyleşi, bir taraftan Tasavvuf Bilim Dalı Öğretim Üyelerinden Sezai Küçük’ün farklı alanlardaki sorularıyla git gide genişliyor, diğer taraftan kendisi için “Sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecektir” diyen bu mütevazı ve kıymetli gönül insanının doksan küsur yıllık mazisine uzanıyor. Şefik Can’ın dilinden Mevleviliğin temel esasları ve Mesnevi çevirileriyle ile ilgili önemli bilgiler, Mehmet Akif, Tahirü’l-Mevlevi, İbnü’l-Emin Mahmut Kemal, Mahmut Sami Ramazanoğlu, Bediuzzaman Said Nursi, Münevver Ayaşlı, Hasan Âli Yücel gibi Türk ilim ve kültür dünyasına katkıda bulunmuş birçok kişiyle ilgili atıflar…
84.00 ₺ -
Ney′in Feryadı
Elinizdeki kitabın konusu, Mesnevî üzerine yapılan şerhlerden biri olan Hoca Neş’et’in Nay-nâme adlı eseridir. Hoca Neş’et’in bu eseri, İran Edebiyatı’nın büyük ismi Abdurrahmân Câmî’nin Şerh-i Dü Beyt’inin tercümesidir. Farsça 115 beyit ve mensur parçalardan oluşan eser Hoca Neş’et tarafından beyit beyit ve bölüm bölüm Türkçe’ye tercüme edilmiş ve mütercim yeri geldikçe kendi bilgisini de çevirisine ilâve ederek metnin anlaşılmasını sağlamıştır. Kitap iki ana bölümden oluşmuştur: I. Bölüm’de Hoca Neş’et’in hayatı ve eserleriyle ilgili bilgi verilmiş, daha sonra Nay-nâme’nin şekil ve muhteva özelliklerine değinilmiştir. II. Bölümde ise Nay-nâme’nin sadeleştirilmiş metni yer almaktadır.
77.00 ₺ -
Hz. Muhammed - Risale-i Hamidiyye
Bediüzzaman Said Nursi’nin “hem-asrımız ve fikren biraderimiz” ifadeleriyle zikredip Risale-i Nurların çeşitli yerlerinde eserine yönlendirmede bulunduğu Allame Hüseyin Cisrî’nin başyapıtı… Manastırlı İsmail Hakkı’nın en mühim tercüme eseri… Sünneti terk edip Kur’an bize yeter diyenlere cevap… İslam kılıçla yayılmıştır diyenlere cevapæ decilere ve evrim teorisine cevaplar… Hakiki din alimleriyle günümüzdeki kötü alimler arasındaki fark… Namaz, oruç, zekat, hac vs ibadetlerdeki hikmetler… Tesettür, izdivaç, kısas, had cezaları vs bazı muamelat hükümlerindeki hikmetler… İslam ile günümüzdeki Müslümanlar arasındaki ayrılık sebepleri… İslam’ın günümüze uymadığını iddia edenlere cevap… Hazreti Muhammed’in peygamberliğine dair aklî burhanlar… Hazreti Muhammed’i müjdeleyen peygamberlerin muştuları ve Kitabı Mukaddes’ten ayetler… Hazreti Muhammed’in sözlü ve fiilî rehberliği olmaksızın Kur’an ve dolayısıyla İslam anlaşılamaz… Hazreti Muhammed’in ve İslam’ın daha iyi anlaşılması için bir kaynak eser… “Tevrat, İncil ve Zebur’un ibareleri; Kur’an gibi i’cazları olmadığından, hem mütemadiyen tercüme tercüme üstüne olduğundan, pek çok yabanî kelimeler içlerine karıştı. Hem müfessirlerin sözleri ve yanlış tevilleri, onların âyetleriyle iltibas edildi; hem bazı nâdanların ve bazı ehl-i garazın tahrifatı da ilâve edildi. Şu surette o kitablarda tahrifat, tağyirat çoğaldı. Hattâ Şeyh Rahmetullah-i Hindî (allâme-i meşhur) kütüb-ü sâbıkanın binler yerde tahrifatını, keşişlerine ve Yahudi ve Nasara ulemasına isbat ederek, iskât etmiş. İşte bu kadar tahrifatla beraber, şu zamanda dahi meşhur Hüseyin-i Cisrî (Rahmetullahi Aleyh) o kitablardan yüz ondört delil nübüvvet-i Ahmediyeye dair çıkarmıştır. “Risale-i Hamîdiye”de yazmış. O risaleyi de, Manastırlı Merhum İsmail Hakkı tercüme etmiş. Kim arzu ederse, ona müracaat eder, görür.” (Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, 19. Mektub) Şu son zamanlarda Mevlâna Hüseyin Cisrî, Suriye’nin en büyük hakîmi, en meşhur uleması olduğu gibi, Manastırlı da bu diyarın en mütebahhir bir âlimi ve muharriri idi. (Mehmet Akif) Bu kitabı mütalaa eyledikçe müellifine muhabbetim ve mükemmel karihasına hayretim ziyadeleşmektedir. (Manastırlı İsmail Hakkı)
70.00 ₺ -
Muhabbet Peygamberi Hz.Muhammed (sav)
O(sav) bir aynaydı. Hakk kendini O’ndan gösterdi. “Mısırlı kadınlar Hz. Yusuf’un güzelliği ile mest olup ellerini kestiler. Ama benim Efendimin güzelliğini görselerdi ellerini kestikleri bıçakları kalplerine saplarlardı da yine acı duymazlardı.” Hz. Ayşe “Resulullah Efendimizin yeri başımızın üstü değildir. O iki cihan serveri pek sevgili Efendimizin yeri canımızın taaa içidir.” “Hz. İbrahim Halilullah, ‘isteği geri çevrilmeyen’; Hz. Muhammed (sav) ise Habibullah, ‘istemeden kendisine verilen’dir.” “Muhammed’den muhabbet oldu hâsıl / Muhammed’siz muhabbetten ne hâsıl?” Efendimizi daha çok sevmek için, O’nu tanımak ve bilmek gerekiyor. Tuğrul İnançer’in kaleminden MUHABBET PEYGAMBERİ HZ. MUHAMMED(sav)...
140.00 ₺ -
Mesnevi Şerif Tam Metin
Mesnevi Şerif TAM METİN Hz. Mevlânâ, yaşadığı dönemde “Bizden sonra Mesnevî şeyhlik edecek ve arayanlara doğru yolu gösterecek; onları yönetecek ve onlara önderlik edecektir,” der. Bu sözden alınan ilham ile,Mesnevî’nintarih boyunca birçok tercümesi ve şerhi yapılmıştır. Süleyman Mehmed Nahîfî (v. 1738) inananların el kitabı olan bu eserin, aynı aruz vezninde manzum olarak tamamını tercüme eden ilk kişidir. Bu çalışma da, onun bu tercümesinin Âmil Çelebioğlu tarafından yapılan sadeleştirilmiş metnini ihtiva etmektedir. “Bin yıllık Türk kültür tarihinin en büyük simalarından biri olan Mevlânâ; büyük bir âlim, derin bir sûfî ve iyi bir şairdir. Anadolu’da halkın en sıkıntılı dönemlerinde Allah’ın lütfu olarak ortaya çıkıp halkın birlik ve beraberliğini sağlamış, kaynaşma ve birleşmesini temin etmiş sorumlu ve duyarlı bir insandır. O, aynanın güneşi aksettirmesi gibi pınarından içtiği sevgiyi bizlere aksettirmiş; muhabbeti, insan sevgisini, affı, merhameti, inanmayı, bağlanmayı, gönlü bu haz ile temizlemeyi kucak kucak sunmuştur. Onun bu olumlu katkıları tüm zamanlara hitap eden Mesnevî‘siyle hâlâ devam etmektedir. Hayatın sırlarını barındıran bu büyük Farsça manzum eserin birçok Türkçe tercüme ve şerhi vardır. Bu tercümelerden biri olan 18. yüzyıl şairlerinden Süleyman Nahîfî’nin (1151/1738-39) manzum tercümesini Prof. Dr. Âmil Çelebioğlu bugünkü alfabeye aktararak istifadeye sunmuştur.” Prof.Dr. Nihat Öztoprak
68.25 ₺