-
Tepedelenli Ali Paşa ve Emlakı
Bu Kitapta XIX. Yüzyılda Yanya Valisi olarak ün kazanan tepedelenli Ali Paşanın hayatı, aiklesi ve siyasi ekonomik, sosyal faaliyeti üzerinde durulmuştur. Yanya'daki çiftlikleri ve bu bağlamda sosyo-ekonomik ilişkileri ile çiftliklerin büyüme nedenleri incelenmiştir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve Arnavutluk Bilimler Akademisi Tarih Enstitüsü Arşivi'ndeki dokümanlara dayanılarak yapılan bu araştırma, Tepedelenli Ali paşa hakkında farklı ve özgün bir bakış açısı getirmektedir.
10.50 ₺ -
Şemsi Tebrizi
Şems-i Tebrizî Gayba, lâyu’kale ve dahi sırra duyulan iştiyakın tecessümü olarak gönüllerde akseden, gönüllere hükmeden bir veli; Şems-i Tebrizî… Şems-i Rûmî albümümün hazırlıkları için merakla okuduğum onca kitabın ardından hemen tamamen bir tesadüf sonucu elime geçti, Melâhat Ürkmez Hanımefendi’nin bu başyapıtı. Evet, başyapıt!.. Evet, kaynak kitap!.. Neden mi? Lirik bir anlatımla cezbedici bir itikadın tüm derinliğini yaşattığı için.. Eserdeki kaynak kitapları gördüğümde, ne çapta bir hazinenin varoluşuna şahitlik ettiğimi hissederek ürperdim. Sayın Ürkmez, aşkın bu en müşahhas hâlini bizlere ne fedakârlıklar ile sunmuş, o anki hayranlığım tarifsiz… Şems-i Tebrizî, bir sırlayıcının pek çok kişi için hiç bilinmeyen, yazılmayan hâllerinin ilk kez bu açıklıkta kaleme alındığı, hakkındaki araştırmaların tafsilatıyla gün ışığına çıkarıldığı bir yapıt… Yüce Mevlâna Celâleddîn Muhammed’in nefesine can veren, bu yola başını adayan Sultanü’l Esrar’ın makamları aşan bilinmezlerle dolu hayatından gerçek kesitler... Melâhat Hanımefendi’nin eserinde, satırlar, sırlar bambaşka bir “Şems Tutulması” yaşattı bana. Sanki Muhammed Şemseddîn’le aramızda bir kadîm yakınlık hâsıl oldu. Tüm şükürler Allah’ın yüce şânına… Tasavvuf alanında büyük bir Hakk hizmeti kabul ettiğim eseri vasıtasıyla kendisini tanımaktan büyük mutluluk duyduğum Sayın Melâhat Ürkmez Hanımefendi’ye albümüme gösterdiği yön ve bana aktardığı sır dolu duygular için şükranla taşan kalbimde onun sıcacık dostuğunun huzuru ile yaşayacağım…
63.00 ₺ -
Kuranı Kerimde Lafzı Müteşabih Ayetler
Allâh-u Teâlâ’nın yüce kelâmı Kur’ân-ı Kerîm, sözlein en güzeli, aynı zamanda da âyetleri birbirine benzeyen ve çok tekrarlanan bir kitap olma özelliğine sahiptir. “Allâh, sözlerin en güzelini; âyetleri (güzellikte) birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirilmiştir. Rabblerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı ürperir, sonra derileri de (vücutları da), kalpleri de Allâh’ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur’ân, Âllah’ın hidâyet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. Allâh, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.” (Zümer 39/23) âyeti kerîmesi Kur’ân-ı Kerîm’deki âyetlerin birbirine benzediğini beyan etmektedir. Bu durum Kelâmullâh’ın i’caz yönünü oluşturmakla beraber bu şekildeki âyetleri hafızların birbirine karıştırmadan zihinde tutarak okuyabilmeleri için aralarında ki farkları iyice belirlemeleri gerekmektedir. Bu ise söz konusu âyetlere ayrı bir ehemmiyet, dikkat ve îtina göstermeyi ve çalışmayı gerektirir.
140.00 ₺ -
Niyazi Mısri Divanı ve Şerhi
Niyazi-i Mısri Hazretleri’nin melamîliği ilm-i ledün sahibi oluşundan (bir diğer adı da, ilm-i hikmet, ilm-i tevhîd, vahdet-i vücûd ki tasavvuf bu ilimlerin genel adıdır) gelmektedir. O, devrinde bu hakikat ilimlerinde en önde olandır. Tevhîd, Niyazî-i Mısri’den tüm açıklığıyla ortaya konmuş ve aleme aşikare edilmiştir. Onun melamîliği dîvanındaki her ilahîsinde tüm açıklığıyla ortadadır. Melamîlik “La Mevcûde illa Hû” sırrıdır. Niyazî-i Mısrî hazretleri bu sırrın vassafıdır. Olmasa idi vasfını nasıl yapardı!.. Melamî olmayan bir yol, bir kişi kuralların kuludur. Bu kurallar din ve tarîkatın kurallarıdır. Özgürlük yoktur. Melamî ise hür ve özgürdür. O, Allah’ta fanî olandır. Allah, kendinde olunca kendi bâkî olur. Niyâzî-i Mısrî bu sırra eren-lerdendir. İşte divanı.
350.00 ₺ -
El Ezkar Dualar ve Zikirler
45 yaş gibi bir insan ömrü için çok kısa sayılabilecek bir zaman aralığına 42'yi aşan eseri sığdırmış olan İmam Nevevî'nin "el-Ezkar" adlı kitabı, zikir ve dua konularında en çok ilgi gören eserlerdendir. Dua ve zikirlerle ilgili rivayetlerin ve hadislerin seçiminde Buharî ile Müslim'in "el-Camiu's-sahîh"leri ve Ebu Dâvûd, Tirmizî ile Nesaî'nin "es-Sünen"lerini esas almış, çok az bir kısmını da “Kütüb-i Meşhure”den nakletmiştir. Bu arada diğer hadis kitaplarına da başvurmuş, Nevevî’nin ifadesine göre cüzler ve müsnedlerdeki hadislere çok az yer vermiştir. İmam Nevevî bu eserinde bir müslümanın günlük hayatında karşılaşabileceği ve namaz, oruç, hac, evlenme, yolculuk, cihad gibi çeşitli durumları içeren zikir ve dua ile ilgili hadisleri bir araya getirmiştir. Günlük hayattaki çeşitli davranışları da ihtiva eden dua ve zikirleri konularına göre 22 bölüm ve 349 bab halinde sıraladığı bu eserde 1260 hadise yer vermiştir. Bu değerli eserde gerekli görülen açıklamalar genel olarak aşırı detaya girilmeden kısa ve özlü olarak dipnotta yer verilmiştir. Dipnotta konuyla ilgili açıklama yapılırken, genellikle günümüzün ihtiyaçları ve şartları göz önünde bulundurulmuştur. Açıklamalar, anlaşılır bir dille ifade edilmeye çalışılmıştır. Yine müellifin Şâfiî mezhebine mensup olması hasebiyle yer verdiği fıkhî görüşlerin bulunduğu yerlerde Hanefî mezhebinin de görüşlerine dipnotta yer verilmiştir. Okuyucuya kolaylık olması için hadisin nerelerde geçtiği ile ilgili tahric çalışmasında detaylı kaynak gösterimi yapılmıştır. Kitabın daha anlaşılır ve daha kolay okunabilmesini sağlamak amacıyla diğer baskılarda görülmeyen alt başlıklara fazlaca yer verilmiş, ayrıca herhangi bir kısıtlamaya ve geçiştirmeye yer vermeksizin bu eserin tam metin tercümesi yapılmıştır. Bu çok önemli eseri; okuma, kavrama, yaşama ve her zaman O'nu anma dileğiyle…
420.00 ₺ -
Yunus Emre Divanı ve Şerhi
Yûnus Emre, bir tevhid ve aşk eri idi. Kendisinden önceki evliyâların vârisi, sonra gelenlerin ise çıralarını tutuşturdukları, evliyâların merkezi olan, Tanrının nefesi Türkmen Kocası Yûnus’un meşâlesi tüm Anadolu semâlarını kapladı. Anadolu’da tevhid ve aşk çırasını o yaktı. Herkes de çırasını ondan yaktı. Onun nefesleri dilden dile dolaştı. Yûnus’un nefesleri gönülleri ana vatanları olan Tanrı’ya yol gösterici ve O’na bağlayıcı oldu. Onun nefesleri bir yerde okunsun da dinleyenlerin gönülleri Tanrı ile dolu olmasın! Bu duyulmuş şey değildi. O geleneksel olarak bir tarikatın takipçisi değildi, özgürdü. Tanrı kadar özgür. Zîrâ onun müderrisi vasıtasız Tanrı idi. Bunu bir nefesinde şöyle dile getirdi: ‘Çalab müderris bize’. Yüce Tanrı, Yûnus’umuzun lisanından, Türk milletine kendi lisânıyla hiçbir eksikliğe meydan vermeden, kendi sırlarını ve insan olmanın gereğini, âleme âşikar eylemiştir. O zaman mânâ, Yûnus’tan Türk dilini söyleyen, tüm dillerin sahibi Hakk’ın tâ kendisidir. Yûnus’u okuyanın başka okuyacağı ne vardır ki, o okunsun! İlmullahın özü, özeti Hak nefesi olan Yûnus’umuzun divânında mevcuttur. Hak; Hak erenlerinin ve tüm mevcudatın zâhir ve bâtını ile gönlünde gizlidir. Hakikatta ise Hak, apaşikârdır...“Zâhir O’dur, bâtın O’dur.” Hadid: 3. Kendi bağrından çıkan Yûnus’u bu millet bağrına basmış ve Bizim Yûnus’umuz demiştir. Bu millet [Türk Milleti] var oldukça Yûnus ve Yûnus’lar yaşamaya devam edecektir. Hak erenleri, Mevla dostlarına son yoktur. Veli Allâh’ın isimlerindendir. İsim; müsemmânın aynıdır. Müsemmâya ise son nasıl olur!.. Yunus Emre Divanı ve Şerhi - M.Efdal Emre - Eser Kitap
84.00 ₺