-
Avukatı Mısın
Ergün ilkokul yıllarından beri, gördüğü her haksızlığa karşı çıkmaktadır. Ama arkadaşlarını savunurken aldığı yanıt hep “Avukatı mısın?” olmuştur. İşte o günden beri avukatlık, Ergün’ün aklına iyiden iyiye yerleşir. Böylece Ergün üniversite için İstanbul’a, Hukuk Fakültesine gelir. Burada aldığı eğitimden ve yaptığı stajdan sonra avukatlığa Rize’de başlar. Ancak sonunda Tahsin’in dediği olur: “Ee artık İstanbul’un suyunu içtin, daha da Rize’yi unut.” Hayat onu yeniden İstanbul’a, mücadeleyle geçecek bir dünyanın ortasına getirir. Bu romanda, Avukat Ergün Kazanır’ın çocukluğundan üniversite yıllarına, ilk iş deneyiminden başından geçen evliliklere; yaşadığı türlü macera ve anılara tanık oluyoruz. Dışarıdan göründüğü gibi olmayan avukatlık mesleğinin farklı yönlerini Kazanır’ın mücadeleden vazgeçmeyen karakteri sayesinde keşfediyoruz. Yazarın eğlenceli, samimi ve yer yer şiirsel dilinden azimli bir avukatın yaşamını okuyacaksınız!
96.20 ₺ -
Kötülük Psikolojisi ve Toksik İlişkiler
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Kötülük Psikolojisi ve Toksik İlişkiler adını verdiği yeni çalışmasında kötülüğün, kötücül dilin ve toksik ilişkilerin giderek yaygınlaşmasına, değer ve anlam odaklı yaşamanın yerine hayatlarımıza hakim olan anomiye dikkat çekiyor. Kötülüğün normalleşmemesi için önce onun fark edilmesi gerektiğini ifade eden Tarhan, okuru kendi iç dünyasından gündelik hayata, toplumsal ilişkilerden çalışma hayatına ve siyasete uzanan geniş bir çerçevede kötülük tuzaklarına karşı uyaran ve iyiliği çoğaltan bir bakış açısıyla yaşamaya davet ediyor. Kitap insanı tanımaktan, nefsi ve egoyu anlamaktan başlayarak içimizdeki iyicil ve kötücül eğilimleri masaya yatırıyor. Olumlu ve olumsuz eğilimlerimizin nörobiyolojisi ile zihinsel kanıtlardan söz ediyor. Bir yandan kötülüğe yatkın kişilik tiplerine, toksik kişilere ve kötülüğün tuzaklarına değinirken öte yandan değerler hiyerarşisinin bozulmasıyla ortaya çıkan durumlara iyi ve değer odaklı çözüm önerileri getiriyor.
266.40 ₺ -
Bülbülü Susturmak
“Saklıyım ben benden bile, itirafım var, gönül dünyamı lisana döküp kendime bile aşikâr edemem. Bu yüzden gizemlerle doludur kalbimin mahzenlerinde sakladığım duygular. Ötmüyor içimde şakıyan bülbül, gönül bestesine engel olsun diye ona dut yedirip susturdular. Öyle saf, öyle berrak ve lekesiz ki mana ırmağım; gün olur, çöllere hayat verir umudundayım. Gizliyim, saklıyım, bilinmezdeyim...” Elli yılı aşan yazarlık serüveni boyunca eserleriyle okurlarında derin izler bırakan Ahmed Günbay Yıldız’dan tüm kısıtlamalara ve baskılara rağmen hayatın çıkmazlarına karşı koymayı başaran iki kız kardeşin kalplere dokunan hikâyesi: Bülbülü Susturmak...
218.30 ₺ -
Bir Varmış 1 Yokmuş
Moby Dick’in sofistike geometrik işlemlerle bezeli olduğunu biliyor muydunuz? James Joyce’un bilinçakışı tekniğiyle kaleme aldığı romanlarının kasıtlı olarak matematiksel referanslarla dolu olduğunu? Calvino’nun “görünmez kentler”indeki matematiksel sıralamadan haberdar mıydınız? Genellikle matematik ve edebiyatı zıt kutuplar olarak görürüz. Peki ya esasında aralarında kuvvetli bir bağ varsa? Profesör Sarah Hart Bir Varmış 1 Yokmuş’ta sonelerden peri masallarına ve deneysel Fransız edebiyatına kadar, matematik ve edebiyatın hem hayatlarımızı hem de evreni anlamlandırmaya yönelik arayışta birbirini tamamlayan parçalar olduğunu gözler önüne seriyor. “Sarah Hart, çetrefil bilimsel fikirleri zekice kültürel referanslarla açıklayabilme gibi istisnai bir yeteneğe sahip olma konusunda Richard Dawkins ile aynı seviyede...” –The Guardian “Oldukça geniş kapsamlı bu kitap, okur için tam anlamıyla bir kazanç.” –Jordan Ellenberg, Nasıl Hata Yapmazsınız: Matematiksel Düşünmenin Gücü’nün yazarı “Profesör Hart bu konuları bir matematikçinin titizliği, bir yazarın zekâsı ve hayal gücüyle ele alıyor.” –The Economist
203.50 ₺ -
Balinanın Ölümü
1938 yılında, uzak bir Galler adasının kıyılarına ölü bir balina vurur. Tüm hayatını adada geçirmiş Manod için bu, hem bir kıyamet alameti hem de adanın kıyılarının ötesinde neler olabileceğinin bir sembolü gibidir. Babası ve kız kardeşiyle yaşayan genç Manod, ailesinin nesiller boyunca yuva bildiği, güzel ama bir o kadar da hırçın adanın ötesindeki hayatı keşfetme arzusundan kurtulamaz. Kıyıya vuran balinanın ardından ada kültürünü incelemek üzere gelen iki İngiliz etnograf, ona hem kendi adasının uzağındaki hayata bir bakış hem de bir kaçış ihtimali sunar. Manod, topluluğunun yanlış anlaşıldığına dair şüphelerine rağmen, bambaşka duygularla hesaplaşmak zorunda kalacaktır. Balinanın Ölümü, keskin bir zekâyla yoğrulmuş ışıl ışıl anlatımıyla üzerlerine kapanan dış dünyayla yüzleşmek zorunda kalan insanların hikâyesi... O’Connor, uçurumun kenarındaki bir topluluğun ve bir kadının incelikli portresini ustalıkla gözler önüne seriyor. “Balinanın Ölümü, aşk ve kayıp, tanıdık ve yabancı, güven ve ihanet, kara ve deniz, yaşam ve ölüm gibi pek çok kutup arasında gidip gelen, şaşırtıcı derecede kendinden emin bir ilk roman. O’Connor, Manod’da baştan çıkarıcı ve aldatıcı bir anlatıcı yaratmış: Dünyayı onun gözünden görmeyi çok sevdim ve romanın bitmesini istemedim.” -Maggie O’Farrell, Evlilik Portresi ve Hamnet kitaplarının New York Times çoksatan yazarı “Balinanın Ölümü, sakin, aydınlık bir kusursuzlukla yazılmış, her duygusu özenle işlenmiş, ada hayatının dramını delici bir doğrulukla gözler önüne seren güçlü bir roman.” -Colm Toibin, New York Times çoksatan yazarı “Balinanın Ölümü’nün sessiz ritmi, tutunulan ve salıverilen kaybın derin bir melodisini içeriyor. Büyük bir değişim hakkında zarif ve çetin bir hikâye.” -Anne Enright, Booker Ödüllü yazarı “Büyük bir değişimin eşiğindeki dünyada geçen enfes, çağrışımlarla dolu bir ergenliğe giriş hikâyesi.” -The Observer, 2024 Yılının En İyileri “O’Connor her şeyin eşiğinde bir ruh hali yaratıyor: yetişkinlik, bir topluluğun sonu ve romanın geçtiği zaman göz önüne alındığında savaş. Bu aynı zamanda çatışan ideolojilerin birbirlerine karşı köpürüp kaynadığı bir dönem ve O’Connor tüm bunları ve daha fazlasını en ince ayrıntılarıyla resmediyor.” -Crack Magazine “Akıldan çıkmayacak, telaşsız, sıra dışı bir ilk roman... O’Connor kırsal olanı, izole olanı fetişleştirme eğilimimizi ve bir inceleme nesnesi haline gelmenin ne anlama geldiğini berrak bir bakışla sorguluyor.” -Joanna Quinn, The Whalebone Theater’ın New York Times çoksatan yazarı “Apaçık ve zarif... O’Connor’ın mükemmel ilk romanı ... bir karakterin kendine özgü varoluşunu sahicilikle parıldatan, titizlikle gözlemlenmiş bir yazım örneği.”-Maggie Shipstead, New York Times Book Review
185.00 ₺ -
Duvarları Yıkmak
Kalpte, zihinde, yüksek yüksek duvarlar örmek yerine, köprüler kurmak gerek dostlar. Ardımız engin bir denizdir, ışıktır. Gelin o duvarları yıkalım ve ışık tüm ihtişamıyla girsin içeri, aydınlatsın gönüllerimizi. Haydi uyanın, uyandırın artık! Tüketim çağı bizi birbirinden habersiz yaşayan bencil bireyler hâline getirdi. İnsanlık olarak kişisel gelişimin üzerine o kadar düştük ki toplumsal ilerlemeyi ıskaladık. Toplumca iyi olmadan, toplum bağlarını sağlamlaştırmadan ulaşılan bireysel gelişme hiçbir yarar sağlamayacaktır. Bahadır Yenişehirlioğlu Duvarları Yıkmak adlı yeni eserinde topluma, dünyaya, hayata kısacası insana dair çok önemli tespitlerde bulunuyor. Modern dünya sisteminin tüm insanlığa zorbalıkla dayattığı şeyler karşısında elimizde ne tür bir silah var? Günümüz dünyasında aşırı bireyselleşmenin bir sonucu olarak içten içe çürüyen toplumun çaresi ne olabilir? Yenişehirlioğlu, samimi bir sohbetle okuyucuyu duvarları yıkmaya davet ediyor: Bizi insanlıktan uzaklaştıran her duvar yıkılmaya mahkûmdur.
166.50 ₺ -
Mihrican Fırtınası
Mihrican Fırtınası Nazan Bekiroğlu’nun hayata, edebiyata ve sanata dair denemelerini bir araya getiriyor. Yazarın kişisel hayatından izlerin belki de ilk kez bu açıklıkla görülebileceği denemeler bunlar. Bir Mihrican Fırtınası olarak yaşadığı emekliliğe geçişi, yeni kütüphanesini yerleştirmesi, kitapları, defterleri, lise yıllarında tuttuğu günlüğünden alıntıladığı samimi satırlar, sobacılar sokağında bir dükkânda alın terinin kutsallığını hissettiren yaşlı usta ile geçen dakikalar, halı dokuyan kızlar ve başka birçok değiniyle saf insaniyete duyduğumuz özlemi derinden hissettiren yazılar. Ama sadece özlediklerimiz değil, sabır taşımızı çatlatanlar, cingözlüklerinden illallah ettiklerimiz de görüntüye giriyor. Sonrasında ise Mihrican Fırtınası, edebiyata, minyatüre, soyut resme, uygarlık ve insanlık tarihine, İkaros’un düşüşüne, Platon’un mağarasına dair değinilerle son derece zengin bir içerik sunuyor. Başımı kaldırıp benimle hiç ilgisi olmayan bir sahneye bakar gibi bakıyorum olup bitene. Odam toplanıyor, otuz sekiz yıllık yığın ayıklanıyor. Bağ bozumu. Ekim de değil ki!
203.50 ₺ -
Jül Sezar
Binanın içine ulaştığında derin bir soluk aldı nihayet, “Uçurumun kenarında kök salmış ve hayatını koruyabilmek için geriye doğru büyümüş bir ağaç gibiyim ben,” diye düşündü. “Tüm bu mücadele, ruhumu doğrultup hayata karşı bir derinlik ve güç kazanmasını sağladı. Etrafımdaki çok az kişi böyle bir hayatın içinden zirveye yürüdü! Benimle uğraşmaya akılları ve güçleri yetmez bunların!” Savaşlar, zaferler, entrikalar, iktidar mücadeleleri… Okay Tiryakioğlu bu destansı romanında, Roma İmparatorluğu’nun en büyük liderlerinden biri olan Jül Sezar’ın aksiyon ve drama dolu hayatını anlatıyor. Sezar’ın gençlik yıllarından başlayarak askeri ve siyasi yükselişine, senato mücadelelerine ve nihayetinde trajik ölümüne kadar olan süreci aktarıyor. Güçlendikçe daha da büyüyen komplolara karşı büyük imparatorun sadece askeri dehâsıyla değil, stratejik zekâsı ve kararlılığıyla da rakiplerini alt edişini ortaya koyuyor. Bu roman, Roma İmparatorluğu’nun en görkemli dönemlerinden birindeki askeri ve politik mücadeleleri sunarken Sezar’ın kişisel trajedisini de gözler önüne seriyor. Eserleri sekiz dile çevrilen, Türkiye’nin en çok okunan tarihî romanlarının yazarı, "günümüzün Peyami Safa"sı olarak anılan Okay Tiryakioğlu’nun kaleminden dünya tarihinin en ünlü ve tartışmalı liderlerinden birisi olan Jül Sezar’ın nefes kesen hikâyesi…
277.50 ₺ -
Darwin ve Osmanlılar
Evrim tartışmaları günümüzde ilgi çekmeye devam ediyor. Tarihte evrim, biyoloji dışı bağlamlarda nasıl tartışılmıştı? Örneğin Türkler 19. yüzyılda Darwin ve evrim teorisini nasıl karşıladılar? Osmanlı entelektüelleri evrim teorisine hangi anlamları yüklediler, ona nasıl bir misyon atfettiler? Darwin, Osmanlılar ve Türklerle ilgili neler düşünüyordu? Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasında İngiliz doğa bilimcinin rolü var mıydı? Darwin ve fikirleri Viktoryen İngiltere’de ne tür bir etki bıraktı? Galileo neden Kilise ile ters düştü? Kilise bilimle ilgili konularda sadece dinî motivasyonlarla mı hareket ediyordu? Nazım Hikmet’in şiirlerinde siyaset, bilim ve teknoloji nasıl buluştu? Alper Bilgili, okurlarını tarihte kısa bir yolculuğa çıkararak farklı dönemlerde yaşanan bilimsel gelişmelerin entelektüel dünyaya ve toplumsal yaşantıya etkilerini inceliyor. Bilim dünyasının pek de bilmediğimiz kültürel yansımalarını ilginç detaylar ve keyifli bir dille ortaya koyuyor, gündelik hayatta doğru bilinen yanlışlara cevap veriyor. Nihayetinde bilim, tarih ve kültürün kesiştiği ilgi çekici bir yazı dizisi sunuyor. Dr. Alper Bilgili’nin bilim tarihi yazılarının derlendiği Darwin ve Osmanlılar kitabı; basmakalıp, sığ ve mekanik klişeler etrafında tartışılan konularda derinlikli araştırmaya dayanan tahlil ve yorumlar yapmaktadır. Bu kıymetli, entelektüel bilim tarihi çalışması “İslâm düşüncesinin evrim kuramına yaklaşımı,” “Darwin’in Türkleri değerlendirmesi” ve “Galileo’nun din-bilim çatışmasındaki yeri” benzeri konularda yaygın kabul gören basmakalıp yorumları sorgulamakla kalmayarak tarih ve toplumsal gelişmeyi tarihselci, teleolojik ve mekanik şablonlarla açıklamaya çalışan Türk bilimciliğinin olguları bağlamlarından çıkararak araçsallaştırdığını da ortaya koymaktadır. -Prof. Dr. M. Şükrü Hanioğlu, Princeton Üniversitesi
148.00 ₺ -
Narsist Birinden Nasıl Kurtulursunuz
Bir narsisti değiştiremezsiniz, ama onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenebilirsiniz. Dr. Sarah Davies’in yıllarca süren klinik çalışmalarından ve kişisel deneyimlerinden hareketle kaleme aldığı bu kitap, narsisizmi anlamaya, narsistik istismar döngüsünü tanımlamaya ve istismarın ardından iyileşmeye dair interaktif bir rehber. Farkındalığın, değişimin anahtarı olduğunu vurgulayan Davies, örnek vakalarla zenginleştirdiği bu çalışmasında istismarın özelliklerini, toksik ilişki dinamiklerini, manipülasyon yöntemlerini açıkladıktan sonra odağını iyileşme yolculuğuna çeviriyor ve sağlıklı sınırlar tesis etmeye, özbakım ve şefkatte derinleşmeye, özgüveni ve özsaygıyı yeniden inşa etmeye yönelik yol gösterici tavsiyelerde bulunuyor. Narsist Birinden Nasıl Kurtulursunuz, bir narsistle kurduğunuz toksik ilişkiden sonra kendinizi yeniden inşa etmenize yardımcı olacak ve başka narsistlerin kurbanı olmanızı engelleyecek kapsamlı bir kılavuz… “Eğer gerçek bir narsistin kurbanı olduysanız, TikTok’a değil, Davies’in kitabı gibi güvenilir ve kapsamlı bir bilgi kaynağına ihtiyacınız var.” -Sunday Times Style “Davies iyileşmeye giden yol haritasının ana hatlarını çiziyor.” -Habiba Katsha, Stylist “Narsistik istismara maruz kalmış herkes bu kitabı okumalı; sadece konu hakkında farkındalık kazanmak için değil, aynı zamanda iyileşme yolculuğunda size ışık tutması için.” -Goodreads okur yorumu
236.80 ₺ -
Koltuğumdaki Kadınlar
Dr. Ayşe Duman Koltuğumdaki Kadınlar’da içsel sevincini yitirmiş, dışsal iyi hissediş oyuncaklarına bağımlı hale gelmiş zihin-bedenlerin acılarından ve ızdıraplarından söz ediyor. Yani seni, beni, bizi bize anlatıyor. Koltuğuna oturan kadınların hikâyeleri eşliğinde, kadının kendine zihnini şefkatle dinleme, beden kayıtlarını anlama, kabul etme ve değişme izni verdiğinde “iyileşmenin” nasıl da mümkün olduğunu gösteriyor. Yaşam yolculuğunda beden bilgeliğinin önemini vurgulayan Dr. Duman, kadını dış seslerin gürültülerinden, şartlanmışlıklardan, düzen kurucuların dayatmalarından özgürleşerek biyolojinin fısıltılarını duymaya davet ediyor. “Hikâyelerimizle birbirimize bağlı olduğumuz yaşam yolculuğunda neşelerimiz kadar acılarımız da ışık oluyor birbirimize. Acıyı, ona tutsak olmadan özgürleşmenin, var olma sevincini hissetmenin en sağlam basamağı olarak kullanan kadınların hikâyeleri ışık olsun istedim, yola çıkmak isteyenlere, yolda olanlara.”
125.80 ₺ -
Şair Nigar Hanım
Şâir Nigâr Hanım. Yahut eserlerine attığı imza ile Nigâr binti Osman. Adını açıkça sahiplenen şiirleriyle edebiyatımızın ilk “kadın” şâiri. Yirmi beş yaşından başlayıp hayatının sonuna kadar yazmayı sürdürdüğü günlüğüyle Türk edebiyatının en uzun günlük yazan kadın yazarı. Şâir Nigâr Hanım, sadece yazar kimliğiyle değil, döneminin seçkinlerinden oluşan geniş sosyal çevresi ve kişisel hikâyesiyle de çok önemli bir portre. Bu portreyi en ince ayrıntılarıyla günümüze taşıyan, Nigâr Hanım deyince akla gelen ilk kişi ise şüphesiz Nazan Bekiroğlu. Nazan Bekiroğlu 1995 yılında doçentlik tezi olarak hazırladığı Şâir Nigâr Hanım çalışmasını yıllar sonra büyük bir özveriyle adeta yeniden yazdı. Nigâr Hanım’la ünsiyetini akademik çalışmanın çok ötesine taşıyan Bekiroğlu, dört başı mamur bir edebî portre ortaya koyarken Nigâr Hanım’ın eserleriyle yaşamı arasındaki çok yönlü ilişkilere işaret eden, salonundan geçmiş kişilere varıncaya kadar hayatı ve edebiyatıyla ilgili en küçük ipuçlarını dahi yakalayan bir dikkatle edebiyat araştırmacıları için eşsiz bir çalışma örneği sundu. Nigâr Hanım’ın eserleri ve günlüklerine ilâveten bugüne intikal bütün evrakın, kişisel arşivlerin, şâirenin aile fertlerinin özel koleksiyonlarının, kartpostalların, ithaflı fotoğraf ve kitapların, fotoğraf albümlerinin ve muhtelif eşyanın izinde geçen yılların semeresi olarak ortaya çıkan bu önemli eser “gözden geçirilmiş ve genişletilmiş yeni baskı”sıyla yeniden raflarda. “Nigâr Hanım sentezci değil eklektik bir kimliktir. Onda Doğu ve Batı öncelik sonralık sıralamasına alınmadan bir arada başlar, öylece devam eder ve öylece biter. Onunki, Doğulu gibi yaşamak ama Batılı gibi düşünmek değil; Doğulu gibi yaşamak ve Batılı gibi düşünmektir. Bu yönüyle eğer bir şarkıysa, güftesi Garplı, bestesi Şarklıdır.”
518.00 ₺ -
İsimsiz Kafe
1966, Viyana. İkinci Dünya Savaşı’ndan yirmi yıl sonra şehir küllerinden doğarken sezonluk işçi Robert Simon da bu heyecana kapılır ve bir dükkân kiralayıp kendi kafesini açar. Ne var ki pek de sıradan bir işletme olmayacaktır burası; mekânı gündelik hayatlarının bir parçası haline getiren mahalleli ve beraberinde getirdikleri hikâyeleri, dönemin Viyana’sına ve değişen Avrupa’ya dair derin izler sunar. İnsanlar gelir ve yanlarında özlemlerini, kayıplarını, aşklarını, yoksulluklarını, beklenmedik mutluluklarını getirir. Bazen keder dolu gözyaşları, bazen de ümit dolu kahkahaların yankısında şehir yeniden hayat bulur. İsimsiz Kafe, yola çıkma dürtüsüne dair bir roman. Robert Seethaler, gündelik hayatın detaylarını izi belleğimizde uzun süre yer edecek karakterlerin gözünden işleyerek sonu şimdiden belli “yeni dünya”nın hikâyesini anlatıyor. Regaip Minareci’nin çevirisiyle... “[Seethaler] karakterlerinin bir resmini çiziyor, ama çokça empatiyle. Bu, onun ustalaştığı bir sanat: küçük insanlar hakkında büyük hikâyeler anlatmak.” –dpa “Robert Seethaler, Almanca edebiyatın büyük zanaatkârı.” –The World “Robert Seethaler yeni romanında, hayat hikâyelerini saf varoluşa indirgeyerek anlatma konusundaki özel yeteneğini sergiliyor: Hayatta kalmaya dair bir roman bu; aşka, güce ve ölüme dair bir roman.” –NDR Kultur
214.60 ₺ -
Zavallı Şey
Kendi halinde sessiz sakin bir delikanlı olan Oskar, daha çocukken kendini Blumların çiftliğinde her işe koştururken bulur. Hayatı küçücük odası ve kan ter içinde çalıştığı araziden ibaret delikanlı, günün birinde ormanın derinliklerinden çıkıp gelmiş, paçavralara sarılı, kir pas içinde, bir deri bir kemik kalmış bir çocuk görür. Bu görüntü adeta zihnine kazınır; onu korkutur fakat bir yandan da merakını uyandırır. İptidai bir av düzeneği kuran delikanlı, bu çocuğu tuzağa düşürüp eve götürür. Derdini anlatmaktan aciz, vahşi bir hayvandan hallice bu zavallı şey, Oskar’ın ilgisi ve şefkatiyle günden güne gelişmeye başlar. Garson ve Biz Beş Kişiyiz’in yazarı Matias Faldbakken’in dâhi kaleminden ihmal ve şefkate, dışlanmaya ve bağ kurmaya, travmaların kökenine dair tekinsiz bir masal: Zavallı Şey… “Faldbakken cadı iksirinden bir roman çıkarmış ortaya... Metin hem klişelerle hem de mecazlarla oynuyor -ve güzeli ve acıyı güçlü bir karışım formunda, ironik ve dobra bir tavırla aynı anda sunuyor. ... Böyle bir dil ve yoğun bir dürtüyle yazar, bilhassa keyifli bir macera yaratmış.” –Dag og Tid “Zavallı Şey içimde Agota Kristof’un acıyı ve şefkati aynı dolaysız ve özgün sesle anlattığı Büyük Defter’inden bu yana hiçbir kitaptan almadığım duygular uyandırıyor.” –Göteborgs-Posten “Okuduğum bir kitaptan gerçekten keyif aldığım nadirdir. Bu kitapta gerçek bir yaratıcılık coşkusu hâkim. Daha orijinal ve heyecan verici bir proje için uzun süre aramanız gerekecek -Faldbakken'in bir önceki romanı, aynı derecede keyifli, büyülü ve vahşi Biz Beş Kişiyiz dışında.” –Thula Kopreitan, Yılın En İyi Kitapları
173.90 ₺ -
Kader Oyunu
Özgürlüğün anlamını çok iyi biliyordum ancak kıymetini öğrenmek için geç kalmıştım... İnsanın ne kadar kendinden emin planları olursa olsun kaderin de mutlaka kendi ağlarını ördüğü bir planı vardır. Ergün, başarı ve şöhret merdivenlerini hızla tırmanan bir avukat iken bir gün başına büyük bir felaketin geleceğini nereden bilebilirdi ki? Eşine söylediği pembe yalanlar yüzünden kendini iyice çıkmaz bir yola sokan Ergün, yeni doğmuş bebeği Umut’un yanında olması gerekirken hiç ait olmadığı bir yerde başına gelen bu olmadık beladan nasıl kurtulacağını düşünmektedir. Bu büyük felakette herkes ve her şey Ergün’ün karşısındayken ona inanan can dostlarıyla eşi Hilal, Ergün'ün bu felaketten kurtulması için ellerinden geleni yapacak ve kendilerini amansız bir dedektiflik macerasının içerisinde bulacaklardır. Sosyal medyada hayata dair paylaşımlarıyla öne çıkan Avukat Ergün Kazanır’ın kaleminden, Lohusa Şerbeti'nden sonra yepyeni bir roman daha! Bu romanda macera, polisiye, aile ve dostluk gibi temalar tek bir kurguda birleşiyor. Gerçek yaşamın içinden, azimli bir avukatın bir solukta okunacak hikâyesi!
148.00 ₺ -
Böcekleri Seven Kadın
1600’lü yıllarda dünyaya gelen Maria çocukluğundan beri böceklerle haşır neşir olmakta ve sanatla ilgilenmektedir. Etrafındaki dünya değişirken Maria böceklerin evrelerini resmetmeye, onlarla ilgili kayıtlar tutmaya başlar. Bu ilgi sadece böceklerle sınırlı kalmaz, aynı zamanda bitkilerin dünyasını da çizgilerine dahil eder. Hollanda’dan Japonya’ya, Japonya’dan Berlin’e uzanan bir yolculuktur onunkisi. Larvanın tırtıla, tırtılın kelebeğe evrilmesi misali Maria da kendini dönüştürür, yıllarca yaşar, çağları aşar ve kendi kozasını örmenin peşine düşer. Böcekleri Seven Kadın, her şeyden önce önüne konan engellere rağmen kendi yolunun ve tutkularının peşinden giden bir kadının özgürleşme hikâyesi. Okuru cadı avı döneminden günümüz Berlin’ine büyüleyici bir yolculuğa çıkaran zarif bir roman… “Ahava dili ustaca kullanıyor. Okuru mikroskobik detaylara yaklaştırıp bir tırtılın titreyişini, kelebek kanadının dokunuşunu hissettiriyor. Böcekleri Seven Kadın, dili, kurgusu ve yapısı itibariyle son derece etkileyici ve alkışlanacak bir edebiyat deneyimi sunuyor. Gerçek dünya edebiyatı budur. Bilginin, özgürlüğün, karakter gelişiminin büyük kırılımları katman katman açılıyor. Olağanüstü güzel bir roman.” -Anni Saari
222.00 ₺ -
Tutkular Keder Oldu
Olgunlaşması gereken ruhlarımız niçin birbirini yiyor? Topluca tekâmül edecek yerde niçin birbirinin kuyusunu kazıyor? Onları bu hâle kim getirdi? Hangi mikrop el uzandı ruhların dünyasına? Hangi canavarın dişleri takıldı yüreklerimize? Kimin dünyası bu? Sürgün edilenlerin mi, sürenlerin mi? Doğuştan temiz olan insan ruhunu kim kirletti? 1980 darbesinin arifesinde anarşi ve kaosun hüküm sürdüğü yıllar… Karşıt görüşteki grupların çatışmaları yüzünden üniversitede okumanın, hayatın giderek zorlaştığı zamanlar… Erzurum’da üniversite çatısı altında yolları kesişen, dostluğu ve düşmanlığı aynı anda tecrübe eden, bu vesileyle gerçek hayatı öğrenen bir grup genç… Fakültedeki öğrencilerin hayran olduğu Nalan, davaları uğruna her şeyi yapmayı göze alan Rasim ve Musa… Onlara nazaran daha sakin ve temkinli, her koşulda hakkı ve sabrı tavsiye eden Mehmet Fuat… Ve tüm bunların ortasında rüzgârın estiği yöne savrulan, mazlum, yoksul, öfkeli ve sabırsız Zülküf… Daha rahat bir hayat sürmek için her yolu deneyen, sevdiği kıza kavuşmak uğruna devamlı taviz veren, kapıldığı hayallerin peşinden hiç usanmadan koşan, yaptığı yanlış seçimlerin bedelini her defasında çok ağır ödeyen, geleceğini heba eden Zülküf… Nurullah Genç'in kendi yaşam öyküsünden esinlenerek yazdığı, ödüllü ilk romanı Tutkular Keder Oldu, ülkemizin oldukça zor günlerden geçtiği bir dönemde, genç yüreklerin hayallerini dahi çepeçevre kuşatan karamsarlık, hüzün ve öfkeye karşılık ümit, sabır ve zorluklarla mücadeleyi samimi bir dil ve eşsiz bir kurguyla hatırlatıyor.
148.00 ₺ -
Herkes İçin Aristo-Felsefe Artık Çok Kolay
Aristoteles, kendinden sonraki herkese mantığı öğreten, bugün dahi kullandığımız felsefi kavramları üreten ve en az bunlar kadar önemli olarak, kendinden önceki bilgi ve düşünce birikimini kitaplarıyla bizlere taşıyan büyük bir düşünür. Ancak onunla aramızdaki zaman farkının yirmi beş yüzyıl olduğunu göz önüne alacak olursak, söylediklerinin anlaşılmasının ne derece zorluklar taşıdığını da kestirebiliriz. Aristoteles, her ne kadar evrensel anlamda yaptığı tartışmalarla doğudan batıya pek çok düşünürü derinden etkilemiş ve onlar aracılığıyla defalarca kendisinden bahsettirmiş de olsa, gerek tartışmalarının derinliği gerekse kullandığı terminoloji bakımından modern okurun yabancı kaldığı bir düşünürdür. Mortimer J. Adler’in Herkes İçin Aristoteles kitabı, bu büyük düşünürün bu kadar eski zamanda yaşamış olmasına rağmen neden bugün bile canlı bir düşünceye sahip olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Adler, ağır felsefi terminolojiden kaçınarak bunun yerine, eğitimli ancak felsefe arka planı olmayan tüm okurların anlayacağı şekilde Aristoteles felsefesini açıklıyor. Felsefeye doğrudan ilgisi olmayan okurun dahi ilgisini çekecek anlatımıyla yazar, Aristoteles’i ve bununla birlikte sonraki filozofları anlamak için bir anahtar sunuyor. Bu kitap, derinliği kaybetmeden Aristoteles felsefesini ve onun günümüzdeki önemini anlatırken herkes için bir felsefeye giriş kitabı olma; aynı zamanda felsefeyi nasıl kullanacağımızı da anlatan bir başucu kaynak özelliğini taşıyor. Düşünen, düşünmeyi seven, kendine vakit ayıran ve kendine ayırdığı vakti değerlendirmek isteyen herkes için... Dr. Yasin Ramazan Boğaziçi Üniversitesi
166.50 ₺ -
Bir Mamut Nasıl Yenir
“Piknik” kavramını İngiltere’de yaygınlaştıranın Fransız Devrimi’nden kaçan soylular olduğunu biliyor muydunuz? Peki ya Romalı gladyatörlerin kölelerden de alt bir sınıfa ait olduklarından yalnızca tahıl yiyebildiklerini? Çinlilerin hot pot’u Moğollardan öğrendiklerini? Yemek insani bir ihtiyaç ve zevktir, fakat bunun yanında çağları ve kıtaları aşan toplumsal bir rolü de üstlenmiştir: Sofralar toplumsal huzuru sağlar, isyanlar çıkartır, gücü simgeler ve acımasız bir hiyerarşi tesis eder. Uta Seeburg, uygarlığın başlangıcından günümüze özenle bir araya getirdiği 50 yemeğin serüveniyle insanlığın; gelişimin ve ilerlemenin, geleneğin ve inancın, aidiyetin ve ayrımcılığın öyküsünü anlatıyor. “Okurlara tarihin durağan, renksiz ya da sıkıcı olmadığı konusunda güvence veren Seeburg, bu kitapla tartışmasız dikkatimizi çekiyor.” –Booklist “Su gibi akan kısacık ve neşeli bölümler, dönemler ve kültürler arasında ilginç benzerlikler ortaya koyuyor... Hayal gücünün hakkını teslim eden bir mutfak tarihi.” –Foreword “Uta Seeburg, 50 lokmada tarihin karakterlerine hayat veriyor.” –Max Miller, New York Times çoksatanı yazar
148.00 ₺ -
Hilkat Garibeleri
Ölüm her halükârda yaşamak arzusundan doğmalı, hayatın üzerinde yükselmelidir. Gerçek bir hayata sahip olmayanın gerçek bir ölümü de olmaz. Toparlayınız kendinizi! Uzun ve zorlu bir mesai bekliyor bizi. Ölüm zaten cebimizdedir. Şimdi bizler onun yanına hayatı katmak için uğraşacağız. Kırklı yaşlarına erişmesine rağmen istediği başarıya ulaşamamış bir akademisyen olarak İstanbul’un ücra bir semtinde, evlenmesi için baskı yapan yaşlı annesi ve evde kalmış ablasıyla birlikte yaşayan Şâkül, umutsuz hayatı ve sıkıcı memuriyeti içinde tıkılıp kalmıştır. Şâkül’ün hayatı, Ferruh Dora isimli idealist ve başarılı bir bilim insanının fakülteye gelmesiyle hareketlenir. Böyle muhteşem bir dehanın kıytırık bir üniversitede ne işi olduğunu sorgulayan Şâkül, Ferruh’un parlak kişiliğinden ve engin birikiminden etkilenerek kendini onun çalışmalarına ve fikirlerine adar. Ancak Ferruh’un “Bir Adam Yaratmak” isimli projesi ve ekibinin davranışları şüphe uyandırır. Fakültede işlenen cinayetlerle eşzamanlı İstanbul’da bir canavar ortaya çıkar. İpuçlarının peşine düşen Şâkül, çok daha büyük ve korkunç olaylar zinciriyle karşı karşıya kalacaktır... Yermük ve Trafalgar Baldır Bacak İşleri’nin yazarı Serdar Uslu’dan, heyecanlı ve sıradışı kurgusuyla Türk gotik edebiyatına yeni bir soluk: Hilkat Garibeleri.
129.50 ₺ -
Kaygılı Çocuğa Ebeveynlik Etmek
Çocuğunuz yatağında tek başına uyumuyor, geceleri yanınıza mı geliyor? Evcil hayvanlarla ilgili korkuları mı var? Sizden ayrılırken ağlıyor mu? Okula gideceği zaman başı ya da karnı ağrıyor mu? Tanımadığı insanlarla konuşmaya utanıyor mu? Başarısız olacağı korkusuyla yeni durumlardan kaçınıyor mu? Her yaştan çocuğun zaman zaman korku ve endişe yaşaması normal olsa da eğer kaygı çocuğun günlük yaşamını etkiliyorsa ona yardım etmek için bir şeyler yapmanızın zamanı gelmiş demektir. Kaygılı Çocuklara Ebeveynlik Etmek, çocuğunuz için değil sizin için yazılmıştır. Anne baba olarak ona terapi yapmanız gerekmiyor, bu gerçekçi de değil, ama bazı ebeveynlik teknikleriyle çocuğunuzun kaygısını yenmesine yardımcı olacak uygulanabilir adımlar atabilirsiniz. Uzun yıllardır çocuk ve ergenlerde kaygı konusunda uzmanlaşan Regine Galanti, klinik olarak kanıtlanmış Bilişsel Davranışçı Terapi tekniklerini kullanarak ebeveynlere, çocuklarının dayanıklı, bağımsız ve sağlıklı yetişkinlere dönüşmelerine yardımcı olma konusunda rehberlik ediyor. Kaygılı Çocuklara Ebeveynlik Etmek, hepimiz için kaygı ve korkularının arttığı bir dünyada sahip olunması gereken ebeveynlik araçlarını bir arada sunan güçlü bir alet çantası. "Özellikle gençlerde kaygı salgın düzeyinde artarken, bu kılavuz çocuklarına engel olmak yerine onlara yardımcı olmanın yolunu arayan ebeveynlere fayda sağlayacak." ― Library Journal “Bu pratik ve erişilebilir kitap, çocuklarının bağımsızlaşmasına yardımcı olmaya çalışan ebeveynlerin çok hoşuna gidecek." - Booklist "Bu kitap ebeveynler için inanılmaz bir hediye. Regine Galanti, neler yaşadığınızı ve çocuklarınıza nasıl yardımcı olabileceğini bilen biri olarak yazıyor. Kaygılı bir çocuğu olan her ebeveyn okumalı." ― Dr. Seth Gillihan, The CBT Flip Chart for Kids kitabının yazarı "İyi yazılmış ve gerçekçi bir nasıl yapılır kılavuzu. Her yaş grubu için farklı kaygıları tanımlaması özellikle faydalı. Sunduğu somut BDT stratejileri, özellikle ebeveynlere çocuklarının kaygılarını beslememe konusunda verdiği öneri çok önemli. ― Dr. Thomas W. Phelan, 1-2-3 Magic ve The Best Moms Don't Do it All kitaplarının çok satan yazarı
222.00 ₺ -
Altmış Öykü
Altmış Öykü, Dino Buzzati’nin masalsı ve gizemli dünyasına kısa bir bakış gibidir. Gündelik hayatın birer yansıması olan bu öykülerde olay örgüsü aniden canlanır, atmosfer gerçeküstü bir hal alır ve şaşırtıcı olaylar gerçekleşir: Brahms’ın senfonisini yönetmek için hazırlanmış dâhi maestronun seyircisi aniden salonu terk eder; bir âşık, sevdiği kadına mektup yazarken toplantı talepleriyle, telefon görüşmeleriyle bölünür; mesaisine yetişmeye çalışırken arabasına park yeri arayan bir adam şehirden gittikçe uzaklaşır; efsanelere konu olmuş ejderhayı görmek için bir Kont keşif gezisine çıkar. Buzzati her zaman olduğu gibi insanlık hallerine odaklanır; varoluşun gizemi, insanın kader karşısındaki huzursuzluğu, ölüm, yalnızlık, hastalık gibi motifleri karanlık ormanlarla, bilinmez şehirlerle, ıssız dağlarla buluşturur. Italo Calvino’nun "zamana en iyi dayanmış yazarlarımızdan biri" olarak nitelendirdiği, yirminci yüzyıl edebiyatının tartışmasız en iyi isimlerinden olan Dino Buzzati’den yaşamın anlamını düşündürecek öyküler… “Gelecek nesillerin asla unutmayacağı isimler vardır şüphesiz. Dino Buzzati de bunlardan biri.” Jorge Luis Borges
222.00 ₺ -
Nakil
Türk edebiyatının usta kalemlerinden Halid Ziya Uşaklıgil, henüz çocukken Gedikpaşa Tiyatrosu’nda seyrettiği oyunlar vesilesiyle Fransız kültürü ve edebiyatıyla tanışır; bu tanışıklık İzmir Rüşdiyesi’nın sıralarında öğrenciyken Fransızca dersine duyduğu sevgiyle daha da ileri bir boyuta taşınır. Yine bu esnada yazar, özel hocası Auguste de Jaba’nın etkisiyle ilk tercümesini yapar; önceleri Jaba’nın seçtiği kitapları tercüme ederken bir süre sonra bağımsız devam eder ve tercümeye duyduğu tutkuyu şu sözlerle dile getirir: “Artık delice bir hevesle, birini bırakıp ötekine koşarak, bir oyuncak dolu masanın önünde kendisini şaşırmış bir çocuk hâliyle tercümeler yapmaya başladım.” Halid Ziya Uşaklıgil’in Alphonse Daudet, Guy de Maupassant, Émile Zola gibi Fransız edebiyatının önde gelen kalemlerinden tercüme ettiği öykülerle kendi öykülerini bir araya getirdiği ve çiçeği burnunda bir yazarın hikâye anlatmanın her yönüne duyduğu derin tutkuyu gözler önüne seren eşsiz eseri Nâkil, eksiksiz olarak ilk kez gün yüzüne çıkıyor...
203.50 ₺ -
Edep Yâ Hû
Münevver Ayaşlı’nın ilk olarak 1984’te yayımlanan eseri Edep Yâ Hû, Osmanlı sarayındaki âdet ve merasimler, Sultan Abdülhamid’in tahta çıkışı gibi dönemin önemli olayları, saray mutfağına ilişkin ilgi çekici teferruatlar ve devrin meşhur isimlerine dair hikâyelerden oluşuyor. Kitabın “Merak” adlı ikinci bölümünde ise Münevver Ayaşlı’nın 1967-1972 yılları arasında Yeni İstanbul ve Babıâli’de Sabah gazetelerinde neşredilmiş yazıları bir araya getirildi. Üç aylar, mübarek gün ve geceler, çeşitli din büyüklerinden bahislerle başlayan bu makaleler, Eşrefoğlu Rumi’nin Müzekki’n-Nüfus’u, İmam Gazali’nin Kırk Esas’ı ve klasikleşmiş birçok başka dinî eserden alıntılar, ayrıca Asr-ı Saadet’ten pek çok hikâye ve ilginç anekdotlar içeriyor. Edep Yâ Hû hem artık baskısı bulunmayan bir kitabı gün ışığına çıkarması hem de Ayaşlı’nın dağınık haldeki pek çok yazısını bir kitapta toplaması açısından son derece değerli bir çalışma.
166.50 ₺ -
Rumeli ve Muhteşem İstanbul
"Bu yazılar, ne bir saray masalı, ne bir sultan-damat hikâyesidir. Bu yazılar, kaybettiğimiz dünyamızın ve insanlarımızın hayat hikâyesidir. Bugün gençlerimizin birçoğu, altı yüz sene vatan bildiğimiz Rumeli’ni bilmezler bile. Rumelili, kibirli ve asalet iddiasındadır. Neden olmasın? En mütevazı Rumelili'nin altı yüz senelik bir mazisi vardır. Rumeli’nin bir tek asalet fikri vardır: 'Evlad-ı Fatihan' olmak." Köklü aile yapısından devraldığı kültür mirasıyla birçok önemli ismi yakından tanıyan Münevver Ayaşlı’nın hem hatırat edebiyatımıza hem de tarih ve kültürümüze en büyük katkısı bu mirası yazıya geçirmesidir. Devraldığı Osmanlı kültürü ve estetiğiyle birlikte, sadece Rumeli ve İstanbul hatıralarını değil; tarih, kültür ve felsefesini de paylaşır okurlarıyla.
111.00 ₺ -
Can
Can. Bu, vaktizamanında zengin beyler tarafından onlara verilen ortak bir lakaptı, zira can ruh demektir; kırılan garibanların ise ruhlarından, yani hissetme ve acı çekme kabiliyetlerinden başka hiçbir şeycikleri yoktur. Velhasıl “Can” sözcüğü, zenginlerin fakirlerle alay etmesi anlamına gelir. Beyler, ruh denen şeyin sadece çaresizlik olduğunu düşünürlerdi, oysa kendileri de candan kırılıp gitmişlerdi; kendi canları, hissetme, çile çekme, tefekkür ve mücadele etme yetenekleri azdı: Bu, yoksulların servetiydi... Müdanasız gerçekçiliğiyle yaşadığı dönemde Sovyet rejiminin sansürüne maruz kalsa da gördüklerini kendine özgü tavrıyla dile getirmekten hiçbir zaman çekinmeyen Andrey Platonov’dan yaşama, inanca ve ilkelere dair bıçak gibi keskin bir roman: Can... “Çağımıza şöyle bir bakıyor ve şu isimlerle hatırlanacağını düşünüyorum: Marcel Proust, Franz Kafka, Robert Musil, William Faulkner, Andrey Platonov ve Samuel Beckett.” –Joseph Brodsky “Platonov sadece kendi kuşağının sesi değil, aynı zamanda idealizmin kusurlarının gerçekleşmiş hayallerini gölgede bırakmaya mahkûm olduğu konusunda bizi uyaran bir bilge.” –The Washington Post “Can, tüm büyük eserler gibi kaynağını tecrübe ve özlemden alıyor... Özlem öyle yoğun ki satırların arasından parlıyor.” –George Szirtes
129.50 ₺ -
Bilgelik Psikolojisi 1 (İngilizce)
Starting out with the idea that wisdom should not remain unfulfilled and as an abstract attitude, on the contrary, it should be a part of our everyday life and a value of our life practice, Prof. Nevzat Tarhan discusses wisdom, which he sees as the most fundamental value of the 21st century, with his work titled The Neuropsychology of Wisdom. The Neuropsychology of Wisdom, which is subtitled “From Spinoza’s Fallacy to the Evolution of Evolution”, conveys that it has become a necessity for science to take creation into account in terms of scientific ethics at this point today in the first chapter with evidence-based data together with the topics such as how belief is based on common foundations with rational intelligence in the light of the data obtained by science in the post-quantum period, the scientific basis of the Higgs Boson- The God Particle thesis, and the dilemma of Creation and Evolution. In the second chapter, the book brings a wisdom-based perspective into the concepts of ego and self by referring to the original roots of the wisdom doctrine defined as Positive Psychology. The book offers comprehensive information about the dynamics of wisdom, the transfer of wisdom into practical life, specifically on family, society and leadership topics, and its connection with Sufism. Emphasizing that a paradigm of wisdom, which is guided by reason and accompanied by the concepts of conscience and accountability, is needed for justice and peace to prevail on our planet, where a global pandemic overtakes, Prof. Nevzat Tarhan offers a proposal that can be a cure for our century by bringing theory and practice together in his work titled The Neuropsychology of Wisdom.
518.00 ₺ -
Asker İle Cemre
Bir yanda, ilahi aşkı bulmak için mecazi aşkın kıyılarında gezinen bir delikanlı: Hafız Ali Osman... Diğer yanda ise, hayatına yepyeni bir yön vermek üzere çıkış yolu arayan iyimser bir genç kız: Cemre... İki genç arasında yavaş yavaş büyüyen, benzersiz bir aşk hikâyesi ile bu topraklarda yaşanan her türlü vakada olduğu gibi yaşanan çelişkiler, tesadüfler ve gündelik heyecanlar... Üstelik eski Türk musikisinin o unutulmaz nağmeleri, tasavvuf sohbetleri ve siyaset eşliğinde... Bir kurgu ve anlatı ustası olan Ömer Lütfi Mete'den, bildiğimiz aşk romanlarının çok dışında bir aşk romanı. Çok katmanlı, akıcı ve her okumada farklı anlamlar vaat eden derinlikli bir hikâye. “Hafız... Sen hakiki aşka ulaşmak için kendini Cemre’den mahrum etmenin şart olduğunu mu düşünüyorsun hâlâ? Hayır, sen hâlâ kendi derdindesin. Her bakımdan... Hâlâ senin senliğin devam ediyor. Sen hâlâ varsın... Sen hâlâ var isen, aşkın hiçbir çeşidi yok demektir.” “Peki ama efendim, benim yok olmam için Cemre’nin tamamen silinmesi gerekmiyor mu?” “Bak Hafız, bu çok basit... Marifet nerde biliyor musun? Marifet bir tane değil, milyon tane Cemre’ye rağmen ve onlarla beraber aşkın hakikisine ulaşabilmektir. Hiçbir şeyle ilgisi olmayanın, bütün ilgisini Allah’a yönlendirmesi marifet değil ki. Marifet Cemre’lerle, Eşref’lerle, Ömer’lerle beraber; onları da severken Allah’ta yok olabilmek...”
166.50 ₺