-
Başarı Bedel İster
Kafesleri yutan kafese doğru Alaca bir at koşar içimde Zamansız, mekânsız nefese doğru Rüveyda Bizim atlarımız, yaşadığımız dünyadan öte dünyaya doğru, zamansız ve dünyevi anlamda mekânsız nefese doğru alabildiğine koşan atlardır. Bizim atlarımız hedefleri olan, o hedeflere doğru dörtnala koşan, hedeflerine ulaştıktan sonra koşuyu bitirmeyen ve daha da ileriye koşan atlardır. Başarı sadece hedefle sınırlı değildir. Hedefi aşmaktır başarı. Sezai Karakoç’un mısraları o yüzden hep çarpıcı gelmiştir bana: “Biz koşu bittikten sonra da koşan atlarız…” Başarı Bedel İster, ülkemizin yetiştirdiği kıymetli akademisyenlerden Prof. Dr. Nurullah Genç’in başarı basamaklarını nasıl binbir zahmetle ama asla pes etmeden çıktığını anlatıyor. Bu yolda yürüyeceklere ders olarak okutulacak şu öğüdü salık veriyor: “Hayalleri olmayanın geleceği olmaz.”
129.50 ₺ -
Öze Dönüş Terapisi
Yaşadığımız çağda hayatın anlamı üzerine o kadar yanlış tercümeler yapıldı ki kafalar karmakarışık oldu. Kavramların tercümesi yanlış yapılınca da mutsuzluk ve değersizlik hissiyle baş etmeye çalışan insanların sayısı hızla arttı. Mutlu insan için çizilen resimlerdeki klişe sahneler zihnimize öyle bir kazındı ki varlığımızı bu resimlere uydurmak için kendimizden vazgeçtik, yine de ruhumuz doymuyor. Sıradan kelimesi öyle bir yerin dibine batırıldı ki herkes farklı olmak uğruna aksesuar avına çıktı. Artık başarı özgeçmişteki satır sayısıyla, mutluluk sosyal medyada paylaşılan kurgu fotoğraflarla ölçülüyor. Bu arada farklı olmak için çaba sarf etmeyip kendisine bahşedilen hayatı doğru dürüst yaşamaya çalışanlar da var elbette. Reklam yapmadan, gürültü çıkarmadan sessiz sedasız yaşayıp gidiyorlar yanı başımızda... Kalabalıklar hiç durmadan ön plana çıkmaya çalışırken onlar duruyorlar. Hayatın kargaşası içinde bir duruş sahibi olmayı unutanlara inat, her türlü fırtınaya karşı bir yel değirmeni gibi sapasağlam hem de... Bu kitap işte bunca gürültünün ve kargaşanın ortasında meselenin özünü fark edelim, mutluluğun resmini çizebilelim, yüreğimizin götürdüğü yerden dönüp kendimize gelelim diye yazıldı.
129.50 ₺ -
Bahtına Düştüm Ya Rab!
Alıp gidecekler şu dünyadan. Ne diyeceksin? İşim vardı… Dünyam yoğundu… Etrafımdakilerin gönlünü yapmakla meşguldüm… Ya benim hatırım nerede derse. Ne cevap vereceksin? Allah’ın imtihan için yarattığı şeylere -haşa- Allah’a değer verir gibi değer veriyorsun. Sonra da onları kaybetmekten tir tir titriyorsun. Bu bazen sağlığın bazen makamın bazen de paran oluyor. Ölmek ne kadar büyük bir dert olabilir ki? Zaten gideceksin… Esas mesele ölümden sonra nasıl hesap vereceksin? Bu meseleyi halletmedikten sonra diğerlerinin ne önemi var ki? Mehmet Yıldız Kitapları ve videolarıyla milyonlara ulaşan Mehmet Yıldız, Bahtına Düştüm Yâ Rab’da da akıcı üslubuyla Allah'ı ve İslâm’ı anlatmaya devam ediyor. Ahiret gününe nasıl hazırlanmamız gerektiğinin ve Allah’a nasıl sığınabileceğimizin ipuçlarını vermeye çalışıyor.
185.00 ₺ -
Empusyon
Eylül 1913. Birinci Dünya Savaşı arifesinde tüberkülozdan mustarip Mieczysław Wojnicz tedavi amaçlı Görbersdorf kasabasındaki bir sağlık merkezine, Avrupa’nın dört bir yanından hastaları ağırlayan Beyler Konukevi’ne gelir. Her gün hastalarla yemek salonunda toplanıp dönemin büyük meselelerini tartışırlar: Savaş çıkacak mıdır? Monarşi mi yoksa demokrasi mi daha iyidir? Şeytanlar var mıdır? Kadınlar doğuştan aşağı varlıklar mıdır? Bu sırada konukevinde ve çevresinde tuhaf şeyler ardı ardına yaşanmaktadır. Birileri ―ya da bir şey― onları izliyor, bu kapalı dünyaya sızmaya çalışıyordur. Erkekler konukevinin çevresinde yaşanmış tuhaf olayları dinledikçe günbegün korkularına yenik düşerler. Wojnicz hem kendi gerçeklerini hem de dört yanını kuşatan uğursuz güçlerin gizemini çözmeye çalışırken onların bir sonraki hedeflerini çoktan seçtiklerini fark etmez. Olga Tokarczuk okurunu ilk sayfasından itibaren yükselen ritmi ve gerilimiyle merak uyandırıcı, büyülü ―yer yer rüya gibi― bir yolculuğa çıkarırken insan varoluşunun temel sorunlarını ve toplumsal cinsiyet rollerini masaya yatırıyor. Büyülü Dağ’ın yayımlanmasından bir asır sonra Olga Tokarczuk, Thomas Mann’ın topraklarını yeniden ziyaret ediyor ve doğa-insan, yaşam-ölüm gibi izlekleri felsefesiyle harmanlayarak bu topraklara sahip çıkıyor. Empusyon, Olga Tokarczuk’un Nobel Ödülü’nden sonra merakla beklenen ilk romanı… “Muhteşem bir yazar.” ―Svetlana Alexievich “Tokarczuk ile birlikte, Nobel sadece bir kadın yazarı seçmedi, yüzyılının sesini seçti. Olga Tokarczuk, şiirsel üslubu ve akılda kalan hikâyeciliğiyle dönemine iz bırakan bir yazar.” ―Didier Jacob, L’Obs “Empusyon, sadece kadın şovenizminin bir eleştirisi olarak değil, aynı zamanda modern toplumlarda dayatılan toplumsal cinsiyet rolleri aracılığıyla insanları hâlâ damgalayan baskı biçimlerinin bir eleştirisi olarak da okunabilir. Bu roman, okuru kendini güvende hissetmeye alışkın olduğu alanların çok ötesine taşıyan bir hayal dünyasına davettir.” ―Onet Kultura
240.50 ₺ -
Bana Yarınları Anlat
Daha yirmi sekizinde çiçeği burnunda bir savcı: Zehra... Cesur ve günahtan korkan, adaleti zedelemekten çekinen tavrıyla bazılarını öfkelendirse de anlamlı ve tehditkâr bakışlara katiyen pabuç bırakmıyor. Yıllanmış bir düşmanlığın gölgesinde yaşayan iki belde: Ören ve Çınarlı... Ve hayatları geçmişin sancılarıyla lekelenmiş, kaçınılmaz ayrılıklara mahkûm edilmiş insanları... Kimi çevirdiği dolaplarla gününü gün ederken kimi hayatın onun da yüzüne güleceği anı bekliyor. Zehra'nın gelişi dengeleri nasıl değiştirecek? Yıllardır gün yüzü görmeyen sırlar nihayet açığa çıkacak mı? Ya kalbimiz, en dara düştüğünde bile umutla atmaya devam eder mi? Elli yılı aşan yazarlık kariyeri boyunca eserleriyle okurun kalbinde derin izler bırakan Ahmed Günbay Yıldız'dan suç ve masumiyet kavramları üzerine yüreklere işleyecek yepyeni bir roman: Bana Yarınları Anlat...
185.00 ₺ -
Yaralı Damat
Patriyarki kadın ve erkeği birbirinden nasıl uzaklaştırdı? Aradaki farkı kapatma çabalarımız neden başarısız oluyor? Bilinçdışı dinamikleri anlamak neden önemli? Rüyalarımız kendimizi, ilişkilerimizi, gezegenimizi iyileştirmede bize nasıl yol gösterebilir? Bunlar bu kitapta ele alınan sorulardan birkaçı.Jungiyen analist, mitopoetik yazar, şair ve aktivist Marion Woodman, bu kitapta her bireyde mevcut olan erillik ve dişilliği, içsel bir ahenge ulaşmaya çabalayan iki enerji olarak ele alıyor ve bunların gelişimine odaklanıyor. Bu enerjilerin başkalarına yansıtılması halinde sekteye uğrayan olgunlaşma sürecinden ve çalınan özgürlükten bahsediyor. Yaralı Damat, kendi alanında bir çığır açarak patriyarkinin ruhsallığımız üzerindeki etkisini keşfe çıkıyor. İçsel dinamiklerle kurulan sakatlayıcı ilişkinin bir kadının (ve erkeğin de) kendine bakışını hangi yollardan baltaladığını; manevi hayatını nasıl yoksunlaştırdığını ve onu nasıl kendi gerçekliğini savunamaz hale getirdiğini inceliyor. Bilinçdışının sağaltıcı dinamiklerini göstermek için şiir, mit, rüya analizi ve kişisel deneyimlerinden aldığı güçlü imgeleri kullanan Woodman, içimizdeki eril ve dişil parçaların entegrasyonuna duyduğumuz açlığı birden fazla düzeyde besleyen, zekâmıza olduğu kadar duygularımıza da hitap eden bir içerik sunuyor. Ülkemizde Jungiyen psikoloji metinlerinin çoğalmasında azımsanmayacak bir katkısı olan Özgür Ertana’nın özenli çevirisi, notları ve önsözüyle…
247.90 ₺ -
Kıyamet Anahtarı
Fatih Camii’nin bahçesinde meydana gelen göçüğün derinliklerinde efsanevi Havariyyun Kilisesi’ne çıkan bir dehliz keşfedilir. Eşini acı bir kazada kaybettikten sonra Asperger sendromlu küçük oğluyla hayata tutunmaya çalışan arkeolog Aras, burada ekibiyle yaptığı çalışmalar sonucunda gizemli bir oda ve eşsiz eserlerle karşılaşır. Bu tarihî eserler Hristiyanlık tarihini baştan sona değiştirebilir, uluslararası krizlere sebebiyet verebilir, hatta belki de dünyanın sonunu getirecek savaşların çıkmasına neden olabilir... Aras bu eserleri koruması gerektiğinin farkındadır fakat işler beklediği gibi gitmez. Artık hem kendisinin hem de sevdiklerinin hayatı tehlike altındadır. Binlerce yıldır hemen her ülkede farklı biçimlerde faaliyet gösteren, Vatikan’a da sızan uluslararası bir örgüt de bu eserlerin peşindedir ve amaçlarına ulaşmak için her türlü kötülüğü yapmaktadır. Aras, ipuçlarını, tarihi, mimariyi, coğrafyayı, geçmişi ve en önemlisi, oğlunun sandığı görünce söylediklerinin peşinde gerilim dolu sürükleyici bir maceraya atılır. İstanbul’un sokaklarından yer altı dehlizlerine, Vatikan’dan Roma’ya, Konstantinopolis’ten Yedi Kilise bölgesine uzanan bu kovalamacada zamana karşı yarışan Aras aynı zamanda sevdiklerinin canını da korumakla yükümlüdür. Hakan Sökmen, yeni romanı Kıyamet Anahtarı’yla okuru tarih, mitoloji, komplolar eşliliğinde, gizemli ve heyecanlı bir yolculuğa davet ediyor.
148.00 ₺ -
İnsanı Tanıma Sanatı
"Bu kitap, Bireysel Psikoloji’nin temellerini okuyuculara anlatmayı amaçlayan niteliktedir. Aynı zamanda bu prensiplerin kişinin sadece dünyayla ve çevresiyle olan ilişkilerini değil, kişisel yaşamını düzenleme konusundaki günlük ilişkilerini nasıl etkilediğini pratiğe dökme amacını taşır. Kitap, Viyana'daki Halk Enstitüsü'nde bir yıl boyunca, her yaş ve meslekten yüzlerce kadın ve erkeğe verilen derslerden esinlenerek hazırlanmıştır. Kitabın amacı, bireyin hatalı davranışlarının toplumsal yaşamın uyumuna nasıl etki ettiğini vurgulamaktır. Aynı zamanda bireyin kendi hatalarını öğrenmesine yardımcı olmak ve son olarak da toplumsal yaşama uyum sağlamak için nasıl daha bilinçli bir şekilde ilerleyebileceğini göstermektir. İş hayatında veya bilimde yapılan hatalar pahalıya mal olabilir ve çok üzücüdür. Ancak yaşamın yönetilmesiyle ilgili hatalar genellikle yaşamın kendisi için tehlikeli olabilir. Bu kitap, kendi doğasını daha iyi anlama yolundaki insanın yolculuğuna ışık tutma amacını taşır." Alfred Adler
166.50 ₺ -
Malma İstasyonu
Bir tren, enfes bir yaz manzarasında hızla ilerliyor. Yolcular arasında evliliklerinde kriz yaşayan bir çift, bekâr bir baba ve küçük kızı ile annesinin geride bıraktığı gizemin cevabını arayan bir kadın var. Hepsi Malma İstasyonu’na gidiyorlar ve ne onlar ne de okur kaderlerinin nasıl iç içe geçtiğini, nasıl görünmez ağlarla birbirlerine düğümlendiklerini biliyor. Esrarengiz Harriet, kontrol tutkunu Oskar ve arayış içindeki Yana –her biri, noktaları birleştirmeye çalışırken bir önceki zamanın izlerini taşıyor. Kuşaklar üzerinden yalnızlıklar, travmalar ve psikolojik bagajlarıyla tamir edilemez ilişkilerin dağıttığı bir ailenin hikâyesi Malma İstasyonu. Kendine özgü kurgusuyla zamanda hızla ilerleyen bir tren Malma İstasyonu; her bölümü bir sonrakine eklemlenen bir kompartıman. Alex Schulman, miras geçmişin izini sürerek ebeveyninin hatasını yüklenmek zorunda kalan çocukların hikâyesinin peşinde yine… “Alex Schulman ikinci romanı Malma İstasyonu’nda yine çocukluğunun travmalarına dönüyor: Güvensiz babalar, yok anneler, yabancılaşmış çocuklar. Her şey iktidarsızlık, ulaşılamazlık ve kayıp soluyor. [...] Schulman kendini yürek parçalayıcı bir şekilde, sürekli babasını gözlemleyen ve onun için her şeyi ‘daha iyi’ yapmak isteyen küçük, melankolik Harriet’ın yerine koyuyor.” –Parool “Çok az erkek yazar kadınları, Schulman’ın erkekleri tasvir ettiği kadar iyi tasvir etmeyi başarabilir. Çok azı onun Malma İstasyonu’nda yaptığı gibi karmaşık bir ağ örebilir, ipleri doğru sırada ve doğru hızda çözerek okurun duygularını başından sonuna kadar dinamik tutabilir. Kalbim hızla çarpıyor, nefesim kesiliyor ve tüylerim diken diken oluyor. [...] Bugüne kadar okuduğum en can yakıcı hikâyelerden biri.” –Dagbladet
185.00 ₺ -
Bir Sinir Sistemi Romanı
Ella, doktora teziyle mücadele eden bir astrofizikçidir, hem kişisel hem de politik trajedilerle dolu geçmişin yükünü taşır. Kocası El, devlet şiddeti mağdurlarının vakalarını çalışan bir adli tıp uzmanıdır. Yazma tıkanıklığından bunalan Ella, kendini hasta olmayı dilerken bulur; böylece tezinde ilerleme kaydedememesine bir mazeret bulacaktır. Daha sonra doktorlarca teşhis edilemeyen gizemli semptomlar yaşamaya, sinir sistemini etkileyen ağrılar çekmeye başlar. Ella’nın kaygısı arttıkça geçmiş girdap misali güçlü bir çekim etkisi yaratır ve ailenin diğer üyeleri hikâyenin odak noktasına yerleşir: Dul Baba, Üvey Anne, Üvey İkizler ve Öz Abi. Her birinin kendine has hastalık ve şiddet deneyimleri, onları hem bir arada tutan hem de atomize eden sistemleri açığa çıkarır. Sinir sistemiyle galaksiler ve yıldızlar arasındaki paralelliği incelikli bir anlatı formunda sunan bu roman, bir ailenin sevgi, kırgınlıklar, sırlarla dolu hikâyesini Şili’nin çalkantılı politik geçmişine yaslanarak anlatan bir eser. “Meruane, yetkinliğiyle göz dolduran yeni nesil Şilili yazarların en iyilerinden.” -Roberto Bolaño “Lina Meruane, Bir Sinir Sistemi Romanı’nda edebiyat ve hastalık tartışmalarını kuşatan kalıpları altüst ediyor... Kendi sinir sistemimiz gibi dendritik bir yapıya sahip bu roman, kendi sinirsel bugünümüzü okumamıza olanak sağlıyor.” -Alia Trabucco Zerán “Burada Meruane’nin yazarlığı vadettiğini gerçekleştiriyor ve cüretkâr metaforik oyunlarla zirveye yerleşiyor. Böylece bir atom bir galaksiye, bir hastane bir devlete, hasarlı bir organ bir ülkeye, bir sıfat bir kansere, bir aile bir kozmosa ve kozmosun entropisi kişisel bir meseleye dönüşüyor.” -El País
166.50 ₺ -
Zor Çocuk
Ebeveynliğin böyle olacağını hiç düşünmemiştiniz. Kolay olmayacağını biliyordunuz tabii ama bu kadar zor olacağını da tahmin etmemiştiniz. En küçük talebinize bile itiraz ediyor; yemek yemeye, yatma saatine, aile içinde geçerli kurallara, ödev yapmaya, bilgisayar oyununu bırakmaya direniyor. Onu bu kadar çabuk öfkelendiren şeyin ne olduğunu, nasıl bu kadar çabuk tetiklendiğini anlamaya çalışmaktan yorgun; evdeki çatışmalar karşısında bunalmış hissediyorsanız önce derin bir nefes alın ve bu kitaba bir bakın! Dr. Jeffry Bernstein, yirmi beş yılını karşı gelen çocuklar ve aileleriyle geçiren, üç binden fazla aileye bu konuda rehberlik eden bir uzman olarak size ışığın hiç de uzakta olmadığını gösteriyor. Hazırladığı “10 Günlük Program” ile evdeki çatışmaları adım adım ilerleyerek nasıl çözeceğinizi, çocuğunuzun inatçı ve karşı gelen tavrını birlikte nasıl değiştirebileceğinizi açıklıyor. Birbirini takip eden 10 adımla her gün biraz daha iyiye gittikçe bu programa duyduğunuz güveni pekiştirecek; sakin, kararlı ama kontrolcü olmayan bir ebeveynlik tutumu geliştirerek evinizde bambaşka hava estireceksiniz. “Bu kitabı okuma kararı aldığınız için sizi alkışlıyorum. Sayfalar ilerledikçe kitabın çocuğunuzun karşı gelme seviyesini ciddi oranda azaltacak bir sürü güçlü strateji yüklü olduğunu fark edecek ve bunları uygulayıp çocuğunuzla ilişkinizi geliştirdikçe işlerin nasıl yoluna girdiğini göreceksiniz. Kendi davranışlarınızı değerlendirmeniz ve çocuğunuza daha yapıcı bir şekilde yaklaşmanız için size birtakım tüyolar ve egzersizler de vereceğim. Danışanlarımın çoğu bu hedeflere nasıl ulaştıysa sizin de ulaşabileceğinizi biliyorum.”
247.90 ₺ -
Açlık
Knut Hamsun modern edebiyatın ruhun mücadelelerini ifade etmesi gerektiğine olan inancını, çarpıcı modern başyapıtı Açlık’ta gözler önüne serer. İlk kez 1890 yılında Norveççe olarak yayımlanan ve Hamsun’un yazar olmadan önce yaşadığı yoksulluğa ve bu süreçteki tecrübelerine dayanan Açlık, Norveç'in başkenti Kristiania sokaklarında yiyecek arayan isimsiz bir genç adamın hikâyesini anlatır. Açlıktan ölmek üzere olan bu genç, dış dünyaya karşı sağlam durmaya ve rasyonellik yanılsaması yaratmaya çalışsa da iç dünyası giderek daha rahatsız ve kuruntulu bir hal alır. Başkalarına karşı naziktir, sahip olduğu az şeyle bile oldukça cömerttir ama aynı zamanda kendini geçindirmek için iş bulmayı reddeder; açlık çektikçe zihni de bedeni de daha da hastalanır. Açlık, yoksulluğun ve umutsuzluğun yakıcı bir portresinin yanı sıra modern kent yaşamı ve büyük şehirlerdeki yoksullar için işlerin ne kadar çaresiz hale gelebileceğine dair keskin bir sosyal tablo ortaya koyar. Nobel Edebiyat Ödüllü Hamsun, bu modern klasik eseriyle yazarlık kariyerinde sivrilecek bir yapıt ortaya koyar. “Çağımızın yazarları arasında, orijinal yaratıcılık yönünden Hamsun’u kenara itebilecek tek bir kişi bile göremiyorum. Üslubu dış görünüşüyle ihtişam ve süsten uzaktır. Güzellik onun sadeliğinde gizlidir... Anlatırken felsefe yapar. Ama onun önceden ne diyeceğini kestirmeye çalışmak boşunadır. Ahlaki bir dogma, sosyal bir hipotez ortaya atmaz. Onun düşünceleri bir ideal kadar hürdür.” -Maksim Gorki
111.00 ₺ -
Arafta Yedi Gece
Kaygı yarın ve esaret de dün demek; her ikisi de ölerek kavuştular hürriyete nihayet. Lakin yarım kaldı sevda, yarım kaldı aşk; dünyada her ne varsa, yarım kalmaktan yaratılmıştır. Tamamlanan sadece, bazen kısa ve bazen de uzun, zıtlar arasındaki ince çizgidir. Eşini elim bir hastalıktan kaybeden, dostlarını arayıp sormayan, depresif, yalnız ve yorgun bir kitap çevirmeni olan Kenan’ın eline eski bir kitap geçer: Râzabad’a Yolculuk. Pehlevi alfabesiyle yazılmış fakat hangi dilde olduğu tam anlaşılmayan bu gizemli kitabı çözmeye karar veren Kenan’ın hayatı bir daha eskisi gibi olmayacaktır... Hiçbir yere ait olmadığını düşünen Kenan kitabı anlamaya, çözmeye çalışırken kitap Kenan’a hükmetmeye başlar. Artık istese de geri dönemeyeceği bir bilmecenin peşine düşmüş, uzun ve meşakkatli bir yolculuğa çıkmıştır... Kitabı çözmeye çalışırken kendi varlığının eserdeki yansımalarını görür. Başına gelen olaylarla hasret ile vuslat, karanlık ile aydınlık, varlık ile yokluk, ölüm ile yaşam, geçmiş ile gelecek, zalim ile mazlum ve zahir ile batın arasındaki zıtlıkları çözmeye çalışır. Cihan Çetinkaya, Arafta Yedi Gece’de insanın iç dünyasını ve varlığın temelindeki zıtlıkların birliğine uzanan keşif yolculuğunu eşsiz bir kurgu ve şiirsel üslubuyla taçlandırıyor.
129.50 ₺ -
Enver Paşa
Mefkûrem sevgili vatanımım büyüklüğü ve refahıdır. (...) Eğer bu, memleketi kurtaracaksa mutlu olurum. Ölürsem; vazifemi yapmış kabul ederim kendimi. Allah’a dua ediyorum; eğer projem Türkiye’ye mutluluk getirmezse, beni öldürmesi için dua ediyorum. Allah sizi korusun. Ata binmem lazım, beni bekliyorlar... Osmanlı Devleti’nin son dönemleri… Bir yanda kaybedilen savaşlarla, toprak kayıplarıyla, göçlerle, Balkanlarda ve diğer bölgelerde patlak veren isyanlarla, diğer yanda ekonomik sorunlarla, yoksullukla, Meşrutiyet ve özgürlük hareketleriyle baş etmeye çalışan bir devlet… Bir yanda varoluş mücadelesi veren Osmanlı İmparatorluğu, diğer yanda hızla büyük bir harbe sürüklenen dünya... Böyle bir ortamda doğan ve büyüyen, geçim sıkıntısı yaşayan memur bir babanın içe kapanık, çelimsiz ama inatçı oğlu İsmail Enver’in ise tek hayali sokakta gördüğü subaylar gibi olmak. Bu hayal diğer hayallerin kapısını açacak; kendini milletine adamış bir adamın hayalleri bir milletin hayallerine dönüşecekti… Yakın tarihimizin en çok tartışılan tarihî figürlerinden Enver Paşa hırsları ve inatları uğruna vatanı feda eden bir hayalperest miydi yoksa kader kurbanı bir vatan sevdalısı mı? Tarihimizin önemli olaylarını ve figürlerini anlatan romanlarıyla okurun büyük beğenisini toplayan İsmail Bilgin, hayatı mücadelelerle geçmiş Enver Paşa’yı daha önce hiç anlatılmamış bir şekilde kaleme aldı. Bütün bir vatanın kaderini değiştiren Enver Paşa’yı hiç böyle okumadınız...
277.50 ₺ -
Yaşama Sanatı
Çağdaş psikolojinin S. Freud ve C. G. Jung ile birlikte en önemli isimlerinden biri olan Adler, Yaşama Sanatı’nda kurucusu olduğu Bireysel Psikoloji’nin bireyin ve toplumun hayatındaki karşılığını ele alır. Yaşamın amacı, aşağılık kompleksi, üstünlük arayışı, yaşam üslubu, hayatın ilk yıllarında oluşturduğumuz prototip/şemalar, ilk hatıralar, rüyalar, sosyal sorunlar, toplumsal uyum, sorunlu çocuklar ve okul, aşk ve evlilik, kadın-erkek ilişkileri konularını inceler. Toplumsal faydayı merkeze alması ve ele aldığı konuları olabildiğince anlaşılır bir dille izah etmesiyle alan literatüründe kendine mahsus bir yeri olan Adler, bugün hâlâ çocuk eğitiminde ve kendimizde olan biteni anlama konusunda sık sık başvurma ihtiyacı duyacağımız bir kaynak. “Dr. Alfred Adler ile 1927-28 kışında New York'taki Çocuk Rehberlik Enstitüsü’nde tanışma ayrıcalığına eriştim. O zamanlar Enstitünün oldukça katı Freudyen yaklaşımına alışkın olduğum için Adler'in doğrudan ve şaşırtıcı derecede basit bir şekilde çocukla ve ebeveynle hemen ilişki kurmasına hayret etmiştim. Ondan ne kadar çok şey öğrendiğimi fark etmem biraz zaman aldı.” Carl Rogers "Adler, kişilerin yaşadığı sorunların sosyal doğasını gerçekçi bir şekilde kavraması ve bilimle uyumlu davranışın bütünlüğünü amansız bir şekilde ortaya koyması bakımından büyük Çinli düşünürler dışında hiç kimseye benzememektedir. Eğer batı dünyası onun hizmetlerinden faydalanamayacak kadar geri kalmamışsa, Alfred Adler Batı'nın Konfüçyüs'ü olarak anılmaya başlayabilir." Phillipe Mairet
103.60 ₺ -
Süper Yardımcı Sendromu
Başkalarının ihtiyaçlarını daima kendinizinkilerin önüne mi koyuyorsunuz? Herkese yardım eli uzatırken kendinize hiç zaman ayırmıyor ve nihayetinde tükenmiş mi hissediyorsunuz? Peki ya hayır demek sizin için imkânsız mı? Öyleyse “süper yardımcı” olma ihtimaliniz yüksek. Jess Baker ile Rod Vincent, Süper Yardımcı Sendromu olarak adlandırdıkları aşırı vericilik ve dozu kaçmış empati halini A’dan Z’ye ele aldıkları bu kitapta yardım etme psikolojisine dair yepyeni bir bakış açısı ortaya koyuyor. Yardım etme mekanizmasının yanlış işlemesine neden olan mantıktan uzak inançları masaya yatırırken zihin ve beden sağlığını olumsuz yönde etkileyen bu aşırılık halinin nasıl düzeltilebileceği ve sağlıklı sınırlar inşa edilebileceği hakkında okura ipuçları ve yönlendirmeler sunuyor. “Sağlıksız yardım alışkanlıklarına saplanıp kalmamıza neden olan temel inançları ustalıkla ve şefkatle ortaya çıkaran, işleri gerçekten farklı bir şekilde yapmak için pratik araçları gösteren ve derin bir içgörü sağlayan ipuçlarını çok sevdim. Ezber bozan bir kitap.” –Suzy Reading “Sağlık veya sosyal hizmetler alanında çalışan herkesin okuması gerekiyor.” –Profesör Alison Leary “Düşüncelerinizi, duygularınızı ve davranışlarınızı derinden etkileyecek bir kitap –hem de hepsini iyi yönde.” –Stylist Magazine
218.30 ₺ -
Kudüs 2
Kitapları, televizyon programları ve gezileriyle binlerce insanı keyifli tarih yolculuklarına çıkaran Talha Uğurluel Kudüs Serisi’nin ikinci kitabıyla karşınızda! Bu kitapla okurlarına şehrin surlarından bir kapı açan yazar, gezerek öğrenmeyi sevenlere yepyeni bir görsel şölen sunuyor. Sayfalara sığmayan, anlatmakla bitmeyen, medeniyetlere beşiklik eden Kudüs’ün surlarla çevrili bölümü olan Eski Şehir çok katmanlı yapısıyla, mukaddes emanetleriyle ve kökü Antik Çağ’a kadar dayanan kalıntılarıyla bu eserde bir arada. Eski Şehir, bu kitapta altı bölüme ayrıldı. Altı güzergâh çizildi ve görünen-görünmeyen bütün detaylar renkli resimlerle desteklendi. Nihayet sadece kitap okuyarak şehrin caddelerinde dolaşabileceğiniz, Eski Şehir’i ziyaret ettiğinizde ise tek bir kitap ile bölgeyi gezebileceğiniz, her aradığınızı elinizle koymuş gibi bulabileceğiniz bir eser meydana geldi. Burak (Ağlama) Duvarı, Kubbetüssahra, Davut Burcu, yer altı tünelleri, Hristiyanların hac yolu olan Çile Yolu, Haseki Hürrem Külliyesi, Hz. Ömer’in şehre girdiği Babü’l-Halil Kapısı, Kanuni Sultan Süleyman’ın inşa ettirdiği Aslanlı Kapı, Orta Çağ Kudüs kuşatmalarının izleri, medreseler, tekkeler, kiliseler ve dahası… Dinlerin Başkenti Kudüs 2: Eski Şehir ile surlardan içeri girmeye, şehri sokak sokak gezmeye hazır mısınız?
270.10 ₺ -
Konuşan Hayvanlar
Sürekli bir yere yetişmeye çalışan kalabalıkların eksik olmadığı, sakinleri hayvanlardan oluşan bir şehir… Burada lemurlar espresso hazırlıyor, kuşlar posta taşıyor. Ayılar Wall Street’i mesken tutmuş, belediye başkanıysa milyarder bir yarış atı. Deniz canlılarına korku ve tiksintiyle bakılıyor; onları dışarıda tutmak için şehre bir duvar inşa edilmesi konuşuluyor. Burası New York; refahın ve sefaletin, yalnızlığın ve curcunanın, dayanışmanın ve ötekileştirmenin başkenti. New York Belediyesi’nin izbe kayıt bölümünde tek başına çalışan Alfonzo, kaygı bozukluğu ve depresyondan mustarip bir alpaka. Alfonzo’yu evinin konforunda girdiği trajikomik bunalımlardan çekip alabilen tek kişiyse lama dostu Mitchell. İkili şehrin altını oyan yozlaşmış sistemi ifşa etme ihtimaliyle karşı karşıya kalınca Alfonzo hayatının kararını vermek zorunda kalacak: Tüm gördüklerini sineye çekip ıssız yaşamına mı dönecek, yoksa bu düzeni değiştirmek için elini taşın altına mı koyacak? Joni Murphy’nin kıvrak zekâsı ve renkli hayal gücünün eseri Konuşan Hayvanlar modern zamana dair muzip bir fabl, gözü kara bir hiciv... “Kafka’nın hayvanlar âleminin vârisi Joni Murphy hepimizin adına konuşuyor.” –Patty Yumi Cottrell “Konuşan Hayvanlar, çoktan altüst olmuş bir dünyayı tasvir eden muhteşem bir kapitalizm eleştirisi.” –Kate Elizabeth Russell“Hayvan Çiftliği ve Ezop Masalları’nın yirmi birinci yüzyıl kombinasyonu... Murphy sınıf, iklim değişikliği, vejetaryenlik ve çok daha fazlasını görevini kötüye kullanmaya dair bir hikâye üzerinden işliyor. Şiirsel düşüncelerini ve söylevlerini muzip kelime oyunlarıyla harmanlıyor. Tuhaf, sürükleyici ve unutulması zor bir roman.” –Kirkus Review
185.00 ₺ -
Gerçeklik Yeniden
“Gerçek aşkın sırrı nedir? Gerçekte renksiz olan gök bize neden mavi görünür? Bir şok yaşadığımızda gerçekliğimizin sarsılması ne anlama gelir? İyimser olmakla gerçekçi olmak arasında nasıl bir ilişki vardır? Gerçekten istediğiniz bir şey için her zorluğa katlanır mısınız? Planların gerçekleşmesi için hangi adımları atmalıyız? Bu sorularda, gerçek, gerçeklik, gerçekte, gerçekçi, gerçekten, gerçekleştirmek gibi pek çok kelimeyi rahatlıkla kullansak da, gerçek ile ne kastettiğimiz çoğunlukla bulanıktır. Ancak yine de sorulsa, gerçek kavramından az veya çok ne anladığımızı söyleyebiliriz. Gerçek, bir yanıyla çok bilindik, hakkında şüphe edilemez bir kavram gibi gelirken, biraz üzerine gidildiğinde kastımızdaki bulanıklık açığa çıkmaya başlar. […] Zaman zaman unutsak da bir yolunu bulup gerçeklik yeniden kendini hatırlatır.” Yasin Ramazan, gerçeklik kavramını tartışmaya açıyor; antik çağdaki köklere göz atıp Platon ve Aristoteles’in sistematik felsefelerinden Ortaçağ’ın hararetli tartışmalarına, Kartezyen şüphecilik etrafında şekillenen çalışmalardan Kant’ın günümüze kadar süren etkilerine, Alman idealizminden Wittgenstein’ın ve Nietzsche’nin metafiziğe yönelttiği eleştirilere kadar gerçeklikle ilgili yaklaşımları değerlendiriyor. Metafizikle işimizin bittiğini düşünen filozofların ve bilim insanlarının aksine metafiziğin kaçınılmazlığını dolayısıyla gerçeklik hakkında felsefi sorunun hiçbir yere kaybolmadığını, bugün de canlı bir şekilde her düşüncenin içinde bulunduğunu savunuyor. Kitap gerçeklik üzerinden okurun zihin dünyasını doyurucu bir yolculuğa çıkarırken aynı zamanda felsefeyi öğrenmek için giriş kitabı olma özelliğini taşıyor. Gerçeklik Yeniden, zengin literatürü ve güncel örnekleriyle entelektüel kültüre ve felsefe tartışmalarına katkıda bulunacak ufuk açıcı bir başucu kitabı…
140.60 ₺ -
Dünyanın Yedi Ölçüsü
Tarihin başlangıcından bu yana yaptığımız ölçümler, evren, toplum ve doğaüstüne dair anlayışımızı şekillendirerek dünya deneyimimizin ayrılmaz bir parçası haline geldi. İtalyan fizikçi Piero Martin bu kitapta okuru insanlığın ortak kültür hazinelerinden yedi temel ölçünün; metrenin, saniyenin, kilogramın, kelvinin, amperin, molün ve kandelanın hikâyesinin merkezde olduğu bir yolculuğa çıkarıyor. Her bölümde bir ölçüm sisteminin tarihçesini, işlevini, uygulanış biçimini anlatırken aynı zamanda her bir birimin klasik fizikten kuantum mekaniğine, görelilikten kimyaya, kozmolojiden temel parçacık fiziğine ve tıptan modern teknolojiye kadar bilime nasıl katkıda bulunduğunu açıklıyor. Dünya’nın aslında bu ölçülerle ne kadar büyüdüğünü ve küçüldüğünü gözler önüne seriyor; sonsuz küçükten sonsuz büyüğe uzanan bu serüvende insan olarak yerimizi bir kez daha düşünmemizi sağlıyor. “Piero Martin’in keyifli kitabı, yedi ölçü biriminin gelişimini insan hikâyeleriyle birleştiriyor. Her hikâye lezzetli bir lokma –ve ben hepsini bir oturuşta silip süpürdüm.” –Steven Cowley, Princeton Plazma Fiziği Laboratuvarı Direktörü “Dünyanın Yedi Ölçüsü şimdiden rekor kırdı: Yale University Press, çeviri haklarını daha kitap çıkmadan satın aldı. Bu göz ardı edilebilecek bir gerçek değil. Üstelik Amerikalıların, bilim insanlarının kapasitesi ve kitaplarını dünya genelinde yayma güçleri düşünüldüğünde, yabancı fizikçilerin yazdığı kitapları tercüme etmeleri alışılmış bir durum değildir. Ama bu sefer hayal gerçek oldu.” –Il Gazzettino
140.60 ₺ -
Napolyon
“Yaptığım yalnızca, onların cesaret edemedikleri bir eşiği zorlayıp aşmakta gösterdiğim kararlılık. Onların söylemek ya da yapmaktan kaçındıklarını söylüyor ve yapıyorum. O yüzden ‘kahraman’ diyorlar bana.” “Bizi çökerten onun ve adamlarının maddi güçleri değil Napolyon’un zekâsı ve ruhi kudreti oldu!” diyordu doğunun ve batının tüm hükümdarları. 18. yüzyılın sonu ila 19. yüzyılın başlarına damgasını vurmuş Napolyon’un roman tadında yaşadığı oldukça çalkantılı sergüzeşti; kısa ömrüne sığdırdığı birbirinden çetin savaşları, dostlukları, sevgileri, ihanetleri ve hırslarıyla birlikte incecik bir zaman eleğinden süzülerek seriliyor gözler önüne. Eserleri altı dile çevrilen, Türkiye’nin en çok okunan tarihî romanlarının yazarı, "günümüzün Peyami Safa"sı olarak anılan Okay Tiryakioğlu’nun kaleminden Avrupa tarihinin en ünlü ve en tartışmalı siyasi figürlerinden birisi olan Napolyon’un nefes kesen hikâyesi…
240.50 ₺ -
Sosyolojik Basiret
Benim eleştirilerim genelde doğrudan şahıslara, markalara, ideolojilere yönelik olmuyor. Meseleyi kişiselleştirmemeye ciddi bir özen gösteriyorum. Benim de içinde yaşadığım, bir parçası olduğum toplumsal vasata, onun içindeki bazı tipolojilere odaklamaya çalışıyorum eleştirilerimi. Elbette üslup da çok önemli benim için. “Le style c’est l’homme même.” Yani üslup ayniyle insandır. Buffon’un bu sözünü çok severim. Kurduğunuz cümlenin hakikat içeriği, ötekine nüfuz kapasitesi asla üslubunuzdan bağımsız değildir. Bence işler böyle olduğunda eleştiri yapıcı, inşa edici, taş üstüne taş koyan bir role sahip olabiliyor. Bence Türkiye’nin en önemli eksikliklerinden biri de polemik ve eleştirinin genelde böyle bir işleve sahip olmamaları. Besim F. Dellaloğlu, Sosyolojik Basiret: Duvar ve Perspektif Yazıları’nda bir sosyolog olarak üzerinde çok durulan, tartışılan ve çözülemeyen kavramlar etrafında bir Türkiye panoraması çiziyor. Dellaloğlu bu yazılarında, faşizm, toplum, ideoloji, muhafazakârlık, burjuvazi, futbol, kültür, maarif, kamu, oryantalizm, akademisyenlik, kanon, gelenek, edebiyat, aydın, entelektüel, okuryazarlık, ahlak gibi meselelere gündelik hayatı ve siyaseti dahil ederek Türkiye merkezli, olgunlaştırılmış, terbiye edilmiş tespitler ve “okumalar” sunuyor. Dellaloğlu, Sosyolojik Basiret: Duvar ve Perspektif Yazıları’yla “okuryazar”ların zihin masasında yer bulması elzem yol haritalarına bir yenisini ekliyor.
166.50 ₺ -
Bukalemunlar Kitabı
Félix Ventura bir anı tüccarı, bellek satıcısı. Geçmişinden utanan, toplumdaki konumunu yükseltmek isteyen iş adamlarına, politikacılara, generallere gurur verici başarılarla dolu zengin bir soy ağacı yaratıyor, yepyeni geçmişler uyduruyor. Bir gün Angola kimliğini arayan gizemli bir yabancının gelişiyle her şey baş döndürücü bir büyüyle tepetaklak oluyor, geçmiş bugünü istila ediyor. Bir gekonun ağzından anlatılan bu roman değişen toplumun başkalaşan insanlarından farklı farklı haller, hikâyeler sunuyor. Félix Ventura’yla yolu kesişen karakterlerin her biri bukalemun gibi yeni gerçekliklere bürünüyorlar, fakat toplumsal hafızaya kazınmış geçmişlerinin şiddetinden kaçamıyorlar. Bukalemunlar Kitabı, Franz Kafka, Gabriel García Márquez, Jorge Luis Borges gibi yazarların izinde büyülü gerçekçiliğin araçlarını kullanarak hafızanın tutarsızlıklarını adalet ve bireysel kimliğin inşaası zemininde sorgulayan bir roman. Hakikatin doğasına ve hikâye anlatımının gücüne dair döngüsel bir anlatı… "Değişen kimliklerin incelikli ve büyüleyici hikâyesi." –Kirkus"J. M. Coetzee ile Gabriel García Márquez'i bir araya getirdiğinizde Portekiz'in Nobel Ödülü için bir sonraki adayı José Eduardo Agualusa'yı elde edersiniz." –Alan Kaufman "Kuşkusuz kendi kuşağının Portekizce yazan en önemli yazarlarından" –Antonio Lobo Antunes
166.50 ₺ -
Vesvesen
Hisler, hayaller ve takıntılar... Düşünce sokağımızın fıtri ve kaçınılmaz misafirleri. Bu misafirleri seçemiyoruz, evet. Fakat sokaktaki herkesi de evimize almak zorunda değiliz. Sen istemediğin takdirde evine kimse giremez. Evinin penceresini ve kapısını kontrol etmen yeterli. O zaman pencerelerden seyret, içlerine girme! Kitapları ve videolarıyla milyonlara ulaşan Mehmet Yıldız Vesvesen’de, vesveselerden, takıntılardan veya bunalımlardan artık korkmaya gerek olmadığını, onlara nasıl hükmedilebileceğini anlatıyor.
148.00 ₺ -
Ingeborgun Tollakı
Yaşlı keresteci Tollak çelişkilerin adamı; gururlu ve öfkeli, dürüst ve şefkatli. Ona uzun zamandır bir anlam ifade etmeyen dünyaya lanetler yağdıran, bir süre önce ortadan kaybolan güzel karısı Ingeborg’a duyduğu aşkla dolup taşan… Ama şimdi ölüyor Tollak. İki çocuğu uzakta; annesi ondan vazgeçtiğinden beri Tollak’ın baktığı yarım akıllı Oddo var yanında yalnız. Ancak Tollak, çocuklarının gelmesi için ısrarcı; çok geç olmadan onlarla konuşması ve sırrını paylaşması gerekiyor. Hem büyük bir aşk hikâyesi hem de bir psikolojik gerilim anlatısı gibi okunan bu romanda Tore Renberg, dünün dünyasından bir adamın, bugünle çarpıştığı dokunaklı, karmaşık ve rahatsız edici portresini incelikle işliyor. Eleştirmenler tarafından Cormac McCarthy, John Williams ve Tarjei Vesaas gibi yazarların eserleriyle karşılaştırılan ve Renberg’in en seçkin işi gösterilen Ingeborg’un Tollak’ı aşk, şiddet ve modern hayata direnişe dair baş döndüren bir roman. “Kurgu teknik olarak muhteşem, bu trajik yalnız adamın hayatında geçmiş ve bugün iç içe geçiyor. Tollak, kentleşmeye, dijitalleşmeye, pragmatizme, medyaya, [...] karşı yüksek sesli bir HAYIR. Onu gerçekten harekete geçiren tek şey sevgi. Tore Renberg’in Tollak’ı yakın geçmişten bize bağırıyor. Çünkü o, zamanımıza ayak uydurmak istemeyen ya da uyduramayan, dolayısıyla bu dünyada nasıl var olacağını çözemeyen karakterlerden biri. Bu roman inanılmaz derecede güçlü bir portre ve yoğun bir aile draması. Ingeborg'un Tollak’ı, Renberg’in yazar olarak geçirdiği yirmi beş yılın değerli bir kutlaması.” – Marta Norheim, NRK “Bu sonbaharın en güçlü kitabı. Bir adamın portresi, trajik bir aile hikâyesi, bir parça kültür eleştirisi, güzel bir aşk hikâyesi... ve bir gerilim. […] Ingeborg’un Tollak’ı güçlü ve muhteşem bir anlatımla olay örgüsünü katman katman açıyor. Ve yazarın bu kitabının bana Hamsun’u hatırlattığını söylememde bir sakınca göreceğini sanmıyorum. Koşun ve hemen alın!” – Jan Ø Helgesen, Nettavisen
148.00 ₺ -
Yenidoğanla İlgili 101 Soru ve Cevapları
Bebeğin dünyaya gözlerini açtığı yenidoğan dönemi hayata dair ilk adımların atıldığı çok önemli bir başlangıç evresidir. Bu süreçte emin ellerde olmak annenin de bebeğin de en doğal hakkıdır. Yıllarını çocuk sağlığına, daha da geniş çerçevede sağlıklı ve hastalanmadan yaşamak ülküsüne adayan Dr. Hüseyin Tapik bu kritik süreçte annelerin tereddütlerini gidermek, bebeklerin gözlerini daha güvenli, sağlıklı ve doğal koşullara açmalarını sağlamak için kırk yılın semeresini kısa, öz, açık ve anlaşılır bir rehber kitaba dönüştürdü. Göbek kordonunun doğumda hemen kesilmesi doğru bir işlem midir? Bebeğim ilk banyosunu ne zaman yapmalı? Kolostrum (ilk süt) neden çok önemlidir? Meme reddi nasıl önlenebilir? Anne sütü alan bebeklere su verilmez deniyor. Ne zararı olabilir ki? Bebeğim uykusuz, geceleri çok uyanıyor, ne yapmalıyım? Yenidoğan sarılığı tehlikeli midir, tedavi gerekir mi? Bebeğimin ağzında pamukçuk var. Neden olur, nasıl geçer? Bebek doğar doğmaz niçin K vitamini yapılır? Doğar doğmaz aşı yapılması gerekli mi? Bu dönemde hangi aşılar var? Bebeğimin gaz sancıları için ne yapmalıyım? Bebeğimin kakası bazen yeşil bazen de müküslü geliyor. Bu neden olabilir? Bebeğimin göbek kanaması oluyor. Ne yapmalıyım? Bebeğimle ne zaman yolculuğa çıkabilirim? Nelere dikkat etmeliyim? Ve daha nice soru ve cevapları anne ve bebek dostu bu kitapta. “Umarım bu kitap, bebek sahibi olanlara ve olacaklara ışık tutacak, bebeklerin hastalanmadan, sağlıklı ve zinde yaşamalarına, huzurlu ve başarılı bireyler olarak yetişmelerine faydalı olacaktır.” Dr. Hüseyin Tapik
203.50 ₺ -
Jungiyen Rüya Analizi - Psikoloji 3
Rüya görmek insanlığın evrensel bir deneyimidir. Fenomenolojik olarak, uyku esnasında zihinde gerçekleştiğini sonradan kabul ettiğimiz bir deneyimdir ama bunlar rüyada bize uyanıkken yaşadıklarımız kadar gerçek görünür. Yani her şey, rüya âlemi olduğunu ancak sonradan kabul ettiğimiz ve ‘gerçek’ olduğu izlenimini veren bir dünyada gerçekleşmiştir. Rüyaların, rüya görenin kişisel psikolojisi, tavırları ve davranış örüntüleriyle yakından ilişkili olduğuna dair modern inanç, bilinçdışının rüyalarda can kazandığını gösteren İsviçreli psikiyatr Carl Gustav Jung'un öncü nitelikteki çalışmalarına çok şey borçludur. Bu kitap Jung'un Analitik Psikolojisinin temel ilkeleri ışığında rüyaları anlamaya yardımcı olacak kapsamlı ve pratik bir rehberdir. Kitapta Jung'un psişe modeli, pek çok klinik rüya örneği verilerek ve bunların bağlam içinde nasıl yorumlanabileceği gösterilerek tanımlanmış ve anlatılmıştır. Jungiyen analist James A. Hall’un yaygın ve tekrarlayan rüya motiflerini, travmatik rüyaları, rüyaların telafi edici ve amaçlı işlevlerini, hastalık veya fiziksel değişimin habercisi olarak rüyaları ve rüyaların rüya görenin yaşam evresi ve bireyleşme süreciyle ilişkisini özenle açıkladığı Jungiyen Rüya Analizi, Özgür Ertana’nın nitelikli çevirisi ve son derece özverili bir çabayla dipnotlar ve eklerle metni zenginleştirmesiyle Türkçe yazında bu sahada önemli bir kaynak haline geldi. Rüyaları anlamak, aynı hataların farklı şekillerde yinelendiği örüntüleri keşfetmeyi mümkün kılar ve tekrar eden bu örüntüleri egonun gözleri önüne serer. Bu çatışmalar berrak bir şekilde görüldüğünde sorumlu bir tavır alma fırsatı doğar. Rüya psişenin tamamının hizmetindedir; ancak bu esas görevden sonra, ikincil bir görev olarak, herhangi bir ego tavrına veya bakış açısına karşı çıkmakla ilgilenir. Uyanıklık hali egosu rüyaların neyi başarmaya çalıştığına bakarak kendi konumunu değerlendirebilir ve arzu ederse daha derin süreçlere katılabilir.
166.50 ₺ -
Masal Kız
Ne vakit kalbimde yıllardır sönmeyen o ateşi tutuşturan hikâyemi hatırlasam, şifresi çözülmeyen o efsunlu bakışların düşer aklıma... İnanır mısın bilmiyorum, ben işte tam da o günden sonra, kalbimi dağlayan alevlerin bir daha sönmemek üzere tutuştuğuna şahit olmuşum. Gönül desenlerimdeki efkârın hangi derinliklerde olduğunu bilmiyordum belki, ama bildiğim bir şey vardı benim... Kan bağı aile olmaya yeter mi? İhanet en yakınımızdan gelince geriye sığınacak liman kalır mı? Yozlaşmışlıkların çağında erdemli bir hayat sürmek mümkün müdür? Elli yılı aşan yazarlık kariyeri boyunca eserleriyle kalplerde derin izler bırakan Ahmed Günbay Yıldız, yeni romanı Masal Kız’da kıskançlık ve yalanlarla örülü bir dünyada masum bir aşka dönüşen dürüst bir dostluğun hikâyesini okurla buluşturuyor.
218.30 ₺