-
Hayatın Kalbine Yürü
İnsan kendine inandığı, savunduğu, doğru ve güzel bildiği değerlere, düşüncelere, teşebbüslere yiğitçe ve şerefle katılabilmeledir. İnsan olma sanatının baş döndürücü incelikleri bu katılıştadır. Bu katılış yoksulluk getirebilir, ölüm getirebilir, yanlızlık getirebilir ama şahsiyet abidelerinin yükseldiği kaide budur. Bize düşmanlarınmızı bile haysiyetli, saygıya layık gösteren, onları kendilerini, savundukları şeylere katmış olmalarıdır. Hayata verdikleri anlamın içini gerektirdiğinde canları ile dolduranlar hayatı güzelleştiriyorlar, dünyayı değiştiriyorlar. Hayatın kalbine yürüyenler için her netice bir zaferdir. Çünkü yürüyüş demek zaten zafer demektir. Bu kitap nice hatıra ve olaylarla o büyük yürüyüşü anlatıyor. O ZAFERDEN BAHSEDİYOR....
5.14 ₺ -
Yüksek Yaşama Sanatı
Recep Şükrü Apuhan’dan bir hayat rehberi: Yüksek Yaşama Sanatı Farklılıklar Hukuku, Adalet, İnsanlara Rahmet Olmak, Ahlak, Denge, Huzur… Recep Şükrü Apuhan hayatı adeta cennet haline getirecek eşsiz bir yaşam biçimini, insanoğlunun yaradılışına uygun yaşama sanatını anlatıyor. “Ben”in yerine “biz”i koyan, toplumsal iyiliği tesis edecek değerleri hayatın merkezine oturtan, alışıldık kişisel gelişim kitaplarının çok ötesinde biçalışma. 7’den 70’e herkese yaradılış gayesini hatırlatacak ve yaşama sevinci aşılayacak bir rehber.
6.51 ₺ -
Aşk Yolunda Adım Adım
Aşk Yolunda Adım Adım İstanbul'dan Hz. Mevlana'ya Yürüyerek Yolculuğun Öyküsü 2009 Nisan'ının bir gecesinde Emrah Altuntecim eşi Ceyda'ya heyecanla seslenir: - Yürüyelim Ceyda! Ceyda bir an beklemeden cevap verir: - Yürüyelim! - Uzaklara, çok uzaklara yürüyelim! Hiç bitmeyecek bir yolda yürüyelim… - Yürüyelim ama nereye yürüyelim? - Bilmiyorum Ceyda… Ama çok uzaklara yürüyelim! Heyecan içinde yüreğimin titrediğini hatırlıyorum. Saçlarımdan, sırtımdan ayak uçlarıma kadar tüm vücudumu saran bir cevap o an Ceyda’nın dudaklarından tek tek döküldü: - Hz. Mevlana'ya yürüyelim... Bu ilham dolu geceden sonra genç çift, İstanbul Yenikapı Mevlevihanesi'nden Konya'ya, Hz. Mevlana’ya 49 günlük bir yolculuğun ardından yürüyerek hiç vasıta kullanmaksızın ulaşırlar. Adeta açık havada halvet gibi geçen 49 günlük yolculuk esnasında yaşanan enteresan olaylar, onlara yardım edenler, görülen hikmetler... Ve daha fazlası okuyanlara da ilham olacak nitelikte... İki küçük karınca ve onlara ekmek, su verenlerin hikâyesi: Aşk Yolunda Adım Adım
9.94 ₺ -
Kalite Liderliği Dorukları Düşleyenlerin Kitabı
Toplam Kalite Yönetimi anlayışına göre, örgütün başındaki bir ya da birkaç kişinin zihinsel gücü ve liderliği yeterli değildir. Örgütteki bütün çalışanlarının birikimi ve yetenekleri vazgeçilmez önemdedir.Ve tabii ki üretim sürecinin kalite felsefesine dayandırılması da… Bütün çalışanların katılımıyla ortaya çıkarılacak sinerjik güç, örgütün pazardaki mevcudiyetine daha sağlam temeller oluşturacaktır. Böyle bir katılım, her bir çalışanın potansiyel liderlik vasfını gün yüzüne çıkarmakla mümkündür. Örgüt lideri, çalışanların yeteneklerini göstermelerini sağlayan bir koordinatördür. Ve lider, tam katılımı kabul etmiş, öğrenen organizasyonu sağlamış, vizyon sahibi biri olmalıdır. Kalite Liderliği, Dorukları Düşleyenler için bir kılavuz kitap…
9.60 ₺ -
Başarı Bedel İster
İşte ekonomik hayatın üç önemli anahtar kavramı: İşletme, yönetim, organizasyon!... İşletme nedir ve hangi unsurlardan meydana gelmektedir? İşletme demek başarı mı demektir? Başarı için işletmenin varlığı yeterli değilse, tamamlayıcı olan nedir? İşletme dendiğinde ayrılmaz bir parça gibi akla gelen yönetimin, işletmenin başarısındaki fonksiyonu nedir? Organizasyon nedir? İşletme, yönetim, organizasyon... Bu üç kavramın birbirleriyle olan ilişkisi nasıl izah edilebilir? Bu ve benzeri soruların artırılması mümkündür. Ancak bu soruları sormaktan daha önemli olan, uygun cevapları verebilmektir. Bu kitap, sözü edilen cevaplara ulaşabilmek için atılmış adımlardan birisidir. Kitap üç bölümden oluşmaktadır: İşletme, Yönetim, Organizasyon... Her bölüm ilgili temel kavram ekseninde olmak üzere kavramsal fenomenler analiziyle başlamaktadır. Yönetim ve Organizasyon Anabilim dalında lisans ve doktorasını tamamlayan Prof. Dr. Nurullah Genç’in Akademik çalışmalarının yanı sıra edebi çalışmaları da bulunmaktadır. Hiçbir plan, organizasyon olmadan yaşayamaz...
10.28 ₺ -
Ali Emirinin İzinde
Millet Kütüphanesi’nin müessisi Ali Emîrî Efendi’nin emanetlerini gözü gibi koruyan, bunun için mücadele etmekten hiç yılmayan bir kültür adamının, Mehmet Serhan Tayşi’nin hatıraları, İstanbul Millet Kütüphanesi’nde geçen uzun seneleri, o senelerde tanışılan insanları, edinilen tecrübeleri anlatıyor… Elbette, Türkiye’nin geçen yüzyılında İstanbul’un kültür muhitlerinin gündemlerini, önemli şahsiyetlerinin çalışmalarını, yer yer eleştirileri, ama son derece sahicii bir üslupla o dönemin kendine has yapısını da anlatıyor… Millet Kütüphanesi’nde memurluk, uzmanlık, müdür yardımcılığı ve müdürlük yapan Mehmet Serhan Tayşi, çocukluğundan ve ailesinden başlayarak, Dolmabahçe Sarayı’nda sekiz yıl boyunca Mustafa Kemal Atatürk’ün muhafızlığını yapan polis babası Ahmet Râsih Tayşi’nin hatıralarını da ekleyerek, sizi bir devrin şahitliğine, şimdilerde örnekleri giderek yok olan farklı hayatlara çağırıyor… II. Dünya Savaşı’nın netameli günlerindeki Adana’dan, İzmir Bayındır’ın Melamî, Nakşî manevî iklimine, oradan da İstanbul’un çok renkli ilim ve kültür hayatına doğru akan keyifli bir hikâye.
259.00 ₺ -
Sultan Vahdeddinin San Remo Günleri
Sarayın Abhaz kökenli baş nedimelerinden Rumeysa Hanım, saraya kaç yaşında girdiğini, harem hizmetine ne zaman dahil edildiğini hatırlamıyor. Aklından çıkaramadığı tarih ise 10 Mart 1924: Altı yüzyıl boyunca bu toprakları idare eden Osmanoğullarının ve saray halkının ülkeden çıkarılışı, İstanbul’dan San Remo’ya gidiş ve sürgün günleri… Hanedan üyelerinin Villa Nobel’de geçirdiği zor günlerin en hazini belki de Sultan Vahdettinin ki… Saltanatı sona eren bir hükümdarın uzaktan memleketini ve yöneticilerini seyretmesi... San Remo’da yakınları ile sohbet eden sabık sultan Vahdettin Türkiye Cumhuriyeti ve kurucuları hakkında şöyle diyordu: “Devletimi kurtarabilecek tek adam Mustafa Kemal’di. Vazifelendirdim, cebine de nakit koydum ki müşkül duruma düşmesin, iyi de nasihat ettim. Ama ah vefasız bizi sırtımızdan vurdu ah... Millet huzura kavuştu inşallah, fakat hanedan perişan oldu”. Sultanın sadık hizmetlilerinden Cenaniyar Kalfa ise “Her devrime bir kurban gerek, biz kurban olduk o da cellat...” diyordu.
8.91 ₺ -
Politika Galerisi
Gazeteciliğin duayenlerinden Cihad Baban’ın aktif siyasette bulunduğu yıllardan tanıdığı İsmet İnönü, Celal Bayar, Fevzi Çakmak, Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Ekrem Hayri Üstündağ, Ahmet Tahtakılıç ve Osman Bölükbaşı’nı anlattığı “Politika Galerisi”nin sayfalarını çevirerek 1945 sonrası demokrasi tarihimize tanıklık edebilirsiniz. “Politika Galerisi”ndeki siyasilerin karakter tahlilleri, aile yaşantıları, eğitimleri, siyasi kararlarını hangi kriterlere göre aldıkları, insani zaafları ve gündelik yaşamdaki halleri tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilirken; çok partili hayata geçiş süreci, seçim propagandaları, kabine hikayeleri ile Demokrat Parti ve icraatları, askeri darbeler ve Yassıada mahkumları hakkında pek çok nokta da aydınlanacak. Ve belki de, “Aslında İnönü prensiplerinin, Menderes heveslerinin adamı idi...” cümlesindeki yalınlıkla Demokrat Parti ile CHP genelinde, Menderes ile İnönü arasındaki çekişmenin arka planını keşfetme imkânı bulunacak. Cihad Baban’ın güzel Türkçesi ve nefis üslubuyla bir çırpıda okuyacağınız Politika Galerisi, siyasete ve yakın dönem Türkiye Cumhuriyeti tarihine bakışınızı değiştirecek...
222.00 ₺ -
Teşkilatı Mahsusadan Kuvayı Milliyeye
İhsan Aksoley, I. Dünya Savaşı’na Muhabere Teğmeni rütbesiyle katılmış bir Türk subayıdır. Enver Paşa’nın emriyle, Fizan’da telsiz telgraf istasyonu kurmakla görevlendirilmiş, Kuzey Afrika’ya bir Alman denizaltısıyla gitmiş, Mondros Mütarekesi’nden sonra beraberindeki subaylarla İtalyan kuvvetlerine teslim olmuş ve elimizdeki kitabın ilk bölümünde esir bir Türk subayının Kuzey Aika’daki yaşadıklarını anlatmıştır. 1919 Eylül’ünde İstanbul’a dönen İhsanAksoley kitabın ikinci bölümünde İstanbul’da kurdukları gizli bir teşkilat ile Anadolu’ya insan, silah ve malzeme kaçırdığını, kimliğinin ortaya çıkmasını müteakip Anadolu’ya geçişini kısacası Milli Mücadele döneminde yaşananları, göze alınan riskleri verilen zorlu mücadeleyi anlatmaktadır.
133.20 ₺ -
Türk Yurdunun Bilgeleri
1940’lardan 1980’lere, üniversite, edebiyat ve basın tarihimiz açısından son derece kıymetli on iki bilgenin portresini okuyacağınız bu kitapta, Meclis’te, edebiyatta, üniversitede ve basında yaşanan, Türkçülük, milliyetçilik hareketleri, tartışmaları, milliyetçi-muhafazakâr kesimin komünizmle mücadeleleri anlatılmıştır. Özellikle 1961 Anayasası’nın getirdiği kısmî özgürlük ortamının farklı ideolojilerin meydanlara dökülmesini sağlaması ve bu arada Marksizm ivme kazanması; buna mukabil muhafazakâr milliyetçi görüşün genç nesle aktarılabilmesi için üniversite, basın ve dernekler kanalıyla yapılan faaliyetler… Darbelerle geçen bu tarih aralığında, vatanın en az zararla çıkması için gösterilen çabaları, Erol Güngör, Ahmet Kabaklı, Necmeddin Hacıeminoğlu, Muharrem Ergin, Sabahaddin Zaim, Muammer Kemal Özergin, Zeki Velidî Togan, Sadi Irmak, Ayhan Songar, Cemal Kutay, İzzeddin Şadan ve Ziyad Ebuzziya’nın hayat öykülerinde okuyoruz…
140.60 ₺ -
Yalnız Demokrat
Ferruh Bozbeyli’nin Pazarcık’tan İstanbul Hukuk Fakültesine, oradan genç bir avukat olarak Yassıada’ya, ardından Ankara’da siyasete ve TBMM başkanlığına uzanan hayat hikayesi demokrasi tarihinin yaralı yıllarının da izlerini taşıyor kuşkusuz. Darbeleri, muhtıraları gördü. Türkiye’nin en genç Meclis başkanı seçildi. On altı senelik siyasi hayatında demokrasinin savunucusu oldu. İhtilalden demokrasiye Türk siyasî tarihini, İhsan Dağı ve Fatih Uğur’un sorularına Bozbeyli’nin verdiği cevaplarla, bir kez daha tahlil etme şansını yakalıyoruz…
13.70 ₺ -
Halife II Abdulhamidin Hac Siyaseti
Yayına Hazırlayan: Gülden Sarıyıldız - Ayşe Kavak XIX. yüzyılın ikinci yarısında hacıların sayısının 300 binlere varması, dünyanın dört bir tarafından gelen Müslümanların Hicaz’da buluşup kardeşliklerini pekiştirmesi Batılıları, özellikle Osmanlı birliğini bozmaya yönelik politikalar izleyen İngiltere’yi rahatsız etmektedir. Bu nedenle, dünya kamuoyuna, hacıların sıhhi olmayan şartlarda hac yaptıklarını, Hicaz̻a giden Hintli müslümanlar ve dilencilerin, buradan Avrupa’ya pek çok hastalığı ve o dönemde şiddeti gittikçe artan kolerayı taşıdıkları şayiasını yayar. Bu şayia İslam dünyasında Osmanlı Devleti ve halife alayhinde bir propaganda unsuru olarak kullanıldığı gibi, Batılı devletlerde yaşayan Müslüman tebaanın Hicaz’a gitmesi de engellenir. Batının hac üzerinden yürüttüğü bu siyasetle mücadele etmek üzere, Dr. Mehmed Şakir Bey konuyla ilgili pek çok neşriyatta bulunur. 1890 yılında ilahi bir işaretle, hacca gitmek üzere Seraskerlik’e başvuran Şakir Bey İstanbul’dan gemiyle Mekke’ye doğru yola çıkar. Yolculuğu boyunca uğradığı yerleri, gördüklerini en ince detaylarına kadar not alır. Cidde, Mekke, Taif, Arafat, Müzdelife, Mina, Medine ve Yenbuğulbahr’da yaptığı incelemelerde müspet ve menfi tüm yönleriyle haccı değerlendirecek verilere ulaşır. Hacı olup döndüğünde de Halife Abdülhamid bunları kendisine bir rapor olarak sunmasını ister. Bu rapor II. Abdülhamid’in hac siyasetinin bir parçası olarak hıfzıssıhhasının esaslarını oluşturacaktır. Bu bağlamda Osmanlı Devleti’nin hac siyaseti, “siyaset-i tıbbiye” denilen bir kavramla birlikte yeniden şekillenir. Hadimü’l-Haremeyn olan Halife II. Abdülhamid’in kutsal topraklarda hacıların huzurlu bir şekilde ibadetlerini yapabilmeleri için aldığı önlemler, yaptırdığı hastane, misafirhane vb. yapılar bu raporun verileri ışığında vukubulan hadiselerdir. İşte elinizdeki eser, bu seyahatname-raporun tab’a bürünmüş halidir.
218.30 ₺ -
Tekkeden Meclise
Veled Çelebi’nin Konya’dan İstanbul Bahariye Mevlevîhanesi’ne varan yolu… Galatasaray Mevlevîhanesi’nde ve Sultan Reşad tarafından getirildiği Konya Mevlâna Dergâhı postnişinliği… Konya postnişinliği esnasında I. Dünya Savaşı Suriye Cephesi’ndeki askerlerin maneviyatını artırmak üzere kurulan Mücahidîn-i Mevleviyye Taburu’na padişah iradesiyle kumandan tayin edilmesi… İttihat ve Terakki’nin hükümetten uzaklaştırılmasıyla Sultan Vahdeddin’in “post”a Abdülhalim Çelebi’yi getirmesi ve Veled Çelebi’nin görevden alınması… Şura-yı devlet azalığına seçilmesi… Millî Mücadele hareketine katılması… Ve nihayet yeni hükümette bilfiil yirmi yıl milletvekilliği yapması… Saray ve tarikat çevreleri arasında geçen çalkantılı seneler ve şeyhlikten mebusluğa giden bir “seyr-i sülük”… Bu sıra dışı “Meşrutiyet devri Çelebisi”, İttihatçıların, Sultan Reşad, Yusuf İzzeddin, Abdülmecid ve Selim’in izzet u ikramına, “Mevlana’dan başka hiçbir çelebinin mazhar olmadığı iltifata” nail oldu. Yakın dönem Türkiye’sinin siyaset ve tasavvuf hayatına Şeyh Efendi’nin penceresinden bakmak için buyurun…
51.80 ₺ -
Pir Aşkına
“Nûr-ı aynım Feridun Nâfiz Beyefendi; Bugün sabahleyin masamın başında işle meşgul iken odacı geldi. Elindeki bir paketle mektubu verdi. Üzerindeki yazısından bunun pek sevdiğim bir zâttan geldiğini tahmin ettim. Zarfları açtım, mazrûfu görünce öptüm başıma, yüzüme sürdüm…” Bahariye Mevlevîhanesi son postnişîni Midhat Bahârî, tekkeleri kapatılıp, “meydan”lar boşaldıktan sonra derviş Feridun Nafiz Uzluk’la yılarca mektuplaşır. Bu mektuplar, bir yandan, Şeyh Efendi’nin Mevlevîliğin eski günlerini yâd edip, “Ne zaman gönlüme gelse inanın/Değişir zevke döner âlâmım./Bana en canlı birer hâtıradır/Mevlevîlikte geçen eyyâmım” diyerek, teselli bulduğu bir “meydan” vazifesi görür.Bir yandan da, tekke mensuplarının sıkı takibata uğradığı o yıllarda aktif-siyasî bir direniş göstermek yerine, dervişliği nasıl sürdürebileceklerine dair alternatif bir “meydan” önermektedir: “Ardında eser bırakan, halef bırakmış olur” düsturunca Mevlevîliği kitaplarda, gazetelerde, mecmualarda hasılı matbuatta yaşatmak… Mektuplar adresine ulaşmıştır! Pîr aşkına, Hû.
185.00 ₺ -
Bir Ermeni Komitecinin İtirafları
Bu kitap, XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin geçirmiş olduğu süreci gerçekleri ile ortaya koyuyor, Balkanlarda yaşanan süreç yanında Ermenilerin bağımsızlık yolundaki çalışmalarında nasıl düşündüklerini ve harekete geçtiklerini ele alıyor. İstanbul’dan başlayan kimi zaman Venedik’e kimi zaman Atina’ya kimi zamanda Muş ve Kahire’ye uzanan bir yaşam hikayesi bu. Ermeni Meselesi’nin ve Doğu Anadolu’daki karışıklıkların kim tarafından ve nasıl başlatıldığını olayların içerisindeki bir komitecinin ağzından dinleme fırsatını okuyucularına sunan bu çalışma sadece XIX. yüzyıl ile sınırlı kalmayıp Milli Mücadele dönemindeki Ermeni-Fransız faaliyetlerini ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde Ermeni faaliyetlerinin ve hayallerini da akıcı bir şekilde anlatmaktadır. İngiltere ve Rusya’nın bu olayların başlaması konusunda Ermeni komitecilerini nasıl yönlendirdiklerini de bu itirafnamelerde bulabilirsiniz. Mihran Damadyan’ın 23 Şubat 1894 tarihinde Yıldız Sarayı’nda verdiği itirafname, Ermeni meselesinin doğuş kaynağı ne idi? Osmanlı Devleti’nin Ermenilere karşı kötü davranması mı? Avrupa’nın büyük devletlerinin Osmanlı Devleti’nin stratejik ve ekonomik açıdan değerli topraklarında üstünlük elde etmek istemeleri mi? Yoksa Ermenilerin bağımsız bir devlet kurmak arzusu mu? sorularının tüm cevapları ile Hınçak cemiyetinin kuruluşu, tarihe “Ermeni patırtısı” olarak geçen Kumkapı hadisesini, Sason olaylarını, Osmanlı Bankası baskını ve Abdülhamid’e suikast girişiminin detaylarını kapsıyor… Sakarya Üniversitesi, Ermeni Araştırmaları Merkezi Müdürü Haluk Selvi gibi alanında uzman son derece yetkin bir kalem tarafından yayına hazırlanan bu eser zevkle okuyacağınız, bir komitecinin hayat öyküsüdür… “Bağımsız Büyük Ermenistan” kurma düşü gerçekleşebilir miydi? Avrupa’da tahsil gören bütün genç Ermeniler, Yunanistan’ın, Sırbistan’ın, Romanya’nın ve Bulgaristan’ın Osmanlı Devleti’nden kopuşuna şahit olmuşlardı. Bu kopuşun yöntemini de kavramışlardı. Rusya’nın ve İngiltere’nin bu milletlere nasıl yardım ettiklerini görmüş, Osmanlı ülkesinde karışıklık çıkarmanın kendileri için yeni bir takım çözümler getireceğine inanmışlardı… Mihran Damadyan’ın hayatında aslında bütün Ermeni komitecilerinin yaşam tarzını görmemiz mümkün. Zira hepsi aynı düşünce ile Türklere karşı düşmanca davranmışlar ve onlardan can almışlardı. Barış ve kardeşlik adına harekete geçen tüm ihtilalcılar gibi onlar da gördükleri düşü kanla sulamışlardı. Tarihte yaşanmış olan bu üzücü olayların Ermeni Milleti’nin temsilcilerine ibret olması dileğiyle yayınladığımız bu kitap, Kilikya’dan Hazar’a “Büyük Ermenistan” düşüyle yaşayan Mihran gibi Ermeni komitecilerin Osmanlı coğrafyasındaki faaliyetlerini kendi ağzından bize anlatmaktadır.
10.28 ₺ -
Osmanlı Ordusunda Bir Nefer
Elinizdeki kitabın asıl önemi ve tadı, tarihe tuttuğu ışık ve yaşanmışlığın çıplak resmi oluşudur. 1915'te Çanakkale'de, 1916'da Galiçya'da, 1917-19'de Filistin'de yani Birinci Dünya Savaşı'nın, en kanlı cephelerinde ve 1918-20 yıllarında Osmanlı'nın çöküşüyle beraber İngiliz esareti altında geçen yıllar... Hatıralarında, bulunduğu cephelerde yaşadıklarını ayrıntılı bir şekilde anlatır İbrahim Arıkan. Ayrıntılı olmasını da asker olduğu andan itibaren günlük tarzında bir not defteri tutmaya başlamasına borçludur. Bu hatıralar, bizzat İbrahim Arıkan tarafından dikte ettirilip daktiloya yazdırılmak suretiyle meydana getirilmiştir. Hatıralarını kronolojik metotla anlatan İbrahim Arıkan'ın yaşadıklarından ve gördüklerinden alınacak o kadar çok ders var ki... Bunlar kimi zaman hüzünlü, kimi zaman acılı, kimi zaman insanı donduracak kareler halinde resmediliyor.
185.00 ₺ -
Eşlerine Göre Ediplerimiz
Yarım yüzyıl önce Servet Sami uysal ismi geçen yazar ve şairlerimizin eşleri ile tek tek görüşerek, hatta onları ailecek fotoğraflayarak hazırladı bu kitabı.Edebiyat tarihimizi aile tarihiyle ve sosyal tarihle harmanladı. Edebiyat severler için başka yerlerde bulamayacakları, ustalıklı, bütünlüklü, nefis bir okuma ziyafeti çıktı ortaya, davetliler arasında sizin de bulunduğunuz... Eşleri ile görüşülen yazar ve şairler; Reşat Nuri Güntekin, Hasan Ali Yücel, Refik Halit Karay, Aka Gündüz, Peyami Safa, Ahmet Muhip Dıranas, Faruk Nafiz Çamlıbel, Ziya Osman Saba, Ercüment Ekrem Talu, Cevdet Kudret, Nurullah Ataç, Bekir Sıtkı Kunt, Refik Halit Karay, Reşat Enis Eygen, Yusuf Ziya Ortaç, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Ahmet Kutsi Tecer, Nurettin Artam, Orhan Kemal, Ruşen eşref Ünaydın, Oktay Rifat, Yaşar Nabi Nayır, Şükufe Nihal, Peride Celal, Halide Nusret Zorlutuna, Mükerrem Kamil Su, Hüsayin Siret, Halide Edip Adıvar.
10.28 ₺ -
Abdülhamid Donanmasında Bir Bahriyeli
Emin Yüce 19. yüzyıl sonlarında Osmanlı Bahriye Mektebi'nde okurken kaleme aldığı bu günlükle, hem o devrin sosyal, iktisadi ve siyasi hayatının anlaşılması, hem de Abdülhamid donanmasına asker yetiştiren bir okulun panoramasının çıkarılması hususunda gelecek nesillere çok mühim bir kaynak sunmuştur. Bu eser şimdiye kadar üzerinde çok çalışılmamış bir konu olan "Bahriye Mektebi Eğitimi"nin nasıl olduğu hakkında çok mühim bilgileri içerir. Bu hatıratı değerlendirirken, dönem bahriyesine ait çok fazla yayının olmaması, eserde birçok müessesenin yapısı hakkında önemli bilgilerin bulunuyor olması, Bahriye nazırı, zabit ve efradının hal ve durumları, Osmanlı coğrafyasının muhtelif liman ve şehirlerinin o dönemki gelişmişlikleri, Bahriye'deki âdet ve ananeler ve kitabın sonuna eklenen Abdülhamid'in donanmasında yer alan gemilerin cins ve miktarı gibi konular bizim için vazgeçilmez bir değerdedir.
9.25 ₺ -
Rumelinin Esaret Günleri
I. Balkan, II. Balkan ve I. Dünya Savaşı yıllarında (1912–1918) Doğu Trakya, Ege ve Vardar Makedonya’sını kapsayan bölgelere geziler yapan Filov’un yeni kurtarılan topraklarda yaptığı bu gezilerin amacı, o topraklarda bulunan eski eserleri incelemek ve Ulusal Arkeoloji Müzesi’ne getirmekti. B. Filov, Bulgarların ele geçirdiği topraklarda birçok caminin Hıristiyan tapınağına dönüştürülmesi aşırılığına kararlıca karşı çıkar. Selimiye Cami’nin korunması için yazdığı raporda özellikle cami kütüphanesine dikkat edilmesi, askerin Edirne’ye girişi sırasında bunların yakılmasını önlemek için tapınağın hemen kapatılmasını ve korunmasını önerir. Filov’un çektiği ve ilk defa yayınlanan fotoğraflarla görsel açıdan da oldukça zengin olan bu günlük, kaleme alındığı dönemin önemli bir tanığı olarak siz Timaş okurları için gün yüzüne çıkıyor…
12.95 ₺ -
Babam Abdülhamid
Tanzimat’tan II.Meşrutiyet’e, imparatorluğun en çalkantılı yıllarında tahtta bir padişah; II.Abdülhamid… İftiralar, yalanlar ve bir padişahı tahttan indiren olaylar… Ardından başlayan acı, gözyaşı ve hasretle dolu sürgün yılları… Osmanlı’nın tarihine babası Abdülhamid’in yanında bizzat tanıklık eden, merak edilen yılları ve padişahı anılarına taşıyan bir sultanın; Şadiye Sultan’ın hatıratından… “Ben, babamı, hiçbir zaman padişah olduğu için sevmedim. Hayatımın baharında, kalbimin bütün mevcudiyeti ile ve derin bir aşkla babamı sevdim. O sevgidir ki, işte bana bunları yazmak hissini veriyor.” Şadiye Osmanoğlu
111.00 ₺ -
Saray Hatıralarım
Kapalı kapılar ardında kaldığı için hep merak edilen gizemli Osmanlı Sarayının adap ve geleneklerini, haremi ve o dönemdeki saray içi ilişkileri çok yakın mesafeden gözlemleyebilmiş, sarayda muallimelik yapmış bir kadın Safiye Ünivar’ın kaleminden roman tadında bir hatırat... Osmanlı’nın son yıllarında Sultan V. Mehmed Reşad’ın sarayında yaşamış; sultanlara, şehzadelere, diğer saraylılara muallimelik yapmış Safiye Ünüvar’ın kaleminden dökülen anılar Saray Hatıralarım… Sarayda on yılını geçiren muallime Safiye Ünvar’ın anıları, Osmanlı’nın az bilinen bir dönemine ışık tutarken saray içi etkinlikleri, sarayda yaşananları, ilişkileri, merak edilen ‘harem’in nasıl bir eğitim yeri olduğunu en ince detaylarıyla anlatıyor...
8.14 ₺ -
Yedi Şairden Hatıralar
“Bu kitabım, Türk fikir ve kalem dünyasına hem eski vadide, hem de yeni alanda en değerli şiirler hediye eden yedi şair arkadaşın; Abdullah Cevdet, Samih Rifat, Celal Sahir, İhsan Hamami, Halil Nihat, İbrahim Alaettin, Enis Behiç gibi edebiyatımızı cilt cilt esrelerle dolduran, fakat öldükten sonra her biri, ihmallerimiz yüzünden unutulan bu bahtsız sanatkârların hatıralarını rahmetle anmak, hayatlarını ve eserlerini kısaca genç nesillere tanıtmak gayesiyle hazırlanmıştır.” Hilmi Yücebaş "Abdullah Cevdet - Sâmih Rifat - Celâl Sahir - İhsan Hamamî-Halil Nihat - İbrahim Alâettin - Enis Behiç " Adlarını zikrettiğimiz şairler, Türk edebiyatının seçkin ve önemli kalemleridir. Bu eser, rengini bu kalemlerin mürekkebinden almış, kokusunu bu beyinlerin zekâ pırıltılarıyla bulmuş bir güldestedir… Zaman, nisyan tozlarını bu güldestenin üzerine serpiştirmişse de güzelliğine halel getirememiş; gül yaprağı zarafetindeki anılar, fıkralar ve şiirler bu eser içinde mahfuz kalmıştır… Kitabın kapağını araladığınızda dimağınızın derinliklerine sinen bir kokunun başınızı döndürdüğünü hissedecek ve maziye doğru yol alan bir seyyah olacaksınız… Bu yolculuğa, âşık Ömer neslinden olduğunu söyleyen tam kırk yıl kalemiyle coşkun fikirler, ince duygular işlemiş, edebiyattan felsefeye, bazen de siyasete geçerek ismini herkese tanıtmış, telif ve tercüme olarak ciltlerle kitap neşretmiş bir müellif ve birinci sınıf bir şair olan Doktor Abdullah Cevdet Bey ile başlayıp Sâmih Rifat ile devam edeceğiz. Türk şiirinin son yıllar içinde geçirdiği türlü değişmelerin hepsinde, ince, derin duygusu; geniş, ışıklı anlayışı ile, gerçekten yürekten şair olduğunu gösteren Sâmih Rıfat gazel de yazmış, Hâmit yolunda da şiirler söylemiş, Servet-i Fünûn gidişinde de onu açanlarla yarışa girmiş, tekke ve saz şairleriyle de boy ölçüşmüş, bütün bunlarda üste çıkmıştır. Şairliğin bir şekil işi değil, bir iç duygu meselesi olduğuna en canlı bir ispat istenirse Samih Rifat’ı gösterebiliriz. Fakat Samih Rifat’ın benliğini milletleştiren, şairliği, edebiyat bilgisi, gazeteciliği, idare adamlığı, hatta mebusluğu değil, asıl tarihçiliği ve dilciliğidir. Tarihin öte yanındaki gizlilikleri bile dil yoluyla ortaya çıkarmaya çalışan bu büyük adam, kendini dilciliğin tarihde ölmezleştirecek büyük bir buluşla milletini övündürmüş, dünyaya kendini tanıtmıştır. Sâmih Rıfat’tan sonra, Türkiye’nin “Musset”si Celâl Sâhir; Divan şiirinin son “Dede Efendi”si diyebileceğimiz İhsan Hamamî; mizah ve hicivlerini ruhundaki asalet, mizacındaki zarafetle süsleyen Halil Nihat; eğitim, şiir, edebiyat, mizah, biyografi, lügat ve ansiklopedi gibi birçok alanda değerli eserler veren İbrahim Alâattin; özlü ve duygulu bir şair olan Enis Behiç’in eşliğinde edebî yolculuğumuz son bulacaktır… Kokusu dimağınızdan sonra tüm benliğinizi saran bu güldesteyi, aynı hazzı duymaları için tanıdıklarınıza da takdim edeceksiniz…
185.00 ₺ -
Her Gün Bir Ediple
Cumhuriyet’in ilk yıllarını Hüseyin Rahmi Gürpınar, Reşat Nuri Güntekin, Vâlâ Nurettin, Faruk Nafiz Çamlıbel, Mithat Cemal Kuntay, Ercüment Ekrem Talu gibi dönemin önde gelen simalarından dinlemek isteyenler için keyifli bir eser. Bâb-Âli’nin usta kalemi Refik Ahmet Sevengil’in yaptığı sohbet tadındaki röportajlarda sarf edilen samimi cümleler insanı kavrıyor, mazideki kültür dünyamıza götürüyor… “En büyük şairimiz kimdir?” sorusuna Faruk Nafiz “Fuzulî”, Mithat Caml “Akif” diyor; konu “En büyük romancımız?”a gelince Vâlâ Nurettin “Halide Edip” ile “Yakup Kadri” arasında kalıyor… Edebiyat dünyamıza içten bir yolculuk için buyurun, bu hoş sohbete siz de katılın…
6.16 ₺ -
Bir Çerkes Prensesin Harem Hatıraları
“Ben Osmanlı Devleti ile birlikte bedbaht olmuş, velinimetinden zorla ayrılmış, çok büyük haksızlıklara uğramış, ruhen ve bedenen çökmüş bir insanım. Hatıramı kaleme almamın elbet bir nedeni var, ama bunu izah etmek pek güç... Ömrümün büyük bir kısmını geçirdiğim ve içinde tarihi hadiselere şahit olduğum saray hayatının bana öğrettiği en önemli şey, sır saklamaktır. Bu sürgün yıllarında, kağıt üzerinde yaşadıklarımı anlatmam sadece Zat-ı Şahaneye ve Kadınefendi Hazretleri'ne karşı olan derin saygım ve hürmetim sebebiyledir. Onlara yapılan hakaretlere pek üzülüyor, bedbaht oluyorum. Bu yüzden, hatıratımı yazıp ilk önce aileme, sonra devlete ve bu topraklar üzerinde yaşayan insanlara bırakıyorum. Onlar hayatımın şahitleri olsun.” Prenses Leyla Açba Osmanlı İmparatorluğu’nun son padişahı Sultan Vahdettin'in haremlerinden Nazikeda Kadınefendi'nin nedimelerinden Prenses Leyla Açba’nın Fransızca ve Osmanlıca kaleme aldığı hatıraları, sırlarla dolu harem hayatını ve yakın tarihimizin tartışmalı noktalarını birinci ağızdan bir tanıklıkla dile getiriyor. Rus işgali üzerine Osmanlı İmparatorluğu'na göç etmiş büyük bir Kafkas hanedanına mensup Leyla Hanım'ın çocukluk ve ilk gençlik yılları II. Abdülhamit döneminde Yıldız Sarayı çevresinde geçer. Saltanatın kaldırılmasına kadar Sultan Vahdettin hareminde nedime olarak hizmet eden Leyla Açba birçok önemli olaya tanıklık eder, bir kısmını şahitlerden dinleme fırsatı bulur. II. Abdülhamit’in tahttan indirilişi ve Yıldız Sarayı'nın basılması; Mustafa Kemal Paşa’nın huzura çıkarak Sabiha Sultan'ı istemesi ve Sultan Vahdettin tarafından Samsun'a gönderilmesi; Şehzade Yusuf İzzettin Efendi’nin Alman İmparatoru Wilhelm'in önünde Enver Paşa’yı tokatlaması ve gizemli ölümü; Sultan Vahdettin’in ülkeyi terk edişi gibi yakın tarihimizin tartışmalı konularının yanında harem hayatı, aşklar, moda, düğünler, Ramazan ayı adetleri gibi dönemin kültürel hayatına ilişkin detayları fevkalade hoş bir anlatımla okuyacaksınız.
17.13 ₺ -
Dağı Delen Irmak
Söyleşi: Emin Tanrıyar. “Türkiye'de sosyal bilimler denince akla gelen ilk isimlerden biri olan Prof. Dr. Kemal Karpat'ı değerli kılan yalnızca eserleri değil, belki de o eserleri de mümkün kılan hayat öyküsüdür.” Şahin Alpay “Karpat'ın hem Batı hem Doğu kültürüne vakıf olmasının ve her iki dünyada da el üstünde tutulmasının ipuçları, kişisel tarihinde gizli.” Can Dündar Bir zamanlar Doğu ile Batı’nın sınırı kabul edilen Tuna’nın güneyinde, Romanya'nın küçük bir köyünde doğan Kemal H. Karpat, yaşam rotasını Batı, çalışma eksenini ise Doğu olarak belirledi. Önüne açılan doğal ve kolay yolları izlemedi; belki de tüm yaşamını derinden etkileyecek bir sezgiyle, önüne çıkan 'dağı delmek' ve hiç yürünmemiş bir yolda yürümek istedi. Kendini geçmişle bugünkü politik süreçler arasındaki bağları araştırmaya, güncel olanı tarihin ışığı altında incelemeye adadı. Uzun bir ömrü kapsayan bu yoğun çaba, Romanya’da azınlık, Türkiye’de muhacir ve Amerika’da göçmen olan genç bir entelektüeli, yaşayan en büyük tarihçilerden birine dönüştürdü. Yapıtları yirmiden fazla ülkede yayınlanan büyük bir Türk tarihçisine... Bu kitap, o tarihçinin 87 yıllık yaşamını, dünya çapında bir tarihçinin oluşum sürecini kendi ağzından anlatıyor.
277.50 ₺ -
Sultan II Abdülhamidin Sürgün Günleri
Yayına Hazırlayan: N.Metin Hülagü Timaş Hatırat serisi birinci el kaynaklarla devam ediyor... Son dönem Osmanlı tarihinin en çok tartışılan konularından birisi şüphesiz II. Abdülhamid ve dönemidir. Elinizdeki kitap bu dönemi ve padişahı daha yakından tanımaya yarayacak ipuçlarını verecektir. 1869'da dünyaya gelen Atıf Hüseyin Bey 1892 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye'ye kaydolmuş ve buradan Tabip Yüzbaşı rütbesiyle mezun olmuştur. Atıf Hüseyin Bey Sultan Abdülhamid Selanik'e sürgüne gönderdildiği zaman kendisine ve aile efradına bakmakla görevlendirilmiştir. Atıf Hüseyin Bey, Sultan Abdülhamid'le ilgilendiği yıllar boyunca günlük tutmuştur. Tamamı 12 Defter olan, yaklaşık 9 yılı kapsayan bu günlükler, Sultan Abdülhamid'in sürgündeki Selanik yıllarından başlayarak İstanbul Beylerbeyi Sarayı'na nakline ve burada da ölümüne kadar sürmektedir. Prof. Dr. Metin Hülagü'nün Türk Tarih Kurumu Arşivi'nden alarak yayına hazırladığı, Abdulhamid üzerine en güvenilir kaynaklardan birisi olarak literatüre kazandırılan günlükler, Abdülhamid'in hastalıkları, ilaçları, hastalıklara karşı başvurduğu tedavi şekilleri ve özellikle kullandığı bitkisel tedavi metotları hakkında bilgi edinmenin yanısıra özel hayatı, düşünce ve inanç yapısı, hisleri, sevgi ve nefretleri, kişiliği ve daha çok Avrupa ülkelerine ait hatıraları, şahsî ve siyasî yaklaşımları konusunda bulunmaz bir kaynaktır.
20.56 ₺ -
Şam Medeniyetlerin Başkenti Şam Humus Hama Halep ve Busra
Şam; tarih boyu medeniyetlere ev sahipliği yapmış, cihanın büyük imparatorluklarının kalesi olmuştur. Her şeyden önemlisi peygamberlerin, sahabelerin, âlimlerin uğrak yeri, sığınakları ve vazifelerinin ifa edildiği kutsi bir mekândır. Bu kitapta; Şam’ın ve Suriye’nin diğer tarihle iç içe olan kentlerinin tarihine ve içinde barındırdığı tarihi şahsiyetlere dair bilgiler bulacaksınız. * Hz. Adem′in oğlu Habil′in mezarının olduğu rivayet edilen Kasyun Dağı * Hz. İsa’nın konuştuğu dil olan Aramiceyi yaşatan köy * Türk Hava Şehitleri Mezarlığı * Şam’ın sembolü haline gelen Emeviye Camii * Hz. Hüseyin, Halid bin Velid ve daha birçok sahabenin kabri * Mimar Sinan tarafından yapılan Süleymaniye Külliyesi * Yıldız Sarayı Camii maketi * Hicaz Demiryolu’na ait Şam İstasyonu * Sultan Abdülhamid tarafından yaptırılan tarihi Hamidiye Çarşısı * Son Padişah Vahdettin′in sade kabri * Bediüzzaman′ın Şam Hutbesi * Tarihi su değirmenleri * Busra...
5.48 ₺ -
Alaba
Hayallerinizde hep ormanda bir tatil veya sessiz, medeniyetten uzak kafa dinleyeceğiniz bir yerler ararsınız. Peki Kenya ve onun bir köyü Masai Mara’yı önersek… O bir çılgın, kimsenin hayal edemediklerini gerçekleştirmek yaşam tarzı olmuş… Gülay Yenilmez 22 Ocak 1967 İzmit doğumlu. İzmit depreminde birçok insanı göçükten çıkarmış, cesetleri taşımış, olanlara isyan edip birçok kişiye kızmış ve içinde inançları ile bir kavga başlatmış. Arkadaşının daveti üzerine Masai yolculuğuna korkarak, ama bir kaçış düşüncesi ile “Evet!” demiş. Gittiği yerde yaşayan ilkel insanlar halen kendilerini korumak için sopa kullanan, onlar için tek değerli varlıkları olan hayvanları ile aynı yerde kalan, ağzına kadar dolu marketler yerine doğanın kendilerine verdikleri ile yetinen yoksul ama mutlu insanlar. En lüks yemek, bulursa mısır bulamacı bulamazsa beklemek ve sabretmek… Bir de hastalandıklarında onların bir çukura atılıp kaderine terk edilmeleri onu en çok şaşırtanlardan biri. (Tabi ki çukurda onları vahşi hayvanlar parçalıyor.) Masai köyüne kabul edilmek özel izin ister, köyün büyükleri onu kabullendi ve ona “Muzungu” dediler. Hayatına yeni bir sayfa açtı, ruhunu yeniledi. Döndüğünde onu amansız bir kavga bekliyordu: KANSER! Ama o “Ben korkmuyorum, o benden korksun!” dedi. “Alaba” ile sizlerde yokluktaki mutluluğu, yaşam mücadelesini, farklı hayatları tanımanın güzelliğini hissedeceksiniz… En büyük hayali Çin Seddi’nde kahve içmek… Yolun açık olsun Gülay Yenilmez.
5.55 ₺