Ali Ferşadoğlu

Ruh ve Duygularımızın Olağanüstü Halleri

İnsan kâinatın küçük bir örneğidir. Kâinatta yer alan maddi ve manevi ne varsa, farklı boyutlarıyla bedenimize de yerleştirilmiştir. Yapabileceklerimizin sınırlarını imanımızın gücü, düşünce düzeyimiz, niyetlerimizdeki kararlılığımız oranında geliştirebilir, hikmet dairesinde olağanüstü haller gösterebiliriz. Sağlam bir düşünce sistemi, samimi bir niyet ve gelişmiş duygular sayesinde hayal bile edemediğimiz başarılara ulaşabiliriz. Eğer siz de ruh ve duygularınızın ulaşabileceği sınırları yeniden belirlemek ve inanmanın size vereceği gücü hissetmek istiyorsanız, elinizdeki kitap bu konuda rehberiniz olacaktır.

Ruhumuzu Keşif Yolculuğu

Acaba kendimizi, iç dünyamızı, duygularımızı ne kadar tanıyoruz? Bedenimizden ziyade ruhumuzu, başkalarından önce kendimizi, dış dünyadan evvel iç dünyamızı keşfetmek, duygularımızın fonksiyonlarını anlamak, işlevlerini bilmek zorundayız. Çünkü bedenimizi ayakta tutan, organlarımızı çalıştıran, yöneten, yönlendiren ruhumuzdur. Kâinatı keşfetmek için bitip tükenmez bir enerjiyle çalışan çabalayan insanoğlu, kâinatın küçük bir modeli, numunesi ve minyatürü olan kendisini ne zaman keşfedecek? Ruhunuzun ilk kaşifi siz olmak istemez misiniz? O zaman seyr u süluka hazırlanınız! Ruhunuzun burçlarında dolaşırken, büyük insan kâinata rastlayacaksınız. Ve bu gizemli yolculukta, yalnız kendinizi değil, kâinatı da keşfedeceksiniz"

İman Esaslarının İspatı

Giyim eşyalarından kullandığımız ev aletlerine kadar her şeyimizi, hatta evimizi ve otomobilimiz yeniliyoruz. Elbette ruhumuzun, duygularımızın gıdası olan imanımızı, "imanınızı yenileyiniz!" buyuran Peygamberimize (a.s.m.) ittiba ederek yenilemeli ve güncelleştirmeliyiz. Bilhassa ilim ve tekniğin geliştiği, dinsizliğin cehaletten değil, ilim, fen ve felsefeden kaynaklandığı günümüzde "taklide dayanan" iman yeterli değildir. Bundan dolayı Bediüzzaman Said Nursî, "tahkike/delillere dayalı" imanı kastederek, "Ben bütün mesaimi iman üzerine teksif etmiş bulunuyorum" demiştir. İşte, bu çalışmada, imanın gereği, iman esaslarının ispatının lüzumu ve ispatı üzerinde yoğunlaşıldı. Yani "Amentü"de formüle edilen "Allah`a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahirete (dirilişe) ve kadere iman"ın akli, mantıki, ilmi, vicdani, gözlem ve tecrübeye dayalı delilleri son gelişmelerin verileri ışığında anlatıldı.

Depremle Yaşamak

"Asrın felaketi" olarak isimlendirilen Marmara depeminden sonra Düzce depremini yaşadık. Artçı şoklarla kendisini hiç unutturmayan deprem, gündemimize bütün ağırlığıyla oturdu. "Depremle Yaşamak", olayı bütün yönleriyle bizzat yaşayan yazarın izlenimlerinden ve değerlendirmelerinden oluşuyor. Kitap, depremi sadece sebepler açısından ele almıyor; aynı zamanda onun dilini, şifresini, mesajını anlatıyor. Ayrıca, "Hangi fiillerimizle musibetleri kendimize çekiyoruz?", "Deprem ve benzeri afatlar niye veriliyor?", "Neden kafirlerin cezası hemen verilmiyor?", "Bir şey kendi kendine olabilir mi?", "Tedbir takdiri bozar mı?", "Deprem önceden bilinebilir mi?" gibi birçok soruya cevap veriliyor. Depreme maddi tedbirlerin yetersiz olduğu belirtilen kitapta; iman, ibadet, takva, sabır, tevekkül ve rıza gibi manevi tedbirler de işleniyor.