-
Avlunun Uğultusu
Ağır adımlarla çıktı dedesinin odasından. "Sizi burada bırakıyorum" dedi. "Hepiniz burada kalın, birbirinizi ağlatın." Bozkırda, yıldızlı bir gecede, çıplak ayaklarına ince taşlar bata bata yürüdü. Alış ağacının dibine çöktü. Kırkbirinci geceydi, gözleri sabit bir noktada, geceler boyu dışarı baktığı pencerede.O odada bıraktıklarından biri, diğerlerinin arasından sıyrılıp billur, berrak, geliverir mi, diye bekledi. Bekledi ki biri gercekten gelsin, bu gelen onun cevabı olsun. Boşuna yola düşmedin. Yapanlız ve korkuyla boşuna titremedin, desin. Kalbinden korkma, desin. O kalp ki aşkı alır kapısından, o kalp ki... Sukut. Aşktan ötesi.
5.14 ₺ -
Ferhat ile Şirin
Aşk hû “... vur külüngün şirin’im sinem ferhat dağıdır...” “Ferhat erimişti. Bisütun sanki daha kavi. Ter boşandı sırtından, alnından, şakaklarından...”Koca dağ...” diye soludu. “Dağ seni!” olanca gücüyle bir kez daha vurdu. Pıt! O kadar... “Koca dağ! Dağ seni...” “Oğul nakkaş değil misin.” demişti Behzat, “Ancak incecik nakışlar dökülür ellerinden. Ah oğul...” Sessizce dinlemiş. İçinden ‘aşk!’ demişti. O kadar... Aşk. He mi, aşk için... Aşk hû! Bir kez daha savurdu külüngü Ferhat. Körük gibi soludu: Aşk hû! Bisütun. koca yürek, gözsüz ağlayan yürek bu solukla gümledi. Gözyaşı oldu. Koca bir parçayla düşüverdi oracığa: “Aşk hû! ... ve bisütun yalnız ‘aşk hû’ya ağlamıştı...” Aşinası olduğumuz bir hikayeydi bu. Analar söylemiş, oğullar, gelinler söylemiş. Karşı köyün toprak damlı evinde Ferhat yine bir dağ deler. Anadolu’da söylendiği şekliyle yeniden... Hece oldu. Kelam oldu. ‘Aşk’ dedi. Âşıkların saz ile söylediği bir hikayeydi. Gönüller naz ile dinledi. Katibe düşen yazmaktı. Kalem bitti. Kağıt bitti. Söz bitti... Ne denilse, ne yapılsa olmayacak. ‘Aşk’ hep anlatılmaz olacaktı. Oldu da... Anlatılmazın teline birde Timaş mızrabıyla dokunduk. Aşk Klasikleri Serisi’nin beşinci kitabı Ferhat ile Şirin’de bakalım teller ne söyler. Nasıl anlatır anlatılmazın anlatılmazlığını... Zor olanı…
4.11 ₺