-
Hakikat Yolcusuna Kılavuz
Yolların değerli ya da değersiz oluşları menzillerine bağlıdır. Menzili Allah olan yolun yolcusu, tüm yolcuların en talihlisi ve en selâmete ermişidir. Ancak bu yolda çeşitli engeller, tuzaklar, nefsi sapmalar olabilir. O’na giden yollar, yol kesiciler ve yok ediciler tarafından sarılabilir. Bu yüzden Allah yolundaki mürîde kılavuzluk eden mürşidin rolü hayatidir. Hakikat Yolcusuna Kılavuz, tarihin yetiştirdiğini en büyük sûfîlerden biri olan İbnü’l-Arabî’nin “tasavvufun pratik alanı” üzerine yazdığı beş risaleden oluşuyor. Mürîdin yapması gereken şeylerin kısa bir özetini çıkarıyor, nasîhatlerde bulunuyor. Hepimizin aklındaki sorulara anlaşılır cevaplar veriyor: Şeyh ve mürîdler Allah yolunda nelere dikkat etmelidir? Velîlerin menzilleri ve tasavvufî eğitimin incelikleri nedir? Sülûk edenlerin halleri ve makamları nasıl olmalıdır? Yola giren sâlik nelerden kaçınmalıdır? Muhabbet, şevk, aşk, halvet, vuslat, ihsan, takvâ ve sükût, mürîd için ne anlam ifade etmelidir? Hakikat Yolcusuna Kılavuz’un diğer bir önemli özelliği de tasavvufî kavramlar hakkında açıklayıcı bilgiler veriyor olması. Kitapta geçen birçok tasavvuf terimi dipnot verilerek açıklanıyor, İbnü’l-Arabî’nin risâlelerde isimlerinden bahsettiği kişiler hakkında da ayrıca kısa açıklamalar yapılıyor. Sade ve herkesin anlayabileceği bir dille tercümesi yapılan risalelerin isimleri ise şöyle: Tasavvuf Yoluna Gereken Şeyler Hakkında, Şeyhe Hürmet Etme Makamının Bilinmesi, Allah Yolunun Yolcularına Hediye, Mürîdin Yapması Gereken Şeylerin Özü ve Allah Erlerinin Süsü… Hakikat Yolcusuna Kılavuz’da İbnü’l-Arabî hem mürîdlere nasihat ediyor hem de hepimizin kafasındaki “şeyh” tanımını altüst ediyor. Diyor ki: “Şeyhler, Allah’ın sevdiklerini seven, Allah’ın sevmediklerini sevmeyen, hayra koşan, insanları bağışlayan, hak sahiplerine hakkını veren, din ve tarîkat kardeşlerine hattâ ve hattâ bütün insanlara hayır ve iyilik yapan, cömertliklerini sadece bilgileriyle sınırlandırmayıp mutlak anlamda cömert olan, büyüklerini baba, akranlarını ve emsallerini kardeş, küçüklerini çocuğu ve bütün mahlûkâtı ailesi olarak gören ve onların ihtiyaçlarını soruşturandır.”
13.40 ₺ -
Ahadiyyet Risalesi
Ahadiyyet Risâlesi, “Nefsini bilen Rabbini bilir” hadîsini mutlak varlık ve tecellîleri açısından şerh eden bir eserdir. “Nefsi bilme” hadîsi çerçevesinde eser, vücûd-adem, tecellî-zuhûr, ayniyet-gayriyet, tevhîd-şirk, tenzîh-teşbîh, fenâ-bekâ, ölmeden önce ölme gibi tasavvufun pek çok nazarî konusuna muhtasaran atıfta bulunur. Tasavvufî muhîtlerde okunmuş, şerh edilmiş, derin tesir ve izler bırakmıştır. Dolayısıyla eskilerin tâbiri ile “muhtasar ve müfîd” bir risâledir, kütüphanelerde pek çok yazmasına rastlanır. Dilimize farklı pek çok tercümeleri yapılmıştır. Ahadiyyet Risâlesi’nin elinizdeki bu yayını ise son dönem melâmîlerinin büyüklerinden Hüseyin Şemsi Ergüneş’e aittir. Hüseyin Şemsi Bey’in tercümeye esas aldığı metin, eserin gerek matbû Arapça yayınları gerekse Türkçedeki diğer tercümelerden bir takım özgün farklılıklara sahiptir.
28.00 ₺ -
Nefsini Bilen Rabbini Bilir
Varlığın birlenmesi demek her şeyi Bir görmek, her şeyi Bir'den görmektir. Bu ise kendini bilmekle yani kendi hakikatinle yüz yüze gelmekle, kendi hakikatinle buluşup onu ele geçirmekle mümkündür. însan nefsini bildiğinde, kendi derunî özüne yani varlığın merkezine eriştiğinde Rabbine ilişkin bilgiyi edinir, Rabbini bilir. Gerçek varlığın yalnız Cenâb-ı Hakk'a ait olduğunu, O'nun dışında kesinlikle hiç bir şeyin var olmadığını, 'aşk'ın birliği içinde kavrar. Ölmeden önce ölür!
107.20 ₺ -
Özün Özü
Hayykitap bir ilke imza atıp, hit olacak kitaplar serisini yayımlamaya başlayalı tam 5 yıl oldu. Hitin açılımı Herkes İçin Tasavvuf. Seri, Türk insanını bu topraklara ait gerçek tasavvufla tanıştırmayı amaçlıyor. Herkes İçin Tasavvuf serisi, piyasadaki diğer tasavvuf kitaplarından farklı. Farkı ise eserlerin seçiminde, profesyonel çeviride, çeviride kullanılan anlaşılır sade dilde ve okumayı kolaylaştıran rahat görsel tasarımda yatıyor. Ve tabii eser sahiplerinin tartışmasız büyüklüğünde Hit serisinin 9uncu kitabı İbn Arabînin Futûhât ve Fusûsunda yer alan öz pasajlardan oluşan Lübbül Lübb yani Özün Özü. İsmail Hakkı Bursevînin seçip şerh ettiği bu pasajlar İbn Arabî tasavvufunun ve vahdet-i vücûd anlayışının da anahtar kavramlarını içermekte. İsmail Hakkı Bursevî, bu pasajlarla Arabînin tasavvuf anlayışının daha kolay ve özet bir şekilde anlaşıldığını düşündüğü için kitaba Lübbül-Lübb yani Özün Özü ismini ver¬miş. Kitapta ele alınan kavramların başında ilâh-ı mûtekad mevzusu geliyor. Bu konu özel rab kavramıy¬la birlikte vahdet-i vücûd anlayışının en temel konusunu oluşturuyor. İbnül-Arabînin kendi târifi ile ilâh-ı mûtekad, kulun kendi düşüncesi veya bir başkasında görerek taklit etmesi yoluyla kal¬binde yarattığı tanrıdır. Bu tanrının ortaya çık¬ması insanın kendi tanrısı hakkındaki fikridir. İnsan ancak bu fikir ve tanrı tasavvuru vasıta¬sıyla Allaha yönelir. Bütün insanlar şu veya bu şekilde tanrı hakkında bir fikre sahip oldukları isterse tanrıtanımaz olsunlar- için inançtaki tanrı yani ilâh-ı mûtekadların sayısı insanların sayısıncadır denilebilir. Peki arifler için durum nasıldır? Buna da kitaptan ilgili bölümle yanıt verelim: Ârife Her nereye yönelirseniz yönelin Allahın yüzü oradadır (Bakara, 115) âyetinin mânâsı zâhir olur. Yani bu âyete göre hangi tarafa dönülürse dönülsün orada zâhiren ve bâtınan Hakkın bir yüzü vardır. Gerçi bir yüz olması nedeniyle Hakkın o yüzüne dönebilirsin. Ancak O her an yeni bir iş ve oluştadır (Rahmân, 29) âyeti düsturunca Hakkın makamları ve mertebeleri vardır. Bu nedenle Hakk her bir makamda bir çeşit ve her mertebede bir tür yüz gösterir. Her yüzde bir çeşit güzellik, her güzellikte bir aşk nevi, her aşkta bir türlü gamze, her gamzede bir türlü şîve, her şîvede bir türlü girişme, her girişmede bir türlü naz, her nazda bir türlü ağaz yani başlangıç gösterir. Onun için Onun cemâline tutkun olan âşıklar türlü türlü hâllere ve sevdâlara uğrar; bazen kabz ve celâle mazhar olur, bazen zevk, şevk, safa ve cemâlin bast hâline mazhar olur. Hakkın cemâli gâh naz, gâh niyâzla vasıflanır; çeşit çeşit işve ve nazla sürekli âşıkın nazarında cilve işve gösterir. Bunla birlikte hiç birini tekrar etmez. O hâlde ârif kendisini nasıl bir inanç şekli ile ve bir hâlle bağlı kılsın ki? Zîrâ sevgili her ne yüz, ne sıfat, ne elbise ve ne işve ile kendisini arz edip tecellî ederse bunlara karşı gaflet etmeyip kendisini tek bir yüz ile sınırlandırmaz.
87.10 ₺