-
Yeni Bir Çağ Açılıyor
Osmanlı için dünya devleti olmanın en önemli basamağı, İstanbul'u fethetmekti. Osman Gazi'den Fatih Sultan Mehmed'e kadar nice Osmanlı padişahı, Peygamber Efendimizin (a.s.m.) müjdelediği bu kutsal amacı gerçekleştirmek için ter döktüler, rahatlarını ve uykularını feda ettiler. Ancak bunu başarmak Fatih Sultan Mehmed ve kutlu ordusuna nasip oldu. Fatih, çağ açıp çağ kapayan bu büyük fethe nasıl imza attı? Kendisini ve Osmanlı'yı buna nasıl hazırladı? Gemileri karadan nasıl yürüttü? Bizanslıları ve Haçlıları nasıl şaşkına çevirdi? Yüzyıllarca aşılamayan ve yıkılamayan surlara adını nasıl yazdırdı? Serinin bu kitabında, İstanbul'un Fethi, yeni bir çağla birlikte dünyanın yeniden kuruluşu ve Osmanlı'nın yavaş yavaş dünya tahtına nasıl oturduğu anlatılıyor. Ayrıca Osmanlı'nın, büyük fetihle birlikte yeni başşehir seçtikleri İstanbul'u, Bizans zamanındaki köhne, ıssız ve hayalet şehir olmaktan nasıl kurtardıkları; bu şehri bir bilim, kültür, medeniyet ve inanç merkezi haline getirmek için hangi ölümsüz hizmetlere ve eserlere mühürlerini bastıkları da ele alınıyor.
18.75 ₺ -
Osmanlı Dünyaya Hükmediyor
Osmanlı, gücünün ve ihtişamının göz kamaştırdığı, bütün dünyaya hükmettiği ve medeniyette zirveye çıktığı bir "altın çağ" yaşadı. Bu çağda Osmanlı'nın sınırları, kıtalara ve okyanuslara dayandı. Karaların ve denizlerin hâkimi, ufukların efendisi oldu. Denizlerde Barbaroslar, Piri Reisler, Gedik Ahmed Paşalar; karada ise Yavuzlar, Kanuniler, Sokullu Mehmed Paşalar birbirinden muhteşem zaferler kazandı. Osmanlı yüzlerce yıl dünyaya nasıl hükmetti? Yüzyıllar boyunca dünyanın süper devleti konumunda nasıl kaldı? Daha da önemlisi sahip olduğu topraklarda nasıl kalıcı olabildi? Kanatları altındaki farklı dinden, ırktan ve kültürden rengârenk insan topluluklarını, barış, mutluluk ve kardeşlik içerisinde yüzyıllarca nasıl yaşattı ve bir arada tuttu? Serinin bu kitabında, Osmanlı'yı doruğa çıkaran muhteşem Osmanlı padişahlarının örnek hayatları, başarıları ve özellikleri anlatılırken; dünya çapında büyük başarılar elde etmenin ve devletimizi tarihteki güçlü konumuna tekrar ulaştırmak için üzerimize düşen "ödevlerin" neler olduğunun ipuçları veriliyor.
18.75 ₺ -
Lale Devri Yaşanıyor
Lale Devri'nin yaşandığı 18. yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti, Kanuni dönemindeki altın çağından biraz uzaklaşsa, zaman zaman yenilgiler alsa da hâlâ büyük bir devletti. Hâlâ gücüne ve varlığına güveniyor ve dünyanın hâkimi, tek lider devleti olduğuna inancını koruyordu. Osmanlı, Lale Devri denilen bu dönemde, çağın şartlarına göre kendini yenilemek, gücünü ve varlığını daha da sağlamlaştırmak için bir dizi faaliyetlere imza attı. Özellikle bilimde, düşüncede, kültürde, teknolojide ve ticarette gelişme ve ilerleme kaydeden Avrupa ülkeleriyle kendisini kıyaslayarak ve durumunu gözden geçirerek bir takım yenilikler gerçekleştirdi. Bu çok kısa zaman dilimine birkaç yüz yıllık faaliyet ve yenilik sığdırdı. Osmanlı'nın ilk çini imalathanesi, ilk kumaş dokuma fabrikası, ilk itfaiye teşkilatı, ilk kâğıt fabrikası ve ilk resmî matbaa bu devrin ürünüydü. Ayrıca birçok cami, medrese, kütüphane, saray, köşk, aşevi, çeşme, park inşa edildi. Bu küçük ipuçlarının dışında, akılların ve hayallerin alamayacağı pek çok olay kitabın satır aralarında yer alıyor.
7.50 ₺ -
Yenilikler Osmanlıyı Değiştiriyor
Osmanlı Devleti, kendini yenileme ve güçlendirme girişimlerini özellikle III. Selim zamanından itibaren hızla devam ettirdi. Yenilikler daha çok askerî alanda gerçekleşti. Çünkü Osmanlı'nın askerî gücü sarsılmaya ve savaşlardaki başarıları yavaş yavaş azalmaya başlamıştı. Buna çare olarak yenilikçi padişahlar, Yeniçeri Ocağı'nı kapatarak yerine yeni ve modern askerî birlikler kurdular. Modern ordu oluşturma girişimleri, Yeniçerilerin çıkardığı büyük isyanlar, karışıklıklar ve kanlı olaylar sonucunda ne yazık ki hep yarım kaldı. İstenmedik olumsuz gelişmelere yol açtı. İçeride ve dışarıda Osmanlı, güç ve saygınlık kaybına uğradı. Ülke içinde büyük iç karışıklıklar ve Hıristiyanların bağımsızlık hareketleri aldı başını gitti. Dışarıda ise Osmanlı maalesef toprak kaybetti, geriledi. İşte bütün bunların önüne geçmek için Sultan II. Mahmud kolları sıvadı. Başta yeniçeriler ve bazı toplum kesimlerinin tepkisine rağmen büyük yenilikler yapmaya çalıştı. Osmanlı Devleti'ni tepeden tırnağa yenilemeye, yaralarını sarmaya ve tekrar eski güç ve kudretini kazandırmaya çalıştı. Bu heyecanlı ve hareketli dönem, ilgi çekici ve ders verici pek çok olayla dolu...
33.75 ₺ -
Dünya Devleti Yıkılıyor
Son dönemde tahta çıkan padişahlar yıkılışa doğru sürüklenen Osmanlı Devleti'ni kurtarmak için çok çabaladılar. Osmanlı'nın yeniden sağlığına kavuşacağına, ayağa kalkacağına ve dünya siyasetinde güçlü hale geleceğine inanıyorlardı. Özellikle Sultan II. Abdülhamid, Osmanlı'yı düzlüğe çıkartmak ve eski saygınlığını kazandırmak için çok uğraştı. O yüzden ona, Osmanlı'nın son büyük hükümdarı ve kurtarıcısı dendi. Sultan Abdülhamid gibi Sultan Vahdeddin de devletini, vatanını ve milletini büyük felaketten kurtarmak için Anadolu'da bağımsızlık mücadelesi başlattı. Milletimiz, padişahın açtığı yoldan gitti, birlik ve dayanışma içerisinde düşmanlarla savaştı ve güzel yurdumuzu işgalden kurtardı. Bağımsızlığını yeniden kazanmayı başardı. 1 Kasım 1922'de TBMM'de alınan kararla, padişahlık idaresine, yani Osmanlı Devleti'nin siyasî ve hukukî varlığına son verildi. Böylece tarihimizde parlak bir sayfa kapanmış oldu. Bundan sonra devletimiz Türkiye Cumhuriyeti olarak varlığına devam edecekti. Serinin bu son kitabında, dünyanın en uzun ömürlü devletinin acı veren, hüzünlü yıkılışı anlatılıyor.
33.75 ₺ -
Son Osmanlı Vahdeddin
Sultan Vahdeddin, yeni Türk Devleti`nin kuruluşu safhasında “günah keçisi” olarak seçildi ve resmî tarihin gadrine uğradı. “Vahdeddin düşmanlığı”, Cumhuriyetle birlikte kök salıp “tabulaştırıldı”. Sultan Vahdeddin`in, “hain” olarak anılmasında devlet ve rejim hesabına büyük faydalar olduğunu hâlâ düşünenler var. Peki, yıllardır gündemden düşmeyen “Vahdeddin haindir” söyleminin hakikati nedir? Vahdeddin, gerçekten hain midir? Yoksa, işgallere ve işgalcilere tepki gösterip direnmiş midir? Millî Mücadele ondan habersiz mi başladı? Yoksa Mustafa Kemal`i Anadolu`ya o mu gönderdi? Vahdeddin, Sevr Antlaşması`nı imzaladı mı? Bunlar gibi pek çok sorunun cevabını, belgelerin eşliğinde Son Osmanlı Vahdeddin kitabında bulacaksınız.
7.50 ₺ -
Kürt Meselesi'nin Açılımı
Bugün kronik bir vakaya dönüşüp nazik bir hal alan Kürt meselesi ve terör olayları, bölünmez bütünlüğümüzü ve geleceğimizi yakından tayin etmesi itibariyle ülkemizin “yumuşak karnını” teşkil etmektedir. Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’su ile Kuzey Irak bölgesi yüz yılı aşkındır Batılı devletlerin çıkar ve ihtiraslarının alanı haline getirilmek istenmektedir. Bu maksatla ortaya attıkları Kürt meselesi adındaki fesat tohumunu 19. yüzyıldan beri besleyip kamçılamışlardır. Malum meseleden türeyen Kürt devleti senaryoları, Türkiye ve bölge ülkeleri açısından korkulu kâbus ve bölücü bir fitne olmaktan hâlâ çıkmış değildir. Bunu, Türkiye ve Ortadoğu’yu karıştırmak, kontrolü ellerinde tutmak için kullanan emperyalist güçler, birçok yıkıcı-bölücü akımları ve örgütleri desteklemiştir. Meşum mesele Türkiye’nin, SSCB’nin çöküşünden ABD’nin Irak’ı işgaline uzanan yeni dönemde önüne çıkan tarihî fırsatları değerlendirip bölgesel süper güç pozisyonuna yükselmesine mâni olan büyük bir çakıl taşı niteliğindedir. Sömürgecilerin koynunda semizleşen Sevr’in ölü doğmuş Kürt devletini büyütmekten ne Batılılar usandılar ne de defaatle aldatılıp aksiyle tokatlanan, ham hayaller peşinde koşan maceraperest Kürtçü liderler ve ayrılıkçı gruplar. Asıl trajedi, yaşanan bunca acı olaya ve ağır tecrübeye rağmen Osmanlı’nın yıkılış sürecinde tezgâhlanan aynı oyunların tekrar tezahür etmesi ve aynı unsurların hep oyuna gelmesidir. Selçuklulardan beridir hilâlin bereketli topraklarında barış ve kardeşlik içinde yaşamış olan Müslüman Türk, Kürt, Arap ve Fars kardeşler, 19. yüzyıldan bu yana emperyalist güçler tarafından hiç istemedikleri bir etnik fitne ateşinin içerisine sokulmak istenmektedir. Müslüman Kürtler ile bölge ülkeleri arasına menfi kavmiyetçilik sokularak, ortak imandan uzaklaşmaları, ümmet bilincinden kopup İslâm kardeşliği ve birliğinden ayrılmaları hedeflenmektedir. Doğu ve Güneydoğu’da Osmanlı’dan günümüze neler değişti, hangi birlik ve bütünlük bağları gevşedi de bugünkü problemler ortaya çıktı? Osmanlı üzerindeki emperyalist politikalara ve “ırkçı” temele dayandırılan Kürt meselesi, Batılıların iğrenç bir fitnesidir. Osmanlı’nın bütünlüğünü ve İslâm birliğini bozmak maksadıyla dışarıdan dayatılmasına rağmen, etnik-siyasi bir Kürt meselesi Osmanlı’da hiç bir zaman olmamıştır. İttihad Terakki ve Cumhuriyet dönemlerinde Osmanlı’nın kuşatıcı ve hoşgörülü İslâmî tutumundan taviz verildiği, milliyetçi-laik anlayışın esas alındığı ve bunun da din kardeşliği ve birlik ruhunu zedeleyip istenmeyen hadiselere yol açtığı inkâr edilemez. Her şeye rağmen etnik-siyasi Kürtçülüğün bütün Kürt kardeşlerimizi kapsamayan, hatta çoğunluğun tepkisiyle karşılaşan marjinal bir gelişme olarak mevziî kaldığını önemle belirtmemiz gerekir. Birlik ve dirliğimizi bozmayı amaçlayan bu fitne ve illete karşı Bediüzzaman Said Nursi gibi İslâm âlimi ve mütefekkirlerin hikmet ve hakikat imbiğinden geçmiş feyizli tespit ve hal çareleri mutlaka dikkate alınmalıdır. Onların, kaynağını dinin özünden, ilim ve irfanın ışığından, eşya ve hadiselerin sırlı hakikatinden alan nurlu teşhis ve reçeteleri anlaşılmadıkça, teklif ve tavsiyelerine iltifat edilmedikçe, Doğu'daki müzmin sıkıntıların çözülmesinin zor olduğu kanaatindeyiz. Meselenin çözümü noktasında atılacak en hayati adım, Türkler ve Kürtlerin yüzyıllardır olduğu gibi kardeşlik, ittifak, muhabbet ve uhuvvetini kuvvetlendirecek yegâne birlik noktaları olan din, vatan, tarih, mefkûre, kader ve menfaat birlikteliklerini yeniden canlandırıp tahkim etmektir. Bu anlamda elinizdeki naçizane eserin yaraya merhem olması en samimi temennimizdir.
11.25 ₺ -
Son İmparator Abdülhamid Hanın Gizemli Dünyası
Sultan İkinci Abdülhamid hakkındaki “Ulu” ya da “Kızıl” yargısı pupa yelken sürüyor. Bir kısım “etkin” siyasî-entelektüel çevrelere bulaşan “Abdülhamid illeti”, büyük ölçüde onun çok yönlü politikalarını anlayamamaktan, etrafını kuşatan ağır şartları takdir edememekten ve geleneksel kaynaklardan beslenen kişiliğine ve tavırlarına duyulan alerjiden türüyor. Bu biraz da “Görünmez Sultan”ın Yıldız`a kapanarak zatını ve fikirlerini dış dünyadan gizlemesinden ve gizemli âlemine nüfuz edememekten kaynaklanıyor. Belki Yıldız`a hapsolmuştu; ama ufku, vizyonu, hayalleri, projeleri ve yenilikleri Yıldız`ın duvarlarını ve çağını fersahlarca aşacak seviyedeydi. Abdülhamid`in çehresini kapatan kalın örtü açıldıkça ve kişiliğine saldırıların katranı temizlendikçe “Gerçek Abdülhamid” tüm ihtişamıyla ortaya çıkmakta ve şaşırtıcı parlaklığıyla gözleri kamaştırmakta. O, gerçek bir proje, politika, strateji ve reform adamıydı. O, “asrın en siyasi padişahı” idi; tam bir siyaset cambazı ve diplomasi kurduydu. Emperyalizme karşı `Hasta Adamı` cesurca müdafaa eden “Son Kurtarıcı”ydı. Yine O, ilan ettiği meşrutiyetle, açtığı okullarda yetişen asker ve bürokratlarla, gerçekleştirdiği imar-iskân ve alt yapı hizmetleriyle, Cumhuriyet`in ve modern Türkiye`nin “temellerini hazırlayanlardan”dı. “Abdülhamid Gerçeği”ni doğru anlamak ve keşfetmek, şüphesiz ki bugünümüze ve yarınımıza büyük ışık tutacak. Necip Fazıl`ın deyimiyle “Abdülhamid`i anlamak her şeyi anlamaktır.” Hatta François Georgeon`un enfes tespitine göre “Abdülhamid`i anlamak bugünkü Türkiye`yi anlamaktır.” İşte bu kitap, “Abdülhamid Gerçeği”nin yeniden anlaşılması, bilinmeyen cephelerinin keşfedilmesi ve İttihatçı Hareket ile 1908 Darbesi`nin esrarının çözülmesi noktasında ezber bozacak bir keyfiyettedir. Eserin, kafa karışıklığının durulmasına, karartılan bir dönemin aydınlanmasına vesile olması en büyük temennimizdir. Abdülhamid ve devrini yeniden okumaya, keşfetmeye ve anlamaya ne dersiniz?
45.00 ₺ -
Bitmeyen Hesaplaşma Hilal ile Haçın Bin Yıllık Mücadelesi
Doğu ve Batı`nın, Hilâl ile Haç`ın, bu iki medeniyet ve inancın tarih boyunca her alandaki karşılaşması, iki rakip dünyanın bugüne uzanan ilişkilerini şekillendirmiştir. Günümüzde “tarihin sonu” ve “medeniyetler çatışması” gibi söylemler ve medeniyetler diyalogu sarkacında gidip gelen iki âlemin münasebetleri, tarihî mirasının izlerini taşımaktadır. Batı ile İslâm medeniyetlerinin iç içe geçen müşterek tarihi, uzunca bir zaman diliminde Osmanlı`yla kesişmiş ve bütünleşmiştir. Osmanlı özelinde iki âlemin kadim mücadelesini ve hesaplaşmasını incelemek, oldukça farklı ve geniş bir bakış açısı sunuyor. Bitmeyen Hesaplaşma`da Malazgirt`ten Çanakkale`ye uzanan, kaynağını Haçlı seferlerinden alan, Osmanlı`yı ve İslâm dünyasını parçalama ve sömürgeleştirme oyununun tarihi süreci ve bugünkü yansımaları ele alınmıştır. Bitmeyen Hesaplaşma, Doğu ile Batı arasındaki münasebetlerin Osmanlı bağlamında daha iyi anlaşılmasına göz ardı edilemez katkılar sunmaktadır. Doğu ile Batı`yı, Hilal ile Haç`ı yeniden keşfetmek adına çıkılan tarih yolculuğu yepyeni ufuklar açıyor...
12.00 ₺ -
Okuldan Çanakkale'ye
Gelibolu sırtlarında milletçe fedakârlıkların tüm sınırlarını zorladık. En büyük fedakârlıklarımızdan biri de geleceğin Türkiye'sinin aydın ve yönetici tabakasını bir mum gibi yakmak oldu. Bir hilâl uğruna nice güneşler Çanakkale ufuklarında aydınlık yarınlarımızın teminatı olarak batıp gitti. Çanakkale'de, İstanbul ve çevre illerden gönüllü olarak cepheye giden üniversiteli genci, lise öğrencisi, öğretmeni, medrese talebesi, müderrisi, tekke şeyhi ve dervişi ile topyekûn bir "irfan ordusu" da çarpıştı. Eğitim neferlerimiz, okullarını bırakıp cepheye koştular ve tatlı canlarını vatanlarına siper ettiler. Anadolu-İslâm karakolunun son kalesi Çanakkale'yi geçilmez kılan destansı mücadelede "mektepli Mehmetlerin" her türlü övgüye değer kahramanlıkları hayati bir öneme sahiptir. Mahşerin İrfan Ordusu Okuldan Çanakkale'ye, Çanakkale Savaşı'nın fazla bilinmeyen ve eksik bırakılan çok özel bir kesitini gün ışığına çıkarmak maksadıyla hazırlandı. Ümidimiz bu eserin genç kuşaklara milli bir şuur ve kimlik aşılamada katkı sağlamasıdır.
7.50 ₺ -
Osmanlı'nın Gizli Tarihi
Tarihin esrarını, olanca bilinmezliğiyle koruduğu yerlerden biri de hiç şüphesiz bizim ülkemizdir. Türkiye tarihinin geniş bir kesiti hâlâ gizemini muhafaza etmekte ve bitmeyen tartışmaların odak noktasındaki yerini korumaktadır. Osmanlı’nın Gizli Tarihi, tarihçileri ve tarih okurlarını asırlardır meşgul eden Osmanlı’ya dair kimi karanlık hadisenin üzerindeki esrar perdesini aralama gayesiyle hazırlandı. Kitapta sizi, geniş bir yelpazeye yayılan, renkli ve ilgi çekici konular beklemekte. Osmanlı’nın Gizli Tarihi’nin büyük bölümü Osmanlı’ya, Osmanlı-Batı ilişkilerine, Osmanlı’nın bilinmeyenlerine ve Osmanlı’nın son kahramanlarına ayrılmış. Bu bölümlerde Osmanlı’daki bir kısım hâdisenin ve şahsiyetin saklı kalmış çehresi ile yakın tarihimizin tartışılan önemli bazı kesitleri aydınlığa kavuşturulmuş. Eserin son kısmı da Osmanlı’nın “arka bahçesinde”, yani Osmanlı’nın yokluğunda barış ve istikrara susayan, fırtınaların hiç durulmadığı mahzun coğrafya Ortadoğu’da süre giden olayların can alıcı kilometre taşlarına hasredilmiş. Osmanlı bulmacasının eksik karelerini tamamlamak için eşi bulunmaz bir eser…
11.25 ₺ -
Türkçede Deyimler
Deyimler, bir toplumun konuşma ve yazma dili için vazgeçilmez ifade araçlarıdır. Toplumun ortak anlayışını ve zevkini yansıtır. Ortak bir dil ve anlatım gücü kazandırır. Duygu ve ifade birliği oluşturur. Bu nedenle deyimler bir dili gerçek anlamda bilmenin en önemli göstergesi sayılabilirler. Deyimlerin anlamını bilmeyenler o dili gerçek anlamda biliyor sayılmazlar.
47.60 ₺