-
Osmanlı İnsanlığın Son Adası Ketebe
Tarihle birlikte düşünme ilkesi doğrultusunda eser veren Mustafa Armağan, Osmanlı tarihini yeni bir gözle okuma serüvenini bugüne kadar onlarca kez basılan bir eserle taçlandırıyor; Osmanlı: İnsanlığın Son Adası. Bugün ancak su üstündeki kısmını çözebildiğimiz Osmanlı buzdağının derinlerinde bilmediğimiz nice yönlerini yeni bir bakışla gündeme getiren Armağan, böylece Osmanlı tarihindeki klişeleşmiş hüküm ve anlatıları sorgulamaya girişiyor: Kapitülasyonlar iyi bir şey miydi? Osmanlı toplumu erkek egemen miydi? Harem gerçekten de bir haz mekânı mıydı? Patrona Halil bir eşkıya mıydı yoksa halk kahramanı mı? Osmanlı’da demokrasi var mıydı? Osmanlı: İnsanlığın Son Adası bu ve benzeri merak uyandıran soruları cevaplandırmaya yönelik kışkırtıcı bir okuma girişimi.
118.26 ₺ -
Osmanlının Kayıp Atlası Ketebe
Mustafa Armağan tarihte ender rastlanan tarihî kavşakta kaleme aldığı Osmanlı’nın Kayıp Atlası’nda kaybettiğimiz büyük haritayı elimizdeki parçalarından yola çıkarak tasvir çabasında. Kuruluş, yükselme, duraklama, gerileme ve çöküş... Üç kıtaya yayılmış, onlarca kültür, din, dil ve millete sahip halkları 6 asır huzur içinde yaşatmış bir cihan devletinin kitaplarımızda içine sıkıştırıldığı kalıp bu. Bu kalıptan çıksa çıksa karikatür çıkabilirdi, nitekim çıkan o olmuştur. Peki neden yapılmıştır bu beyin ameliyatı? Bir daha bu topraklarda “Osmanlı” benzeri bir oluşumun ortaya çıkması istenmemişti de ondan. Bu tehlikeli ‘millet’in, ecdadının bir zamanlar neler yaptığını öğrenirse sıkıştırıldığı kalıpları kırmak gibi bir alışkanlığı olur, bu da kurulmak istenen düzenin altına bomba koymak anlamına gelirdi. Onun içindir ki, Osmanlı bu ülkede yıllar yılı kötülendi, aşağılandı, küçük görüldü, artıları bile eksiye dönüştürüldü. Lakin Türkiye asırlık kalıpları birer birer kırarken, tarihinin buna eşlik etmemesi düşünülemezdi. Böylece hem ülke olarak çıktığımız noktada Osmanlı güneşini daha eksiksiz görebilecek bir donanıma kavuşuyoruz, hem de tarih, kafamızdaki kalıpları yıkarak bizi özgürleştiriyor.
72.27 ₺ -
Küller Altında Yakın Tarih Seti 6 Kitap Takım
Öncesi ve sonrasiyla tek parti devri Küller altinda yakin tarih 1 Yakin tarihin karadelikleri Yakin tarihte efsaneler ve gerçekler Korku duvarini yikmak Paşalarin hesaplaşmasi
135.78 ₺ -
Yakın Tarihte Efsaneler Ve Gerçekler
Mustafa Armağan yakın tarihi sorgulamaya devam ediyor. Armağan, bir yandan Cumhuriyetin Altın Çağı kabul edilen 1930’lu yıllarda Türkiye’nin Hitler Almanya’sına ekonomik yönden bağımlı hale geldiğini gösterirken, diğer yandan İstiklal Savaşı’nın başlangıcında bir ABD Başkanından yardım istenmesi hadisesine ışık tutuyor ve bu sorgulamalar kitap boyunca temposu hiç düşmeden devam ediyor. Kitabın satırlarında ilerlerken yakın tarihin örtülerinden sıyrılışına tanık olacaksınız. Kitaptan bazı ilginç başlıklar: * Musul defterini nasıl ucuza kapattık? * M. Kemal hangi karikatürcüye “artık çizme” demişti? * Hangi Cumhurbaşkanı darbecilere silah çekmişti? * Kim Amerikancı: Menderes mi, İnönü mü? * Mevhibe İnönü başını nasıl açmıştı? * CHP gençliği hangi Çanakkale rezaletine imza atmıştı?
37.23 ₺ -
Yavuz Sultan Selim Han Davasına Adanmış Bir Ruh
Yavuz Sultan Selim’i hiç böyle okumadınız! Fatih’in kalem ve kılıç örsünde dövdüğü, Bayezid’in sabır ateşinde şekillendirdiği bu “altın zincir”in halkaları nihayet Yavuz’un usta ellerinde titizlikle işlenmiştir. Mustafa Armağan, Osmanlı’yı yeniden kuran sıra dışı sultan, zamanın İskender’i, şarkın fatihi Yavuz Sultan Selim’in hayatını, bilinmeyen yönleriyle Yavuz Sultan Selim Han kitabında anlatıyor. - 40 bin Alevi’yi kesti mi? - Portekizlilerin Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) mezarını kaçırma girişimine nasıl dur dedi? - Hilafeti devralmadı mı? - Neden Batı’ya değil de Doğu’ya seferler düzenledi? - Küpe takar mıydı? - İnsan olarak nasıl bir padişahtı? Hobileri ve ilgi alanları nelerdi? - Suriye-Mısır seferlerine dair bilinmeyenler... - Ders kitaplarında neden yanlış anlatılıyor? - Okur ve “kitap kurdu” olarak Yavuz’u ne kadar tanıyoruz? - Kürtler aleyhine söylediği iddia edilen sözlerin gerçeği... - Can dostu Hasan Can’ın kaleminden Yavuz Sultan Selim! Merak edilen bütün bu soruların cevabı Mustafa Armağan’ın sevilen diliyle bu kitapta.
140.89 ₺ -
Osmanlının Mahrem Tarihi Bilinmeyen Yönleriyle
Farklı tarih okumalarıyla tanınan Mustafa Armağan bu kez özgün bir eserle çıkıyor karşınıza. Sizi sarayın mahrem dünyasına götürüyor. Bütün kapılar kapandığında kendisiyle baş başa kalan padişahların kişisel dünyalarını açıyor önünüze. - Padişahlığı sırasında İstanbul’a adım atmayan sultan... - Kendi eliyle kazıdığı mühürleri çarşıda sattırıp parasını fakirlere dağıtan padişah... - II. Abdülhamid’in en sevdiği atı bir Bulgar eşkıyasına ödül olarak kimler vermişti? - Sigara aleyhine makale yazan padişah... - Annesinin ismi bilinmeyen Osmanlı padişahı... - Hangi padişahlar spor kulübü kurmuşlardı? - Vahdettin tahta çıkarken hangi uğursuz sözü söyledi? - Peygamber Efendimizin ayak izini başında taşıyan padişah kimdi? - Kuyumculuk, marangozluk, urgancılık yapan padişahlar... - Divan edebiyatının gazel rekortmeninin bir padişah olduğunu biliyor muydunuz? - Annesinin adına cami yaptırıp içine kendi eliyle “Cennet anaların ayakları altındadır” hadisi hangi padişaha aitti? Osmanlı’nın Mahrem Tarihi, görünen tarihin görünmeyen yüzünü aralayan ufuk açıcı bir çalışma. Zevkli üslubu, yüzlerce kaynaktan süzülmüş bilgileri, çarpıcı dikkatleriyle bitirmeden elinizden bırakamayacağınız bir eser.
122.64 ₺ -
Kazım Karabekirin Gözüyle Yakın Tarihimiz 1
Karabekir Paşa’nın askeri ve siyasi hayatında haksızlıklara uğraması yetmiyormuş gibi, tarih kitaplarından da emekleri silinmişti. Doğu Cephesi’nde zafer üstüne zafer kazanarak makûs talihimizi yenen Paşa, Sevr’i yırtan ilk antlaşmanın altına imza atmıştı. Savaş sonunda adına “Şark Arslanı” diye posterler basılıyor, özellikle Doğu’da savaşın gerçek kahramanı sayılıyor, adı efsaneleşiyordu. Ne olduysa savaş sonunda oldu ve Karabekir önce ordudan uzaklaştırıldı, derken Meclis’te mücadele ederken görüldü, sonra partisi kapatıldı ve ertesi yıl İstiklal Mahkemesi’nde idamla yargılandı. Gözetim altında tam 13 yılını geçirdi. İstiklal Savaşı’nı birlikte başlattığı ve en zayıf anında “Emrinizdeyim Paşam” diye desteklediği Mustafa Kemal Paşa ve çevresine eserleriyle muhalefet etti. MUSTAFA ARMAĞAN, Karabekir’in 1918-1922 dönemini kendi ağzından aktarıyor. Yıllardır susturulmuş olan Paşa’yı konuşturuyor. Onun gözüyle tarihimizi sarsan 4 yılın hikâyesini yazıyor.
18.25 ₺ -
Bilinmeyen Yönleriyle İsmet İnönü Gerçeği
Geldi İsmet, kesildi kısmet Mustafa Armağan, İnkılap Tarihi’nin hesabı verilmemiş dosyalarından birini daha açıyor. Karşınızda “Tek Adam”ın “İkinci Adam”ı İnönü’nün gerçek yüzü. Görünüşte hep kazanmış gibiydi. Genelkurmay Başkanı, Garp Cephesi Kumandanı, Hariciye Vekili, Lozan “kahramanı”, Başvekil, bir daha Başvekil, CHP Genel Başkanı, Milli Şef, Reisicumhur, bir daha Başvekil… Bir zamanlar hakkında kahramanlık destanları yazılırdı. Karşılığında da kise-i şahaneden binlerce lira ihsanlar dağıtırdı İsmet Paşa. 1950’lerde Demokrat Parti karşısında üç seçim kaybederek hezimete uğradı. Milletin kendisini istemediğini anlamamakta inat etti. Tabii iktidardan düştükten sonra etrafı tenhalaştı, Tek Parti devri boyunca baskıyla mühürlenen ağızlar açıldı, eleştiriler ve suçlamalar birbirini takip etti. 27 Mayıs o cenazeyi diriltmeyi denedi, silah zoruyla yeniden başbakan yapıldı. Sonra kendi partisi ona isyan bayrağı açtı ve nihayet bu defa CHP’deki koltuğunu Ecevit karşısında kaybetti. Böylece daha hayattayken tarihin en büyük ‘loser’larından biri unvanını mezar taşına kazıttı. Ne o halkını sevdi, ne de halkı onu. Geldi İsmet, kesildi kısmet sözü 1940’larda halkın dilinden düşmedi. Mustafa Armağan, İnönü efsanesini belgeler ve bilgiler ışığında çürüttüğü kitabında “Zafersiz Kahraman”ın iç yüzünü olanca çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
85.41 ₺ -
Cemil Meriçin Dünyası
Biz hakikatların sadece bir tarafını görmeye mahküm edilmişizdir. Oysa yalnız bir tarafını görmek, hiçbir şeyi görmemektir. Cemil Meriç Cemil Meriç'in Dünyası, onun dünyasına girmek isteyenlere bir davetiye ve onu bütünüyle tanımak isteyenlere bir anahtar kitap niteliğinde. Cemil Meriç hakikatleri peşin olarak verilmiş kabul etmeyen, bir başka deyişle onları 'çantada keklik' olarak, yani bir kere sahip olundu mu, ömür boyu elimizde kalacak bir meta olarak görmeyen; ancak uzun ve sabırlı arayışlar sonucunda kendisine adım adım yaklaşabileceğimiz kısmi ve geçici doğrular olarak gören bir yazar. Mustafa Armağan, Cemil Meriç'in eserlerinden yaptığı bu seçkide, daima 'arayan' cins bir kafanın, aynı zamanda nasıl 'susamış' bir gönüle dönüştüğünü, malumatla dolu bilgi ülkesinden bilgelik bahçelerinin coştuğu irfan diyarına doğru nasıl yoğun bir emekle kulaç attığını gözler önüne seriyor. Geniş bir bahçe, yasaklarla çevrili bir dünya. Ağaçlar, su ve hürriyet içinde dolaşan hayvancıklar. Trenler uğramaz o ücra yere. Petrol lambasının bir tarafında babam otururdu, bir tarafında ben. Konuşmazdık. Bazan ikimiz de okurduk. Bazan yalnız ben okurdum.
131.40 ₺ -
Kızıl Elma Peşinde Bir Ömür Fatih Sultan Mehmed
FATİH’İN İÇİNDE YANAN KOR’A DOĞRU BİR SEYAHAT İçinden kayıklar geçiyor bu kitabın, ilim adamlarıyla dolu. Coğrafyaları bir gerdanlık gibi birbirine rapteden altın halkaları tespit ediyor. Harita tutkusuyla iç dünya teknolojisini bir araya getiren engin bir ufka yelken açıyor. Yazar için Fatih’in ve fethinin maddesi kadar, belki de daha fazla, ifade ettiği mana önemli. Ne arıyordu bu genç Sultan, Bizans İmparatoru’nun efsanevi kütüphanesinde? Ya Delfi mabedinin kâhini Plutark’ın biyografi kitabını neden istinsah ettirmişti? Yaptırdığı onlarca Füsûsu’l-Hikem şerhindeki hikmetlerin, içindeki hangi boşluğa deva olacağını bekliyordu? Bunları yeterince bilmiyoruz. Bildiğimiz şey, onun içinde bir korun yanmakta olduğu. Bu kitap, okurunu o kor’a bir adım olsun yaklaştırabilirse vazifesini büyük ölçüde yerine getirmiş sayacaktır.
21.17 ₺ -
Osmanlıyı Kuran Şehir
Hepimizin içinde ara sıra sebebini bilemediğimiz bir ‘Bursa’nın daveti’ çınlar. ‘Kalkıp Bursa’ya gitsem, onun diriltici çeşmesinden kana kana içsem ve yenilensem’ deriz sıkıntılı anlarımızda. Aslında hatırlanması bile başlı başına bir kurtuluş reçetesi olarak boy veren boşluğunu hissettiğimiz bir şehirdir o. Daha doğrusu, içimizdeki şehir hasretinin belli başlı parçalarının yeryüzüne hünerle nakşedilmiş bir suretidir Bursa’da aradığımız. Kendi yüzümüzdür. Kaybettiğimiz yüz.. Aslında Abdülaziz döneminden itibaren Osmanlılar da bu ‘kayıp yüzü’ aramışlar ve onu Bursa’da bulmuşlardı. Bursa onlar için Osmanlı kudretinin sırrını muhafaza eden bir ‘kara kutu’ydu; kuruluş devrinin saflığını, enerjisini, heyecan ve coşkusunu kubbe ve minarelerine içirmiş bir ‘iç deniz’ gibiydi o. Bu kaynağa ulaşmak ve onun diriltici atmosferinde yıkanmak, 1,5 asırdır rüyamız olmuş. Bu "rüya" devam ediyor olmalı ki, içinde Bursa fokurdayan nesiller onda hâlâ bir şeyler (ne acaba?) bulmak için bir sabah uyanıp ‘Ben Bursa’ya gitmeliyim’ diyebiliyorlar. Bursa, tarihte mühürlediği mektupları onların önüne açacakmış gibi bir tutku ile gidiyorlar. Çanakkale gibi tıpkı... Mustafa Armağan da Bursa’nın cazip davetine koşanlardan biri. Onun için Bursa, tüketilecek ve eskitilecek turistik bir gezi objesi olmaktan fersahlarca uzakta gülümseyen keşfedilmeyi bekleyen bir kıta. Bursa’yı ‘Osmanlıların ilk başkenti’ olarak değil, ‘Osmanlı’yı kuran şehir’ olarak dünyamıza dikmeye çabalaması bu yüzden. Osmanlı’nın 3 kıtada çınlayan görkeminin sırları, Bursa’nın önüne diktiğimiz asırlık surların arkasında, bizi sabırla bekliyor diyor yazar ve ekliyor: Osmanlı’ya bir de Osmanlı’yı kuran şehrin penceresinden bakın!
62.90 ₺ -
Abdülhamidin Kurtlarla Dansı 3
100. vefat yıldönümünde hasret, minnet ve rahmetle andığımız Sultan II. Abdülhamid’i Türkiye’ye ve Arap dünyasına tanıtan ve bugüne kadar 400 bin okura ulaşan Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı serisi yeni ufuklara yelken açıyor elinizdeki kitapla. “Biz Hasta Adam değiliz. Sadece yatağından taşan bir nehre benziyoruz”, demiş ve eklemişti Ulu Hakan: “Görevimiz, nehrin taşan kollarını tekrar yatağına toplamaktır. Bunu başarabilmek için ihtiyacımız olan zindeliği ancak İslamiyetin gücünde bulabiliriz.” Hem o nehrin taşırılma ve yeniden yatağına döndürülme hikayesi bugün de devam etmiyor mu? Sultana yönelik ihanetler, darbe girişimleri ve suikastler bugün de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve temsil ettiği millete yöneltilmiyor mu? Sultana Firavun ve Yezid diyen hainler aynı yaftaları Erdoğan’a yapıştırmak için seferber olmadılar mı? Tarih bugündür ve Yıldız Külliyesi ile Beştepe Külliyesini bir asır sonra buluşturan sır kitapta açığa çıkıyor. Okurken tarihin ışığında geleceğe yürüyen bir milletin kendisine lider inşa etmedeki azim ve kararlılığına şaşıracaksınız. Bugüne kadar imza attığı 50 kitapla milyonlara seslenen Mustafa Armağan, son kitabı Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı-3’te inanılmaz zenginlikteki tarihî malzemeden nefes nefese bir macera çıkarıyor ve okurunu Sultan’ın kavranması neredeyse imkânsız ufuklarına zevkli olduğu kadar kahredici bir yolculuğa çıkarıyor. İlk kez göreceğiniz bilgi, belge ve görselleriyle tadına doymayacağınız bir kitap tutuyorsunuz elinizde.
26.28 ₺ -
Cemil Meriç Konuşuyor
Bence ülkemiz hiçbir zaman Avrupalılaşmadı ve Avrupalılaşamaz. Avrupa’nın ayırıcı vasfı rasyonalizmdir. Müslüman Doğu ancak belli dönemlerde akla iltifat etmiştir. Bizim için mühim olan akıl değil, irfandır. İrfan ise seziştir, bağlanıştır, inanıştır. Akıl ancak vahyi anlamamıza hizmet ettiği ölçüde bir değer taşır. Batı ile Doğu arasındaki aşılmaz duvar, Batı’nın her şeyi insana ve onun minnacık zaferlerine bağlayışı, Doğu’nun ise kendi dışında ve tecrübeyi aşan hakikatlere teslim oluşudur. Yani büyük bir zihniyet farkı var arada. Gençlik önce kendi tarihini benimseyecek, kendi değerlerine sahip çıkacak, sonra da kendi tarihinin dünya tarihinden koparılamayacağını ve millî değerlerin insani değerlerin dışında olmadığını anlayacak, millî ile insaniyi mezcederek yarınlara kalacak düşünce eserleri yaratacaktır. Dönemin çeşitli gazete, dergi ve TV programlarında Cemil Meriç ile yapılan söyleşiler, ünlü popüler tarih yazarı Mustafa Armağan tarafından bu kitapta bir araya getiriliyor. Cemil Meriç’in düşünceleri, zaman içinde fikirlerinin gelişimi, kişiliği, duygu dünyası ve özel hayatından kesitler bu söyleşiler yoluyla gün ışığına çıkıyor. Batı, Cemil Meriç, Doğu, Edebiyat, Mustafa Armağan, Osmanlı, röportaj, söyleşi
91.98 ₺ -
Yavuz Sultan Selim Han
Yavuz Sultan Selim Han Dokuzuncu Osmanlı padişahı olarak 1512 yılında tahta geçen ve 8 yıllık hükümdarlığı süresince Osmanlı Devleti’ni maddi ve manevi olarak asırlarca ayakta tutacak sağlıklı bir bünyenin temellerini maharetle döşeyen Yavuz Sultan Selim’i hiç böyle okumadınız! Fatih’in kalem ve kılıç örsünde dövdüğü, Bayezid’in sabır ateşinde şekillendirdiği bu “altın zincir”in halkaları nihayet Yavuz’un usta ellerinde titizlikle işlenmiştir. Mustafa Armağan, Osmanlı’yı yeniden kuran sıra dışı sultan, zamanın İskender’i, şarkın fatihi Yavuz Sultan Selim’in hayatını, bilinmeyen yönleriyle Yavuz Sultan Selim Han kitabında anlatıyor. * 40 bin Alevi’yi kesti mi? * Portekizlilerin Peygamber Efendimiz’in mezarını kaçırma girişimine nasıl dur dedi? * Hilafeti devralmadı mı? * Neden Batı’ya değil de Doğu’ya seferler düzenledi? * Küpe takar mıydı? * İnsan olarak nasıl bir padişahtı? Hobileri ve ilgi alanları nelerdi? * Suriye-Mısır seferlerine dair bilinmeyenler... * Ders kitaplarında neden yanlış anlatılıyor? * Okur ve “kitap kurdu” olarak Yavuz’u ne kadar tanıyoruz? * Kürtler aleyhine söylediği iddia edilen sözlerin gerçeği... * Can dostu Hasan Can’ın kaleminden Yavuz Sultan Selim! Kafanızı karıştıran tüm bu soruların cevabı ve daha fazlası Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı, Ufukların Sultanı Fatih Sultan Mehmed kitaplarıyla Osmanlı Padişahları’nı gerçek yönleriyle okurlarına sunan Mustafa Armağan’ın Yavuz Sultan Selim Han kitabında…
20.35 ₺ -
Paşaların Hesaplaşması
Demokratikleşme yolunda ilerleyen Türkiye’de askerî vesayet-sivil vesayet tartışmaları alevlenirken, nedense tarihimiz üzerindeki vesayet yeterince ciddiye alınmıyor. Oysa resmi ideoloji asıl rengini tarihi biçimlendirmekteki becerisinde gösteriyor. Tarihi tek bir anlatı çerçevesinde sunmak ve ona alternatif getirmeye çalışanları ‘hain’, ‘satılmış’ ve ‘işbirlikçi’ olarak suçlamak eski bir alışkanlığımız. Mustafa Armağan Paşaların Hesaplaşması’nda demokrasimizin gelişmesinin önündeki en önemli engellerden birinin vesayetçi tarih olduğunu söylüyor ve bundan nasıl kurtulabileceğimizin örneklerini ortaya koyuyor. İsmet Paşa’nın nasıl kahraman yapıldığından başlayarak Kâzım Karabekir, Fevzi Çakmak, Refet Bele, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy gibi Milli Mücadele’nin önde gelen isimlerin sonradan nasıl unutturulduğuna ve Çerkez Ethem’in neden hain ilan edildiğine kadar pek çok ilginç ayrıntıyı bulabileceğiniz Paşaların Hesaplaşması, yakın tarihin yeni bir gözle okunması için kolay bulunamayacak bir rehber niteliğinde. Darbeler tarihi ve Menderes’in dramı, ezanın yeniden Arapça okunması sürecinde yaşananlar, Kürt açılımı sürecinde Kürtlerin tarihine yeniden bakma gereği, Atatürk’ün Kürtlerle ilgili 1919’daki sözlerinin nasıl sansürlendiği, Dersim isyanının bilinmeyen yönleri, Mondros, Sevr ve Lozan’ın arka planları, ilk Meclise asılan Sancağ-ı Şerif fotoğrafının neyi anlattığı, İlk Kurşun ve Hasan Tahsin efsanesi, Kudüs, Filistin ve Gazze’nin nasıl kaybedildiğine ilişkin yeni bilgiler Paşaların Hesaplaşması’nda ele alınan konulardan bazıları.
11.99 ₺ -
Kızıl Pençe Karabekir'in Gözüyle Kuruluş Yılları
Kâzım Karabekir'in yazdıkları, resmi tarihin şekerlemelerine fazla alıştırılan okuru şoke ederken, aynı zamanda Ulrich Beck'in "düşmansız demokrasi" dediği bir akımın tarihimizdeki öncülüğünü yapıyor. Eser boyunca İstiklal Savaşı yıllarındaki Mustafa Kemal Paşa'ya duyduğu saygıyı sık sık vurgulayan Karabekir Paşa, onun 'asalaklar' dediği türedi bir grup tarafından kuşatıldığını ve en büyük hatasının bu gruba dayanarak iktidar sürme karşılığında milletten ve özgürlük mücadelesinden kopmak olduğunu cesaretle ileri sürüyor. Hem de bu cesareti bugün değil, Tek Parti yönetiminin doruk noktası sayılan 1933 yılındaki çıkışıyla göstermiş olan Karabekir Paşa, alttan alta Mustafa Kemal Paşa'nın çevresini saran ve ülkede terör estiren gizli bir örgütün deşifresini de yapıyor. KIZIL PENÇE adını verdiği bu gizli ve eli silahlı örgütün 1 numarası kimdi? Kimleri kullanırdı? Asker içinde uzantıları var mıydı? Adam vurmaktan kitap yakmaya, insanları ve ailelerini takip ve taciz etmeye kadar çeşitli kademelerde gerçekleşen ve resmi devletin yanı başına konumlanan bu paralel gizli devletin ipuçlarını Kâzım Karabekir'in emsalsiz analizlerinden öğreneceksiniz. Mustafa Armağan KIZIL PENÇE'de Kâzım Karabekir Paşa'nın yazmış olduğu 3 bağımsız metinden yeni bir metin kuruyor. Paşa'nın söylediklerini netleştiriyor, mesajını anlaşılır kılıyor. Böylece Karabekir'in, çeşitli kitaplarına dağılmış bulunan keskin eleştirel bakışını, tek bir kitabın çatısı altında olanca yoğunluğu ve çıplaklığıyla okurun önüne sunuyor. KIZIL PENÇE yakın tarihimizin kırılma dönemi olan 1922-1933 yıllarında yaşananları 'Kral Çıplak' sözüyle anlatılabilecek bir yalınlıkta ortaya koymayı başarıyor. Rahat üslubu ama sarsıcı tezleriyle KIZIL PENÇE'nin, yalan sisinin dağılmakta olduğu günümüzde tarihin normalleşmesi yolunda önemli bir adım olacağına inanıyoruz.
18.13 ₺ -
Gerçek Tarihin Peşinde
Osmanlı hangi tarihte kuruldu? Padişahın özel odasında ne gibi şifreler var? Kanunî Nuh’un gemisini aramış mıydı? Günümüzde Kanuni’ye ne gibi iftiralar atılıyor? “Muhteşem Yüzyıl” mı? “Muhteşem Rezalet” mi? Mithat Paşa bizim Neron’umuz muydu? Eyüp Sultan’ın kardeşi hangi ilimizde yatıyor? Özgürlük Heykeli’ni Sultan Abdülaziz mi yaptırdı? Mimar Sinan, Mihrümah Sultan’a gerçekten aşık oldu mu? Tarihine hayret nazarlarıyla bakmayanlar ondaki canlılığı, renkliliği ve ilginçliği de göremezler. Oysa tarihe delici bir nazarla bakıldığında bugün olup bitenlerden çok daha fazla hayret edilecek olaya rastlamak mümkündür. Eski ABD başkanlarından Harry Truman’ın dediği gibi “Bilmediğimiz geçmiş dışında dünyada yeni bir şey yoktur”. Mustafa Armağan asıl tarihteki olaylara hayret etmeyenlere hayret eden araştırmacı zihinlerden biri. Öğrencilerin nasıl olup da tarih derslerinde esneyebildiklerini, tarihin, idrakimizi diken diken edecek nice süngülenmiş olayla örülü olduğunu ve aslında insanlardaki merak duygusu bilenirse tarihin bize söyleyebileceği çok sözü bulunduğunu iddia eden Armağan, bu yeni kitabında “okurlarıyla birlikte” gerçek tarihin peşine düşüyor, tarih okyanusundan bulup çıkardığı incileri onlarla cömertçe paylaşıyor. Gerçek Tarihin Peşinde tarihimizde bilinmeyen, unutulan ve yitirilmiş gerçeklerin fark edilmesi yönünde cesurca bir girişim. En önemlisi de, “bu tarih”in, Türkiye’nin geldiği noktaya yakışmadığı kanaatinde.
11.31 ₺ -
Osmanlı Tarihini Yeniden Yazmak
Halil İnalcık, Kemal Karpat, Cemal Kafadar, İlber Ortaylı, Mehmet Genç, Bernard Lewis, Donald Quataert, Linda Darling, Jane Hathaway, Douglas Howard, Rhoads Murphey, Uğur Tanyeli, Jonathan Grant’ın yazılarıyla yeni bir Osmanlı Tarihi yazılıyor… "Osmanlı tarihi" denilince hafızamıza düşen tablo aşağı yukarı şudur: Söğüt'te başlayıp Bursa'da kıvam kazanan kuruluş döneminde Osmanlı, İstanbul'un fethiyle yükselişe geçmiş ve bu süreç, zirvesine ulaşığı Kanuni devrine kadar sürmüştür. Ancak bu 'Altın Çağ', Kanuni'nin 1566'daki ölümüyle sona ermiş ve duraklama dönemi başlamış, 2. Viyana yenilgisi ise gerilemeyi belirgin hale getirmiştir. Bunu 18. yüzyıldaki çöküş, 19. yüzyıldaki parçalanma ve nihayet 1922'deki yıkılış izlemiştir. Bu aşinası olduğumuz tabloda dikkat çeken nokta, Kanuni'nin ölümüne kadar geçen yaklaşık 250 yılı olumlu, ondan sonraki 350 yılı ise olumsuz olarak resmetmesidir. Böylece aslında bizim "Osmanlı tarihi" dediğimiz ve öğretme hevesini duyduğumuz tarih, neredeyse asıl tarihinin yarısı bile değildir, zira duraklama, gerileme, çöküş denilince öğretenin de, öğrenenin de hevesi büyük ölçüde kaçmaktadır. Dolayısıyla böyle yarım yamalak bir tarih okuyarak yetişen insanlardan oluşan bir toplumun çağdaş bir tarih bilincine ulaşmaları elbette beklenemez. Öte yandan Halil İnalcık'tan Linda Darling'e, İlber Ortaylı'dan Douglas Howard'a, Cemal Kafadar'dan Rhoads Murphey'ye, Mehmet Genç'ten Donald Quataert'e, Kemal Karpat'tan Jonathan Grant'e, Uğur Tanyeli'den Cornell Fleischer ve Jane Hathaway'e ve daha pek çok Osmanlı uzmanına göre kitaplarımızda okuttuğumuz "Osmanlı'nın gerilemesi", apaçık bir olgu değil, çözülmesi gereken bir problemdir. Üstelik bir tarihçinin tarihte ilerleme veya gerileme olmasına 'takması' ne kadar bilimsel bir tutumdur? Bir bilim adamı olarak tarihçinin 'ileri' dönemleri kendisine yakın bulurken, 'geri' dönemleri ihmal etmesi ne kadar anlamlıdır? Osmanlı tarihi araştırmalarından tanıdığınız Mustafa Armağan'ın yayına hazırladığı Osmanlı Tarihini Yeniden Yazmak adlı kitap, bu ve benzeri soruları çağımızın yetkin tarihçilerinin kalemlerinden sunuyor sizlere. Ve yaklaşmakta olan bir 'tarih devrimi'nden söz ediyor: Öyle görünüyor ki, bu 'yeni' tarihte artık Osmanlı'yı, ömrünün büyük bir bölümünde gerileme belasıyla boğuşan aciz bir devlet olarak değil, tam tersine, bazı ciddi sorunları bulunsa bile, kendini yenileyen, dönüştüren ve çağa ayak uydurma yolunda ciddi adımlar atan dinamik bir devlet ve toplum olarak değerlendireceğiz. Osmanlı Tarihini Yeniden Yazmak yeni Osmanlı tarihçiliğinin müjdelerini veren öncü çalışmalardan biri..
11.99 ₺ -
Kazım Karabekir′in Gözüyle Yakın Tarihimiz
"19 Nisan 1919’da Trabzon’a çıktım…" Kazım Karabekir Paşa İstiklal Savaşı'nın bugüne kadar göz ardı edilen, gösterilmeyen, yazılmayan taraflarını inceliyor. Tarihe yeni bir gözle bakmak isteyenler için muhteşem bir araştırma... İnkılap tarihlerimizin neden “Tarih” sıfatını hak etmediğini anlamak için Kâzım Karabekir Paşa’nın hayatına bakmak yeterli olacaktır. Sadece bir kaç fersiz cümlede geçer ismi. Resmi bile son yıllara kadar ders kitaplarında hemen hiç yer almazdı. Hatta bazılarına kalırsa “rejim düşmanı, Hilafetçi ve hain”di. İyi ama ne yapmıştı Paşa bu hakaretleri hak etmek için? Karabekir Paşa’nın askeri ve siyasi hayatında haksızlıklara uğraması yetmiyormuş gibi, tarih kitaplarından da emekleri silinmişti. Doğu Cephesi’nde zafer üstüne zafer kazanarak makûs talihimizi yenen Paşa, Sevr’i yırtan ilk antlaşmanın altına imza atmıştı. Savaş sonunda adına “Şark Arslanı” diye posterler basılıyor, özellikle Doğu’da savaşın gerçek kahramanı sayılıyor, adı efsaneleşiyordu. Ne olduysa savaş sonunda oldu ve Karabekir önce ordudan uzaklaştırıldı, derken Meclis’te mücadele ederken görüldü, sonra partisi kapatıldı ve ertesi yıl İstiklal Mahkemesi’nde idamla yargılandı. Gözetim altında tam 13 yılını geçirdi. İstiklal Savaşı’nı birlikte başlattığı ve en zayıf anında “Emrinizdeyim Paşam” diye desteklediği Mustafa Kemal Paşa ve çevresine eserleriyle muhalefet etti. İstiklal Savaşı’nı kardeşlik duygularıyla bağlı bir kadroyla vermiştik. Ancak asıl savaş bundan sonra başlamış, iktidar rüzgârı, İstiklal Savaşı’nın İlk Beş’inden 4’ünü idam sehpasının önüne fırlatmıştı. Suçları neydi? Muhalefet etmek. Peki savaşı esaretten kurtulmak için yapmamışlar mıydı? Şimdi de hem kendi haklarını, hem de milletin haklarını savundukları için darağaçlarının gölgesinde bir hayata mahkûm ediliyorlardı. İşte herkesin sustuğu bir zamanda Karabekir tek başına muhalefet bayrağını açtı ve basının önüne çıktı. İstiklal Savaşı’nı sanki sadece Mustafa Kemal Paşa yapmış gibi anlatılıyordu. Oysa Karabekir Paşa diyordu ki: “Onu Anadolu’ya gelmeye ben ikna ettim. Hatta bir ay önce, 19 Nisan 1919’da Trabzon’a çıktım…” MUSTAFA ARMAĞAN, Karabekir’in 1918-1922 dönemini kendi ağzından aktarıyor. Yıllardır susturulmuş olan Paşa’yı konuşturuyor. Onun gözüyle tarihimizi sarsan 4 yılın hikâyesini yazıyor. Konuşan ne de olsa bir kahramandır. Kahraman olmayanlara düşen ise onu saygıyla dinlemektir, diyor.
11.31 ₺ -
Türkçe Ezan ve Menderes
Mustafa Armağan, Türkçe ezanın okunduğu günleri ve Başbakan Menderes’in Arapça ezanı serbest bıraktırdığı günü yaşayanları konuşturarak yakın tarihimizin bu unutturulmuş döneminin perdesini aralıyor. “İnsaf ediniz, diyorlardı. “Allahuekber” dedi diye insan tutuklanır mı? Caminin içinde Arapça okumak suç değil. Fakat minareye çıkınca suç oluyor. Keza minareden ezan yerine küfür edilse yine suç değil. Fakat Allahuekber denilince hapishane hazır. Bu bizim 1300 yıllık geleneğimiz. Biz 1300 yıldan beri Allahuekber demeğe alışmışız. Mademki laikiz, neden ezan okurken “Tanrı Uludur” yerine “Allahuekber” dediğimiz için bizi hapse atıyorsunuz? Bir Hıristiyan, ibadetini istediği lisanla yapınca ses çıkartmıyorsunuz da, bizim Allah huzuruna çıkışımızda alıştığımız lisanda konuşmağa neden müsaade etmiyorsunuz?” (Bir Türkçe ezan mağdurunun sözleri...)
36.50 ₺ -
Öncesi ve Sonrasıyla Tek Parti Devri
Yakın tarihimizde Tek Parti devrinden başka hesabı verilmemiş veya bedeli ödenmemiş bir dönem hiç olmadı. Sultan 2. Abdülhamid, 33 yıllık iktidarının ardından İttihatçılar tarafından tahttan indirilip hapsedildi; Enver, Talat ve Cemal Paşalar siyasi hayatlarını bitirme pahasına yurt dışına kaçtılar; Osmanlı hanedanı toptan sürgün edildi; Demokrat Parti idamlar ve hapislerle mukabele gördü vs. Sadece ve sadece ülkeyi çeyrek asır demir yumrukla, ağır yasaklarla ve katı bir diktatörlükle yöneten Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı bugüne kadar yaptıklarının hesabını vermedi. İşte bu yüzden yakın tarihimiz doğru dürüst yazılamadı. Yakın tarih araştırmalarıyla tanınan Mustafa Armağan ‘’Tek Parti Devri’’ adlı kitabında bu hesabı verilmemiş veya açık kalmış dönemin derli toplu bir muhasebesini çıkarmaya soyunuyor. İstiklal Mahkemeleri’nden Dersim katliamına, açlıktan kıvranan ülkeye heykel diktirmekten arşiv düşmanlığına bir yığın olaydan seçtikleriyle bize dönemin fotoğrafını çıkarıyor. Eksik ama bütünü hakkında fikir veren bir fotoğraf bu. Hem daha yolun başında sayılırız. Asıl defterler bundan sonra açılacak değil midir?
26.28 ₺ -
Osmanlı Sultanları Albümü
OSMANLI TARİHİNİN YALIN BİR DÖKÜMÜ Yakın tarih alanında birçok esere imza atan Mustafa Armağan, Osmanlı Tarihi’nin özeti sayılabilecek Osmanlı Sultanları Albümü adlı çalışmasıyla tüm Osmanlı Padişahlarının kısa hayat hikâyelerini resimleriyle birlikte okuyucularına sunuyor.Anlaşılır, akıcı bir Türkçeyle kaleme alınmış olan kitap binlerce sayfalık bir büyük tarihin özünü aktarıyor.Kimdir bu Osmanlı Sultanları?Kurdukları imparatorluk 600 yıl boyunca dünyaya hükmetti; savaş meydanlarına ve nice kitapların sayfalarına hükmeden dilleri neredeyse unutuldu; inşa ettikleri her binaya attıkları imzaları/tuğraları kitâbelerden söküldü ve son kalan hanedan üyeleri geri dönmemecesine yurt dışına sürüldü. Yine de zihinlerden silinemediler. Bugün üzerine onlarca devletin kurulduğu topraklarda kendilerini hatırlatacak hayır eserleri inşa ettiler çünkü onlar gönülleri fethetmenin, mekânı ele geçirmekten daha kalıcı bir yatırım olduğunu biliyorlardı. “Bu, Moğol akınlarının Anadolu kapılarına getirdiği Ertuğrul’un oğullarının Söğüt’te başlayıp San Remo’da noktalanan 668 (1258-1926) yılının yalın bir dökümüdür. Bu dökümdeki bilgilerin, ayrıntıları ve derinlikleri haber veren işaret levhaları oldukları unutulmadan okunması en büyük dileğimdir.” Mustafa Armağan
60.59 ₺ -
Osmanlı İnsanlığın Son Adası
Mustafa Armağan, yıllardır üzerinde çalıştığı Osmanlı tarihini yeni bir gözle okuma serüvenini taçlandırıyor Osmanlı: İnsanlığın Son Adası adlı kitabıyla. Bildiğimiz bu büyük tarihin bilmediğimiz nice yönlerini, yeni bir bakışla gündeme getiren Armağan, böylece Osmanlı tarihindeki bazı klişeleşmiş hüküm ve anlatıları sorgulamaya girişiyor: Kapitülasyonlar iyi bir şey miydi? Osmanlı toplumu erkek egemen miydi? Harem gerçekten de bir haz mekânı mıydı? Patrona Halil bir eşkıya mıydı yoksa halk kahramanı mı? Osmanlı’da demokrasi var mıydı? Osmanlı: İnsanlığın Son Adası, bu ve benzeri soruları cevaplandırmaya yönelik kışkırtıcı bir okuma girişimi. -- Türkiye Yazarlar Birliği 2003 Fikir Ödülü sahibi OSMANLI: İNSANLIĞIN SON ADASI, gözden geçirilmiş baskısıyla… "Bu ülke"nin aydını olmak gibi ağır bir sorumluluk var sırtımda. Asırlar boyunca haksızlıklara uğramış bir toplumun ve boynu bükük durmak zorunda bırakılmış bir neslin mensubu olarak -kimse kusara bakmasın- incelediğim nesneye bir avuç kükürde bakar gibi bakamam. Üstelik de mensubu olduğum medeniyet, yeryüzü yağmacılarına karşı şerefli bir direnişi gerçekleştirmiş ve bu süreçte hem dışarıdan, hem de bizzat kendi evlatları tarafından haksızlıklara uğramışsa bu konudaki tarafsızlığımın objektiflik anlamına gelmeyeceğini, gelemeyeceğini söylemek zorundayım.Cemil Meriç, "Ben bu mazlum medeniyetin sesi olmak istiyorum" demişti. Ben de, bu kitapta, mazlum bir tarihin sesi olmak istedim. Okul kitaplarından tutun da sözde Osmanlı'yı savunmak amacıyla yazılmış ideolojik kitaplara kadar itilen, kakılan, reddedilen, yeterince anlama çabası gösterilmeden mahkûm ediliveren ve sürekli kolaycı şablonlara göre yargılanan Osmanlı tarihinin bütün bu ideolojik ve siyasi boyalar döküldükten sonra görünecek olan gerçek dokusundan bazı kesitler çıkartmaya çalıştım. Yeniçeri Ocağı'na atılan güllelerin gerçekte Osmanlı toplumunun tam kalbine düştüğünden başlayan ve "Osmanlı gerilemesi" diye bir şeyin olup olmadığına varan, yahut "Padişahlar güler miydi?" sorusundan yola çıkan ve kapitülasyonların "iyi" bir şey olduğuna dayanan pek çok "aykırı" görüşün dile getirilmesinin sebebi bu aslında. Bize gösterilmek istenilen tarihin perde arkasındaki yüzünü seçme ve bir yerde "inşa" etme çabası benimki.
17.81 ₺ -
Fatihin Rüyası
Fatih Sultan Mehmed, yalnız Kostantiniyye’yi feth ederek büyük müjdeye mazhar olmakla kalmamış, Osmanlı Devleti’ni bir cihan devleti haline getiren padişah olarak da tarihe geçmiştir. Onun fethi, mekânla birlikte zamanı da kapsadığı içindir ki, bizimle beraber yaşamaktadır. Kırım ile İtalya (Otranto) onun avucundaki çizgilerde birleşir, Tuna ile Fırat onun kalbinden geçerek birbirlerine akmaya başlar, Karadeniz ile Akdeniz’i buluşturur. Sade coğrafya mıdır buluşan? Onun dünyasında kültürler ve sanatlar da, dinler ve diller de, kitaplar ve haritalar da bitimsiz bir yolculuğa çıkarlar. Doğu’yu da, Batı’yı da kucaklamak ve bir büyük bahçenin içine almak istemişti. “Küçük cihad” dediği fetihleri, “büyük cihad” (cihâd-ı ekber) ile tamamlamaktı gayesi. Fatih Camii’nin etrafında devrin en büyük eğitim yurdunu açarken “Büyük cihad”ın başladığını söylemiştir. Bu, cehaletle mücadeledir. Ne var ki, Fatih açtığı yolda sonuna kadar yürüyemedi ve bu görevi “sonraki” nesillere emanet etti. İstanbul’un fethine düşürdüğü tarihle söylersek, “Âhirûn”a. Bu yüzden Fatih demek, yarım kalan aşk demek. Yaptıkları kadar yapmak istedikleriyle de keşfedilmesi gereken gerçek bir hazine demek. Mustafa Armağan, Fatih’in Rüyası’nda tarihimizin bu kutlu hazinesinin kapılarını çalmaya devam ediyor. Ki o kapılar içimize açılmaktadır.
8.57 ₺ -
Korku Duvarını Yıkmak
Erzurum Kongresi, kararlarından tutanaklarına kadar ters yüz edilmiştir. Neden? Trabzon Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti’nin Mustafa Kemal ve Kazım Karabekir paşaların henüz Anadolu’ya tayinlerinin bile çıkmadığı Şubat 1919’da ilk kongresini düzenlediği neden gizlenir? Minyatür bir devlet düzeni kuran Balıkesir Kongresi inkılap tarihlerinde neden geçiştirilir? İstiklal Madalyalı kadın kahramanlarımızdan Kara Fatma 1930’larda neden Rus manastırına sığınmak zorunda kalmıştı? İsmet İnönü’nün annesi Cevriye Hanım’ın başörtülü fotoğrafları, Zübeyde Hanım’ın arkasından Kur’an okunmasını istediği vasiyetnamesi ve Makbule Hanım’ın her ölüm yıldönümünde ağabeyine mevlit okuttuğu neden unutturulmaya çalışılır? İngiltere Parlamentosunda Sevr’le “aptallığın şaheseri” diye dalga geçildiğini, zorla imzalattıktan sonra İtilaf devletlerinin her nasılsa “unuttukları” Sevr’i Yunanistan’dan başka hiçbir devletin onaylamadığını, hele Vahdettin’in masasına hiç gelmediğini bilmiyoruz. Hele Nutuk’un 1938-1950 yıllarında hiç basılmadığını da bilmiyoruz. Mustafa Armağan, Korku Duvarını Yıkmak’ta okurlarını ağzına susturucu takılmış yakın tarih olgularını yeniden düşünmeye çağırıyor. Kitap, hakikat ile düşüncemizin arasına gerilmiş perdeleri yırtmaya, önümüze örülmüş bulunan korku duvarını yıkmaya ve yalanlardan özgürleşmeye bir davet.
12.34 ₺ -
Kır Zincirlerini Osmanlı
İsmet İnönü Osmanlı Hanedanı ile görüştü mü? Edward Said Ermeni soykırımını neden savunuyor? Kanuni’nin İtalya’daki casusu kimdi? Osmanlı kadını daha mı özgürdü? Zenginden alıp fakire veren Osmanlı valisi kimdi? Amerika günümüzün Osmanlısı mı? Osmanlı’ya savaş açan filozof kim? Osmanlı’ya asker mi hakimdi? Osmanlı gerçekten Anadolu’yu sömürdü mü? Osmanlı Güneydoğuya yatırım yaptı mı? Mustafa Armağan; anlı şanlı Aydınlanma düşünürü Montesque’nin zencilere “bu yaratıkların insan olduklarını varsaymamız imkansızdır” deyişinden, Leibniz’in “şu Türklerin bizim gibi kafaları yok mu acaba” demesine, Cezayir’de Sartre’ı isyan ettiren “kasaplar”dan, Amerika’nın yerli nüfusunu kıra kıra 30’da 1’e indirenlere kadar geniş bir yelpazede Osmanlı tarihini ele alıyor. Osmanlı halen zincirlerin içinde konuşmaya çalışıyor bizimle. Mühürlerini sökecek, zincirlerini çözecek, hürriyetini iade edecek birilerini bekliyor…
16.10 ₺ -
Geri Gel Ey Osmanlı
Necip Fazıl Kısakürek, 1969 yılında yazdığı bir yazıda "Arsadaki odun yığınının gizli bir köşesinde tek bir kıvılcım noktasıyız biz!" demiş ve şöyle sürdürmüştü sözlerini: "Odunların üstüne, yıllar ve asırlardır yağmadık yağmur, düşmedik kar kalmadı. Onları püf basmış, pas yutmuş, rutubet bürümüş; üstelik Garp dünyasının bütün kanalizasyonları bu odunların üzerine akmıştır. İşte arsadaki böyle bir odun yığınının gizli bir köşesinde tek bir kıvılcım noktasıyız biz! Biz ki, onun gizli bir köşesinde tek ve son kıvılcım noktasıyız, onu nasıl yakar, tutşturur, alevlerle sarabiliriz?" Bugün ne mutlu bizlere ki, kıtalara gölge salan "Osmanlı ormanı'nın kesilip metruk bir arsaya atılmış son odun yığını içinde hangi bereketli duanın eseri olarak kaldığını bilemediğimiz o son kıvılcımın nasıl bir yangına dönüştüğüne şahit oluyor ve gelecek adına umutlanıyoruz. Lakin o yitirdiğimiz "orman" nasıl bir şeydi, neye benziyordu? Ormanın ruhu üç kıtaya hangi sırlı yollardan dallarını uzatmış, gölgesinde 72 milleti bir insanlık bahçesi içinde hangi iksirle yaşatabilmişti? Osmanlı sevinci bir daha yaşanabilir, bir başka deyişle Osmanlı geri gelebilir miydi? İşte Mustafa Armağan Geri Gel Ey Osmanlı!da bize yalnız tarih anlatmakla kalmıyor; bir yandan tarihi bugüne doğru çekerken, bugünü de tarihe aşina kılmaya çabalıyor. "Osmanlı'ya Dönüş", ona göre Osmanlı'nın tekrar var edilmesi gibi zamanın dışına çıkmayı teklif eden bir çağrı değil; Osmanlı'nın miras bıraktığı ruhla onun yarıda bıraktığı ve ondan sonra üzerimize borç kalan misyonu bugünkü şartlarda devam ettirmeyi kastediyor.
11.31 ₺ -
Türkçe Ezan Ve Menderes
Her şey 1932 Ocak’ında başlamıştı. Türkiye o tarihten itibaren tam 18 yıl boyunca ezanı, “Tanrı uludur, Tanrı uludur…” şeklinde dinleyecekti. Ancak acaba bu “ezansız yıllar”da neler yaşandı? Mustafa Armağan, 60. yıldönümünde ezanın Türkçeleştirilme sürecini ve bu süreçte yaşananları belgeler, gazete kupürleri ve görgü tanıklarının dilinden gündeme getirdi. Türkçe Ezan ve Menderes, ezan yasağının kaldırılışının 60. yılında tarihin tozlu perdelerini başarılı bir şekilde havalandırıyor. Mustafa Armağan Türkçe Ezan ve Menderes’le sözlü tarihin kapılarını çalmanın ne denli bereketli bir emeğe dönüşebileceğini gösteriyor. Başında bulunduğu gönüllü bir grupla Türkçe ezanın okunduğu günleri ve ezanın Arapça okunmasının serbest bırakıldığı 16 Haziran 1950 gününü yaşayanları bulup konuşturan Armağan o büyük günün tek bir kare fotoğrafını çekmeyi deniyor. O tek kare fotoğrafta ağlayan, sevinen, coşan, yüzü gülen bir Türkiye var. Yakın tarihimizin nadir rastlanan güzel günlerinden birisinin öyküsüdür anlatılan. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’tan Van’daki Ayşi Nineye, Prof. Şerafettin Gölcük’ten son Osmanlı müezzinlerinden Tahir Çağıran’a, Bediüzzaman’ın talebesi Mehmet Kırkıncı’dan Çorum’un Alaca ilçesinden “46 Demokratı” Mustafa Kağızman’a, ezan Arapça okunduğunda bu haberin orduda un helvasıyla kutlandığını hatırlayan emekli Yarbay Cemal Yıldız’dan Hatay’da çocukların “Uyumazsan Türkçe ezan okurum ha!” diye korkutulduğunu söyleyen Mehmet Duran’a kadar onlarca tanığın dilinden ezanın bilinmeyen gerçekleri bu sözlü tarih çalışmasıyla ilk kez gün yüzüne çıkıyor. Mustafa Armağan’ın kaleme aldığı geniş bir çerçeve yazısı ile basılı kaynaklarda yer alan hatıralara ve makalelere yer verilen kitabın sonuna eklenen ezanın serbest bırakıldığı günün havasını gösteren gazetelerin ilk sayfaları ise yakın tarihe ışık tutacak nitelikte. Türkçe Ezan ve Menderes, ezan yasağının kaldırılışının 60. yılında tarihin tozlu perdelerini başarılı bir şekilde havalandırıyor.
11.31 ₺