-
Tek Parti Devri
1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu Cumhuriyet’in dönüm noktası oldu. O yıl yollar ya demokrasiye ve özgürlüğe açılacak ya da güvenlik gerekçe gösterilerek kapalı rejime, otokrasiye, hatta diktatörlüğe dönülecekti. Ne yazık ki ikinci ihtimal gerçek oldu ve Türkiye yalnız siyasi rejimini değil, geçmişi de karartacak olan adımı attı. Cumhuriyet’in ürünü olan yeni kimliğe uygun yeni bir tarihin inşası için 1930’lu yılları beklemek gerekecekti. Nitekim 1931’de ilk resmi tarih ders kitapları yayınlanınca görüldü ki, uzak tarihe olduğu kadar yakın tarihe de sihirli bir el değmişti. Kendisini tehdit altında hisseden yeni rejim tarafından tarihten duyulması istenen seslere izin verilecek, istenmeyenler ise susturulacak, hatta susturulduğunu haber vermek isteyenler dahi susturulacaktı. Böylece İsmet Paşa’nın damadı Metin Toker’in sözleriyle Türkiye kamuoyu 1925’ten sonra bir mezar sessizliğine bürünmüş oldu. Bu, 1950’deki demokratik devrime kadar böyle sürecekti. DP iktidarı, demokratik hakları ve özgürlükleri getirdiği kadar tarihe bir nefes alma imkânını da sunuyordu. Çeyrek asırdır susan dudaklar tam konuşmaya başlamıştı ki, bu defa 27 Mayıs ve müteakip askeri darbeler peş peşe geldi ve Tek Parti dönemi yeniden sorgulanamaz hale geldi. Oysa Türkiye’nin temelleri bu dönemde atıldığı gibi, Türkiye’nin hafızasındaki yaralanma da bu dönemde gerçekleşmişti. Asıl mesele, bu yaraların nasıl sağaltılacağıydı. İşte 2011 Türkiye’si bu nicedir susturulmuş hafızanın dilini sökmeye uğraşıyor. Dersim katliamından İstiklal Mahkemelerinin zulümlerine, siyasi cinayetlerden iftiralara, yüzleri silinen kahramanlardan sahte zaferlere kadar bir çok tehlikeli konunun üzerine gitme görevini üstlenen Mustafa Armağan, ilk kez yayınlanan yazı ve belgelerle yakın tarihin üzerindeki külleri biraz daha aralıyor. Öncesi ve Sonrasıyla Tek Parti Devri, geçmişten güncelliğe, güncellikten de geçmişe gidip gelen ilginç tekniği ve bol görsel malzemesiyle okurlarına bir tarih ziyafeti sunuyor.
16.79 ₺ -
Osmanlı'nın Kayıp Atlası
Kuruluş, yükselme, duraklama, gerileme ve çöküş... Üç kıtaya yayılmış, onlarca ayrı kültür, din, dil, ve etnisiteye sahip halkları 600 küsür yıl beraberce yaşatmayı başarmış bir cihan devletinin, kitaplarımızda içine sıkıştırıldığı kalıp bu. Bu kalıptan çıksa çıksa bir karikatür çıkabilirdi, nitekim çıkan da o olmuştur. Peki neden yapılmıştır bu beyin amaliyatı? Bir daha bu topraklarda "Osmanlı" benzeri bir oluşumun ortaya çıkması istenmemişti de ondan. Bu tehlikeli 'millet'in, ecdadının bir zamanlar neler yaptığını öğrenirse sıkıştırıldığı kalıpları kırmak gibi bir alışkanlığı olur, bu da kurulmak istenen düzenin altına bomba koymak anlamına gelirdi. Onun içindir ki, Osmanlı yıllar yılı kötülendi, aşağılandı, küçük görüldü, artıları bile eksiye dönüştürüldü.
11.31 ₺ -
Abdülhamidin Kurtlarla Dansı 2
ABDÜLHAMİDİN KURTLARLA DANSI 2 Oyun yeni baştan başlıyor... Tarih yeniden yazılıyor... Kurtlarla Dans devam ediyor... Abdülhamid′siz bir yüz yıl yaşadık. Onun yokluğunda bir imparatorluğun un ufak oluşuna ve o enkazın içinden ′küçük Osmanlı′ diyebileceğimiz Misak-ı Milli fikrinin doğuşuna tanık olduk. Şimdi toparlanıyoruz ve yeniden küresel bir aktör olma yolundayız. Artık ufuklara bakarken kendimizden daha eminiz. Bu açılımlar döneminde bir tarih açılımı, dolayısıyla Abdülhamid açılımı kaçılmaz. Mustafa Armağan Abdülhamid′in Kurtlarla Dansı 2′de yine özgün belge ve bilgilere dayanarak Sultan Abdülhamid′in bugüne kadar anlatılmayan yönlerini okurlarına sunuyor. Türkiye′ye eğitimde altın çağ yaşatan, Küba′ya ajan gönderen, Singapur′a cami yaptıran, Sri Lanka′ya okul açtıran, New York′taki Webb′den Londra′daki Quilliam′a özel görevler veren, Belarusya′nın ıssız köylerinde adı hala camilerde anılan bir Abdülhamid bu... Her sayfasında şaşıracağınız bir kitap...
122.64 ₺ -
Büyük Osmanlı Projesi
Bir bakıyorsunuz Belçika’da bir “Türk köyü”, bir bakıyorsunuz Himalayaların eteklerinde bulunan Keşmir eyaletinde de kendilerine “Osmanî” diyen Türk Köyleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği… İngiltere Parlamentosu üyesi olup şimdilerde Londra Belediye Başkanlığı yarışına giren Boris Johnson’ın son Osmanlı İçişleri Bakanı’nın torunu olduğu haberi gazete manşetlerinde çınlarken, Meksika’da bir Osmanlı çeşmesinin ortaya çıktığı düşüyor önümüze. Nicolas Sarkozy’nin de, Fidel Castro’nun da atalarının Osmanlı Yahudisi çıkması yetmiyormuş gibi, besteci Wagner’in Sultan Abdülaziz’den para yardımı istediğini, Abdülhamid’in Pasteur’e beraber çalışma teklifinde bulunduğunu okuyoruz hayretle. Ve düşünüyoruz: Acaba tarihimiz hakiki çehresiyle arz-ı endam ettiğinde nasıl bir manzara karşısında kalacağız? Misak-ı Millî sınırları içinden görmeye ve düşünmeye alıştırılmış bir neslin dramıdır yaşadığımız. “Biz neydik?” sorusu, ete saplanan bir kurşun gibi hemen her adımda karşımıza çıkıyor veya biz hatırlamak istemesek de, başkaları tarafından çıkarılıyor. Bunun en son örneğini, Avusturya sağının temsilcisi Andreas Möller’in, “Türkler AB’ye girerse Viyana’yı kaybederiz’ mealindeki demecinde gördük. Demek ki, dedik, bu demeci okuyunca, biz unutsak da dünya bizi unutmuyor. Mustafa Armağan son kitabı Büyük Osmanlı Projesi’nde bu nicedir unuttuğumuz dünyanın kapılarını açıyor önümüze ve bize bir hafıza tazelemesi çalışması öneriyor. “Hatırla onu!” ikazı, kitabın her satırında karşımıza çıkıyor ve giderek “Hatırla kendini!” uyarısına bürünüyor. Osmanlı’yı, yaşadığı çağların küresel aktörü olarak konumlandıran ve bu yüzden de küreselleşmekte olan dünyamızda bunu daha önce tecrübe etmiş bulunan Osmanlıların birikiminden yararlanmanın önümüzü görmemize yardım edeceğini vurgulayan yazar, hem “küresel tarih” çalışmalarına Osmanlı’nın katkılarına atıfta bulunuyor, hem de Osmanlı tecrübesinin kendiliğinden bir ‘oluşum’ değil, bilinçli bir ‘proje’ olduğuna dikkat çekiyor. Armağan, “Büyük Osmanlı Projesi” adını verdiği bu projenin ana hatları hakkında ufkumuzu genişletecek bilgiler veriyor ve daha da önemlisi, Türkiye’nin içine girdiği yeni bir gelişme çizgisinde ‘Bir kere başarılan neden bir kere daha başarılamasın?’ sorusunun umut vadeden kuyusu içine gömüyor okurunu.
11.99 ₺ -
Avrupanın 50 Büyük Yalanı
Kitapta Rönesans, Gutenberg, Don Kişot, Kopernik, Galile, Voltaire, Florence Nightingale, Magna Carta, Shakespeare, Einstein gibi Batının üstünlüğü tezine kaynak oluşturan efsanelerin yalan olduğu açıklanıyor. Böylece Doğu Despotizmi ve Batı üstünlüğü tezi çürütülüyor. Türk aydınının 1,5 asırdır peşinde koştuğu ‘Avrupa mucizesi’ yalanı, farklı ve şaşırıcı yönleriyle bu kitapta birer birer deşifre edilip ortaya konuluyor. İlginizi çekeceğine inandığımız başlıklardan bir kısmını tadımlık olarak şöyle bir hatırlamaya ne dersiniz? - Florence Nightingale’in İngiltere’de ölüm meleği olarak tanındığını, - Galile’nin kiliseye karşı çıkmış bir bilim kahramanı olmadığını, - Magna Carta’nın Avrupa tarihinde ileri değil, geri bir adım olduğunu, - Hitler’in aslında Avrupa’yı işgal planı olmadığını, - Einstein’ın son yıllarında beyninin yavaşladığını, - İlk feministlerin fabrikalardaki kadınları evlerine kapatma için kampanyalar düzenlediklerini, - Don Kişot’ta Endülüslü Müslümanlarla ilgili şifreler bulunduğunu, - Kopernik ve Kepler’in güneşe tapanlar tarikatından olduklarını, - Rönesans insanlarının Ortaçağ’daki atalarından daha pis yaşadıklarını, - Haritaların emperyalizmin sözcülüğünü yaptığını, biliyor muydunuz? Bunlar ve bunlardan başka Avrupa’nın büyük yalanlarını, Mustafa Armağan’ın hakikaten büyük emek mahsulü Avrupa’nın 50 Büyük Yalanı’ndan okuyacak ve her satırında eminiz ki, şaşıracaksınız. Yazarın amacı da bu zaten: Düşünmek, şaşırmakla başlar ona göre. Mustafa Armağan’a göre Osmanlı tarihini de hakkıyla anlayabilmek için Avrupa tarihinin gerçeklerini bilmek gerekir. Osmanlı ve yakın tarih üzerine yazdığı ufuk açıcı kitaplarından sonra Armağan’la Avrupa tarihinin bilinmeyenlerine doğru nefes nefese bir yolculuğa hoş geldiniz.
24.82 ₺ -
Abdülhamidin Kurtlarla Dansı 1
Sultan II. Abdülhamid 33 yıl boyunca etrafı “kurtlar”la çevrili bir ülkeyi sağ salim sahile çıkarmanın mücadelesini verdi. Hasta Adam’ın mirasının paylaşılması konusu 1850’lerde gündeme gelmişti. 1878’de Rusya karşısındaki ağır yenilgimiz, emperyalizmin iştahını kabartmıştı ve Türkiye’de darbe üstüne darbe yapılıyordu. Önce Sultan Abdülaziz’e yapıldı darbe, sonra Vrad’a. Sanıldı ki, Osmanlı’nın kaderi pamuk ipliğine bağlı. Nitekim Sultan Abdülhamid tahta geçtiğinde İngiliz Dışişleri Bakanı, kendisini tehdit etmiş, ‘Ayağını denk alsın, ona da öncekilere yaptığımızı yaparız’ demişti. Çöküş için gün sayılırken, bu 34 yaşındaki adam, 30 yılını adayacağı bir icraatın düğmesine basıyordu. Ülkeyi bir barış dönemine sokarken, kazanılan zamanda demiryolu ağından eğitim yatırımlarına kadar bir dolu projeye imza atıyordu. Kendisini feda etmişti ama 30 yılda yetiştirdiği nesil, Çanakkale’den Sina çölüne kadar emperyalizme karşı Akif’in deyişiyle ‘kıta kapma’ oyunu oynayacaktı. “Kızıl Sultan” demişlerdi ona. Kendi açılarından haklıydılar. Çünkü Osmanlı’nın paylaşımını pahalıya getirmişti Avrupa’ya. Kansız olacağını sandıkları Osmanlı gövdesindeki ameliyat, 30 yıllık gecikme sayesinde Avrupa’nın kanlı bir iç savaşına dönüşmüş ve bir dünya meselesi haline gelmişti. Osmanlı tarihini yeniden yazmaya koyulan Mustafa Armağan’ın titiz ve akıcı kaleminden Son Sultan’ın Kurtlarla Dansı... Kitabı okuyunca dansın bugün de devam ettiğini fark edeceksiniz... İlk çıktığı 2006 yılından beri baskı rekorları kıran ve yeni nesle Sultan 2. Abdülhamid sevgisini aşılayan en önemli kitap Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı gözden geçirilmiş yeni baskısıyla Ketebe’de. 34 yaşındaki genç Sultanın ülkesinin etrafını çevirmiş aç kurtlarla ve yerli işbirlikçileriyle 33 yıllık efsanevî savaşı ve ölümünden sonraki pişmanlar kafilesi. Yeniden diriliş döneminde mutlaka okunması gereken eskimeyen bir klasik. Son Sultan’ın bugüne mesajını işitmek isteyenlere…
27.74 ₺ -
Osmanlıyı Kuran Şehir Bursaya Şehrengiz
Hepimizin içinde ara sıra sebebini bilemediğimiz bir ‘Bursa’nın daveti’ çınlar. ‘Kalkıp Bursa’ya gitsem, onun diriltici çeşmesinden kana kana içsem ve yenilensem’ deriz sıkıntılı anlarımızda.Aslında hatırlanması bile başlı başına bir kurtuluş reçetesi olarak boy veren boşluğunu hissettiğimiz bir şehirdir o. Daha doğrusu, içimizdeki şehir hasretinin belli başlı parçalarının yeryüzüne hünerle nakşedilmiş bir suretidir Bursa’da aradığımız. Kendi yüzümüzdür. Kaybettiğmiz yüz… Aslında Abdülaziz döneminden itibaren Osmanlılar da bu ‘kayıp yüzü’ aramışlar ve onu Bursa’da bulmuşlardı. Bursa onlar için Osmanlı kudretinin sırrını muhafaza eden bir ‘kara kutu’ydu; kuruluş devrinin saflığını, enerjisini, heyecan ve coşkusunu kubbe ve minarelerine içirmiş bir ‘iç deniz’ gibiydi o. Bu kaynağa ulaşmak ve onun diriltici atmosferinde yıkanmak, 1,5 asırdır rüyamız olmuş. Bu “rüya” devam ediyor olmalı ki, içinde Bursa fokurdayan nesiller onda hâlâ bir şeyler (ne acaba?) bulmak için bir sabah uyanıp ‘Ben Bursa’ya gitmeliyim’ diyebiliyorlar. Bursa, tarihte mühürlediği mektupları onların önüne açacakmış gibi bir tutku ile gidiyorlar. Çanakkale gibi tıpkı… Mustafa Armağan da Bursa’nın cazip davetine koşanlardan biri. Onun için Bursa, tüketilecek ve eskitilecek turistik bir gezi objesi olmaktan fersahlarca uzakta gülümseyen keşfedilmeyi bekleyen bir kıta. Bursa’yı ‘Osmanlıların ilk başkenti’ olarak değil, ‘Osmanlı’yı kuran şehir’ olarak dünyamıza dikmeye çabalaması bu yüzden. Osmanlı’nın 3 kıtada çınlayan görkeminin sırları, Bursa’nın önüne diktiğimiz asırlık surların arkasında, bizi sabırla bekliyor diyor yazar ve ekliyor: Osmanlı’ya bir de Osmanlı’yı kuran şehrin penceresinden bakın!
5.48 ₺ -
Efsaneler ve Gerçekler
TÜRKİYE YAKIN TARİHİNİ BU SERİDEN ÖĞRENİYOR… “Tarihle birlikte düşünmek” için yola çıkan Mustafa Armağan’dan tartışmalara yol açacak kışkırtıcı bir kitap! Mustafa Armağan’ın KÜLLER ALTINDA YAKIN TARİH serisi adı altında başladığı “yakın tarih” yolculuğu, EFSANELER VE GERÇEKLER’le devam ediyor. Kitabın satırlarında ilerlerken yakın tarih örtülerinden sıyrılışına tanık olacaksınız. 1930’lu yıllar Cumhuriyet’in Altınçağ’ı sayılır mı? Kurtuluş Savaşında hangi ABD Başkanı’ndan medet ummuştuk? Atatürk Kuzey Irak'a neden girmek istemedi? Karabekir’in Atatürk’ü Cumhurbaşkanlığından indirme formülü neydi? Musul defterini nasıl ucuza kapadık? Atatürk ve Hitler ekonomik ilişki kurmuşlar mıydı? Atatürk hangi karikatürcüye ‘Artık çizme’ demişti? Hangi Cumhurbaşkanı darbecilere silah çekmişti? İnönü Sezer formülü ile mi cumhurbaşkanı seçilmişti? Kim Amerikancıydı: Menderes mi, İnönü mü? Cemal Gürsel, Menderes'e Cumhurbaşkanlığını teklif etmiş miydi? Mevhibe İnönü başını nasıl açmıştı? CHP gençliği hangi Çanakkale rezaletine imza atmıştı? Onuncu Yıl Marşı'nın bestesi çalıntı mıydı? Lozan Sevr’in hafifletilmiş miydi? ve ATATÜRK’ÜN SANSÜRLENEN FOTOĞRAFLARI! Tarihimizin, ama özellikle yakın tarihimizin hayaletlerinin ikide bir karşımıza çıkması bir tesadüf olabilir mi? Yoksa bir yerde hata mı yaptık? Ölüleri gömmeyi unutmuş olabilir miyiz? Hani terk etmekle başımızdan savabileceğimizi zannettiğimiz ölüleri? *** Doğru düzgün defnedilmediği için hayaletlerin cirit attığı tarih alanında uzun soluklu bir yürüyüşe çıkan Mustafa Armağan’ın Küller Altında Yakın Tarih ile başladığı yakın tarih kitaplığı, Efsaneler ve Gerçekler’le devam ediyor. Kitabı okurken her adımda yeni bir hayaletin mezarına kovuluşuna tanık olacaksınız.
9.60 ₺ -
Osmanlıyı İmparatorluk Yapan Şehir İstanbul
“Tarihle birlikte düşünmek” için yola çıkan Mustafa Armağan, bu kitabında Osmanlı’yı İmparatorluk Yapan Şehir olan İstanbul’un kabuğunu kırmaya çağırıyor okurunu. Bu kabuk kırılırsa fışkıracak enerjinin geçmişimizi olduğu kadar geleceğimizi de aydınlatacağına inanıyor. Çünkü Tanpınar’ın dediği gibi İstanbul bizim 'hakiki ruh mimarımızdır'. Ayasofya Camii’nin yanı başındaki iki bin yıllık Milion Taşı’nın dünyanın ortasını gösterdiğine inanıyordu Bizanslılar. Görkemli imparator Justinianus Kudüs’teki Süleyman tapınağına rakip olarak Ayasofya’yı inşa etmişti. Ya Fatih’in Büyük İskender’in Zülkarneyn olarak portresini aklının baş ucunda kılıç gibi taşıması neyin göstergesidir sizce? Genç Fatih, daha 32 yaşında iken bir büyük eğitim sitesi inşa etmişti şehrin kalbinde. Vakfiyesi’ndeki sözler Mekke’nin fethinden dönmekte olan İki Cihan Serveri’nin (sav) fem-i mübareğinden dökülen incileri derliyordu adeta: “Küçük cihad bitti, şimdi büyük cihad başladı.” Bunun içindir ki, daha Fatih’in tarihçisi Tursun Beğ’in kaleminden başlayarak İstanbul merkezli bir bakış, Osmanlı’nın dünyaya açılma felsefesinin sütunlarından biri olacak ve Beylerbeyi Sarayı’nda mahpus bulunan sabık padişah II. Abdülhamid’e, kardeşi Reşad’ın İstanbul’u terk etmesi ricası iletildiğinde şu acı sözleri söyletecekti: Fatih’e karşı şehrini kahramanca savunan İmparator Konstantin kadar da mı olamayacağız? Buradan bir yere gitmiyorum. Gerekirse bana bir silah verin, İstanbul’un savunmasına katılayım!
10.28 ₺ -
Yakın Tarihin Kara Delikleri
Mustafa Armağan’ın Küller Altında Yakın Tarih ile başladığı “yakın tarih” yolculuğu, Yakın Tarihin Kara Delikleri'nde çapını genişleterek devam ediyor. Kitabın satırlarında ilerlerken yakın tarih örtülerinden sıyrılışına tanık olacaksınız. * Vahdettin Sevr Antlaşması’nı imzaladı mı? * Misak-ı Millî sınırları var mıydı? * Atatürk hangi mektubunu unutturmak istedi/div> * Mustafa Kemal’in Kerkük’n mesaj neydi? * Mustafa Kemal, Vahdettin konusunda nasıl yanıltıldı? * Kurtuluş Savaşı’na gönderilen Rus altınları borsada nasıl batırılmıştı? * Soykırım iddialarını bitirmeye kararlı Osmanlı Sadrazam'ı kimdi? * Ermeni’nin Ermeni’ye yaptığı tehciri biliyor musunuz? * Menemen kışkırtması neyi örtüyordu? * Menderes idamdan önceki son mektubunda hangi kehanette bulundu? * Atatürk Mehmed Akif'i neden eleştirildi? * Atatürk Masonluğa girmiş miydi? * Çanakkale zaferi Abdülhamid'in gözbebeklerine mi mal olmuştu? Yakın tarihimizi yeni bir gözle, adeta sandıklar önümüze yeni açılıyormuş gibi bir merak duygusuyla okumak, kaynakların satırlarını heyecanla sökmek ve yavuz hırsızların hafızamıza oynadıkları oyunu elbirliğiyle bozmak için seferber olmak... Mustafa Armağan’ın "Küller Altında Yakın Tarih" ile başladığı yakın tarih yolculuğu, "Yakın Tarihin Kara Delikleri"nde çapını genişleterek devam ediyor. Kitabın satırlarında ilerlerken yakın tarih örtülerinden sıyrılışına tanık olacaksınız.
10.97 ₺ -
İnsan Yüzlü Şehirler
Sufi şair Niyazi-i Mısri, "İnsan, önünden varlıkların geçtiği bir ayna gibidir" demişti. Peki insan adlı aynanın önünden şehirler geçtiğinde ne tür akisler bırakır? İnsanın aynasında şehirler nasıl poz verirler? Ya da, insanda yansıyan şehirler ona babak baka insanlaşırsa hangi yüzlere bürünürler? Şehir tutkunu Mustafa Armağan, Las Vegas'tan St. Petersburg'a, Bağdat'tan Konya'ya, Evliye Çelebi'nin atlas renkli dünyasından şehirlerimizin Ramazan'a yansıyan yüzüne kadar uzanana bir çigide bize insan yüzlü şehirler'in şifrelerini sunuyor. İnsan Yüzlü Şehirler'i okurken Mustafa Armağan'ın diğer kitaplarında olduğu gibi yine sürpriz anahtarları bulacaksınız avucunuzda. İnsan Yüzlü Şehirler sizi bekliyor, kapılarını çalmanızı...
106.58 ₺ -
Küller Altında yakın Tarih
“Tarihle birlikte düşünmek” için yola çıkan Mustafa Armağan’dan tartışmalara yol açacak kışkırtıcı bir kitap!* "Vahdettin haindi" iddialarına dur diyecek gerçekler… * Vahdettin-Mustafa Kemal kördüğümünü çözen telgraf! * Sivas Kongresi zannedilenin tersine mandayı mı savunuyordu? * Atatürk’ün Nutuk metni henüz hatasız olarak yayınlanmış değildir! * Atatürk Hatay’ın bağımsızlığına kavuşması için mücadele vermiti. Peki bu bir istisna mıydı? * Atatürk kadınlara milletvekili seçilme haklarını almaları için askerlik yapma şartını öne sürmüştü! * 1930’ların ortalarına doğru Gazi Mustafa Kemal’in “Atatürk” yapılması, onun yarı yarıya emekliye ayrılması anlamına geliyordu. * 70 yıldır sürekli hortlayan Bursa Nutku, siyasetin tarihi nasıl kullandığını gösteren çarpıcı bir örneği! * 23 Nisan Çocuk Bayramı’nın Atatürk’le doğrudan bir ilgisi olmadığı gibi onu çocuklara armağan ettiği de doğru değildir! * Cumhuriyet, Osmanlı’dan “büyük devlet” olma ayrıcalığını miras almıştı! * İsmet İnönü ailesinin yolsuzlukları, zamanında ört bas edilmişti! * Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa’nın hanımının Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde maaşı kesilmişti! * Varlık Vergisinin diğer yüzü! Şehir ve Osmanlı tarihi üzerine kitaplarından tanıdığınız Mustafa Armağan bilmediğimiz, daha doğrusu unutulan yüzünü aydınlatmak için bu defa yakın tarihe yöneltiyor projektörünü. En iyi bildiğimizi zannettiğimiz konularda bile bizleri hayrete düşüren noktaları, bir kuyumcu titizliğiyle ortaya çıkartıyor. Eminiz ki, kitabı okuduktan sonra 23 Nisan Çocuk Bayramı da, sinemamızın kurulmasında katkılarıyla Vahdettin de, hatta İstiklal Marşımızın bestecisi de, içkiyi yasaklayan TBMM de farklı yüzleriyle hafızalarınızdaki yerlerini alacaktır. “Tarihle birlikte düşünmek” için yola çıkan Mustafa Armağan’dan tartışmalara yol açacak kışkırtıcı bir kitap!
11.99 ₺