-
Aynalar Koridorunda Aşk
"Binlerce aşk romanı yazılmış aşkın romanı yazılmamıştı." Aynalar Koridorunda Aşk, romanın vaatlerini genişletiyor. Ateşe pervane ruhlar, daha ne kadar kül olmadan aynalar koridorunda yürür? Kendi varlığımızın labirentinde kaybolmuşken, kim bize çıkışı gösterir? Bir başkasının dünyasında var olma çabası, bir çift göz bebeğinde yansıma arzusu, bizi nerelere sürükler? Elimizi tutacak bir el arıyoruz ümitsizce, o el bizi ne kadar taşıyabilir? Aradığımız cevap, çoğu zaman sormayı en son düşündüğümüz kişide gizlidir. O kişi kim? Dr. Mavi, bir psikiyatrist. Beyaz, yaşlı bir yaşam. Kırmızı, Sarı ve Gri, ruhumuzdaki acıların farklı renkleri. Mustafa Ulusoy her birimizin ruhunun röntgenini çekiyor. Bize, bizim sorunlarımıza, kalp kırıklıklarımıza, çıkmazlarımıza, çaresizliğimize, isyanımıza, arzularımıza, ruhumuza dokunuyor. Yürekten gelen ve içimize akan satırlarda, bu dünyada insan olarak var olmanın bedelini sorguluyor. Aynalar Koridorunda Aşk'ı okuyunca Aşka dair ne kadar az şey bildiğinizi keşfedecek ve soracaksınız: "Bir insan bir başkasının kalbini doldurabilir mi?" Bu roman aşkı kaybedip kendini bulanların hikâyesidir.
164.25 ₺ -
Dünyanın Üç Yüzü
Zaten, dünya tadımlık bir yer… Varlığımızı kaplamış bitimsiz hüzün. Bizi sevip kabullenmiş, gitmek bilmeyen misafir olmuş keder. Kasvetli bir boşluk. Sağımız solumuz karanlık. Kalbin kendisi, nemli bir zindanın duvarlarında mahpus. Her varlık sonsuz kere atılmış düğüm. Dünya karanlığın kendisi. Varsın, olsun. Dünyanın sadece üçüncü yüzündeyiz. Bize aldırmadan giden, kalbin alakasına, fikrin merakına değmeyen yüzünde. Yitiyoruz. Bu dünyada. Hep birlikte. Gidiyoruz. Varsın, olsun. Varsın, bir buz sarkıtının ucunda donarak asılı kalmış bir su damlası gibi, dünyanın üçüncü yüzünde asılı kalmış olsun varlığımız. Bir de dünyanın birinci ve ikinci yüzü var… Bu dünyada bütün çektiklerimize değer. Mustafa Ulusoy Dünyanın Üç Yüzü’nde dünya ‘aldatı’larının neden olduğu problemlere karşı psikiyatri, ahlak, felsefe, akıl ve kalbin sunduğu bütün enstrümanları kullanarak okuyucusuna çözümler getiriyor.
12.68 ₺ -
Aynalar Koridorunda Aşk
Aşk insanın kalbini doldurmaya yeter mi? Caddede bir terapist yürüyor; insanları gözlemleyen ve yaşadıkları mutsuzluğun nedenlerini anlamaya çalışan bir terapist. Dr. Mavi, “Aynalar Koridorunda Aşk”ın kahramanı. Hepimizin yaşadığı duygusal karmaşaları tecrübe eden, varoluşun özünü anlamaya çalışan bir kahraman. Yüksek ökçeli kırmızı ayakkabılı kadın, etrafın ilgisini çekmek için sarmaş dolaş gezen sevgililer, önündeki arabayı sollayamayınca kendini değersiz hisseden BMW sürücüsü… Birer varoluş mabedi haline gelmiş kafeler, restoranlar ve buraları dolduran insanlar… Milyonlarca imge… İmgelerde varoluşunu arayan insanlar... Aynada kendini gördüğünü zanneden ama Beyaz’ın söylediği gibi asla görmeyecek olan, restoranda yemek yiyen kadın… Narsistleşmiş, benliğin mabedine hapsolup kendi varoluş gerçekliklerinden uzağa düşmüş, içlerindeki boşluğu aşkla doldurmaya çalışanlar... Peki, aşk insanın kalbini doldurmaya yeter mi? Sonsuz sevilme, değerli görülme ihtiyacını duyan insanın kalbini kim nasıl doldurur? Dr. Mavi, Beyaz, Kırmızı, Gri ve Sarı, rüyaların, gerçeklerin ve aynaların izini sürerek bu sorunun cevabını arıyorlar…
9.94 ₺ -
Giderken Bana Bir Şeyler Söyle
İnsanların yolu iki şeye, aşka ve ölüme mutlaka düşer. “İnsanın Temel Acıları” üçlemesinin ilk romanı “Aynalar Koridorunda Aşk” romanında yolu aşka düşenlerin ruhsal durumlarını irdeleyen psikiyatrist Mustafa Ulusoy, üçlemenin ikinci romanını yolu ölüme düşen insanlar üzerine kuruyor. Ölümü anlatırken dönüp aşka bir kez daha bakıyor. Aşkın güçsüzlüğüne karşın, ahlakın varlığa özen göstermek olduğunu temel alan yazar, ancak özen gösterilen ilişkinin derin bir bağlanma ağlayabileceğini söylüyor. Dr. Mavi bu sefer yolu ölüme, kayıplara düşenler karşısında çaresizliğe kapılıyor. Turuncu, Kahverengi, Kırmızı, Gri, diğerleri ve elbette bilge dostu Beyaz’la birlikte insanın temel acılarından ölümü katman katman açıyor. Gerçek ya da muhayyel acılardan geçen, ölümü çeşitli biçimlerde tecrübe eden kahramanlarımız, insanoğlunun kaçınılmaz yazgısıyla barışmanın yollarını keşfediyorlar. Mustafa Ulusoy, “Giderken Bana Bir Şeyler Söyle”de ölümle birlikte hayatı, ayrılığı, babalığı, yoksunluğu, kederi, dostluğu, öfkeyi, tanıklığı, varoluşsal işe yaramayı, yalnızlığı ama özellikle öykülerimizin yalnızlıktan ve sessizce ölmekten nasıl kurtulacağını anlatıyor. Ölümü gülümsetiyor Ulusoy, Ölüm Meleği’ni hepimize arkadaş kılıyor. “İnsanın ölümden korkar gibi görünmesi bir yanılsamadır. İnsan, aslında yokluktan, yokluğun getireceği sonsuz ayrılıktan özellikle de kendinden sonsuz ayrılmaktan korkar. Ölümse, hem ayıran hem birleştirendir. Ayrılmak için ölmek gerekir. Ama buluşmak için de ölmek gerekir. Ölüm gibi ikili bir yapısı olan başka bir durum yoktur. Bu yönüyle ölüm ikili, zıt bir duygu uyandırır insanda. Onu çekici kılan, cazip hale getiren, taçlandıran da budur.”
120.45 ₺ -
Yakınlık
Ne içine kapanmak sorunları çözer hayatta, ne de alıp başını gitmek. Çünkü insan gittiği yere kalbini de götürür. Kalbin her zaman aradığıysa ‘yakınlık’tır. Mustafa Ulusoy, bizi kalbimizin aradığı ’yakınlık’a çağırıyor. Yine, insanın iç dünyasında olup bitenlere ’yakın’dan ve bilgeliği arayan bir bakışla yaklaşıyor. Narsistik arzu çağına, varlığın dilini okuyup dilsizlikten kurtulmaya, insanla kâinat arasındaki bağlılığa, kadın erkek ilişkilerine, çocuklara Mutlak Varlığın nasıl anlatılacağına, sonsuzun tanığı olmaya değiniyor. Kimi zaman öykü, kimi zaman makale kıvamında denemeler biçiminde kaleme aldığı yazıların hepsi gelip bir noktada buluşuyor: Kalbin O’na yakınlığı. “İki insan arasındaki mesafenin hiç kapanmayacağını ve bir insanın başka bir insanı mutlak olarak anlayamayacağını fark edince, kalbini O’na açtı. İstediği şeyi insanlar veremeyecekti. İnsanların kötü niyetinden kaynaklanmıyordu bu. İstediği şeyi vermiyor değillerdi. Veremiyorlardı. Onu mutlak olarak ancak Mutlak Varlık anlayabilirdi. O’nun kendisini mutlak olarak anladığını hissedince, içindeki uzaklıklar kapandı; Mutlak Varlık, ona mutlak yakındı.”
9.94 ₺ -
Nietzsche Ve Babaannem
Nietzsche felsefeciydi. Babaannemse yalnızca bu gezegende yaşayan biri. İlla ki bir etiket vermek gerekirse, ev hanımı. Nietzsche, üniversitede ders verirdi. Babaannem, okuma yazma bilmezdi. Hayatında hiç okul yüzü görmemişti. Çok tanınmış biriydi Nietzsche; bütün Avrupa ondan hayranlıkla bahsederdi. Babaannemse yalnızca kendi köyünde tanındı. Nietzsche ve babaannem, aynı gezegenin misafiri oldular. İkisi de, bir anne ve babadan dünyaya geldiler. Aynı donanımlara sahiptiler. Ne Nietzsche’nin fazlası vardı, ne babaannemin eksiği. İkisinin de bir karar vermesi gerekiyordu. Tercih etmedikleri bir dünyada, yaşamlarını sonsuza dek etkileyecek bir ′tercih’te bulunmalıydılar. İşte o karar aşamasında yolları birbirinden ayrıldı. Aynı gezegenin iki yolcusu, iki ayrı yöne gitti. Nietzsche kolay olanı seçti, babaannemse zor yolu. Herkes, kendini çok iyi tanıdığını sanır ama en az tanıdığımız kendi ruhumuzdur. Mustafa Ulusoy “Nietzsche ve Babaannem”de bu en insani ama aynı zamanda en çetin meseleyi irdeliyor. Hayatın anlamı, ölüm, hiçlik, sonsuzluk arzusu, hayata ve kendine yabancılaşma, mutsuzluk, anlaşılamama gibi bütün çağların ortak meselelerini her dönemin insanına cevap verecek bir saflıkla ele alıyor. Ve herkesin payına kendi iç dünyasındaki düğümleri çözmeye yardımcı olacak ipuçları düşüyor.
9.60 ₺