-
İslamın Vadettikleri
"Doğuşu ve yayılışıyla tamamen kendine özgü ve tarihte bir örneği daha görülmemiş apayrı bir olay, bir çeşit mucizedir İslâm."
166.50 ₺ -
Yobazlıklar
Akla pranga vuran ve geçmişini güncelleştiremeyen dinci yobazlık, İnsan severlikten uzak, ırkçı ve saplantılı etnik yobazlık, Bilimi ilâh gibi görüp putlaştıran bilimci-teknokratik yobazlık, Çıkarı için diğer halkları açlığa mahkûm eden kapitalist yobazlık, Marks’ın düşüncesini pespayeleştiren sosyalist-komünist yobazlık, Ve bugünün insanına hayatı zehreden, geleceğin insanını da şimdiden zehirleyen daha nice yobazlıklar… Evet, bu eserde Batı’nın ve Doğu’nun bütün yobazlıkları apaçık sergileniyor. Sadece sergilenmiyor, bu yobazlıklara karşı ne yapılması gerektiği de apaçık ortaya konuyor. Garaudy’nin 1990’da bu kitapta yaptığı uyarılara kulak verilseydi dünyamız bambaşka olurdu. On binlerce insan göç etmek zorunda kalmaz, denizlerde boğulmaz, Avrupa’nın kapılarına dayanmazdı. Avrupa’nın kendisi de yaşadığı ve yaşayacağı ekonomik krizlere kesinlikle maruz kalmazdı. Hem Batılılara, hem de bizlere ağır eleştiriler getiren bu eserdeki görüşler dikkate alınmadan güler yüzlü bir gelecek kurulamaz! Yobazlık, kökleri ekonomi ve siyasette var olan bir sorunu karşımıza çıkarıyor. Fakat yobazlığın aynı zamanda her medeniyeti tehdit eden ve onun kopmaz bir parçası olan manevî bir hastalık olduğunu da unutmayalım. Bu kitap, basın yayın organlarının şartlandırması yüzünden, yobazlıkla İslâm’ı özdeşleştirmeye alışagelmiş okuyucularda şok etkisi yaratacaktır. İşin gerçeğine bakarsanız yobazlık, Üçüncü Dünya ülkelerinde aldığı bütün şekil ve türleriyle, Batı’nın Rönesans’tan bu yana kendi kalkınma ve kültür modelini zorla kabul ettirme iddiası yüzünden ortaya çıkmıştır. Yapılan bu tanımlardan yobazlığın belli başlı özellikleri ortaya çıkıyor. Birincisi, hareketsizliktir, yani “adapte olmayı ret”, “her türlü gelişmeye, her türlü değişmeye karşı katı bir şekilde direnme”; ikincisi, geçmişe dönmek (“geleneğe sımsıkı sarılmak”, “tutuculuk”); üçüncüsü de, hoşgörüsüzlük, içe kapalılık ve dogmatizmdir, yani “katılaşıp kemikleşme”, “hırçınlaşma” ve “uzlaşmama”dır. Bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda yobazlık; gelişmeye karşı hareketsizlik, modernizme karşı gelenekçilik, tarafsız bir tutum takınmaya karşı dogmacılık olarak karşımıza çıkıyor. Her türden yobazlığın şu temel karakterini buluyoruz: Bir metodu, bir dini, bir siyaseti, tarihlerinin önceki bir döneminde bürünmüş olduğu bir şekle bürüyüp o şekle indirgemek… Bu dogmacılığın kaçınılmaz sonucu ise engizisyondur (yani karşı çıkanları yargılayıp en ağır cezalara çarptırmaktır). Çünkü ben mutlak hakikate sahip olduğumdan yüzde yüz eminsem, bu hakikati reddeden kimse ya hastadır ve bir psikiyatri kliniğine yatırılmalıdır, ya da hakikati bile bile reddeden bilinçli bir bozguncudur ki ya hapse atılmalı veya idam edilmelidir. Yobazlığın, yani akıl ve idrak düşmanlarının, içeriden işgaline karşı, bugün yapılması gereken, yaşayanları uyanışa çağırmak ve direniş ağları, yani anlamsızlığa karşı direniş ağları hazırlayıp örgütlemektir. Bunun içinse, bütün iman sahiplerinin ve şu bahse, yani “hayatın bir anlamı vardır” bahsine tutuşmuş olan herkesin güç birliği etmesi gerekir. Geçmişten gelen cürufun kesin ve kat’i reddi gerekir, her bir kimsenin kendisini başkalarından ayırarak onun kendi imanını budayan bütün önyargılardan kurtulup arınması gerekir. Yobazlığın, yani akıl ve idrak düşmanlarının, içeriden işgaline karşı, bugün yapılması gereken, yaşayanları uyanışa çağırmak ve direniş ağları, yani anlamsızlığa karşı direniş ağları hazırlayıp örgütlemektir. Bunun içinse, bütün iman sahiplerinin ve şu bahse, yani “hayatın bir anlamı vardır” bahsine tutuşmuş olan herkesin güç birliği etmesi gerekir. Geçmişten gelen cürufun kesin ve kat’i reddi gerekir, her bir kimsenin kendisini başkalarından ayırarak onun kendi imanını budayan bütün önyargılardan kurtulup arınması gerekir.
140.60 ₺ -
İsrail Mitler ve Terör
Hakikatleri bütün çıplaklığıyla haykıran bu kitabından ötürü, büyük bir filozof, gerçek bir düşünür mahkûm edildi! Alain de Benoist Siyaset Bilimci ve Yazar Roger Garaudy bu kitabı yüzünden ağır cezaya çarptırıldı! Bu eser Fransa başta olmak üzere bütün Avrupa’da ve ABD’de yasaklandı! Bu eserin Macaristan’daki mütercimi ve yayıncısı siyonistlerin baskısıyla cezalandırıldı! Bu kitapta, ülkemizi de çok yakından ilgilendiren asırlık bir yalanın perdesi aralanıyor ve Ortadoğu’daki terör ateşinin niçin sönmeyeceği anlatılıyor. Sömürgesi durumundaki Amerika Birleşik Devletleri’nin de desteğiyle, İsrail’in bütün dünyaya nasıl meydan okuduğu gözler önüne seriliyor. Ortadoğu’ya dikilen İsrail devletinin yakın geçmişinden bu yana neler oldu ve neler olacak? Irkçı bir devlet nasıl ve niçin kuruldu? Bu devletin ileriye dönük planları neler? İsrail’in ayakta kalması için Ortadoğu nasıl bölünüyor ve ülkemizi hangi tehditler bekliyor? İçinde yaşadığımız bölgeyle ilgili oynanan oyunlar hakkında bilmemiz gereken bütün bilgiler bu eserde belgeleriyle okuyucunun dikkatine sunuluyor. * Yahudi soykırımı efsanesi herkesin işine geliyordu. Çünkü bundan “tarihin en büyük soykırımı” diye bahsetmek, Batılı sömürgeciler için (Amerika yerlilerinin toplu kırımı ve Afrikalı kölelerin ticareti gibi) kendi cinayetlerini unutturmak; Stalin içinse, vahşi zulümlerinin üzerine sünger çekmek demekti. Bu efsane İngiliz ve Amerikan yöneticilerin de işine geliyordu. Çünkü onlar 13 Şubat 1945’te Dresden’de yaptıkları katliamı hafızalardan silmek istiyorlardı. * Bizim bu kitabımızın tek gayesi, bir politikanın bu ideolojik örtüsünü açıp ortaya çıkarmak ve bunun İsrail peygamberlerinin büyük geleneğiyle karıştırılmasını önlemektir. L.I.CA.’nın (Irkçılığa ve Yahudi Düşmanlığına Karşı Milletlerarası Birlik) kurucusu ve benimle aynı toplama kampında kalmış olan dostum Bernard Lecache ile birlikte, akşam derslerinde, kamp arkadaşlarımıza bu Yahudi peygamberlerinin büyüklüğünü, evrenselliğini ve kurtarıcı gücünü öğretiyorduk. O peygamberî mesaja ben, Komünist Partisi’ndeki 35 senelik militanlığım ve yönetim görevimden sonra bile, her zaman sâdık kaldım. 1968’den itibaren “Sovyetler Birliği sosyalist bir ülke değildir!” demeye başladığım için 1970’te Komünist Parti’den ihraç edildim. Nitekim bugün de şunları söylüyorum: Vatikan’daki Papalığın egemenlik teolojisi, Hz. İsa’nın getirdiği mesaja sâdık bir teoloji değildir; İslâmcılık, İslâm’a ihanettir ve siyasî siyonizm büyük Yahudi peygamberlerinin öğrettiklerine terstir.
203.50 ₺ -
Medeniyetler Diyaloğu
Batı bir kazadır. İnsanlığın geleceğini yeniden inşa ederken, bu ilk temel gerçeği, yani Batı’nın bir kaza olduğu gerçeğini aklımızdan çıkarmamamız gerekir. Çünkü bireyi her şeyin merkezi ve ölçüsü görme, her türlü gerçeği kavrama indirgeme, yani eşyayı ve insanları manipüle etme aracı olarak bilimi ve teknikleri en yüce değerlere dönüştürme tarzındaki bu Batılı anlayış, üç milyon yıllık insanlık destanı içinde sadece küçücük bir istisnadan ibarettir. Beyaz adamın ırkçı önyargısından yakamızı kurtarıp dikkatlice incelersek, Batı’nın (yani Eski Yunan, Roma ve Hıristiyan) kaynaklarının hepsinin de, Asya ve Afrika’da doğduklarını görürüz. Geleceğin oluşturulması için, yani herkes tarafından herkesin geleceğinin oluşturulması için, dünya çapında bir proje, ancak böylesi bir “medeniyetler diyaloğu” ile gerçekleştirilebilir. Asya’nın, Afrika’nın ve Lâtin Amerika’nın hâlihazırdaki tecrübeleri –Gandi’ninki kadar Çin kültür devriminde, Afrika’da Nyerere’nin “Ujamaa” deneyimleri kadar, Peru’da Kurtuluş İlâhiyatçılarının tecrübeleri de–, bugünden itibaren XXI. yüzyılın bu dünya projesinin, bu umut projesinin taslağını yapmamıza imkân veriyor. Ben bu eserde, gezegenimiz ölçeğinde gerçekleştirilmiş bir tecrübenin şahitliğini yapacağım. Batı dışı kültürlerin ve Asya’nın, İslâm’ın, Afrika’nın, Lâtin Amerika’nın insanlarının kazandırdıkları insanî zenginleşmenin bana verdiği mutluluğun şahitliğini…Bu kültürlerin ve bu insanların her birinde arayıp bulduğum ve ilâhî damgayı keşfettiğime inandığım şeyler konusunda tanıklık edeceğim. İşte budur elinizdeki kitabın konusu.
166.50 ₺ -
İslam ve İnsanlığın Geleceği
Bu eser, Roger Garaudy’nin Müslüman olduktan sonra kaleme aldığı, İslâm hakkındaki en özlü eseridir. Bir zamanlar bütün dünyada adından söz ettirmiş, en ünlü sanatçı, yazar, filozof ve dünya liderleriyle görüşmüş, eserleri sayısız dile çevrilmiş, çağımızın en büyük düşünürlerinden biriydi Garaudy. Bu kitabında, önce Batılılara ve dünya insanlığına, sonra da Müslümanlara seslenir. Batılılara ve insanlığa seslenirken, İslâm’ı bütün yüceliği ve eşsizliğiyle tanıtır ve bu dini onların mutlaka tanımalarını ister. Bu arada dünya entelektüellerine de seslenir ve onlara İslâm’ı en çarpıcı yönleriyle takdim eder. İslâm âlemine seslenirken de, Müslümanları her bakımdan uyarır, tenkit eder. İslâm’ın geçmiş çağlardaki parıltısına ve ışıltısına bu dini yeniden kavuşturmaları için ne yapmaları gerektiğini onlara söyler. Bu kitap, Roger Garaudy’nin mutlaka okunması gereken eserlerinin en başta gelenlerinden biridir.
166.50 ₺ -
Hatıralar
“Ben geçitlerden de geçtim, çıkmazları da yaşadım. İsterim ki, bunca mücadelenin, düşüşün ve yanlışın, umudun ve kardeşçe buluşmaların bana kazandırdıkları benimle gömülüp gitmesin.” Fikir ve eylem adamı olarak 20. yüzyıla adını yazdıran Garaudy, elinizdeki kitabı bu cümlelerle özetliyor. Stalin’den Nasır’a, De Gaulle’den Fidel Castro’ya, Bachelard’dan Jean-Paul Sartre’a, Pablo Neruda’dan Picasso’ya nice ünlü devlet, düşünce ve sanat adamlarıyla görüşüp tartıştığı meseleleri okuyucularıyla paylaşıyor. Yazar, yaşadıklarından hareketle kendisinin kim olduğunu ve ne için yaşadığını sorgularken; tespitleri, tahlilleri ve teklifleri ile geleceğin dünyasına da ışık tutuyor. Güleryüzlü bir geleceğe özlem duyanların heyecanla okuyacakları çok önemli hatıralar ve gerçek anlamda bir temel eser…
284.90 ₺ -
20. Yüzyılın Biyografisi
Çağımızın en güçlü düşünürlerinden Roger Garaudy, “insan için insanca bir düzen” idealine kendini adamış gerçek bir dava adamıydı. Fikir adamlığının yanı sıra aynı zamanda gözü kara bir eylemciydi. Felsefeden sanata uzanan engin birikim ve yeteneğini bu uğurda seferber etti. İnandığı dava uğruna canını seve seve vermeye hazır bir idealist olarak yaşadı. Roger Garaudy bu eserinde, 20. yüzyılın felsefe ve fikir hayatının geniş ve eleştirel bir panoramasını çiziyor. Bütün felsefe akımlarını, felsefecilerini ve aydınlarını enine boyuna sorguluyor. 20. yüzyıldaki felsefe akımları, insanlığa ne kazandırdı, ne kaybettirdi? İslâm’ın günümüz kelâmcı, hukukçu, bilgin ve düşünürlerinin bu felsefe akımlarına cevabı ne olmalı? Bütün dünya insanlığını toplu bir intihara sürükleyen şu gidişe nasıl dur denmeli? Garaudy’nin felsefî vasiyeti niteliğindeki bu kitap, insanlığın kurtuluşu için yerkürenin bütün güçlü beyinlerini, özellikle de Müslümanları fikir üretmeye davet ediyor.
266.40 ₺ -
21. Yüzyılda İslam’ın Dirilişi
Garaudy, bu eserinde okuruna şöyle sesleniyor: Sosyalizmin iflas ettiği, kapitalizmin de çöktüğü bu yüzyılımızda, insanlığı uçuruma yuvarlanmaktan kurtaracak tek çare, ilk insandan günümüze kadar gelen tek ve yegâne temel ilâhî din olan İslâm’ı yeniden şahlandırmaktır. İslâm, doğuşunun hemen ardından, bir yüzyıl içinde Pirenelerden Himalayalara kadar şimşek hızıyla yayıldı. Çünkü o ilk dönemde İslâm, karşılaştığı bütün halklara kucak açmış, bütün kültürleri bağrına basmış ve insanlar arasında adaleti tam anlamıyla sağlamıştı. O dönemin insanlığını bağnazlıklar, despotluklar ve zulümlerden kurtarmıştı. Günümüzde de İslâm, tüm dünya halklarını aynı hedefe kilitlenmiş olarak yayılma, kucaklama ve kurtarma gücüne sahiptir. Çünkü İslâm, yeryüzünde huzur, refah ve saadeti gerçekleştirebilecek yegâne ilâhî ve ebedî mesajdır. Yeter ki İslâm, o ilk yüzyıldaki ruhuna ve canlılığına tekrar kavuşturulsun! Yeter ki Müslümanlar, can çekişmekte olan Batı’yı taklit etmekten vazgeçsinler! Yeter ki günümüz Müslümanları, bundan bin sene öncesinin dâhî âlimlerinin kendi dönemleriyle ilgili çözümlerini değil de, onların her çağa cevap verebilecek yöntemlerini, metotlarını, usullerini benimsesinler! Yeter ki Kur’ân ve hadisler, ölülerin gözleriyle değil de, dirilerin gözleriyle okunabilsin! İşte o zaman, bu ilk ve son ilâhî mesaj, insanları tekrar sahte mutluluklardan gerçek mutluluğa ve huzura kavuşturacaktır. * Hicret’ten dört asır sonra, hiçbir zaman resmen ilân edilmeksizin uygulamaya konulan “İçtihat kapısının kapanışı” (ki bunu yapmaya İslâm’da hiç kimsenin yetki ve salahiyeti yoktur!), sürekli düşünmeye ve araştırmaya davet eden Kur’ân’dan kaynaklanmamıştır. Tam aksine dış tesirlerden, en başta da, Emevî Hanedanı zamanında Bizans İmparatorluğu’nun, Abbasî Hanedanı sırasında da Pers İmparatorluğu’nun mutlakiyetçi idarelerine özenmekten ileri gelmiştir. * Bilinmelidir ki içtihat, uyanışın olmazsa olmaz şartıdır. Çünkü içtihat, asıl olanı bizzat Kur’ân ve hadisten diri gözlerimizle okuyup öğrenmek, dolayısıyla da “taklit” gecesinden çıkmaktır! * İçtihadın reddi, kısmen İslâm’daki hukuk düşüncesinin sabitleşip belli bir çerçeveye oturmasından, kısmen de mânevî çöküş dönemlerinin özelliği olarak, büyük düşünürleri putlaştırma yoluna giden düşünce tembelliği yüzünden ortaya çıkmış katıksız bir uydurmadır. Sonraki fıkıhçılardan bazıları bu uydurmaya taraftar olmuşlarsa da, çağdaş İslâm, bu fikrî bağımsızlığı gönüllü terk edişi devam ettirmek zorunda değildir. * Akıl vahiyden vazgeçemez. Akıl ile vahiy arasında hiçbir çatışma yoktur. Tezat olsa olsa kötürüm bir akıl ile miyop bir okuma arasında olur. Kötürüm akıl nedir? Kötürüm akıl, pozitivist akıldır, bilgelikten ve vahiyden kopmuş bir akıldır! Nedir miyop okuma? Miyop okuma, (ilâhî) metnin her parçasını (âyetini) genel bağlamından koparan lâfzî (sırf oradaki kelimelerin dış anlamına bağlı kalarak) okumadır! * İslâm düşüncesindeki “eylem anlayışı”, tarihin her ânında, zaman ve şartların karşımıza çıkardığı yeni yeni sorunları, ezelî ve ebedî mesajın (yani ilâhî vahyin) bize gösterdiği “doğru yol” istikametinde çözmenin çarelerini bulmak için yapılan “içtihat”tır, yani bu uğurda gösterilecek “gayret”tir. * “İlk dönemlerin” İslâm’ı, eskilere körü körüne teslimiyete taban tabana zıttır. “İlk dönemlerin” İslâm’ı, sahte bir geleceğe de yine bir o kadar karşıdır.
120.00 ₺ -
Şahitlerim Roger Garaudy
20. yüzyılın oluşmasına siyasi, dinî ve estetik planda katkıda bulunmuş büyük entellektüeller tarafından Garaudy'ye gönderilmiş olan bu mektuplar, çağımızı anlama açısından son derece kıymetli belgelerdir. Tarihî belge niteliğindeki bu eserde Romain Rolland, diyalog ve iman; Sartre, Marksizm-varoluşçuluk ilişkileri; Levy-Strauss, Marksizm ve yapısalcılık konularındaki düşünceleriyle çağımızı “içeriden” tahlil ediyorlar. Daha pek çok ünlünün çeşitli konulardaki değerlendirmelerinin yer aldığı bu kitapta Garaudy'nin fikir çizgisinde ve umut projesinde hiçbir sapma olmadığı da gözler önüne seriliyor.
166.50 ₺ -
İslam Medeniyetinin İnsanlığa Katkısı
Bu kitap, Roger Garaudy’nin hayatını borçlu olduğu Cezayirli Müslüman askerlere, dolayısıyla da Müslümanlığa, yazar tarafından minnet ve şükranla sunulmuş bir armağan kitaptır. Müslüman askerler, İkinci Dünya Savaşı sırasında, komutanlarının kesin emrine karşı çıkarak ve kırbaçlamasına aldırmayarak, Garaudy’ye ateş etmediler ve onu kurşuna dizilmekten kurtardılar. Garaudy, hürriyetine kavuşur kavuşmaz, Cezayirli o Müslüman askerlere teşekkür etmek için İslâm dinini araştırdı ve İkinci Dünya Savaşının hemen ertesi yılında, 1946’da, bu kitabını yayımladı. Cezayir 1960 yılında Fransız sömürgesi olmaktan kurtulunca, kitabını daha da genişleterek kurtuluş savaşı vermiş olan Cezayirlilere ithaf etti. Garaudy’nin komünistken yazdığı bu eser, daha sonra İslâm hakkında yazacağı diğer kitaplarının çekirdeğini oluşturmuştur.
88.80 ₺ -
İslam Dünyasının Yükseliş Ve Çöküşleri
Roger Garaudy bu kitabında özetle şöyle sesleniyor: İslâm, bir yüzyıl içinde Atlas okyanusundan Çin denizine, İspanya ve Portekiz’den Malezya ve Endonezya’ya şimşek hızıyla yayılmıştı. İnsanlık gece kelebekleri gibi İslâm’ın ışıltısına koşmuştu. Avrupa karanlıklar içinde yüzerken, İslâm asırlarca dünyayı aydınlatmıştı. Ne oldu da o ışıltılı İslâm sönükleşti? Canlılığını niçin yitirdi? Neden çöktü? Avrupa’nın ve Amerika’nın yalancı parıltısına artık kanmayalım! Aslında onlar ürkütücü bir hızla çöküyorlar! Bütün Batı âlemi ve onun güdümündeki dünya hızla uçuruma, daha doğrusu toplu bir intihara gidiyor! O yüzden de günümüz insanlığı, İslâm’a dünün insanlığından çok daha fazla muhtaç! Bütün bir dünya insanlığının yok oluşa doğru bu gidişini ancak İslâm durdurabilir! Bu kurtarıcı rolü üstlenebilmesi içinse, İslâm’ın yeniden ışıldaması gerekiyor. Bu eserde sadece müslümanları ve İslâm âlemini değil, bütün yeryüzü insanlığını çok yakından ilgilendiren en hayatî sorunlar ele alınıyor. Kitaptan Alıntılar "İslâm, Hz. Muhammed'in peygamberliğiyle ortaya çıkmış bir din değildir." "Hz. İsa, Kur'ân'da Allah'ın Oğlu olarak kabul edilmesine karşılık, peygamberler arasında üstün bir yere sahiptir. Çünkü Hz. Muhammed dâhil, hiçbir peygamber bir Bâkire'den dünyaya gelmemiştir." "Her varlık 'Allah'ın bir âyeti'dir, bir 'tecelli'dir." "İlâhi aşk, aşkın bütün şekillerine onlardan sınırlamaları kaldırarak tam ve gerçek anlamını veren aşk." "İslâm, Kur'ân'da vahyedildiği gibi evrenselliği içinde kaldığı ve bir halkın özel geleneklerine bağlanmadığı sürece, müthiş bir parıltıyla parladı." "Batı medeniyetinin temellerinin çöktüğü bir dönemde bu görevi üstlenmek için her zamankinden daha gerekli, daha vazgeçilemez olan Allah'ın kanununa, şeriata, on iki yüzyıl önce canlılığını yitirdiği, yaşamaz olduğu gözüyle bakılamaz." "Şeriat, ışıldayarak gürül gürül akan ve güçlü dalgalarıyla kıyılarını döverken oraları verimlileştiren, ışıltılar saçarak akan güzelim bir nehirdir."
140.60 ₺ -
İnsanlığın Medeniyet Destanı
nsanlığın Medeniyet Destanı, Batı hegemonyasını reddeden gerçek bir dünya medeniyetleri tarihidir. Bu kitap, tarihin kaçırılmış fırsatlarını ve insanın kaybedilmiş boyutlarını bizimle birlikte aramaya katılmak isteyen kimselere sesleniyor. Bu kitabın yönü geçmişe değil, geleceğe dönüktür. Kültür imtiyazına sahip olmayanlara, ona erişme arzusu verecektir. Bu imtiyaza sahip olup da, “klasik önyargı”nın kendisini Batı ile sınırladığı kimselerde ise büyük ihtimalle öfke doğuracak ama yine de kendilerinde bir açılma, evrensel bir bakış açısı, diğer medeniyetlerle yardımlaşma arzusu uyandıracaktır. Kitaptan Alıntılar İnsan, uzun zaman hayvandan ancak çalışmasıyla ayrıldı. Önemli bir farklılıktır bu. Yontma bir çakmak taşı âletiyle bile olsa, insan çalışmaya başladığı zaman daha eseri ortaya çıkmadan işinin gayesini peşinen görür. Bu tasarı, bu önceden kestirme, işte düşüncenin ta kendisidir. * İnsanlığın altın çağı olan Hazreti İsa’dan önceki 4. yüzyılda, bütün medeniyetlerde insan, hem Allah’ı kalbinde taşıyan biri, hem de bütün tabiatın bir özeti mahiyetindeydi. * Batı, her şeyden önce Avrupa’dır; dünyanın, içinde hiçbir zaman büyük bir dinin doğmadığı tek yeri, tek parçasıdır. Batı’nın tercihi, hesap ve ölçüye dayanarak dünyayı zapt etmek ve tabiata karşı bir fatih edasıyla davranmak şeklinde gelişti. Onun temel ve kendine has tecrübesi, artık “ben tabiata aitim” değil, aksine “tabiat bana aittir” oldu. * Batı felsefesi (diğer bütün dünya bilgeliklerinden farklı olarak), bir bütün olarak insanın hareketi değil de, münhasıran zekâ meselesinden ibarettir. * Roma İmparatorluğu bütün mağlup milletleri soymak suretiyle yaşadı. Tâ ki imparatorluk MS 4. yüzyılda, dış istilalardan daha ziyade iç çöküntüler ve general ve tâbilerinin isyanları yüzünden son nefesini verinceye kadar… * Düşüncelerimizin, hayallerimizin ve arzularımızın sessizliği içinde keşfettiğimiz mutlak Gerçeklik (Tanrı), âlemin üstünde, âlemden kopuk bir Gerçeklik değildir, çünkü var olan yalnızca O’dur, onun için de bize birliği buldurarak kendi kuruntularımızdan kurtarır. * Kutsal Kitap Kur’ân’ın İslâm’da işgal ettiği merkezî yerden ötürü, İslâm resmi her şeyden önce hüsnühat, tezhip veya minyatürdür. * Matematik bilimlerinde Müslümanlar, bir yandan Grekler’in geometrisini alırken, diğer yandan cebire ağırlık verdiler ve sonludan ziyade sonsuzun üzerinde durdular. Şair Ömer Hayyam (1050-1123), üç bilinmeyenli denklemleri Descartes’tan beş asır önce çözer. * Müslüman tabipler, 8. yüzyıldan itibaren, içi oyuk bir iğne kullanarak emme yoluyla katarakt ameliyatı yapıyor, yaraları dağlama ve dikmesini biliyor, diş cerrahîsiyle uğraşıyorlardı. * Din değiştirmek fert için ne ise, bir devrim de bir toplum için her şeyden önce odur: Hayatın gayesini ve anlamını değiştirmek. * Hakikî medeniyetler diyaloğu, ancak herkes diğer insanı, kendisinin tam anlamıyla insan olması için, kendisinde bulunmayan taraf olarak görüp buna kesinlikle inandığı zaman var olur. * Bilimin üstünde, bilimi inkâr eden değil, aksine bilimi tamamlayan, hikmet vardır.
166.50 ₺ -
Amerikan Efsanesi
“Dikkat! Amerika kudurmuştur. Bizi Amerika’ya bağlayan bütün bağları derhal koparmalıyız. Yoksa, biz de ısırılacak ve biz de kuduracağız” diye yazıyordu Jean-Paul Sartre 1953’te, Liberation gazetesine yazdığı “Hasta Hayvanlar ve Kuduz” başlıklı makalesinde. Bu eser, o ünlü filozofun teşhisindeki isabeti gözler önüne seriyor. Yalnız Avrupa’nın değil, ABD’nin etki alanına giren bütün ülkelere Amerikancılık hastalığının ne derece bulaşıp bulaşmadığını sorguluyor. Bu kitap, sadece ülkesini değil, bütün dünya insanlığının kaderini ve geleceğini düşünenlere sesleniyor. Bilhassa “Antiamerikancılık” ile yabancı düşmanlığını birbirine karıştırmak niyetindeki kimselere karşı daha da açık ve net olması bakımından hemen belirtelim ki: Ben bir hayat tarzını ve bir dünya anlayışını ifade eden “Amerikan / Amerikalı” kelimesiyle, Amerika’da doğmuş veya 1620’den itibaren “Mayflower”la Amerika’ya göç etmiş ve orada bu hem sömürgeci hem de kökenlerine göreırkçı, tarihlerine göre de hükmedici ve bezirgân sistemi kurmuş olan kimselerle alakalı her türlü coğrafi veya etnik anlamı kastetmiyorum; tam aksine ben, dünya ülkelerinde bu “model”i halka dayatmak isteyen bütün kimselere “Amerikan / Amerikalı” adını veriyorum. Bu modelin temel özelliği, ekonomi ve pazarın toplumun hizmetinde olması değil de, toplumun tamamının ekonominin ve pazarın gereklerine boyun eğmesidir. Kitaptan Alıntılar Bilhassa “Antiamerikancılık” ile yabancı düşmanlığını birbirine karıştırmak niyetindeki kimselere karşı daha da açık ve net olması bakımından hemen belirtelim ki: Ben bir hayat tarzını ve bir dünya anlayışını ifade eden “Amerikan / Amerikalı” kelimesiyle, Amerika’da doğmuş veya 1620’den itibaren “Mayflower*”la Amerika’ya göç etmiş ve orada bu hem sömürgeci hem de (kökenlerine göre) ırkçı, (tarihlerine göre de) hükmedici ve bezirgan sistemi kurmuş olan kimselerle alakalı her türlü coğrafi veya etnik anlamı kastetmiyorum; tam aksine ben, dünya ülkelerinde bu “model”i halka dayatmak isteyen bütün kimselere “Amerikan / Amerikalı” adını veriyorum. Bu modelin temel özelliği, ekonomi ve pazarın toplumun hizmetinde olması değil de, toplumun tamamının ekonominin ve pazarın gereklerine boyun eğmesidir. Bizim tahlilimizin konusu, Amerikancılığın doğuşunu, gelişme safhalarını araştırıp ortaya koymaktır. Ayrıca, şayet sapmalarını durdurmanın yollarını bulamazsak –ki burada biz bunu deneyeceğiz– kırılmış bir dünyanın çatışmaları arasında, bizi uçuruma sürükleyecek olan bu sistemin şimdiki safhasını gözler önüne sermektir. Bütün siyasetlerin en kanlısı olan Amerikan siyasetinin ilk efsanesi işte bu bizler “seçilmiş halkız” efsanesidir. Bu efsane, üstün ırklar ve aşağı ırklar arasında bir hiyerarşi kurarak, bütün milliyetçi ve sömürgeci zulümleri mazur göstermeye yarar. Bu efsaneden hareketle (diğer milletlere) hükmetme “hakkı”nın ancak kendilerinde olduğunu savunurlar. Ayrıca, o (iddia ettikleri) Tanrı tarafından görevlendirildikleri bahanesiyle, kendilerini sadece insan iradesiyle ortaya konmuş olan her türlü milletlerarası kanunun (meselâ Birleşmiş Milletler kararlarının) üzerinde görürler.
125.80 ₺ -
Endülüste İslam
Endülüs hâlâ gönüllerde yaşayan bir destan ülkedir. Medeniyetin, ilmin ve fikrin destanı yazılmıştı orada. İbn Rüşd, İbn Hazm, İbn Tufeyl ve İbn Arabî gibi devler orada yetişti. Daha sonra Selâhaddin-i Eyyûbî’nin özel doktoru olan ve Museviliğin İkinci Musa’sı diye bilinen dâhî insan Musa İbn Meymûn (Maimonides) bütün bilgisini orada edindi. Batı’da deneysel bilimin kurucusu olarak bilinen Roger Bacon eğitimini Endülüs’te aldı. Sonradan İkinci Syvestre adıyla papalık koltuğuna oturan Aurillaclı Gerbert tahsilini orada yaptı. Batı Rönesansı’nın temelleri orada atıldı. Bir altın çağ, kutlu bir medeniyet, ideal bir insanlık buluşmasıydı Endülüs. Roger Garaudy bu eserinde o efsaneleşmiş Endülüs Medeniyeti’ni bütün yönleriyle gözler önüne seriyor. Kitaptan Alıntılar Endülüs'ün bize verdiği umut tekrar doğabilir mi? Bahsettiğimiz bu Rönesans sadece mümkün değil, zaruridir de. Çünkü İspanya’da, 13. yüzyılda, ışıl ışıl bir vaat olan o Rönesans; Batı Rönesansı'nın aksine bir istikamete sahipti. İnsanın aşkın boyutunu, diğeri gibi, budayarak ortaya çıkmıyordu o Rönesans. Aksine bütün dînî tekelciliklere rağmen, Tanrı’nın evrenselliği bilinciyle, yani bütün insanlığın Tanrı’sının aynı Tanrı olduğu inancıyla hareket ediyordu. Kur’ân’ın mesajı evrenseldir. Çünkü İslâm, kendisini asla 7. yüzyılda doğmuş yeni bir din, diğer dinler arasında herhangi bir din olarak görmez, aksine kendisini ilk ve tek temel din olarak takdim eder: Allah’ın “ruhundan insana üflediği”nden, yani Hz. Âdem’den beri devam edip gelen dindir İslâm; Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed de işte bu aynı dinin peygamberleridir. İslâm, bu evrenselliğin anlamını kaybetmediği için Endülüs’te, evrensel İslâm’ın ruhunu oluşturan bu kültürün hazırlanmasında Yahudilerin ve Hıristiyanların katkıda bulunmalarını sağlayabilmiştir.
218.30 ₺ -
Çöküşün Öncüsü ABD
Çöküşün Öncüsü ABD, yoksul durumdaki ülke insanlarının uyanması, sömürülmekten kurtulması ve kendi haklarına sahip çıkması için yazar tarafından yapılan bir uyarıdır. Günümüz dünyasında olup biten kahredici ve içler acısı gerçekleri bütün çıplaklığıyla haykıran bir çığlıktır. ABD ve onun uşakları, güçsüz ülkeleri nasıl ve hangi yollarla sömürüyorlar? Sömürmek için hangi plânları yapıyor ve ne gibi gizli tuzaklar kuruyorlar? Milletlerin kendilerine gelip güçlenmelerini nasıl engelliyor ve önlüyorlar? Bu ve benzeri hayatî sorulara en çarpıcı cevaplarkesin delilleriyle ve apaçık belgeleriyleÇöküşün Öncüsü ABD‘de gözler önüne seriliyor. Eğer dünya siyasetinin bugünkü sapmalarından vazgeçmezsek, bizler torunlarımızıkatletmişve gelecek içinevrensel bir intiharhazırlamış olacağız. Çağımızı anlamak için bir ipucu var mı? Yani ister askerî ve ekonomik müdahaleler ister Yahudi ve Hristiyan entegrizmleri olsun, isterse işsizlik, işten çıkarma, göç, şiddet veya uyuşturucu gibi şu an karşı karşıya bulunduğumuz durumlar olsun, bütün bu milletlerarası meselelerde, içten ve derinden bir ilişki mevcut mu? Bu problemlerin aralarındaki o sıkı birlik ve bütünlüğü gözler önüne sermek… Bunların ne anlama geldiğini tam anlamıyla açıklığa kavuşturmak… Özellikle de onlardan kurtulmak için somut bir program sunmak… İşteÇöküşün Öncüsü ABD’nin hedefi budur.
185.00 ₺ -
Geleceğimizde İslam Var
Roger Garaudy, bu kitabında şu çığlığı atıyor: Batı’yı Ortaçağ karanlığından, barbarlıktan, cahillikten ve canlı cenazelikten dün İslâm kurtarmıştı! Bugün de gerekli gereksiz, yararlı yararsız ve hatta zararlı her bir şeyi imal eden ve insanlara bunları reklamlarla vazgeçilmez ihtiyaçlarmış gibi sunan, körü körüne üretip körü körüne tüketen ve tükettiren Batı’yı bu korkunç sapmadan yine İslâm kurtaracaktır! Ya İslâm’ın eşsiz bilgeliği, kültürü ve medeniyetiyle tanışıp onun kurtarıcı insanlık değerlerini paylaşacağız ya da yakın zamanda yok olacak ve Batı toplumlarıyla birlikte bütün dünyayı da intihara sürükleyeceğiz. Bundan böyle, bütün dirilişlerin müjdecisi, İslâm’ın destanıdır. Çünkü İslâm’ın destanı, insanlık destanının muhteşem bir ânıdır. Kitaptan Alıntılar Allah en büyük krallardan daha büyüktür ve yegâne mutlak saygı sadece O’na gösterilmelidir. Bunda her türlü zulme ve zorbalığa direnmenin ve her otoriteye karşı itiraz etmenin başkasına devredilemez bir hukuk kuralı vardır. * İlâhî birlik, bir eylemdir, her an yaratmakta olan Allah’ın bir eylemidir. * Eğer her mülk Allah’ınsa, her insan da, çalışmasıyla, ancak o mülkten yararlanma hakkına sahipse, bu durumda mülkiyetin Kur’ânî ve nebevî kavramı, Batılı ve burjuva mülkiyet kavramının tam tersidir. * İslâm’ı bir korkuluk, bir “kılıç dini” yapmak için delil gösterilen bütün ayetler, kesinlikle bağlamlarından koparılmış metinlerdir. * Zekât servetin temizlenmesi, arındırılmasıdır. * Müslümanlar, evrensel ilme en zengin katkıyı imanlarıyla ve en başta da Allah’ın yüceliği konusundaki tavizsiz ikrarlarıyla yaptılar.
177.60 ₺