-
Beş Şair
Edebiyatın gökyüzü, irili ufaklı, parlak ve mat yıldızlarla bezelidir. Kayan yıldızlar, arkalarında ışıktan bir iz bırakırlar. Bu izlerden bazıları çok çabuk kaybolurken, bazıları ise daha uzun süreli olurlar... 20. Yüzyıl şiir semalarımızın parlayan ve izleri silinmeyen beş yıldızını, beş doruk şairini bu kitapta zorla bir araya getirdik... Bu şairler ki, hayatları boyunca bir araya gelmek istemeyen, birbirlerine taban tabana zıt, fikir ve sanat kaygılarıyla kıyametler koparan dik başlı, hür fikirli, yüksek seciyeli, çelik inatlı şairlerdi... Fikir ve sanatlarıyla çağdaşları ve kendilerinden sonra gelen şairleri büyük ölçüde etkilemiş bu beş ustanın tarafsız hayat hikâyelerini, zamanın iktidarları ve birbirleriyle olan kavgalarını, düşüncelerini, eserlerinden özenle seçilmiş örnekleri, haklarında yazılanları, fıkra haline gelmiş nüktelerini bu kitapta bulacaksınız...
174.20 ₺ -
Padişahın Eşeği
Sevgili Çocuklar, Masallar; düşlerin dolambaçlı patikalarından gerçeklere ulaşmamızı sağlar… Masallar; düşünce dehlizlerimizi renkli ışıklarıyla aydınlatan ışıldaklardır… Masallar; geçmişte yaşanmış gerçek olayların biraz abartılı anlatımıdır aslında… Masalların mesajları içinde gizlidir. Akılla çocukların bu mesajları alacaklarını biliyor ve inanıyoruz… Çünkü çocuklar, küçücük yüreklerine sığdırdıkları sevgiler kadar büyüktürler… Sevgili Öğretmenler, Siz, hayat yolumuzda önderlerimizsiniz. Karanlığı aydınlatır, öğrenmemiz gerekeni öğretir, güzellikleri önerirsiniz. Bu kitabımıza öğrencileriniz için bir ışık tutar mısınız lütfen? Değerli Veliler, İsterseniz bu masalları önce siz okuyun. İnanıyoruz ki, okuyunca içinizdeki çocuğu bulacak ve çocuklarınızı daha iyi anlayacaksınız… Çocuklarınızla çocuk olun ve onlarla birlikte büyüyün...
107.20 ₺ -
Kanarya Gülü
Hedef kitlemiz ikinci kademe (ortaokul) ögrencileri olmakla beraber, bu kitap; gelecegin büyükleri olan çocuklarimizla, içlerindeki çocugu büyütmemis her yastaki büyüklerin zevkle okuyabilecegi bir kitaptir… * Çocuklarinin bedensel gelisimi için gida seçiminde çok titiz davranan velilerimizin; ruhsal ve düsünsel gelisimleri için de ayni titizligi göstereceklerinden emin olmak istiyoruz. Onun için, bu kitabi ve her kitabi öncelikle kendileri okuyup incelemelidirler… * Öğretmenlerimizin, ögrencilerine önerecekleri kitaplari nasil titizlikle incelediklerini biliyor ve takdir ediyoruz. Kisaca diyoruz ki: * Sevgili çocuklar! Karanligi aydinlatmak, cehaletin canina okumak için kitap okuyun!
107.20 ₺ -
Zaman ötesinde Atasözü Avcıları
Atalarımızın dünyaya bakış tarzları ve yaşam biçimleri hakkında da bize bilgi veren kalıplaşmış sözlere "Atasözü" diyoruz. Bu sözlerin bir kelimesi dahi değiştirilemez... Atasözleri, öğüt ve yargı bildiren bir cümle halindedir. "Deyimler" ile aralarındaki fark budur. Deyimler de, atasözleri de anonim olup; nerede, ne zaman söylendiği ve ilk söyleyeni bilinmemektedir... Sevgili çocuklar, Orhan ile Sadi Dede; düşlerin kanadında, geçmiş zamanlara seyahat ederek; sizler için tam yirmi dokuz atasözünün çıkış hikayesine ulaştılar... Orhan ile birlikte bu heyecanlı macerayı yaşamaya var mısınız? Öyleyse başlayın...
120.60 ₺ -
Uçurumun Çağrısı
Orhan, yatağında dönüp durdu, yanıp durdu… Sonunda huzursuz bir uykuya daldı… Bu kez düşlerindeydi Suzan ve düşlerine de hükmedemiyordu artık. Suzan, düşte bile o düş güzelliğiyle karşısındaydı Orhan’ın. Sarı saçlarını bir yele gibi savurup, çağla yeşili gözlerinin içi gülerek; ‘’Sarı çiçeği ben kopardım Orhan!.. Senin için kopardım sarıçiçeği…’’ diyordu, sarıçiçeği Orhan’a uzatırken… Orhan, Suzan Hanım’ın elindeki sarıçiçeğe uzanıyor; birer keklik gagası gibi kan kırmızılığındaki sivri tırnakları arasında beliren sarıçiçeğe tam dokunacağı sırada, sarıçiçek sarı bir akrep olup parmağından sokuyordu… Acısını ta ciğerlerinde duyan Orhan, bağırmamak için kendini zor tutuyordu. Bağırsa, Suzan Hanım’a karşı ayıp olurdu… Birden, Suzan Hanım’ın yüzündeki o füsun ve o eşsiz güzellik bir anda kayboluyordu… Suzan Hanım’ın o lepiska saçları, kirpi dikenleri gibi dikeliyor, çağla yeşili gözleri temreni kanlı birer mızrak gibi uzanıyor, kanlı ağzından alevler saçarak; uçurumun boşluğunda yankılanan vahşi bir kahkahayla Orhan’a saldırıyordu.
78.00 ₺ -
Şahidim Kılıcımdır
“Bora Beğ, Elif Kız’ı omuzlarından tutmak istedi. Ama titreyerek ona doğru uzanan kollarını hızla geri çekti: ‘Bak Elif Kız’ dedi. ‘Sen bu duyguyu bilemezsin… Biz kılıcımızla nişanlıyız. Düğünümüz at sırtında olacak. Damatlık kıyafetimiz kefenimizdir. Bir gün, kahpe bir ok veya hain bir hançer darbesiyle düşeceğimiz yerde kazılacak olan mezarımız; haclegahımız olacaktır…’ Bu son söz, o umutsuz sevdanın can evine zehirli bir hançer gibi saplandı…” Onlar ki; zalimin tepesinde bir gök gibi gürledikleri halde, mazlumun karşısında bir bulut gibi ağlardı… Onlar ki; “İ’la-yı Kelimetullah” uğrunda can verip canandan geçtiler; kılıçlarını şahit bırakıp, şehadet şerbeti içtiler… Devir, Muhteşem Süleyman devridir… Osmanlı akıncıları, Tuna boylarında akından akına koşmakta, şanlı tarihimize her gün yeni bir altın sayfa yazmaktalar… Kanuni Sultan Süleyman’ın cülusundan vefatına kadar geçen süreyi kapsayan bu roman, tarihin içindeki tarihin hikayesidir…
90.00 ₺ -
Kara Kasırga
Süsen Yaylası’nın yedi rengi, ufka yaklaşan güneşin füsunuyla can rengine dönüşürken; hançer gibi bir kayanın ucunda çırpınan güneş kan rengindeydi… Ateş büyüyor… Evet… Karanlığın korktuğu tek şey aydınlıktır. Ateş zayıfladıkça, tetikte bekleyen karanlık, üzerine abanacaktır Küçük Kız!.. Bana Küçük Kız deme Kürşat!.. Peki, demem… O hâlde ateşe bir odun daha at. Gerekirse kendimi de atanım Aspasya!.. Yeter ki bu ateş hiç sönmesin…
72.00 ₺ -
İğde Dalı
Düşler bunca dizginsiz, hayaller böylesine pembe ve gerçekler böyle gri olmasaydı keşke... Uçurumların uğultusuna kapalı kulaklarına pembe tüylü türküler söylendikçe, sabaha daha çok var demektir... N'olur? Sarıçiçekler solmasın. Sarı kurdeleler takılmasın pıtrak dikenlerine. İğde dallarının o zarif eğimi yanlış yorumlanmasın. Ve 'Yan Yol'larda umut çiçeklerini umutsuzluğun kara lastikleri ezip geçmesin... *** "Zavallı yavrum... Öylesine güçsüzüm ki... Gücüm çatsa, tutup elinden, seni mutluluğa uçurmaz mıyım? Tükendik. Sana kanat takmaya gücüm yok. Seni koruyamam... Sana bakamam... İkimiz de el bakıncıyız yaralı ceylanım, bahtı karam... Bir lokmanın hesabını vermeye mahkûm insanlarız... Ah bir tanem!.. İstemez miyim?.. İstemez miyim sanıyorsun?.. Elimden bir şey gelmez. Seni Allah'a emanet ediyorum kızım..."
90.00 ₺ -
Gazi Osman Paşa
“Düşman birlikleri top menziline girer girmez; ‘Bismillah! Ateeeeşşşş!..’ emrini verdi. Uzun menzilli Krupp bataryaları aynı anda gök gibi gürlediler. Bu öylesine bir salvoydu ki; sanki on iki top değil de, küffar zulmüne karşı binlerce toptan gürleyen ilahî bir gazaptı... Gökler çatırdıyor, yerler sarsılıyordu... Bu top sesleri, milletin belleğinde bu güne kadar unutulmadan gelen o meşhur ‘Plevne Marşı’ndaki akıl almaz mısranın doğuşuydu sanki: ‘Osman Paşa’nın kolundan beş bin top birden patladı!...’ Oysa, patlayan topu topu on iki toptu... Ama patlayan bu on iki top; rahat ve kendi gücünden emin olarak Plevne üzerine yürüyen şımarık düşman ordusunun ödünü patlatmaya yetmişti...” Plevne ve Gazi Osman Paşa... Bu efsane savunmayı yaptıran ruhu bu eserde bulacak, hüzün ve ibretle okuyacaksınız...
15.00 ₺ -
Dağların Türküsü
Siz “Kılıç Vadisi”ni gördünüz mü? Delidere’nin üzerine bir dişlek dev gibi abanan ‘Kartal Kayalıkları’nı bilirmisiniz? Yeni biçilmiş buğday tarlalarında, tığ sivriliğindeki ot ve başak sapları üzerinde yalınayak yürüdünüz mü hiç? Anadolu bozkırlarında eriyen güneşin altında, başınızın gölgesinde oturup; bir Ağustos öğlesinin sarı sıcağını açık bir çay gibi içirdiniz mi yanık yüreğinize? Zaman zaman sisler arasında beliren anılarınızda, çocukluk ve gençlik günlerinize kısacık bir gezi yaptınız mı turnaların kanatlarında? Sabırla gözyaşını kurutmayı, acıyı umutla avutmayı; hasrete halhal takmayı, ölüme yakından bakmayı bilir misiniz? Geçmişte kalan çocukluk ve gençlik yıllarınızı günümüze bağlayan son dönemeçtir “Bozburun.” Direnci, sevinci ve kıvancıyla; dağlara türkü söyleten yarı delilerle birlikte dünümüzle günümüz, köy ile şehir arasında bir sarkaçtır bu kitap.... Geliniz biz de “Hamza Aga” ile birlikte dağlara türkü söyletelim. Okuyunca göreceksiniz ki; bu öykü bizim öykümüz, bu türkü bizim türkümüzdür...
60.00 ₺ -
Atasözlerinin Çıkış Hikayeleri
“Derler ki… Gökyüzüne yamanmış el ayası kadar bir bulut, kendisini sürüyüp dağıtacak hafif bir rüzgâr bekliyordu. Ama ne gökte, ne yerde yaprak kımıldatacak bir esinti vardı… Sapsarı bir sıcak; kırışık ensesinden oklanmış sarışın bir dev gibi, bozkıra yüzükoyun uzanmış yatıyordu…” Sevgili öğrenciler; her hikâyemizin altında, o hikâyede geçen kelimelerin günümüz Türkçesini, hikâyelerin özetini ve atasözlerinin anlamını bulacaksınız… Kıymetli öğretmenler; bu çalışmamızı öğrencilerinizle paylaşıp; Anadolu kültürü ve edebiyat açısından inceleyip, değerlendireceğinizi umuyoruz… Değerli okuyucular; “Atasözlerimizin Çıkış Hikâyeleri” adı altında sunduğumuz hikâyelerde, bir “mesel” veya bir “öykü” tadını bulacağınıza inanıyoruz… Bu başucu kitabında, zevkle okuyacağınız (77) Atasözümüzün çıkış hikâyesiyle geçmiş zamana bir yolculuk için var mısınız?...
57.00 ₺ -
Anatolianın Etekleri
Sevdası bengisular gibidir Anatolia’nın. Yedidenizler Ülkesi’nin bu erişilmez dilberine kimler vurgun değildir ki?.. Periler Padişahının oğlu, Cinler Kralının kuzeni... Ama o, gönlünün sultanını bulmuş; her şeyiyle Gündoğu Ülkesinin Beyoğlu’nun yâri olmuştur... Mutludur Anatolia... Gayrı adı Anadolu’dur... Analar kadar kutludur... “Durup durup ”ah” çekiyordu karanlık kuyulardan Durdu Dede. Güneşin yüzü balçıkla sıvalıydı. Sıvaları dökülmüş kerpiç duvarlı evlerde, kat kat dürülmüş masaların üzerine çömelen televizyonlardan; en ciyak renklerin sivri tırnaklı parmakları uzanıyordu çocuk gözlerine...” Bu roman; “üç boyutlu roman” türünün ilk sedef düğmesidir “Anatolia”nın göğsüne şiir ibrişimiyle dikilen...
90.00 ₺ -
Gazi Osman Paşa Plevne`ye Saplanan Tuğ
Gazi Osman Paşa`nın Plevne Savunması, tarihimizin hem şanlı hem de ibretli bir sayfasıdır. Şanlıdır; çünkü milletimizin en zor şartlar altında bile neler yapabileceğini gözler önüne sermiştir. İbretlidir; çünkü Osmanlı Devleti`nin üst üste darbeler aldığı bir zaman diliminin aynasıdır. Plevne Savunması`nı, "Tuna Nehri akmam diyor" diye başlayan, nesillerin zihnine nakşolan bir marş bugünlere getirmişti. Yarınlarda da yaşamak isteyen bir milletin, Gazi Osman Paşa ve benzeri kahramanları sadece böyle marşlarla değil, sanatın bütün dallarında anması ve anlamaya çalışması zorunludur. Çünkü tarihin en büyük işlevi geleceğin inşasıdır. Bir büyük savunmayı, Plevne Savunması`nı yaptıran ruhu bu eserle daha iyi tanıyacak ve hissedeceksiniz.
5.63 ₺ -
Yunus Meltemi
Yürekler gönül olunca; sevgiler aşk, aşklar ilâhî bir sevdaya dönüşür. Hoyrat karayeller susar, başta esen kavak yellerinin yerini sevgi meltemi alır. Alır da, efil-efil eser gönülden gönüle, dilden dile... Güzel şeyler hayâl etmek; yüreği mânâ âleminin eşiğine getirir ve yürek gönül olur... Hayalimizi, Yunus melteminin ipek kanatlarına serip; yıllar ve yüzyıllar öncesine estik... Yunusça sevmeyi bir demet hikaye olarak sunduk. Bu hikayelerle gönlümüzde duyduğumuz Yunus meltemini, yanık yüreklerde estirebildikse ne mutlu...
15.00 ₺ -
Hüzün Adrese Gelir
Hüzün, anlatılmaz bir tadın adıdır Anadolu'da. Biber acısı gibi... Yakan, sızlatan, terleten; sonra da özge bir lezzet, garip bir rahatlık veren... "Melal" ve "hüzün" her dem "âşinâ" olduğumuz iki özel duygudur. Bir şahin pençesi gibi oyar içimizi sevgilinin mahzun bakışı. "Melali bilmeyen nesle âşinâ değiliz" der Yahya Kemal. Öylesine ruhumuza işlemiştir hüzün ve melal nesiller boyu... Bakışlarımız hüzünlü, türkülerimiz hüzünlü, öykülerimiz hüzünlüdür... Okuyan hüzünlüdür, yazan hüzünlüdür; bağlama hüzünlüdür, ozan hüzünlüdür; bahar hüzünlüdür, hazan hüzünlüdür... Ezelîdir hüzne aşinalığımız bizim... "Bir seher vaktinde indim bağlara/ Öter şeyda bülbül gül yâreleNİR..." (Âşık Daimi) Dedim ki bülbül-i şeydaya; "Hazır rastlamışken sana, şöyle hüzünle bir çile ki, melali anlayıp mahzun olalım..." Güldü bülbül-i şeyda. Gülüşü hüzünlüydü... "Yetmez mi musâb olduğun bunca devâhi?" dedi. "Neşeyi koydunsa bul, sevinç sahrada serap... Yürü git işine bre akılsız adam! Hüzün adrese gelir..." Önsöz Sadettin KAPLAN 1944 yılında Ağrı'nın Patnos İlçesinde dünyaya gelen Sadettin Kaplan, İlk öğrenimini doğduğu ilçede, orta öğrenimini ise parasız yatılı olarak Erzurum Lisesi'nde tamamladıktan sonra, 1964 yılında girdiği Astsubay okulundan 1966 yılında mezun oldu. Jandarma teşkilatında yurdun muhtelif il ve ilçelerinde 20 yıl hizmetten sonra, 1986 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrılan yazar; bu tarihten itibaren profesyonel olarak yazmaya başladı. Muhtelif gazete ve dergilerde şiir ve hikayeleri yayınlandı. (Hareket, Boğaziçi, Ece, Çığır, Kültür ve Sanat, Size, Türk Edebiyatı bu dergilerden bazılarıdır.] Sadettin Kaplan, edebiyatın hemen her türünde yazan ve eser veren bir yazardır. Tiyatro, senaryo, radyo oyunları televizyonlarda ve radyolarda kullanılmaktadır. Sadettin Kaplan'ın yayınlanmış eserlerinden bazıları şunlardır: Roman: Kara Kasırga, Şahidim Kılıcımdır, Uçurumun Çağrısı, İğde Dalı, Anatolia'nın Etekleri, Dağların Türküsü, Bir Demet Leyla, Unutulmayan Sevdalar (Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun, Garip ile Senem, Asuman ile Zeycan, Arzu ile Kamber, Hurşit ile Mihrimah, Elif ile Mahmut] Hikaye: Yunus Meltemi, Sığ Sular, Camda Sinek Ezmek... Masal: Heybe Deneme: Zamanın Zembereği, At Nalında Diş Yarası, Ölüler de Öldürülür... İnceleme: Beş Sair, Şiirin Kanadında, Şiirin Sultanları. Şiir: Ferman, Sular Susadıkça, Gönül Cemresi, Gülendam, Esintiler, Düş Bedestânı... Dini Eser: Gençler İçin Peygamberler Tarihi (10 kitap) 80 civarında da çocuklara yönelik kitapları bunların dışındadır. Serbest yazar olarak yazı hayatını sürdürmekte olan yazar, İlesam, Mesam, Yazarlar Birliği, Yazarlar Sendikası ve Birsad üyesidir. Çevre, Kültür ve Devlet Bakanlıklarıyla muhtelif kurumlardan ödülleri bulunmaktadır.
72.00 ₺ -
Esmaü'l Hüsna İle Hakk'a Münacat
Yüce Rabbimizi ve O'nun sonsuz kudretini anlatmaya çalışan "Münâcât" veya "İlâhî" tarzında birçok şiir olduğu hâlde, 99 Esmâ'yı birden içine alan şiire rastlamadım... Birçok kitaplara imza atan, hele şiir gibi zor bir sanata talip olan biri olarak bu fakir düşündü ki, böyle bir çalışmaya gerek vardf k. Maksadınız, gönüllerde "99 Esmâ-i Hüsnâ'dan Esintiler" meydâna getirmek, "Esmâ-i Hüsnâ ile Hakk'a Münâcât yolunda yüce Rabbimizin rızâsını kazanmaktır. Şüphesiz ki, Allah; Rahman ve Rahîm'dir..
0.00 ₺ -
Şahidim Kılıcımdır
Onlar ki bugün yaşadığımız toprakları bizlere vatan kıldılar. Onlar ki “İlâ-yı Kelimetullah” yolunda can verip canandan vaz geçtiler. Onlar ki sıcak yataklarını terk edip at sırtında, serhad boylarında basılmadık yer bırakmadılar. Onların tek sevdası ilahî rızaya nail olabilmek, ellerindeki İslâm sancağını serhadlere dikebilmekti. Onların yegâne şahidleri kılıçları oldu, küffarın üzerine şimşek gibi çakan kılıçları… Karanlıkları yarıp geçen, ardından gelenlerin önünü aydınlatan, kapalı kapıları sonuna kadar aralayan çelik kılıçları… Gözleri hep ufuklardaydı; hep ileriye, hep ötelere at koşturdular. İşte o akıncı beylerinden birisiydi Bora Bey. Yiğit ve esmer bir çehre, kor ateş gibi bir yürek, hançer gibi bir bakış… Adı gibi boraydı; akından akına koşan bir serdengeçtiydi. Bütün dünyaya nam salam Muhteşem Süleyman’ın akıncı beyiydi. Tarih ona kâh Drava’nın deli dolu çağlayan sularını aşarken, kâh Mohaç Meydanı’nda düşman saflarını yalın kılıç yararken şahid oldu. Tarih kılıcına, kılıcı da kendine şahid oldu.
90.00 ₺ -
Kara Kasırga
Orta Asya’dan gelip İran yolunu takip eden boylar, kendilerine yeni bir yurt olarak Anadolu’yu gördüler. Alparslan komutasındaki Selçuklu ordusu, Malazgirt’te Anadolu’nun kapılarını sonuna kadar araladı. Ordunun yolunu açanlar ise at sırtında, kelle koltukta bir kasırga misali Anadolu illerinde esen serdengeçtiler oldu. İşte o gözü pek, korkusuz kahramanlardan birisiydi Kürşat, namı diğer Kara Kasırga. Adıyla, namıyla küffarın tozunu atıyordu. Korkudan girecek delik arayan düşmanlar, onun bıyıkları yeni terlemiş genç bir akıncı olduğunu hayal bile edemezlerdi. Deli dolu, cihad aşkıyla yanan, kabına sığmaz bir kahramandı Kürşat. Kılıçların kesmediği, okların işlemediği yüreği vardı. Ama o yürek gün oldu Aspasya’ya vuruldu. Ardından Asiye oldu Aspasya. Fâni aşk ile ilâhi sevda, küfr cihadı ile nefis mücadelesi arasında bir sarkaç gibi sallanıp Hakk noktasında, tekbir nidasıyla zamanı orta yerinden vurdular! Durdular estiler, estiler durdular… Kara Kasırga, sizin de gönül dünyanızda önce kasırgalar estirecek, ardından yerini derin bir sükûnete, tarif edilmez bir sürura bırakacak.
5.63 ₺