-
Hüsmen Ağa ile Deli Kervancı
“Akşam beni öyle güzel misafir ettiler ki sorma Hüsmen Ağa. Ama gene de senin ekmeğini paylaşmanın zevki başka bir şeyde yok.” Usta kalem Sadık Yalsızuçanlar, doğudan batıya, kuzeyden güneye derin izler bırakmış engin kültür hazinemizden derlediği bin yıllık öykülerle sevgili çocuklarımıza sesleniyor. Bazen bir çocuk, bazen bir padişah, bazen bir çiftçi, bazen bir aslan, bazen bir tavşan dile geliyor ve hayatın gizlerinden devşirilen nezih hisseleri katre katre işliyor kalplere… Çocuklar kadar yetişkinlerin de zevkle okuyacağı bin yıllık öyküler diyarını ziyaret etmekte geç kalmayın…
56.00 ₺ -
Mutluluk Evi
“Yahu koca eğeri vermiş, bir avuç sarımsak almış!” dedi yabancı adam. Yaşlı adam, “İyi etmiş… Sarımsaksız çılbır bir şeye benzemez ki!” diye cevap verdi. Usta kalem Sadık Yalsızuçanlar, doğudan batıya, kuzeyden güneye derin izler bırakmış engin kültür hazinemizden derlediği bin yıllık öykülerle sevgili çocuklarımıza sesleniyor. Bazen bir çocuk, bazen bir padişah, bazen yaşlı bir adam, bazen bir fare, bazen bir tilki dile geliyor ve hayatın gizlerinden devşirilen nezih hisseleri katre katre işliyor kalplere… Çocuklar kadar yetişkinlerin de zevkle okuyacağı bin yıllık öyküler diyarını ziyaret etmekte geç kalmayın…
56.00 ₺ -
Konuşan Kuyu
Sencer, o gece hiç uyumadı. Ertesi gün güneş doğmadan kalkıp kuyuya gitti. Kör bir kuyu gibi görünüyordu. Eğildi ve kuyunun içine doğru seslendi: “Ey kuyu! Sen dilekleri yerine getirirmişsin. Benim derdime de çare bulur musun?” Usta kalem Sadık Yalsızuçanlar, doğudan batıya, kuzeyden güneye derin izler bırakmış engin kültür hazinemizden derlediği bin yıllık öykülerle sevgili çocuklarımıza sesleniyor. Bazen bir çocuk, bazen bir şehzade, bazen bir bilge, bazen bir kuş, bazen bir kuyu dile geliyor ve hayatın gizlerinden devşirilen nezih hisseleri katre katre işliyor kalplere… Çocuklar kadar yetişkinlerin de zevkle okuyacağı bin yıllık öyküler diyarını ziyaret etmekte geç kalmayın…
56.00 ₺ -
Anadolunun Kalbi Harakani
Bistâm'ın kuzeyindeki Harakân köyünde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak, 963 yılında dünyaya gelen Ebu'l-Hasan el-Harakânî'nin İslâm irfan tarihinde kurucu bir etkisi olduğu biliniyor. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin naklettiği bir menkıbeye göre, Bâyezîd-i Bistamî, Harakân'dan büyük bir Hak dostu çıkacağını önceden haber vermiştir. Attâr, İbn Sînâ ve Gazneli Mahmud'un onu ziyaret etmek için Harakân'a geldiklerini kaydeder. Nakşibendiyye silsilesinde önemli bir yer verilen ve Üveysîliği üzerinde özellikle durulan Harakânî, Aynülkudât el-Hemedânî, Necmeddîn-i Dâye, Attâr, Mevlânâ gibi büyük mutasavvıfları derinden etkilemiş, 10 Muharrem 425 (5 Aralık 1033) tarihindeki vefatından sonra da etkisi devam etmiştir. Ünlü tarihçi Gelibolulu Mustafa Ali, Künhü'l-Ahbar kitabında, Kars Kalesi'nin III. Murad devrinde Lala Paşa tarafından tamir edildiğini anlatırken, yıkılmış olan dış kale surlarının altından Harakani'nin kabrinin bulunarak çıkarıldığını anlatır. Lala Mustafa Paşa tarafından Ebu'l-Hasan el-Harakânî adına bir tekke bir câmi inşa ettirilmiştir. Harakânî Vakfı'nın öncülerinden Yavuz Selim Uzgur'la Sadık Yalsızuçanlar'ın gerçekleştirdiği bu söyleşide, Harakânî'nin bereketli irfan hayatının ayrıntılarını bulacaksınız. “Anadolu'nun kalbi” olan bu büyük ârifin, Anadolu coğrafyasındaki etkilerinin bugün hâlâ nasıl sürdüğünü göreceksiniz.
175.00 ₺ -
Hayyam
“Biz sarhoşken henüz üzüm yaratılmamıştı” “Biliyorum her şarap anıldığında, her şarap şişesine bakıldığında, her üzüm hasadı yapıldığında tuhaf bir biçimde ruhum ordaymışçasına beni anıyorlar. O şarabın etkisiyle sarhoş olmadım ben. O şarabı hiç ağzıma sürmedim. Onun tadını da bilmem. Kırmızı, beyaz, pembe, kızıl, eski, yeni, ne zaman ve nasıl yapılırsa yapılsın, nasıl içilirse içilsin hiçbir şarapta bir izim, bir gölgem yok. Yine de herkes beni anıyor şarap denince. Şarabı sarhoş edici bir içki olarak tatmamama rağmen sarhoşluğum hep arttı. Ve öyle bir an geldi ki ne kendimi ne gayr’ı bildim.” Evreni anlama çabasını şiirlerine gizlemiş bir şair… Sayılarla oynayan bir matematik dehası… Göğü izleyen bir astronom… Medrese arkadaşı Hasan Sabbah ve Nizam’ül Mülk’le ayrılan yolları… Rasathanede izlediği yıldızlar ve baktığı gökte yalnız onun gördüğü an’lar… Asırları aşan akıl yürütmeleri… Ve elbet, rubaileri… “Hiç” olma yolunda “şey”e varan bir yolcu… Adı yüzyıllardır hafızalardan, dillerden silinmeyen Hayyam… Sadık Yalsızuçanlar’ın güçlü kalemiyle bir kez daha hayat buluyor.
7.54 ₺ -
Diyamandi
Bir aşk erbabı Yaman Dede… Mevlânâ’nın dizeleriyle karşılaştığı gün yanmaya başlıyor: “Dinle, bu ney neler anlatıyor? Ayrılıklardan nasıl şikâyet ediyor?” Kendini yitiriyor. Bu hayata göz yumup başka bir âleme göz açıyor. Artık kendini kalbini tanımaya, anlamaya, bilmeye adıyor. Ve yalnızca O’nunla can buluyor…
176.80 ₺ -
Anka
Sadık Yalsızuçanlar’dan Niyazi Mısri’yi bugünlerde gezdiren müthiş bir roman… ‘İlkin gezginliğe çıkmak gerek; ancak sonra yurduna dönebilir, o zaman ötekileri anlayabilirsin…’ der Wittgenstein. Anka, bu gezginlerden birinin, bilgeler bilgesi Niyazi Mısri’nin Aspuzu’da başlayıp Limni’de son bulan, gerçekte âlemlerde olup biten gezisinin öyküsü. Anka’yı ilginç kılan, yalnızca tarihi bir anlatı olmakla kalmaması. Yalsızuçanlar, İslam bilgelerini bugünde yaşayan kahramanların hayatlarına dolayarak özgün bir anlatımla canlandırdığı kitap dizisinin üçüncüsü Anka’da Niyazi Mısri’yi konuk ediyor sayfalarına. Modern hayatın tam ortasında yaşayan Mehmet, Niyazi Mısri üzerine bir doktora tezi hazırlamaktadır. Daha hazırlık aşamasında büyük mürşidin ateşiyle yanmaya başlar ve onunla beraber bir meşakkat yolculuğuna çıkar. Karısıyla ve oğluyla da sorunlar yaşayan Mehmet için Mısri üzerine tez hazırlamak bir yerden sonra imkânsız hale gelir, içine girdiği manaları bir tezin sayfalarına sığdırmanın imkânı yoktur çünkü. Kadim bir hakikat adamının peşine düşen bugünün Mehmet’inin belki de asıl imtihanı, kendi zamanını büyük mürşidin adımları ile kat etmeye çalışmak zorunda kalmasıdır. Bilinç akışı tekniğiyle yazılan ve yoğun bir gönderme yükünün üstesinden başarıyla gelen Anka, edebiyatseverlerin unutamayacağı romanlardan biri olmaya aday. Yalsızuçanlar, daha önce “Gezgin” isimli romanında İbn Arabi’nin, “Cam ve Elmas”’ta ise Ebu’l Hasan Harakani’nin hayatını kalmıştır. Gezgin romanı “Der Wanderer” ismiyle yayınlandığı Almanya’da da büyük beğeni toplamıştır.
17.39 ₺ -
Gezgin
Gezgin, Mağribli bilge İbn Arabi’nin kendi ruhunda yaptığı ve bereketli bir ömre yayılan manevi gezinin öyküsü. Kartallar gibi kimsenin uçamadığı sarp kayalıklarda gezinen, hiçbir faninin kanat çırpamadığı göklerde uçan bir arifin serüveni. Bu öykü, kâmil insanın hikâyesidir. Macera, büyük âlemin minyatür hali olan kâmil velinin macerasıdır. Anlatılara sığmak istemeyen bu kozmik öykünün dilini bize, Yunus anlatıyor ancak: "Dilsizler haberini kulaksız dinleyesi Dilsiz kulaksız sözün can gerek anlayası" Yıllar süren bir araştırma ve arayışın ürünü olarak ortaya çıkan “Gezgin”, sözün bitip sükûtun başladığı yerle, sessizliğin dile geldiği mekanete kadar uzuyor. Kendi ruhunda böylesi bir keşfi arayanlar için, okurken yaşanılacak ve yeniden üretilebilecek bir hikâye bu.
9.60 ₺ -
Şehirleri Süsleyen Yolcu
Çocuk, ‘Lafza-i Celal’i gördüm’ demiş, ‘yıldızlarla yazılıydı. Ayın on beşinde olduğu gece, Lafza-i Celal’i gördüm, pırıl pırıldı, göz kamaştırıcı.’ Dinleyenler önce ağlamışlar, sonra deliliğine hükmetmişler. Dinleyenlerden dinledim. Üçü ihtiyar, biri genç, diğeri orta yaşlı. ‘Nasıl olur? Kaçık bu yahu!’ diye söyleniyorlar. Hep aynı alaycı bakış, aynı hayret ve deliliğe hükmetmeler... Bir çocuk geçti dükkânın önünden. Koştum, ardından bakakaldım. Çocuk gittikçe büyüyor, uzaklaştıkça billurlaşıyordu. Yol uzadı, çocuk büyüdü, büyüdü, göğe uzandı, mekâna sığmıyordu. Saçlarının göğe kavuştuğu yerde Taha ve Yasin okunuyordu… Bir usta yazarın ilk hikâyelerini okumak heyecan verici bir yolculuk… Sadık Yalsızuçanlar’ın ilk kitabı Şehirleri Süsleyen Yolcu, Yalsızuçanlar’ın bugünkü üslubuna ilişkin çok şey ima ediyor. TYB Öykü Ödüllü kitap özgün dili ve anlatımıyla okuyucuyla buluşuyor.
5.14 ₺ -
Hiç
"Pencereye gitti, perdeyi araladı. Kuşbakışı baktı. Bir şey göremedi. Kışbakışı baktı, donuk bir hayat gördü. Kasbakışı baktı, şiddetli bir hayat gördü. Kurtbakışı baktı, siyah beyaz gördü. Koçbakışı baktı, ot gibi bir yaşam gördü. Körbakışı baktı, beyaz gördü. Kembakışı baktı, siyah gördü. Külbakışı baktı, gri gördü. Kelbakışı baktı, kılsız bir yaşam gördü. Kilbakışı baktı, sarı bir yaşam gördü. Küfbakışı baktı, güz gördü. Köybakışı baktı, somun gördü. Kurbakışı baktı, eşcinsel bir yaşam gördü. Kılbakışı baktı, kel bir yaşam gördü." “Masadaki kamış ve kâğıtların, mürekkep ve divitlerin, sehpadaki küllüğün, mutfaktaki tek kapılı eski buzdolabının kendisine ait olmadığını, nesnelerin de kendi başlarına var olduğunu, bu yüzden hiç olduğunu düşünüyor, bu yüzden evlenmek istemiyor, ev veya araba almak, hukuk bürosu açmak, kâğıda küreğe boğulmak, markalı giysiler giyinmek, ayakkabılar takınmak saçma geliyordu. Saçmaya kafa yoran hiççi yazarları bu yüzden seviyordu. Onlara yakınlaştıkça nesnelerden uzaklaşıyor, uzaklaştıkça dokunmanın ağırlığını yükleniyor, böylece kabuğunu döktüğünü, özden ibaret kaldığını, gerçekten var olduğunu, varlığın yokluktan geçtiğini fark ediyordu. Hayata bir derviş ve bir çocuk hayretiyle yaklaşan hattat... Varlığı anlamlandırma çabasındaki bir modern zaman dervişi eşyaya ve olaylara nasıl bakar? Altı yılda bitirdiği hukuk eğitimine metelik vermeyip hayatını kaleme, kâğıda, hüsnühatta adayan dervişin irfan yolculuğu... Usta yazar Sadık Yalsızuçanlar'dan eşsiz bir anlatı…
9.59 ₺ -
Gerçeği İnciten Papağan
"Akşam kurstan dönünce posta kutusunda bir mektup buldu. Ceylanlardan geliyordu. Yazmanın yaşamaktan daha değerli olduğunu düşündü. Belli belirsiz bir sesle ‘Yazı bir uçmaktır’ dedi. Oysa yıllar önce, ‘Edebiyat daha çok sonsuzlukta bir cereyandır, yazı onun için bir mazbata mahallidir’ derdi. İçeride ölgün bir ışık vardı, şaşırdı, böyle bırakmamıştı çıkarken. Kapı aralıktı. Papağan içerideydi. ‘Öldürücü bir zehir gibi benden kaçıyorsun, boşuna tüketiyorsun kendini’ dedi. Sustu Yeşil Gözlü Adam. Papağan acı sözler söyledi. ‘Yıldızınızı karartacağım, bize akıllı adam lazım değil’ dedi. Ne olduysa Papağan’ın bunları söylediğinin akşamı oldu." Şark edebiyatının alegorik tahkiye geleneği ile modern öykünün yenilikçi formlarını buluşturan, imgelerle örülü, açık uçlu metinler. Yalsızuçanlar’ın öyküleri iki dünyanın kesişim noktasından sızıyor. Hem birer doğu masalı anlatıyor okuruna, hem de imgelerinin gücünden rengârenk bir âlem sunuyor. "…şöyle bir bakayım dedim. Şaşırdım. Bir Türk Kafka’sıyla karşılaştığımı duydum. ‘Kapı’, ‘Yılan’ çarptı beni. Borges’i de düşündüm. Benzersizliğinin sürmesini çok isterim."
5.82 ₺ -
Mem ile Zin
Gözyaşlarının aydınlığında, Mem ile Zin. Şairin ′Ah mine′l-aşki’ ve halatihi / Ahraka kalbi bi hararatihi′ dizelerindeki gibi yakıcı bir öyküdür. Burada da Me,. Zin aracılığı ile kemale erer ve ′aşk′ın aşkınlaştırıcı işlevi bir kez daha kendisini gösterir. Botan havzasında ( bugünkü cizre ) evvel baharın başlangıcı olan Nevruz′da başlayan macera, kabirde son bulur. İki sevgili ıstırap dolu yaşamı, mezarda birleşerek noktalar. Mem, ‘kıl’ gibi incecik belli, zarif sevgilisini, Bey kabre indirdikten sonra sarar ve ′murad′ına erişir. Cefa dolu bir ömrün ödülü, tıpkı Kays ile Leyla′da olduğu gibi öte dünyada kavuşmaktır. Doğulu batılı her aşk aynı yolu izleyerek aynı sona ulaşır. Okuyacağınız kitap binlerce kez anlatılmış olan o ezeli macerayı yeniden anlatmayı deniyor. Doğu kültüründeki duygusallığın izlerinin yoğun olarak görüldüğü yerlerden biri dilden dile dolaşan aşk öyküleridir. Batı kültüründeki Romeo ve Jülyet’le ağırlıklı olarak sembolleşen aşk hikayelerinin tarihi, doğu kültüründe daha eskilere ve daha derinlere dayanır. Timaş Yayınları tarafından yayınlanmaya başlayan Aşk Klasikleri dizisi de bu değerli öyküleri yeni kuşaklara yeniden tanıtmayı amaçlıyor.
4.80 ₺ -
Kerem ile Aslı
Aşıklık ne müşkül haldir. “Hayır hayır. Olamaz! Gerçekten daha gerçekti gördüğü. Güneş gibi apaşikar. Ay gibi pırıl pırıldı... Eşiğine fırlattı bedenini. Ey yazgımın gülü! Ey alnımın ak yazısı′ diye bağırdı. ‘Söyle bana hangi bağın gülüsün sen?′ Peri dile gelerek, seslerin en güzeliyle. ‘Ey yüreğimin sancısı!’ dedi. ‘Kesiş dağının gülü. İriskin bağının sümbülüyüm ben. Sen de söyle bana. Hangi rüzgar attı seni buralara?′ Şehzade, Anka kuşunun kanatlarına binmişti sanki; ‘Ey nergis bakışlım! Ey hilal nakışlım! Gönlümün rüzgarı getirdi beni buralara...′ Elif ile Lam gibi birbirlerine öyle sarıldılar ki. Ne gözler görmüş. Ne kulaklar işitmiş böyle bir kavuşmayı...
5.14 ₺ -
Şey
Henüz üzümün yaratılmadığı bir zamandan, aslında tek bir andan ibaret olan bir zamanın içinden, hiçbir şarapta izi ve gölgesi olmayan ama herkesin şarap denince onu andığı bir ömrün, tarihin, coğrafyanın içinden anlatıyor ve olanı biteni bize Hayyam. İlimde ve şiirde, yıldızlarda ve kelimelerde ararken hakikati, anlamıştı ki, kendini tümüyle aradan kaldırdığı an artık hiçbir şeyin anlamı kalmayacaktı, şeylerin kendi başına bir anlam ifade etmediğini anladığı an işte o andı. Hasan ve Nizam, siyasetin ve iktidar kavgasının ayrı düşürdüğü o iki kadim dost ölmüş ve Hayyam çoktan ahirete göçmüştü. Ve aradan yedi asır geçti; Sadık Yalsızuçanlar, Hayyam'a dil oldu, gönül oldu, ses verdi, bir rivayetin aslını hakikatin sırrınca, şiirin veznince, ilmin aklınca anlattı: 'Hiçbir yürek yoktur ki, senin ayrılığınla kanlar içinde olmasın.'
73.00 ₺ -
Şehirleri Süsleyen Yolcu
"Sanat, insan ile Allah arasında bir gizdir" diyor Sadık Yalsızuçanlar. Karanlığın ortasında başlayan yolculuğunda karşılaştığı ışıltılı hakikatin göz kamaştıran güzelliğini anlatma tutkusu kalemini asla terk etmedi. Şark edebiyatının alegorik tahkiye geleneği ile modern öykünün yenilikçi tekniklerini tasavvuf irfanında buluşturan imgesel ve açık uçlu metinler yazdı hep. Bu öyküler, hem bir sufinin hayatın sırlarını keşfeden mesellerini dinletiyor, hem de dünyaya çevrilmiş bir objektifin sanki bir sinema perdesine düşürdüğü rengârenk imgelerini seyrettiriyor okuruna. Onun yazdıklarını okumak dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkmak, hakikatin peşinde bir yolcu olmaktır. Şehirleri süsleyen yolcu ve Gerçeği inciten papağan bu yolculuğun ilk adımlarıdır.
4.73 ₺ -
Kuş Uykusu
Sadece modern öykünün değil geleneksel hikâyenin de sınırlarını zorluyor Yalsızuçanlar. İnsana, hayata ve dünyaya bakarken damıttıklarını zamanın ve mekânın bilindik kalıplarının ötesine taşıyıp sözün özünü sorguluyor. Olan biteni onun gözünden seyreylemek şeylerin biçimi ve özü arasındaki metafizik uyumu her kelimede yeniden keşfetmektedir. Şiir ile masal arasındaki söz vadisinde hakikati mecazlara tutunarak arayan bir gezgindir onun kalemi. Kanatlarının altında kelamı saklayan kuşlar misali yaşar âlemde ve der ki meramını soranlara:"Bizimkisi rüyada rüyasını anlatan naim meseli…"
8.11 ₺ -
Rüya Sineması
Rüya Sineması, kendisinde bir mutlakiyet zemini vehmetmediği gibi, sinemayı yerel sınırlar içinde algılama yanlışına da düşmeden, onu hem ulusal hem de evrensel kategoriler içerebilen bir üstdil şeklinde tanımlama girişimidir. Olgusal açıdan rüyayla benzeşliği, yanı sıra nefs-kalp ayrımında belirginleşen boyutlarıyla bir yeniden düşünme denemesidir. Bu bakımdan rüya sineması kavramı yerine iman sineması, manevi sinema, arınmanın sineması ya da irfani sinema tabirlerini de pekâlâ kullanabiliriz. Sinemanın bana uzak anlamlarda tartıştığı bir dünyada Rüya Sineması yorumunu önemserim ve de samimi bulurum.İnsanların sinema üzerine, tartışılabilir de olsa saf ve çıkarsız yorumlar yapması beni her zaman sevindirir. Sadık Yalsızuçanlar´ın Rüya Sineması kitabında Said Nursi´nin bir sözü bu çerçevede beni etkiledi. Bir rüyanın ortasında Sadıksın rüya sineması üstüne yazdıklarım yeniden yeniden okuyorum. Sanırım rüya sinemasının -eğer böyle bir deyim yerindeyse- yolları, aşktan, çileden, hizmetten zühdden, hülasa manevi arınmadan geçiyor. Rüya sinemasına, belki, arınmanın sineması da denilebilir.
135.05 ₺ -
Halvet Der Encümen
Beni karakola görürdüler. İfademi alırlarken ismini bilmediğim bir görevli bana soru sordu. Soruyu anlamadığımı söyleyince, görevli ayağa kalktı. Bir anda karnı boşluğuma tekme attı. Darbe sonucu düştüm. Düştükten sonra aynı kişi tarafından yine tekmelendim. Tekmelerden sonra kan kokusu hissettim. Ardından beni nezarete attılar ve ısrarlarıma rağmen doktora göt Örmediler. Olaydan dört saat sonra fenalaştım. Ancak bunun üzerine doktora götürdüler. Doktora oruçlu olduğumu ve yemek yemediğim için fenalaştığımı söylememi istediler. Öyle yaptım. Ama ağrım geçmiyordu. Hastanede sabaha kadar kıvrandım. Ağrılar dayanılmazlaşınca nöbetçi doktora gittim. Gerçeği anlattım. Bayılmışım. Dalağım patlamış tekmelenme anında.
54.75 ₺ -
Yakaza
'Melekler, onların yüzlerine, omuzlarına vurarak canlarını alıyor' diyorum kendi kendime. 'Ecel emelleri uğurluyor, dünya fani' diyor garib emmi. Bayramali, kendisini tutamayarak sarsıla sarsıla ağlıyor. 'Kimimiz daha önce öldürülür, kimimiz daha sonra aldatılır, döndürülürüz' diyorum kendi kendime. Ahşap evin çitle çevrili bahçesinde kalabalık oynaşıyor, çocuklar geziniyor, kadınların bağırtıları, anıtları... Bahçe kapısının yanındaki helanın çamur sıvalı duvarına yaslanan adama bakıyorum, içindeki son parıltının da söndüğünü görüyorum.'ölümden öte köy yoktur aslanım' diye fısıldıyor garib emmi, yanında duran Koreli'ye. Sadık Yalsızuçanlar, ilk romanı Yakaza'da. kendi içine yolculuk yapan bir adamın hesaplaşmasını sancılar içinde anlatıyor.
108.77 ₺ -
Sırlı Tuğlalar
Elif'in sükûnu Hareke kabul etmeyen harf meçhul kalırmış. Elif harekelenmeyip meçhul kalmayan tek harftir, elif, harfler âleminde Allah'ın halifesidir. Ekleri Elif'in adının söylenişini deriştirir. Ne var ki bunun gerçek nedeni hiçbir zaman bilinemez. Elif'in sessizliği kaf ile nun'un birleşmesiyle belirginleşir. Ete kemiğe bürünür, can suyuna kavuşur, böylece Elif sadece Eİif alarak bilinir.Bir sözcüğün yapılışında kullanılınca Elif, hakikat yere inmiş demektir.gerçeğin yere inişidir Elif'in öteki harflerle yan yana gelişi, Elif'in sessizliği lam ile mim'in bir araya gelişiyle derinleşir. Elif dinme, yatışma ve sessizleşme sözcükleri yapar, varlık sessizliği ondan öğrenmiştir. Harfler harekelendiğ-inde kendiliğini koruyan Elif'in sükûnuna dikmişlerdir gözünü. Her harf Elif olmak için can atar. Eklerini bırakmak, harekelenmekten kurtulma yolunda umulmadık şeyler yapan harfler, sonunda 'beyhude ömrüm' diye hayıflanırlar.
127.75 ₺ -
Her Yer Kerbela
Hz. Muhammed'in kutlu soyundan gelen Hz. Fatıma ile, onun kutlu eşi, Peygamber'in amcasının oğlu, Allah'ın arslanı, velilerin sultanı, bilgeliğin büyük kılavuzu Hz. Ali ile; yine cennet gençlerinin efendisi olan Hz. Hasan ve Hüseyin, İslam geleneğinin bir bakıma kurucu ailesini oluşturur. Peygamber'in sevgili torunu Hz. Hüseyin'in, İslam'ın kurucu ilkeleri uğruna canını verdiği Kerbela, İslam tarihindeki en önemli kırılma anlarından biridir. Elinizdeki kitap, bu kutlu soyun uğradığı zulme, bu büyük zulmün manevi anlamına, Kerbela'da yaşanan o yürek dağlayıcı olaya, öncesi ve sonrasına, irfani ve tarihi yönleriyle ışık tutmaya çalışan çeşitli konuşmalardan oluşuyor. Seyyid Hüseyin Nasr'dan Abdulkerim Süruş''a, Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocaktan Reha Çamuroğlu'na, Hüseyin Hatemi'den, Caferi cemaatinin kılavuzu Alevi dedelerinden Selahattin Özgündüz hocaya kadar birçok Ehlibeyt âşığı ve uzmanıyla yapılmış bu söyleşiler, okuyanda Ehlibeyt sevgi ve saygısını derinleştirecek, Kerbela'nın hatırasını canlı tutacak ve Hz. Hüseyin'in insanlığa verdiği dersi bir kez daha hatırlatacaktır.
8.45 ₺ -
Hayat Müzikle Devam Eder
"Hiçbirimiz birbirimizden farklı değiliz. Bütün kültürler birbirleriyle benzerdir. Müzik bizim ortak lisansımız, ortak muhabbetimizdir. Müzik ve dans sayesinde de hepimiz kardeşçe bir araya gelebiliriz. Bu hiç zor değil!" Ömer Faruk Tekbilek Müzik, diğer sanatlar gibi, bir "gei-do" olarak, yani insanın ruhuna, kökenine, asli kaynağına doğru çıkılacak yolculuğun yolu yordamı olmalıdır.Sadık Yalsızuçanlar okurları müzikli bir yolculuğa davet ediyor ve onlara evreni müzikle anlamanın olanaklarını anlatıyor.Şebnem Ferah'tan Kudsi Erguner'e; Teoman'dan Bergen'e; Diyarbakırlı Celal'den Edith Piaf'a; Neşet Ertaç'tan Yavuz Çetin'e; müziğin farklı türlerinden yorumculara başka bir gözle bakmak için...
73.00 ₺ -
İletişim Deveran Mı Kesik Devre Mi
İster yazılı, isterse sözlü ve görüntülü olsun hemen tüm iletişim araçları, ona kaynaklık eden ekonomik kaynacı elde tutanlarca denetlenir, yönlendirilir hatta belirlenir. Bunun ne ölçüde, hangi şartlarda cereyan ettiğine bakmaksızın, böylesi bir hükmü rahatlıkla verebiliriz, söz konusu bizim gibi henüz "birey"denilen varlığın gün yüzüne çıkmamış olduğu toplumlarda, bu vakıa daha etkili bir süreç halinde kendisini gösterir. "Bizim gazete özgür, her yazarın kendi düşüncesini rahatlıkla ifade edebildiği hür ve..." diye konuşanlara pek kulak asmayın, çünkü söylediklerine kendilerinin de inandıklarını sanmıyorum ülkemiz gibi "ulülemre itaat"in tarihsel tecrübesinin yoğun olduğu memleketlerde, "fikri ve vicdanı hür" insanlara elverir bir fikri zeminin varolduğu sanılmasın, geleneğinde böylesi alışkanlıklara yer olmayan toplumlarda öyle gökten inmez "özgür" ve özerk bir varoluş alanına sahip 'birey"ler... Hele söz konusu -dini olsun olmasın- cemaat olunca bu "birey"lerin, tanımlanmış ve sınırlanmış bir "özgürlük" alanında kendilerini ifade imkânı bulabileceklerini, verili bir ortama gözlerini açacaklarını rahatlıkla iddia edebiliriz.
108.77 ₺ -
Ayan Beyan
Ayan Beyan'da Sadık Yalsızuçanlar okuru bir sırrı anlatma yolculuğuna çıkarıyor. Ayan beyan ortada olanın yolculuğunda, yolcunun avcuna düşenlere ermek için, onları yeniden oldukları gibi düzenlediği, düzenlerken de dünyayı, insana ait olanı, insanı, sırrı keşfettiği, ötesine geçtiği... bu yolculukta okur da, yazar gibi yalnız ve sessizdir. Bir kıyıdan başlar göğe ağma serüveni. Kimi zilletle kararmış, kimi bir günle aydınlatılmış, kimi bir kaçışla karartılmış, kimi bir çocuğun saflığıyla parlatılmış on üç yağmur damlasıdır Ayan Beyan 'da Sadık Yalsızuçanlar'ın anlattıkları.
54.75 ₺ -
Binbir Gece Masalları
Binbir Gece Masalları, Hint ve Çin ülkelerinde egemen olan Şehriyar’ın, eşi tarafından aldatılmasıyla başlar. Hükümdar Şehriyar, bu duruma öylesine öfkelenir ki her gün bir genç kızla evlenip ertesi gün onu katletmeye başlar. Ta ki Şehrazat ile evleninceye kadar. Şehrazat, her gece öyle heyecanlı masallar anlatır ki ertesi geceyi merakla beklemekten başka bir şey gelmez Şehriyar’ın elinden. Ve Şehrazat’ın bu güzel masalları o günden bu yana yazılır, söylenir, anlatılır...
16.88 ₺