-
Her Güne Bir Ayet
Hayır, ümit kesmedi Allah senden. Ardın sıra bunca dil döküşünden anlasana... Yanımdaki koltuğa oturur oturmaz yazmaya başladı. Yol boyunca başını kâğıttan kaldırmadı. Altıncı kâğıdı da önlü arkalı doldurdu ve nihayet durdu. Merakımı gidermek zorundaydım. Hafif yüzüne doğru dönüp “Epeydir kalemle mektup yazıldığını görmemiştim” dedim. Tebessüm etti. “Cezaevine yazıyorum!” dedi. “Eşim üç yıldır içeride…” “Allah kavuştursun!” demekle yetindim. “Eşime her gün mektup yazıyorum” diye ekledi. İnanamadım ama şüphe etmemin de anlamı yoktu. “Bir de şey…” diye devam etti, “bu sabah mektubum; bir de akşam yazacağım.” Samimi bir aşktan şüphe etmenin mahcubiyetiyle yol boyu tek satırına odaklandığım Kur’ân’a döndüm. Uçağın alçalışa geçtiğini anons etti kaptan. Tanıştık; adı Yelda imiş. Gaziantep Havalimanı’na indik. Kapıların açılmasını beklerken sordum: “Sizi yormuyor mu, her gün her gün…” “Asla…” diye diklendi, “bunu en çok ben istiyorum, korkuma iyi geliyor.” “Korku?” “Eşimin benim ondan ümit kestiğimi sanmasından korkuyorum.” Kapı açıldı. Kur’ân’ı çantama koymak üzereydim ki, ben de elimde bir mektup tuttuğumu fark ettim. Kalkmak üzere olan Yelda Hanımı durdurdum. “Az önce söylediğinizi bir daha söyler misiniz?” dedim. Tekrarladı: “Benim en büyük korkum eşimin benim ondan ümit kestiğimi sanması, yoksa o oradan çıkma ümidini kaybeder.” Elimdeki kalın 'mektub'u gösterdim ona. “Bugün bu mektubun bana niye yazıldığını anladım sayenizde…” dedim. “Nasıl yani?” diye bakan gözlerini görebiliyordum. “Dünyanın dert duvarları arasında ezilmiş, ağır günahların parmaklıkları ardında rehin alınmış bana bu mektubu gönderenin niyeti de aynı olmalı. “Benim en büyük endişem, benim senden ümit kestiğimi sanman…” Hayır, ümit kesmedi Allah senden. Ardın sıra bunca dil döküşünden anlasana..
154.10 ₺ -
Zaman Aynası Namaz
Said Nursî, vaktin kalbine dayıyor can kulağını. Varlığın göğsünden hayatın bileğine vuran nabızda tutuyor başparmağını. İnsanın varoluş sancısını uyandırarak, namazın gölgesine çağırıyor kalbi. Kalbin gizli ağlayışlarını duyarak, sonsuzluğun göğüne uzatıyor ümitleri. Ali Mermer ve Senai Demirci, yarım yüzyıla varan ders halkası birikimleriyle, Dokuzuncu Söz’ün dip seslerine kulak kesiliyor, Kur’anî göndermelerini yokluyor, Risale-i Nur’un göz gezdirdiği ufka açılıyorlar. Said Nursî’nin ardı sıra bıraktığı ‘nüve’ metnin neşvünemasına şahitlik ediyorlar. Risale-i Nur’un, vahye tutunan ve esmaya uzanan metnine refakat ederek, namazı “zaman aynası” olarak okuyorlar. Her iki yazar, Risale-i Nur’un şerh ve izah görevine mütevazı bir katkıda bulunuyorlar. Dokuzuncu Söz’ün bakış açısından yeni metinlerin doğması ümidiyle ‘Said Nursi ile Kur’ân Okumak’ta ısrar ediyorlar.
90.00 ₺ -
Ve Aşk Evliliğin Ellerinden Tuttu
İki insanın ömür boyu birlikteliği hem zordur hem de hoştur. Zordur; çünkü insanın belirsizliği ve kolayca çerçeveye girmemesi, ilişkiyi bir maceraya dönüştürür. Hoştur; çünkü her şeye rağmen insan, kalbine mukabil bir kalbi bulmakla, neşelerini ve sevinçlerini çoğaltır, hüzünlerini ve kaygılarını azaltır. Evliliklerin aşksız kaldığı, aşkların evliliğe erişemediği çağımızda Senai Demirci bizlere yeni bir kapı aralıyor, "Gelin ideal yuvayı eşimizle birlikte kuralım" diyor. Ve asla unutmamamız gereken bir gerçeği hatırlatıyor: "Evliliğimize anlam ve aşk kazandırmak bizim elimizde" önemli olan, sahip olduklarımızın kıymetini bilip, fırsatları değerlendirebilmek...
15.00 ₺ -
Üç Yusuf Üç Rüya Üç Gömlek
Yûsuf’un aynası düştü nasibine. Işığın şavkı vurdu içinin içine. Artık içinin mahrem sancıları ayıplanamaz. Artık küller altında tuttuğun ’âh’lar uslanmaz. Artık uyuttuğun hasretlerin rüyaya kanmaz. Artık unuttuğun hicranların susmaz. Üç rüyanın aynasında seni sana anlatıyor Yûsuf. Dünya rüyasının ardına çağırıyor gözlerini. Üç gömleği giydirerek yazgına, alnının çileli çizgilerinde okuyor hayatı. Üç Yûsuf sahnesinin gerilimlerinde, Yûsuf’un tuzağına düşmenin güzelliğini fısıldıyor. Yâkub’ca bekleyişlerin sessizliğinde kalbinin kıpırtılarına dokunuyor. Senai Demirci, Yûsuf Kıssası’nın insanı aynalayan mesajını hece hece keşfe çıkıyor. Yûsuf Kıssası’nın içinden ‘aynalı çarşı’da yürür gibi yürüyor. Yumuşacık akıp giden şiirsel anlatının sıcağında, Kur’ân’ın hitabının diri d/okunuşlarıyla şaşırtıyor okuyucuyu.
180.00 ₺ -
Söz Yangını
Sen, ey diliyle kardeşini yaralayan kardeş... Sözüyle kardeşinin yakasına bir daha hiç çıkaramayacağı en yapışkan, en kirli etiketi takan gafil ey... Bilmez misin ki, kıymetini kardeşlerinin bilmediği bir kardeş, güzeller güzeli Yûsuf da olsa, ucuza satılmıştır artık. Bilmez misin ki, onuru ayaklar altına alınmış bir kardeş, rüyaların sultanı Yûsuf da olsa köle pazarına sürülmüştür. Gıyabında kötülüğünü andın ya kardeşinin; bil ki, artık baba ocağından sürdün onu. Yâkub gibi eseflere boğdun ona emek vereni. İşitmeyişini fırsat bilerek ayıbını açık ettin ya kardeşinin, bil ki, ana kucağından düşürdün onu. Anası bile pak edemez artık kirlerini. Bir daha bilemeyeceğini bile bile, günahıyla andın ya kardeşini, sığınacağı köşelerin hepsinden kovdun onu. Tesellilerin hiçbiri yetmez hüznüne artık. Azıcık da olsa savunma hakkı tanımadan suçladın ya kardeşini, örtüneceği örtülerin hepsini çektin üzerinden. Çıplak kalmıştır artık soğuk bakışların ayazında... Farkındasındır artık, dilin ve dudağın Yûsuf’un kardeşlerinin eylemine özenmiş. Gıybetini ettiğin kardeşini gözlerden ırağa atıyorsun, gönüllerden uzağa itiyorsun. Haydi, kuyudan çıkar kardeşini... Susmayı dene. Olmaz mı?
15.00 ₺ -
Beş Vakit İnsan
Düşün ki, bir okyanusun kıyısındasın. Dev dalgalar, ak köpüklü coşkular var önünde. Ayaklarının dibine doğru uzanıyor rüzgârın kabarttığı sular. Belli ki mukabele istiyor senden dalgalar. Kıyıda kalma; dal dalgaların içine. Usta bir sörfçü gibi, dalgaların sırtına bin. Karşılık ver mavi beyaz kıvrımlara. Senai Demirci, Beş Vakit İnsan’da, her vakit namazın insanı Allah’a yaklaştırdığını, vaktin akışının biricik anlamı namazı kendine özgü üslubuyla, Kur’ân’ın vadisinde yürüyerek anlatıyor.
135.00 ₺ -
Adı Aşk Yine 99 Esma Yeni 99 Dua
Gönlün coğrafyasında da vadiler ve dağlar olmalı. Gölgeler uğruyor olmalı yamaçlarına. Bazen ışığa boğuluyor olmalı ovalar. Nehirler çağıldıyor, göller bekliyor, denizler birikiyor olmalı. Belki ormanları, çölleri de olmalı. Kış da düşmeli nasibine. Yaz da bahar da... Bir güzel ülkedir orası. Kelebekler gibidir orada herkes. Özgür ve hafif. Kısa ömürlü ama güzel. El üstünde. Baş köşede. Bi'tane. Olduğu kadar kabul görür her şey orada. Gönlün göğünde yıldızlar vardır. Işıl ışıl. Pırıl pırıl. Her esma bir yıldızdır mesela. Burçları vardır. Ayrı açılardan başka bir güzel görünürler, türlü türlü hâllere girerler. Gün olur, o yıldızlardan biri yaklaşır ufka. Geceyi gündüzü belirleyen 'güneş' olur. Geceleri belki bir hilal inceliğinde yırtar göğü bir esma. Teselli diye eğilir, gönle bayram olur. Gönlün coğrafyası esmanın kanatları altında uzanır. Uğradınız mı hiç? Hiç uğradınız mı? Göğe bakın, bakın göğe... Risale-i Nur okulundan aldığı esma-i hüsna dersini, ilk defa 99 Esma 99 Dua çalışmasıyla ortaya koyan Senai Demirci, Adı Aşk ile esmanın göğüne yeni uçurtmalar bırakıyor.
127.50 ₺ -
Beş Vakit İnsan
“Namaz miracındır; çünkü aradan perdeleri kaldırır, bedeninin her zerresini rıza makamında tutar. Miracındır namaz; çünkü aradan mesafeleri kaldırır, alnını Rabbinin yakınlığında tutar. Namaz miracındır; çünkü aradan sözleri kaldırır, kalbini sessiz ve sonsuz bir makbuliyetin sıcacık kucağında tutar. Namaz miracındır; çünkü aradan ikiliği kaldırır, olduğun hali göründüğün halle bir tutar, göründüğün hali olduğun halle bir tutar. Miracındır namaz; zamanın üzerindeki hükmünü kaldırır; kalbini zamanlar üstüne çıkarır, kalıbını tükenişlerden ve yitişlerden uzak tutar. Namaz miracındır; meyveye durmuş ağaçlar gibi, seni sonsuz sevinçlerin, sınırsız umutların, gölgesiz mutlulukların, pürüzsüz huzurların, lekesiz neşelerin baharında tutar. Miracındır namaz; seni İblis’e karşı meleklerin safında, Nemrut’a karşı İbrahim’in yanında, Firavunlara karşı Mûsa’nın tarafında, nankörlere karşı Muhammed Mustafa’nın [asm] yerinde tutar.” Beş Vakit İnsan, O’nsuz kalmış yüreklerimize her vakit solup düşen “an”larımızı yeniden yeşertecek bir vaha sunuyor…
6.85 ₺ -
Her Gece Bir Dua
Dua, toprağın toprağa imzasıdır. Topraktan gelip de toprağa dönmeden önce, gökçe okunur bir yazı olman içindir. Kasvetli ağırlığını gök çekimine kaptırasın diyedir. Gelip geçen, ezilip dağılan varlığını kutsîler pazarına sunasın diyedir. Eriyen kalıbını canhıraş feryatlarla sonsuzca bir hitabın kalbine atman içindir. Suskun ve soğuk toprağın sıcacık sözü olasın diyedir. Tatlı yakarışlara dudağını değdirmen içindir. Senai Demirci’nin eşsiz kaleminden gecenizi aydınlatacak, karanlığa umut olacak dualar… Âlemlerin Rabbine yakınlaşmak ve sımsıkı sarılmak için…
8.56 ₺ -
Aşka Dair Öyküler
Bakmayın siz “evlilik aşkı öldürür” sözlerine. Bunlar aşkın da evliliğin de anlamını bilmeyenlerin sözleri. Senai Demirci’nin kısa. hikmetli ve ibret dolu öykülerinde gerçek aşkın ve mutlu bir evliliğin izlerini bulacaksınız. Tarihten. günümüzden ve her kültürden anlatılan öykülerde mutlu ve sevgi dolu evliliklerin izini sürecek. aile hayatınızda aksayan yönleri bu ibretli tablolarda keşfedecek ve mutluluk yolunda daha emin ve gayretli adımlarla koşacaksınız. “Aşka Dair Öyküler” bundan böyle elinizden bırakamayacağınız bir kitap olacak.
8.91 ₺ -
Aşka Adanmış Öyküler
Aşka Dair Öyküler’in yazarından şimdi de ‘Aşka Adanmış Öyküler’. Telif, derleme ve uyarlama öykülerden oluşan bu kitapta yine birbirinden güzel aşk öyküleri bulacaksınız. Her öyküde sevdiğinizi yeniden sevecek, aşkın hayatınızdaki anlamını bir kez daha keşfedeceksiniz. Bu kısacık öykülerle aile hayatınızdaki olumsuzları yeniden gözden geçirecek, dersler alacak, hatalarınızı bir daha yapmamak üzere terketme gücü bulacaksınız. Senai Demirci, romansın uçuculuğuna kapıldan, ayakları yere basan aşk ve evlilik öğütleriyle bezeli bu derlemesinde okurunu pembe düşlerle örülü bir dünyaya götürüyor, aşkın kanatlarıyla, satırlarıyla…
8.22 ₺ -
Dar Kapıdan Geçmek
Dar Kapıdan Birlikte Geçmeye DAVETLİSİNİZ! Senai Demirci, bu kitabıyla bizleri, aşılabildiğinde aydınlık bir hayata götüren ′dar kapıdan geçmeye′ hazırlıyor. İnsanı, kendini ve kâinatı keşfetmeye, haddini ve Rabbini bilmeye çağıran denemelerle okuyucuyu akli ve kalbi bir yolculuğa çıkarıyor. Üstelik bunu, ipek yumuşaklığında bir dil ve sağlam bir fikir örgüsüyle sunuyor. Kitabın içinde bahsedilen başlıca konular, • Rıza-yı ilahi için yaşamak • Sebepler perdesinin arkasındaki hakikat • Rabbe kul olmak • Allah’ın yaratışındaki mucizeye ülfet kesbetmemek • Hayret nazarını korumak • Akıl ve nakil dengesinde yürümek • Nefis mücadelesini diri tutmak
7.54 ₺ -
Kalbimizi Yeniden Yazmak
Risâle-i Nûr, insan olarak bizim var oluşumuzdaki derin çelişkileri uyandırıyor, üzerine kül bastığımız temel acılarımızı tazeliyor. Her birimizi ‘doğuştan Müslüman’ kabul eden tarafgirlik kalıplarını hiç ciddiye almadan, ‘elimizde hazır bulduğumuz’ imanımızı dayanak yapmadan, sıfır noktasından hareketle, tüm insanları aynı kumaştan dokunmuş bilerek konuşuyor. Bizi tam da düştüğümüz yerden kaldırıyor. Risâle-i Nûr, kalbimizi yeniden yazıyor.
5.48 ₺ -
Elde Var İnsan
Tıpkı dibinde inciler saklayan dipsiz bir deniz gibidir yüzümüz. Ruhumuzun derinliklerinden kopup gelen her sır, yüreğimizin köşelerinden sızıp gelen her duygu hemen yüzümüzün detaylarına taşınır. Sonra ellerimiz... İncecik parmaklarla dünyanın yükünü kavrayan ellerimiz... Eşyayı bize yakınlaştırmaya ve yakıştırmaya ayarlı parmaklarımız…. İnce belli bir bardağı zarif parmak hareketleriyle kavrarken, hiç farkında olmadan hem estetik gerekleri hem de işlevsel zorunlulukları yerine getiririz. Alabildiğine şeffaf ve belli belirsiz ama etkisi itibariyle somut ve aşikâr olan envai çeşit kokuyu ruhumuza taşıyan burnumuz…. Bizleri hayatın en temel özüyle, sesle yani sözle, anlamla tanıştıran kulaklarımız… Cenneti ellerimizin altında hissettiren dokunma duyumuz… Yediğimizin, içtiğimizin karşı konulmaz lezzetini hissettiren tat alma duyumuz… Aslında insan ve yaratılmış olan her şey, kâinatın şiirine bir dize yazar. Bütün dizelerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan anlam, müthiş bir ahenkle bizleri kendisine katılmaya çağırır. Şimdi, varlığın şiirine katılma zamanı…
6.85 ₺ -
Can Kırığı
Aşk’a dair, aşk üzerine öyküleriyle tanıdığımız Sena Demirci bu kez şiir tadında çıkıyor okur karşısına… Şiirle anlatı türünün sarmaştığı bir noktadan sesleniyor okuruna. Okurunun duygularına, yüreğine... Bazen bir duayla, bazen sevgiliye bir seslenişle...Yine severek okuyacak, yine duygularınızla hemhal olacaksınız… “Yüreğimizin yayında gerili oktur can, ki buralı değildir, şimdiye razı değildir; bizden önceleri ve bizden sonralarıdır. Gölgemizin kuytuda saklı hayalidir can, ki bizden ama bizden olmayandır, bizimle ama bizimle kalmayandır. Alnımızda doğmuş şebnemdir can, ki bizde ama bize ait olmayandır, bizden ötelerde aşkları vardır.”
6.85 ₺ -
Birinci Söz
BİRİNCİSÖZ Besmele bahsi, bir esmâ bahsidir. Çünkü Allah’ın adıyla başlamak, her işte, her şeyde Allah’ın ismini okumayı gerektirir. Risale-i Nur’un kronolojik olarak değilse de, metodolojik olarak başı olan Birinci Söz, her şeyin başı olan Besmele’ye başlar. “Biz dahi başta ona başlarız” derken, bu derse sadece başlanacağını ama hiç bitirilemeyeceğini ima eder. Ömrümüz, Esmâ-i Hüsnâ’nın talimine harcansa datalimimiz bitmese, boş bir ömür geçirmiş olmaz aksine sadece ölümümüzü değil, yaşayışımızı da Rabbimize şehit, yani tanık olarak geçirmiş oluruz. Besmele’nin ‘be’si, tıpkı iki dudağımızı birbirine bitiştirdiği gibi, bizi hayrı ve vücudu elinde tutan Saniimize nisbet eder. O’nun için şerleri hayra kalbetmenin, yokluğu vücuda çevirmenin ne kadar kolay olduğunu hissettirir. Yani Besmele ve Onun başındaki ‘be’ bizim kendimizi Rahman ve Rahîm olan Allah’a bağlamamıza, O’na dayanmamıza denk gelir. ‘Be’ bizim kendi niyetimizle, kendi tercihimizle, kendimizi o gerçeğin gölgesi altına dahil ettiğimizin işaretidir. Risale-i Nur’da Esmâ-i Hüsnâ didaktik bir üslupla anlatılmaz. Esmâ-i Hüsnâ hayatın ana dokusu içinde, tefekkürün doğal akışı içinde, yeri geldikçe, ihtiyaç duyuldukça zikredilir. Hangi bahis olursa olsun, ilgili bahsin gerektirdiği ve baktığı Esmâlarla Rabb ile muhatap olunur; bir bakıma, kendi fıtratımızdan ve yaşayışımızdan ipler örülerek, Esmâ-i Hüsnâ’nın miracına erişilir. Bu açıdan bakınca, Risale sanki Esmâyı zikretmek için yazılmış gibidir. Yani aslolan Esmâdır, diğerleri Esmâya bahanedir. “Birinci söz”, besmele ve Esmâ ile irtibatımızın daima diri kalmasına vesile olmak düşüncesinden doğdu. Senai Demirci, “Birinci söz” ile okurları “Birinci Söz”ün, Besmele’nin sırrını yeniden düşünmeye ve hakikatle yeniden tanışmaya davet etmek istedi. Okumalarıyla bizlere yeni kapılar açan yazar, “zaten biliyoruz” doygunluğunun okuma iştahımızı kesmesinin önüne geçecek yorumlar taşıdı kitaba. Birinci söz”, Risale’yle zaten irtibatlı olanları ilk defa okuyormuşçasına coşkulu bir okuma serüvenine çağırırken, okumaya yeni başlayanlara ise yeni tanışmış olmanın heyecanına layık bir bakış sunuyor.
5.48 ₺ -
Cevşen Binbiresmaşiiri
Asi ruhlarımızı kurtaracak iksir ondadır; nefis terbiyemizin kesin ilacı, dağdalı gönüllerimizin müsekkini Cevşen′dir. Bizi, kervan göçüp de dağların başında çağrışarak kalmamamız için Cevşen′e çağıran bir münadi olan Senai Demirci, düzayak bir tercüme sunmamasıyla, Cevşen′in kendisine özgü ulvî tadını kelimeleri maharetle dokuyuşuyla muhafaza ederek özgün bir çalışma sergiliyor. Böylelikle, kendine kapanmayacak bir dua kapısı açmak istiyor. Ne güzel ediyor... Elhasıl, Cevşen semavîdir, Muhammedîdir, muhimdir. Çünkü necatımız münacatımızdır. Ve Cevşen bizi çağırıyor...
6.51 ₺ -
99 Esma 99 Dua I-II-III
Daha önce üç ayrı cilt olarak yayınlanan 99 Esma 99 Dua, şimdi tam metniyle tek ciltte bir arada… Senai Demirci, sadeliğin içine derinliği koyarak, kendine özgü terkibiyle Esma-i Hüsna geleneğini bugünün diliyle yorumluyor, isimlerin gölgesinde yakarış dillendiriyor. Şimdi, Esma-i Hüsna′nın eşiğine giden yolun, meleklerin bize öğrettiği yoldan geçtiğini hatırlamanın tam zamanıdır: "Biz bilmeyiz; Sen bildirirsin; Sen bildirdiğin için biliriz." Biz "Esma Medeniyeti"nin çocukları; baktığı, dokunduğu, düşündüğü her şeyde Esma ile irtibat ve kuran, Esma eksenli yaşayan ve tefekkür eden bir medeniyetin çocukları olduğumuzu unutmuş gibiyiz şimdilerde. Bu yüzden hayatımız cansızlığa, hayretimiz şaşılığa, umudumuz kararsızlığa, tefekkürümüz malumatfuruşluğa dönüşmüş durumda. Her şeyin Esma′dan başlayıp yine Esma′nın avuçlarına döküldüğünü, her yerde ve her şeyde Esma′yı soluduğumuzu hatırlamaya her zamankinden çok şimdi muhtacız...
10.96 ₺ -
99 Esma 99 Dua III
Esmâ-i Hüsnâ bir mehtaplı gecede görünen güzelliğin arkasıdır. Esmâ-i Hüsnâ, herkesin gördüğünü görmekten fazlasıdır. Esmâ-i Hüsnâ aynalar aynasıdır. Esmâ-i Hüsnâ bir mim faslıdır. Esmâ yoksa, eşya hiçbir şeydir; hiç! Mimli esmâların sonsuz güzelliğinin kıyısına hoş geldiniz. Adamın biri her mehtaplı gecede, alır başını deniz kıyısına gidermiş. Döndüğünde çevresindekiler ona şu soruyu sorarlarmış: "Ne gördün?" "Dünya güzeli deniz kızları gördüm, altın saçlarını gümüş taraklarla tarıyorlardı" dermiş her defasında. Bir gece yine tek başına deniz kıyısına vardığında, gerçekten dünya güzeli deniz kızları görmüş, altın saçlarını gümüş taraklarla tarıyorlarmış. Döndüğünde çevresindekiler yine sormuşlar: "Ne gördün?" "Hiç" demiş. "Hiçbir şey."
5.82 ₺ -
99 Esma 99 Dua II
İnsan nefsi, doğrudan Allah′ı inkâr, açıkça Rabbi reddetmek gibi düz bir tavra sürüklenmez. Daha sinsi yolları vardır imanı yitirmenin: İntisabı kaybetmek, intisabın izlerini bile bile yok etmek, silmek... Söz gelimi, bir de bakarsınız, ekmeğe "nimet" demeyi çoktan unutturmuşlardır size; yağmur "rahmet" diye zikredilmez olmuştur dilinizde... Yağmurun serinliğince latif bir intisabınızın olmadığı, ekmeğin kokusunca sıcak bir bağınızın olmadığı Rabbinizi nasıl anarsınız? Bunca hazır intisap fırsatı varken, hangi yollardan dolanıp da O′na kulluğunuzu hatırlayabilirsiniz? Kendinizi sırf "tüketici" diye yalınkat bir boyuta indirgediğinizde, Mün′îm ile aranızı nasıl yapabilirsiniz? Gününüzü her yağmurda kötü hissettiğinizde, damlalarca rahmete tutunma fırsatını ayağınızla tepip Rahman ve Rahim′in katına nasıl yürüyebilirsiniz? Esmâ-i Hüsnâ dilimize yerleştikçe, gönlümüz yeniden Rahîmde ağırlanır. Böylece hem eşyanın kalbini kazanmış oluruz; daha çok sever ve seviniriz; hem de eşyaya eşyanın kalıbından öte bir bağla bağlanmış oluruz; bir nevi "gökçekimi"ne tutulmuş oluruz, dünyada daha az çekeriz, daha hafif yaşarız. 99 Esma ve 99 Dua′nın ikinci cildini dikkatinize sunarken, gökçekimine tutulmamızı temenni ediyoruz…
6.51 ₺ -
Vahyin Binbir Sesi
“Vahyin Binbir Sesi tefsir de değil; meal denemesi de... Vahiyle özel görüşmelerimizde, gizli buluşmalarımızda içimin denizine taşıdıkları, içimin deryasından taşanlar diyebilirim. Kalbime akan vahyin sesleri, dilimden taşıyor bu sefer...” Senai Demirci Vayhin Binbir Sesi’nde bu kez Kur’an üzerinden kalbe, insan’a adım atıyor. Ayetler üzerine düşünürken Rabbin kelamının nasıl da yaprak yaprak açılmaya devam ettiğine şahitlik ediyor. Ayetlerden yüzüne yansıyan tebessümleri yazıyor; ‘kardeşçe’, ‘hercaice’. “Kur'ân'a baktıkça ikiz kardeşinle tanışırsın, kendi yüzüne yeniden bakmış olursun” diyor Senai Demirci, her ayetin nasıl da ‘biz’e, ‘bizim için’ indirildiğini hissettiren cümlelerle…
12.95 ₺ -
Söz Yangını
Sözün güzelini söylemek için, Kardeşimin hatırını onun yokluğunda da korumak için, Emaneti ehline vermek, kardeşimin hatasını (emanetini) başkalarına taşıtmamak için, Tercihimi kınayıcı, yargılayıcı, yakıcı olandan değil, ıslah edici, onarıcı, yapıcı olandan yana kullanmak için, İkiyüzlü/iki sözlü olmamak için, Hayatıma parça tesirli fiskos bombası fırlatmamak için, Gıybetin yaktığı dudaklarda artık çiçeklerin açması için, GIYBET ETMİYORUM! Gıybet etmemek, “Allah’ı görür gibi yaşama” çabasıdır. Allah’ın duyduğunu bilerek konuşma duyarlılığıdır. Allah’ın işitmesine göre nefes tüketme inceliğidir. Allah işitmiyormuş gibi konuşmak günah değil mi? Senai Demirci, bir insanın, gıyabında da onurunun korunduğu, olmadığı yerde de saygı gördüğü, işitmediği kapı arkalarında da hatırının sayıldığı biricik medeniyetin mensupları olarak, gıybetsizliğe davet ediyor bizleri. Gıybet Gönülsüzlüğüne…
6.17 ₺ -
Canla Bağışla
Zekât, sadece paramız olduğu zaman, paramızın ya da malımızın kırkta birini verip "kurtulmak" değildir. Zekât hayatımızın her aşamasında, sadece parayla, giyecekle, yiyecekle değil, sadece zengin olunca değil, var olduğumuz her an, her yerde, her halde bizi saran bencilliğe, başımıza ebedi bela olarak inen büyüklenmeye karşı başkaldırıdır. "Arındırmak" demekse zekât, "kir"imiz n'ola? “Canla Bağışla” bizi; sahip olamadığımız her eşyanın açgözlüsü ve dilencisi, sahip olduğumuz her eşyanın ise bıkkını ve küskünü eyleyen, sürekli koşturan insanlar olarak tarif ediyor. Tüketim kültürü içinde; eşe dosta, ana babaya, fakir fukaraya, yetime öksüze karşı aldırışsız, ben'ci ve bencil bir uygarlığa karşı mümince bir direniş içinde olmamız gerektiğini, duru ve doğru bir yaşama biçiminin nasıl olması gerektiğini anlatıyor. Her birimizi sessizce kül eden ‘Söz Yangını’nı haber veren Senai Demirci, şimdi de bu yangını söndürmek için “Canla Başla” infaka çağırıyor bizi. Her birimizi gül edecek bir fırsat olarak anlatıyor “verme”yi. “İnsan insanın kurdudur” diyerek krizler üreten küresel vurdumduymazlığa inat, “insan insanın yurdudur” gerçeğini hatırlatıyor. Zekât, en yapışkan kirimiz bencillikten aklıyor bizi. Sadaka, en ak belâmız kibirlenmekten kurtarıyor bizi. Seve seve vererek, ebedî sevinçler kazanıyoruz. Canla başla kendimizden eksilterek, canımızı sonsuzluğa taşıyoruz, başımıza ‘ebed kuşu’ konduruyoruz. Canla başla okuyacağımız satırlar, tebessümümüze muhtaç, tesellimize aç çaresizleri; yardımımızı bekleyen, ikramımızı uman yetim, öksüz ve yoksulları “cennet”imiz olarak yeniden tanıtıyor bizlere. Ben, Senai Demirci Hazreti İsa’nın [as] doğumundan başlarsak, en az 1964 yıl boyunca, hiçbir işin öznesi olmadım, hiçbir öznenin nesnesi olmaya değer görülmedim. Bunca yıl boyunca, ben ne “ben”dim, ne “şey”dim. Bir “şey” olarak doğduğum gün bile, benim “ben” olduğumu bilmiyordum. Benim “ben” olduğumun farkına varmam için milyonlarca nefes almam gerekti. Yaklaşık 40 yıl sonra, kendime “ben” deyişimin de ödünç verildiğini anladım. Borç aldığım “ben” sayesinde, “benim” diyebileceklerimi de borç alma cesareti buldum. Hatta, borçla aldığım “ben”ime dayanarak, yeni “benim”kilere alacaklı saydım kendimi. Daha çok şey, daha fazla mal, daha geniş servet istedim. Verilmeyince küstüm. Elimden alınınca üzüldüm. Verilenler artınca, ödünç “ben”imin önüne ödünç “benimkiler”i dizip meydan okudum, şımardım, isyan ettim. Borcumu da, Borç Veren’i de unuttum. Bugün, kendime “ben” deyişim borç olan ben, kendime “benim” diyebildiklerimi de borç alan ben, borcumu itiraf ediyorum. Borcumu itiraf edişimi, borcumu ödeyemeyeceğimi idrak edişimi, bu borcun edası olarak bu sayfada belgeliyorum. Artık, “beni bende demeyin, ben bende değilim.” Benden “ben”i ve “benimkiler”i alacaklı Olan’a minnet duygusuyla. Emaneten Ben, -Şimdilik- Senai Demirci
3.36 ₺