-
Yemezler
Çok değil, olsa olsa otuz yıl kadar önce hayatımızda “bozulabilen” gıdalar vardı. Çürük yumurtanın berbat koktuğunu, günlük sütün fazla bekletilince kesildiğini, tavuğun tencerede bir-bir buçuk saatten önce haşlanmadığını bilirdik. O zamanlar yoğurt dayanıklı beyaz eşya gibi değildi, ekşirdi. Oysa şimdi… Market rafları ve buzdolapları isteseniz de bozulmayan yumurtalar, ekşimeyen yoğurt, bozulmayan UHT süt, yirmi dakikada pişiveren piliçlerle dolu. Endüstri, insanın mikrop fobisini sonuna kadar kullanarak steril gıdalar üretmeyi başardı ve bunu yaparken Batı bilimini de arkasına aldı, dolayısıyla hiç kimsenin söyleyecek sözü kalmadı. Sonuçta bilim destek verince, bilimsel çalışma verileri ortaya konunca akan sular durur. Buna karşılık, gıdaların değişen (ve fakirleşen) içeriğiyle değişen (ve artan) hastalık profili arasında sıkı bir bağlantı olabileceği üzerinde duran; gıda niyetine tükettiğimiz, doğal içeriğini tamamen yitirmiş, raf ömrü yıllarca bozulmayacak denli uzun olan ürünlerin yarattığı riski irdeleyen olmadı.Bizler de dayatılanı olduğu gibi kabullenmekle yetindik. Gel zaman git zaman geleneksel beslenme alışkanlıklarımızı, neyin yenebilir neyin yenemez olduğunu unuttuk. Batı biliminin verilerini farklı bir bakış açısıyla değerlendirmenin, belletilen dogmatik beslenme öğretisini sorgulamanın, yıllar içinde bize unutturulanları hatırlayıp hayata geçirmenin ve bu bilgiyi sonraki kuşaklara aktarmanın zamanı geldi. Neyse ki, artık beslenmeyle ilgili daha çok konuşmaya, tartışmaya, sormaya, yanıt aramaya, bakış açımızı değiştirmeye başladık. Bilgi halka açık olduğu sürece değişimin başlayabileceğini gördük.Dr. Yavuz Dizdar beslenme konusundaki okumaları, gözlemleri, paylaşımları, özellikle kanser hastalarıyla ilgili klinik deneyimi ışığında beslenme “ilmi”ni gözden geçiriyor. Batı biliminin 1800’lerin sonlarından başlayan verilerini mercek altına alan Dizdar, biyolojinin ve başta kanser olmak üzere hastalıkların mekanizmalarını farklı bir bakış açısıyla gözden geçiriyor. Doğal döngülerle ve insanın doğasıyla uyumlu olmayan, “bozulmayı bile beceremeyen”, dolayısıyla aslında insanın hak ettiği sağlıklı gıda kapsamına girmeyen endüstriyel ürünler ve Batı biliminin kâğıttan kuleleri için Yemezler! diyor.Kitabın Bölümleri:Giriş: Batı akademisine “beslenme temelinde” samimi bir eleştiri Bölüm 1: Bilimin endüstrileşme süreci Bölüm 2: Beslenmenin genel felsefesi Bölüm 3: Sindirim işlevi ve mekanizması Bölüm 4: Beslenme neden gelenekseldir? Bölüm 5: Beslenme ve hastalık ilişkisi Bölüm 6: Gıdanın endüstrileşmesi, uzun raf ömrünün tarihçesi Bölüm 7: Süt, yoğurt ve ayranın bozulması Bölüm 8: Aşırı fiziksel işlem Bölüm 9: Biyolojinin kötüye kullanılması: Endüstriyel et, piliç ve yumurta Bölüm 10: Şeker neden zararlıdır Bölüm 11: Tarım ilaçları, zararlılarla mücadelenin çok daha ötesi Bölüm 12: Endüstriyel gıda nasıl hasta eder? Bölüm 13: Çıkarımlar Bölüm 14: Beslenmenin ekonomisi, uluslararası boyutta derin ticaret zinciri
134.00 ₺ -
Vicdan Hayat Kurtarır
Biz Yavuz Dizdar’ı daha çok medyadan, kanser uzmanı ve beslenme konularında görüşler açıklayan doktor olarak tanıyoruz. Bu kitap onun çocukluğunu, mesleğini nasıl seçtiğini, aşklarını, işlerin üzerine nasıl kaldığını, yani yaşama nasıl baktığını anlatıyor.Oysa onun hassasiyeti gelecek, ama özellikle gençlerin geleceği. Mevcut sistemin getirdiği değişiklikler bugünün gençlerini ister istenmez işsiz ve belki de eşsiz bırakacak. Dolayısıyla bu kitap sağlıklı beslenme kitabı değildir, sistemin açmazlarını ve direnç noktalarını tanımlar.Kitabı tıpla ve doktorla ilişkisi olacak herkesin okuması önerilir. Ama bu kitap esas gençlere önerilir, çünkü bu durum özellikle gençlerin sorunudur. Ve en sonunda Yavuz Dizdar kendiyle olan ilişkisini de tanımlar: SÖZLEŞMEBu kitapta detayını bulabileceğiniz bazı başlıklar…* Kızartmayı bırakarak kanserden korunulmaz. * Kanser tanısı konulan vakaların büyük bir kısmı kanser değil. * Hastalık patlamasının bilinçli olarak yapıldığını düşünüyorum. * Doktor öğrendiği her şeyi paraya çevirmeye çalışıyor. * Şaşaalı hastane olması önemli değil. İçinde adam var mı sen ona bak. * 2050’de iki kişiden birinin otistik olması bekleniyor. * Patronlar hile hurda bilen adamları işe almak istiyor. * Özel üniversiteler büyük boy kreş gibiler. * Kokoreç Avrupa Birliği’ne atılmış bir goldür. * Pilicin kanserle ilişkisini Ulusal Onkoloji Kongresi’nde anlatmak istedim, kabul edilmedi. * Herkes halkı suçluyor. Ama halk zaten biziz.
100.50 ₺