-
Sırat Köprüsünde Heyecan
Kıldan ince çok inceyim, Günahla neşelenene,Kılıç gibi keskinceyim,İsyanla ömür sürene,,,,, İnsanların heyecanı yüzlerinden, bakışlarından, duruşlarından okunuyor. Ne olacak hâlimiz? Nasıl geçeceğiz, bu kıldan ince kılıçtan keskince köprüyü, diye benim üzerimden geçmeyi düşünüyorlar. Haksız da değiller hani. Üzerimden ayakları kaydığında, ağzını açıp beklemekte olan hararetli ateşin tam içine düşecekler. Ölüm kurtuluştur, bende yanmaya göre. Ben, sizin de tahmin ettiğiniz gibi Sırat Köprüsüyüm. Kimine göre kıldan ince kılıçtan keskinim. Daraltırım tüm benliğini, çekerim ateşin dehşet saçan gözlerine. Allah’a imansızlığı bir yaşam tarzı olarak benimseyenler, şimdi korku dolu bir bekleyişin içindeler. Hayatı haram-helal demeden genişletenlere daraldıkça daralmaktayım. Ve öyle dehşetli engelleyicilerim vardır ki, sizi nereden nasıl ateşe çekeceğini bilemezsiniz. Bazen demir bir çengel ansızın saldırır, Sırattaki ayaklarınızdan çekiverir. Bazen koca bir diken saplanır bedenlerinize. Bazen ateş topları isabet eder başlarınıza ve yuvarlayıverir cehennemin en dibine. Sırat Köprüsünde umut, Allah sevgisiyle Sıratı şimşek hızıyla geçmektir. Allah’ın affına mazhar olan gönül erleri, Sıratın üstünden geçerken cehennem seslenir: “Çabuk geçin nurunuz ateşimi söndürmekte.” Elinizdeki bu kitap; metafizik bir kurgu roman olarak alanında ilk telif kitap olma özelliğine sahip “Kabirde İlk Gece”nin devamı niteliğinde, Sırat Köprüsünden geçiş için tefekküre, nefsi tezkiyeye ve muhabbetullaha vesile olacak özelliktedir.
11.20 ₺ -
Osmanlı'da Strateji ve Askeri Güç
Oryantalist ve Avrupa merkezli görüşe göre gücünün doruğundaki Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa üstünlüğü ve gelişen teknolojik gelişmeler karşısında kendini yenileyemeyip gerilemeye başladı. İleri sürülen tüm bu tezlere göre, Osmanlılar “muhafazakâr” oldukları için dünyada meydana gelen dönüşüm sürecine mesafeli kalmayı tercih ediyor, bu da “teknolojik gerilik” olarak tezahür ediyordu. Oysa Osmanlılar, Avrupa askerî teknolojisindeki gelişmeleri oldukça yakından takip etmiş, Avrupa ve Ortadoğulu rakipleri üzerinde üstünlük kurmuş ve kurdukları bu üstünlüğü asırlar boyu muhafaza etmeyi başarabilmişlerdir. Dahası, sahip olduğu ateşli silah üretim gücü İstanbul’a kendi kendine yetebilirlik noktasında uzun vadeli bir avantaj sağlamıştı. ABD’nin başkentinde bulunan ve ülkenin diplomat ve aydınlarının yetiştirilmesinde önemli payı olan Georgetown Üniversitesi’nde Osmanlı, Avrupa ve Ortadoğu tarihi dersleri veren Macar bir tarihçi dışarıdan bakarak Osmanlı stratejisi ve değişen askerî gücünü yazdı ve Oryantalist ve Avrupa merkezli tezlerin çoğunu çürüttü: Osmanlı’da Strateji ve Askerî Güç... Osmanlı, Habsburg ve Rus askerî gelişmeleri ve serhadları yanı sıra Osmanlı stratejisi, istihbaratı ve diplomasisi üzerine araştırmaları bulunan yazarın arşiv belgelerine dayanarak ortaya koyduğu bu çalışma, Osmanlı Devleti’ni Avrupa bağlamında ele alan ilk eser olması yönüyle dikkat çekiyor.
33.30 ₺ -
Ufuktaki Müjde
Hak, adalet, insaf, şefkat, insan hak ve özgürlükleri bütün insanlığın muhtaç olduğu ortak değerler. Gün geçtikçe vahiy eksenli olan bütün bu evrensel değerlerin yükseldiği küresel bir dünyada yaşıyoruz. Gelecekte haksızlığın yerini hakkın, zulmün yerini adaletin, acımasızlığın yerini şefkat ve merhametin alacağı bir dünyada yaşamak, sanıldığının aksine hayal değil. İslamın temel değer ve dinamiklerinin umum insanlığın akıl, kalp ve vicdanında makes bulduğu bir dünyaya her gün daha da yaklaşıyoruz. Bediüzzaman’ın yıllar önce bütün âleme ilan edip haykırdığı gibi, ufuktaki müjde belki de çok yakın: “Evet, ümitvâr olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sada, İslamın sadası olacaktır!” Ufuktaki Müjde, çeşitli konulardan mürekkep bir dizi yazı değil sadece. Dünyaya farklı bir gözle bakmanızı da sağlayacak ufuk açıcı bir çalışma.
5.25 ₺ -
Hüdai
İbretli Bir Hayatın Hikâyesi… Yaşlı bir derviş son nefesini vermek üzereymiş. Genç derviş, hayatın gerçeğini bilse bilse ancak o bilir, diyerek yanına gitmiş. “Derviş baba hayat neydi,” diye sormuş. Bunun üzerine yaşlı derviş gülümsemiş: “Bir an’dı oğul” demiş. “Sadece bir an’dı.” Genç derviş haklıydı; hayatın gerçeğini sadece “an”ı yaşayanlar bilir. Sorulacaksa onlara sorulmalı, yaşamak sanatı öğreniliyorsa onlardan öğrenilmeli. Allah dostlarının hayat hikâyeleri yazılmalı ve okunmalıdır. Çünkü onlar bize sadece sözleriyle değil, yaşayış biçimleriyle de rehberlik eder, örnek olurlar. Geçmişte yaşamış Allah dostlarının, evliyaların hayatı çağdaşları tarafından kayıt altına alınmış olmasaydı, yeni nesil onları tanımayacak, ibret dolu hayat hikâyelerinden haberdar olmayacaktı. Eli kalem tutanlar, kendi çağında yaşayan Allah dostlarının hayat hikâyelerini yazmakla, kayıt altına almakla bir anlamda sorumludur. Elinizdeki kitap, bu sorumluluk duygusu ile kaleme alınmış ibretli bir hayatın hikâyesidir
6.30 ₺