-
Müslüman Hıristiyan Diyaloğu
Bir yanda sayıca "dünyanın en büyük dini"olarak gösterilen Hıristiyanlık, diğer yanda "evrensel din" İslamiyet...Aslını kaybettiği için giderek güç kaybeden Hıristiyanlık karşısında İslamiyet güneşi tüm dünyayı aydınlatıyor, etkisi altına alıyor. Tüm insanlığı muhatap alan İslam dinin "dünyanın en büyük dini" olma yolunda kaydettiği gelişmenin sırlarından birisi de"diyalog" olsa gerek... "Ehl-i kitap"la diyalog, İslam`ın kutsal kaynağı Kur`an`da geçen ilahi bir emir... İşte bu eser, bu emri iyi anlamak, algılamak gereğinden yola çıkarak hazırlandı. Genç araştırmacı yazar Nurullah Abalı, bu çalışmasında, günümüzde daha da önem kazanan dinler arası diyaloğun manasını ayet, hadis ve ilmi görüşlerle izah ediyor ve bu bağlamda bir nevi "diyalog kronolojisi" sunuyor. Kitapta ayrıca Müslümanlarla Hıristiyanların dinsizliğe karşı ortak hareket etmelerini savunan Bediüzzaman Said Nursi`nin "diyalog" anlayışına da yer veriliyor.
8.25 ₺ -
47 Kromozom
"Mongolizm" deniyordu, daha dün. Ümit kesiliyordu onlardan... Oysa ki, bugün durum farklıdır. Seksenlerden sonra belki ihtiyaçtan, belki bilimsel ilerlemelerden tabii ki ebeveynlerin toplumu bilinçlendirmesinden Down Sendromu, ilgi odağı haline geldi. Down Sendromlu çocukların ömür süreleri arttıkça, sosyal ve medikal bilimler elele verdiler. Ümitler arttı, beklentiler coştu. Disiplinlerarası kapsamlı yaklaşımlarla onları topluma birleştirici avenürler birer birer açıldı. Her gün bu sahadaki yeni hassasiyetlere, gelişmelere, rastlamak mümkün. Kısacası, bugünkü çocuklar şanslı. Sizinki de... Prof. Dr. Bülent Üstündağ'ın bu eseri bir "hastalık" hakkında değildir. "Çocuklar" hakkında yazıldı. Konunun "sendrom" kısmı üzerinde o kadar çok duruluyor ki, dikkatlerimizin esas merkezi olması gereken "insan" bazen unutuluyor gibime geliyor. Oysa, tedavi de terapi de onlar, onların mutluluğu içindir. Prof. Üstündağ'ın bu araştırması bir "ebeveyn el kitabı"dır. Down Sendromu gibi tıptan eğitim bilimlerine uzanan bu disiplinlerarası sahada çağdaş literatürü mümkün olduğu kadar basitleştirecek, gözlemleriyle süsleyerek sıcak ve akıcı üslupla vermektedir. Bu özelliği ile türünde "ilk" olma vasfının yanısıra, "insanî" yaklaşımı ile de genel kitlenin beğenisini kazanacaktır umuyoruz.
3.00 ₺ -
Bilgi Çağında Eğitim ve Üniversite
Üniversitelerimizin akademik demokrasi, akademik özerklik, akademik özgürlük, akademik liyakat, akademik etik, akademik hareketlilik, akademik kalite vb. konularda bilim dünyamızın yeniden yapılanması, eğitim ve araştırmanın etkin ve verimli hale gelmesi için yapılması gerekenler nedir? Bu çalışmamızda bu sorulara ayrıntılı cevaplar aradık. Problemlerin asıl kök ve kaynak nedenini araştırdık. Üniversitelerin, topyekün bilim ve araştırma yapımızın sorgulandığı ve problemlerinin analiz edildiği bu çalışmada ayrıntılı çıkış yolları gösterildi. Konular üç ana bölümde ele alındı. Birinci bölümde üniversite, bilim ve araştırmanın temel problemleri sıralandı. İkinci bölümde bilim ve araştırma hayatımızın genel problemleri ve çıkış yolları tartışıldı. Üçüncü bölümde ise üniversitelerin yeniden yapılandırılması ve eğitim ve araştırmanın aktif ve çağa uygun hale getirilmesi için çözüm yoları sunuldu. Bu çalışmamızın Yüksek Öğretim reform çalışmalarında özellikle yüksek öğretimde eğitim ve araştırmanın problemlerine gerçek çözüm önerileri sunan yol haritası ve başvuru kaynağı olacağı kanaatindeyiz.
6.19 ₺ -
İnanç ve Zihniyet Olarak Cahiliye
Yanlış bir kanaate göre cahiliye zihniyeti ve kültürü, İslam`ın gelmesi ile dirilmemek üzere yok olmuş ve gerilerde kalmıştır. Oysa gerçek böyle değildir. Kesin bilgiye dayanmayan İslam öncesinin müşrik dini: "Zann-ı Cahiliye". Hukukta güçlüleri kayırma, kabilelere göre cezaları azaltıp çoğaltma, İlahi adaleti mahkemelerle, yalancı şahitler veya rüşvet gibi yollarla engelleme: "Hükm-i Cahiliye". Kadınların açık saçıklığı, gurur, kibir ve karşı cinsin şehvetini türlü yollarla tahrik etme: "Teberrüc-i Cahiliye". Batıla ateşli taraftarlık ve batılda fanatiklik: "Hamiyet-i Cahiliye". Mikro ırkçılık demek olan kabilecilik, zalimken ve mazlumken kebileden olana yardım: "Asabiyet-i Cahiliye". Bu söylediklerimiz; İslam öncesi toplumda yaşanıyordu ve onlar cahiliye insanları idiler. Aynı şeyleri zamanımızda yaşayan toplumların durumu nedir? Kur`an`da "İlk Cahiliye" den söz edilirken, ahirzamanda "Son Cahiliye" nin geleceği söylenir. Bu zaman o zaman mıdır?
11.25 ₺ -
Gizemli Zatürre Sars
SARS (Severe Acute Respiratory Syndrome[Akut Solunum Yetmezliği Sendromu] ), İlk kez 26 Şubat 2003 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü adına Vietnam`da çalışmakta olan ve 29 Mart günü bu hastalıktan hayatını kaybeden Dr. Carlo Urbani tarafından tanımlandı. Ancak hastalığın Vietnam`dan önce Çin`de ve Hong Kong`da çok daha fazla kişiyi etkilediği ve ölümlere neden olduğu, kısa zaman içinde anlaşıldı. Hastalık kısa zamanda dünya gündemini işgal etti. Avrupa ve ABD kıtalarına kadar sıçradı. Şimdiye kadar Türkiye`de tanımlanmış bir vak`aya rastlanılmaması sevindirici olsa da bu durum, ileride rastlanılmayacağı anlamına gelmemeli ve dikkatsiz davranmaya sevk etmemelidir. Toplumun bilgilendirilmesi, olası vak`aların erkenden belirlenmesi, toplumda gereksiz bir panik havasının oluşmasını önlemek amacıyla yararlı olacaktır. Elinizde tuttuğunuz kitap bu amaca yönelik hazırlanmıştır...
5.63 ₺ -
Şeytan, Cinler ve Satanizm
"Şeytanlar ve Cinler" hakkında söylenen o kadar çok şey var ki, bunları görmezlikten gelmek imkansızdır. Ancak bu kadar söylentiye ve uydurmaya rağmen kimsede onları tam olarak keşfedebilmiş değildir. Çünkü herkese görünmek gibi bir adetleri olmayan bu komşularımızın adı da zaten cindir. Şeytan sinsice hareket eden cinlerin kafirlerine verilen isimden başka bir şey değildir. Gözlerden gizlenen ve bize göre üstü örtülü bir alemde veya hemen yan tarafımızda yani paralelimizde yaşayan varlıklar. Belki onları esas merak edişimizin altında yatan sebep de budur; bizden gizlenmeleri... Bu kitapla veya bütün günahı şeytana yükleyip mesuliyetimizi ona fatura etmek niyetinde değiliz. Ama onun da masum olmadığı kesin. Bunu ötesinde bu iki varlıkmış gibi görünen ve aslında bir olan ancak biri iman ve diğeri inkar kutbunda bulunan, böylece de iki türmüş gibi karşımıza çıkan esrarengiz varlığı, cinlerin atası ve evlatları olarak ele aldık. Bunların gizli dünyası üzerindeki sır perdesini birazcık aralamaya çalıştık.
8.25 ₺ -
Örneklerle İslam Ahlakı
İnsan mutlu olmak için yaratılmıştır. Öyleyse saadet hepimizin hakkıdır. Bize bağışlanan ömür bir kum saati gibi her gün sermayesini biraz daha tükettiğine göre, iyi ve doğruyu, deneme yanılma yoluyla bulmaya çalışacak kadar zamanımız yoktur. Yanılma payı olmayan birinin bize doğruyu, iyiyi ve güzeli kısa yoldan göstermesi şarttır. Bizden beklenilenin kısa zaman dilimi içinde gerçekleşebilmesi için bu güzellikleri daha önce başarıyla uygulamış örneklere ihtiyaç vardır. İşte bu düşünceyle kaleme alınan elinizdeki bu kitap, bizi iki cihanda mutlu edecek ahlak hakkında bilgi verirken, daha öncekilerin doğruyu bulmak için nasıl gayret ettiklerini ve ne ölçüde başarılı olduklarını göstermekte, İslamiyet'in önceki yıllarda ahlaki değerleri ve İslamiyet'in insanlığa kazandırdığı yeni dünya görüşünü Sevgili Peygamberimiz'in nasıl ortaya koyduğunu, ashabının bu değerleri nasıl benimseyip yaşadığını sergilemektedir.
7.50 ₺ -
R.N. Işığında Alevilik Sünnilik Meselesi
Alevi bahsi, Türkiye`de her zaman güncelliğini korumuş ise de, son zamanlarda daha bir canlılık kazandı ve dikkatleri sıkça çeken temel konulardan biri oldu. Çünkü milli birliğimizle oynamak isteyen güçler için, istismara, tahrike, kargaşa çıkarmaya elverişli bir mahiyet taşımaktadır. Geçmişte daima gündemde tutulması da, tesadüf olmayıp, kasıtlıdır: Şer güçler, İstedikleri zaman diledikleri şekilde kullanıp tasarruf edecekleri aktif bir sermayeyi yedekte canlı bulundurmak istemişlerdir. Yakın tarihimizde cereyan eden Maraş, Sivas, Gaziosmanpaşa vak`aları bu hususun delilleridir. Memleketimizin en can alıcı meselelerine el atıp çözüm bulmaya çalışan Bediüzzaman gibi bir zatın da Alevilik meselesini gündeme alıp, tarihi yarayı tedavi etmek istikametinde yapıcı çareler, müsbet yaklaşımlar göstermesi, kendi ifadesiyle "Alevileri başka fena cereyanlara kaptırmamak ve müfrit Rafizilik ve siyasi Bektaşilikten bir derece muhafaza etmek için " bir şeyler yapması gerekirdi. Bu çalışma, Sünni-Alevi meselesinin gerçek yönüyle anlaşılıp, İslam kardeşliğinin ve milli birliğimizin tahakkukuna katkıda bulunmayı amaçlıyor.
7.50 ₺ -
Kitap Okumada Yeni Teknikler
Günümüzde birçok insan, kitap okuyamadığından şikayet etmektedir. Bazı insanlar da, okumak istedikleri halde bir türlü başlayamadıklarını, başladıkları zaman da sürdürümediklerini ifade etmektedir. Yani, düzenli ve devamlı kitap okuma alışkanlığı bir türlü oluşmamaktadır. İstenildiği halde, kitap okuyamama problemi, yeteneklerin sınırlılığından değil, bu yetenekleri yeterince kullanamamaktan kaynaklanmaktadır. Halbuki, bilgi ve kültür sahibi olmak, doğru düşünmek, güzel konuşmak, açık ve tesirli yazmak isteyen herkesin başvurabileceği ilk ve en önemli kaynak, kitaptır. Halit Ertuğrul`un kaleme aldığı "Başarılı Bir Hayat İçin Kitap Okumada Yeni Teknikler", kitaba olan ilgiyi artıracak, okuyamama problemi olanların derdine derman olacak türden bir eser. Kısacası, bu kitabı okuduğunuz zaman kitabı keşfetmiş ve kitap dolu bir dünyayı tanımış olacaksınız.
7.50 ₺ -
Kültürümüzü Etkileyen Okullar
Rum, Ermeni, Yahudi, Protestan ve Katolik azınlık okullarının amaçları, faaliyet gösterdikleri yerler, tesis ve mali kaynakları, açıldığı dönemler... Amerikan, Fransız, İngiliz, İtalyan, Alman, Avusturya, Rus, İran ve Bulgar yabancı okullarının amaçları faaliyet gösterdikleri yerler ve denetim şekilleri. Azınlık ve yabancı okullarının Türk eğitim politikalarına yönelik faaliyetleri, öğrencilerin yönlendirilmesine yönelik çalışmaları. Türk öğrencilerinin azınlık ve yabancı okullarına alınması ve yönlendirilmesi. Azınlık ve yabancı okulu mezunlarından Türk toplumunda önemli roller üstlenenler, çalışmaları ve ulaşmak istedikleri toplumsal hedefleri. Osmanlı Devleti`nin yıkılmasında ve Cumhuriyetin kurulmasında azınlık ve yabancı okullarının oynadığı roller...
37.50 ₺ -
Dünyayı Ağlatanlar
İnsanlık öyle zalimler görmüştür ki, onların yaptığı zulümler, bilinenlerden çok daha fazladır. Haksızlıklarını ustaca gizlemeye çalışmışlar, barış sloganları atarak masumları ezmişler, zehirli hançerlerini çiçekler arasına saklamışlardır. Kimileri, özgürlük çığlığı atan masum halkları, tankların paletleri altında ezmiş, kimileri kadın, çocuk, yaşlı demeden kimyasal silah kullanmış, kimileri cesetlerden dağlar oluşturmuştur. Ne var ki, tüm bunlar tarihin tozlu sayfalarında unutulmaya terk edilmiş, hatta onların ideolojilerine sempatiyle bakanlar hala çıkabilmiştir. İşte mutluluk vaadiyle dünyayı ağlatanları gözler önüne sererek, bilhassa yeni yetişen neslin geçmişi unutmamasını istedik. Ta ki, ibret alınsın ve tarih tekrar yaşanmasın.
6.00 ₺ -
Ortağımdan Niçin Ayrıldım?
Ortak olmak ne güzel şey! Ortak olmak ne zor şey!.. Ortak olmak... Ortak olmak nasıl bir şey sahiden?.. Bilir misiniz? Ortağınız var mı? Ayrıldınız mı? Ya da yeni bir iş kurmak üzeresiniz ve ortak arıyorsunuz?.. Peki ne yaptığınızdan emin misiniz? Evet, emin misiniz? Bir kere daha düşünün. Bir kere daha... Hatta bunun üstüne birkaç kere daha... Hazır mısınız? Eh, valla siz bilirsiniz. Sonra "Uyarmadı" demeyin; çünkü bizim ülkemizde ortaklıklar mutlu sonla bitmiyor ne yazık ki... Ama yine de ben karışmış olmayayım. Siz bilirsiniz. Sonra "Ben ortaklık yapacaktım da siz engel oldunuz!" demeyin bana... Haaa... İyi olur, onu bilemem. Ama siz yine de kötüsünü düşünün; iyisiyle karşılaşırsanız ne ala! En iyisi siz şu kitabı bir okuyun. Ondan sonrasına biz karışmayalım.
4.50 ₺ -
Kitap Tiryakiliği
"Bir konu veya bilgi alanı üzerine yada belirli bir amaç için yazılmış veya basılmış kağıtların bir araya getirilmiş ciltli yahut ciltsiz şekli, bilgiyi yazılı olarak başkalarına nakletmek, aktarmak için bulunmuş vasıta" şeklinde tanımlayabileceğimiz kitap, gerçekten bilginin insanlar arasında yayılmasında birinci planda yer alan bir vasıtadır. Kitap, bu bakımdan insanlığın kağıttan hafızasıdır. Medeniyetin kaynağı olan kültür, bilgiye dayanır. Bilginin kaynağı ise kitaptır. Kitap okudukça iç ve dış alemlerimize projektörlerin çevrildiğini farkederiz. Bir taraftan okyanuslar ve yıldızları turlarken, bir taraftan da iç dünyamızın kıvrımlarında seyehatte bulunuruz. Kitap okudukça kainatın büyük bir insan , insanın küçük bir kainat olduğunu anlarız. İyi okuyucular için, bütün sınırlar kalkar. Tarih boyunca, "kitap" hakimiyetini kaybetmemiştir ama, bundan böyle okuyanla okumayan arasındaki fark, kendisini daha çabuk gösterecektir. Sınırlarda çarpışanlar, artık silahlar değil, bilgilerdir.
7.50 ₺ -
Körfez Fitnesi
Kuveyt ve Suudi Arabistan gibi tehdide maruz müslüman ülkelerin Amerika ve müttefikleri gibi Hıristiyan ülkeleri yardıma çağırması ve bu ülkelerin Kuveyt ve Suudi Arabistan safında savaşa girişmesi Müslümanlar arasında tartışmaya yol açtı. Saddam Hüseyin'in bundan sonra hedefini İsrail'e yönelterek cihad çağrısında bulunması bu tartışma ve tereddütleri daha da artırdı. Zalimle mazlum, saldırganla masum, haklı ile haksız birbirine karıştı; zihinlerde sorular belirdi. Bu haliyle mesele savaştan da öte, Müslümanlar arasında bir fitneye dönüştü. Acaba bu bir Hıristiyan-Müslüman savaşı mı? Haç'la hilal mücadelesi mi? Yoksa din veya adalet savaşı mı? Bu kitap, savaşa ve fitneye dönüşen Körfez krizinin sebepleri, gerçek yüzü ve mahiyeti hakkında okuyanları tereddütlerden ve sorulardan kurtaracak ve belki de bilmeyerek fitneye alet olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldıkları bir fitneden kendilerini kurtarmaya yardımcı olacaklardır.
5.25 ₺ -
Biyolojik Terör
11 Eylül sonrası Amerika Birleşik Devletleri''nde görülen şarbonlu mektuplarla gündeme gelen \"biyolojik silahlar\"ı, \"yöneldiği hedefteki etkileri, hastalığa neden olan mikroorganizmalar ve virüsler gibi biyolojik yapıları, bulaşıcılık ve hastalık yapma yeteneklerine bağlı olan silahlar\" şeklinde tarif etmek mümkündür. Bütün terör olaylarında olduğu gibi, biyolojik terör olaylarında da saldırılara hazırlıklı olmak ve gerekli tedbirleri almak gereği vardır. Ülke çapında yeterli bir halk sağlığı alt yapısıyla birlikte, yetkili kurumlar ve toplum arasındaiyi bir haberleşme ağının kurulması gerekmektedir. Bir tehdit söz konusu olduğunda veya bu konularda herhangi bir değerlendirme yapıldığında, ilgili makamlarca kamunun aydınlatılması, alınan tedbirlerin çabuklukla açıklanması son derece önemlidir. Bu kitapta, özellikle ilk bölümlerde, tarihten günümüze biyolojik silahların insanoğlu tarafından nasıl ve ne amaçla kullanıldığı üzerinde duruldu; ileriki bölümlerde ise, kitle imha silahları ve onların zararlı etkileri konu edildi.
4.13 ₺ -
Siyasetin Şerrinden
Bediüzzaman Said Nursî “Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah`a sığınırım” ifadesini ilk kez 1910`lu yılların sonunda kullanmıştı. Ama hayatı boyunca hem sözleri hem fiilleriyle bu çizgisini asla değiştirmedi. Görüş ve eserlerinde hep bunu ders verdi. Belki de gerçek siyaset buydu. Peki ya günümüz insanı siyasete nereden ve nasıl bakmalı? Akla karanın birbirine karıştığı, gizli kapılar ardındaki pazarlık ve tezgâhların siyasî hayata yön verdiği ve en önemlisi yalan, tarafgirlik ve çıkarcılığın siyasetin kaçınılmaz parçası haline geldiği bir zeminde açık ve temiz siyasetin gerçekleştirilmesi ne kadar mümkün? Değer kaygısı olan insanların siyasî aktörlüğe soyunurken başkalaştığına, aktör değil piyon haline dönüştüğüne dair örneklere niçin her geçen gün yenileri eklenmekte? Elinizde tuttuğunuz kitapta şerli siyasetin karanlık, sinsi ve aldatıcı yüzüne ışık tutuluyor. Dünden bugüne ilkeli bir duruşun gerekleri ve sonuçları sunuluyor. Yazarın Aklım Kalbimde Kaldı isimli eserinin ardından “Düşünce” kitaplarının ikincisi olan Siyasetin Şerrinden çok önemli bir ihtiyacı karşılayacak ve özellikle gençlerin Risale-i Nur ve siyasetle/devletle ilgili sorularına cevap teşkil edecek bir kitap
5.63 ₺ -
Aklım Kalbimde Kaldı Bilim-Din Yazıları
“Kalpsiz akıl olur mu?” “Kalplerimizi unutarak düşünebilir miyiz?” Bu soruların sahibi Murat Çiftkaya. Yazar, yeni kitabı “Aklım Kalbimde Kaldı” isimli kitabını bu iki önemli soruya cevap bulmaya adamış. Yazar Çiftkaya’ya göre toplum olarak büyük bölünmelerin yaşandığı bir dönemde yaşamaktayız. Kalp ile aklın, din ile bilimin, vahiy ile hayatın, ahlâk ile siyasetin, hatta erkek ile kadının birbirinden ayrı düşürüldüğü zamanlarda yaşıyoruz. Yazara göre bu bölünmeler tamamen hayalî, dayatılmış ve gerçekdışı bölünmeler. Bu bölünmelerin sonuçlarından hemen her alanda ıstırap çekiyoruz. Sadece akıllarımız ve kalplerimiz değil, aile hayatlarımız, sosyal hayatımız, siyasetimiz yaralarla dolu. Çiftkaya’ya göre yaşanan bu acı ve sıkıntılarla dolu ortamdan kurtuluş ve çıkış yolu çok zor değil. Bölünmeleri ortadan kaldıracak her adım bizi kurtuluşa eriştirecek özellikte. Türlü türlü yaralarımız ve sıkıntılarımız ancak bütüncül bakış açısıyla ortadan kaldırılabilir. Çiftkaya son kitabında teşhisten tedaviye yönelik en önemli hareket noktası olarak din ve bilim veya kalb ile akıl arasındaki sözde ayrılığı veya çatışmanın ortadan kaldırılmasını seçmiş. Kalpsiz aklın veya akletmenin imkânsızlığını ve akla aykırılığını dile getiriyor. Dinden ve vahiyden soyutlanmış seküler bir bilimin hakikate ulaştırma yeteneğini sorguluyor. Kalpsiz akılcılığın veya dindışı bilimciliğin insanları hakikate ulaştırmadığı gibi, huzur ve güveni sağlayamadığını söylüyor. Ekolojik dengesizliklerden manevî bunalımlara saymakla bitmeyecek musibetlere kapı araladığını ifade ediyor. En somut çözüm olarak da “Yeryüzünde dolaşıp akleden kalplere sahip olma” şeklindeki İlahî emre uymayı gösteriyor. Aslında bu konuda yazılan ve yayımlanan çok sayıda makale, kitap ve yorum var. Ancak yazar Çiftkaya bu kitabında konunun hassasiyeti ve hemen her kesim tarafından okunup anlaşılması için sade ve akıcı bir üslup kullanmış. `Bu kitapta da anlaşılır olmayı hedefledim. Mümkün-mertebe teknik ve bilimsel terimleri kullanmaktan kaçındım` diyor ve `Düşünceyi esas alan çalışmalarımın yayınlanıyor olması benim için bir şükür vesilesi. Hikmet ve hidayetin kaynağı Kur`an`ın ışığı ve bu ışığa yeteneğimce muhatap olmama vesile olan Risaleler, benim için sonsuz bir hamd konusu.` diyerek kitabında takip ettiği ana çizgiye dair önemli bir ipucu veriyor. Hikayeleriyle de okurlarının merakla takip ettiği Murat Çiftkaya`nın yeni kitabı `Aklım Kalbimde Kaldı` 176 sayfa ve bir solukta okunabilecek nitelikte.
6.75 ₺ -
Çam Dağı Ülkesi
Çam dağı ülkesi nedir diye sorulacak olursa tek kelimeyle cevap verelim: Bir destan! Aydınlığın destanı, Nur'un destanı... Elinizdeki kitap, gerçek bir destanı, yaşanmış ve belki yaşanmaya devam etmekte olan bir destanı anlatıyor. Peki ne zaman ve nerede mi yaşanmış, yaşanmaya devam ediyor? Onu siz anlayacak, siz hissedeceksiniz. Kim bilir belki sizin şu anki hayatınızda, babalarınızın hatırlarında, çocuğunuzun ideallerinde, eşinizin memleketinde, dedenizin köyünde, kardeşinizin gurbetliğinde, annenizin yüreğinde, arkadaşınızın beyninde, düşmanınızın vicdanında!... Bunların hepsinde de olabilir, bir kısmında da. Hiç olmazsa birinde mutlaka vardır, mutlaka... Şayet biraz dikkatli bakarsanız kolaylıkla görebilirsiniz! Merak etmeyin, küçük ama fark edilmek için biraz çaba gerektiren eşiği aşar aşmaz göreceksiniz! Zaten sizin bu eşiği rahatça atlayabilmeniz için yazarın, sembolik konu ve kişi örgüsü vasıtası ile gösterdiği olağanüstü çaba kitabın başından sonuna kadar size rehberlik edecek. Ayrıca kitabın her köşesine dikkatlice serpiştirilen yoğun hissi ifadeler ve eserin geneline hakim kılınmış coşkun üslup sizi bambaşka atmosferlere taşıyacak...
4.50 ₺ -
Fıtratın Aşk Çağrısı
"Sen, canının bile sahibi olmadığını söyle! Sen değişmedikçe güneşin yüzünün ağarmayacağını, toprağın çatlamayacağını, anaların doğuramayacağını bil! Seni ruhunla baş başa getirecek, onunla tanıştıracak şeyin senin "aşk"ın olduğunu bir an bile aklından çıkarma! Aşkın çağrısına kulak ver ve "kul" ol! Kul ol, güçlü ol! Kul ol, bir damla gibi okyanusa kavuş! Varlığınla yüzleş. Hâlâ varlığın duruyorsa, tövbe et, tövbe et, tövbe et! Bu "fıtratın aşk çağrısı"dır. Bu çağrı insanlık çağrısıdır. Bu çağrı selamdır, emandır ve sonsuz mutluluktur." D. Ali Taşçı, "Fıtrat", "Aşk" ve "Çağrı" başlıklarından oluşan üç bölüm altında topladığı denemelerinde insanı, sırlarıyla tanışmaya, fıtratıyla barışmaya ve aşkla kendini bulmaya davet ediyor. Önünüze yepyeni kapıların açılacağı, fırtınalı bir yolculuğa davet ediyor.
6.00 ₺ -
İçimdeki Hafız
Bu kitap, büyük acıların ve hüzünlerin yaşandığı "gidemeyenlerin ülkesi"nde, her şeye rağmen "saklı umutlar" a saklanan insan gibi insanlara ve kardelenlerin ikiz kardeşi genç yüreklere tutunarak yazıldı. Madem, "Yoktan da vardan da ötede bir var vardır", öyleyse her şeye rağmen, bu ülkede aşka ve umuda giden hep bir yol vardır" Hiç kimselerin geçmediği, kuşların bile şarkı söylemeyi unuttuğu bu kıyılarda, ansızın bir "hafız" düşüyor aklıma şimdi. O"nu nasıl tarif etmeliyim, hangi acının yada hangi sevincin içinde saklamalıyım bilemiyorum. Ama bir şeyi çok iyi biliyorum, dizelerin içinden yüreğime bir deva gibi akan bu "hafız"ı yada diğer adıyla "yağmur"u çok iyi saklamalıyım. Çünkü bu "yağmur nereye çiselerse oraya gerçek hayatı / hayatını taşır" Çünkü bu yağmur, kuruyan derelerime baharı getiriyor, aşka da hayata da yeni bir anlam katıyor. Çünkü, "dev çınarlar duramaz" onun selleri karşısında. Bu "yağmur"u tarife ne şiirler, ne şarkılar yetiyor, işte bu yüzden "aşka" teslim oluyorum. Ben bu "Hafız"da yok oluyorum"
4.13 ₺ -
Bir Ayrılık Bir Gurbet
Gurbet" Nasıl bir şeydir ki olmadık anlar onu hatırlatır. Sevgiyle gülen yüz sararır. Mutlulukla bakan göz, hüzünle yaşlanır. Ve o an" Gözler söyler: "Ah şu gurbet"" Neler hatırlatmaz ki onu" Bir yol" Eskimiş bir eşya" Yaşlı bir sima" Sararmış bir çiçek" Omuzlarda uçuşan bir yaprak" Kulakta uğuldayan bir rüzgar" Ve o an" Yürekler söyler: "Ah şu gurbet"" Hayallere dalmış bir ana. Ak yaşmağına gizlice akan yaşlarına kaderi mendil yaparken. O an" Sabırla söyler: "Ah şu gurbet"" Bu çalışma "Ah şu gurbet" dedirten cümlenin kısa bir öyküsü. Gurbet öyküsü" Kalabalıklar içinde garip kalmanın, yalnız olmanın öyküsü"
4.13 ₺ -
Derin Millet Manifestosu
Bu kitap son yıllarda Türkiye"nin gündemini meşgul eden belli başlı konulara içinde yaşadığı toplumun kültür derinliğiyle yaklaşan bir kalemin seslenişi" Konular ne kadar birbirinden farklı olursa olsun, görülmeyeni gösteren söylenmemişi söyleyen bir aydın dikkati ve orijinalitesi bütün yazıların ortak özelliği olarak beliriyor. Popüler kültür ve kültürel yozlaşmayla kaybolan özelliklerimiz, Küreselleşmenin getirdikleri ve götürdükleri, Avrupa Birliği ile İlişkiler, Büyük Ortadoğu Projesi"nin bölgedeki etkisi, Siyaseti, bürokrasisi ve üniversitesi ile Türkiye"nin bugünkü manzarası" "Derin Millet Manifestosu" yankısını bekleyen bir "aydın çığlığı""
4.13 ₺ -
Sonsuz Yürüyüş
Her birimizi tek başımıza bir kayığa oturttular. Cahildik biz; ellerimizde kürekler... Tanımadığımız bir sahilden uzaklaştırıp karşı kıyıya yönelttiler bizi... Küreklere asıldık ve elimizden geldiğince ilerlemek için uğraştık. Biz açıldıkça, akıntı da şiddetlenerek aynı yönde bizi sürüklüyordu. Sahilden, yeni hedeften uzaklaşıyorduk.Uzlaştıkça, bizim gibi akıntıya kapılan kürekçilere daha sık rastlar olduk. Bazıları, sahilden uzaklaştığının farkında, durmadan kürek çekiyordu; bazıları kürekleri fırlatıp atmıştı. Kimileri akıntıya karşı çabalıyordu, kendince savaşıyordu, ama çoğu kendini akıntıya bırakmıştı. İlerliyorduk. Akıntı bizi götürüyordu. İlerledikçe daha ilerdeki, akıntının aşağılarındaki yolcuların ardından bakarken, (Sanki hedef onlara yetişmek veya geçmekmiş gibi) bize gösterilen yönü unuttuk. Tam akıntının ortasında, aşağı doğru kapılıp giden kayıkların sıkışıklığında, yönümüzü iyice kaybettik. Her taraftan tayfalar, neşeli zafer çığlıklarıyla, sarhoşcasına, yelkenliler ve kürekli kayıklarla önümüzden geçiyor, akıntıdan aşağılara gidiyorlardı. Birbirlerine ve bize, "Başka bir yön olamaz zaten" diye teminat veriyorlardı: "İşte hepimiz bu tarafa gidiyoruz; yönümüz burası o halde!" Biz de onlara inanıyorduk ve onlarla birlikte ilerliyorduk. Çekmekten vazgeçtiğimiz kürekleri kayığın içine alıp keyiflenmiştik bu yüzden. Nasılsa akıntı, bizi gitmemiz gereken yere götürüyordu! Oldukça uzaklara gittik. Öyle uzaklara ki, içlerinde yolumuzu iyice şaşırdığımız hızlı akıntıların gürültüsünü duyduk. kayıkların orada nasıl parçalandığını gördük. Biz sonsuz bir yolculuğa çıkmıştık!
7.13 ₺ -
Aynaya Bakınca Söylenen
Kalbimizi kullanmayı ve onun hünerlerini bilmeyi unuttuk. Öfkelerimizi ve sevinçlerimizi neye göre ayarladığımızı hatırlamıyoruz artık. Sadece durduğumuz kapının önündeyken kapının ardını merak ediyoruz. Yürüyüp geldiğimiz çeşit çeşit koridorların bize hiçbir şey ifade etmemesini anlayamıyoruz. Geride bıraktıklarımızın, donandıklarımızn, doyduklarımızın, ağladıklarımızın, hüzünlendiklerimizin "neden" lerini düşünmüyoruz. Sadece ve sadece o kapıyı geçmek ve duvarın arkasında olmak istiyoruz. Bilmiyoruz ki, bu kapı, bir adım önce geçtiğimiz kapıdan pek farklı değil! Sadece hep yürümek istiyoruz kalbi ve bilgiyi geride bırakarak sadece yürümeye ayarlanmış bir adım nereye götürür ki insanı?
4.13 ₺ -
Yüreğimin Son Kalesi
Öylesine "küresel" bir çöküş çağında yaşıyoruz ki, kimsenin "sevgi sözcükleri" yok artık. Kimsenin bir alev gibi yüreğinde beliriveren aşkları ve özleyip paylaşacağı kimsesi de yok Aşkların, sevinçlerin, acıların yerinde yeller esiyor. Hepsi de yalancı bir beyazlığın içinde solup yok olmuş... Bu yüzden, şiirler, şarkılar kimseye bir şey söylemiyor. Bu yüzden, her sabah pencerelerden bize gülümseyen bahar güneşini bile öfkeyle karşılıyoruz. Durgun bir suyun üzerinde, iyice ıslanınca batmak üzere bekleyen kağıttan oyuncaklar gibi, sıradan nesnelerden söz ederek geçiyoruz hayatın içinden. Oysa, bir türlü tarif edemediğimiz, anlayamadığımız anlatamadığımız "saklı cennet" daha derinlerde duruyor. Şimdi iki anlamı var hayatımın: birisi bölünmüş aşklarda her gün yenilerek aktığım şiirler; diğeri ise, yüreğimin son "kale" si dualardaki "saklı cennetim".
4.50 ₺ -
Kırık Kalpler Sokağı
Bu kitabın sayfalarında gezinirken, bir sevgi fedakarıyla tanıştığınızı derinden hissedeceksiniz. Çünkü bu kitabın yazarı, kelimelerden bir sera kurarak sevgiyi korumaya alıyor. Sevgili sevgi, oksijen çadırına düşmesin diye çırpınıyor. Kutupta portakal fidanı yetiştirir gibi, düşünce dünyasının hariminde sevgiyi besliyor. Sevgiyi sürekli gündeminin ilk maddesi yapıyor. O bir sevgi büyükelçisi... Sevgiden sorumlu bir gönül işçisi ya da... ona göre bütün yollar Roma`ya değil, sevgiye çıkıyor. Sevgi onun kalemine yakışıyor. Zira bu kelime, onun kalemine yüreğinden dökülüyor. Sevgisizlik buzullarını tek başına, hohlaya hohlaya eritmeye talip bir sevgi fedakarı o...
4.13 ₺ -
Yusuf Yüzlü Yürekler
Hani biz silecektik notalardan bütün hüzünlü nağmeleri!.. Hani biz silkinsek dünya da silkinecekti ya kötülüklerden!.. Hani biz iyiyi bilenler, iyiyi önde görenler, sabırla yoğurulup, acıyla savrulup, tüm siyahi ağıtları toplayıp... Hani biz meydanlara dökülüp doğruları haykırınca ve herkes inanınca düzeleceğine dünyanın... ve düzelince dünya, kollarımıza güneşleri dolduracaktık? "Yusuf yüzlü güzeller" biz olacaktık Olamadık ey düşümdeki masum yüzlü, mahzun gönüllü çocuk... Olamadık! Gökyüzünden yıldız toplayarak uyumayı unuttuk. Geceye dalmayı, lacivertin huzuruna tüm gamları satmayı, çimene basmayı, meyveyi dalından yemeyi ve daha neleri unuttuk da böyle karaya çalan kızıl alevler doldu gönlümüze...
4.13 ₺ -
Bediüzzamanca Bakışlar (Bakış Öyküleri)
Hayat hepimizin dünyasında farklı yansımalı bir aynadır. Bu aynayı çoğu zaman görerek yaparız. Bu aynada neler yok ki... Bu aynada istediğimize uygun, bakışımıza göre neleri görmez, neleri seyretmeyiz ki... Bakışa göre, baktırana göre değişen tılsımlı bir büyüdür sanki hayat. İnsana bu hayat büyüsünde düşen bakmayı iyi tespit edebilmek. Fakat insan da hayat içinde her şeyden daha çok gizemli bir başka bilmece. Hayata yalnız kendi dünyasından baktığı sanılır. Oysa hayata hep başkalarının perspektifinden bakar insan. İnsan bazen iyi baktıranlarla tanışır, bazende tam tersi olur. O zaman kaybeden yine insandır. "Bediüzzamanca Bakışlar" insanın bakışta kaybetmemesi için bir adım. Bediüzzamanca bakmaya alışmak için bir giriş. Bediüzzamanca Bakış, kamil insan olma yolunda bir basamak. Bu basamağı çıkmak da bizim elimizde.
4.13 ₺