-
Yeni İran Sineması
1990'ların sonlarına gelindiğinde İran sineması gözle görülür bir gelişme kaydederken, içinden geçtiği ciddi dönüşüm de İran'ın kültürel ve sosyal hayatında kapsamlı değişimleri beraberinde getirmiştir. İran sineması, yalnızca özgün bir "ulusal sinema" değil, dünyanın en yenilikçi ve heyecan uyandırıcı sinemalarından biri olarak da ismini duyurmuştur: Bunun neticesinde de uluslararası festivallerde İranlı yönetmenlerin filmlerine duyulan beğeni gitgide artmaktadır. Elinizde tuttuğunuz kitapta,1978-1979 Devrimi'ni takip eden yıllarda İran sinemasının gelişimi, İran kültüründe ve toplumundaki yeri ve gerçek manada bir 'dünya sineması' konumuna gelişi irdelenmektedir. Bir kısmı genel bir bakış açısıyla, geri kalanı da birtakım filmler ve yönetmenler özelinde olmak üzere, her bir makalede İran sinemasına dair önemli konulara değinilmektedir.
142.35 ₺ -
Şinasi
Yunus, Anadolu'daki Türk şiirinin halka mâl olmuş en önemli mimarı, eseri ise yıkılmayan tek mimarîsidir. Onun efsaneleşen hayatı Anadolu insanının gönlüne, Mevlana'ların, Hacı Bektaş Veli'lerin, Hoca Dehhanî'lerin, Şeyyad Hamza'ların çağında parlayan bir yıldız gibi yansır.Yunus, şu Bizim Yunus, şu Aşık Yunus... Güzel Türkçemiz'in bayrak ismi...Bölümler: · Şiirin Efsane Yiğidi: Yunus Emre · Şiirler · Diğer Yunus'ların Şiirleri · Ansiklopedik Lügatçe
51.10 ₺ -
Yunus Emre
Yunus, Anadolu'daki Türk şiirinin halka mâl olmuş en önemli mimarı, eseri ise yıkılmayan tek mimarîsidir. Onun efsaneleşen hayatı Anadolu insanının gönlüne, Mevlana'ların, Hacı Bektaş Veli'lerin, Hoca Dehhanî'lerin, Şeyyad Hamza'ların çağında parlayan bir yıldız gibi yansır.Yunus, şu Bizim Yunus, şu Aşık Yunus... Güzel Türkçemiz'in bayrak ismi... Bölümler: - Şiirin Efsane Yiğidi: Yunus Emre - Şiirler - Diğer Yunus'ların Şiirleri - Ansiklopedik Lügatçe
6.08 ₺ -
Seyyid Nesimi
Düşdüm ezelde zülfüne dâm olmadın henüz İçdim lebin şarâbını câm olmadın henüz Ben zülfüne ezelde tutuldum ki, henüz tuzak yaratılmamıştı. Yine orada dudaklarının şarâbını içtim ki, henüz kadeh vücut bulmamıştı.
43.80 ₺ -
Ziya Paşa
Ziya Paşa Türk şiirinin ölmezleri ve her zaman kendisine dönülecek şairleri arasındadır. Zaten bugün dilimize ezber ettiğimiz pek çok söze de Paşanın şiirlerinde rastlamamız, onun bu değerini ve gücünü gösterir. Bugüne de seslenen şu anlamlı mısralar ona aittir: Diyâr-ı küfrü gezdim beldeler kâşâneler gördüm Dolaştım mülk-i İslâm'ı bütün vîrâneler gördüm Küfür ülkesini gezdim, orada bayındır şehirler ve saraylar gördüm. İslâm ülkesini dolaştım, bastan basa harap yerler gördüm.
35.77 ₺ -
İslamcılık Bir Hayat Tarzı Eleştirisi
Bu kitapta yer alan yazıların ortak teması, özellikle altmışlı yıllardan itibaren gelişmeye başlayan ve seksenli yıllarda da görünürlük kazanan İslamcılık akımının pratiğini, çoğunlukla entelektüel kadınların tecrübelerinin ortaya koyduğu bir açıdan okuma eğilimidir. Son elli yıl içinde İslam'la ilgili her tezahürün, sorunun ve sorgulamanın adı olan İslamcılık, modern dünyada dinî bir hayat yaşama, bu hayata ilişkin sorular sorma, bu hayat bağlamında karşılaşılacak sorulara cevap verecek bir donanıma sahip olma kaygısının oluşturduğu bir dalganın veya hareketin adıdır. İslamcı aydınların gündeminde olan sahicilik, içtenlik, kendi olmak, kimliğine sahip çıkmak, kimliğini yeniden tanımlamak, daha yavaş ve sade, daha mütevazı ve tabiatın dengelerini gözeten bir hayat kurmak, israftan kaçınmak, hakkaniyet ve adalet... şeklinde uzayıp gidecek olan tartışma ya da okuma başlıkları, İslamcılığın benim bu kitapla "bir hayat tarzı eleştirisi" olarak tanımladığım boyutlarını belirginleştirir. Hayat tarzı, en geniş anlamıyla kişinin karakterini, doğuştan mizacını veya tabiatını ve aynı zamanda kişinin ikinci tabiatı haline gelen davranış alışkanlıklarını gösterir.
120.45 ₺ -
Defterimde Kırk Suret
Eskiler insana 'Küçük Alem' derlermiş. Ne kadar doğru! Her insan ayrı bir aleme açılan bir kapı; o kapıdan içeri girdikten sonra labirentlerinde kaybolmak işten bile değil. Sıradan zannettiğimiz insanların bile uçsuz bucaksız iç dünyaları varsa; bilim, sanat ve hareket adamlarının dünyalarındaki büyüklüğü varın siz hesap edin. Onları derinliğine anlamaya çalışmak, yıldızlar arası yolculuğa çıkmak gibi bir şey olmalı. Ben mi? Ben sadece kapıları korka korka aralayıp 'hoşça baktım', gözlerim kamaştı.
9.46 ₺ -
Rüya Sineması
Rüya Sineması, kendisinde bir mutlakiyet zemini vehmetmediği gibi, sinemayı yerel sınırlar içinde algılama yanlışına da düşmeden, onu hem ulusal hem de evrensel kategoriler içerebilen bir üstdil şeklinde tanımlama girişimidir. Olgusal açıdan rüyayla benzeşliği, yanı sıra nefs-kalp ayrımında belirginleşen boyutlarıyla bir yeniden düşünme denemesidir. Bu bakımdan rüya sineması kavramı yerine iman sineması, manevi sinema, arınmanın sineması ya da irfani sinema tabirlerini de pekâlâ kullanabiliriz. Sinemanın bana uzak anlamlarda tartıştığı bir dünyada Rüya Sineması yorumunu önemserim ve de samimi bulurum.İnsanların sinema üzerine, tartışılabilir de olsa saf ve çıkarsız yorumlar yapması beni her zaman sevindirir. Sadık Yalsızuçanlar´ın Rüya Sineması kitabında Said Nursi´nin bir sözü bu çerçevede beni etkiledi. Bir rüyanın ortasında Sadıksın rüya sineması üstüne yazdıklarım yeniden yeniden okuyorum. Sanırım rüya sinemasının -eğer böyle bir deyim yerindeyse- yolları, aşktan, çileden, hizmetten zühdden, hülasa manevi arınmadan geçiyor. Rüya sinemasına, belki, arınmanın sineması da denilebilir.
135.05 ₺ -
Kuşlar Divanı
Türk şiir göklerinde uçuşan kuşların sayısı onlarla ifâde edilebilir. Hatta bunlara ankâ, hümâ, kaknüs ve mûsîkâr gibi yalnız hayâl âlemimizde süzülenleri de eklemeliyiz. Mısraların arasındaki kuşlar dünyası öylesine renklidir ki şöyle bir göz attığımızda dahi, dünyanın en büyük doğal hayvanat bahçelerinde göremeyeceğimiz hârikalarla karşılaşırız. Bir yıl erkek bir yıl dişi oldukları söylenen çaylaklar, erkeğinin rüzgârla gelen sesiyle hâmile kalan keklikler, yaşlanan anne ve babalarına yiyecek taşıyan turnalar, su kuşu olmalarına rağmen biteceği korkusuyla suya dokunamayıp kavrulmayı bekleyen balıkçıllar, kendi kanat vuruşlarıyla tutuşturduğu alevler içerisinde yanan kaknüse ateş korları arasından gülümseyen semenderler, ya bir devlet yazısı ya bir yürek sızısı taşımanın verdiği gurur ve acelecilikle uçuşan posta güvercinleri, yaptıklarını övünerek birbirlerine anlatan mukaddes ebâbiller, hüdhüdler, mağara güvercin ve daha niceleri... Kuşlar Dîvânı'na girmeye ve gönül kuşlarımızın eskimeyen ötüşlerini dinlemeye hazır mısınız...?
120.45 ₺ -
Suya Düşen Dantel
Ustasının elinde kalem bir dantel gibi işler hikayeyi, en ince ayrıntıları gösterir kelimeler okuruna, kimi soldun bir hayatın kuytuluklarında saklı kederleri, kim yitip giden hayallerin geride bıraktığı ümitleri, ister ki turnalar aksın başımızın üstünden ,aşsın engin denizleri, yalçın dağları, ister ki aşka ve ayrılığa, hasrete ve hüzne dair ne varsa unutulan, anlatsın usul usul sevenlere, ayrı düşenlere, yitip gidenlere.. Cihan Aktaş�ın kalemi, bir turna misali, akıp gidiyor hayatımızın ortasından.
4.38 ₺ -
Eşrefoğlu Rumi
Aşk Harablıklar sever - Âşıklar - Katrede gizli ummân - Dünya nedir dost yoluna - Aşkın adeti böyledir - İnsandır hakk’ın aynası - Garip kuşun macerası - Ölüm değil düğün bayramı - Âşık geldi âşık gider - Ne olacaksa olsun - Aşkın zinciri boynuma - Derde derman sendedir - Sen yetersin cân gerekmez ...
35.77 ₺ -
Osmanlı'da Mahkum Olmak
Osmanlı’da Mahkum Olmak, zindan kültüründen hapishanelere geçişi, hapishanelerde yapılan reformu, Cumhuriyet ile kurulmuş yeni bir devlete devredilen ceza infaz kurumlarını ve bu kurumların özelliklerini belirleyen bir çalışmadır. Özellikle, Abdülmecit, II. Abdülhamit ve II. Meşrutiyet dönemlerinde, hapishanelerin gelişimi ile ilgili yapılan büyük değişikliği derinlemesine ortaya koyma amacını taşımaktadır.
5.41 ₺ -
Halvet Der Encümen
Beni karakola görürdüler. İfademi alırlarken ismini bilmediğim bir görevli bana soru sordu. Soruyu anlamadığımı söyleyince, görevli ayağa kalktı. Bir anda karnı boşluğuma tekme attı. Darbe sonucu düştüm. Düştükten sonra aynı kişi tarafından yine tekmelendim. Tekmelerden sonra kan kokusu hissettim. Ardından beni nezarete attılar ve ısrarlarıma rağmen doktora göt Örmediler. Olaydan dört saat sonra fenalaştım. Ancak bunun üzerine doktora götürdüler. Doktora oruçlu olduğumu ve yemek yemediğim için fenalaştığımı söylememi istediler. Öyle yaptım. Ama ağrım geçmiyordu. Hastanede sabaha kadar kıvrandım. Ağrılar dayanılmazlaşınca nöbetçi doktora gittim. Gerçeği anlattım. Bayılmışım. Dalağım patlamış tekmelenme anında.
54.75 ₺ -
Karacaoğlan
Bir benin bahası Gürcü Gürcistan, Bir benin bahası Hind u Hindistan Bir benin bahası şol Arabistan Bir beni de Tatar Hanı bend etmiş Bir beni bend etmiş Şam'ı Haleb'i Bir beni bend etmiş Mısır, Anteb'i Karac'oğlan eydur Nazlı Çelebi Bİr beni de Âl Osman'ı bend etmiş
35.77 ₺ -
Pir Sultan Aşk Ağlatır Dert Söyletir 1
Bak şu kaşa bak şu göze Ciğer kebap oldu köze Muhammed'i bir top beze Saran dünya değil misin Pir Sultan'ım ne yatarsın Kurmuş çarhını dönersin Ne konarsın ne göçersin Duran dünya değil misin
51.10 ₺ -
Abdülhak Hamid
Abdülhak Hâmid şekilde ve içerikte yaptığı değişikliklerle etrafının gözlerini kamaştırır ve şâir-i âzam unvanını alır. Kişisel ıztırabını kuvvetle şiire sokar. Şu etkili mısralar ona aittir: Yağsın nesi varsa kâinatın Lâkin bu derin sükût dinsin!
51.10 ₺ -
Gevheri
Bir zaman yâr ettin leb-i mercana Bülbül ettin beni gonce fidana Bir zaman sığmazdım ben bu cihana Şimdi de başıma dar ettin felek Cevheri der ki sen dahi bulasın Aldırıp yârını yârsız kalasın Sen de benim gibi mecnun olasın Yaktın vücudumu nâr ettin felek
35.77 ₺ -
Aziz Mahmud Hüdayi
Yunus Emre Seyyid Nesîmî Eşrefoğlu Rûmî Aziz Mahmud Hüdâyî Ümmî Sinan Sun’ullah Gaybi Niyazi Mısrî İsmail Hakkı Bursevi Hasan Sezayi Edip Harâbî Sermâye-i sa’adet Hakdan inayet ancak Varlık tasarruf anın gayrisi âlet ancak Aziz Mahmud Hüdayi Gül ile Gülü Tartanlar 4 - Ömer Ceylan - Isbn: 9789944486170
43.80 ₺ -
Aşık Ömer
Bana bu gurbeti mesken eyledin Hemdemimi âh ü şiven eyledin Gözüme âlemi külhan eyledin Bâğ u baharımdan ayırdın felek Bu Ömer'i beter kıldın ölümden Şimdengerü kurtul imdi dilimden Bir servi kametim aldın elimden Hâs ılı varımdan ayırdın felek
43.80 ₺ -
Ney'in Sırrı
Ney'in Sırrı, ağırlıklı olarak, bir meşk zinciri teşkil eden üç büyük neyzenin, Aziz Dede, Emin Efendi ve Halil Dikmen'in biyografilerinden oluşmaktadır. Ancak giriş bölümünde Meviânâ, Mevlevilik ve Osmanlı kültürü; sonuç bölümünde de ney ve edebiyat ilişkisi ele alınmış, böylece "ney" kavramı etrafında Türk kültürünün estetik arka planındaki Meviânâ gerçeğine işaret edilmiştir. Yazarının "2007 Meviânâ Yılı" dolayısıyla, 800. doğum yıldönümünde Mevlânâ'nın ruhuna armağan ettiği bu küçük kitabın özü şu cümlelerdedir: "Tanpınar'a göre, Meviânâ, Mesnevinin ilk on sekiz beytini yazıp dostlarına göstermek üzere sarığının arasına soktuğu zaman 'zevkimizin en hâlis tarafı' olan Mevlevi musikisinin Itrî, Dede Efendi ve III. Selim gibi bütün büyük isimleriyle Şeyh Galib'e kadar gelen şairler kafilesi de doğmuş sayılabilirdi. Yahya Kemal, İsmail Dedenin Kâinatı adlı gazelinde 'Lafz-ı bişnevle doğan debdebe-i ma'nâyız' derken aslında bir borcu ödüyordu."
87.60 ₺ -
Yakaza
'Melekler, onların yüzlerine, omuzlarına vurarak canlarını alıyor' diyorum kendi kendime. 'Ecel emelleri uğurluyor, dünya fani' diyor garib emmi. Bayramali, kendisini tutamayarak sarsıla sarsıla ağlıyor. 'Kimimiz daha önce öldürülür, kimimiz daha sonra aldatılır, döndürülürüz' diyorum kendi kendime. Ahşap evin çitle çevrili bahçesinde kalabalık oynaşıyor, çocuklar geziniyor, kadınların bağırtıları, anıtları... Bahçe kapısının yanındaki helanın çamur sıvalı duvarına yaslanan adama bakıyorum, içindeki son parıltının da söndüğünü görüyorum.'ölümden öte köy yoktur aslanım' diye fısıldıyor garib emmi, yanında duran Koreli'ye. Sadık Yalsızuçanlar, ilk romanı Yakaza'da. kendi içine yolculuk yapan bir adamın hesaplaşmasını sancılar içinde anlatıyor.
108.77 ₺ -
Leyla İle Mecnun
Bir bütün idim ben Leylâ ile. Sense Leylâ'yım diyorsun. Sen Leylâ isen eğer; beni yakmaya hayalin yeter, takatim yok sana kavuşmaya. Varlığı olmayan bir zerreye aynadan ne fayda? Canım gideli hayli zamandır, cismindeki bir başka candır; bir özge candır. Sensin beni benden ayıran, uzaklaştıran. Ben yokum, senin tecellin var. Vuslatının ağır yükünü kaldıramam ki. Önceleri sen vardın, şimdi ben yok oldum. Manevi dünyamda dostum daima sensin. Dış görünüşe değer verme bahsi ortadan kalktı artık. Gönül çok önceleri sana koştu canım seninle gitti. Şimdiki canım Leylâ'ya değil, Mevlâ'ya yönelik. Bir'lik yolunda seninle olmam, yanarım. Şimdi, gözümün nuru, gönlümün aydınlığı! .. Ben maskaralığa nam salmışım nam salmışım bari sen bu yola girme. İçinden çıkma namus perdesinin. Mecnun olan benim; bana yaraşır delilik, kınamışlık. Şimdi git, aşk töresini, âşıklık geleneğini, maşuk gidişatını bozma. Gir şimdi, ey vefalı! Açtırma kötü söz arayanların dudaklarını; sakız verme dedikodu arayanların ağızlarına. Beni aramaya çıktığını âleme bildirip deliliğine ferman yazdırma. Kimse seni burada görmeden git. Ben ki varım; sen içimdesin, bunu bil! ..
69.35 ₺ -
Tasavvufi Şiir Şerhleri
Son yıllarda hız kazanan Türk klasik edebiyatı araştırmaları, bu edebiyatın şiir ağırlıklı bir karakter göstermesinin tabii bir neticesi olarak manzum eserler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Konu üzerindeki akademik araştırmaların tarihçesi haklı olarak divan metinlerinin neşri ile başlamış, daha sonra neşredilmiş bu divan metinleri üzerinde yapılan değişik türden tahlil ve incelemelerle devam etmiştir. Gerek divan tahlilleri ve gerekse müstakil manzume şerhleri, son derece yararlı olmasına rağmen Türk klasik şiirinin tahlif metoduna dair birtakım tereddüdleri de beraberinde getirmektedir. Bu noktada geçmişe dönerek Osmanlı şiirinin, yazıldığı ve zevkle okunduğu çevrelerce nasıl anlaşıldığına bakmanın ve dolayısıyla geleneği ortaya koymanın, gelecek için de fevkalâde önemli olduğuna inanıyoruz. Şerliler üzerine çalışmaya karar verdikten sonra 1995 yazında İstanbul kütüphanelerinde yaptığımız araştırmalar, bizi adım adım bir sınırlandırmaya sevk etti. İlk önce şerh dilinin Türkçe olması, daha sonra ise şerh edilen manzumenin Türk diliyle yazılması kaydını esas edindik. Neticede ortaya çıkan "Türkçe manzumelere yazılmış Türkçe şerhler külliyâtı", büyük ölçüde tasavvufi hüviyet arz ettiğinden araştırmanın adını ve konusunu "Tasavvufi Şiir Şerhleri" olarak belirledik. Bu sonuç, hemen bütün örnekleri az çok tasavvufi neşve barındıran Osmanlı şiirlerinin günümüzde anlaşılması hususunda yaşanılan sıkıntıların giderilmesine dair ümitler vaat etmesi açısından da Önemli idi. Çalışmamızda 23 şâirin 42 ayrı manzumesine 20 farklı şârih tarafından yazılmış, yaklaşık 600 varak tutarındaki 47 şerh metninden faydalandık. Şerh edilen manzumeler 13-19. yüzyıl, şerhler ise 16-19. yüzyıllara aittir. Metinlerimizi İstanbul kütüphaneleri ile sınırlandırmakla birlikte bu kütüphânelerdeki şerhlerin tamamına ulaşma iddiamız söz konusu değildir. Nitekim inceleme kapsamına dahil edemeyecek kadar geç ulaştığımız ya da varlığından haberdâr olup ulaşamadığımız şerhler mevcuttur ve bunlar İlgili bölümde zikredilmiştir.
16.22 ₺ -
Ortaçağ İslam Dünyasında Siyasi Düşünce
Siyasi düşünce, en geniş anlamda, gücün kullanımı konusunda, betimleyici olmaktan ziyade sıkı kurallar koyan bir düşünme biçimi olarak tanımlanabilir. Siyasi düşünce, gücün nasıl ve hangi amaçlara yönelik olarak kullanılacağını araştırır. Siyasi gücün sayısız türleri vardır, ancak siyasi düşünce bunlardan yalnızca biriyle ilgilenir: Hükümetlerin aile, köy ve kabileler üzerinde uygulamakta olduğu ve hepimizin devlet diye bildiği kurum tarafından uygulanan güç türüyle. Ancak içinde şekillendiği toplumsal düzeni ve insan etkinliklerini koordine eden diğer iç ve dış kaynaklı organizasyonları dikkate almadan devlet üzerine fikir yürütmek neredeyse imkânsızdır. Bu kitabın yazılış amacı İslam dünyasında siyasi düşünce hakkında bilgi sahibi olanların bilgi düzeylerini yükseltmek, aynı zamanda da bu alanı yeni tanımaya başlayanlara yardımcı olmaktır.
16.90 ₺ -
Seni Dinleyen Biri
Rutubetli hava yürüyüşümü ağırlaştırıyor, ayaklarımın denetimini yitiriyorum. îki ayağım sanki iki palet; yürürken elimde olmadan dışa doğru açılıyor. Yazın dağlara yürürdüm eskiden ya da yüzerdim; üç yaz oldu denize girmiyorum. Hiçbir zaman hanım hanımcık adımlar atabilen biri olmadım, uçar gibi, kaçar gibi bir tepeye tırmanıyor, bir maniayı aşıyor gibi yürürdüm. Bir müzik sesi ulaştığında kulaklarıma, mesela Reşid Behbudov'dan Azeri bir parça duyduğumda, derinlerime kök salmış biri, yeşil dağlardan koparılmış bir büyükanneannesi olan Çerkez kızı, dans adımları atarak havalara sıçramak isterdi. Yürürken bastığım yere dikkat etmediğimi söylerdi Halil; uzun yürüyüşlerimizde iki üç kez düşmekten kurtarmıştı beni. Orada bir çukur, şurada sürpriz bir basamak, daha ileride hesaba katılmayan bir boşluk ve ben yeryüzüne değil gökyüzüne bakarak yürümek istiyorum. "Salınarak yürümeyin öyle", derdi Zehra eskiden, Betül'le ikimize ki özellikle benim salınarak yürüdüğüm hiç söylenemezdi. "Yürürken melekleri hatırlamalı, melekleri hatırlatmalıyız." "Sen melek değilsin, ben de değilim; hem meleklerin nasıl yürüdüğünü de bilmiyoruz." "Ne bileyim, işte, sokakta yürürken kadınlığı öne çıkmayan bir kadın, bir hanımefendi gibi yürümelisin."
13.52 ₺ -
Sırlı Tuğlalar
Elif'in sükûnu Hareke kabul etmeyen harf meçhul kalırmış. Elif harekelenmeyip meçhul kalmayan tek harftir, elif, harfler âleminde Allah'ın halifesidir. Ekleri Elif'in adının söylenişini deriştirir. Ne var ki bunun gerçek nedeni hiçbir zaman bilinemez. Elif'in sessizliği kaf ile nun'un birleşmesiyle belirginleşir. Ete kemiğe bürünür, can suyuna kavuşur, böylece Elif sadece Eİif alarak bilinir.Bir sözcüğün yapılışında kullanılınca Elif, hakikat yere inmiş demektir.gerçeğin yere inişidir Elif'in öteki harflerle yan yana gelişi, Elif'in sessizliği lam ile mim'in bir araya gelişiyle derinleşir. Elif dinme, yatışma ve sessizleşme sözcükleri yapar, varlık sessizliği ondan öğrenmiştir. Harfler harekelendiğ-inde kendiliğini koruyan Elif'in sükûnuna dikmişlerdir gözünü. Her harf Elif olmak için can atar. Eklerini bırakmak, harekelenmekten kurtulma yolunda umulmadık şeyler yapan harfler, sonunda 'beyhude ömrüm' diye hayıflanırlar.
127.75 ₺ -
Osmanlı'da Köle Olmak
Osmanlı'da Köle Olmak'ta. Osmanlı köleliğinin diğer ülkelerdeki kölelik anlayışından farklı yönleri ortaya konmuş; Osmanlı'daki köle kaynakları, köleliğin bir kurum olarak işleyiş biçimi ve kuralları, toplumun, köle tüccarının, yabancı gezginlerin, devlet erkânının ve resmi kurumların bu kuruma bakışı ve Osmanlı'da köle emeğinin kullanıldığı alanlar, ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Osmanlı'da köleliğin tanımının yapıldığı ve diğer gelişmelerin ayrıntılı bir şekilde anlatıldığı bu çalışmada, kölelik kurumu, süreç içinde hem Osmanlı yaşam kültürü içinde ele alınmıştır. Osmanlı'da köle ticaretinin gelişerek büyük bir sektöre dönüşmesi ve ardından başlatılan uluslararası "kölelik karşıtı" hareketle değişen süreçte Osmanlı'nın konumu ve "köleliğin kaldırılması" üzerinden devlet olma özelliğini koruma çalışmaları da titizlikle ortaya konmuştur.
138.70 ₺ -
Adabı Muaşeret
"Osmanlı İmparatorluğu'nda, 19. yüzyılda girdiği hızlandırılmış modernleşme sürecinde 'muassır medeniyetlere' yetişme gayretlerine paralel olarak bir noktadan sonra Batılı davranış kodlarına da ilgi duyulmuş, 19. yüzyılın sonlarından İtibaren Batı'nın uygar davranış anlayışına uygun âdâb-ı muaşeret kitapları kaleme alınmaya veya doğrudan tercüme edilmeye başlanmıştır. Bu gelişmeyi, sadece her bakımdan üstünlük atfedilen Batı'yı körü körüne taklit etmek olarak algılamak yanlış olur. Modernleşme süreci içinde, geleneksel davranış kodlarının zorlanması ve değişim ihtiyacı duyulması doğaldı. Nitekim, 19. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı aydınları geleneksel zaman, mekân ve ilişkileri anlayışının modernleşmeye {o zamanların ifadeleriyle; asrın gereklerine, ilerlemeye) mani olduğundan şikâyet etmişlerdir. Daha o zamanlarda, aile yaşantısı, misafirlik âdabı gibi konularda 'özel hayat' kaygısının olmaması dikkat çekmeye başlamıştı. Ancak, Osmanlı modernleşmesinin her alanında olduğu gibi davranış kodlarının değişiminde de, işlevsel kaygılarla Batılı kodlara doğrudan bir 'üstünlük' atfederek bunların doğrudan İthali ve benimsenmesi gerektiği anlayışı birbirine karışmış durumdaydı. (...) Nevin Meriç'in 1894-1927 arası âdâb-ı muaşeret kitapları konusunda yaptığı bu çalışma, Osmanlı modernleşmesinin daha önce fazla önemsenmeyen bir alanına dikkatimizi çekmesi açısından çok değerli bir çalışma."
15.55 ₺