-
Biz Osmanlı'ya Neden İsyan Ettik?
“Arap isyanı” yakın tarihimizin en önemli kırılma noktalarından biridir. Kurgulanmış tarihin toplumsal hafızamıza işlemeye çalıştığı “Arapların ihaneti” algısı, aslında bizim geçmişimizle kurduğumuz ilişkinin travmatik boyutunu sergiler. Osmanlı’nın parçalanış sürecinde Arapların kopuşu etrafında geliştirilen söylem, tarihî bir olgudan çok ideolojik bir tutumu yansıtır. Gerçekten Araplar Osmanlı’ya ihanet ettiler mi? Ya da isyan sadece bölgeye ilişkin sömürgeci amaçları olan büyük devletlerin kışkırtmasından mı ibaretti? Kesin olan şu ki, Arapların Osmanlı’dan kopuşu, ulus-devlet sürecinde Türk kimliğinin yeniden inşası amacına hizmet eden ideolojik bir söyleme dönüşmüştür. “Türklere ihanet” söyleminin Araplardaki karşılığı Arapları sömüren, İslâm’a ihanet eden Türklere dönüşecektir. Aslında bu iki zıt söylem, Osmanlı bakiyesi Müslüman uluslarda inşa edilmeye çalışılan modern ulus kimliğinin ortak tarihî ve kültürel bağlamdan koparılarak “öteki” üzerinden tanımlanmasına hizmet etmiştir. Bu kitap, “Arap isyanı” olarak bilinen gelişmelerin en önemli aktörünün yaşadığı olayları anlatan belge niteliğinde bir hatırattır. İngiliz istihbaratının marifetiyle Hicaz’da başlatılan isyanın nasıl gerçekleştiği anlatılırken aynı zamanda bu hareketi meşrulaştırma çabalarının nelere yaslandığını da okuyabiliyoruz. Elinizdeki eser, sembolik olarak başlatılan ve İngiliz politikasının uzantısı olan isyan hareketinin başaktörü durumundaki bir ismin gözlemlerine, niyetlerine ve en önemlisi bu hareketin dayandırıldığı siyasî ve kültürel gerekçelere aşina olmak isteyenlerin gözardı edemeyecekleri bir metin. Şerif Hüseyin’in İttihatçılarla ilişkisi ve İngiliz yetkilileriyle isyandan çok öncelere dayanan teması yakın tarihe ışık tutacak nitelikte.
25.20 ₺ -
Bir ve Çok Âmirî Felsefesinde Tanrı ve Âlem
Felsefenin bilinen tarihindeki temel problemlerin başında “bir” ile “çok” arasındaki ilişki yer almaktadır. Antik-Helenistik felsefe birikiminin sekizinci yüzyılın ortalarından itibaren tercüme hareketi yoluyla sistematik bir tarzda İslam dünyasına aktarılması sonucunda bir-çok ilişkisi ilk defa “yaratıcı” tanrı tasavvurunun hâkim olduğu bir coğrafyada felsefî olarak tartışılmaya başlanmıştır. Bu yeni felsefî ortamda yetişen filozoflar, “yaratıcı” tanrı anlayışını, gelişme sürecindeki kelamî bakış açısından farklı bir şekilde yorumlayarak bir ve çok ilişkisine dair dikkat çekici ve etkili teoriler ortaya koymuşlardır. Hiç şüphesiz bu filozoflar içinde Fârâbî ve İbn Sînâ’nın teorileri kavramsal dakiklikleri ve kapsayıcı tabiatları sebebiyle ön plana çıkıp meşhur olsa da bunlar dışında da pek çok ismin bir ve çok ilişkisini çeşitli düzeylerde ele alıp tartıştıkları bilinmektedir. Bu çerçevede Fârâbî ile İbn Sînâ arasındaki dönemde yaşamış isimlerden biri olan Âmirî, bu meseleye yönelik özel ilgisi sebebiyle zikredilmeyi bilhassa hak etmektedir. Bir ve Çok, Âmirî’nin bir ile çok, bir başka ifadeyle Tanrı ile âlem arasındaki ilişkiye dair görüşlerini, yeni keşfedilen bir metin, el-Mecâlisü’s-seb‘ beyne’ş-Şeyh ve’l-Âmirî üzerinden incelemektedir. Ragıp Paşa Kütüphanesi’nde kayıtlı bir mecmua (no. 1461) içinde yer alan bu metin, 980-985 tarihlerinde Buhâra’da görüşmüş olmaları muhtemel olan genç İbn Sînâ ile Âmirî arasındaki felsefî tartışmanın kaydından ibarettir. Yedi oturum ve kırk bir soru/yorum-cevaptan oluşan bu metin, bir yandan Âmirî ile İbn Sînâ’nın görüşmüş olduklarına dair tarihî bir kayıt olduğu gibi, bundan daha da önemlisi, Âmirî’nin felsefesini anlamak ve yorumlamak için de yeni bir kaynak olma özelliğine sahiptir
26.60 ₺ -
Bir Türkün Ruznamesi İngiliz Siyaseti Üzerine Yazılar
Bir Türkün Ruznamesi, Osmanlı son dönem kalem erbabından Çerkeşşeyhizade Halil Halid’in (1869-1931) Ruzname'si ile İngiliz ve Osmanlı siyasetine dair yine İngilizce neşrettiği üç kitapçık ve iki makalesinin Türkçede ilk kez yayınlanan çevirilerinden oluşuyor. Gerek Ruzname, gerekse diğer yazılar müellifin üslup sahibi bir yazar olmasının yanı sıra dönemin siyasi olaylarına nüfuz kabiliyetini göstermesi açısından da dikkat çekici unsurlar taşıyor. Halil Halid, ilmiye sınıfına ve tasavvuf çevrelerine mensup bir ailenin ferdi olarak çalkantılı bir gençlik döneminden sonra ailevi meseleler ve hürriyet taraftarlığı nedeniyle, 1894 yılında İngiltere’ye firar etmiş ve 1911 yılına kadar bu ülkede yaşamını sürdürmüştür. Ruzname'si, başlığının ifade ettiği gibi bir günlük olmaktan ziyade İngiltere'ye kaçışına kadarki hayatını anlattığı bir hatırat mahiyetindedir. Ruzname, İngiliz halkını Osmanlı toplumu hakkında bilgilendirici ve Osmanlı'ya karşı onlarda oluşan bazı önyargıları bertaraf etmeye yönelik kısmen savunmacı bir üslup taşır. Bununla birlikte yetişmesi, aile çevresi, günlük hayat ve eğitim müesseselerine ilişkin olarak da ilgiye değer bilgiler içerir. Bu kitabın ikinci kısmını oluşturan siyasi içerikli yazılar ise karşımıza çeşitli açılardan Ruzname'dekinden farklılaşmış bir Halil Halid portresi çıkarıyor. Ruzname'de zaman zaman hissiyatına mağlup olan yazar, kazandığı tecrübelere paralel olarak, dönemin siyasî olaylarına ve İngilizlerin emperyalist siyasetlerine objektif ve eleştirel bir yaklaşım sergiliyor.
25.20 ₺ -
Bir Şehir Kurmak Turgut Cansever'le Konuşmalar
Modern Türkiye kendine özgü ev tipini ve şehir biçimlenmesini oluşturabilmiş midir? Türk kamu idare sisteminin merkezi niteliği şehirleşme serüvenimizde ne gibi sorunlara yol açmıştır? Yeni şehirler hangi kriterler doğrultusunda kurulmalı, mükemmel işleyecek bir şehir modeli nasıl olmalı, şehirler nasıl yönetilmelidir? Halkın bu yönetime doğrudan katılımını sağlamak mümkün müdür? Turgut Cansever'in 1997-1998 yıllarında verdiği "Şehir Yönetim Düşüncesi" seminerlerinden hareketle hazırlanan Bir Şehir Kurmak'ta, Türkiye'de şehirleşme sürecinin meseleleri tartışılıyor, sorunların çözümüne dönük öneriler üzerinde duruluyor ve dahası yeni kurulacak şehirler için bir model ortaya konuyor. Turgut Cansever'in "Diyarbakır Suriçi Eylem Planı"nın taslak metni de ilk defa bu eserde gün yüzüne çıkıyor. Yaşadığımız şehir sanki bize ait değil, oturduğumuz ev yabancı birisinden ödünç alınmış gibi... Bu şehri kim düzenledi, bu evi kim inşa etti ve biz bu yabancı mekânlarda oturmak mecburiyetinde miyiz? Burada bir kimlik sorunuyla karşı karşıyayız. Turgut Cansever iki büyük kimlik kurgulaması yapıyor: Hıristiyan Avrupa’dan miras kalan modernist kimlik ve İslam medeniyeti kimliği. Medeniyet tasavvurunun en önemli görünür öğesi kuşkusuz şehirdir. Bize özgü şehir ve ev, bizim uzmanlarımız ve uygulayıcılarımız tarafından bize ait bir talep üzerine inşa edilecektir. Prof. Sadettin Ökten
56.00 ₺ -
Bir Osmanlı Arap Gazetecinin Anıları
Kürd Aliİ, Osmanlı’nın son döneminde Suriye’de Cemal Paşa’nın yakınında bulunmuş bir Arap gazeteci. Mesleği gereği siyasî olayları yakından izlemiş, dönemin aydınlarının sergiledikleri Osmanlıcılık, Arap milliyetçiliği, Batıcılık gibi akımlar arasındaki çelişkili tutumları bizzat yaşamış bir tanık. Harb-i Umumîden önce Fransız hariciye görevlilerinden birinin, çıkartmakta olduğum el-Muktebes gazetesinin, kendi politikalarına uygun yayın yapması durumunda karşılıksız bırakılmayacağını söylemesi üzerine ona şöyle dedim: “Türklerle aramızda dilden başka bir farkın olmadığını biliyorsunuzdur. Türklerle birlikteliğimiz Osmanlı dönemiyle başlamadı; Türkler bizimle Haçlı ordularına karşı omuz omuza çarpıştılar. Onların ve Kürtlerin sayesinde sizleri Ortaçağ’da topraklarımızdan kovduk. İttihatçılar farklı unsurları dışlayınca Araplar onlara karşı mücadele verdiler. Çünkü Araplar dillerinden ve milliyetlerinden vazgeçmek istemiyorlar. Tarihleriyle övünmekte, medeniyetlerini beğenmektedirler. Bizimle aynı ırk, medeniyet, dil ve dinden olmadığınız halde sizinle birlikte olmamızı nasıl istersiniz?” Fransız görevli teklifinde ısrar edince ona “Biz ancak Osmanlılarla birlikte oluruz” dedim. Bir gazeteci olarak Kürd Ali’nin hatıraları yakın tarihin satır aralarını ortaya çıkarırken kurgulanmış tarihin dışında bir perspektif sunuyor.
32.20 ₺ -
Bilge Yöneticinin Elkitabı
Bilge Yöneticinin El Kitabı İslâm siyaset düşüncesinin en meşhur simalarından biri olan Ebü’l-Hasen el-Mâverdî’nin İslâm medeniyetinin en merkezî kavramlarından birisi olan vezirlik üzerine geliştirdiği görüşleri ele almaktadır. Vezirlik konusunda İslâm tarihi boyunca en kapsamlı ve en yetkin değerlendirmeleri yapan âlimler arasında Maverdî ilk sırada yer alır. İslâm siyaset düşüncesinin önemli kavramlarından birisi olarak öne çıkan vezirlik hakkında onun yaptığı tasnif ve tahliller kendisinden sonraki literatürün yönünü belirlemiştir. Eserde vezirliğin nasıl bir görev olduğu, vezir olmak için gerekli şartların tespiti, vezirlerin sorumluluk ve görevlerinin neler olduğu, ne gibi haklarının bulunduğu ile vezirlik çeşitleri gibi konular ele alınmaktadır.
26.60 ₺ -
Beyrut Şehremininin Hatıraları
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde Batılı devletlerin siyasi ve iktisadi etkilerinin en yoğun hissedildiği yerlerin başında hiç kuşkusuz Lübnan gelir. Lübnan bu dönemlerde fikri ve siyasi açıdan son derece canlı bir merkez konumundadır. 1868-1938 yılları arasında yaşamış olan Selim Ali Selam, Beyrut şehreminiliği ve Osmanlı Meclis-i Mebusan azalığı yapmış bir siyasetçi, iş adamı ve entelektüeldir. Bir Arap aydını olarak Selim Ali Selam’ın mücadelesi ve düşünceleri, yaşadığı dönemde, özelde Lübnan, genelde Arap coğrafyasındaki yönelişler hakkında muhatabının ufkunu açmaktadır. Selim Ali Selam’ın bir Fransız yetkiliye söyledikleri şu sözler dönemin Lübnanlı Arap önderlerinin tavrını ve psikolojisini özetler mahiyettedir: “Ülkemizin gidişatı hakkındaki hakiki his ve düşüncelerimizi anlamanız bizim için önemlidir. Bizler adem-i merkeziyetçiliği ve elimizden alınmış olan haklarımızı talep ediyor olsak da, yüce halifemiz emiru’l-müminin hazretlerinin saltanatına sıkı sıkıya bağlıyızdır. Onun hâkimiyetinden ayrılmak ve sizin korumanızı talep ederek ülkemize gelmenizi istemek aklımızın ucundan bile geçmez…”
19.60 ₺ -
Beşerî Bilimler İslâm’ın Klasik Çağında ve Hıristiyan Batı’da
Ortaçağ Avrupası’nın iki ana düşünce hareketi olan skolastisizm ve hümanizmin temellerini İslâm’ın klasik çağında arayan ve iki medeniyet arasındaki kültürel alışverişin izlerini süren George Makdisi, Ortaçağ’da Yüksek Öğretim’de medrese-üniversite bağlantısını incelerken, daha sonra yazdığı Beşeri Bilimler’de ise İslâm’daki edeb ile Rönesans dönemi hümanizmi arasındaki irtibatı ele alıyor. Skolastisizm ve hümanizm İslâm âleminin doğusunda başlamış, Irak’tan batıya doğru Suriye, Mısır, Kuzey Afrika üzerinden İspanya ve Sicilya’ya ve oradan da Hıristiyan Batı’nın diğer kısımlarına yayılmıştır. Bu iki hareket Hıristiyan Batı’ya aşağı yukarı aynı zamanlarda, XI. yüzyılın ikinci yarısında ulaşmıştır. Makdisi’ye göre, mevcut deliller ağırlıklı olarak her iki hareketin İslam dünyasından Latin Batı’ya intikal ettiği yönündedir. Sözkonusu iki hareketin köklerini açıklamada, farklı bir cepheden bakan Makdisi’nin nazariyesi, Avrupa-merkezli modernist bakış açısına veya “Akdeniz ruhu” yaklaşımına nisbetle hakikate daha yakın duruyor. Bu eser, iki medeniyetin tarihî-kültürel köklerine ve aralarındaki kültürel ilişkiye ilgi duyan herkes için önem taşıyan tespitler ve yorumlar içermektedir.
42.00 ₺ -
Behcetül Fetava
Hazırlayanlar: Süleyman Kaya, Betül Algın, Zeynep Trabzonlu, Asuman Erkan Ehil kimselerin fıkhî meselelere verdikleri cevaplardan oluşan fetvalar zaman zaman konu, müftü ya da kurum bazında derlenerek fetva mecmuaları vücuda getirilmiştir. Osmanlı dönemi sözkonusu olduğunda şeyhülislam fetvalarını içeren mecmuaların yanı sıra devletin muhtelif bölgelerinde görev yapan müftülere ait mecmualar da görülmektedir. Fetva mecmualarının, başta hukuk tarihi olmak üzere Osmanlı tarihi çalışmalarının hemen her alanında birinci el kaynak olarak önemli bir yeri olduğu aşikâr. Buna rağmen günümüzdeki akademik çalışmaların bu mecmualara gereken ilgiyi gösterdiğini söyleyemiyoruz. Bunun başlıca sebebi olarak tarihçilerin bu mecmuaların sistematiğine ve diline yabancı olmalarını zikredebiliriz. Dolayısıyla fetva mecmualarının geniş bir dizinle ve ilmî esaslara uygun biçimde yayınlanması bir ihtiyaç olarak tezahür etmektedir. Bu ihtiyacı gidermek amacıyla Lale Devri’nin meşhur şeyhülislamı Yenişehirli Abdullah Efendi’nin (v. 1156/1743) fetvalarını neşrediyoruz. Yenişehirli Abdullah Efendi’nin kendisi henüz görevdeyken bir araya getirilen fetvaları başka fetva mecmualarında da sıkça iktibas edilmiştir. 18. ve 19. yüzyıllarda en çok kullanılan mecmualardan olan Behcetü'l-fetâvâ Fetvahane tarafından muteber kabul edilen dört mecmuadan biriydi.
38.50 ₺ -
Batı Gözüyle Tecdid
Tecdid, Müslümanların dinin aslî kaynaklarına sadık kalarak yenilenme ve kendiliklerini kaybetmeden güncele uyum sağlayabilme çabalarını ifade eder. İslâm tarihinin muhtelif dönemlerinde, özellikle de buhran anlarında yaşanan gelişmelere paralel olarak öne çıkan bu kavramın muhtevası, dönemlere ve kavramı kullanan kesimlerin yönelimlerine göre farklılık arz etmiştir. Modernizmin İslâm dünyasına girişinin hemen öncesi, tecdid arayışlarının en çok yoğunlaştığı dönemlerden birisi olmuştur. Bu dönemde Batı Afrika’dan Yemen’e, Güneydoğu Asya'dan Hint alt-kıtasına kadar birçok bölge, daha sonraları “tecdid hareketleri” olarak adlandırılacak ıslah arayışlarına sahne olmuştur. Batı Gözüyle Tecdid, tecdid olgusunun ve önde gelen tecdid hareketlerinin Batı akademyasında algılanış tarzlarını göstermeyi hedefleyen bir derlemedir. Tecdid hareketlerine dair muhtelif yönelimleri temsil edecek şekilde seçilen bu metinlerle söz konusu olgu ve hareketlerin “dışarı”dan nasıl görüldüğü ve değerlendirildiği ortaya konmak istenmiştir. Eser boyunca tecdid hareketlerinin kökeni, aralarındaki irtibatlar, tecdid önderlerinin ilmî ve fikrî yönelimleri, tecdidin modern Batı düşüncesinin öne çıkan kavramlarıyla mukayesesi gibi konular ele alınmaktadır. Bu derleme, İslâm dünyasının diğer bölgelerinde olduğu gibi ülkemizde de güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen tecdid ve ihyâ hareketleri hakkındaki tartışma ve çalışmalara yeni bir perspektif kazandıracaktır.
36.40 ₺ -
Ana Meseleleriyle Kelâm ve Felsefe
Fahreddin er-Râzî (ö. 606/1210) kelâm, felsefe, tefsir ve usûl-i fıkıh alanlarına dair çalışmalarıyla felsefî ve dinî ilimlere yeni bir yön vermiş ve bu nedenle “el-İmâm” olarak tanınmıştır. Bu çalışmada orijinal metniyle birlikte tercümesine yer verilen el-Muhassal Râzî’nin yaşadığı döneme nispetle önceki ve sonraki âlimlerin, filozofların ve kelâmcıların görüşlerinin özetini veren, başka bir ifadeyle kelâm ve felsefenin temel meselelerini karşılaştırmalı inceleyen bir eserdir. Râzî eserde farklı düşünce grupları tarafından ileri sürülen iddiaları gerekçelendirme ve açıklama güçleri ile tutarlılıkları açısından incelemekte ve böylece “tahkîk” denilen araştırma tarzının en güzel örneklerini vermektedir. el-Muhassal bu özellikleriyle İslam düşünce tarihinde vazgeçilemeyen “klasik” bir eser olmuş, üzerine birçok âlim tarafından şerh ve haşiyeler kaleme alınmış ve XII. yüzyıldan sonra yazılan kelâm ve felsefe kitaplarının meselelerini büyük ölçüde belirlemiştir. el-Muhassal klasik kelâm ve felsefenin temel meselelerini karşılaştırmalı olarak ele almakla birlikte İslam inancının ana meselelerini içermesi bakımından ayrıcalıklı bir öneme sahiptir. Eser, İslam düşüncesindeki bilgi, yöntem, varlık ve fizik dünya tartışmalarını bütünüyle içerdiği gibi Allah’ın zatı, sıfatları ve fiilleri ile nübüvvet, âhiret ve imâmet konularını da ele aldığı için okuyucu bu eserde İslam inancının ana ilkelerinin aklî ve naklî delillerle nasıl temellendirildiğini ayrıntılı bir şekilde görebilecektir.
35.70 ₺ -
Âmirî ve Felsefesi
Günümüzde İslâm felsefesi araştırmalarının yoğunluk noktasını Kindî, Fârâbî, İbn Sînâ ve İbn Rüşd gibi isimler oluşturmaya devam etse de bu felsefe geleneğinin mahiyetinin tam anlamıyla ortaya çıkabilmesi için bu gelenek içinde eser vermiş bütün isimlerin katkılarının gün yüzüne çıkartılması bir gerekliliktir. Bu çerçevede “gölgede kalmış” filozoflardan biri de Âmirî’dir (ö. 381/992). Kindî ekolünün bir temsilcisi olarak değerlendirilebilecek olan Âmirî’nin bütün eserleri günümüze gelmese de mevcut çalışmaları, ilerleyen süreçte İslâm felsefe geleneğini temsil edici nitelikte görülecek pek çok öğretinin izlerinin Âmirî’de bulunduğunu göstermektedir. O, bir yandan Aristotelesçi ve Yeni-Eflâtuncu yaklaşımları harmanlayan bir felsefî tutum sergilerken diğer yandan da başta irade hürriyeti olmak üzere kelâmî problemlerin felsefî çözümü noktasında yoğun mesai harcamış, sarih aklın hükümleriyle sahih dinin hükümlerinin birbirine zıt olamayacağı ilkesi etrafında uzlaştırmacı bir çaba ortaya koymuştur.
30.80 ₺ -
Âlimler ve Sultanlar Erken Modern Osmanlı İmparatorluğu’nda
Osmanlı İmparatorluğu’nda ulema sınıfının oluşumunu ve imparatorluk idaresiyle ilişkisinin dönüşümünü anlamak isteyen araştırmacılar için önemli bir kitap… Karen Barkey, University of California, Berkeley Abdurrahman Atçıl sultanın gücü ile ulemanın maharetini perçinleyen Osmanlı idari mekanizmasının oluşumunu özlü bir şekilde anlatıyor. […] âlim-bürokratları Osmanlı sisteminin en güçlü yönlerinden biri hâline getiren sosyo-politik düzenin özelliklerine odaklanarak şimdiye kadar bildiğimizi zannettiğimiz ama esasen varsayımlarımıza dayalı olarak hakkında konuştuğumuz olguları kesin ve tutarlı bir şekilde anlamamızı sağlıyor. Heather Ferguson, Claremont McKenna College Osmanlı siyasi teşebbüsünün başlangıcından imparatorluğun yeni bir dönüşümü tecrübe ettiği 1600’lere uzanan dönemde ulema sınıfının gelişimine odaklanan bu eser literatürde önemli bir boşluğu dolduruyor. M. Talha Çiçek, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Âlim-bürokratların tayinlerini ve farklı kariyer tariklerinin karşılıklı ilişkilerinin karmaşıklığını kapsamlı bir şekilde ele alan bu kitap lisansüstü öğrencilerinin okuma listesi için vazgeçilmez olacak. Cihan Yüksel Muslu, University of Houston Atçıl’ın kitabı bize ilmiye sınıfının devlet içindeki konumunu ve değişimini kolay izlenebilir bir çerçeve içinde anlatıyor. Naci Cem Öncel, Hürriyet Gazetesi
35.70 ₺ -
Abdülhamid’in Valileri Osmanlı Vilayet İdaresi 1895-1908
Modern bir merkezi devlete dönüşüm sürecinde İmparatorluğun taşra idaresinde yaşanan değişimi hikaye eden bu kitap, Birinci Meşrutiyet devrinin son 13 yılının vilayet idaresine valiler perspektifinden yaklaşıyor. II. Abdülhamid’in Yıldız Sarayı’nda güç temerküzünü tamamladığı 1895 yılından, muhalif İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin idareyi ele geçirdiği Temmuz 1908 İhtilali’ne kadarki dönemde 29 vilayette 90’ın üstünde vali görev yaptı. Osmanlı Devleti’nin son dönemindeki bu idare modelini önceki dönemlerin reformlarına atıfla kesif bir incelemeye tabi tutan yazar; valileri, güncel olaylar ışığı altında emperyal ve yerel düzeyde çeşitli kurumlarla, gruplarla ve kişilerle boğuşurken resmediyor. Osmanlı Devleti’nin yüksek idarecilerinin zihniyetine, iki yüzyıl arasındaki geçiş zamanının ruhuna ve merkezle vilayetler arasındaki güç mücadelelerine ışık tutuyor. Devlet işleyişini taşra gözlüğünden inceleyen bu çalışma, vilayetlerle merkezin karşılıklı bağımlılığını devletin merkezileşmesi bağlamında ele alıyor. Yoğun bir arşiv çalışmasına dayanan bu kitap; sadece bir idare sistemi olarak Hamidiye otokrasisinin doğasını değil, zengin bir tarihi olan Türk bürokrasi kültürünü de daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. “Osmanlı taşrasının tarihi yazılmamıştır. Asıl önemlisi, Sultan Abdülhamid dönemi taşrası, 33 yıla layık bir biçimde incelenmemiştir. Oysa Hamidiye dönemi taşradaki değişiklik demektir. Anadolu halkı Hamidiye dönemindeki uzun barış, alt yapısal yatırımlar ve zenginlikler dolayısıyla II. Abdülhamid’e merbutturlar. (...) Osmanlı taşrasının modernleşmesi “Geç Tanzimat” diyebileceğimiz 19. asrın son çeyreğine ait bir vakıadır. Onu iyi incelemek zorundayız. Önümüzdeki bu çalışma Sultan Abdülhamid devri taşra bürokrasisi üzerine bize önemli bilgiler getiriyor.” Prof. Dr. İlber Ortaylı
28.00 ₺ -
Abbâsîler Döneminde Vezirlik (295-530/908-1136)
Siyasi ve idari açıdan gerçekleştirdikleri faaliyetlerle kendilerinden sonraki pek çok İslâm devletinin kurumsal yapısında kalıcı bir etki bırakan Abbâsîler, Emevîler’den tevarüs ettikleri kurumların bir kısmını geliştirerek bir kısmına ise yenilerini ekleyerek devleti daha merkezî ve bürokratik bir yapıya kavuşturmuşlardır. Bu yöndeki çabaların en önemlisi kuşkusuz İslâm tarihinde resmî bir kurum olarak ilk defa vezirlik müessesesinin tesis edilmesidir. Kurulduğu ilk dönemlerde idari açıdan nispeten basit bir görümüm arz eden vezirlik müessesesi, sekizinci yüzyılın sonlarından itibaren tam teşekküllü bir yapı haline gelmiş, dokuzuncu yüzyılın sonlarından itibaren ise çeyrek asır boyunca hemen hemen son kudretli dönemini yaşamıştır. Abbâsîler Döneminde Vezirlik vezirlik kurumunun son parlak dönemini yaşadığı Muktedir-Billâh’ın halifeliğinden Abbâsîler’de Selçuklu nüfuzunun sona erdiği Muktefî-Liemrillâh’ın halifeliğine kadar iki asrı aşkın bir zaman dilimini kapsamaktadır. Kitapta bu süre zarfında halifenin ve onun vekili olarak vezirin güç ve otoritesindeki değişim dikkate alınarak vezirlik kurumunun tarihî gelişimi ve işleyişi üzerinde durulmuş, vezirlerin birbirleriyle mücadeleleri, siyasi ve idari faaliyetleri, halife ve sultanla ilişkileri derinlemesine incelenmiştir. Ayrıca vezirlik kurumunun ortaya çıkışı ve mahiyeti, Abbâsî bürokrasisinin temelini oluşturan divanlar, vezirlerin tayin merasimleri, görevleri, kıyafetleri, lakapları, gelirleri, azledilme gerekçeleri ve nâibü’l-vezirlik gibi vezirlik kurumunun işleyişine dair konular da kitabın ele aldığı temel meselelerdir.
37.10 ₺ -
Hulasatül Beyandan Seçme Sureler
Hulasatül Beyandan Seçme Süreler" adlı eser, Mehmet Vehbi tarafından kaleme alınmış ve Maruf Yayınevi tarafından yayımlanmıştır. Kitap, Türkçe dilinde yazılmış ve Tefsir kategorisine dahil edilmiştir. Bu eser, "Hulâsatü'l-Beyan fî Tefsîri'l-Kur'an" isimli tefsir eserinden seçilmiş sûreleri içermekte ve bu tefsir, Konyalı Mehmet Vehbi Efendi tarafından dirayet metoduyla hazırlanmıştır. Yazar, eserini hazırlarken Fahreddin er-Râzî'nin "Mefâtîhu'l-ğayb" ve Ebu's-Suûd Efendi'nin "İrşâdü'l-Akli's-Selim ilâ Mezâya'l-Kitâbi'l" adlı eserlerinden yararlanmıştır. Kitabın teknik detaylarına bakacak olursak, barkod numarası 9786056958151 olarak belirtilmiş. Ayrıca kitap, ciltli bir şekilde tasarlanmış ve boyutları 17.00x24.00 cm olarak belirtilmiştir. Sayfa sayısı 520 olarak kaydedilmiş ve kitabın basım yeri İstanbul'dur. Basım tarihi ise Temmuz 2020 olarak belirtilmiştir. Önemli kavramlar Yazar: Mehmet Vehbi Yayınevi: Maruf Yayınevi Kategori: Tefsir Eser Adı: Hulasatül Beyandan Seçme Süreler Temel Eser: Hulâsatü'l-Beyan fî Tefsîri'l-Kur'an Metod: Dirayet metodu Referans Eserler: Mefâtîhu'l-ğayb (Fahreddin er-Râzî), İrşâdü'l-Akli's-Selim ilâ Mezâya'l-Kitâbi'l (Ebu's-Suûd Efendi) Barkod Numarası: 9786056958151 Cilt Durumu: Ciltli Boyutlar: 17.00x24.00 cm Sayfa Sayısı: 520 Basım Yeri: İstanbul Basım Tarihi: Temmuz 2020 Kitap, İslam'ın kutsal kitabı Kur'an'ın tefsiri bağlamında önemli bir kaynak olarak değerlendirilir ve bu alanda daha derinlemesine bilgi edinmek isteyen okuyucular için kapsamlı bir içerik sunar.
175.00 ₺ -
Dervişan
Ömer Faruk Dönmez’in bu kitabı Dervişan, bağımsız okunabilecek; ama aslında birbirine bağlı, üç uzun hikâyeden oluşuyor. Yazarın önceki kitaplarından az çok tanıdığımız karakterler, farklı ve derin sorgulamalarla yine karşımızda; kimi zaman bir ilahiyatçı, kimi zaman bir yazar, bir imam, bir öğretmen, bir derviş olarak… “İçinde yaşadığımız sosyokültürel ortamda, zihnimizin çalışma biçimi ne kadar İslamîdir? Modernizm bataklığına saplanmış müslümanlar olarak, gerçekten müslümanca bir tasavvura sahip miyiz? Kullandığımız akıl, müslümanca bir akıl mıdır?” Bu önemli soruların ısrarla sorulduğu ve sahih cevapların inançla arandığı bir kitap, Dervişan… Üslubu ve muhtevası ile, estetikten ve tefekkürden vazgeçmeyen okurlarını bekliyor. Sanat Edebiyat Dizisi Edebiyat Öykü
89.25 ₺ -
0 6 Yaş Dönemi Çocuk Eğitiminde 100 Temel Kural
Türkiye’nin en çok okunan pedagoji kitapları yazarı Pedagog Dr. Adem Güneş, bu kez çocukluk döneminin en kritik çağını ele aldı. Çocuğun kişiliğinin ana hatlarının oluştuğu 0-6 yaş dönemi ve bu dönemde kaçırılmaması gereken 100 Temel Kural’ı kısa, öz ve sade bir dille bu eserde topladı. Bir Hint atasözü; “Çocuklarınızı 6 yaşına kadar bana verin, 60 yaşına kadar sizin olsun…” der… Pedagojik açıdan doğrudur bu söz… Zira çocukluk dönemi, his edinim dönemidir… Ve hangi his yerleşirse 6 yaşına kadar çocuğa; o, huya dönüşür… İncecik sızı bırakır duyguda, sökülüp atılması kolay olmayan… Kiminde, uğursuz bir iç ses gibi fısıldar durur, bütün bir ömür değersizlik hissettirir insana iliklerine kadar… Kiminde ise cıvıl cıvıl bir iç kıpırtısı verir, dinmek bilmez yaşama sevinci… Ve en zor anlarda çocukluğun tebessümü koşar gelir yardıma… Her insanın sadece bir kez çocuk olma hakkı vardır… O da anne babasının çocukluğunu yaşamasına izin verdiği kadardır…
166.50 ₺ -
Ayaklı Kütüphaneler
Dursun Gürlek, Ayaklı Kütüphaneler isimli eserinde bize, hakiki kitap âşıklarını ve “ayaklı kütüphane”, “canlı kitap” gibi deyimlerin hakkını veren, kafasında kütüphane taşıyan, kitapların kadrini kıymetini bilen âlimlerin hayatlarını ilginç anekdotlar eşliğinde anlatıyor. Bu kitabı okuduktan sonra “yıldızları konuşturan âlim”le, “kafasının içi müdürlüğünü yaptığı kütüphane kadar zengin olan hoca efendi”yle, “ölüleri dirilten ve mezarlıklara hayat veren biyografi bilgini”yle, “kahvelerde ders veren ünlü tarihçi”yle, “Osmanlı arşivi belgelerini Bulgarların elinden kurtarmak için çırpınan, akmayan çeşmeleri görünce gözyaşı akıtan muallim”le, “Fransız işgal komutanını kütüphanesinden kovan Hafız-ı Kütüp”le ve “kitapların ve kitapçıların şeyhi kabul edilen sahhaf”la tanışacaksınız. Bu çalışmayla kitabın, kütüphanenin ve kültür tarihimizdeki “ayaklı kütüphaneler”in gizemli dünyalarına yolculuk yapma fırsatını yakalayacaksınız…
218.30 ₺ -
Dersaadette Bayram Sabahları
Bir kitapla eski İstanbul sokaklarında bayram gezmesine çıkmak ister misiniz? “Bayram günü güler yüz göstermek, neşelenmek İslam şiarındandır.” der Muzaffer Efendi İrşad isimli eserinde. Eski bayramların havası ve saray erkânının bayramlaşma törenleri kendilerine has, apayrı şölenlerdi. Mübarek bayram namazı ile başlayan sevinç, ev halkının bayramlaşması, aile büyüklerini ziyaret, çocukların büyüklerin ellerini sevinçle öpüp başlarına koyduktan sonra aldıkları çeyreklikleriyle şekerciye, salıncağa koşmaları ne güzel âdetlerdi. Hele Dersaâdet gibi uzun yıllar dünyaya hükmetmiş bir imparatorluğun başkenti olan bir beldede yaşanan ortamı, kültürü düşünün… • Peygamberimiz ashabı ile nasıl bayramlaşırdı? • Saray erkânının bayramlaşma âdeti nasıldı? • Dersaâdet sakinleri bayram günlerini nerede geçirirdi? • Çocuklar bayram günlerinde hangi semtlerde, nasıl eğlenirdi? • Bayram alışverişleri hangi çarşılarda, kimlerden yapılırdı? • Bu büyülü ve insanı mest eden ortamı şairlerimiz nasıl anlatmıştır? Bütün bu soruların etrafında o günlerin atmosferini âdeta yaşatırcasına anlatıyor Dursun Gürlek… Hepsi ve daha fazlası Dersaâdet’te Bayram Sabahları kitabında.
148.00 ₺ -
Şükürler Olsun Allahım
Martı Paşa, Arı Bıcırık, Oğlak Gubidik, Ateş Böceği Işıldak, Karınca Nunu, Balık Beta ve birbirinden eğlenceli karakterler, Allah’ın varlığını anlatıyor. Göklerin maviliği, kırların yeşilliği, çiçeklerin mis gibi kokuları, denizin derinlikleri, hayvanların ilginç özellikleri bu kitapta okurlarını bekliyor.
168.75 ₺ -
Kelebekler Gamsız Uçar
Evlatlarına karşı sorumluluklarını yerine getirmekten kaçınan bir anne ve bir baba… Ebeveynin boşluğunu dedesinin yanında doldurmaya çalışan bir çocuk… Haksız yere suçlanan bir dede… Düştüğü karanlıklardan tek başına çıkmaya çalışan bir genç… Daha da yakınlaşan iki yürek… Ahmed Günbay Yıldız’ın kaleminden, özellikle gençler ve ailelerin ellerinden düşürmeyeceği, salim bir bilinç ve erdemli bir hayat için okunabilecek bir roman…
259.00 ₺ -
Bağlanma Günlüğü
Bu günlük değişimin, gelişimin ve ‘ailece’ daha huzurlu günlere yürümenin başlangıcı olsun niyetiyle hazırlandı. Evliliğimiz -Rabbimizin tarifinde olduğu gibi- bize ‘huzur’ versin, anneliğimizle birlikte becerilerimiz, farkındalığımız ve kalbimiz de büyüyebilsin duasıyla sana ulaştı. Her bir sayfada kendi iç yolculuğumuzu besleyen, farkındalığımızı geliştiren, gözümüze tefekkür gözlüğü iliştiren, geçmişe dair acılarımızı ve hesaplarımızı temize çeken teknik ve uygulamalar; yavrumuzla bağımızı güçlendirecek ‘Bağlanma Temelli’ oyunlar var. Teknik ve uygulamalara düzenli bir şekilde devam ederek ‘kendimizle’; günlük oyunları oynayarak ‘yavrumuzla’ ve ‘ailemizle’ yeniden güvenli bir bağ kuracağız. Günlük esma zikirlerini çekerek, Yaratanımızla (cc) bağımızı güçlendirmeye talip olacağız. Ve o gün yaşadığımız deneyimleri, hissettiğimiz duyguları, değişimleri ve gelişimleri günlüğümüze not ederek, gün be gün gelişen tekamül yolculuğumuzu takibe çıkacağız. O zaman hazır mıyız fıtratımızdaki özü, ailemizdeki güzelliği, annelikteki muhabbeti keşfetmeye? Haydi hep birlikte aşk ile; ‘Niyet ettik niyet eyledik değişime, gelişime, ailece güzelleşmeye…’
67.00 ₺ -
Gelibolu
Yedi cengaverdiler. Daha Çanakkale yolunda adalet uğruna can veren Hıristo… Cepheden cepheye sürüklenen Üsteğmen Halit Mustafa… Cesareti yüreğinden taşan laz balıkçı Deli Kemal… Melankolinin ortasında savaşı deneyimleyen Edebiyatçı Sabri. Ailesine rağmen cepheye gitmeyi seçen Mülkiyeli Ragıp. Sözlerinin arkasında durabilmek için savaşa yürüyen Hasan Hoca. Ve binlerce yaralıya dermen olmaya çalışan Doktor Mehmet Nazif. Can vermek için sıraya girenlerin, önüne katanı sürükleyen bir selin romanı… Romanlarıyla Çanakkale Savaşı’nı belgesel duruluğunda aktaran İsmail Bilgin’in, yayımlandığı ilk günden itibaren büyük ilgi gören ve bugüne dek 9 baskı yapan romanı Gelibolu, Çanakkale’ye Gidenler kitabı ile başlayan direnişin ikinci perdesini anlatıyor. Gelibolu, gözden geçirilmiş yeni baskısıyla Çanakkale ruhunu yeniden canlandırıyor. Zaferin 100. yılında, Çanakkale meşalesini bir kere daha tutuşturmak isteyen herkes için…
33.30 ₺ -
Can Veren Pervaneler 6
Aşkın anayasası madde bir: Ayrılık! Aşkta kavuşmak olmaz. Aşk dediğiniz şey kavuşmayı katiyen kabul etmez. Aşığın içi titrer, ağlar sızlar kavuşmak için. Ama o, kavuşmanın yakınından dahi geçecek olsa, kavuşsa, kavuştuğunda yanacağını bildiğinden, kavuşulmasa derdindedir. Ağlaması şart! Fakat ağlamanın da bir şartı var: Ağlayacaksan, gözlerinden akan yaş bildiğimiz yaş olursa , saymam, kabul etmem. Kan ağlaması icap eder aşığın. Ve demelidir ki aşık; Dünyanın tacının, tahtının saltanatının tamamını bana verseler ey sevgili, senin köyünün çevresini terk edip de, o tacı başıma alıp, bahtiyarlık taslamam. Eğer aşkın kanunu yazılacaksa yeniden, zamanında yazmışlar işte! Yeniden yazmaya ne hacet? Amma mesele şu: Aşk nedir? Ve hangi aşk?
78.00 ₺ -
Yediklerinizin İçinde Ne Var
Beslenme, şefkatli anne ellerinden market raflarını 'süsleyen' sentetik gıdaların insafına terk edildiğinden beri sağlığımız da bozuldu. Gıda sektörü son derece rasyonel: Daha çok kazanmak için ne gerekiyorsa yapıyor. Yiyeceklerin tabiî hallerine tahammül edemiyorlar! Çünkü bizim için sağlık demek olan bu tabiîlik onlar nezdinde 'para' etmiyor. Büyük üreticiler ve onların emrindeki mühendisler, gıdaların raf ömrünü mümkün olduğunca uzatmak, rengini cazip kılmak, tadını değiştirmek, hacmini artırmak için gece gündüz çalışıyorlar. Bu 'yapay' değişimi sağlamak için de 'katkı maddeleri' kullanıyorlar. Ama 'küçük' bir sorun var: Bu katkı maddeleri hem sağlığımızı, hem de insanlığın geleceğini çok ciddi şekilde tehdit ediyor. Deccal Tabakta, Şeytan Ye Diyor! ve Müslüman'ın Diyeti kitaplarının yazarı, Gıda Hareketi Lideri Kemal Özer bu kitabında, endüstriyel yiyeceklerin janjanlı paketlerinin üzerinde mini minnacık puntolarla yazılan E kodlu katkı maddelerini inceliyor. A'dan Z'ye tüm katkı maddelerinin hangi kaynaktan elde edildiğini, hangi tip yiyeceklerde kullanıldığını ve risklerini anlatıyor. Artık alışverişe çıkarken bu kitabı da yanınıza alın. Yiyeceklerin etiketlerini dikkatlice okuyun, içindeki katkı maddesinin ne işe yaradığını (ya da hangi hastalıklara yol açtığını) bu kitaptan öğrenin. Sonra bir an çocuğunuzu, sevdiklerinizi ve sağlığınızı düşünün. Vicdanınız el verirse alışverişe devam edin!
117.25 ₺ -
Müderris Bir İmam Gazali Romanı
İslam medeniyeti, altın çağını yakalamanın arifesindeydi. Selçuklular, İslam dünyasının merkezinde siyasi birliği sağlamış, yeni bir çağa yürümeye hazırlanıyordu. Mezhep çatışmalarının yerini ilim meclislerinde yaşanan hararetli fikri tartışmalar süslüyor, stratejik vilayetlere medreseler kuruluyor, sürgün edilen âlimlerin itibarları iade ediliyor, ilme ve ilim adamlarına üst düzeyde önem veriliyordu. Devlet teşkilatında yapılan köklü değişikler ve ayrılıkçı Fatımilerle anlaşarak devleti içten çökertmeye yeltenen Haşhaşilere karşı yapılan sistemli mücadeleler Selçukluları, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresini gerçekleştirmenin eşiğine
48.00 ₺ -
Beyaz Atlı
Umutların tükendiği yerde tükenen hayatlar… Gençleri kuşatan hülyalar ve hayaller… Kötülüklerin kol gezdiği bir dünyada her şeye ve herkese rağmen kararlı adımlar atan bir genç… Zorluklara göğüs gererek ve sabırla yürümeye çalışan bir yürek… Tuzaklar ve sırlarla dolu bir köy… Gönüllerde kök salan ve dillendirilmeyen bir sevda… Ahmed Günbay Yıldız’ın kaleminden tekrar tekrar okunacak bir roman…
292.30 ₺