-
Sanat Ve Folklor
Bir ülkenin sanat tarihine tuvalleriyle damga vurmuş isimler. Nakış nakış işlenen yazılar,görülmeyi bekliyordu. Dergilerde kalan yazılar, röportajlar, anılar, taze fikirler, heyecanlar. Resim tarihinin bilinen simaları, artık unutulan sanatkârları, depolarda çürümeye bırakılmış tuvaller. Nazik bir üslup,genç Cumhuriyet in bir sanata yaklaşımları, davetler, sergiler, salonlar ve folklor. Malik Aksel, bir ”hafıza” olarak, bir sanatkâr olarak sayfalarda.Tekrar.
215.35 ₺ -
Her Şey İçinde Saklı
Doğu edebiyatının şiirsel, mistik ve bilgelik dolu öyküleri... Beydeba'dan İbn Hazm'a, Feridüddin Attar'dan İbn Cevze, Firdevsi’den Nizami’ye, Cami’den Şems-i Tebrizi’ye kadar Doğu'nun gizemli hayatından engin bir hayal gücüyle sunulan can alıcı öyküler okuru heyecandan heyecana sürüklüyor.
6.42 ₺ -
Evliliğimize Aşk Olsun
Farklı kültürlerde yetişmiş iki insan, hayatlarının en önemli kararını verirler ve bir araya gelirler. Önceleri her şey yolunda giderken bir zaman sonra bazı aksaklıklar kendini göstermeye başlar. Anlayamayan ve anlaşılamayan çiftler bazen hafif, bazen şiddetli tartışmalarla evliliklerini test ederler. Anne babalar, arkadaş ilişkileri, çocuklar, iş hayatı, ekonomik sıkıntılar, değişmeyen mizaç ve daha pek çok sebep eşlerin arasındaki mesafeyi umulmadık zamanlarda açıverir. Aile danışmanı Muhittin Korucu, kitabında eşler arasında yaşanan problemleri önermeler halinde başlıklandırarak bize aktarıyor. Başlıklandırılmış her problemin muhtemel nedenleri, yan etkenleri ve hayatta karşılığını bulan pratik, uygulanabilir çözüm yolları okuyucuya sunuluyor.
8.22 ₺ -
Türkiyenin ′Ölmeyen′ Babası
O kadar etkilendim ki “ Şimdi kalksa ve uyansa nasıl olur?” dedim. “Kalkar mı, gelir mi? Atatürk gelecek ve kurtulacağız. İnandım buna.” *** Atatürkçü gençlerle yapılan derinlemesine söyleşilerle zenginleşen Türkiye’nin Ölmeyen Babası, Türkiye’nin yakın tarihine ve çağdaş siyasal teoriye odaklanarak, tamamlanmayan bir yas sürecinin Atatürkçü gençlerin siyasetle ilişkisini nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor. Cumhuriyetle birlikte inşa edilmeye başlanan, fotoğraflarla ve heykellerle canlı tutulan Atatürk imgesinin, hem günlük hayatımızı hem de siyaset dünyamızı nasıl şekillendirdiğini görüyoruz bu kitapta. Atatürk’ün manevi şahsiyetiyle değil, ‘Atatürk’ isminin neye işaret ettiği ve siyasal alanda ne tür bir işleve sahip olduğuyla ilgilenen Türkiye’nin Ölmeyen Babası, yeni yeni tartışmaya açılan bu konuyla ilgili yazılmış, entelektüel gücüyle ve akademik titizliğiyle öne çıkan, kalıcı bir eser.
8.22 ₺ -
Kelimeler ve Kader
Esra Yalazan, kahramanlarının kaderini yazan, ama kendi kaderini tayin edemeyen yazarların hikâyelerinde dolaşırken, bu serüvene sadece kendi sesini, hayallerini, hatıralarını mı ekliyor? Yoksa hükümranı olmadığı kaderinin kelimelerini bulduğu için mi, bir edebî metni ustalıkla söküp kendi hayat örgüsü üzerinden yeniden dikiyor? Peki edebiyatla zenginleşen hayatlar, anlatıcının kalemine kader biçerken biz okurlar nerede duruyoruz? Nasıl oluyor da seyircisi olduğumuz bir temsilin tam da ortasına düşüyoruz? Birbirine dolanan bunca kader, hikâye mümkün mü sadeleşip derinleşsin? Ama nasıl öyle oluyor? Ve biz, Âdem’e isimlerin öğretilmesinden beri kelimeler’in kader olduğunu bilmeden mi biliyoruz? İlk yaratılışın anlamını? Ruhun ve kalbin irtifaını? Sahi biliyor muyuz? Woolf, Borges, Fowles, Joyce, Zweig, Hesse, Marquez, Buzatti, Sandor Marai, Gide, Pasternak, Tanpınar, A. Şinasi Hisar, Sabahattin Ali, Refik Halit Karay, Tezer Özlü ve diğerleri… Esra Yalazan’ın, okura kendi aynasında seyrettirdiği, denemenin sınırlarını aşıp kimi zaman hikâyeye dönüşen yazıları, Kelimeler ve Kader’de buluştu. Bir yazardan, bir hikâyeden, bazen bir andan yola çıkarak susmayı, anlatmayı, bakmayı, derinleşmeyi, vazgeçmeyi, açılmayı sonra yine kapanmayı isteyen yazılar, kaderlerine doğru savruluyorlar. “Kâinatta kaybolan kelimeler, talihin rüzgârıyla yer değiştiren nesneler, zihinlerde henüz açığa çıkmamış düşünce kırıntıları, yazının yetersiz kaldığı yerde tek başına kıvranan tarifsiz acılar... Kendilerini dinleyecek birilerini arıyor sanki. Ve bazen böyle harabelerin üst üste yığılmasıyla yenilenen şehirler gibi, çok katmanlı hikâyelerden, cevabı müphem sorulardan, hakikatin ruhundan beslenen incelikli bir romanda buluşuyorlar.”
10.28 ₺ -
Şükûfe Nihal
Hülya Argunşah’tan, Türk tarihinin siyasî, edebî ve kültürel anlamda Cumhuriyet dönemine geçişini Şükûfe Nihal’in hayat hikâyesine ve eserlerine odaklanarak ortaya koyan titiz bir çalışma. Şükûfe Nihal; Fatma Aliye Hanım, Şair Nigâr Hanım ve Halide Edip’lerin başlattığı Türk edebiyatının kadın yazarı olma çizgisini hemen onların yanı başında ama aynı öncü ve özverili kimlikle sürdüren bir Cumhuriyet aydınıdır. İstanbul İnas Darülfünunu’nun ilk dönem öğrenci ve mezunu, Sultanahmet Mitingi’nin ateşli hatibi ve Cumhuriyet öğretmeni olan yazarın hayat hikâyesi, eşitlikçi Türk feminizminin ve Türk kadınının siyasî hayata kazandırılışının ciddî başlangıçlarıyla zenginleşir. Bütün bunlar Şükûfe Nihal’in hayatına ve eserine kadın-edebiyat-Cumhuriyet aydını olma noktalarından bakılmasını gerekli kılar. Cumhuriyetin aydınlarını ve ediplerini toplayan bir salonun kibar sahibi ve pek çok âşığın etrafında pervane olduğu Şükûfe Nihal, anlaşılmaz bir şekilde daha sağken unutuluşun en uzak iklimlerine düşer. Hayatının parlak başlangıçları mahiyeti açıklanamayan karanlıklarla gölgelenir. Arayışlar, beklentiler; kadın ruhunun dalgalı, çekingen çırpınışları ve hayatın bin türlü cilvesi ona derin sessizlikleri getirir. Ve susar Şükûfe Nihal... Kendisini anlamak, anlatmak, ona hayatının en güzel döneminin ışıltısını kazandırmak ve tam o noktada yeniden canlandırmak isteyenler için bile hâlâ suskun durmaktadır...
22.20 ₺ -
Boğaziçindeki Mücevher Dolmabahçe Sarayı
Bir saltanat sarayı. Osmanoğulları'nın miras bıraktığı görkemli mimari yapılardan biri. Bir saltanatın en görünür olduğu geçit alam. Sadece o değil. Kültür ve medeniyet yaşantısının renkten renge büründüğü ”saray”. içinde yaşayanların ”mekânın poetikası”nı da çattıklarını görürüz orada, incelikle. Bütün eşya, mekân, ışık, ses gündelik hayatın sosyolojisi içinde insana ve eşyaya koşar. Çevresini aydınlattığı kadar kendi masalım da söyler. İskender Pala, her sabah Boğaziçi'nin iki yakasından birinde Beylerbeyi'yle selamlaşan, İstanbul şiirinin en lirik mısrası gibi insanları yıllardır gözleyen bir saraydan, Dolmabahçe Sarayı'ndan sesleniyor. Dolmabahçe Sarayı'nın, yani ”Boğaziçi'ndeki Mücevher”in kitabım, eşyaları konuşturarak, onların ağzından hikâye ediyor ve her gün önünden binlerce insanın geçip gittiği mekânın ruhuna ortak olmaya çağırıyor. Okuyarak yaşamak, yaşarken yol almak için, bir kılavuz, kitaptan daha ötesi. ”Bazen bir çocuk, bazen bir cariye, bazen bir ruh veya mana. Onlar bir zamanlar sarayın kahramanıydılar ve şimdi sizinle konuşmak üzere hayata döndüler. İstiyoruz ki bu kitabın bölümleri size rehberlik edebilsin ve cümleler, yolculuklarınızı anlamlı kılsın, sonunda sizi bir sarayla buluştursun.”
91.25 ₺ -
Kanuni Sultan Süleyman Dönemi Taht Kavgaları
Alanındaki uzmanlığı, sadece akademideki sıfatlarıyla kanıtlanan bir akademisyen değil Şerafettin Turan. Osmanlı tarihinin enteresan bir dönemine odaklanıyor Kanuni Sultan Süleyman Dönemi Taht Kavgaları. Bir döneme odaklanan ama konuyu derinlemesine ele alan bu metni incelediğimizde, aslında tarihin bütününe dair büyük "Muhteşem" sıfatıyla anılan Kanuni Sultan Süleyman'ın oğulları arasındaki taht kavgasının, izini kaynak metinlerle, araştırmalarla, yeri geldiğinde fetvalarla sürüyor Şerafettin Turan. Akademik metinlere ait, hepimizin kafasındaki anlatım ezberlerini de akıcı dili ve duru Türkçesiyle yerle bir ediyor. Okunan, okunurken zevk veren bir yapıt çıkarıyor karşımıza; baskısı yenilendikçe kendini yenileyen, bilgilerini güncelleyen ve dilini incelten bir Kanuni Sultan Süleyman Dönemi Taht Kavgaları. Şehzade Mustafa, Bayezid ve Selim arasında yaşananlar; Hürrem Sultan, Mahidevran Hatun, Rüstem Paşa'nın rolleri ve yaptırımları; Osmanlı'nın en şatafatlı ve güçlü olduğu dönemin perde arkasında yaşananlar bu araştırmada sahih bir biçimde anlatılıyor. Şehzadelerin taht kavgalarına yol açan nedenler, Şehzade Bayezid'in Selim'e ve babasına karşı cephe alışı, imparatorluğu iç savaşa götüren sebepler, Konya Savaşı, Bayezid'in İran'a sığınması ve akabinde öldürülmesi, taht kavgasının doğurduğu iç karışıklıklar ve taht kavgaları nedeniyle yapılan yönetim değişiklikleri, kitabın ana konularını teşkil ediyor. Uzun padişahlık döneminde dışarıyla uğraştığı kadar içeriyle de uğraşan Kanuni Sultan Süleyman'ın "padişah, baba, şair" olarak da:portresi gözler önüne seriliyor.
215.35 ₺ -
Devrilen Kazan
Osmanlı tarihinin en kanlı dönemlerinden biri.Devletin ordusuyla savaştığı, İstanbul sokaklarında yeniçeri terörünün kol gezdiği zamanlar. Padişahları katleden, halkı haraca bağlayan, yüzyıllardır adları ülkenin her yanında zorbalıkla anılan yeniçerilerin ocaklarının, Sultan Mahmut ve bu zulümden yılmış halk tarafından başlarına yıkılmasının hikâyesi. Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması, tarihlerde ”Hayırlı Vaka” diye anılageldi. Bu dönemi, zamanının önemli karakterlerinin şahitlikleriyle Devrilen Kazan romanında okuyacaksınız. 'Dut mu yuttun bülbül mü yoldaş” dedi, ”neye susuyorsun? Adetin her yerde cır cır ötmekti. Şimdi neden dilini kıstın ? işte meydan. Konuş da dinleyelim. Yoksa niyetin ocak yıkılınca ortada kalacak viranelikte mi ötmektir? Eğer öyle düşünüyorsan aldanıyorsun. Çünkü o viranelikte ötmek sana nasip olmaz. Ocağı yıkanlar, seni de göçürürler!”
215.35 ₺ -
Od Bir Yunus Romanı
Her yazdığı romanla yüz binlerin kalbini feth eden İskender Pala yeni romanı OD ile yeniden okurlarını selamlıyor. Od bir Yunus Emre romanı. Gök kubbemizin her zaman parlayan ve hep çok sevilen, şiirleri gönülden gönüle dolup dilden dile dolaşan Yunus Emre, bu kez ODun ana kahramanı. İskender Palanın ilim ve kültür adamı olmasının yanında, yazar kişiliğinin imbiğinden geçirilerek aşkın tahtına bir kez daha oturtuluyor. 13. yüzyılın her bakımdan kavruk ve yanıp yıkılan ortamına Yunus Emrenin gelişi tarihi atmosfer içerisinde hakiki anlamına kavuşturuluyor. Yıkıntılar ve yangınlar içinden bir gönül ve bir insanlık anıtının inşa edilişi cümle cümle anlatıyor ve elbette kalbe dokuna dokuna yol alıyor. Romanın her sayfasında Yunusun hamlıktan saflığa geçişi okunuyor. Biliyorum, Biz bu ilden gider olduk, kalanlara selam olsun, demişti; Yine Biliyorum, Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun. Demişti; Ve Sevgiliye gittiği o geceden sonra adının dilden dile, Aşkının gönülden gönüle dolaştığını da biliyorum. Şimdilerde ona kimisi Âşık Yunus, Miskin Yunus; Derviş Yunus;Varsın onu da desinler. Ve Türk yurtlarında, onu en çok Bizim Yunus diye çağırırlar. Biliyorum; Ten fânidir, can ölmez Çün, gitti geri gelmez Ölür ise ten ölür Canlar ölesi değil
237.25 ₺ -
Üvey Anne
Bu roman, üvey annelere bir merhamet hissi gelir ümidiyle yazılmıştır. Kitabı okuyan üvey anneler arasında öksüzlerini kendi yavrusu gibi bağrına basabilecek fazilette hanımlar çıkarsa maksat hasıl olacaktır. Kanaatimiz şudur ki; bir tane iyi üvey annenin değeri on tane annenin değerinden daha az değildir. Her kadın bir anne olabilir fakat, her kadın iyi bir üvey anne olamaz.
91.00 ₺ -
Nâr-ı Aşk
Sultan kızı, sultan kardeşi, amcam I. Abdülhamid’in en gözde yeğenlerindenim; güzelliğim dillere destan… On sekiz yıllık hayatım boyunca ne arzu ettiysem yerine getirildi. İsteklerime amade, etrafımda pervane gibi dönen nedimeler, cariyeler… Tüm bunlara rağmen bendeniz, Beyhan Sultan öyle bedbahtım ki! Gönlüm aşk ateşiyle yansa da derdimi kimselere diyemem… *** Ben Şeyh Galip; tasavvuf ehli, aşk ehli bir şair… Yirmi yaşında divan sahibi oldum, yirmi altı yaşında Hüsn ü Aşk’ı yazdım. Ama asıl aşkı, aşkla yıkanan Konya’da, Beyhan Sultan’ın suretinde buldum. O gün onun gül yüzüne nazar ettim de pervane misali yanmaya durdum. Kendi ayaklarımla bile bile aşkın yangınına girdim… *** Mine Sultan Ünver’den 18. yüzyıl İstanbul’unda bir aşk masalı… Nâr-ı Aşk tasavvuf, saray hayatı, ıslahat hareketleri ekseninde soluk soluğa okuyacağınız bir roman…
9.60 ₺ -
Kanuni ve Şarlken
Bir yanda şanlı padişah Kanuni Sultan Süleyman, diğer yanda Kutsal Roma-Germen İmparatoru Şarlken… İkisi de birer şair… İkisi de geniş görüşlü… Daha da önemlisi ikisi de kendi kıtalarının en güçlü adamları… Kanuni Sultan Süleyman'ın Yeniçerilerinin yırtıcılıkları ve yetenekleri sayesinde Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları tarihinde hiç olmadığı kadar genişlemişti. Bu arada Avrupa’da iç karışıklıklar devam etmekteydi. Şarlken ile Papa arasındaki gerilim gitgide artıyor ve tahta yeni çıkmış olan Fransız kralı I. Francis, Şarlken'in topraklarını karadan ve denizden tehdit altında tutuyordu. Avrupa ayaklarının üzerinde durmaya çalışır, Osmanlılar ise dizginlenemez bir canlılıkla topraklarını genişletirken, Macaristan’dan Rodos’a, oradan da her iki tarafın da Türklerin muzaffer olacaklarına inandıkları Viyana’ya kadar çeşitli çarpışmalar ve epik zaferlerle şekillenecek olan drama için koşullar olgunlaşmış durumdaydı. Kendi kıtalarında gösterdikleri üstün başarılarla güçlerine güç katan bu iki hükümdar, sonunda tarih sahnesinde karşı karşıya geliyordu… Belgrad ve Rodos’un fethi, Mohaç Meydan Muharebesi’nin ve Viyana Kuşatması’nın ayrıntıları... Çok satan kitaplarıyla tanınan ABD’li tarihçi James Reston, dünyayı sarsan yılları – Rönesans çağını sonlandıran ve İslamiyet’i Viyana kapılarına taşıyan, Avrupa ile Osmanlı arasındaki epik çatışmayı – birbirinden etkileyici ve bir o kadar da inandırıcı karakterlere süslüyor. Batılı bir yazarın kaleminden okuyacağınız Kanuni-Şarlken çekişmesi; Kanuni’nin en iyi arkadaşı ve sağ kolu İbrahim Paşa, ne zaman ne yapacağı belli olmayan, belagat sahibi Martin Luther; sefahat düşkünü Papa X. Leo; hırslı I. Francis; kaba saba ve kendine güvensiz VIII. Henry ve diğerleri. Bu karakterlerin huysuzca, kimi zaman da eğlenceli olabilen karşılıklı ilişkileri, Reston’ın ayrıntıları kaçırmayan gözüyle birleşince; titiz bir araştırmanın sonucu olan bu tarihî hikâyeye romanlara has bir gerilim ve canlılık katıyor.
15.41 ₺ -
Gerçek Tarihin Peşinde
Osmanlı hangi tarihte kuruldu? Padişahın özel odasında ne gibi şifreler var? Kanunî Nuh’un gemisini aramış mıydı? Günümüzde Kanuni’ye ne gibi iftiralar atılıyor? “Muhteşem Yüzyıl” mı? “Muhteşem Rezalet” mi? Mithat Paşa bizim Neron’umuz muydu? Eyüp Sultan’ın kardeşi hangi ilimizde yatıyor? Özgürlük Heykeli’ni Sultan Abdülaziz mi yaptırdı? Mimar Sinan, Mihrümah Sultan’a gerçekten aşık oldu mu? Tarihine hayret nazarlarıyla bakmayanlar ondaki canlılığı, renkliliği ve ilginçliği de göremezler. Oysa tarihe delici bir nazarla bakıldığında bugün olup bitenlerden çok daha fazla hayret edilecek olaya rastlamak mümkündür. Eski ABD başkanlarından Harry Truman’ın dediği gibi “Bilmediğimiz geçmiş dışında dünyada yeni bir şey yoktur”. Mustafa Armağan asıl tarihteki olaylara hayret etmeyenlere hayret eden araştırmacı zihinlerden biri. Öğrencilerin nasıl olup da tarih derslerinde esneyebildiklerini, tarihin, idrakimizi diken diken edecek nice süngülenmiş olayla örülü olduğunu ve aslında insanlardaki merak duygusu bilenirse tarihin bize söyleyebileceği çok sözü bulunduğunu iddia eden Armağan, bu yeni kitabında “okurlarıyla birlikte” gerçek tarihin peşine düşüyor, tarih okyanusundan bulup çıkardığı incileri onlarla cömertçe paylaşıyor. Gerçek Tarihin Peşinde tarihimizde bilinmeyen, unutulan ve yitirilmiş gerçeklerin fark edilmesi yönünde cesurca bir girişim. En önemlisi de, “bu tarih”in, Türkiye’nin geldiği noktaya yakışmadığı kanaatinde.
11.31 ₺ -
Hayat Dersleri Kırk Bohça
İnsan ilahi bir sanatın muhteşem bir tezahürüdür.Esma-i ilahiyyenin tecelligahıdır.Eşref-i mahlukat ve hülasa-i kainattır.ALLAH Teala'nın bu harika sanatını kim anladım diyebilirki?Bu mükerrem eseri anlamak ta anlatmak ta zordur.Rabbimiz,zahirimizde nakış nakış ince sanatını gösterdiği gibi batınmızda,İç dünyamızda da ilmek ilmek göstermemiştir.
70.00 ₺ -
Dert Bende Ne Gezer Beyim
Ben,derdi severim beyim! Derdim büyüdükçe dermanım büyür.Dillerim çözülür,fermanım büyür.Böyle derdi seyran etmesem olmaz.Hamd ü sena etmeyip sussam olmaz.Onun kendine has bir tadı vardır.Bir zamanlar gelir,dert demeye utanır da dil,lütuf der,nimet der,ikram der.Ona dert demeye kıyamaz.Adını dert koymaya utanır.
157.50 ₺ -
Bir Vefa Öyküsü
Kulluğun sınırları,hayatın her anında Allah'tan gafilolmama gibi bir hassasiyeti gerektiyor.Rabbimizin mekan ve zaman üstü kudretinin karşısında O'nun celal ve cemal sıfatlarına gönlü ayna yapmak...İşte budur asıl mesele...Allah'ın bütün yarattıklarına derin bir muhabbet içerisinde olmak,yaratılanı,Yaratan'dan dolayı sevmek,kulluk bilincinin zirvelerindendir.
98.00 ₺ -
Hayat Mektebi
Hayat mektebi çok çetrefilli okuması zor bir mektep.Görünenin bir de arka planı var.Btaından habersiz tek kanatlı yaşıyoruz.Eksiğimiz burada... Gözümüz,gördüğünü gerçek zannediyor,gönlümüzü inşa etmiyoruz.Bilsek ki,gönül gözümüz çok daha keskin görür.Aklımızın esiri olmuş,gidiyoruz;bilsek ki ruhumuz ötelerden aklın bilehaberinin olmadığı Rahmani bilgiler getirir...
157.50 ₺ -
Dua Terapisi
“Dua ibadetin özüdür” buyurur İslâm Peygamberi (a.s.m.). Bu hadisin bildirdiği üzere, dua ile, kul hem kendi kulluğunu teyid, hem de âlemler Rabbinin ulûhiyetini ilan eder. İnsanın O’nu, kendisini ve bütün kâinatı nasıl tanıdığı, duasına bakarak anlaşılabilir. Her insan, duası kadar kuldur. Duanın kul ile Rab arasında kurduğu bu sağlam ilişkinin, insanın kendi iç dünyasına bakan bir yönü de vardır. Duasıyla kul-Rab ilişkisini doğru şekilde kurduğu ölçüde, insanın kendi iç dünyasının taşları da yerli yerine oturur. Bu ise, hayatın karşımıza koyduğu soru, sorun ve açmazlar karşısında duayı iç dünyamızın yaraları için bir tedavi imkânına dönüştürür. Dua Terapisi, duanın işte bu ‘tedavi edici’ boyutunu ele alıyor. İnsanın dua yoluyla Rabbiyle kurduğu temasın ruhen, manen ve psikolojik olarak sağladığı tedavi edici imkânları, tasavvufun ve psikolojinin bakış açısını kullanarak örneklerle anlatıyor. Ruh yaralarını dua ile tedavi etmek isteyenler için, okunması gereken bir kitap. “Dua eden insan bir yandan Allah’a olan köklü bağlılığını itiraf ederken, aynı zamanda O’nun yüce kudretine duyduğu çok derin itimat ve güveni teyid eder. Bu bakımdan dua, bir dindarlık tezahürü olmanın yanısıra, ruh sağlığının da bir ön şartı olarak görünmektedir. Bu bağlamda, duanın manevî terapisini ruh sağlığının bir anahtarı niteliğindedir.”
9.00 ₺ -
Dua Engel Tanımaz Fatma
Fatma, Ahmet Bulut’un adlandırmasıyla “Allah’ın özel kulları”ndan biri… Kas hastalığından yürüme yetisini kaybeden Fatma, cennette yürümeye kendini adamış bir namaz âşığı… Senai Demirci ve Ahmet Bulut’un girişimleriyle Hacc’a gönderilen Fatma’nın hikâyesi sarsıcı ama en çok da umut verici: Günlük hayatın hayhuyundan bir türlü dönüp bakamadığımız, besleyemediğimiz ruhumuza yeniden dönüşümüzü sağlayacak, atalete uğramış benliğimize soğuk duş etkisi yapıp bizleri Efendimizin(sav) “gözümün nuru” dediği namazla yeniden buluşturacak. Bu nazenin yolculuğa siz de iştirak etmez misiniz? Hacı olduğumu duyanlar beni şöyle boydan aşağı süzdükten sonra şaşkınlıkla bana, “Sen bu halinle hacca nasıl gittin?” diyorlar, ben de tebessümle, “Çok kolay, herkes gibi uçakla,” diyorum. Ve insanların beni en güldüren sorusu şu oluyor, “Ama sen yürüyemiyorsun?” Çoğu zaman gülerek, “Çok mu belli oluyor?” derim. İnsanlar bana diyorlar ki, “Oturduğun yerden bizden daha çok koşturuyorsun Fatma!” Ben de diyorum ki, “Eee, ben ayaklarımı önden boşa yollamadım.”
112.50 ₺ -
Kalbinin Sesini Dinle
“Seyrisüluk. Bir uzun yol düşe kalka gidilen. Kişi kendinde yürür. Kişi kendince yürür. Her ne arar ise kendinde arar. Bulmak istiyorsan yitir kendini! Serkeş atlar ıslah edilmeli Çile ye ve sabır iç. Ki usta binici olasın.”
6.42 ₺ -
Kolej Günleri
Kızıl saçlı Yannick, müzik öğretmeninin bitmek bilmeyen alay ve aşağılamalarına maruz kalmaktadır. Sébastien, okuldaki "büyük çocukların" şamar oğlanı hâline gelmiştir. Günlük hayatta normal sayılabilecek bir takım söz ve hareketlerin aşırısı büyük bir drama yol açmıştır. Samira başörtüsünü çıkartmayı kabul etmeyince okuldan atılmış; yakın arkadaşı Claire de başını örterek ona destek vermiştir. Sekizinci sınıftaki bir grup arkadaş tişörtlerine yeni bir hava vererek müthiş modacılar olmuşlardır. Fransızca öğretmenine hayranlık duyan Lisa, gönderilmemek üzere mektuplar yazmaktadır. Beş güçlü öykü üzerinden unutulmaz okul yılları... Yannick, Thomas, Sébastien, Samira, Lisa; çekingen, asi, karmaşık, tutkulu, âşık, korkak ya da dayanışma içinde, hepsi birbirinden farklı ama hepsi de genç. Hayat gibi çelişkilerle dolu, kimi eğlenceli kimi dokunaklı beş farklı yaşam... Okul yıllarını anlatan birbirinden güçlü ve duygu dolu beş farklı öykü... "Kolej Günleri" okul hayatını yakından tanıyan bir öğretmenden bu hayatın farklı yüzlerini yansıtan çarpıcı bir fotoğraf albümü.
9.25 ₺ -
Sevginin Dünyası Cep Boy
Tarihî romanlarıyla tanınan Ahmet Yılmaz Boyunağa, ilk defa duygu yüklü bir romanla genç okurlarının karşısında... Karamsarlık ile ümit arasındaki çizgi bazen çok incedir. Oysa sevgi emek ister. O sevgi ki nice tehlikelere sürükler insanı; acılara beklenmedik davetiyeler çıkardığı da olur... Ama en umulmadık anda gri tonlar renklenir, bahar olur dört bir yan. Sevgi'nin Dünyası, yirmili yaşlarında üniversiteden yeni mezun bir genç kızın hayata tutunma mücadelesini anlatıyor. Ailesini kaybettikten; akrabaları ve nişanlısı ona sırt çevirdikten sonra Sevgi'nin yapabileceği tek şey kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmektir. Sevgi'nin Dünyası: Bir genç kızın dokunaklı ama iyimser öyküsü...
19.24 ₺ -
Firaklı Nameler Akifin Gurbet Mektupları
İstiklâl Marşı şâirimiz Mehmed Âkif Ersoy, 1914’ten sonra çeşitli sebeplere mebni Mısır’a gidip gelmiştir. Fakat 1925-1936 yılları arası dönmemek üzere ihtiyarî sürgünü tercih etmiştir. Arkadaşı Abbas Halim Paşa’nın daveti üzerine önce kendisi ve daha sonra iki oğlu Emin ve Tahir’le eşi İsmet Hanım’ı da alarak Mısır’ın Hilvan beldesine gitmiştir. Fakat ciğerpâreleri kızları Cemile, Suad ve Feride’den ayrılmış, torunlarına hasret kalmıştır. Mısır’da Câmiatü’l-Mısrîye’de Türk Edebiyatı dersleri vermeye başlayarak geçimini sağlayan Mehmed Âkif, diğer zamanlarında da Abbas Halim Paşa’nın çocuklarına özel dersler verir ve akıbeti bilinmeyen Kur’ân-ı Kerim çevirisini yapar. Mehmed Âkif Mısır’da kaldığı süre zarfında kızı Suad Hanım’a, damadı Ahmed Bey’e ve torunu Ferdâ’ya Mısır’daki yaşantılarını anlatan hasret dolu birçok mektup yazmış ve fotoğraflar çektirmiştir. Torunları Ferdâ Argun ve Selma Argun, hiçbir yerde yayımlanmamış ve dede yâdigârı olarak yıllar yılı sakladıkları bu mektupları, fotoğrafları kolleksiyoner M. Rüyan Soydan’a vermiş ve bu vesile ile Âkif’in ihtiyarî sürgün günlerine dair hiçbir kaynakta yer almamış bilgiler ihtiva eden bu vesikalar 2011 Mehmed Âkif Ersoy yılına özel Timaş Yayınları okuyucularına sunulmuştur.
27.41 ₺ -
Düello / Menderes ve İnönü
"Tek kaygım, İkinci Dünya Savaşı’ndan kurtardığımız ülkenin Üçüncü Dünya Savaşı’nın öncesinde yönetimsiz kalışıdır… Abartmayayım ama bir yıl sonra duruma bütünüyle egemen olacağız. Bize teslim olacaklardır.” İsmet İnönü “Bunlar boş sözlerdir. Bugüne kadar bu memleketin hürriyetini elinden alan onlardır ve hürriyeti getiren Demokrat Parti’dir.” Adnan Menderes Türk siyasal yaşamının en önemli aktörlerinden Adnan Menderes ve İsmet İnönü'nün soluk kesen mücadelesi üzerine eşsiz bir araştırma... 14 Mayıs 1950 genel seçimleriyle başlayan, 27 Mayıs 1960 askerî müdahalesiyle son bulan, Menderes ve İnönü arasındaki DÜELLO'nun; dönemin gazetelerinde, dergilerinde ve en önemlisi Meclis Zabıtları'nda yer alan ayrıntıları ilk defa bu kitapta… Adnan Menderes'in Demokrat Parti'yi kurmasından beraber başlayan ve 27 Mayıs Darbesi'ne kadar devam süreci Doç. Dr. Şerif Demir büyük bir titizlikle araştırdı ve kaleme aldı. Tamamı birinci el kaynaklara dayanan bu eser Türk Siyasi Tarihi'ni derinden etkileyen ve hala üzerinde sis perdesi olan yılları merak edenler için yazıldı. -İnönü ve Menderes'in ilk karşılaşmalarında ne yaşandı, İnönü'nün Menderes'le ilgili düşünceleri neydi? -İnönü’nün Millî Şef kimliği karşısında Adnan Menderes ne yaptı? -Menderes’in İnönü’yü siyaset dışına itme çabalarının sebebi neydi? -Adnan Menderes halkın gözünde nasıl “kahraman” olmuştu? -İktidarının zirvesinde olan Adnan Menderes’e erken seçimleri kabul ettiren sebepler neydi? -İki lider arasında dönem dönem esen “Bahar Havası” ne derece samimiydi? -27 Mayıs Darbesi öncesi DP ve CHP arasındaki atışmaların gerçek nedenleri neydi? -İnönü'nün ihtilal hakkında ne düşünüyordu? -İsmet İnönü Adnan Menderes’i hangi siyasetçiyi örnek göstererek tehdit etti, Menderes’in cevabı ne oldu? -Adnan Menderes’in idamında İnönü'nün rolü neydi? -27 Mayıs Darbesi'nde medyanın ve askerin rolü neydi? Bunlar ve daha birçok sorunun cevabı DÜELLO’da…
8.23 ₺ -
Marifetname Tercümesi 3 Cilt Takım
Marifetname Tercümesi 3 Cilt Takım Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin Ölümsüz İlmi Bilim Kitabı Olan Marifetname On Senelik Bir Çalışma Yapılarak Siz Değerli Okuyucularımız İçin Gün Yüzüne Çıkıyor.
1470.00 ₺ -
Meleklerin Fısıltısı
Yazar, Türk efsanelerinden Düşen Meleklerin dünyasına adımını atıyor; günümüzde yaşayan böylesi doğaüstü güçleri olan özel bir Türk’ün (Fırat’ın) olağanüstü yeteneğini ve başından geçenleri anlatıyor. Üniversitede öldürülen hocası Hakan’ın cinayeti, kendi üzerine yıkılmak üzereyken, gizemli bir Fransız bakan ve ekibince kurtarılan Fırat’ın hikâyesini okuyacaksınız bu eserde. Bu Fransız kadın, onu elinden tutup Tibetli rahiplerin gizemli Agartha topraklarına sürüklüyor. Thule tarikatının gizemlerine… Türkiye-Paris-Ottawa-Kosova derken Tibet’te delicesine bir koşuşturma içinde buluyorlar kendilerini. Her şey çözüldü derken binbir düğümle başlarına bir çorap daha örülüyor ve aslında dost bildiklerinin düşman, düşman diye tanıtılanların dostane yüzü ile karşılaşıyorlar. Peki bu kadar mitin içinde ilginç isimler de yok mu? Adolf Hitler, Enver Paşa, Mustafa Kemal Atatürk, Karl Haushoffer… Ve tüm bunların içinde gerçekle hayali, harmanlayıp bizlere sunuyor kitap. Biraz hayal biraz mit! Meleklerin Fısıltısı, Fırat’ın romanıdır; ardından gelecek kitap ise kız kardeşi Dicle’nin romanı olacak. Babaları tarafından çok idealist düşüncelerle ad verilmiş iki özel yetenek, iki özel kahraman; Fırat ve Dicle… Meleklerin Fısıltısı; bu kardeşlerden Fırat’ın biraz fantastik biraz macera dolu hikâyesi…
9.80 ₺ -
Efe Türk Yavuz Han
Hakkında ileri sürülen çok lâf arasında, Yavuz Sultan Selim için en uygun sözü; 10 yaşına kadar yanında büyüyen torunu için Fatih Sultan Mehmet söyleyip; “Benden sonra tahta kim oturur bilmem de, bu EFE TÜRK’ ün yönetiminde, Devlet-i Aliyye en az üç misli büyüyüp dev bir imparatorluk olur!” keşfinde bulunmuştu. Sultan Yavuz, Mısır fethinde kendine hediye edilen dünya haritasını avucunun içine alıp, “bu bize bile az!” diyerek, dedesini doğruladı. Büyük cengâverin “ibret dolu” hayatı, tüm yaşanmışlarıyla.Ve O; gözlerden kaçan tüm gizemiyle bu ROMANDA!
19.60 ₺