-
İslam'da İnsan Hakları Beyannamesi
İslâm Hukukunda insan hak ve hürriyetleri nin tarihî gelişimini, Batıdaki haliyle mukayese etmenin hatalı olacağı ve bu mevzuda 1215 tarihli İngiliz Magna Carta´sı ile 1789 tarihli Fransız Vatandaş Hakları Beyânnâmesi'nin arz ettiği önemin, sadece Batı alemi için geçerli olacağı, bizim tarihimizde insan hak ve hürriyetleri nin gelişimi ve inkişafı diye bir şey ihtiyaç olmadığı. Zira yaradılıştan Allah'ın insanlara bu temel hak ve hürriyetleri ihsân ettiği, İslâm Hukukunda insan hak ve hürriyetleriyle alakalı ilk ve değiştirilemez metinlerin, Kur´an´ın mevzu ile ilgili âyetleri, hadisteki beyânlar, Vedâ Hutbesi ve Medine Anayasası denen Sahifeler olduğu.Problemin, şer´î kaynaklarda kabul ve tayin edilen hak ve hürriyetlerin tatbikattaki durumu olduğunu bu eseri okununca daha iyi anlaşılacaktır.
90.00 ₺ -
Eski Anayasa Hukukumuz Ve İslam Anayasası
"Eski Anayasa Hukukumuz Ve İslam Anayasası" adıyla yayınladığımız bu eserde: İslam Hukukunda Anayasa Hukukunun genel hükümleri ve temel esasları; Bazı hukuk tarihçileri tarafından ilk yazılı Anayasa olarak kabul edilen Medine Site Devleti Anayasası´nın Metni; Türklerin kurduğu son büyük İslam Devleti olan Osmanlı Devleti´nde özellikle Tanzimat´tan sonra müşahede edilen Anayasa hareketleri ve 1293/1876 tarihli Kanun-ı Esasi; Muasır İslam hukukçularının İslam Anayasa Hukuku ile alakalı çalışmaları ve Avrupa İslam Konseyi tarafından hazırlanan örnek İslam Anayasası´nın tam metni. Bu ve benzeri konuları bulacaksınız.
75.00 ₺ -
Bilinmeyen Osmanlı
Rahmetli Adnan Kahveci'nin Maliye Bakanı olduğu ilk günlerde Prof. Dr. Ahmed Akgündüz'le bir sohbet sırasında istirham mahiyetinde: Muhterem Hocam! Eğitim hayatımda Osmanlı Devleti ile ilgili doğru bilgileri öğrenememiş ve aleyhte öğrendiğim bilgilerin yanlışlığını ve tarihimizi toptan inkârın zararlarını ancak Amerika'daki tahsil hayatımda anlamıştım. Bizim Osmanlı'yı batıran kurum diye gördüğümüz 'iltizam' usulünü Amerika'nın vergi toplamada kullanmak istediği modern bir iktisat teorisi olarak mastır derslerimde görünce şaşırdım ve tekrar Osmanlı'yı incelemeye başladım. İlk işim sizin Osmanlı Kanunnâmeleri adlı eserin 1. Cildini okumak oldu. Ancak bu tür eserleri herkesin okuması mümkün değil. Keşke Osmanlı devleti ile ilgili önemli soruları, bu eserlerinizin özeti olmak üzere 500 sayfa halinde özetleseniz ve adını da BİLİNMEYEN OSMANLI koysanız, ben de en az 500.000 adet bastırıp bütün meraklı insanlara dağıtsam.. Sözlerinde ilham alınarak, Osmanlı Devleti'nin Kuruluş'unun 700. Yıldönümü münasebetiyle hazırlanan ve Rahmetli Adnan Kahveci'nin verdiği BİLİNMEYEN OSMANLI ismiyle okuyucuya sunulan eserde; Osmanlı Tarihi ile alakalı bir çok bilinmeyenin veya eksik bilinenlerin cevaplarını belgeleri ile bulacaksınız.
562.50 ₺ -
Belgeler Gerçekleri Konuşuyor 5
Arşiv belgeleri ışığında Cumhuriyet döneminde Osmanlı Devletine yapılan iftiralar, Bediüzzaman'ın I. Dünya Harbinde yaptığı hizmetler ve eğitim tarihimiz gibi değişik ve bilinmeyen konular, incelenmektedir.
90.00 ₺ -
Belgeler Gerçekleri Konuşuyor 4
Arşiv belgeleri ışığında Güneydoğu Meselesi'nin tarihî ve dinî boyutları, azınlık hakları ve ilmin kıymeti gibi değişik ve bilinmeyen konular, bütün yönleriyle izah olunmaktadır.
90.00 ₺ -
Belgeler Gerçekleri Konuşuyor 3
Arşiv belgeleri ışığında Osmanlı Devletindeki kardeş katli meselesi, Bediüzzaman'ın bilinmeyen yönleri ve Kıbrıs konusu gibi değişik ve bilinmeyen konular, bütün yönleriyle açıklanmaktadır
90.00 ₺ -
Belgeler Gerçekleri Konuşuyor 2
Yine arşiv belgeleri ışığında kadının hukukî durumu, Osmanlı Hukukunun mahiyeti ve özellikle de Arap Ülkelerinin Osmanlı Devletine kendi arzularıyla itaat etmesi gibi değişik ve bilinmeyen konular, bütün yönleriyle aydınlığa kavuşturulmaktadır. Milli Eğitim tavsiyelidir.
90.00 ₺ -
Belgeler Gerçekleri Konuşuyor 1
Arşiv belgeleri ışığında insan hakları, kadının boşanma hakkı ve özellikle de kişi haklarının korunması gibi değişik ve bilinmeyen konular, bütün yönleriyle aydınlığa kavuşturulmaktadır.
90.00 ₺ -
Ahlat Tarihi
Ahlat Tarihi adlı elinizdeki eser bir şehir tarihi olmakla beraber, aynı zamanda müslüman Türkler'in anadolu'ya girişlerinin ve vatan edinmelerinin tarihidir. Eser, Ahlatı mekan olarak esas alıp, ilk çağlardan XX. Yüzyılın başlarına kadar siyasi,sosyal, kültürel ve iktisadi yapısını incelemektedir. Çalışma yedi bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Ahlat'ın bilinen ilk tarihinden Malazgirt Zaferi'ne kadar olan dönem incelenmektedir. İkinci bölüm, Ahlat'ın sosyal, kültürel ve iktisadi bakımdan zirveye çıktığı ve bir asrı aşkın bir süre devam eden Ahlat-Şahlar dönemine ayrılmıştır. Üçüncü bölümde, Ahlatın Eyyübiler'in hakimiyeti'ne geçişi, Celaleddin Harzem-Şah'ın Ahlat'ı kuşatması ve ardından Alaaddin Keykubat'ın Ahlat'ı imarı anlatılmaktadır. Dördüncü bölümde Moğollar'ın bölgede ki tahribatı ve bu yüzden Ahlat'tan kafileler halinde göç edenler hakkında bilgi verilmiştir. Beşinci bölümde, Ahlat'ta Kara Koyunlu ve Ak Koyunlu devletlerinin hakimiyetinden ve bu bölgedeki faaliyetlerinden bahsedilmektedir. Altıncı bölümde, 1514 Çaldıran muharebesi ile Osmanlı Devleti hakimiyetine giren Ahlat'ın, Osmanlı Devleti'nin yıkılışına kadar olan dönemi çeşitli yönleri ile incelenmiştir. Son bölümde ise, Ahlat'ta günümüze kadar gelen tarihi değere sahip kalıntılara yer verilmiş ve Ahlat'ta yetişen meşhur ilim adamları, mutasavvıflar ve sanatkarlar incelenmiştir. Ahlat Tarihi, Ahlat'ın siyasi, sosyal ve iktisadi tarihinin yanı sıra, zengin kültürel mirasını da günümüz ve gelecek nesillere tanıtmayı amaçlamaktadır.
150.00 ₺ -
Cezaevinde Şah ve Sultanlar
Tutku… Güzellik… Aşk ve savaş. Sadece gönüllerin değil alınların, kemiklerin ve gözlerin alev alev yandığı savaş. Kahramanlarını, Yavuz Sultan Selim’i de Şah İsmail’i de tarihin merdivenlerinde bir basamak aşağı indiren bir basamak yukarı çıkaran savaş. Çaldıran... Şimdi Çaldıran ne 500 yıl geride ne 500 yıl ileride. Savaş tasında büyücünün gördüğü neydi? Kızılbaşlık! Sünnilik! İktidar hırsı. Aşkın bir çökelti gibi dondurduğu zaman! Korku? Ya o? Yazar biraz da korkuların üstüne gidendir. Tarih ileriye doğru çözüldükçe ağacın kökleri de görülecektir. Alevi de Sünni de bağlıdır o köke. Birdir o toprakta. Gölgeler büyümüşse ışığı değil korkuyu yenmek gerekir. Karanlık ve kör ışığın egemenliği boğmasın artık nesilleri. Ve işte bir kez daha aşk! Şiir kadar iktidar atında rüzgâra ve ateşe doğru yol alan iki hükümdar. Şah ve Sultan… Dünya incisi zarif ve asil kadınlar. Yeminlerine bağlı erkekler. Masal kadar gerçek. Büyüleyici olduğu kadar umut verici. Şah&Sultan her cümlesi aşkla okunacak bir kitap. İskender Pala’dan…
120.45 ₺ -
Prenses Maria Bizans İstanbul’unda Ölümsüz Bir Aşk
İstanbul âşığı Haldun Hürel'den Roma İstanbul'una uzanan bir aşk hikâyesi... Latin istilasını bertaraf eden İmparator Mikael, harap edilmiş şehrini tekrar imar etmeye çalışırken kızı Prenses Maria da her şeye rağmen hâlâ göz alıcı olan İstanbul'u gezmekte, kendine yeni arkadaşlar edinmektedir. İstanbul ve Galata surları, Maria ve sevgilisi Carlo arasına çekilmiş gibidir. Maria"nın Cenevizli bir Katolik olan Carlo'ya aşkı, iki katlı surların bile ardına uzanmaktadır! İmparator Mikael’in onaylamadığı bu aşk, Maria ve Carlo'yu, neredeyse kendileriyle aynı kaderi paylaşan arkadaşları Fani ve Andrea ile çeşitli planlar yapmaya iter. Bugün "Moğolların Meryem'i" olarak da bilinen Prenses Maria, farklı bir İstanbul deneyimi yaşamak isteyenlere hüzünlü hikâyesiyle Haldun Hürel’in kaleminden sesleniyor.
164.25 ₺ -
Yol Arkadaşım
Hayata birlikte yol alan iki kişi... İki yolcu... Kimi zaman birbirleriyle hemhal olan, kimi zaman zıtlaşan iki ayrı beden ve ruh. Hayat yolculuğuna birlikte çıkmaya karar vermiş bu iki insanın, yani eşlerin birbiri ile münasebetleri nasıl olmalı peki? Hayat bir yolculuksa ve bu yolculuk birlikte tamamlanacaksa, bu iki “yol arkadaşı” önlerine çıkan engelleri nasıl aşacak ve birbirine nasıl destek olacak? Elinizdeki kitap, bu sorular için gayet basit ve güzel çözüm yolları sunuyor. Eşlerin birbirine pek çok konuda nasıl yardım edeceği ve yaşanılan sorunların nasıl aşılıp çözüme kavuşturulacağı, “yol arkadaşlığı”nın nasıl olması gerektiği o kadar güzel anlatılıyor ki...
4.50 ₺ -
Güney Asya ve Uzak Doğu'da Osmanlı İzleri
Açe, Endonezya, Malezya, Singapur, Japonya, Güney Kore ve Hindistan Güney Asya ve Uzak Doğunun bu yedi ülkesi, yitik bir medeniyetin, Osmanlının izlerini hâlâ taşıyor. Bu ülkeler için Osmanlı bir devletin, Türkler ise bir milliyetin ifadesi değildi. Bilakis, onları hatıralarında hâlâ canlı olan ve bir ölçüde rafine ederek idealleştirdikleri bir inanç sisteminin ve bir medeniyet duruşunun temsilcisi olarak yüceltmişlerdi. Elinizdeki kitap, bu diyarları bu izleri ve bu hatırayı bizatihî tesbit etmek üzere gidip görmüş bir yazarın kaleminden anlatıyor. Kitabın satırları arasında dolaşırken, bir dünya medeniyeti inşası için sorgulamadan yollara düşen yitik isimlerin, Anadolu’dan binlerce kilometre uzaklıktaki toprakların semalarında yankılanan selamlarını duyacaksınız Yaklaşık iki yıl sürecek olan yoğun bir araştırma safhasından sonra, öncelikle Güney Asya ve Uzak Doğudaki ‘Türk’ algısının Türkiye’deki mevcut milliyetçi algılarla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir içeriğe sahip olduğu sonucuna vardım. Güney Asya ve Uzak Doğu halklarının hafızasındaki Türk imgesi, asırlar boyunca Asya halklarını temsilen Avrupa’nın muhatabı ve hasmı olan Müslüman Türklere karşılık geliyordu. İstanbul ise, çağlar boyunca Güney Asya ve Uzak Doğu halklarının siyasî odağı haline gelmişti
6.38 ₺ -
Konuşmalar
Bir konuşma mı? Tam da zamanı... Doğrusu böyle bir şeye hiç gelemem. Çok uzun zamandır sadece yazmaktan başka edebiyatla hiçbir ilgim yok. Seyrek olarak, elime geçtikçe, dostlar yolladıkça bazı dergileri okuyorum. Ben zaten fazla düşünmem. Muayyen konularda, muayyen sorulara derli toplu, kuru ve sistemli karşılıklar verecek şekilde düşünmem. Onun için sorulu cevaplı bir konuşma yerine sohbet edelim, notlar alınır, sonra ben onları gözden geçiririm. Yarı sohbet, yarı röportaj, yarı düzyazı bir şey çıkar ortaya, yayınlarsınız onu.
159.80 ₺ -
Hayyam
“Biz sarhoşken henüz üzüm yaratılmamıştı” “Biliyorum her şarap anıldığında, her şarap şişesine bakıldığında, her üzüm hasadı yapıldığında tuhaf bir biçimde ruhum ordaymışçasına beni anıyorlar. O şarabın etkisiyle sarhoş olmadım ben. O şarabı hiç ağzıma sürmedim. Onun tadını da bilmem. Kırmızı, beyaz, pembe, kızıl, eski, yeni, ne zaman ve nasıl yapılırsa yapılsın, nasıl içilirse içilsin hiçbir şarapta bir izim, bir gölgem yok. Yine de herkes beni anıyor şarap denince. Şarabı sarhoş edici bir içki olarak tatmamama rağmen sarhoşluğum hep arttı. Ve öyle bir an geldi ki ne kendimi ne gayr’ı bildim.” Evreni anlama çabasını şiirlerine gizlemiş bir şair… Sayılarla oynayan bir matematik dehası… Göğü izleyen bir astronom… Medrese arkadaşı Hasan Sabbah ve Nizam’ül Mülk’le ayrılan yolları… Rasathanede izlediği yıldızlar ve baktığı gökte yalnız onun gördüğü an’lar… Asırları aşan akıl yürütmeleri… Ve elbet, rubaileri… “Hiç” olma yolunda “şey”e varan bir yolcu… Adı yüzyıllardır hafızalardan, dillerden silinmeyen Hayyam… Sadık Yalsızuçanlar’ın güçlü kalemiyle bir kez daha hayat buluyor.
7.54 ₺ -
Aşk- ı Pervane
Mürşitleri, üç pervaneye ateşi öğretmekteymiş. Birinci pervaneye hitaben demiş ki: "Hadi uç ateşe doğru. Git ve tez vakitte geri dön. Bakalım bize ne haberler getireceksin?" Heyecanla uçmuş birinci pervane ateşe. Çok geçmeden, gidişinin bin misli heyecanla geri dönmüş. "Efendim!" demiş mürşidine. "Ateş öyle bir şey ki, görünce gözlerim kamaştı. Karanlık dünyam ışıdı! Çok muazzam bir şey bu ateş dedikleri!" "Bu gördü!" demiş mürşit. İkinci pervaneyi göndermiş ateşi öğrenmeye. Hayli gecikme ile geri dönmüş ikinci pervane. Birinci pervaneyi aşkın bir heyecan ve sersemlik, sarhoşluk içinde anlatmış: "Efendim! Ateşe o kadar yaklaştım ki! Işığı gözlerimi kamaştırmakla kalmadı, sıcaklığı yüzümü yaladı. Bu sıcaklıktan adeta sarhoş oldum, kendimden geçtim. Toparlanmam uzun sürdüğü için dönmekte geciktim." "Bu bildi!" demiş pervanelerin mürşidi. Son pervaneyi uçurmuş ateşe. Beklemişler, beklemişler, beklemişler... Geri dönen olmamış. "Bu da yaşadı!" diye mırıldanmış mürşit. Ateşi merak eden pervanelerin öyküsüydü bu. Ateşe uçan, ateşi gören, ateşi bilen, yaşayan... Ateşin aşkına yanıp kül olan... Ateşi yutan pervane görülmüş müdür? İçindeki ateş dışındakine denk olan? Yandıkça ateşe hasreti artan? Kalbindeki ateşin ışığından gözleri kamaşarak, dışındaki ateşi görmeden dalan?
8.40 ₺ -
Salkım Söğüt
Kimnus böceğiyle ölüm olmayan bir ormanda tanıştım. Aslında başlangıçta ne ormanın ölümsüzlüğünden ne de tanıştırıldığım böceğin adının Kimnus olduğundan haberim vardı. Sevgili kız kardeşimle el ele ormanda gezerken kendimden habersiz ormanın büyüsüne kapılmışım. Abarttığımı sanmıyorum, yaşadığım şeye ancak büyü denilebilir. Şefkatli ve ısrarcı kollarıyla beni kuytularına çeken ormanda, o güne kadar hiç duymadığım bir musikiyi dinliyor, hiç görmediğim renklerle allak bullak oluyordum. Damarlarım duyarlı bir kemanın telleri gibi titreşirken, dinlediğim lezzetine doyulmaz musikinin bir parçası olmuştum sanki. Ormanın kuytularına çekilirken kaybolma korkusuyla kız kardeşimin elini hiç bırakmıyorum. O ormanı iyi biliyor, dili döndüğünce bana anlatıyor. Ellerimi çok sesli müzik gibi tutan, roman gibi konuşan kız kardeşim, kâh bin yıllık bir kocakarı, kâh dam başlarında çatal iğneli pantolonuyla gökyüzüne mektup salan uçarı bir genç kız oluyordu. Ama eli hep elimde.
21.00 ₺ -
Kuşatmadan Kucaklaşmaya Viyana'da 33 Yıl
Viyana, Osmanlı’nın kadim rüyasıydı. Biri Kanunî zamanında olmak üzere, iki kere kuşatıldı, ama bir türlü fethedilemedi. Nice akıncı, kaderine, surlarının dibine kadar gelse de, Viyana’ya bir türlü giremedi. Ama bu akıncıların torunları asırlar sonra, işçi veya öğrenci olarak da olsa, Viyana’ya gelip orada mesken tutabildiler. Kılıçla, okla, topla ve tüfekle gerçekleşen ‘fetihler’in geride kaldığı bir çağda, cihadın tarzını değiştirip, çalışmak veya okumak üzere geldikleri bu diyarda nice kalbi Kur’ân’ın elmas hakikatleriyle fethettiler. ‘Kuşatma’ya direnen bir şehirde, nice insanın İslâm’ı tanımasını, dahası İslâm’la ‘kucaklaşması’nı sağladılar. Elinizdeki kitap, Viyana’da manevî cihadı omuzlayan bir hizmet erinin notlarını ve hatıralarını içeriyor ve kuşatmanın hatırasını kucaklaşmanın sevinciyle harmanlıyor…
6.00 ₺ -
Örgütlü Ölüler
Örgütlü Ölüler; gündelik hayatta her zaman karşılaşacağınız olaylarla örülü. Gazeteler tuhaf haberler olarak sürekli dikkat çekerler. Mega makinanın insan merkezli olmayışını, şehirlerin ölümden ibret almayan duygusuzluğunu anlatan bir roman. Sistem, güvenliği için ölülerin bile örgütlendiği vehmine kapılabilir. Sistemin kuruntuları insanlara hayatı zehir eden uygulamalar içine girebilir. Yine de gülümseyen bir ironi ile yaklaşmak hayatı güzelleştirir. Zor zamanlarda, sıkıntılı anlardaki tercihlerimiz bizi insan yapar; ölümü munisleştirir, iptilaları izzetle karşılamanızı sağlar. Örgütlü ölüler, yalın, sade kurgusuyla, ötelerin bilinmezliğini elle dokunur hale getiriyor. Herkesin başına her an gelme ihtimali yüksek bir macerayı mizah diliyle anlatıyor. Sizin öykünüze içerden bir bakış sağlıyor. Şehirlerde dışlanan ölümün kendini nasıl hatırlattığını anlatıyor.
88.40 ₺ -
Kaf Muamması
“Kaf Muamması” Arap Şiirine adanmış bir roman. Üstelik beklentilerin çok ötesinde.. Ülkesi Brezilya’nın en çok ödül almış yazarlarından biri olan Alberto Mussa, Kaf Muamması ile ilk defa Türkçede! Afrika dillerinden, Arap diline, oradan Portekiz yerlilerine, Brezilya’da yaşanan hayatlara ve daha fazlasına gözlerini çeviren, merak eden, araştıran bir romancı Mussa. Türkçe bilen okur, onu “tanıdık” sayacaktır, sebepsiz olmayacaktır bu tanıdıklık üstelik. Kaf Muamması, Arap alfabesinden bir harf olan “kaf” ile “Kaf Dağı” arasında bağlantılar kurup yapısını birçok ara hikâyeyle besliyor. 28 harfin gizemi, “arasöz”lere, “parametre”ler, hikâyenin bütününe ustaca ulanıyor. Kurgunun yetkinliğinin yanında, Eski Arap Şiiri’ne, Cahiliye Devri’ne, “Yedi Askı Şairleri”ne dair birçok bilgiyi eserinin içinde bilgece sunuyor okuyucuya Mussa. “Üst kurmaca”nın parlak örneklerinden biri olan bu metin, birden çok okumayla genişleyecek ve her daim canlı kalacak bir kitap olarak Türkçede yerini alıyor.
87.60 ₺ -
Jerusalem
Bizi Belirleyen, Belki de Çocukluk Ülkemizdir Markar Esayan’ın Timaş Yayınlarından tam da bugünlerde çıkan romanı Jerusalem bunu düşündürüyor okura. “Eylül 1977 / Babamın beni almaya geldiği günü dünmüş gibi hatırlıyorum. Eve ürküntü veren bir gerginlik hâkimdi o akşamüstü” diye başlıyor Jerusalem. Esayan, bir solukta okunan romanında İstanbullu bir Ermeni ailenin öyküsünü anlatıyor. Kendi çocukluk yılları zorluklarla geçen baba, sekiz yaşındaki oğlunu iyi bir eğitim alması için Kudüs’e göndermek ister. Henüz “bu dünyada olma” haline bile alışamayan kahramanımız bir anda annesinden, şehrinden, yuvasından ayrılmak zorunda kalır. Yatılı okulun soğuk ve nemli odaları, “Evden gönderilen, neden kardeşlerim değil de ben?” sorgulamaları, manastırın nispeten sakin havası, ama duvarların hemen ötesinde bir yurdu paylaşmaya çalışan iki halkın mücadelesi, varlıklı ve nüfuzlu bir aileden geliyor olmaktan kaynaklanan “hanım evladı” görüntüsünü alt etmek için girişilen onlarca macera… Ve daima varlığı hissedilen ve onunla teselli bulunan Hz. İsa imgesi… Jerusalem böylesine zor bir konuda tam bir samimiyet ve kıvam örneği sunuyor. Kahramanlarının hiçbirini kayırmadan ve hiçbirini ihmal etmeden bütün isimlere hayat veriyor. Kudüs’ü anlatıyor, İstanbul’u anlatıyor, “gerçek bir acıyı” yaşarken üzüntü ve kederi kendi tekeline alma halini, Hz. İsa’nın çileli yolculuğunu, Filistinli Ekrem’i, yaşından çok önce olgunlaşan Vasken’i, haylaz Maksut’u anlatıyor. Üstelik tüm bunlar tam bir kıvam ile yapıyor. Adeta sinematografik bir anlatımı var: sürükleyici ve ilginç. Öte yandan bir edebiyat metni olduğunu hissettiren detaylar da yerli yerinde; kişiler arası ilişkiler ve insanlık durumları ustalıkla işlenmiş. Esayan’ın kurguladığı karakterler, duygular ve olaylar oyunbaz hamlelere gerek bırakmayacak kadar sahici.
9.94 ₺ -
Ailede Cinsel Eğitim
Çocuklarımızın cinsel gelişimlerinin bilincinde miyiz? Cinsellikle ilgili yeri ve zamanı belli olmayan sorularına ne kadar hazırlıklıyız? Bu sorularla er ya da geç yüzleşeceğimizin farkında mıyız? Anne baba olarak cinsellik ve cinsel gelişimle ilgili bilgilerimizden ne kadar eminiz? Bilgilerimizden eminsek bunları çocuklarımıza aktarabiliyor muyuz? Elinizdeki kitap, cinsel eğitimle ilgili akla gelebilecek her soruya farklı pencerelerden cevap verebilmesi için üç farklı uzman tarafından titizlikle hazırlandı. Birinci bölümde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülhanım Bayrak, çocuklardaki ve ergenlerdeki cinsel gelişimi kendi uzmanlığının bakış açısıyla aktardı. İkinci bölümde Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şaziye Senem Başgül yine çocuklardaki ve ergenlerdeki cinselliği ruhsal gelişimlerini göz önünde bulundurarak ele aldı. Dr. Başgül kendi bölümünde özel gereksinimli çocuklarda cinsellik ve eğitimi konusuna da yer verdi. Kitabımızın son bölümünde Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Turgay Gündüz dinlerin cinsellikle ilgili değerlendirmelerinden çocuk ve ergenlerin yaş gruplarına göre cinsel eğitimlerinde dikkat edilmesi gereken hususlardaki en ince detaylara kadar birçok konuyu, manevi hassasiyetlerimizin ışığında verilen tavsiyelerle birlikte sundu. Ve kitap, düşündüren çizimler, vurgulu çerçeveler ve konulara paralel hayat öyküleriyle zenginleşti. “Ailede Cinsel Eğitim” çocuk ve ergen eğitiminde bu konuda kaynak kitap arayışında olan tüm anne babalar ve eğitimciler için vazgeçilmez bir rehber…
9.25 ₺ -
Abdülaziz
“Bizim yapamadığımızı siz yapın Efendim.” dedi. Arkasını dönüp, hiçbir şey söylemeden yürümeye başladı Gökalp. “Seni nerede bulabilirim?” diye sordu Abdülhamit. Usulca dönen Gökalp, “Güneş doğar, vakti gelince batar. Şüphesiz, batması doğmasına delildir.” dedi. Abdülhamit, bu gizemli adamın ne demek istediğini anladı. Tebessüm etti. Elindeki yüzüğe baktı. “Doğu ve Batı… Bir gün kudretli bir adam gelir de ikisini bir ederse…” diye mırıldandı. Bahçeye düşen eflatuni ışık şavkları, siyah zemin üzerinde iç içe geçmiş turkuaz renkli çift hilali mesh etti. Çiçek tarhları arasında yürüyen adam kısa zaman sonra gözden kayboldu. Hanedan’ın son demleri… Borç içindeki saltanat… Sonu gelmeyen taht kavgaları, türlü entrikalar… Dış mihrakların eliyle oynanan sayısız oyun; gizli örgütler, saltanat karşıtları, Masonlar… Dostun düşmana karıştığı zamanda yalnız bir sultanın devletin bekasını sağlama çabası… Her şeyden arda kalan hal olmuş bir padişah, kanlı bir gömlek… İmparatorluğun Son Akşamı, Yeniçeri ve Cem’in yazarı başarılı romancı Hakan Kağan’ın güçlü anlatımıyla; 32. Osmanlı padişahı ve 111. İslam halifesi Abdülaziz’in hal oluş hikâyesi dile geliyor.
6.17 ₺ -
Aferin
- Baş memur çantayı karakola götürdü. Karakol iskele alanında. Ok gibi fırladım. Yüreğim, kuş ağzımdan fırlayacak. Merdivenleri ikişer üçer atlayıp ilk kapıyı açtım, - Çanta!... diye bağırdım. Bir çocuğa aşı yapan doktor, - Ne çantası? dedi. - Benim çantam. (Tanıtım Yazısı´ndan)
17.25 ₺ -
Rüya Tabirleri İzahlı Roman Boy
Hiç kimse ben rüya görmüyorum diyemez. Çünkü kişinin yaşamında ne rüya görmek, ne de görmemek onun elinde değildir. Ne var ki, her insanın gördüğü rüya gerçek olamaz. Fakat rüyayı iki kısma ayırmak ve bunlara inanmak zorundayız. Bunlardan birincisi, yakın veya uzak gelecekle ilgili rüyalardır ki, yorumlarını Kur'an-ı Kerim'de de yapıldığını gördüğümüz "Sadık veya Salih" rüyalardır. İkincisi, yaşamımızda cereyan eden ve varolan şeylerin bazılarını zaman zaman rüyada görmektir ki, yukarıdaki bu eser bunları kapsamaktadır... Hiç kimse ben rüya görmüyorum diyemez. Çünkü kişinin yaşamında ne rüya görmek, ne de görmemek onun elinde değildir. Ne var ki, her insanın gördüğü rüya gerçek olamaz. Fakat rüyayı iki kısma ayırmak ve bunlara inanmak zorundayız. Bunlardan birincisi, yakın veya uzak gelecekle ilgili rüyalardır ki, yorumlarını Kur'an-ı Kerim'de de yapıldığını gördüğümüz "Sadık veya Salih" rüyalardır. İkincisi, yaşamımızda cereyan eden ve varolan şeylerin bazılarını zaman zaman rüyada görmektir ki, yukarıdaki bu eser bunları kapsamaktadır... İzahlı Rüya Tabirleri Roman Boy - 9789758524044 - Merve Yayınları
78.00 ₺ -
Söz Gümüş Nasihat Altın Olursa
İnsan ömrü; iyiyle kötünün, güzelle çirkinin, sıkıntıyla rahatlığın yan yana yürüdüğü bir yoldur. Kötü gördüklerimizi iyiye, çirkini güzele, sıkıntıyı rahatlığa çevirebilmek için bazen güzel, anlamlı bir SÖZ, insanı bulunduğu gaflet çukurundan çıkarıp doğru yolda yürümesine, her şeye olumlu yaklaşmasına ve de güzel bakmasına vesile olabilir. Çünkü... Güzel ve anlamlı SÖZ, bir kitaptır, bir ansiklopedidir, bir kütüphanedir. Anlamlı SÖZ ilhamdır. Anlamlı SÖZ sevgidir. Anlamlı SÖZ en güzel ikramdır. Anlamlı SÖZ tertemiz bir aynadır. Anlamlı SÖZ kötülük kapılarını kapatan perdedir. Atalarımızın, evliyaların, ariflerin ve düşünürlerin anlamlı, ibret alınacağını umduğumuz manidar sözlerinden oluşan bu kitap, iki bölüm halinde değerlendirilerek tamamlanmıştır
11.05 ₺