-
Arif Nihat Asyadan Seçmeler
Bir sanatçının göz nuru dökerek, fikir sancılarıyla ve iç burkulmalarıyla, “kalp ağrıları” içinde, “kalemine ciğerinden kan çekerek”, belki hiçbir “nesle âşîna olamadan”… yazdığı her eser, değerlidir. Sanatçının her yazdığını, fırsat yaratarak, “zaman yok” bahanesine sığınmadan okumak gerekir. Ama, zamanımızda, her yazdığı zevkle okunan bir sanatçıyı bile “seçerek okumak” zarureti doğmuş bulunuyor. Bu seçmede, Ârif Nihat’taki tematik çeşitliliğin, hayatı kavrayışındaki çok yönlülüğün gözler önüne serilmesine önem verilmiştir. Sanat adamının, çoğu zaman, en çok öne çıkan özellikleriyle tanındığına ve sırf bu yüzden, asıl sanat gücünün yeterince ortaya çıkmadığına dair birçok örnek verilebilir. Bu düşünceyle, seçilen örneklerin, “bütün”ü ifade edebilecek nitelikte olmasına dikkat edilmeye çalışılmıştır. Şiiri olsun, nesri olsun, Ârif Nihat’ın eserleri, bir kültür ve bilgi birikimiyle kaleme alınmıştır. 1920’li yıllardan başlayıp 50 yıldan fazla süren bu sanat faaliyetinin arkasında, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nı, İstiklâl Savaşı’nı, Osmanlı Devleti’nin yıkılışını, Cumhuriyet’in kuruluşunu, siyasal ve ideolojik çekişmeleri… içinden geçerek yaşayan bir aydın vardır. Bu sebeple, bugünün gençlerinin kolay anlayamayacağı bazı yönlerin bulunması normaldir. Onun için, bugün “eskimiş” bulunan bazı kelimelerin metindeki karşılıkları her metnin altında verilmiş; bazı tarihî olaylar ve kişiler hakkında kısa açıklamalar yapılmıştır.
120.00 ₺ -
Selçukluların Haçlılarla İmtihanı
“Salâhaddin sağ olduğu ve Müslümanlar arasında birlik ve beraberlik bulunduğu müddetçe Kudüs’ü muhasara etmek mümkün değildir.” İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard Müslümanların bu gazâdan duydukları sevinç bizim aramızdaki ihtilâf sebebi ile kedere dönmesin. Kinimi söndürmek için düşmanları Müslümanlara güldürecek bir yolu elbette tercih etmem.” Sökmen “Beni vuran bu ok, bütün Müslümanlara isabet eden bir musibettir.” Belek Gazi “Allah’a yemin olsun ki, şahsım ve İslâm’ın intikamını almadıkça çardak altında gölgelenmeyeceğim.” el-Melikü’l-Âdil Sultan Nureddin Mahmud b. Zengî Kudüs’ün Müslümanların elinde olması bahanesiyle ama aslında büyük bir ekonomik yıkım içerisinde bulunan Hristiyan Avrupa’ya yeni ekonomik çıkarlar sağlamak amacıyla organize edilen Haçlı Seferleri 1096 yılından itibaren pek çok kez düzenlenmiştir. Bu seferler İslâm dünyasında birçok olumsuzluğun yaşanmasına neden olmuştur. Bu bağlamda, Selçukluların Haçlılarla İmtihanı kitabında 1096 yılında başlayan bu Haçlı Seferlerinin günümüzde de farklı şekillerde devam ettiğini söyleyen Muharrem Kesik, bugün yaşananları anlayabilmek için bu seferlerin başlangıç hikâyesini iyi bilmek gerektiğini vurgulamaktadır. Kesik, bu çalışmasıyla bin yıllık Hilal ile Haç’ın mücadelesiyle birlikte, Sultan I. Kılıçarslan’dan Sultan I. Mesud’a, Danişmend Gazi’den Nureddin Zengî ve Selahaddin Eyyûbî’ye kadar adları unutulmuş kahramanların hikâyelerini tarihin tozlu sayfalarından çekip gün yüzüne çıkarmaktadır. Bu kitapta şanlı tarihimizin gerçek kahramanlarının hikâyesini bulacaksınız…
240.50 ₺ -
Leyla Yokuşu
Farklı inançlara sahip kalplerin ortak gönüllerde buluşmasının hikâyesi bu… Bambaşka dünyalara ait insanların kesişen kaderleri… Gerçek huzurun ve aşkın peşinde beşerî aşkın manevi aşkla karşı karşıya gelmesi… Yıllara yayılan hazin bir ayrılık hikâyesi ve arayış içindeki kalplerin İslam’la tanışmasına vesile olan olaylar… Elliyi aşkın eseriyle Türk edebiyatının en üretken yazarları arasında yer alan Ahmed Günbay Yıldız, Leyla Yokuşu’nda farklı dünyalara ait insanların aşkın peşinde kesişen yollarının zorluklarını anlatıyor. Aşka, hayata ve inanca dair sorularla dolu etkileyici bir roman: Leyla Yokuşu…
199.80 ₺ -
Sömürgeciliğin Hasat Mevsimi
Elinizdeki kitap, Tarsus Amerikan Koleji’nde 1953-1966 yılları arasında görev yapan genç öğretmenlerden Frank A. Stone’un, Anadolu’da kurulmuş olan Amerikan okullarının tarihçesini ele aldığı çalışmasıdır. Stone, incelediği okulların niçin ve nasıl kurulduğunu, Cumhuriyet’e kadarki serencamını, misyoner belgelerine dayanarak ortaya koyup yorumluyor. Ancak bütün bunları yaparken, bu okulları ABD’deki okullaşma hareketlerine paralel, doğal bir eğitim hareketi olarak değerlendiren Stone, bu okulların, salt Protestanlık telkininde bulunmak için kurulduklarını, öğrencilerinin çoğunluğunu oluşturan Gregoryen, Ortodoks ve Katolik gençlere, gittikleri yolun yanlışlığını göstermeye uğraştıklarını, mezunlarını da yine yerli Hıristiyan kitlelere gönderilecek yerli misyonerler ve yerli öğretmenler olarak yetiştirmeyi hedeflediklerini yansıtmaktan kaçınıyor.
225.00 ₺ -
Arap Olmayan Sahabiler
Hz. Peygamber'in elçilik görevini ifa ettiği dönemde hayatta bulunmuş, onunla karşılaşmış, ona iman etmiş ve iman üzere vefat etmiş olan kimselere "sahâbî" denir. Resûl-i Ekrem Efendimiz Arap asıllı olduğu ve Arap Yarımadasında yaşadığı için, kendisine iman eden sahâbîlerin buranın sakini olan Araplardan olması çok doğaldır. Peki Araplar dışındaki milletlerden Hz. Peygamber'e iman eden ve sahâbîlik şerefini elde eden kimseler var mıdır? Varsa hangi milletlerden kaç kişi bu şerefe nail olmuştur? Bu çalışma, çok kimse tarafından sorulan ancak cevabı bulunamayan bu konuya açıklık getirmek, ayrıca konu etrafında dolaşan asılsız bir takım bilgi ve iddialara cevap vermek maksadıyla hazırlanmıştır.
167.50 ₺ -
Bilinçli Aile Olmak
Evlilik öncesinde veya aile içi iletişimde yaşadıklarınız her zaman tozpembe olmayabilir. Önemli olan, çözüm bekleyen sorunlara nasıl yaklaştığınızdır. Problemleri çözmeye yönelik tavrınız, dünyayı size ve ailenize dar eden sıkıntıları bir anda uzun vadeli mutluluğunuz için fırsata dönüştürebilir. Kitaplarıyla yüz binlerce okura aile içi iletişim konusunda pratik ipuçları sunan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kendinizi ve muhatabınızı daha iyi tanımanız için testlerle başlattığı “Bilinçli Aile” olma yolcuğunuzu, hayatın her aşamasından örnek olaylar ve çözüm önerileriyle destekliyor. Aile içi iletişimde “fırsat eğitimi” kavramını okuyucularıyla paylaşıyor. Bilinçli Aile Olmak, başından sonuna kolay okunabilir bölümler ve elektronik afişlerle desteklenen somut önerilerle, her zaman mutlu çiftler ve huzurlu aileler için…
177.60 ₺ -
Bilinçli Genç Olmak
Dünya değişiyor. Diğer gençler gibi, sen de ailenden çok daha farklı bakabiliyorsun dünyaya… Ebeveynlerin ve öğretmenlerinle ufak tefek tartışmalar yaşaman çok normal. Özgür olmak istemen, gelecek hakkında kaygılanman, teknolojiye kolayca adapte olman gayet doğal… Çünkü anlaşılmaya ve anlamaya ihtiyaç duyuyorsun. Seni duyuyorum ve seni gerçekten anlıyorum… Ben, Prof. Dr. Nevzat Tarhan. Bu kitabı sana nasihat vermek için yazmadım. Bir dostunun, yol arkadaşının tavsiyeleri olarak görebilirsin yazdıklarımı. Sorunlarını arkanda bırakabilmen, hayata sevgi ve güvenle bakabilmen, yani gençliğinin tadına bilinçli şekilde varabilmen için tüm söylediklerim. Senin çok akıcı bulacağından emin olduğum bu kitabı, ebeveynlerin ve öğretmenlerin de – seni daha iyi anlamak istediklerinde – rahatlıkla açıp okuyabilecekler… Böylece belki de senin söyleyemediklerini de okuyabilir, seni daha iyi anlamaya çalışabilirler… Belki onlara sen tavsiye edersin, kim bilir? Genç dostum… Emin ol, önünde hayal ettiğinden çok daha güzel, umut dolu bir gelecek var… Hadi, oku ve tadını çıkarmak için, gençliğinin bilincine var…
136.90 ₺ -
Evin Mahremi Olmak Beyit Şerhleri
EVİN MAHREMİ OLMAK Biz biliriz ki bütün varlık âleminin bir zahiri, bir de bâtını vardır. Aslolan, hakikat olan "bâtın”dır ve tabiatı gereği saklı, örtülü, mahrem bir alandır. Buna rağmen bâtına zahirden yol bulunarak ama zahirde kalmadan ulaşılabilir. İslâm medeniyetinde, her sahada olduğu gibi sözün en hâlisi, en süzülmüşü olan şiirde de "bâtındaki hakikatin zahirdeki mecaz ile örtülmesi” kanununa riayet edilmiştir. Bu yüzden şiirlerde kendi içinde mana bütünlüğü olan en küçük bölüme "beyit” denir. Beyit "ev” demektir. Nasıl bir evin hakikatini, içine girmeden, sadece dıştan bakarak anlayamazsanız, bizim şiirimizi de çoğu zaman zahirî görüntüsüyle kavrayamazsınız. Evin mahremi değilseniz o eve giremezsiniz. Hakikate vakıf olmak istiyorsanız, evin, yani sözün, şiirin, beytin mahremi olmanız; bunun için de zahirdeki sözlerin birer sembol olarak nereye kapı açtığını bilmeniz gerekir.
149.80 ₺ -
Kuranın Kalbine Yolculuk
Kur’an; Aziz olan izzet sahibi, Rahîm olan rahmet sahibi Allah’ın indirdiği hikmet yüklü bir kitaptır. Kur’an; bir hakikat çağrısı, bir hidayet rehberidir. Bu kitap Allah’ın sesidir, nefesidir; Allah’ın kelamıdır. İnsan, Kur’an’la ne kadar iç içe girerse Allah’ın sesini, nefesini, soluğunu o kadar içinde, iliklerinde hisseder. O soluk insanı pişirir; olgunlaştırır… Kur’an; arayış içindeki insanı esfel-i safilinden, bataklığın dibinden alıp Allah’ın rızasının istikametine sevk etmek için indirilmiş bir kitaptır. Kur’an hatırlatır… İnsanın fıtratından gelen devasa sorulara, arayışlarına cevap verir. İnsanın ruhuna, benliğinin derinliklerine hitap eder. Yeter ki insan içindeki o sese kulak verebilsin. Kur’an Peygamberimizin kalbine inmiştir; şahsiyetine ve benliğine inmiştir. Onu yemesiyle, içmesiyle, oturmasıyla, kalkmasıyla yaşayan Kur’an yapmıştır. Kur’an müminin de kalbine inmeli çünkü kalp, insanın şahsiyetinin, karakterinin, benliğinin merkezi ve başkentidir. Yasin Pişgin, Yasin Suresi tefsiri olarak hazırlanan Kur’an’ın Kalbine Yolculuk’ta Kur’an’dan mü’minin kalbine; mü’minin kalbinden Refîk-i A’lâ’ya uzanan yola işaret ediyor. Kur’an’ın Kalbine Yolculuk bu yolda gidenleri Kur’an’ın derinliklerine daldırıyor. Ta ki Kur’an’ın sırları gönüllere aşikar olsun.
203.50 ₺ -
Türkçenin Müdafaası
Milletimizn en esaslı bekaa şartlarından biri oan güzel türkçemiz üzerindeki tahribata bilerek veya bilmeyerek ayak uydurmak bugün -adeta- sari bir hastalıkm haline gelmiştir. Bir nevi moda durumunda olan bu mühlik (helak edici) hastalıktan din ve tarih şuurunu koruyarak dilde mukaavemeti temsil eden gerçek münevverlerin ikaz ve irşadlarına bugün herzamankinden daha fazla muhtacız .
19.75 ₺ -
İmam Şamil Dağıstan Aslanı
Dünyanın en zengin ve güzel ülkesi olan Kafkasya, insan ve tabiat güzelliğinin olduğu kadar kahramanlığın da eşsiz vatanı olarak bütün tarih boyunca daima başı göklerde kalmış bir cennet köşesidir. Tarihlerin hep bir ağızdan şahadet ettiklerine göre, beyaz ırk, beşiğine orada düşmüştü. Yunun esatirinin, insanlara Güneş' ten ilk ateşi alıp getiren medeniyet babası kabul ettiği Promete, o cennetin Alburuz isimli meşhur dağının başında yaşamış, boynuna vurulan suçluluk zincirlerini orada sürüklemişti.
23.70 ₺ -
Macar İhtilali
Rus Emperyalizminin acı çilesi içindeki muazzam esir kitlenin elli milyonu bizim özbeöz Türk olan kardeşlerimizdir. Onların da Kırım, Kafkasya ve Türkistan'da giriştikleri her kurtuluş hareketi, Macaristan'daki gibi kan ve ateşle bastırılmıştır. Eğer Türk'ün ezeli ve edebi düşmanı moskof eliyle dökülen mübarek kanı, "Taklamakan Çölü"nde toplanıp biriktirilmiş olsaydı, Orta Asya'da gerçekten bir içdeniz teşekkül edebilirdi. Böyleyken, Babıali'nin yüksek tirajlı gazetelerinin itibarlı köşelerini dolduran adi propagandaların ağızları şampanya köpükleri ile salyalanmış sarhoş kalemşörleri, Rusya'yı kuzu postuna sarmakta ve kanlı rus istibdadının masum kurbanlarının acı hatıralarını küllemeğe çalışmaktadırlar .
19.75 ₺ -
Kadirbeyoğlu Zeki Beyin Hatıraları
Değerli okuyucu! II. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2. Devresine yegane, müstakil Milletvekili olarak girebilen Gümüşhane Milletvekili Kadirbeyoğlu Zeki Bey'in Milli Mücadele başlangıcındaki Trabzon ve Erzurum Kongrelerinden itibaren müşahadelerini bir objektif sadakatiyle anlatan ve ilk defa yayınlanan hatıratı..
19.75 ₺ -
Osmanoğullarının Son Padişahı Vahideddin Gurbet Cehenneminde
Birbiri ardınca dokuz harbiye nazırına yaverlik eden ve Sultan Vahideddin' in gurbet hayatında da, vefatına kadar yanında bulunan Tarık Mümtaz Göztepe' nin kaleme almış olduğu bu hatıralar, mevzuunda ilk ciddi ve bakir dökümanlardır. Yakın tarihe dair en doğru ve şahsiyetli eserleriyle milli ve dini neşriyata öncülük eden Sebil Yayınevi böyle bir eseri takdim etmekten şeref duyar.
11.85 ₺ -
Kavuklu İhtilalci Şeyh Bedreddin
Değerli okuyucu!.. Daha önce Kanlı Düğün Uzunca Sevindik ve Kırık Kılıç isimli romanlarla Osmanlı tarihini kronolojik bir tertib ile Yıldırım Beyazıd Devri nihayetine kadar nakletmiştik. Elinizde tuttuğunuz Kavuklu İhtilalci Şeyh Bedreddin isimli eserle de fetret devri vukuatına ışık tutulmuş bulunmaktadır. Bunu müteakıben Düzmece Mustafa ve Cem Sultan gibi eserlerle bu yolda ilerlenilecek ve inşallah bütün bir Osmanlı Tarihi romanlaştırılarak imanlı ve tarih sever gençlerimizin istifadesine sunulacaktır.
15.80 ₺ -
Bostan Sebil
Şeyh Sadii Şirazi İran' ın birinci derecede ehemmiyetli şair ve mütefekkirlerinden biridir. Yazdığı "Bostan" ve "Gülistan" isimli eserlerinin cihanşumul bir şöhreti vardır. Şark klasikleri arasında mümtaz bir mevkii olan bu eserler, İran' ın şiilik' e bulaşmadan evvelki devirlerde kaleme alınmış bulunduğundan temiz Ehl-i Sünnet inanç ve anlayışını aksettiren hikaye ve nasihatler mecmuasıdır. Yakın zamanın muktedir muallimlerinden Kilisli Rıfat (Bilge) Bey' in sağlam Türkçesiyle lisanımıza kazandırılmış olan bu değerli eserler, şimdiye kadar bir çok yayınevlerince defaatle yayınlanmış bulunmaktadır.
15.80 ₺ -
Latifeler ve Letaif
“Gezdim Halep ile Şam’ı eyledim ilm-i taleb Meğer ilim bir hiç imiş, illa edep illa edep” İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliklerin başında düşünme, düşüncesini söz, yazı, işaret ve sanatla ifade edebilme kabiliyeti gelmektedir. “Latife latif gerek.” diye güzel bir söz vardır. “Leb demeden leblebiyi anlamak” gibi. Ya da “Kıssadan hisse almak” gibi bir şey. Günümüz insanları, birbirlerine latife ederken edep dairesinde aşırılığa ve yanlış anlaşılmaya meydan vermeyecek şekilde davranmalıdır. Eskiler böyle yaparmış. Konuşurken, yazarken veya hitap ederken, düşüncelerini karşıya daha iyi ifade edebilmek, muhatabının daha iyi anlamasını sağlamak için geçmiş bir olayı, fıkrayı anlatır ve anlatacağı konuyla ilişkilendirir. Böylece muhatap, hem sıkılmaz hem de anlatılmak istenen konu, verilmek istenen mesaj fıkra ve latifeyle ilişkilendirilerek daha iyi anlaşılır. Eser; bu amaçla hazırlanmıştır ve yılların birikimi sayılabilecek uzun bir çalışmanın ürünüdür. Kıssadan hisse almak ve yorum yapmak okuyucuya bırakılmıştır. Hisse almak dileğiyle…
136.00 ₺ -
Akıl Defteri
Bilgi tembelliğine ilaç. Aklını kullanamayanlara reçete. Gel-git yaşayanlara deva. Yan tesiri çok. Boş boş gezenlere faydası yok. İşte böyle bir kitap “Akıl Defteri” “Her söylediğini bil, her bildiğini söyleme.” “Söz sarrafı ol, çok söz söyleme.” “Sözü, ya güzel söylemek ya da susmak gerek.” Akıl, Rabbimizden bize hediye edilen önemli bir emanet, gönül terazisini şekillendiren güç, ruhtan doğan ışık, görülen ile görülmeyen arasında bağ kuran kuvvet, Allah ile kul arasında rabıta kaynağıdır. Akıl, hayatı ve okunacak eserleri doğru okumaktır. Aklını devreye sokarak doğruları, güzellikleri paylaşmak, hayatı anlamlı ve nitelikli kılmak erdemli insanların temel özelliğidir. Akıl sahipleri doğru, güzel ve iyi olan her söz ve davranışı daima etkili bir değer olarak kavramış, korumuş ve aktarmıştır.
136.00 ₺ -
Endülüs Cihat
Gerçekte Endülüs milleti Arap, Berberi, Romen ve Vizigot melezi olup özgün niteliklere sahip farklı bir millettir. Bu millet 1497’den itibaren İspanyolların uyguladığı sistemli bir soykırıma maruz kalmış ve yitip gitmiştir. Onlardan geriye kalan kültürel miras ise tüm insanlığa mâlolmuş şekilde yaşamaya devam etmektedir. Elinizdeki kitapta, Endülüs İslam toplumunun hem kendi içindeki gayrimüslim topluluklarla ve hem de dışarıdaki hristiyanlar ile sağladığı siyasi, askeri, toplumsal ve kültürel iletişim ve etkileşim ayrıntılarıyla ortaya konmuştur. Aynı şekilde, Endülüslülerin bilim ve medeniyet alanlarında sergilemiş oldukları her zaman örnek gösterilecek gayret ve gelişmeler de bu kitabın konuları arasında yer almaktadır. Bu konuların sunumunda üç kavram öne çıkmaktadır: Cihat, Reconquista ve Convivencia. Bugünkü uluslararası şartlardan farklı olarak, güçlü olanın güçsüz olanı ele geçirmek amacıyla silahlı saldırıda bulunabildiği bir dünyada, İslam fetihleri ve Endülüs tecrübesi, insaflı ve tarafsız okuyucu için adeta bir “mürûcü’z-zeheb’tir, altın saçılmış çayırlar gibidir. Endülüs, İslam’ın hukuki düzeni içerisinde çokkültürlü yapısıyla, temel insani değerlere bağlı olarak birarada yaşama sanatı demek olan Convivencia’yı gerçekleştirmiş bir toplum olması yönüyle, bugün arzu edilen birlikte yaşama düzeninin oluşturulması çabalarına kaynaklık edebilecek nitelikte bir tecrübe alanıdır.
168.63 ₺ -
Halil Hoca
İlim, cehalet hastalığını giderebilmenin tek ilacıdır. Âlimler ise bu işin tek doktorudur. İlgilendiğiniz bu eserde, daha küçük denecek yaşlarda kendini ilme vermiş mümtaz bir şahsiyetin destansı hayat hikâyesini okuyacaksınız. Halil Hoca, Fatsa’nın Dağgüvezi denilen köyüne (şimdiki adıyla İslamdağ Belediyesi) 15-16 yaşlarında tevafuken gelir. O yıllarda Fatsa, dışarıdan pek de iyi anılmaz. Bulunduğu dar mekânda kan davasından, geniş mekânda ise terörden hemen hemen her gün birileri ölür. O yıllarda Fatsa, Fatsa’dır. Dağgüvezi’nin ileri gelenleri Hocanın orada kalması için onu ikna ederler ve ömrünün sonuna kadar orada kalır. Kumru, Rize ve İstanbul’dan devşirmiş olduğu ilmini büyük bir iştiyakla talebelerine verir. İlk talebeleri yaş itibariyle hocadan daha büyüktür. Kısa sürede bölgede “Halil Hoca” olarak tanınır. Bölgede tanınan hocalardan bazıları, ilk zamanlarda Halil Hocayı yaşından dolayı pek itibara almazlar. Ama Hoca, âlim, fazıl ve ahlak abidesi kişiliği ile onlarında dikkatini kısa zamanda celp eder. Onun şahsında vefa, samimiyet, hasbilik ve adanmışlık ruhu gibi hasletleri keşfederler. Halil Hoca kısacık ömrüne çok şeyler sığdırır. Yetiştirdiği talebelerinin sayısı bilinmemektedir. Şimdi Fatsa ve civarından olanlar kendilerini tanıtırken “Halil Hocanın Köyündenim” diyerek tanıtır. Bu eser; söz konusu hasletlerin kelamdan kaleme akseden bir güldestesidir.
204.00 ₺ -
Beynelmilel Yahudi
Ford Şirketlerinin kurucusu olan, Henry Ford, Meslek hayatının zirvesinde iken, Yahudiler tarafından kendisine komplo kurulur. Bu komplolara karşı, karşı atakta bulunan Bay Ford Yahudilik ve Yahudiler hakkında araştırmalar yaptırır. Topladığı bilgi ve belgeleri o dönemin yayın organı olan “The Dearborn Independent” de (Beynelmilel Yahudi)’yi tefrika etmeye başlar… İşte o zaman kızılca kıyamet kopar. Bay Ford’un yayınladığı her nüsha para karşılığında dünyanın her yerinden Yahudiler tarafından toplatılır. Bu arada Ford ölümle tehdit edilerek, özür dilemeye zorlanır… Özür dilediğini yazılı bir belge ile Yahudi teşkilatlarına gönderir. Aslında özür dileyen Ford değil yanında çalışan Hanry Bennet adında bir memurdur. O günden bu güne, bu eser gerek Amerika’da gerek dünyanın diğer ülkelerinde milyonlarca basılarak yahudinin gerçek yüzünü sergilemektedir.
136.00 ₺ -
Rusların Kafkasya'yi İşgalinde İngiliz Politikası Ve İmam Şamil
Kafkasyada sonu gelmez savaşın ve geçit vermez dağların ardında oynanan oyunlar. İngiliz ajanları Kafkaslarda ne arıyor? İngilizler Kafkaslara ihanetmi etti? Osmanlı paşasının yardımı neden geçiktirildi? Yada neden yapılmadı? Hiç duymadığınız,duyuncada çok şaşıracağınız gerçekler bu kitapta...
102.00 ₺ -
Osmanlı İmparatorluğunun Çöküşü
Bu kitabın yazarı General Pomiankowski 1909-1918 yıllarında Avusturya- Macaristan imparatorluğunun askeri ateşesi olarak Türkiyede bulunmuştur.1.Dünya Savaşının sebeplerini tespit etmiştir.itilaf devletlerinin Türkiye ve Orta Doğunun üzerindeki emellerini yakinen belirtmiş gözlemlerini de hatıra olarak yazmıştır. Dönemin ünlü paşaları Enver,Talat ve Cemal Paşa ile de görüşmüştür.Paşalar la ilgili anekdotlarını da bu kitapta belirtmiştir. Osmanlı İmparatorluğunun Çöküşüne sebep teşkil edebilecek yegane unsurları kendi çerçevesinden bakarak yazmıştır. OKUMAYA DEĞER,İBRET VERİCİ BİR KİTAP... ***BEĞENECEKSİNİZ***
204.00 ₺ -
Osmanlı Uçbeyliğinden Devlet-i Aliyyeye
Osmanlıyı Cihan Devleti Yapan Dinamikler... Irk, din, kültür, örf ve âdet ile bulunduğu coğrafî ortam bakımından Anadolu’daki diğer beyliklerden farklı olmayan Osmanlı Devleti’nin kısa zamanda tarihin akışını değiştirecek kadar büyüyüp gelişmesinin bazı sebepleri olmalıdır. Kuruluş döneminde diğer beyliklere göre esamisi okunmayacak kadar küçük olan bu uç beyliğini yücelten ve onu döneminin en kudretli devleti haline getiren dinamikler nelerdi? Osmanlı’yı diğer beyliklerden ayıran hangi özelliklerdi? Anadolu’daki diğer beyliklerin fazla büyüyememe ve tarihte önemli işler başarmama sebepleri nelerdir? Osmanlı Beyliği ile onlar arasındaki fark ve özellikler nelerdi? Osmanlı niçin gelişip büyüdü? Osmanlılar, o beyliklerden farklı olarak hangi özellikleri taşıyorlardı? İşte bütün bu soruların cevapları, günümüz tarihçisinin zihnini meşgul etmeye devam etmektedir. Bir beylik olarak ortaya çıkışından itibaren bünyesinde, dönemin ekonomik, kültürel ve sosyal şartların gerektirdiği değişiklikleri yapmaktan çekinmeyen Osmanlı Devleti, sağlam temeller üzerine bina edip geliştirdiği ve kemâl mertebesine ulaştırdığı müesseseleri vâsıtasıyla uzunca bir hükümranlık dönemi geçirme imkânı buldu. Bu devlet, “destanlarda görülen âsumanî heykeller gibi, başı kürre-i arzın bir kıtasına yaslanmış, vücudu bir başka kıtasına sarılmış, ayakları ise başka bir kıtasına uzanmış” heybetli bir vücuda benzemekte idi. Günümüzde, sosyal, ekonomik ve hatta dinî çatışmaları ile siyasî istikrarsızlık merkezi durumuna gelen Ortadoğu coğrafyasının, Osmanlı yönetimi altında uzun süre barış ve huzur içinde yaşadığı düşünülecek olursa, Osmanlı Devleti tarihinin, gerek dünya, gerekse İslâm tarihi açısından sahip olduğu değerin önemi, daha iyi anlaşılmış olacaktır.
122.40 ₺ -
Türkçe Ezan ve Menderes
Mustafa Armağan, Türkçe ezanın okunduğu günleri ve Başbakan Menderes’in Arapça ezanı serbest bıraktırdığı günü yaşayanları konuşturarak yakın tarihimizin bu unutturulmuş döneminin perdesini aralıyor. “İnsaf ediniz, diyorlardı. “Allahuekber” dedi diye insan tutuklanır mı? Caminin içinde Arapça okumak suç değil. Fakat minareye çıkınca suç oluyor. Keza minareden ezan yerine küfür edilse yine suç değil. Fakat Allahuekber denilince hapishane hazır. Bu bizim 1300 yıllık geleneğimiz. Biz 1300 yıldan beri Allahuekber demeğe alışmışız. Mademki laikiz, neden ezan okurken “Tanrı Uludur” yerine “Allahuekber” dediğimiz için bizi hapse atıyorsunuz? Bir Hıristiyan, ibadetini istediği lisanla yapınca ses çıkartmıyorsunuz da, bizim Allah huzuruna çıkışımızda alıştığımız lisanda konuşmağa neden müsaade etmiyorsunuz?” (Bir Türkçe ezan mağdurunun sözleri...)
36.50 ₺ -
Memlûkler
İslâm tarihinde kurulmuş en büyük birkaç devlet arasında yer alan Memlûkler, genelde İslâm tarihi, özellikle de Müslüman Türk ve Çerkes tarihleri için son derece önemlidir. Bir taraftan Moğol taarruzlarını durduran, diğer taraftan da Ortadoğu’daki haçlı prensliklerini nihâî olarak bölgeden çıkaran Memlûkler, Mısır Abbâsî Hilâfeti'nin merkezi olmak ve mukaddes Hicaz bölgesinin hâkimiyetini üslenmek gibi önemli imtiyazlara sahip en büyük İslâm devleti olma vasıflarını yaklaşık 2 asırdan fazla devam ettirdiler. Türk Memlûkleri tarih sahnesine çıktığında, İslâm dünyası, tarihinin en karanlık dönemlerinden birini yaşıyordu. Bir taraftan haçlı seferleri devam ederken, doğudan gelen ve yenilmek nedir bilmeyen Moğollar, Ortadoğu İslâm ülkelerini, peş peşe işgal etmişler, bu ü1keler halkının büyük bir kısmını katliâma tâbi tutarak şehirleri yakıp yıkmışlar, adeta taş üstünde taş bırakmamışlardı. 1258 yılında Bağdat Abbâsî Hilâfeti’ni yıkmışlar, dillere destan olan Bağdat’ta, medeniyetten eser bırakmamışlardı. O sırada bütün insanlık medeniyetini tehdit eden bu gücü durduracak bir devlet de ortada görünmüyordu. Ancak, henüz 10 yıl önce Mısır'da kurulmuş olan Memlûkler Devleti insanlığı bu tehlikeden kurtardı. Taarruzlarını batıya doğru devam ettiren Moğollar'ı Filistin’de durdurdu. Ayn Câlût savaşında onlara henüz tatmadıkları mağlubiyetin acısını tattırdı. Kazandığı bu zaferle, başta Mısır olmak üzere batı İslâm dünyasını ve İslâm medeniyetini kurtaran Türk Memlûkleri ordusu, Memlûk tarihçisi İbn Haldûn’un işaret ettiği gibi, Müslümanların bu bozulma ve zayıflama döneminde Allah Teâlâ’nın büyük bir lütfu idi. Orta Asya bozkırlarından Memlûk olarak satın alındıktan sonra Eyyûbî ordusunda yetişen ve bilâhare devletlerini kuran Memlûkler, İslâm dini ile şereflenmişler ve neticede İslâm âlemini büyük tehlikelerden kurtarmışlardı. Memlûkler, daha sonra tarih sahnesine çıkıp altı asırdan fazla, hem de hakkaniyet ölçülerini aşmadan hüküm süren Osmanlı Devleti için de güzel bir örnek teşkil etmiştir.
442.00 ₺ -
Sultan II. Abdülhamid ve Dönemi Osmanlı Devleti
Bu eserde, Osmanlı tarihinin en kritik döneminde tahta geçmiş olan Sultan II. Abdülhamid Han’ın devlet yönetimi ile ilgili faaliyetleri ele alınmıştır. Üç kıta üzerinde hâkimiyet kuran OSMANLI DEVLETİ, çeşitli ırk, din, dil, mezhep, örf ve âdetlere sahip toplulukları yüzyıllarca adâlet ve insaf ölçülerine uygun bir şekilde idare etmişti. Teknolojik olarak son derece imkânsızlıklar içinde olan o asırların dünyasında, bunca farklı yapıdaki toplulukları cebir ve tazyik kullanmadan yönetmek, basit bir hâkimiyet anlayışının sonucu olmasa gerekir. Böyle insani bir uygulama ile asırlarca hükümran olan devlet, 18. asırdan başlayarak değişen dünya şartları sonucunda zayıflamaya başladı. Hatta denebilir ki, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya geldi. 19. asrın sonlarına yakın neredeyse tarihten silinecek olan o muazzam devleti, Sultan II. Abdülhamid Han 33 yıl boyunca tekrar o eski haşmet ve kudretine kavuşturma gayretine düştü. Eserde, devletin, kendisinden önce, içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi sıkıntılar yanında, etnik grupların bağımsızlık çabaları ve Avrupa’nın bunlara sağladığı desteğe rağmen Abdülhamid’in bu problemlere nasıl çareler bulduğu, detayları ile açıklanmıştır. Sadece ülkemizde değil, 19. asır sonlarından, günümüze kadar dünyanın, üzerinde en çok konuşulan birkaç şahsiyetinden biri olan Sultan II. Abdülhamid’le ilgili bu araştırmada, dönemin kendi kaynaklarına ağırlık verilerek, objektif bir çalışmanın ortaya konulmasına gayret edilmiştir.
163.20 ₺ -
Ermeniler ve Türkler
XIX. yüzyıla kadar her hangi bir devlet kuramayan Ermeniler tarihi süreç içerisinde otorite boşluklarından faydalanarak çeşitli isimler altında krallıklar kurmuşlarsa da her hangi bir devlet tarafından tanınmamıştır. En acı zulümlere/işkencelere, İstanbul, Türkler tarafından fethedilene kadar Bizans İmparatorluğu zamanında maruz bırakılmışlardır. Ermeniler, bu yüzden birkaç kez tehcire bile tâbî tutulmuşlardır. Osmanlı Devleti bürokrasisinde Ermeniler daha çok para ile ilgili işlerde görev almışlardır. Bunun dışında tercüman, sarraf ve saray ressamları da Ermeniler arasında yaygın bir bürokratik meslektir. Devlet kademesinde askeriyeden baruthaneye, darphaneden tercümanlığa hatta milletvekilliğine kadar pek çok alanda hizmetleri olan Ermenilerin Rum fesadından kısa zamanda etkilendikleri de özellikle belirtilmiştir. Ermenilerin millet-i sâdıka olarak nitelendirildiği her hangi bir kaynağa tarafımızdan ulaşılamamasına rağmen, Rumlara nazaran Osmanlı Devleti’ne daha sâdık oldukları görülmektedir. 1830’dan sonra Rum fesâdına Ermenilerin de karıştığı, bu tarihten sonra da Ermenilerden fesâd çıkaranların var olduğu tespit edilmiştir. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; Ermeniler, Osmanlı Devleti’nde sürdürdükleri yaşamı tarihleri boyunca hiçbir devletin egemenliği altında sürdürememişler. Kendilerine, Osmanlı Devleti tarafından sağlanan kolaylıklar başka hiçbir devlet tarafından kesinlikle sağlanmamıştır. Bu çalışmada; Ermenilerin devlet içerisinde ne gibi vazifelerde bulundukları, toplumda nasıl kabul gördükleri, ne şekilde yaşadıkları, dînî inançlarını yerine getirebilme özgürlükleri, arşiv vesikaları ve kaynaklara dayanılarak anlatılmıştır.
170.00 ₺