-
Terkib-i Bend Terci-i Bend Osmanlı Türkçesi Aslı İle Birlikte
Tanzimat edebiyatının kurucularında olan Ziya Paşa´nın devlet kurumları, adaletsizlik, zulüm ve haksızlıkları hicvederek eleştirdiği Terkîb-i Bend ile akıl, kader, Tanrı, kâinat ve insanı anlattığı Tercî´-i Bend adlı bu kitabı tıpkıbasımı ve günümüz Türkçesiyle birlikte yayına hazırlamış bulunmaktayız. Ayrıca siz değerli okuyucularımızın faydalanması için metinde geçen bütün kelime, tamlama, özel isim, yer adlarını ve açıklamalarını içeren geniş bir sözlük de hazırlanmıştır.
90.00 ₺ -
Karacaoğlan (koşmalar-varsağılar-semailer-destanlar-türküler)
Halk şairimiz Karacaoğlan ın 17. Yüzyıldan bu yana üzerinden yüzyıllar geçse de hiçmi hiç eskimiyen üslûbuyla bütün şiirlerini Dr. Müjgân CUNBUR un kaleminden okuyucularımıza sunmaktayız. Bu eserde; Dr. Müjgân CUNBUR tarafından cönklerden gün yüzüne çıkarılarak ilk defa yayınlanmış Karacaoğlan şiirlerini bulacaksınız. Bu kıymetli eseri yayınlamakla zengin kültürümüzün yaygınlaşmasına ve nesilden nesile doğru aktarılmasına katkıda bulunduğumuza inanmaktayız.
300.00 ₺ -
Seley Çakkan Fıkraları
Prof. Dr. Sultan Kaşgarlı´nın "Seley Çakkan Fıkraları" başlıklı kitabında XIX. Yüzyılda Uygur halk hiciv edebiyatına damgasını vuran Seley Çakkan ve onun fıkraları tanıtılmıştır. Kaşgarlı tarafından Transkripsiyonlu metni, Türkiye Türkçesine aktarılan ve sözlüğü yapılan bu eser, Uygur Türkçesiyle Türkiye Türkçesinin dil bakımından benzerlik ve farklılıklarını sergilemesiyle de ayrıca öneme sahiptir.
225.00 ₺ -
Raısa Nach Makka
İslâmın yüce maneviyatı, teorisi ve eğiticiliğini değil, pratikteki uygulamasını ele alan bu kitap, pratik İslâm ile bir kimsenin İslâmı yaşamaya çalışması halinde olup bitecekleri ve başkalarının bu dine nasıl tepkiler gösterdiğini kastediyoruz. Aynı şekilde bu kitap yazarın; İslâmın tüm İnsanlık ve İslâm ümmeti için evrensel olarak geçerli büyük bir proje olduğuna ilişkin kendi değerlendirmesini yansıtmıyor. Bu eserde daha çok güncel hayatta ilişkin bazı yönler, insanın insan olması nedeniyle, kişinin dinini yaşayan bir Müslüman olarak ,bazı kendi içinde karşılayabileceği pek de övünç duyulmayacak hususlar ele alınmaktadır
172.50 ₺ -
Kuran-ı Kerim Sözlerini Bulma Kılavuzu elifbai Dizin
Kurân-ı Kerîm Sözlerini Arama Çilesine Son! Artık Kurân sözlerini bulmak için Arapça köken bilgisine ihtiyaç duymayacaksınız. Kurân-ı Kerîmde müstakil olarak geçen tüm sözleri (iki harf bile olsa) Kurânda geçtiği şekliyle sizin için elifbâî olarak dizinledik. Aradığınız kelimeyi ilk harfinden kolaylıkla bulabilir, hangi sûrelerin hangi âyetlerinde kaç adet geçtiğini örnekleriyle görebilirsiniz.
1087.50 ₺ -
Kendimiz Olabilme Erdemi-denemeler-
Yazarımız Mustafa Okumuş erdemli insan olmak için önce doğaya ve çevreye saygı duymamız ve sonra kendimizi bilmemiz gerektiğini söylüyor. Bu kitap da anlatılan konuda bunla paralel bir şekilde siz okuyuculara açık ve sade bir dille anlatmıştır.
120.00 ₺ -
Der Islam Im 3. Jahrtausend Eine Religion Aufbruch
Türkçe: Federal Almanya nın eski bir diplomatı olarak batıyı ve doğuyu bizzat yaşayan Dr. Murad W. Hofmann ın Islam in the 3rd Milenium(3. Binyılda Yükselen Din İslam) eserinin Türkçesini siz okuyuculara sunmuş bulunmaktayız. Bu eserde birçok sorunuza anlaşılır ve kapsamlı cevaplar bulubileceksiniz. Eserin içeriği dar anlamlı okumaların ürünü olmaktan ziyade, bizzat yaşanmış tecrübelere dayanmaktadır. Eserin sonunda büyük ve kapsamlı bir bibliyografya bulunmaktadır. English: Federal Republic of Germany to the west and east as a former diplomat who lived it himself, Dr. Murad W. Hofmann of Islam in the 3rd Milenium (3rd Millennium Emerging Religion of Islam) have provided readers with his work, you have to English. In this work are clear and comprehensive answers to many questions bulubileceksiniz. Read the works of the content of the product rather than the narrow sense, is itself based on lived experience. There are a large and comprehensive bibliography at the end of the work
33.75 ₺ -
Der Islam Als Alternative
Türkçesi: Bir Alman Müslümanı olan Dr. Murad W. Hofmann ın yazdığı bu kitap, her biri tartışmalı bir konuyu ele alan on iki bölüm içinde İslam inançlarını ve medeniyetini işlemektedir. Postendüstriyel ve postmodern Batı dünyası göz önünde bulundurularak kaleme alınan bu eserde; gelecek yüzyılda İslam ın en canlı din haline geleceği ve Batı daki Müslmanların tecrübe ve başarılarından elde edilecek büyük kazanımları, özellikle uyuşturucu alışkanlığının önlenmesi ve kişiler arası "soğukluğunun giderilmesi" konularında, İslam medeniyetinin bir şifa kaynağı olacağı hususlarını işleyerek Batı dünyasındaki müslümanların demokratik potansiyelini, bir alman diplomatın bakış acısından göz önüne çıkarmaktadır. English: Dr. German is a Muslim. Murad W. Hofmann has written of these books, each addressing a controversial topic in two parts on the Islamic faith and civilization operates. Postendüstriyel and postmodern Western world, considering the items included in this work in the future century of Islam 's most vibrant religions will become and the West following Müslmanların experience and accomplishments will be achieved major gains, especially drugs, ways of prevention and interpersonal "coldness eliminate the" subjects of Islamic civilization and a process will be a source of healing aspects of the democratic potential of Islam in the Western world, from the viewpoint of a German diplomat has interests in mind.
30.00 ₺ -
Safahat Sözlüğü
Mehmed Âkif Ersoyun Safahatı; bu milletin varlığının, yüceliğinin, manevî değerlerinin ustalıkla ifade edildiği mükemmel bir eser olup Türk dilinin destansı bir örneğidir. Bu nedenle, edebiyatımızın Safahatı okumak ve anlamak aydın olmanın bir gereğidir. Ancak Safahatta yer alan şiirler zamanının dil kültürü açısından gayet anlaşılır olmakla beraber, zamanımızda özellikle gençler tarafından anlaşılmaktan hayli uzak kalmıştır. Bu çalışma okuyucuları Safahata yakınlaştırmak şiirleri rahatlıkla anlayıp ona vakıf olmalarını sağlamak ve dilimizin geçmişte kalmış bugün az kullanılan kelimelerini günümüz insanına tanıtmak amacıyla hazırlanmıştır.
150.00 ₺ -
Vatan Yasak Özgürlük Uzak III
Milli kimliğinden koparılan kuşaklar, dağılan yuvalar, parçalanan aileler, korku ve şiddetin pencesinde kıvranan bir topluluk; Bulgaristan'daki Türk azınlık...1944'ten günümüze uzayan baskı ve zulüm dolu yılların üzerindeki sis perdesi aralanıyor. Türkler bir yandan Bulgaristan'dan hareketle Balkanlar genelindeki Müslüman Türk varlığının yüzyıllık acılarını işlerken, diğer yandan komünizm cehenneminin görünmeyen yüzünü ortaya koyuyor. Denebilirki son bir asır Balkan Türkleri için yaralı kuşun hüriyete kanat çırpışı şeklinde geçip gitmiştir.... Bir yanı hep eksik,acılı ve buruktur. Bulgaristan Türklerinin... Vatan yasak, özgürlük uzaktır onlara...
232.50 ₺ -
Krallar Avlayan Türk
Türklerin Rumelide hızla ilerlemeleri, yalnız Balkan milletlerini değil, bütün Avrupayı telâşa düşürmüştü. Macarlar, Almanlar, Fransızlar, İngilizler, İspanyollar, henüz Türk yüzü görmemiş, Türk sesi duymamış oldukları hâlde, Bizanslılar, Bulgarlar, Buğdanlılar, Eflâklılar, Sırplar, Bosnalılar kadar endişe içindeydiler, hilâlin salibi ezmek üzere bulunduğu zehabıyla, çırpınıp duruyorlardı. Türklerin, böyle bir dâvâ güttüğü yoktu. Ne hilâli kürede hâkim, ne salîbi mahkûm etmek hatırlarından geçmiyordu. Onlar sadece, tereddiyi, tefessühü, ahlâksızlığı ve içtimaî anarşiyi gidermek, bütün milletlere, kendi âdil himayeleri altında, hür, temiz ve mesut bir hayat temin etmek istiyorlardı.
187.50 ₺ -
Hint Denizlerinde Türkler
Zengin hazineler! Pri Reis, şeref kadar servetin de kutlu bir şey olduğunu kanaat besliyordu. Hatta paranın şeref ve şöhret yaratacağına da inanıyordu. Ona bu kanaati veren hadiseler bir değil, on değil, belki yüzdü. Sözgelimi Barbarosun Venedik kıyılarına yaptığı bir akından dönüşünü göz önüne getiriyordu. Büyük amiral o dönüş sırasında İstanbulun hiç görmediği bir alayla saraya gitmişti. Alayın önünde en seçkin güzellerden bir kız yürüyordu. Bunlar baştan ayağa ipek ve sırma içindeydi, ellerinde birer tabak altın taşıyorlardı. Arkalarında kırmızı çuhadan yapılma zarif kostümler giydirilmiş iki yüz genç köle geliyordu. Bunların da ellerinde altın bardaklar, kâseler, tabaklar, sürahiler vardı.
172.50 ₺ -
Safiye Sultan
Safo, sırf hazineler düzmek ve saltanat zevkini azamî mikyasta tatmak hırsıyla bu kanlı entrikaları çevirirken Osmanlı tarihi, kara kara sayfalarla doluyor ve devlet işleri ağlanacak bir hâle giriyordu. İsyan bayrağı açmış ve birçok cinayetler işleyerek etrafına dehşet saçmış olan Eflâk voyvodası Mişeli güya ezmek için koca bir orduyla o mıntıkaya giden sadrazam bu bataklıkta can vereyazdı, Hasan adlı bir yeniçeri tarafından omuzlanarak o ölüm berzahından kurtarıldı. Fakat Mişel, ne yaptığını bilmeyen Sinan Paşaya ağır bir ders vermekte gecikmedi, Yergöğü köprüsü başında onu yakaladı, ağır bir inhizama uğrattı.
187.50 ₺ -
Hürrem Sultan
Sultan Süleyman, bakışlarını büyülemiş, yüreğine -eşini görmediği- bir heyecan aşılamış olan şu körpe kızın seksüel bir kudretten ziyade ruhî ve manevî bir kudret taşıdığına iman getirmek üzereydi. Çünkü o, cinsî cazibenin bütün ebadını ölçmüş bir adamdı ve sarayında yaşayan üç yüz kadın da bu ebadı kendisine her gün, her dakika hatırlatıyorlar ve yeni baştan öğretiyorlardı. Bu sebeple Kızıl Rusyanın şu kumral gülüne bambaşka bir kıymet veriyordu, onda sınanmış hakikatlerden de, hayalî hazlardan da üstün bir zevk kaynağı, bir neşe pınarı, ilâhî deraguşlar püskürecek bir zekâ ummanı buluyordu.
210.00 ₺ -
Cem Sultan
14 Mart 1484, Vatikan tarihinde sayılı bir gündür. Papa sekizinci İnosan o gün, Fatihin oğlunu, yedi seneden beri dünya siyasetinin âdeta mihveri kesilen Cem Sultanı huzuruna kabul etmişti. Bu, gelişi güzel bir görüşme, bir buluşma değildi. Papalığın en büyük zaferlerinden birini temsil eden çok yüksek kıymetli bir hadiseydi. Bizzat Papa, ne mühim bir zafer kazandığını anlıyordu. 36 sene evvel bir haziran günü Cemin babası İstanbulda Patrik Kinadyosu huzuruna kabul ederek şu sözleri söyledi. -Hıristiyanlara lütfen hürriyet, emniyet ve diledikleri gibi yaşama hakkı veriyorum. Seni de patrik yapıyorum haydi gidiniz bana dua ediniz.
198.75 ₺ -
Akından Akına
Onlar az konuşan adamlardı, düşünmeyi söylemekten daha çok severlerdi. Bu sürekli düşüncelerde tabiatı dinleyen bir ruhun veya kendi yüreğiyle konuşan bir kafanın saygı telkin eden ağırlıyla sezilirdi. Bundan ötürü bir akıncı kafilesi, yakından bakılınca, atlanmış ve silâhlanmış bir düşünce alayını andırırdı. Lâkin arasıra bu alayın yürüyen bir destan olduğu da görülür. Çünkü akıncılar, pek sık da olmasa, hep birden şarkı ırlamayı severlerdi. Onların öyle tek bir ağız gibi aynı besteyi aynı ahenkte haykırmaları çok heyecanlı bir şey olurdu. Yer ve gök bu haykırışı saygılı bir sessizlikle dinlerdi, en hızlı esen rüzgârlar bu ırlayış önünde susardı, belirsiz olurdu.
202.50 ₺ -
Bize Ait Bir Şeyler
Ülkemiz gerek coğrafyası ile gerek insanı ile dünyanın en güzel yerlerinden biridir. Fakat bu güzelliklerin paylaşımında eksiklik var. İnsanımız yüreğindeki o sıcaklığı layık olduğu yere taşıyamıyoruz. Bu kopukluluğun ardından beton evlerde yalnızlaşıyoruz. Maddenin hâkimeyetinde olan bir dünyada günümüz insanının duygularını yok saydık, bir nevi robotlaştık. Oysa ömür dediğin şey Yaratanın bize sunduğu en büyük armağan olsa gerek. Öylese bu hayat daha güzel yaşanmalı. Yaşamdan zevk almalıyız, birbirimizi çok sevmeliyiz. Bunun yolu öncelikle kendimizi ve çevremizi iyi anlamaktan geçiyor. J.Goethenin dediği gibi Tek başına kimse mutlu olmaz, mutluluk anca başkalarıyla yaşanır.
75.00 ₺ -
Gülistan-ı Aşk
Sultan Abdülmecid'in vefatından bir sene önce başlayıp, vefatına kadar geçen süre içerisinde padişahın ve devletin yaşadığı sıkıntılar, sultanın Gülistan adlı Osmanlı kızıyla yaşadığı hissi bağın hikayesi konu ediliyor.. Sarayın içinde bulunduğu borç batağı, iç ve dış meseleler, dost gibi görünen ama Babıaliye ültimatom verip Osmanlının elini kolunu bağlayan elçiler, padişahın zaafları, hataları, hassas ve narin kişiliği, onun merhamet ve sevgisinin gölgesinde kendini gören gülistanın hikayesinden oluşun bir roman Romandan Bir Bölüm: Zât-ı Şâhâneyle göz gözeydiler. Tek bir söz bile söylemiyorlar, bakışlarıyla birbirlerine ilan-ı aşk ediyorlardı Yalnızca ay ışığı, yıldızlar, Dersaadete inen sonbahar serinliği ve gecenin sessizliği şahit oluyordu bu ölümsüz anlara... Gülistan'ın gözünden iki damla yaş iniverdi yanaklarına doğru. Bu efsunlu güzellik, bu ölümsüz dakikalar bitecek ve sevgilisiyle arasına aşamayacağı ve içinde hep bir korkuyla haber bekleyeceği mesafeler girecekti. Engin okyanuslar kadar yemyeşil gözlerden akan yaşları fark etti padişah Neyiniz var Gülistan'ım? Bu gözyaşlarının sebebi nedir? Sizi üzecek bir tavır ya da kelam mı ettim? Bilakis bu kadar saadete layık mıyım diye düşünüyorum. Bu akan yaşlar sizden ayrılmak korkusundandır. Hayatımın, sizin varlığınız olmadan ne anlamı olabilir şu fâni dünyada? Beni kederlendiren bu efendim! Izdırabın pençesinde kıvranan bir devletin padişahı Aşk onun da kalbine dokundu.
157.50 ₺ -
Tarihi Musahabe
İslâmiyetin ilk devirlerinde yetişen şairlerden Abdürrahman, tanıdığı ve tanımadığı kızlar için gazeller yazardı, ellerini bile sıkmadığı o zavallılarla gezip dolaşmış, gülüp oynamış gibi bir lisan kullanırdı. Babası da büyük bir şair olan bu adamın şu düşüncesiz hareketi yüzünden bir çok kızların adı dillere düşüyordu, bir çok aile babaları ıstırab çekiyordu. Çünkü şairin kalemi kuvvetli olduğundan şiirleri her yerde okunuyordu ve onun seviştiği kızların isimleri de meclislerde sohbet mevzuu oluyordu. Abdürrahman bir gün hükümdar Muaviyenin kızı için de bir gazel yazdı, dostlarına dağıttı.
112.50 ₺ -
Viyana Dönüşü
Kule duman içindeydi, alevler onların bulunduğu yere girmek üzereydi. Bülbül Hatun bu felâketin artık farkında değildi. Kocasının başına başını dayayıp boyuna gözyaşı döküyordu. Ölümleri palasının ucuyla kaçırmakta güçlük çekmeyen, bir düzine yara içinde koca bir ırmağı günlerce yüzerek aşmaktan çekinmeyen, her güçlüğü yenen ve hiçbir güçlüğe yenilmeyen kocasının bu sefer de iyileşeceğine onun imânı vardı. Şimdi bu imân, kocasıyla beraber ölmüştü ve kadıncağız işte bu çifte ölüme yaş döküyordu. Biraz sonra alevler tamamıyla kuleyi sardı, karı koca ateşten bir kucak içinde kaldı. Bülbül, teninde duyduğu ilk yanık acısıyla başını mukaddes yastıktan ayırınca korkar gibi oldu, biran titredi. Sonra gülümsedi ve aşkla, şevkle aziz ölüye sarıldı, gözlerini kapadı.
232.50 ₺ -
Gönülden Gönüle
On dokuz milletin en mümtaz muhariplerinden müteşekkil olan o muazzam ordu, günlerce, bir avuç Türkün vücuda getirdiği çelik çemberi kıramadı. Harp tarihine geçecek kadar meşhur aletlerle, tilki ve kaplumbağa namı verilen nev icat makinelerle yapılan mütemadi hücumlar hiçbir fayda vermedi. Türkler, kale harbini meydan harbi şekline ifrağ ederek on dokuz milletin şanını, şerefini ve haysiyetini taşıyan bir orduyu uzun müddet aczü hayret içinde çır-pındırdılar.
120.00 ₺ -
Cinci Hoca
Girit seferi, Cinci Hocayla Yusuf Paşanın şahsî menfaatlerini gözeterek yaptıkları telkin üzerine hırsa kapılmış mecnun bir adamın iradesiyle açılmış olmasına rağmen baştanbaşa bir şehamet destanıdır. Bu destan, yirmi beş yıl sürmüş bir harbin hikâyesidir. İstanbulda har vurup harman savuran ve kazanç meselesinde uyuşamayınca Boğaza gelen sarayla ocak, Giritte Türk silâhının şerefini bir kere daha âleme tanıtmak kaygısıyla dövüşen erlere çok gadrettiler, onları ekmeksiz bıraktılar, aç ve çıplak koydular. Lâkin o adaya gaza aşkıyla ayak atan her Türk, yıllarca süren yokluğa ve etrafını saran ölüm alevine rağmen millî vazifesini yapmaktan geri kalmadı. Ekmek bulamayınca toprak yedi, su bulamayınca kendi kanını içti. Fakat düşmandan yüz çevirmedi, ülküsünden vazgeçmedi, dövüşmeye devam etti.
150.00 ₺ -
Cehennemden Selam
İstanbulun, sık sık kostüm değiştiren bir süs meraklısı gibi, tarih elinde yeni bir libas daha aldığı yıllardayız. Hovarda erkeklere yalnız kucaklarını açıp kalplerini kapatan fettan kadınlar gibi, tabiatın bu işveperver kızı da şark ve garbın bin bir çeşit cenk erlerine, işte on beş asırdan beri, sadece yüzünü, gözünü öptürmüş, benliğini vermemişti. Fakat şimdi, alnına vurulan tabiat damgasını, tedricî bir teslimiyetle ruhuna da nakş ettiriyor, eski Bizans yeni bir İslâmbol oluyordu.
213.75 ₺ -
Cengiz Han
Cengiz için Avrupalılar barbar deyip geçerler. İran, Arap ve Osmanlı müverrihleri de bu büyük ve çok büyük hükümdar için zalim, hunhar, dinsiz, kâfir gibi sıfatlar vermekten ve sıralamaktan geri kalmazlar. Şark tarihlerinde onun klişe halini alan unvanı şudur: Cengizi fitneengiz! Pek açıktır ki ona Avrupalıların barbar demesi bütün Avrupayı yenmesindendir. Eğer Avrupa Cengizi yenseydi bu zaferle iftihar edilecekti ve ondan kuvvetli bir insan ve şanlı bir mağlup olarak bahsolunacaktı!... Yenilmek acısı Avrupayı hala kin içinde tutuyor. İranlılar, Araplar, Osmanlılar, manasız bir din gayretiyle Cengize hücum ettiler, büyüklüğünü inkâra yeltendiler. Fakat hiçbir müverrih, onu tarihten dışarı atamadı. Çünkü o, bizzat bir tarihti. Sevenler de, sevmeyenler de o tarihi okumak, tanımak mecburiyetindedir.
180.00 ₺ -
Avrupa Notları
Mukaddestepede onbirinci asırda yapılmış, onaltıncı asırda yıkılmış, elli yıl evvel tamir edilmiş bir kilise var, Fon Şuvayzerden adını sordum, bilmedi. Cehlini mazur gördüm. Fabrikayı mabed tanıyan bir milletin çocuğu. Onun için mabud, kendi fabrikasından çıkan tayyarelerdir. Örümcek ağlarından başka bir şey vermeyen şu eski mabedin halikını ve mahlûkunu niye öğrensin?.. Fakat aynı fabrikatör, milletinin eskiliğini hatırlatacak eserlere karşı hiç de cahil değil. Hydelberg adamını yaşıyla ve yaşadığı yerle nasıl mükemmel surette tanıyorsa Mukaddestepenin zirvesinde bulunan anfiteatrımsı bir eserin de hüviyetini o derece iyi biliyor. Yalnız bilmekle kalmıyor, kendi milletinin şerefi lehine bilgisini tağşiş etmeyi de beceriyor.
107.25 ₺ -
Devrilen Kazan
Sultan Mahmut gözlerini kapadı, saray tarihi say-falarına şöyle bir geçit yaptırdı ve padişahların: Be-nim için öl! diye tek kimseye teklifte bulunmadık-larını, on binlerce saraylıdan da yine tek kimsenin beş yüz yıl içinde böyle bir fedakârlık göstermediğini gördü. O hâlde berberbaşının Evet! demesi -örnek gösterilmek suretiyle tevsik olunabilecek- teslimiyetlerden değildi. Lâkin kendisinin de bu adamın ölümüne ihtiyacı yoktu. O sebeple şu müspet cevabın bir hakikat ifade edip etmediğini araştırmaya lüzum görmedi: Ya, dedi, en sevdiğin bir kimseyi, hatta öz oğ-lunu benim için öldür desem ne yaparsın? Ferman efendimindir derim, işaret buyrulan bedbahtı hemen boğarım!
213.75 ₺ -
Timurlenk
Timur, kâinatı titreten azametinin bu genç kız yüreğinde minimini bir tesir uyandırmadığını anlamakla çok ağır bir ıstıraba kapıldı. Yarım asra yakın bir zamandan beri bu haşmeti, bu kudreti ve bu eşsiz saltanatı elde etmek için çalışmıştı. Kaç kere ve kaç kere maksat uğrunda, ölümlerle karşılaşmıştı, yaralar alıp yataklara düşmüştü? Bunlar, bu uğraşmalar, bu tehlikeli çırpınmalar, demek ki bir kızın yüreğini alabilecek kuvveti kendisine temin edememişti. İşte Cihangir Timur, on beş yaşında bir çocuğun önünde âciz kalıyordu. O halde kudret tanılan şey hakikatte acizden başka bir varlık değildi ve o, tam yarım asır, böyle bir aczi -fakat debdebelerden yapılma bir örtü içinde elde etmek için- çırpınmıştı!
195.00 ₺ -
Kamusu Türki Şamua Osmanlı Türkçesi Tıpkı Basım
Büyük âlim Şemseddin Sami yeni bir anlayış ve modern dilbilimi metotlarıyla tertip ettiği Kâmûs-ı Türkî ile ilk defa Türkçenin derli toplu bir lûgatını vücuda getirmiştir. Türkçe kelimelerin yanında, Türkçe ye Arapça ve Farsça dan geçmiş kelimeleri içinde toplayan Kâmûs halen Türkçe nin en zengin lûgatlarının başında gelir. Osmanlı Türkçesi ni asli kaynağından öğrenmek isteyen herkesin, özellikle; araştırmacılar, öğretmenler ve avukatların el altında bulundurmaları gereken kaynak bir lûgat...
637.50 ₺