-
Arapçanın Dehlizleri
Arapça, sahili olmayan bir okyanustur. -Arapça dilde katre, alemde derya, gönülde umman olan bir dildir. -Arapça, ilim yolcularının sırt çantasında taşıması gereken kıymetli bir cevherdir. Kitapta, zengin kelime içeriklerine ulaşarak Arapça öğrenme yolundaki ufkunuz genişleyecek ve bu alana dair daha geniş bilgilere ulaşmış olacaksınız. Göz yormayan tasarım ile hazırlanan eserde, Kuran-ı Kerim'deki Kelime Seçimleri yer alıyor. Arapça kelimelerin ve ifadelerin gündelik hayata yansımaları ve kullanımlarının mevcut olduğu eserde, dilin derinliklerine kelime ilişkilerine, kıyaslamalara, ifadelerin ince ve derin anlamlarına ulaşabileceksiniz. Derinlik ve genişliğiyle meşhur Arap dilinin zenginliklerini, kelimelerin kökenlerini, deyimlerin sebeblerini, kelimeler arası ilişkileri ve farklılıkları inceleyen bir eserdir. İbrahim Oruç Hoca'nın uzun yıllara dayanan hazırlığı neticesinde ortaya çıkan eser, Kıyas, Derlemeler, Nedir, Deyimler, Dilbilgisi ve Kur'an olmak üzere 6 ana bölümdür. Eserin tamamı harekeli olup, tüm seviyelere uygundur
350.00 ₺ -
Yobazlıklar
Akla pranga vuran ve geçmişini güncelleştiremeyen dinci yobazlık, İnsan severlikten uzak, ırkçı ve saplantılı etnik yobazlık, Bilimi ilâh gibi görüp putlaştıran bilimci-teknokratik yobazlık, Çıkarı için diğer halkları açlığa mahkûm eden kapitalist yobazlık, Marks’ın düşüncesini pespayeleştiren sosyalist-komünist yobazlık, Ve bugünün insanına hayatı zehreden, geleceğin insanını da şimdiden zehirleyen daha nice yobazlıklar… Evet, bu eserde Batı’nın ve Doğu’nun bütün yobazlıkları apaçık sergileniyor. Sadece sergilenmiyor, bu yobazlıklara karşı ne yapılması gerektiği de apaçık ortaya konuyor. Garaudy’nin 1990’da bu kitapta yaptığı uyarılara kulak verilseydi dünyamız bambaşka olurdu. On binlerce insan göç etmek zorunda kalmaz, denizlerde boğulmaz, Avrupa’nın kapılarına dayanmazdı. Avrupa’nın kendisi de yaşadığı ve yaşayacağı ekonomik krizlere kesinlikle maruz kalmazdı. Hem Batılılara, hem de bizlere ağır eleştiriler getiren bu eserdeki görüşler dikkate alınmadan güler yüzlü bir gelecek kurulamaz! Yobazlık, kökleri ekonomi ve siyasette var olan bir sorunu karşımıza çıkarıyor. Fakat yobazlığın aynı zamanda her medeniyeti tehdit eden ve onun kopmaz bir parçası olan manevî bir hastalık olduğunu da unutmayalım. Bu kitap, basın yayın organlarının şartlandırması yüzünden, yobazlıkla İslâm’ı özdeşleştirmeye alışagelmiş okuyucularda şok etkisi yaratacaktır. İşin gerçeğine bakarsanız yobazlık, Üçüncü Dünya ülkelerinde aldığı bütün şekil ve türleriyle, Batı’nın Rönesans’tan bu yana kendi kalkınma ve kültür modelini zorla kabul ettirme iddiası yüzünden ortaya çıkmıştır. Yapılan bu tanımlardan yobazlığın belli başlı özellikleri ortaya çıkıyor. Birincisi, hareketsizliktir, yani “adapte olmayı ret”, “her türlü gelişmeye, her türlü değişmeye karşı katı bir şekilde direnme”; ikincisi, geçmişe dönmek (“geleneğe sımsıkı sarılmak”, “tutuculuk”); üçüncüsü de, hoşgörüsüzlük, içe kapalılık ve dogmatizmdir, yani “katılaşıp kemikleşme”, “hırçınlaşma” ve “uzlaşmama”dır. Bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda yobazlık; gelişmeye karşı hareketsizlik, modernizme karşı gelenekçilik, tarafsız bir tutum takınmaya karşı dogmacılık olarak karşımıza çıkıyor. Her türden yobazlığın şu temel karakterini buluyoruz: Bir metodu, bir dini, bir siyaseti, tarihlerinin önceki bir döneminde bürünmüş olduğu bir şekle bürüyüp o şekle indirgemek… Bu dogmacılığın kaçınılmaz sonucu ise engizisyondur (yani karşı çıkanları yargılayıp en ağır cezalara çarptırmaktır). Çünkü ben mutlak hakikate sahip olduğumdan yüzde yüz eminsem, bu hakikati reddeden kimse ya hastadır ve bir psikiyatri kliniğine yatırılmalıdır, ya da hakikati bile bile reddeden bilinçli bir bozguncudur ki ya hapse atılmalı veya idam edilmelidir. Yobazlığın, yani akıl ve idrak düşmanlarının, içeriden işgaline karşı, bugün yapılması gereken, yaşayanları uyanışa çağırmak ve direniş ağları, yani anlamsızlığa karşı direniş ağları hazırlayıp örgütlemektir. Bunun içinse, bütün iman sahiplerinin ve şu bahse, yani “hayatın bir anlamı vardır” bahsine tutuşmuş olan herkesin güç birliği etmesi gerekir. Geçmişten gelen cürufun kesin ve kat’i reddi gerekir, her bir kimsenin kendisini başkalarından ayırarak onun kendi imanını budayan bütün önyargılardan kurtulup arınması gerekir. Yobazlığın, yani akıl ve idrak düşmanlarının, içeriden işgaline karşı, bugün yapılması gereken, yaşayanları uyanışa çağırmak ve direniş ağları, yani anlamsızlığa karşı direniş ağları hazırlayıp örgütlemektir. Bunun içinse, bütün iman sahiplerinin ve şu bahse, yani “hayatın bir anlamı vardır” bahsine tutuşmuş olan herkesin güç birliği etmesi gerekir. Geçmişten gelen cürufun kesin ve kat’i reddi gerekir, her bir kimsenin kendisini başkalarından ayırarak onun kendi imanını budayan bütün önyargılardan kurtulup arınması gerekir.
140.60 ₺ -
İsrail Mitler ve Terör
Hakikatleri bütün çıplaklığıyla haykıran bu kitabından ötürü, büyük bir filozof, gerçek bir düşünür mahkûm edildi! Alain de Benoist Siyaset Bilimci ve Yazar Roger Garaudy bu kitabı yüzünden ağır cezaya çarptırıldı! Bu eser Fransa başta olmak üzere bütün Avrupa’da ve ABD’de yasaklandı! Bu eserin Macaristan’daki mütercimi ve yayıncısı siyonistlerin baskısıyla cezalandırıldı! Bu kitapta, ülkemizi de çok yakından ilgilendiren asırlık bir yalanın perdesi aralanıyor ve Ortadoğu’daki terör ateşinin niçin sönmeyeceği anlatılıyor. Sömürgesi durumundaki Amerika Birleşik Devletleri’nin de desteğiyle, İsrail’in bütün dünyaya nasıl meydan okuduğu gözler önüne seriliyor. Ortadoğu’ya dikilen İsrail devletinin yakın geçmişinden bu yana neler oldu ve neler olacak? Irkçı bir devlet nasıl ve niçin kuruldu? Bu devletin ileriye dönük planları neler? İsrail’in ayakta kalması için Ortadoğu nasıl bölünüyor ve ülkemizi hangi tehditler bekliyor? İçinde yaşadığımız bölgeyle ilgili oynanan oyunlar hakkında bilmemiz gereken bütün bilgiler bu eserde belgeleriyle okuyucunun dikkatine sunuluyor. * Yahudi soykırımı efsanesi herkesin işine geliyordu. Çünkü bundan “tarihin en büyük soykırımı” diye bahsetmek, Batılı sömürgeciler için (Amerika yerlilerinin toplu kırımı ve Afrikalı kölelerin ticareti gibi) kendi cinayetlerini unutturmak; Stalin içinse, vahşi zulümlerinin üzerine sünger çekmek demekti. Bu efsane İngiliz ve Amerikan yöneticilerin de işine geliyordu. Çünkü onlar 13 Şubat 1945’te Dresden’de yaptıkları katliamı hafızalardan silmek istiyorlardı. * Bizim bu kitabımızın tek gayesi, bir politikanın bu ideolojik örtüsünü açıp ortaya çıkarmak ve bunun İsrail peygamberlerinin büyük geleneğiyle karıştırılmasını önlemektir. L.I.CA.’nın (Irkçılığa ve Yahudi Düşmanlığına Karşı Milletlerarası Birlik) kurucusu ve benimle aynı toplama kampında kalmış olan dostum Bernard Lecache ile birlikte, akşam derslerinde, kamp arkadaşlarımıza bu Yahudi peygamberlerinin büyüklüğünü, evrenselliğini ve kurtarıcı gücünü öğretiyorduk. O peygamberî mesaja ben, Komünist Partisi’ndeki 35 senelik militanlığım ve yönetim görevimden sonra bile, her zaman sâdık kaldım. 1968’den itibaren “Sovyetler Birliği sosyalist bir ülke değildir!” demeye başladığım için 1970’te Komünist Parti’den ihraç edildim. Nitekim bugün de şunları söylüyorum: Vatikan’daki Papalığın egemenlik teolojisi, Hz. İsa’nın getirdiği mesaja sâdık bir teoloji değildir; İslâmcılık, İslâm’a ihanettir ve siyasî siyonizm büyük Yahudi peygamberlerinin öğrettiklerine terstir.
203.50 ₺ -
Medeniyetler Diyaloğu
Batı bir kazadır. İnsanlığın geleceğini yeniden inşa ederken, bu ilk temel gerçeği, yani Batı’nın bir kaza olduğu gerçeğini aklımızdan çıkarmamamız gerekir. Çünkü bireyi her şeyin merkezi ve ölçüsü görme, her türlü gerçeği kavrama indirgeme, yani eşyayı ve insanları manipüle etme aracı olarak bilimi ve teknikleri en yüce değerlere dönüştürme tarzındaki bu Batılı anlayış, üç milyon yıllık insanlık destanı içinde sadece küçücük bir istisnadan ibarettir. Beyaz adamın ırkçı önyargısından yakamızı kurtarıp dikkatlice incelersek, Batı’nın (yani Eski Yunan, Roma ve Hıristiyan) kaynaklarının hepsinin de, Asya ve Afrika’da doğduklarını görürüz. Geleceğin oluşturulması için, yani herkes tarafından herkesin geleceğinin oluşturulması için, dünya çapında bir proje, ancak böylesi bir “medeniyetler diyaloğu” ile gerçekleştirilebilir. Asya’nın, Afrika’nın ve Lâtin Amerika’nın hâlihazırdaki tecrübeleri –Gandi’ninki kadar Çin kültür devriminde, Afrika’da Nyerere’nin “Ujamaa” deneyimleri kadar, Peru’da Kurtuluş İlâhiyatçılarının tecrübeleri de–, bugünden itibaren XXI. yüzyılın bu dünya projesinin, bu umut projesinin taslağını yapmamıza imkân veriyor. Ben bu eserde, gezegenimiz ölçeğinde gerçekleştirilmiş bir tecrübenin şahitliğini yapacağım. Batı dışı kültürlerin ve Asya’nın, İslâm’ın, Afrika’nın, Lâtin Amerika’nın insanlarının kazandırdıkları insanî zenginleşmenin bana verdiği mutluluğun şahitliğini…Bu kültürlerin ve bu insanların her birinde arayıp bulduğum ve ilâhî damgayı keşfettiğime inandığım şeyler konusunda tanıklık edeceğim. İşte budur elinizdeki kitabın konusu.
166.50 ₺ -
İslam ve İnsanlığın Geleceği
Bu eser, Roger Garaudy’nin Müslüman olduktan sonra kaleme aldığı, İslâm hakkındaki en özlü eseridir. Bir zamanlar bütün dünyada adından söz ettirmiş, en ünlü sanatçı, yazar, filozof ve dünya liderleriyle görüşmüş, eserleri sayısız dile çevrilmiş, çağımızın en büyük düşünürlerinden biriydi Garaudy. Bu kitabında, önce Batılılara ve dünya insanlığına, sonra da Müslümanlara seslenir. Batılılara ve insanlığa seslenirken, İslâm’ı bütün yüceliği ve eşsizliğiyle tanıtır ve bu dini onların mutlaka tanımalarını ister. Bu arada dünya entelektüellerine de seslenir ve onlara İslâm’ı en çarpıcı yönleriyle takdim eder. İslâm âlemine seslenirken de, Müslümanları her bakımdan uyarır, tenkit eder. İslâm’ın geçmiş çağlardaki parıltısına ve ışıltısına bu dini yeniden kavuşturmaları için ne yapmaları gerektiğini onlara söyler. Bu kitap, Roger Garaudy’nin mutlaka okunması gereken eserlerinin en başta gelenlerinden biridir.
166.50 ₺ -
Bilardo Telmihleri
Toplar, dönüşler, açılar, üçgenler, disiplin, zekâ, sabır, istikrar, istikamet, duruş, tutuş, konsantrasyon ve vuruş… Nurullah Genç, sanatın disiplinlerarası geçişkenliğinden ilhamla şiiri sporla buluşturuyor, bilardoyu yaşamın tam kalbine yerleştiriyorBilardo Telmihleri‘nde… Çık çıkabilirsen kanın içinden Domino ve orkide savaşları Krizantem acı kokar her akşam Mimoza katran Benim müziğimin nağmeleriyle Hangi arya çalar sokaklarımda Kölenin kalbi yok öyle mi, zalim Kökü bu yüzden mi kurudu Afrika’nın Asya bu yüzden mi kötürüm şimdi
81.40 ₺ -
Harflerin Simyası
Nurullah Genç’in hayata armağan ettiği kelimeler, şiirin en güzel duraklarına götürüyor okuru yeniden. Yıllardır hükmediyor devlerin dünyasına Bu kadar mı yanıldım diyorsan, kalbine gir Bak nasıl da dokunmuş harflerin simyasına Onun dudaklarında gevherân oldu şiir
70.30 ₺ -
Nuyageva
Usta şair Nurullah Genç’in kalemiyle hayata armağan ettiği kelimeler, Nuyageva‘da yıllar sonra yeniden nefes buluyor. O nasıl maceraydı, o nasıl “düş”tü Çevresine ihtilâl kuzgunları üşüştü Ay görünce düzenli ışıyan gözlerini Hıçkırıklı bir mendil gökten kıyıya düştü Öyle maktul bir esaret boşaldı ki doğudan Köleler ata bindi;sultanlar yaya düştü Nuyageva bir gümüştü, tılsımlı bir gülüştü
66.60 ₺ -
Hüznün Lalesidir Dünya
Nurullah Genç′e Yazarlar Birliği Ödülü kazandıran Hüznün Lalesidir Dünya, âdeta bir aşk sarhoşluğu içinde kaleme dökülen, yürek ritimlerinin kitaba dönüştüğü enfes bir şiir atmosferi… Doğduğu an′a doğduğu eve, uyuduğu beşiğe, geçtiği sokağa, su içtiği çeşmeye, ana baba ve kardeşlerine, oturduğu mahalleye, gittiği okula kadar sevgilinin her anını gözleyen şiirler… şehzâde nûn aşkıyla ağlıyormuş intizâr rebâbın renklerinde uşşâkın isyanı var vuslat inkılâbıyla uyandırdığı ruhu râst ismi âhımla açar, nigâhımla şarkılar hüzzâmla kanatlanır ümidin elleri lekesiz pervaneler yıkar ihtilâlleri âhımla açar ismin; yanar puslu lâmbalar ebedî ülfetimi kuşanır hayalleri
111.00 ₺ -
Hatıralar
“Ben geçitlerden de geçtim, çıkmazları da yaşadım. İsterim ki, bunca mücadelenin, düşüşün ve yanlışın, umudun ve kardeşçe buluşmaların bana kazandırdıkları benimle gömülüp gitmesin.” Fikir ve eylem adamı olarak 20. yüzyıla adını yazdıran Garaudy, elinizdeki kitabı bu cümlelerle özetliyor. Stalin’den Nasır’a, De Gaulle’den Fidel Castro’ya, Bachelard’dan Jean-Paul Sartre’a, Pablo Neruda’dan Picasso’ya nice ünlü devlet, düşünce ve sanat adamlarıyla görüşüp tartıştığı meseleleri okuyucularıyla paylaşıyor. Yazar, yaşadıklarından hareketle kendisinin kim olduğunu ve ne için yaşadığını sorgularken; tespitleri, tahlilleri ve teklifleri ile geleceğin dünyasına da ışık tutuyor. Güleryüzlü bir geleceğe özlem duyanların heyecanla okuyacakları çok önemli hatıralar ve gerçek anlamda bir temel eser…
284.90 ₺ -
İslamın Aynası Camiler
Dünya çapında ünlü felsefe ve estetik profesörü, Fransız Müslüman düşünür Roger Garaudy, bu eserinde üç kıtaya damgasını vuran İslâm sanat ve mimarisinin felsefî ve estetik açıdan son derece çarpıcı bir değerlendirmesini yapıyor. “Güzelliğin Dini İslâm” düşüncesinden yola çıkan yazar, “Allah güzeldir, güzelliği sever” hadisinin İslâm sanat ve mimarisinde nasıl somutlaştırıldığını en çarpıcı örnekleriyle gözler önüne seriyor. Yazar, evvelki dönemlerin ihtişamını gözler önüne sermekle yetinmiyor, Müslümanların Batı’yı ve geçmişi taklitten kurtularak yeni bir silkiniş ve yeni bir dirilişle İslâm’ı yaşamaya başladıkları an, eskiden olduğu gibi, yine muhteşem sanat ve mimari eserler ortaya koyabileceklerini de müjdeliyor. İslâm sanatı ve mimarisi konusunda hem dînî hem tarihî hem de felsefî ve estetik bilgilerle donatılmış bu eser, sahasında tek ve biricik olma özelliğine sahiptir. İslâm sanatı, Kur’ânî bakış açısının doğrudan doğruya ifadelendirilişidir. Bu, şu demektir: İslâm sanatının asıl misyonu, bize “Allah’ı yeniden hatırlatmak”, o ilk ve son gerçeği bize yakînen tanıtmak, var ettiği ve sonunda yok edeceği bu kâinatta Allah’ın gözle görülmeyen varlığının her zaman yeni ve her zaman hayran bırakan o keşfini bizlere yaşatmaktır. Allah ile insan arasında her türlü aracılığı reddeden İslâm ruhaniyetinin mekânı ise, merkezsiz bir mekândır. Orada sonsuzluk, organik bütünlükle değil aksine, ilâveler ve âhenkli tekrarlarla telkin edilir. Eski Yunan tapınağının simetri ve ölçülerinin aksine ve Hıristiyan bazilikasındaki âyin düzeninin tersine, bir caminin sütunları, insanlar veya eşya ile ortak noktası bulunmayan, ilâhî sonsuzluğa nispetle eşyanın nâtamam oluşunu ve sınırlılığını telkin eder ve âdeta bir hurma bahçesi şeklinde çoğalır. Kâbe’nin taştan süssüz küp şeklindeki mimarisinden, Sinan’ın İstanbul ve Edirne’deki en cesur mimarî şaheserlerine halel getiren Osmanlının barok camilerine kadar, kaynağını Kur’ân vahyinden alan yaratıcı ruhun coşkusu, dünyanın her yerinde bütün sanatların odak noktası olan camileri ortaya çıkarmıştır. Musikisi ve şiiri gibi İslâm’ın bütün görsel sanatları da, İslâm inancının temel hedefinin plâstik ifadesinden başka bir şey değildir; dolayısıyla İslâm’da bütün sanatlar insanı camiye, cami de ibadete götürür. Resmin “olmayışı”, tabiatın “reddi”, gerçekçilik “eksikliği” ve (cami gibi büyük) binadaki “boşluk” yüzünden İslâm sanatı hakkında “olumsuz” yorumlar ortaya atılabilir. Oysa bu kusur diye sayılanların hiçbiri ne reddediştir, ne de inkâr, tam aksine aşkınlığın (yani Allah’ın yüceliğinin) en tavizsiz tasdiki, teyidi ve vurgulanışıdır. Çünkü İslâm’da aracıya, ara bulucuya yer yoktur, tam aksine Allah ile tabiat arasında kesin ve tam bir ayırım vardır!
185.00 ₺ -
20. Yüzyılın Biyografisi
Çağımızın en güçlü düşünürlerinden Roger Garaudy, “insan için insanca bir düzen” idealine kendini adamış gerçek bir dava adamıydı. Fikir adamlığının yanı sıra aynı zamanda gözü kara bir eylemciydi. Felsefeden sanata uzanan engin birikim ve yeteneğini bu uğurda seferber etti. İnandığı dava uğruna canını seve seve vermeye hazır bir idealist olarak yaşadı. Roger Garaudy bu eserinde, 20. yüzyılın felsefe ve fikir hayatının geniş ve eleştirel bir panoramasını çiziyor. Bütün felsefe akımlarını, felsefecilerini ve aydınlarını enine boyuna sorguluyor. 20. yüzyıldaki felsefe akımları, insanlığa ne kazandırdı, ne kaybettirdi? İslâm’ın günümüz kelâmcı, hukukçu, bilgin ve düşünürlerinin bu felsefe akımlarına cevabı ne olmalı? Bütün dünya insanlığını toplu bir intihara sürükleyen şu gidişe nasıl dur denmeli? Garaudy’nin felsefî vasiyeti niteliğindeki bu kitap, insanlığın kurtuluşu için yerkürenin bütün güçlü beyinlerini, özellikle de Müslümanları fikir üretmeye davet ediyor.
266.40 ₺ -
21. Yüzyılda İslam’ın Dirilişi
Garaudy, bu eserinde okuruna şöyle sesleniyor: Sosyalizmin iflas ettiği, kapitalizmin de çöktüğü bu yüzyılımızda, insanlığı uçuruma yuvarlanmaktan kurtaracak tek çare, ilk insandan günümüze kadar gelen tek ve yegâne temel ilâhî din olan İslâm’ı yeniden şahlandırmaktır. İslâm, doğuşunun hemen ardından, bir yüzyıl içinde Pirenelerden Himalayalara kadar şimşek hızıyla yayıldı. Çünkü o ilk dönemde İslâm, karşılaştığı bütün halklara kucak açmış, bütün kültürleri bağrına basmış ve insanlar arasında adaleti tam anlamıyla sağlamıştı. O dönemin insanlığını bağnazlıklar, despotluklar ve zulümlerden kurtarmıştı. Günümüzde de İslâm, tüm dünya halklarını aynı hedefe kilitlenmiş olarak yayılma, kucaklama ve kurtarma gücüne sahiptir. Çünkü İslâm, yeryüzünde huzur, refah ve saadeti gerçekleştirebilecek yegâne ilâhî ve ebedî mesajdır. Yeter ki İslâm, o ilk yüzyıldaki ruhuna ve canlılığına tekrar kavuşturulsun! Yeter ki Müslümanlar, can çekişmekte olan Batı’yı taklit etmekten vazgeçsinler! Yeter ki günümüz Müslümanları, bundan bin sene öncesinin dâhî âlimlerinin kendi dönemleriyle ilgili çözümlerini değil de, onların her çağa cevap verebilecek yöntemlerini, metotlarını, usullerini benimsesinler! Yeter ki Kur’ân ve hadisler, ölülerin gözleriyle değil de, dirilerin gözleriyle okunabilsin! İşte o zaman, bu ilk ve son ilâhî mesaj, insanları tekrar sahte mutluluklardan gerçek mutluluğa ve huzura kavuşturacaktır. * Hicret’ten dört asır sonra, hiçbir zaman resmen ilân edilmeksizin uygulamaya konulan “İçtihat kapısının kapanışı” (ki bunu yapmaya İslâm’da hiç kimsenin yetki ve salahiyeti yoktur!), sürekli düşünmeye ve araştırmaya davet eden Kur’ân’dan kaynaklanmamıştır. Tam aksine dış tesirlerden, en başta da, Emevî Hanedanı zamanında Bizans İmparatorluğu’nun, Abbasî Hanedanı sırasında da Pers İmparatorluğu’nun mutlakiyetçi idarelerine özenmekten ileri gelmiştir. * Bilinmelidir ki içtihat, uyanışın olmazsa olmaz şartıdır. Çünkü içtihat, asıl olanı bizzat Kur’ân ve hadisten diri gözlerimizle okuyup öğrenmek, dolayısıyla da “taklit” gecesinden çıkmaktır! * İçtihadın reddi, kısmen İslâm’daki hukuk düşüncesinin sabitleşip belli bir çerçeveye oturmasından, kısmen de mânevî çöküş dönemlerinin özelliği olarak, büyük düşünürleri putlaştırma yoluna giden düşünce tembelliği yüzünden ortaya çıkmış katıksız bir uydurmadır. Sonraki fıkıhçılardan bazıları bu uydurmaya taraftar olmuşlarsa da, çağdaş İslâm, bu fikrî bağımsızlığı gönüllü terk edişi devam ettirmek zorunda değildir. * Akıl vahiyden vazgeçemez. Akıl ile vahiy arasında hiçbir çatışma yoktur. Tezat olsa olsa kötürüm bir akıl ile miyop bir okuma arasında olur. Kötürüm akıl nedir? Kötürüm akıl, pozitivist akıldır, bilgelikten ve vahiyden kopmuş bir akıldır! Nedir miyop okuma? Miyop okuma, (ilâhî) metnin her parçasını (âyetini) genel bağlamından koparan lâfzî (sırf oradaki kelimelerin dış anlamına bağlı kalarak) okumadır! * İslâm düşüncesindeki “eylem anlayışı”, tarihin her ânında, zaman ve şartların karşımıza çıkardığı yeni yeni sorunları, ezelî ve ebedî mesajın (yani ilâhî vahyin) bize gösterdiği “doğru yol” istikametinde çözmenin çarelerini bulmak için yapılan “içtihat”tır, yani bu uğurda gösterilecek “gayret”tir. * “İlk dönemlerin” İslâm’ı, eskilere körü körüne teslimiyete taban tabana zıttır. “İlk dönemlerin” İslâm’ı, sahte bir geleceğe de yine bir o kadar karşıdır.
120.00 ₺ -
Cennete Koşanlar Engelliler
“Bir sahur programında engelli bir çocuk babası olan ve on dokuz yıldır ibadet bilinciyle oğluna hizmet eden Ali Bey’i misafir etmiştim. Konu engellilerdi. Karşılaştıkları problemleri, toplumun engellilere bakışını anlatıyordu. O anlattıkça ben kendimden utanıyordum. Yer yarılsa yerin dibine girecektim. Bu konuda ne kadar gafil olduğumuzu fark ettikçe mahcubiyetim katlanarak artmıştı. Sivas’taki bir konferans sırasında tanıdığım Fatma Tatlı kardeşim, imanın imkânını fark etmemi sağladı. İlk Almanya ziyaretinde tanıdığım Gülseren Gümüş kardeşim, bana sahip olduklarımı hatırlattı. Ne kadar zengindim ve ne kadar az şükrediyordum. Zaman içinde tanıştığım kardeşlerim arttı. Hepsi Allah’ın ayrı bir ayetiydi. Hepsinde ayrı bir cevher vardı. ‘Bu kardeşlerimin derdine merhem olabilir miyim,’ düşüncesiyle hayatımızda onlara yer açalım diye bu çalışmaya başladım. Onlar, en zor imtihana tabi tutulmalarıyla Allah’ın özel kullarıydılar. Rabbimiz onlara dünyada bazı sıkıntılar verse de şundan emin olmalıyız ki onları çok seviyor. Ve onların hayatları bizler için ibretlik numuneler sunuyor.” Ahmet Bulut, Cennete Koşanlar’da bizleri Allah’ın verdiği nimetlerin kıymetini anlamaya, her gün soluduğumuz nefesin değerini bilmeye, çok olağanmış gibi kullandığımız uzuvlarımızın önemini fark etmeye davet ediyor. Okuduğunuzda hayatınızda çok şey değişecek. Ne kadar zengin olduğumuzu ancak buna karşın, ne kadar az şükrettiğimizi göreceksiniz. Kitaptan Alıntılar Sen Allah’ın özel kulusun. Sana dünyada bazı sıkıntılar verdi. Bazı nimetlerden seni mahrum etti. Sana, kendisini unutturmayacak ve daima kendisini hatırlatacak sıkıntılar verdi. Hiç düşündün mü senden aldıklarının karşılığında ahirette sana vereceklerini? ** Çalışalım, çabalayalım, uğraşalım, olabileceğimizin en iyisi olmak için. Unutmayalım ki engelli olduğumuz için özel biri olsak bile, her sağlıklı azamızın sorgusu diğer insanlarla aynı olacaktır. Bu durum bize kimseden üstün olma hakkını vermeyeceği gibi, alçak olduğumuzu da göstermez. Ne hak yiyelim ne de kendimizi bütün haklardan mahrum görelim. ** ** Engelliler... Engellerimiz... Engellediklerimizdir bizim... Bazısı daha hayata merhaba deme şansına bile sahip olamadan, bu hakkı elinden alınan... Bazısı doğduğunda üzerine bu etiket yapıştırılan... Bazısı ise normal bir hayat sürerken ne olduğunu bile anlamadan engelli oluverendir... Hayattandır... Ölüm gibi, doğum gibi mutlak, birdenbire, hesapsız kitapsız öylece kendiliğinden... ** “Vah vah” derler “Yazık, pek de güzelmiş... Allah’tan geldi işte, ne yapacaksın, mecbursun, katlanacaksın... Doğduğunda mı oldu sonradan mı, hiç mi yürüyemi-yorsun, hiç mi görmüyorsun, konuşmuyorsun? Duymuyorsun bir de öyle mi? Ya işlerini kendin mi görüyorsun?” gibi ayaküstü engelli kişiyi soru yağmuruna tutar-lar âdeta. Der ki engelli: “Herhâlde ben çok kötü durumdayım. Yoksa herkes aynı şeyleri söylemezdi ba-na. Demek ki diğerlerinden farklı olmak böylesine kötü bir şey...” ** Engel bizim gözümüz, görüşümüz, algımız... Allah bizi sağlıklı, başka bir deyişle ‘tam’ yaratmadan, ‘tam nasıl olunur’ bilmiyorduk. Sağlık nasıl bir şey, bilmiyorduk. Bunu biz Allah’tan öğrendik. Engelli insan ise engelli olduğunu bizden öğrendi. Bu ne büyük bir vebal...
103.60 ₺ -
Çiçekler Üşümesin
Nurullah Genç, Çiçekler Üşümesin ile şairin uzun yolculuğunun ilk duraklarına götürüyor okurunu yeniden. Şiirine yön veren izlekleri okurlarıyla buluşturuyor bu eserle. Gönlümün maviliği gitmesin gökyüzünden Kuşların gülücüğü eksilmesin yüzünden Kar yağsa da bu ıssız vadiye, gün bitmesin Yapraklar üşüse de, çiçekler üşümesin
81.40 ₺ -
Siyah Beyaz Tabletler
Nurullah Genç’in şiir macerası Siyah Beyaz Tabletler ile bambaşka bir soluk kazanıyor. Geleneğin yeni bir dirilme yaşadığı dilini bu defa kadim yaşantılara doğru sürüklüyor. Şair hüzün meşalelerini bir defa daha alevlendiriyor… sen var oldun tenhâsında devlerin ben hiçliğe bulaştım ne hiç kaldı bende ne sende varlık elimizde, avucumuzda şimdi hâin aldanmışlık ve ihtiyarlık
66.60 ₺ -
Söyle Bana Hindiba
Nurullah Genç'in hayata armağan ettiği kelimeler, şiirin en güzel duraklarına götürüyor okuru yeniden. Kartallar uçar mı bir harâbeden Köprülerden benim yârim geçer mi Sen neden bu kadar güzelsin, bilmem Taşırsın yeryüzüne ebedî tohumları Ben ise kuruyacak bir suyun mahkûmuyum Avuçlayıp öpüyorum kumları Bir karadelikten bakarken hayat Meydan okuyanlar kim bu seraba Söyle bana hindiba
111.00 ₺ -
Müslümanın Şahsiyeti
Hayatın içinde, yaşanan din için kılavuz niteliğinde bir eser. Hanifi Akın, açıklamaları ve yorumlarıyla Müslüman olmanın çizgilerini sahih kaynaklar eşliğinde anlatıyor.
25.20 ₺ -
Fetva Usulü ve Adabı
Din adına görüş beyan etme anlamı taşıdığı için iftâ-fetva, son derece ağır bir sorumluluktur. İnsan ve toplum hayatının dinden bağımsız yürümesi ve durağanlığı ya da yeknesaklığı söz konusu olamayacağından bütün zorluğuna ve ağır mesuliyetine rağmen ictihad ve iftâ yükümlülüğünün üstlenilmesi farz-ı kifâyedir. Amelî sorunlara cevap aramak gibi hem dünya hem de âhiret açısından son derece önemli olan bu farzın kuralsız, yöntemsiz ve erdemsiz olarak yerine getirilmesi düşünülemez. Fetva verme işleminin belli ilkeler ve yöntemler doğrultusunda gerçekleştirilmesinin ana hedefi, elden geldiğince isabetli hükme ulaşabilmektir. Bunun yanında fetva usûl ve âdâbına riayet; fetva birliğini temin ederek toplumda hukuk emniyetini sağlamak, dinî hükümlerin mükellef tarafından güvenle benimsenmesine katkıda bulunmak, buna bağlı olarak fıkhın canlılığını ve toplumsal yürürlüğünü sürdürmek, ehliyetsiz kişilerin istismarını engellemek ve fıkhî tutarlılığı temin etmek bakımlarından da önemlidir. Elinizdeki çalışma işte bu yöntem ve âdâbı, kendine özgü bir sistematikle ele almayı hedeflemektedir.
251.25 ₺ -
Zamanın Kıymeti Genişletilmiş Baskı
Sahip olduğumuz en büyük nimetlerden biri olmasına rağmen, en kolay harcadığımız nimet hiç şüphesiz ki zamandır. Bu eser, kum saati misali her gün eksilmeye yüz tutan hayatımızı en iyi şekilde verimli kılmanın yolunu aydınlatan bir meşale gibidir. Bunu yaparken de hayatlarını en güzel şekilde değerlendirmiş ve bizlere yüklü bir miras bırakmış İslam âlimlerinin hayatlarından ve sözlerinden bir demet sunmaktadır. Mazimizdeki güzellikleri ortaya koyan bu çalışma, vakitlerini dolu dolu geçirme hususunda herkesi teşvik etmektedir. Eserin sahibinin yetmişten fazla çalışmasının bulunması ve çağımızın en önde gelen hadisçilerinden biri olması kitabın kıymetini daha da artırmaktadır.
157.62 ₺ -
Kızıl İcaz
Kızıl Îcâz, Bedîüzzaman’ın mantıkla ilgili bir kitâbıdır. Kızıl İcaz, Abdurrahman Ahdarî’nin Süllem’ül-Münevrak isimli eserine bir Şerh olarak kaleme alınmıştır. İslam tarihindeki eserlerin te’lif tarzları hakkında kısa bir bilgi vermemiz konunun daha iyi anlaşılması için uygun olacaktır. te’lif tarzları itibariyle eserleri dört gruba ayırmak mümkündür. A) Metinler’(el-mütûn)dir. Özellikle Selçuklu Devletinden itibaren çoğu müellifler, seleflerinin yazdığı çeşitli ilimlere dair ana kaynakları bir kanun metni şeklinde kısaltarak el kitapları hazırlamışlardır. Osmanlı Devleti zamanında da devam eden bu geleneğe göre hazırlanan eserler, medreselerde el kitabı olarak kullanılagelmiştir. B) Şerhlerdir. Biraz önce bahsedilen metinler herkes tarafından tam olarak anlaşılmayınca, daha sonraki âlimler tarafından bunları izah eden şerhler yazılmıştır. C) Hâşiyeler (Havâşî)dir. Bu eserler, ya metinlere yazılan şerhlerdeki bazı noktaların izahı amacını güder (ki bunlara ta’likat da denir) veya şerhlerde açıklanan görüşleri tenkid eder. Bu çeşit izah veya tenkit sadedinde, şerhler üzerine yazılan eserlere hâşiye denmiştir. D) TA‛LÎKAT yani ilmî bir metnin üzerine kaleme alınan mülâhazalar, istifsârlar ve manalar üzerine yapılan derin açıklamalar demektir. Mesela İsmail Gelenbevî‛nin Burhân isimli mantık kitabı üzerine Bediüzzaman’ın kaleme aldığı TA‛LÎKAT bu kabildendir. İşte Mantık İlmindeki Abdurrahman Ahdarî’nin Süllem’ül-Münevrak adlı metnini Bedîüzzaman KIZIL ÎCÂZ adıyla şerhetmiş ve Abdülmecîd Nursî de kendisinden ders aldığı KIZIL ÎCÂZ Şerhine Hâşiye kaleme almıştır. Biz bunları da tercüme etmiş bulunuyoruz. Abdülmecîd Nursî’nin yaptığı klasik manada bir Hâşiye’dir. Hem Süllem, hem şerhi olan KIZIL ÎCÂZ ve hem de Hâşiyesi olan Abdülmecid Efendi’nin izahları, bazan Üstad’ın eserini anlamada yeterli olmadığı için, biz de ana konu başlıklarında bir nevi TA‛LÎKAT kabilinden açıklayıcı izahlar koymak durumunda kaldık. Bu izahlarımızı kitabın içinde ve tırnak arasında siyah harflerle yazdık ki, asıl kitapla karışmasın. Bütün bunlara rağmen, dipnot yani eski tabirle Hâşiye olarak bazı ıstılâhları izah etmek mecburiyetinde kaldık. Önemle itirâf edelim ki, bazı metinleri yüzde yüz anladığımızı söylemek zordur. Ancak elimizden gelen budur. Bundan sonraki baskılarda tashihler ve tavsiyeler gelirse, şerefle nazar-ı itibara alacağız. Çalışmak bizden ve tevfîk ise Allah’dan olduğuna gönülden inanıyoruz.
525.00 ₺ -
Evimiz Cennetimiz Olsun
Kim evinin cennet gibi olmasını istemez? Eşlerin muhabbetle kenetlendiği, hayatın zorluklarına karşı birbirlerine destek oldukları, çocukların saygı ve sevgi çerçevesinde ilgi ve şefkatle büyüdüğü bir aile ortamı herkesin hayalidir. Maalesef günümüzde yaşanan aile içi sorunlar TV ekranlarında pervasızca konuşuluyor, çözüm odaklı olmak yerine yaşanan problemler daha da içinden çıkılmaz bir hale getiriliyor, sorunlar büyütülüyor, kadına şiddet körükleniyor, boşanma oranları her geçen yıl artmaya devam ediyor. Evimiz Cennetimiz Olsun, bu gidişe “dur” demek için aile içerisinde yaşanan sorunları teşhis edip psikolojik ve manevi boyutlarıyla enine boyuna ele alarak eşlere Kur’an ve Sünnet perspektifinden yuvalarını cennet edecek çözümler sunuyor, özlenen sağlıklı bir aile ve toplum yapısına ulaşmanın yollarını gösteriyor.
125.80 ₺ -
Var Mısın
“Gençliğimde gergin, stresli, mutsuz günlerim çok oldu. Kendimi suçlu hissettiğim, değersiz gördüğüm dönemler yaşadım. Şimdi hayatım anlamlı, coşkulu ve şükür duygusuyla dopdolu... Neden? İçinde yaşadığım koşulların iyileşmesinden mi? Geliştirdiğim farkındalıkların sonucu mu?” Doğan Cüceloğlu Doğan Cüceloğlu, yalnızca psikoloji kariyeriyle değil, insan hayatına dokunan ve insana dair her hikâyeden şifa çıkarabilen bilgeliğiyle bu coğrafyanın en önemli ilim insanlarından biri. Seksen yılı aşkın ömrünün bir birikimi olarak, şimdi herkesin merak ettiği “hayati” sorulara en samimi cevaplarını sunuyor. Herkes gibi aslında o da hâlâ savaşıyor, keşfediyor, hayata değer katıyor. Hayatın anlamı nedir? İnsan kendini nasıl geliştirir? Umutsuzluk nasıl aşılır? İçimizdeki öz nasıl ortaya çıkar? Çevremiz bizi nasıl etkiler? Kime akıl danışılır? Yaşam neleri ödüllendirir? Zihin nasıl işler? “Biz” olmak için neler yapılmalıdır? Ömür yolculuğunda neyin önemli olduğunu anlamak, keşif ve merak duygularına sahip çıkmak bir hayatı “kıymetli” kılmak için en önemli meziyetler arasında. Elinizdeki rehber niteliğindeki kitap, yaşamı boyunca bu meziyetlerin peşine düşmüş ve her ânına onları ilmek ilmek işlemiş Doğan Cüceloğlu’nun, Deniz Bayramoğlu ile sohbetlerinden oluşuyor ve herkese şu soruyu soruyor: “Zorluklarla başa çıkmaya, içindeki gücü keşfetmeye VAR MISIN?”
112.00 ₺ -
-
-
Siracül Müttekin Tercümesi 3 Cilt Takım
Sıracul Muttekin isimli kitap, üstadımız Mahmud Efendi Hazretleri’nin ezberlemiş olduğu hadîs-i şerifleri içermektedir. Kitap iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm: İmam Buhârî [rahi-mehullâh]’ın Câmiu’s-Sahîh’inden Şeyh Ömer Dağıstânî [kuddise sırruh] Hazretlerinin seçmiş olduğu ve 'Zübdetü’l-Buhari' diye isimlendirmiş olduğu kitaptan seçilen hadîs-i şerifleri ihtiva etmektedir. Bu bölümde sıralamaya göre numaralandırma yapılmış hadîs-i şeriflerin başında bu numaralar belirtilmiştir. Bu sıralama numaralarının ardından gelen numaralar 'Zübdetü’l-Buhari' numaralarını belirtmektedir. İkinci bölüm Ebû Muhammed Zekiyyüddîn Abdülazîm b. Abdilkavî b. Abdillâh el-Münzirî (ö. 656) [rahimehullâh]’ın et-Terğîb ve’t-Terhîb isimli eserinden seçilen hadîs-i şerifleri ihtiva eder. Hadîs-i şeriflerin tercüme ederken Arapça metin olarak Üstadımız Mahmut Efendi [K.S] tarafından derlenen kitabın aynısını kullandık. Fakat tercümede hadîs-i şerifin orijinal Buhârî metnine sadık kalarak, hadîs-i şerifin öncesi ve sonrasını vermeye çalıştık. Elimizden geldiği kadar yer yer izahlarda bulunduk fıkıh hükümlerine temas etmeye çalıştık. Bab başlıklarında İmam Buhârî [rahimehullâh]’ın Câmiu’s-Sahîh isimli eserine uyulmuştur. Bu yüzden bab başlığı altında farklı hadîs-i şerifler zikredilmiştir. Zira Üstadımız Mahmut Efendi [kuddise sırruh] tarafından derlenen bu kitap daha çok zamanımıza fazlaca ışık tutan gerekli olan hadîs-i şerifler olduğundan bablar içerisinden bu gaye ile hadîs-i şerifler seçilmiştir. Yani bir müslümanın mutlaka bilmesi gereken, okuması elzem olan hadîs-i şerifleri toplayan bir kitaptır, diyebiliriz. Eslafımızın okuyup elden bırakmadığı bu kitapların doğru anlaşılmasına katkıda bulunabildiysek kendimizi bahtiyar addedeceğiz. Allah Teala yâr ve yardımcımız olsun.
630.00 ₺ -
Siracül Müttekin Tercümesi 1.Cilt
Siracül Müttekin Tercümesi Kelime Manalı İzahlı 1.Cilt Sıracul Muttekin isimli kitap, üstadımız Mahmud Efendi Hazretleri’nin ezberlemiş olduğu hadîs-i şerifleri içermektedir. Kitap iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm: İmam Buhârî [rahi-mehullâh]’ın Câmiu’s-Sahîh’inden Şeyh Ömer Dağıstânî [kuddise sırruh] Hazretlerinin seçmiş olduğu ve 'Zübdetü’l-Buhari' diye isimlendirmiş olduğu kitaptan seçilen hadîs-i şerifleri ihtiva etmektedir. Bu bölümde sıralamaya göre numaralandırma yapılmış hadîs-i şeriflerin başında bu numaralar belirtilmiştir. Bu sıralama numaralarının ardından gelen numaralar 'Zübdetü’l-Buhari' numaralarını belirtmektedir. İkinci bölüm Ebû Muhammed Zekiyyüddîn Abdülazîm b. Abdilkavî b. Abdillâh el-Münzirî (ö. 656) [rahimehullâh]’ın et-Terğîb ve’t-Terhîb isimli eserinden seçilen hadîs-i şerifleri ihtiva eder. Hadîs-i şeriflerin tercüme ederken Arapça metin olarak Üstadımız Mahmut Efendi [K.S] tarafından derlenen kitabın aynısını kullandık. Fakat tercümede hadîs-i şerifin orijinal Buhârî metnine sadık kalarak, hadîs-i şerifin öncesi ve sonrasını vermeye çalıştık. Elimizden geldiği kadar yer yer izahlarda bulunduk fıkıh hükümlerine temas etmeye çalıştık. Bab başlıklarında İmam Buhârî [rahimehullâh]’ın Câmiu’s-Sahîh isimli eserine uyulmuştur. Bu yüzden bab başlığı altında farklı hadîs-i şerifler zikredilmiştir. Zira Üstadımız Mahmut Efendi [kuddise sırruh] tarafından derlenen bu kitap daha çok zamanımıza fazlaca ışık tutan gerekli olan hadîs-i şerifler olduğundan bablar içerisinden bu gaye ile hadîs-i şerifler seçilmiştir. Yani bir müslümanın mutlaka bilmesi gereken, okuması elzem olan hadîs-i şerifleri toplayan bir kitaptır, diyebiliriz. Eslafımızın okuyup elden bırakmadığı bu kitapların doğru anlaşılmasına katkıda bulunabildiysek kendimizi bahtiyar addedeceğiz. Allah Teala yâr ve yardımcımız olsun.
210.00 ₺ -
Siracül Müttekin Tercümesi 2.Cilt
Siracül Müttekin Tercümesi Kelime Manalı İzahlı 2.Cilt Sıracul Muttekin isimli kitap, üstadımız Mahmud Efendi Hazretleri’nin ezberlemiş olduğu hadîs-i şerifleri içermektedir. Kitap iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm: İmam Buhârî [rahi-mehullâh]’ın Câmiu’s-Sahîh’inden Şeyh Ömer Dağıstânî [kuddise sırruh] Hazretlerinin seçmiş olduğu ve 'Zübdetü’l-Buhari' diye isimlendirmiş olduğu kitaptan seçilen hadîs-i şerifleri ihtiva etmektedir. Bu bölümde sıralamaya göre numaralandırma yapılmış hadîs-i şeriflerin başında bu numaralar belirtilmiştir. Bu sıralama numaralarının ardından gelen numaralar 'Zübdetü’l-Buhari' numaralarını belirtmektedir. İkinci bölüm Ebû Muhammed Zekiyyüddîn Abdülazîm b. Abdilkavî b. Abdillâh el-Münzirî (ö. 656) [rahimehullâh]’ın et-Terğîb ve’t-Terhîb isimli eserinden seçilen hadîs-i şerifleri ihtiva eder. Hadîs-i şeriflerin tercüme ederken Arapça metin olarak Üstadımız Mahmut Efendi [K.S] tarafından derlenen kitabın aynısını kullandık. Fakat tercümede hadîs-i şerifin orijinal Buhârî metnine sadık kalarak, hadîs-i şerifin öncesi ve sonrasını vermeye çalıştık. Elimizden geldiği kadar yer yer izahlarda bulunduk fıkıh hükümlerine temas etmeye çalıştık. Bab başlıklarında İmam Buhârî [rahimehullâh]’ın Câmiu’s-Sahîh isimli eserine uyulmuştur. Bu yüzden bab başlığı altında farklı hadîs-i şerifler zikredilmiştir. Zira Üstadımız Mahmut Efendi [kuddise sırruh] tarafından derlenen bu kitap daha çok zamanımıza fazlaca ışık tutan gerekli olan hadîs-i şerifler olduğundan bablar içerisinden bu gaye ile hadîs-i şerifler seçilmiştir. Yani bir müslümanın mutlaka bilmesi gereken, okuması elzem olan hadîs-i şerifleri toplayan bir kitaptır, diyebiliriz. Eslafımızın okuyup elden bırakmadığı bu kitapların doğru anlaşılmasına katkıda bulunabildiysek kendimizi bahtiyar addedeceğiz. Allah Teala yâr ve yardımcımız olsun.
210.00 ₺