-
Aişe Validemizin Evlilik Yaşı
Şu bilinsin ki; yaşamakta olduğumuz şu günlerde İstanbul Sözleşmesi’nin iptali söz konusu olunca eşcinselliği savunan birtakım guruplar Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz’in Âişe annemizle hâşâ çocuk yaşta evlendiği iftirâsını ortaya atarak Müslümanları rahatsız etmeye çalıştılar. Tabî ki bu, ilk olarak onların ortaya attıkları bir iftirâ değildir. Evvelce bâzı müsteşrik (özellikle dînî konularda doğu dünyâsının ilimlerini araştıran ve bâhusûs İslâm ilimlerini inceleyen) kâfirler de bu iftirâları dillendirmişlerdir ki Avrupa’da Dozy denen kâfir, Türkiye’de de evvelce müftülük yapıp daha sonra mürted olan Turan Dursun kâfiri bu konuyu gündeme getirmişlerdi. İşte biz şu anda tekrar hortlatılmaya çalışılan bu iftirâyı bu risâlemizde ilmî ve kavî (çok güçlü) delillerle inşâallâh çürüteceğiz. Biz bu risâlemizin birinci bölümünde Rasûlüllâh (Sallellâhu Te‘âlâ Aleyhi ve Sellem) Efendimiz’in dönemindeki evlilik yaşlarıyla ilgili genel mâlûmâtı üç babda değerlendireceğiz. İkinci bölümde ise Âişe (Radıyallâhu Te‘âlâ Anhâ) Vâlidemiz’in Rasûlüllâh (Sallellâhu Te‘âlâ Aleyhi ve Sellem) Efendimiz ile evlendiği dönemde yaşının büyük olduğuna dâir delilleri sekiz başlık altında sizlere arz edeceğiz. Maksadı hidâyete erişmek olanlara zikrettiğimiz deliller elbette yeterli gelecektir. Derdi fitne çıkarıp insanları İslâm’dan uzaklaştırmak olanlara ise cehennem kâfî gelecektir. Allâh-u Te‘âlâ bizlere husn-i ifâde, sizlere de husn-i istifâdeler nasîb eylesin. Âmîn! 1 Cemâziyelâhir 1442 / 14 Ocak 2021
88.00 ₺ -
Soru Ve Cevaplarla Kainat Güneşi
Nerede ve Ne zaman doğdu? Ailesinin İsimleri neydi? Giyim kuşamı ve Günlük yaşamı nasıldı? Sevdiği yemekler neydi? Nelerden Hoşlanır neleri sevmedi? Fiziki Özellikleri nasıldı? Nasıl bir ahlâka sahipti? İşte elinizdeki bu kitap tüm bu sorulara cevap bulacağınız, kutlu nebinin hayatından bilmemiz gereken en önemli şeylerden mürekkep özet bir eser niteliğindedir.
35.00 ₺ -
Şabanı Şerif Ajandası
Kiymetli Kardeşlerimiz; İlahi feyiz ve bereketin yeryüzünü şenlendirdiği Şabân-ı Şerif ayı müminler için en kårlı ve kazançlı firsatlardan biridir. Saban-1 Şerif'te yapılan her amelin ve ibadetin sevabı üçyüz kattan fazladır. Diğer vakitlerde kalınan bir rekât namazın fazileti Şabân Ayanda hadis-i gerifte bildirildiği üzere en az üç yüz kattir. Okunan her bir Kur'an harfi için 300 cennet meyvesi vardır. Tutulan her oruç için... Verilen her sadaka için... Bu ihsan ve bağış ayı olan günlerde amel defterimizin sevabhanesine kaydettirdiğimiz ibadetler, her an șeytan ve nefsin fırlattği gaflet ve vesvese oklarına birer kalkan vazifesi görerek, gerçek huzurumuzun kaynağı olur. Rasul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Selem) üç aylarda; "Allah'ım! Receb ve Şabán'ı hakkımzda mübarek kıl, bizi Ramazan'a ulaştır" (Ahmed bin Hanbel, Müsned) diye dua ederek; üç aylara yetişme sevincini, rahmet ayı Ramazan'a iştiyakını dile getirmiş ve her mü'minin bu duayı okuyarak gönlünde devamlı diri tutmasını istemiştir. Yine Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Selem): "Şa'bân; benim ayımdır, Şabán günahları temizleyendir" buyurarak, Şabán ayı'nın kadrini yüceltmiştir. (keşfü'l-hafa 2 /9) Allah-ü Teâlâ Hazretleri Efendimizin hürmet ve ta'zim göstererek, "Bu ay benim ayımdır buyurduğu Şabân-1 Şerife yakışır şekilde hürmet göstermek ve sevdiği amelleri laykıyla yaparak rızasını kazanmay1 nasip eylesin. Amin...
24.50 ₺ -
-
Taç Tercümesi Şamua 5 Cilt Takım
Kur’an, örnek olarak Efendimiz’i (sallallahu aleyhi ve sellem) gösterir. İnsanlığa indirilmiş evrensel mesaj Kur’an’ın ilk muhatabı ve ilk uygulayıcısı olan Peygamberimiz, İlahî yasaları yorumlayıp onları en güzel şekilde hayata geçirmekle bizlere en güzel örnekliği sunmuştur. Zira O, her konuda örnektir. Bu konuda Kur’an’ın bizlere sunduğu muhteşem örnek, Allah Rasülü Hz. Muhammed’(sallallahu aleyhi ve sellem)’dir. “Andolsun Allah’ın elçisinde sizin için Allah’a ve ahiret gününe kavuşmaya inanan ve Allah’ı çokça anan kimseler için, en güzel bir örnek vardır.” (Ahzab 21) Hz. Peygamber’in örnek olarak sunulmayıp, en güzel örnek/üsve-i hasene olarak sunulması oldukça dikkat çekicidir. Zira insan hayatında kötü örnekliğin de etkileri vardır. Bu yüzden ayet, en güzel örnekliğe dikkat çekmekte ve bu ifade ile insan en güzel olmaya teşvik edilmektedir. Hadis ilmi, ilimlerin kadri en yüce ve faydası en çok olan ilimdir. Çünkü konusu Resul’ün sünnetleri ve onun sözlü ve eylemli işleridir. Bunda da insanların hidayetleri kurtuluş ve mutlulukları vardır. Onunla meşgul olan hakka çağıran davetçidir ve doğruluğa götüren kandildir, öyle ki Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “Allah benden bir hadis işitip de onu ezberleyen ve tebliğ edenin yüzünü ak etsin.” Tac hadisleri beş temel eser olan: Buharî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizî ve Neseî hadislerini toplamış, mükerrerleri attıktan sonra hiçbir hadisi kaçırmamıştır. Bu da İmam Nevevî’nin ifadesiyle tüm sahih hadisleri toplamış demektir. Hatta müellif bunlardan hiçbir hadisi kaçırmadığı gibi İmam Malik’in Muvatta’ından, Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inden ve Darakutnî’nin Sünen’inden de çeşitli ilaveler yapmıştır. Bu kitap aynı zamanda müellif tarafından şerh edilmiştir. Çünkü şerhsiz bir hadis okumak tefsirsiz bir ayet okumaya benzer. Böylece bu risk de ortadan kaldırılmıştır. Kitap dört kısımdır: Birinci kısım iman, ilim ve ibadetler hakkındadır. İkinci kısım muamelat, ahkâm ve âdetler hakkındadır. Üçüncü kısım faziletler, tefsir ve cihat hakkındadır. Dördüncü kısım ahlak ve vaazlar hakkındadır. Mansur Ali Nasıf El-Hüseynî’nin büyük istifadelere vesile olan bu kıymetli eserini değerli ilim adamı, pek çok ilmî ve İslâmî eseri bulunan Doç. Dr. Abdülvehhab Öztürk Türkçeye tercüme etti. 5 büyük boy cilt olan ve 3 bin sayfadan oluşan eser, tam metin ve eksiksiz tercümedir. Dili sade, akıcı ve sürükleyicidir. Her kütüphanede bulunmasında büyük fayda görülen Tac Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları tarafından titiz bir baskı ile kültür hayatımıza kazandırılmıştır.
2437.50 ₺ -
-
-
Arapçanın Dehlizleri
Arapça, sahili olmayan bir okyanustur. -Arapça dilde katre, alemde derya, gönülde umman olan bir dildir. -Arapça, ilim yolcularının sırt çantasında taşıması gereken kıymetli bir cevherdir. Kitapta, zengin kelime içeriklerine ulaşarak Arapça öğrenme yolundaki ufkunuz genişleyecek ve bu alana dair daha geniş bilgilere ulaşmış olacaksınız. Göz yormayan tasarım ile hazırlanan eserde, Kuran-ı Kerim'deki Kelime Seçimleri yer alıyor. Arapça kelimelerin ve ifadelerin gündelik hayata yansımaları ve kullanımlarının mevcut olduğu eserde, dilin derinliklerine kelime ilişkilerine, kıyaslamalara, ifadelerin ince ve derin anlamlarına ulaşabileceksiniz. Derinlik ve genişliğiyle meşhur Arap dilinin zenginliklerini, kelimelerin kökenlerini, deyimlerin sebeblerini, kelimeler arası ilişkileri ve farklılıkları inceleyen bir eserdir. İbrahim Oruç Hoca'nın uzun yıllara dayanan hazırlığı neticesinde ortaya çıkan eser, Kıyas, Derlemeler, Nedir, Deyimler, Dilbilgisi ve Kur'an olmak üzere 6 ana bölümdür. Eserin tamamı harekeli olup, tüm seviyelere uygundur
420.00 ₺ -
Yobazlıklar
Akla pranga vuran ve geçmişini güncelleştiremeyen dinci yobazlık, İnsan severlikten uzak, ırkçı ve saplantılı etnik yobazlık, Bilimi ilâh gibi görüp putlaştıran bilimci-teknokratik yobazlık, Çıkarı için diğer halkları açlığa mahkûm eden kapitalist yobazlık, Marks’ın düşüncesini pespayeleştiren sosyalist-komünist yobazlık, Ve bugünün insanına hayatı zehreden, geleceğin insanını da şimdiden zehirleyen daha nice yobazlıklar… Evet, bu eserde Batı’nın ve Doğu’nun bütün yobazlıkları apaçık sergileniyor. Sadece sergilenmiyor, bu yobazlıklara karşı ne yapılması gerektiği de apaçık ortaya konuyor. Garaudy’nin 1990’da bu kitapta yaptığı uyarılara kulak verilseydi dünyamız bambaşka olurdu. On binlerce insan göç etmek zorunda kalmaz, denizlerde boğulmaz, Avrupa’nın kapılarına dayanmazdı. Avrupa’nın kendisi de yaşadığı ve yaşayacağı ekonomik krizlere kesinlikle maruz kalmazdı. Hem Batılılara, hem de bizlere ağır eleştiriler getiren bu eserdeki görüşler dikkate alınmadan güler yüzlü bir gelecek kurulamaz! Yobazlık, kökleri ekonomi ve siyasette var olan bir sorunu karşımıza çıkarıyor. Fakat yobazlığın aynı zamanda her medeniyeti tehdit eden ve onun kopmaz bir parçası olan manevî bir hastalık olduğunu da unutmayalım. Bu kitap, basın yayın organlarının şartlandırması yüzünden, yobazlıkla İslâm’ı özdeşleştirmeye alışagelmiş okuyucularda şok etkisi yaratacaktır. İşin gerçeğine bakarsanız yobazlık, Üçüncü Dünya ülkelerinde aldığı bütün şekil ve türleriyle, Batı’nın Rönesans’tan bu yana kendi kalkınma ve kültür modelini zorla kabul ettirme iddiası yüzünden ortaya çıkmıştır. Yapılan bu tanımlardan yobazlığın belli başlı özellikleri ortaya çıkıyor. Birincisi, hareketsizliktir, yani “adapte olmayı ret”, “her türlü gelişmeye, her türlü değişmeye karşı katı bir şekilde direnme”; ikincisi, geçmişe dönmek (“geleneğe sımsıkı sarılmak”, “tutuculuk”); üçüncüsü de, hoşgörüsüzlük, içe kapalılık ve dogmatizmdir, yani “katılaşıp kemikleşme”, “hırçınlaşma” ve “uzlaşmama”dır. Bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda yobazlık; gelişmeye karşı hareketsizlik, modernizme karşı gelenekçilik, tarafsız bir tutum takınmaya karşı dogmacılık olarak karşımıza çıkıyor. Her türden yobazlığın şu temel karakterini buluyoruz: Bir metodu, bir dini, bir siyaseti, tarihlerinin önceki bir döneminde bürünmüş olduğu bir şekle bürüyüp o şekle indirgemek… Bu dogmacılığın kaçınılmaz sonucu ise engizisyondur (yani karşı çıkanları yargılayıp en ağır cezalara çarptırmaktır). Çünkü ben mutlak hakikate sahip olduğumdan yüzde yüz eminsem, bu hakikati reddeden kimse ya hastadır ve bir psikiyatri kliniğine yatırılmalıdır, ya da hakikati bile bile reddeden bilinçli bir bozguncudur ki ya hapse atılmalı veya idam edilmelidir. Yobazlığın, yani akıl ve idrak düşmanlarının, içeriden işgaline karşı, bugün yapılması gereken, yaşayanları uyanışa çağırmak ve direniş ağları, yani anlamsızlığa karşı direniş ağları hazırlayıp örgütlemektir. Bunun içinse, bütün iman sahiplerinin ve şu bahse, yani “hayatın bir anlamı vardır” bahsine tutuşmuş olan herkesin güç birliği etmesi gerekir. Geçmişten gelen cürufun kesin ve kat’i reddi gerekir, her bir kimsenin kendisini başkalarından ayırarak onun kendi imanını budayan bütün önyargılardan kurtulup arınması gerekir. Yobazlığın, yani akıl ve idrak düşmanlarının, içeriden işgaline karşı, bugün yapılması gereken, yaşayanları uyanışa çağırmak ve direniş ağları, yani anlamsızlığa karşı direniş ağları hazırlayıp örgütlemektir. Bunun içinse, bütün iman sahiplerinin ve şu bahse, yani “hayatın bir anlamı vardır” bahsine tutuşmuş olan herkesin güç birliği etmesi gerekir. Geçmişten gelen cürufun kesin ve kat’i reddi gerekir, her bir kimsenin kendisini başkalarından ayırarak onun kendi imanını budayan bütün önyargılardan kurtulup arınması gerekir.
140.60 ₺ -
İsrail Mitler ve Terör
Hakikatleri bütün çıplaklığıyla haykıran bu kitabından ötürü, büyük bir filozof, gerçek bir düşünür mahkûm edildi! Alain de Benoist Siyaset Bilimci ve Yazar Roger Garaudy bu kitabı yüzünden ağır cezaya çarptırıldı! Bu eser Fransa başta olmak üzere bütün Avrupa’da ve ABD’de yasaklandı! Bu eserin Macaristan’daki mütercimi ve yayıncısı siyonistlerin baskısıyla cezalandırıldı! Bu kitapta, ülkemizi de çok yakından ilgilendiren asırlık bir yalanın perdesi aralanıyor ve Ortadoğu’daki terör ateşinin niçin sönmeyeceği anlatılıyor. Sömürgesi durumundaki Amerika Birleşik Devletleri’nin de desteğiyle, İsrail’in bütün dünyaya nasıl meydan okuduğu gözler önüne seriliyor. Ortadoğu’ya dikilen İsrail devletinin yakın geçmişinden bu yana neler oldu ve neler olacak? Irkçı bir devlet nasıl ve niçin kuruldu? Bu devletin ileriye dönük planları neler? İsrail’in ayakta kalması için Ortadoğu nasıl bölünüyor ve ülkemizi hangi tehditler bekliyor? İçinde yaşadığımız bölgeyle ilgili oynanan oyunlar hakkında bilmemiz gereken bütün bilgiler bu eserde belgeleriyle okuyucunun dikkatine sunuluyor. * Yahudi soykırımı efsanesi herkesin işine geliyordu. Çünkü bundan “tarihin en büyük soykırımı” diye bahsetmek, Batılı sömürgeciler için (Amerika yerlilerinin toplu kırımı ve Afrikalı kölelerin ticareti gibi) kendi cinayetlerini unutturmak; Stalin içinse, vahşi zulümlerinin üzerine sünger çekmek demekti. Bu efsane İngiliz ve Amerikan yöneticilerin de işine geliyordu. Çünkü onlar 13 Şubat 1945’te Dresden’de yaptıkları katliamı hafızalardan silmek istiyorlardı. * Bizim bu kitabımızın tek gayesi, bir politikanın bu ideolojik örtüsünü açıp ortaya çıkarmak ve bunun İsrail peygamberlerinin büyük geleneğiyle karıştırılmasını önlemektir. L.I.CA.’nın (Irkçılığa ve Yahudi Düşmanlığına Karşı Milletlerarası Birlik) kurucusu ve benimle aynı toplama kampında kalmış olan dostum Bernard Lecache ile birlikte, akşam derslerinde, kamp arkadaşlarımıza bu Yahudi peygamberlerinin büyüklüğünü, evrenselliğini ve kurtarıcı gücünü öğretiyorduk. O peygamberî mesaja ben, Komünist Partisi’ndeki 35 senelik militanlığım ve yönetim görevimden sonra bile, her zaman sâdık kaldım. 1968’den itibaren “Sovyetler Birliği sosyalist bir ülke değildir!” demeye başladığım için 1970’te Komünist Parti’den ihraç edildim. Nitekim bugün de şunları söylüyorum: Vatikan’daki Papalığın egemenlik teolojisi, Hz. İsa’nın getirdiği mesaja sâdık bir teoloji değildir; İslâmcılık, İslâm’a ihanettir ve siyasî siyonizm büyük Yahudi peygamberlerinin öğrettiklerine terstir.
203.50 ₺ -
Medeniyetler Diyaloğu
Batı bir kazadır. İnsanlığın geleceğini yeniden inşa ederken, bu ilk temel gerçeği, yani Batı’nın bir kaza olduğu gerçeğini aklımızdan çıkarmamamız gerekir. Çünkü bireyi her şeyin merkezi ve ölçüsü görme, her türlü gerçeği kavrama indirgeme, yani eşyayı ve insanları manipüle etme aracı olarak bilimi ve teknikleri en yüce değerlere dönüştürme tarzındaki bu Batılı anlayış, üç milyon yıllık insanlık destanı içinde sadece küçücük bir istisnadan ibarettir. Beyaz adamın ırkçı önyargısından yakamızı kurtarıp dikkatlice incelersek, Batı’nın (yani Eski Yunan, Roma ve Hıristiyan) kaynaklarının hepsinin de, Asya ve Afrika’da doğduklarını görürüz. Geleceğin oluşturulması için, yani herkes tarafından herkesin geleceğinin oluşturulması için, dünya çapında bir proje, ancak böylesi bir “medeniyetler diyaloğu” ile gerçekleştirilebilir. Asya’nın, Afrika’nın ve Lâtin Amerika’nın hâlihazırdaki tecrübeleri –Gandi’ninki kadar Çin kültür devriminde, Afrika’da Nyerere’nin “Ujamaa” deneyimleri kadar, Peru’da Kurtuluş İlâhiyatçılarının tecrübeleri de–, bugünden itibaren XXI. yüzyılın bu dünya projesinin, bu umut projesinin taslağını yapmamıza imkân veriyor. Ben bu eserde, gezegenimiz ölçeğinde gerçekleştirilmiş bir tecrübenin şahitliğini yapacağım. Batı dışı kültürlerin ve Asya’nın, İslâm’ın, Afrika’nın, Lâtin Amerika’nın insanlarının kazandırdıkları insanî zenginleşmenin bana verdiği mutluluğun şahitliğini…Bu kültürlerin ve bu insanların her birinde arayıp bulduğum ve ilâhî damgayı keşfettiğime inandığım şeyler konusunda tanıklık edeceğim. İşte budur elinizdeki kitabın konusu.
166.50 ₺ -
İslam ve İnsanlığın Geleceği
Bu eser, Roger Garaudy’nin Müslüman olduktan sonra kaleme aldığı, İslâm hakkındaki en özlü eseridir. Bir zamanlar bütün dünyada adından söz ettirmiş, en ünlü sanatçı, yazar, filozof ve dünya liderleriyle görüşmüş, eserleri sayısız dile çevrilmiş, çağımızın en büyük düşünürlerinden biriydi Garaudy. Bu kitabında, önce Batılılara ve dünya insanlığına, sonra da Müslümanlara seslenir. Batılılara ve insanlığa seslenirken, İslâm’ı bütün yüceliği ve eşsizliğiyle tanıtır ve bu dini onların mutlaka tanımalarını ister. Bu arada dünya entelektüellerine de seslenir ve onlara İslâm’ı en çarpıcı yönleriyle takdim eder. İslâm âlemine seslenirken de, Müslümanları her bakımdan uyarır, tenkit eder. İslâm’ın geçmiş çağlardaki parıltısına ve ışıltısına bu dini yeniden kavuşturmaları için ne yapmaları gerektiğini onlara söyler. Bu kitap, Roger Garaudy’nin mutlaka okunması gereken eserlerinin en başta gelenlerinden biridir.
166.50 ₺ -
Bilardo Telmihleri
Toplar, dönüşler, açılar, üçgenler, disiplin, zekâ, sabır, istikrar, istikamet, duruş, tutuş, konsantrasyon ve vuruş… Nurullah Genç, sanatın disiplinlerarası geçişkenliğinden ilhamla şiiri sporla buluşturuyor, bilardoyu yaşamın tam kalbine yerleştiriyorBilardo Telmihleri‘nde… Çık çıkabilirsen kanın içinden Domino ve orkide savaşları Krizantem acı kokar her akşam Mimoza katran Benim müziğimin nağmeleriyle Hangi arya çalar sokaklarımda Kölenin kalbi yok öyle mi, zalim Kökü bu yüzden mi kurudu Afrika’nın Asya bu yüzden mi kötürüm şimdi
96.20 ₺ -
Harflerin Simyası
Nurullah Genç’in hayata armağan ettiği kelimeler, şiirin en güzel duraklarına götürüyor okuru yeniden. Yıllardır hükmediyor devlerin dünyasına Bu kadar mı yanıldım diyorsan, kalbine gir Bak nasıl da dokunmuş harflerin simyasına Onun dudaklarında gevherân oldu şiir
85.10 ₺ -
Nuyageva
Usta şair Nurullah Genç’in kalemiyle hayata armağan ettiği kelimeler, Nuyageva‘da yıllar sonra yeniden nefes buluyor. O nasıl maceraydı, o nasıl “düş”tü Çevresine ihtilâl kuzgunları üşüştü Ay görünce düzenli ışıyan gözlerini Hıçkırıklı bir mendil gökten kıyıya düştü Öyle maktul bir esaret boşaldı ki doğudan Köleler ata bindi;sultanlar yaya düştü Nuyageva bir gümüştü, tılsımlı bir gülüştü
81.40 ₺ -
Hüznün Lalesidir Dünya
Nurullah Genç′e Yazarlar Birliği Ödülü kazandıran Hüznün Lalesidir Dünya, âdeta bir aşk sarhoşluğu içinde kaleme dökülen, yürek ritimlerinin kitaba dönüştüğü enfes bir şiir atmosferi… Doğduğu an′a doğduğu eve, uyuduğu beşiğe, geçtiği sokağa, su içtiği çeşmeye, ana baba ve kardeşlerine, oturduğu mahalleye, gittiği okula kadar sevgilinin her anını gözleyen şiirler… şehzâde nûn aşkıyla ağlıyormuş intizâr rebâbın renklerinde uşşâkın isyanı var vuslat inkılâbıyla uyandırdığı ruhu râst ismi âhımla açar, nigâhımla şarkılar hüzzâmla kanatlanır ümidin elleri lekesiz pervaneler yıkar ihtilâlleri âhımla açar ismin; yanar puslu lâmbalar ebedî ülfetimi kuşanır hayalleri
125.80 ₺ -
Hatıralar
“Ben geçitlerden de geçtim, çıkmazları da yaşadım. İsterim ki, bunca mücadelenin, düşüşün ve yanlışın, umudun ve kardeşçe buluşmaların bana kazandırdıkları benimle gömülüp gitmesin.” Fikir ve eylem adamı olarak 20. yüzyıla adını yazdıran Garaudy, elinizdeki kitabı bu cümlelerle özetliyor. Stalin’den Nasır’a, De Gaulle’den Fidel Castro’ya, Bachelard’dan Jean-Paul Sartre’a, Pablo Neruda’dan Picasso’ya nice ünlü devlet, düşünce ve sanat adamlarıyla görüşüp tartıştığı meseleleri okuyucularıyla paylaşıyor. Yazar, yaşadıklarından hareketle kendisinin kim olduğunu ve ne için yaşadığını sorgularken; tespitleri, tahlilleri ve teklifleri ile geleceğin dünyasına da ışık tutuyor. Güleryüzlü bir geleceğe özlem duyanların heyecanla okuyacakları çok önemli hatıralar ve gerçek anlamda bir temel eser…
296.00 ₺ -
İslamın Aynası Camiler
Dünya çapında ünlü felsefe ve estetik profesörü, Fransız Müslüman düşünür Roger Garaudy, bu eserinde üç kıtaya damgasını vuran İslâm sanat ve mimarisinin felsefî ve estetik açıdan son derece çarpıcı bir değerlendirmesini yapıyor. “Güzelliğin Dini İslâm” düşüncesinden yola çıkan yazar, “Allah güzeldir, güzelliği sever” hadisinin İslâm sanat ve mimarisinde nasıl somutlaştırıldığını en çarpıcı örnekleriyle gözler önüne seriyor. Yazar, evvelki dönemlerin ihtişamını gözler önüne sermekle yetinmiyor, Müslümanların Batı’yı ve geçmişi taklitten kurtularak yeni bir silkiniş ve yeni bir dirilişle İslâm’ı yaşamaya başladıkları an, eskiden olduğu gibi, yine muhteşem sanat ve mimari eserler ortaya koyabileceklerini de müjdeliyor. İslâm sanatı ve mimarisi konusunda hem dînî hem tarihî hem de felsefî ve estetik bilgilerle donatılmış bu eser, sahasında tek ve biricik olma özelliğine sahiptir. İslâm sanatı, Kur’ânî bakış açısının doğrudan doğruya ifadelendirilişidir. Bu, şu demektir: İslâm sanatının asıl misyonu, bize “Allah’ı yeniden hatırlatmak”, o ilk ve son gerçeği bize yakînen tanıtmak, var ettiği ve sonunda yok edeceği bu kâinatta Allah’ın gözle görülmeyen varlığının her zaman yeni ve her zaman hayran bırakan o keşfini bizlere yaşatmaktır. Allah ile insan arasında her türlü aracılığı reddeden İslâm ruhaniyetinin mekânı ise, merkezsiz bir mekândır. Orada sonsuzluk, organik bütünlükle değil aksine, ilâveler ve âhenkli tekrarlarla telkin edilir. Eski Yunan tapınağının simetri ve ölçülerinin aksine ve Hıristiyan bazilikasındaki âyin düzeninin tersine, bir caminin sütunları, insanlar veya eşya ile ortak noktası bulunmayan, ilâhî sonsuzluğa nispetle eşyanın nâtamam oluşunu ve sınırlılığını telkin eder ve âdeta bir hurma bahçesi şeklinde çoğalır. Kâbe’nin taştan süssüz küp şeklindeki mimarisinden, Sinan’ın İstanbul ve Edirne’deki en cesur mimarî şaheserlerine halel getiren Osmanlının barok camilerine kadar, kaynağını Kur’ân vahyinden alan yaratıcı ruhun coşkusu, dünyanın her yerinde bütün sanatların odak noktası olan camileri ortaya çıkarmıştır. Musikisi ve şiiri gibi İslâm’ın bütün görsel sanatları da, İslâm inancının temel hedefinin plâstik ifadesinden başka bir şey değildir; dolayısıyla İslâm’da bütün sanatlar insanı camiye, cami de ibadete götürür. Resmin “olmayışı”, tabiatın “reddi”, gerçekçilik “eksikliği” ve (cami gibi büyük) binadaki “boşluk” yüzünden İslâm sanatı hakkında “olumsuz” yorumlar ortaya atılabilir. Oysa bu kusur diye sayılanların hiçbiri ne reddediştir, ne de inkâr, tam aksine aşkınlığın (yani Allah’ın yüceliğinin) en tavizsiz tasdiki, teyidi ve vurgulanışıdır. Çünkü İslâm’da aracıya, ara bulucuya yer yoktur, tam aksine Allah ile tabiat arasında kesin ve tam bir ayırım vardır!
185.00 ₺ -
20. Yüzyılın Biyografisi
Çağımızın en güçlü düşünürlerinden Roger Garaudy, “insan için insanca bir düzen” idealine kendini adamış gerçek bir dava adamıydı. Fikir adamlığının yanı sıra aynı zamanda gözü kara bir eylemciydi. Felsefeden sanata uzanan engin birikim ve yeteneğini bu uğurda seferber etti. İnandığı dava uğruna canını seve seve vermeye hazır bir idealist olarak yaşadı. Roger Garaudy bu eserinde, 20. yüzyılın felsefe ve fikir hayatının geniş ve eleştirel bir panoramasını çiziyor. Bütün felsefe akımlarını, felsefecilerini ve aydınlarını enine boyuna sorguluyor. 20. yüzyıldaki felsefe akımları, insanlığa ne kazandırdı, ne kaybettirdi? İslâm’ın günümüz kelâmcı, hukukçu, bilgin ve düşünürlerinin bu felsefe akımlarına cevabı ne olmalı? Bütün dünya insanlığını toplu bir intihara sürükleyen şu gidişe nasıl dur denmeli? Garaudy’nin felsefî vasiyeti niteliğindeki bu kitap, insanlığın kurtuluşu için yerkürenin bütün güçlü beyinlerini, özellikle de Müslümanları fikir üretmeye davet ediyor.
277.50 ₺ -
21. Yüzyılda İslam’ın Dirilişi
Garaudy, bu eserinde okuruna şöyle sesleniyor: Sosyalizmin iflas ettiği, kapitalizmin de çöktüğü bu yüzyılımızda, insanlığı uçuruma yuvarlanmaktan kurtaracak tek çare, ilk insandan günümüze kadar gelen tek ve yegâne temel ilâhî din olan İslâm’ı yeniden şahlandırmaktır. İslâm, doğuşunun hemen ardından, bir yüzyıl içinde Pirenelerden Himalayalara kadar şimşek hızıyla yayıldı. Çünkü o ilk dönemde İslâm, karşılaştığı bütün halklara kucak açmış, bütün kültürleri bağrına basmış ve insanlar arasında adaleti tam anlamıyla sağlamıştı. O dönemin insanlığını bağnazlıklar, despotluklar ve zulümlerden kurtarmıştı. Günümüzde de İslâm, tüm dünya halklarını aynı hedefe kilitlenmiş olarak yayılma, kucaklama ve kurtarma gücüne sahiptir. Çünkü İslâm, yeryüzünde huzur, refah ve saadeti gerçekleştirebilecek yegâne ilâhî ve ebedî mesajdır. Yeter ki İslâm, o ilk yüzyıldaki ruhuna ve canlılığına tekrar kavuşturulsun! Yeter ki Müslümanlar, can çekişmekte olan Batı’yı taklit etmekten vazgeçsinler! Yeter ki günümüz Müslümanları, bundan bin sene öncesinin dâhî âlimlerinin kendi dönemleriyle ilgili çözümlerini değil de, onların her çağa cevap verebilecek yöntemlerini, metotlarını, usullerini benimsesinler! Yeter ki Kur’ân ve hadisler, ölülerin gözleriyle değil de, dirilerin gözleriyle okunabilsin! İşte o zaman, bu ilk ve son ilâhî mesaj, insanları tekrar sahte mutluluklardan gerçek mutluluğa ve huzura kavuşturacaktır. * Hicret’ten dört asır sonra, hiçbir zaman resmen ilân edilmeksizin uygulamaya konulan “İçtihat kapısının kapanışı” (ki bunu yapmaya İslâm’da hiç kimsenin yetki ve salahiyeti yoktur!), sürekli düşünmeye ve araştırmaya davet eden Kur’ân’dan kaynaklanmamıştır. Tam aksine dış tesirlerden, en başta da, Emevî Hanedanı zamanında Bizans İmparatorluğu’nun, Abbasî Hanedanı sırasında da Pers İmparatorluğu’nun mutlakiyetçi idarelerine özenmekten ileri gelmiştir. * Bilinmelidir ki içtihat, uyanışın olmazsa olmaz şartıdır. Çünkü içtihat, asıl olanı bizzat Kur’ân ve hadisten diri gözlerimizle okuyup öğrenmek, dolayısıyla da “taklit” gecesinden çıkmaktır! * İçtihadın reddi, kısmen İslâm’daki hukuk düşüncesinin sabitleşip belli bir çerçeveye oturmasından, kısmen de mânevî çöküş dönemlerinin özelliği olarak, büyük düşünürleri putlaştırma yoluna giden düşünce tembelliği yüzünden ortaya çıkmış katıksız bir uydurmadır. Sonraki fıkıhçılardan bazıları bu uydurmaya taraftar olmuşlarsa da, çağdaş İslâm, bu fikrî bağımsızlığı gönüllü terk edişi devam ettirmek zorunda değildir. * Akıl vahiyden vazgeçemez. Akıl ile vahiy arasında hiçbir çatışma yoktur. Tezat olsa olsa kötürüm bir akıl ile miyop bir okuma arasında olur. Kötürüm akıl nedir? Kötürüm akıl, pozitivist akıldır, bilgelikten ve vahiyden kopmuş bir akıldır! Nedir miyop okuma? Miyop okuma, (ilâhî) metnin her parçasını (âyetini) genel bağlamından koparan lâfzî (sırf oradaki kelimelerin dış anlamına bağlı kalarak) okumadır! * İslâm düşüncesindeki “eylem anlayışı”, tarihin her ânında, zaman ve şartların karşımıza çıkardığı yeni yeni sorunları, ezelî ve ebedî mesajın (yani ilâhî vahyin) bize gösterdiği “doğru yol” istikametinde çözmenin çarelerini bulmak için yapılan “içtihat”tır, yani bu uğurda gösterilecek “gayret”tir. * “İlk dönemlerin” İslâm’ı, eskilere körü körüne teslimiyete taban tabana zıttır. “İlk dönemlerin” İslâm’ı, sahte bir geleceğe de yine bir o kadar karşıdır.
135.00 ₺ -
Cennete Koşanlar Engelliler
“Bir sahur programında engelli bir çocuk babası olan ve on dokuz yıldır ibadet bilinciyle oğluna hizmet eden Ali Bey’i misafir etmiştim. Konu engellilerdi. Karşılaştıkları problemleri, toplumun engellilere bakışını anlatıyordu. O anlattıkça ben kendimden utanıyordum. Yer yarılsa yerin dibine girecektim. Bu konuda ne kadar gafil olduğumuzu fark ettikçe mahcubiyetim katlanarak artmıştı. Sivas’taki bir konferans sırasında tanıdığım Fatma Tatlı kardeşim, imanın imkânını fark etmemi sağladı. İlk Almanya ziyaretinde tanıdığım Gülseren Gümüş kardeşim, bana sahip olduklarımı hatırlattı. Ne kadar zengindim ve ne kadar az şükrediyordum. Zaman içinde tanıştığım kardeşlerim arttı. Hepsi Allah’ın ayrı bir ayetiydi. Hepsinde ayrı bir cevher vardı. ‘Bu kardeşlerimin derdine merhem olabilir miyim,’ düşüncesiyle hayatımızda onlara yer açalım diye bu çalışmaya başladım. Onlar, en zor imtihana tabi tutulmalarıyla Allah’ın özel kullarıydılar. Rabbimiz onlara dünyada bazı sıkıntılar verse de şundan emin olmalıyız ki onları çok seviyor. Ve onların hayatları bizler için ibretlik numuneler sunuyor.” Ahmet Bulut, Cennete Koşanlar’da bizleri Allah’ın verdiği nimetlerin kıymetini anlamaya, her gün soluduğumuz nefesin değerini bilmeye, çok olağanmış gibi kullandığımız uzuvlarımızın önemini fark etmeye davet ediyor. Okuduğunuzda hayatınızda çok şey değişecek. Ne kadar zengin olduğumuzu ancak buna karşın, ne kadar az şükrettiğimizi göreceksiniz. Kitaptan Alıntılar Sen Allah’ın özel kulusun. Sana dünyada bazı sıkıntılar verdi. Bazı nimetlerden seni mahrum etti. Sana, kendisini unutturmayacak ve daima kendisini hatırlatacak sıkıntılar verdi. Hiç düşündün mü senden aldıklarının karşılığında ahirette sana vereceklerini? ** Çalışalım, çabalayalım, uğraşalım, olabileceğimizin en iyisi olmak için. Unutmayalım ki engelli olduğumuz için özel biri olsak bile, her sağlıklı azamızın sorgusu diğer insanlarla aynı olacaktır. Bu durum bize kimseden üstün olma hakkını vermeyeceği gibi, alçak olduğumuzu da göstermez. Ne hak yiyelim ne de kendimizi bütün haklardan mahrum görelim. ** ** Engelliler... Engellerimiz... Engellediklerimizdir bizim... Bazısı daha hayata merhaba deme şansına bile sahip olamadan, bu hakkı elinden alınan... Bazısı doğduğunda üzerine bu etiket yapıştırılan... Bazısı ise normal bir hayat sürerken ne olduğunu bile anlamadan engelli oluverendir... Hayattandır... Ölüm gibi, doğum gibi mutlak, birdenbire, hesapsız kitapsız öylece kendiliğinden... ** “Vah vah” derler “Yazık, pek de güzelmiş... Allah’tan geldi işte, ne yapacaksın, mecbursun, katlanacaksın... Doğduğunda mı oldu sonradan mı, hiç mi yürüyemi-yorsun, hiç mi görmüyorsun, konuşmuyorsun? Duymuyorsun bir de öyle mi? Ya işlerini kendin mi görüyorsun?” gibi ayaküstü engelli kişiyi soru yağmuruna tutar-lar âdeta. Der ki engelli: “Herhâlde ben çok kötü durumdayım. Yoksa herkes aynı şeyleri söylemezdi ba-na. Demek ki diğerlerinden farklı olmak böylesine kötü bir şey...” ** Engel bizim gözümüz, görüşümüz, algımız... Allah bizi sağlıklı, başka bir deyişle ‘tam’ yaratmadan, ‘tam nasıl olunur’ bilmiyorduk. Sağlık nasıl bir şey, bilmiyorduk. Bunu biz Allah’tan öğrendik. Engelli insan ise engelli olduğunu bizden öğrendi. Bu ne büyük bir vebal...
103.60 ₺ -
Çiçekler Üşümesin
Nurullah Genç, Çiçekler Üşümesin ile şairin uzun yolculuğunun ilk duraklarına götürüyor okurunu yeniden. Şiirine yön veren izlekleri okurlarıyla buluşturuyor bu eserle. Gönlümün maviliği gitmesin gökyüzünden Kuşların gülücüğü eksilmesin yüzünden Kar yağsa da bu ıssız vadiye, gün bitmesin Yapraklar üşüse de, çiçekler üşümesin
96.20 ₺ -
Siyah Beyaz Tabletler
Nurullah Genç’in şiir macerası Siyah Beyaz Tabletler ile bambaşka bir soluk kazanıyor. Geleneğin yeni bir dirilme yaşadığı dilini bu defa kadim yaşantılara doğru sürüklüyor. Şair hüzün meşalelerini bir defa daha alevlendiriyor… sen var oldun tenhâsında devlerin ben hiçliğe bulaştım ne hiç kaldı bende ne sende varlık elimizde, avucumuzda şimdi hâin aldanmışlık ve ihtiyarlık
81.40 ₺ -
Söyle Bana Hindiba
Nurullah Genç'in hayata armağan ettiği kelimeler, şiirin en güzel duraklarına götürüyor okuru yeniden. Kartallar uçar mı bir harâbeden Köprülerden benim yârim geçer mi Sen neden bu kadar güzelsin, bilmem Taşırsın yeryüzüne ebedî tohumları Ben ise kuruyacak bir suyun mahkûmuyum Avuçlayıp öpüyorum kumları Bir karadelikten bakarken hayat Meydan okuyanlar kim bu seraba Söyle bana hindiba
125.80 ₺ -
Müslümanın Şahsiyeti
Hayatın içinde, yaşanan din için kılavuz niteliğinde bir eser. Hanifi Akın, açıklamaları ve yorumlarıyla Müslüman olmanın çizgilerini sahih kaynaklar eşliğinde anlatıyor.
27.20 ₺ -
Fetva Usulü ve Adabı
Din adına görüş beyan etme anlamı taşıdığı için iftâ-fetva, son derece ağır bir sorumluluktur. İnsan ve toplum hayatının dinden bağımsız yürümesi ve durağanlığı ya da yeknesaklığı söz konusu olamayacağından bütün zorluğuna ve ağır mesuliyetine rağmen ictihad ve iftâ yükümlülüğünün üstlenilmesi farz-ı kifâyedir. Amelî sorunlara cevap aramak gibi hem dünya hem de âhiret açısından son derece önemli olan bu farzın kuralsız, yöntemsiz ve erdemsiz olarak yerine getirilmesi düşünülemez. Fetva verme işleminin belli ilkeler ve yöntemler doğrultusunda gerçekleştirilmesinin ana hedefi, elden geldiğince isabetli hükme ulaşabilmektir. Bunun yanında fetva usûl ve âdâbına riayet; fetva birliğini temin ederek toplumda hukuk emniyetini sağlamak, dinî hükümlerin mükellef tarafından güvenle benimsenmesine katkıda bulunmak, buna bağlı olarak fıkhın canlılığını ve toplumsal yürürlüğünü sürdürmek, ehliyetsiz kişilerin istismarını engellemek ve fıkhî tutarlılığı temin etmek bakımlarından da önemlidir. Elinizdeki çalışma işte bu yöntem ve âdâbı, kendine özgü bir sistematikle ele almayı hedeflemektedir.
281.40 ₺