-
Resimlerle Herkes İçin Pratik Arapça 3
Resimlerle Herkes İçin Pratik Arapça serimiz altı kitaptan oluşmaktadır. Bu seriyi yayınlamaktaki hedefimiz, Türkiye’de Arapça öğrenmek isteyen herkesin ağır gramer yükü altında ezilip yılgınlığa düşmeden temel kaidelerle dili pratik olarak konuşup anlamasını sağlamaktır. Bu yüzden bilgi yığınından ziyade bol tekrara önem verilmiştir. Konular; modern metodla, resimlerle açıklanmıştır. Ayrıca her dersin sonunda yeni kelimelerin okunuşları ve anlamları verilmiştir. Gerek ders ve gerekse alıştırma olarak verilmiş ifadeleri sesli olarak tekrarlamaktan bıkmayınız. Bu sizin öğrendiğinizi tam öğrenmenizi sağlayacak ve sizi dilde belli bir seviyeye getirecektir. Aynı titizlikle devam edecek olan serimizin diğer kitaplarıyla kademe kademe dile aşinalığınız artacak ve kolaylıkla Arapça’yı konuşup anlayabileceksiniz.
114.00 ₺ -
Resimlerle Herkes İçin Pratik Arapça 2
Resimlerle Herkes İçin Pratik Arapça serimiz altı kitaptan oluşmaktadır. Bu seriyi yayınlamaktaki hedefimiz, Türkiye’de Arapça öğrenmek isteyen herkesin ağır gramer yükü altında ezilip yılgınlığa düşmeden temel kaidelerle dili pratik olarak konuşup anlamasını sağlamaktır. Bu yüzden bilgi yığınından ziyade bol tekrara önem verilmiştir. Konular; modern metodla, resimlerle açıklanmıştır. Ayrıca her dersin sonunda yeni kelimelerin okunuşları ve anlamları verilmiştir. Gerek ders ve gerekse alıştırma olarak verilmiş ifadeleri sesli olarak tekrarlamaktan bıkmayınız. Bu sizin öğrendiğinizi tam öğrenmenizi sağlayacak ve sizi dilde belli bir seviyeye getirecektir. Aynı titizlikle devam edecek olan serimizin diğer kitaplarıyla kademe kademe dile aşinalığınız artacak ve kolaylıkla Arapça’yı konuşup anlayabileceksiniz.
114.00 ₺ -
Resimlerle Herkes İçin Pratik Arapça 1
‘Resimlerle Herkes İçin Pratik Arapça’ serimiz altı kitaptan oluşmaktadır. Bu seriyi yayınlamaktaki hedefimiz, Türkiye’de Arapça öğrenmek isteyen herkesin ağır gramer yükü altında ezilip yılgınlığa düşmeden temel kaidelerle dili pratik olarak konuşup anlamasını sağlamaktır. Bu yüzden bilgi yığınından ziyade bol tekrara önem verilmiştir. Konular; modern metodla, resimlerle açıklanmıştır. Ayrıca her dersin sonunda yeni kelimelerin okunuşları ve anlamları verilmiştir. Gerek ders ve gerekse alıştırma olarak verilmiş ifadeleri sesli olarak tekrarlamaktan bıkmayınız. Bu sizin öğrendiğinizi tam öğrenmenizi sağlayacak ve sizi dilde belli bir seviyeye getirecektir. Aynı titizlikle devam edecek olan serimizin diğer kitaplarıyla kademe kademe dile aşinalığınız artacak ve kolaylıkla Arapça’yı konuşup anlayabileceksiniz.
114.00 ₺ -
Yasini Şerif Kuranı Kerimden Sureler Orta Boy
Yasin-i Şerif Kuranı Kerimden Sureler Hafız Osman Hattı Orta Boy
36.00 ₺ -
Yasini Şerifin Meal Tefsiri Esrar ve Havassı
Bütün gün ve saatlerinin dolu olduğunu bildiğimiz kıymetli insan Melih Yuluğ Beyefendiye yapması için teklife cür'et ettiğimiz zaman "Tasavvuf âşıkı münevver Türk halkına böyle bir eser kazandırılmalıdır" fehvâsınca sâdeleştirme görevini üzerine alarak, birçok remizler hâlinde verilen meseleleri de açıklığa kavuşturmak ve aynı zamanda şerh ve ilâveler yapmak suretiyle bu kitap bugünkü şekline gelmiştir. Bunu söylemekle kitap kusursuz oldu demek istemiyoruz. Elimizden gelenin esirgenmediğine işaret etmek istiyoruz.
270.00 ₺ -
Kuranı Kerim Meali ve Muhtasar Tefsiri Orta Boy
ÖNSÖZ Elmalılı Muhammed Hamdi 1878 yılında Antalya’nın Elmalı İlçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimi ile hafızlığını Elmalı’da tamamladı. Tahsilini ilerletmek için dayısı Mustafa Efendi ile birlikte İstanbul’a gitti ve Küçük Ayasofya Medresesi’ne yerleşti. Beyazıt Camii’ndeki derslerine devam ettiği Kayserili Mahmud Hamdi Efendi’den icazet aldı. Bundan sonra hocası Büyük Hamdi, kendisi Küçük Hamdi diye anılır oldu. Bu sırada devam ettiği Mekteb-i Nüvvâb’ı birincilikle bitirdi. Kendi gayretiyle edebiyat, felsefe ve mûsiki öğrendi. Avrupaî tarzda bir meşrûtiyet yerine İslâm’a uygun bir meşrûtiyet modeli geliştirmek için çalışmalar yaptı. Beyazıt Medresesi’nde iki yıllık ders-i âmlık görevinden sonra II. Meşrûtiyet’in ilk meclisine Antalya mebusu olarak girdi. Daha sonra Şeyhulislâmlık Mektûbî Kalemi’nde görev aldı. Mekteb-i Nüvvâb ve Mekteb-i Kudât da fıkıh, Medresetü’l-mütehassısîn’de usûl-i fıkıh, Süleymaniye Medresesi’nde mantık ve Mülkiye Mektebi’nde vakıf hukuku dersleri okuttu. Israrlı teklifler üzerine Damad Ferit Paşa’nın birinci ve ikinci hükümetlerinde Evkaf nâzırı olarak görev yaptı. 15 Eylül 1919’da âyan heyeti üyeliğine tayin edildi. İlmî rütbesi de Süleymaniye Medresesi müderrisliğine yükseltildi. Milli Mücadele sırasında İstanbul hükümetlerinde görev yaptığı gerekçesiyle İstiklal Mahkemesi’nce gıyabında idam kararı verildi ve Fâtih’teki evinden alınarak Ankara’ya götürüldü ve kırk gün tutuklu kaldı. Muhtemelen İttihad ve Terakki Cemiyeti üyesi olduğu için suçsuz bulunarak serbest bırakılınca İstanbul’a döndü. Bu arada Metâlib ve Mezâhib adlı eseri Türkçe’ye çevirdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir tefsir hazırlatma kararı alınca, Diyanet İşleri Reisliği bu işi Elmalılı’ya teklif etti. Elmalılı bu teklifi kabul ederek yazmaya başladı ve “Hak Dini Kur’an Dili” adını verdiği eserini vefatından önce bitirmeye muvaffak oldu. Uzun süre müptelâ olduğu kâlp yetmezliğinden 27 Mayıs 1942’de vefat etti ve Erenköy Sahrayıcedid mezarlığına defnedildi. Elmalılı, bu eserini muteber ehl-i sünnet kaynak tefsirlerinden alıntılar yaparak, bazen katılmadığı görüşleri tenkid ederek hazırlamış, hüküm âyetlerinde daha çok Hanefi mezhebine uygun bilgiler vermiştir. Aklî bir zaruret olmadıkça âyetlerin mutlaka açık anlamlarını esas almıştır. Meselâ; Muhammed Abduh’un Fil sûresini tefsir ederken ebabil kuşlarının attığı taşların kızamık veya çiçek mikrobu taşımış olabileceğini ileri sürmesi örneğinde olduğu gibi, zorlama te’villeri Kur’an’ı tahrif olarak değerlendirmiştir. İlk defa Diyanet İşleri Reisliği tarafından yayımlanan Hak Dini Kur’an Dili adlı eserinin (İstanbul 1935-1938) daha sonra birçok baskısı yapılmıştır. Tefsirin sadeleştirmeleri de yapılmıştır. Biz kendi üslubumuz çerçevesinde sadeleştirdiğimiz meale, çoğu Elmalılı tefsirinden, başka tefsir ve hadis kaynaklarından özlü dipnotlar ekledik. Özellikle hüküm âyetlerinde ve gerekli gördüğümüz bazı yerlerde bir sayfayı bulan açıklamalar ekledik. Şunu hemen belirtelim ki Elmalılı, Türkçe diline hakim olduğu halde, meal ve tefsirinde Arapça ve Farsça kelime ve terkipleri önemli ölçüde muhafaza etmiştir. Özellikle mealde uzunca âyetlerin parçalarını birleştirmeden parçalar halinde ve ayetteki sırayı koruyarak vermekle yetinmiştir. Ayetlerin büyük ölçüde birleştirilmemiş parça anlamı mealde yer almıştır. Biz mümkün oldukça bu parçalı meal metodunu korumaya çalışmakla birlikte, günümüz insanının Türkçe olarak o âyetin bütününden alması gereken mesajı vermeye çalışan bir üslup gözettik. Umarız okuyucu Türkçe bakımından bir üslup birliği ve bir insicam içinde meydana gelen akıcılığı fark edecektir. Aşağıda konu ile ilgili birkaç örnek verilmiştir; Elmalılı asıl metin: “Senden evvel de rasûl olarak başka değil, ancak kendilerine vahy veriyor idiğimiz erler göndermişizdir, ehl-i zikre sorun bilmiyorsanız! Beyyinelerle ve kitaplarla… Sana da bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni nâsa anlatasın ve gerek ki tefekkür edeler!” (Nahl, 16/43-44). Sadeleşmiş metin: “Biz, senden önce de, ancak kendilerine vahyettiğimiz erkekleri, elçi olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun! Onları açık delillerle ve kitaplarla gönderdik. Sana da bu Kur’an’ı indirdik ki, kendilerine indirilenleri insanlara açıklayasın. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar!” (Nahl, 16/43-44). Elmalılı asıl metin: ‘Haydi’ buyurdu; ‘erdirildin dileğine yâ Musa! Şanım hakkı için, biz lutfeylemiştik sana diğer bir defa daha..’ Sadeleşmiş metin: -(Allah) dedi: “Ey Musa! İstediğin sana verildi.” - “Andolsun biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk.” (Tâ-hâ, 20/36-37). Elmalılı asıl metin: “Biz dediler, bunun başına devam edip durmaktan asla ayrılmayız, ta dönünceye kadar bize Musa.” (Tâ-hâ, 20/91). Sadeleşmiş metin: -Onlar dediler: “Musa bize dönünceye kadar buna tapmaktan asla vazgeçmeyiz!” (Tâ-hâ, 20/91). Elmalılı asıl metin: O halde dediklerine sabret de Rabbine hamd ile tesbih eyle güneş doğmadan evvel ve batmadan evvel; gece saatlerinde de tesbih et, gündüzün etrafında da ki rızaya erebilesin.” (Tâhâ, 20/130). Sadeleşmiş metin: O halde onların söylediklerine sabret; güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbini hamdederek tesbih et. Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbih et ki, hoşnutluğa eresin. (Tâhâ, 20/130). Burada, metin tashihi, ayet ve dipnot kontrollerini dikkatlice yapan kızım Fatmanur (Döndüren) ve eşi Bayram Andak'a teşekkürü bir borç bilirim. Böyle bir çalışma yapmaya muvaffak kıldığı için Yüce Allah’a hamd eder, eksik ve kusurlarımızın bağışlanmasını dilerim. Çalışma bizden, başarı ve sonuç Yüce Allah’tandır. Sadeleştiren ve Dipnotlar Ekleyen: Prof. Dr. Hamdi Döndüren 2012 -Bursa
294.00 ₺ -
Kuranı Kerim Türkçe Meali ve Muhtasar Tefsiri Rahle Boy
ÖNSÖZ Elmalılı Muhammed Hamdi 1878 yılında Antalya’nın Elmalı İlçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimi ile hafızlığını Elmalı’da tamamladı. Tahsilini ilerletmek için dayısı Mustafa Efendi ile birlikte İstanbul’a gitti ve Küçük Ayasofya Medresesi’ne yerleşti. Beyazıt Camii’ndeki derslerine devam ettiği Kayserili Mahmud Hamdi Efendi’den icazet aldı. Bundan sonra hocası Büyük Hamdi, kendisi Küçük Hamdi diye anılır oldu. Bu sırada devam ettiği Mekteb-i Nüvvâb’ı birincilikle bitirdi. Kendi gayretiyle edebiyat, felsefe ve mûsiki öğrendi. Avrupaî tarzda bir meşrûtiyet yerine İslâm’a uygun bir meşrûtiyet modeli geliştirmek için çalışmalar yaptı. Beyazıt Medresesi’nde iki yıllık ders-i âmlık görevinden sonra II. Meşrûtiyet’in ilk meclisine Antalya mebusu olarak girdi. Daha sonra Şeyhulislâmlık Mektûbî Kalemi’nde görev aldı. Mekteb-i Nüvvâb ve Mekteb-i Kudât da fıkıh, Medresetü’l-mütehassısîn’de usûl-i fıkıh, Süleymaniye Medresesi’nde mantık ve Mülkiye Mektebi’nde vakıf hukuku dersleri okuttu. Israrlı teklifler üzerine Damad Ferit Paşa’nın birinci ve ikinci hükümetlerinde Evkaf nâzırı olarak görev yaptı. 15 Eylül 1919’da âyan heyeti üyeliğine tayin edildi. İlmî rütbesi de Süleymaniye Medresesi müderrisliğine yükseltildi. Milli Mücadele sırasında İstanbul hükümetlerinde görev yaptığı gerekçesiyle İstiklal Mahkemesi’nce gıyabında idam kararı verildi ve Fâtih’teki evinden alınarak Ankara’ya götürüldü ve kırk gün tutuklu kaldı. Muhtemelen İttihad ve Terakki Cemiyeti üyesi olduğu için suçsuz bulunarak serbest bırakılınca İstanbul’a döndü. Bu arada Metâlib ve Mezâhib adlı eseri Türkçe’ye çevirdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir tefsir hazırlatma kararı alınca, Diyanet İşleri Reisliği bu işi Elmalılı’ya teklif etti. Elmalılı bu teklifi kabul ederek yazmaya başladı ve “Hak Dini Kur’an Dili” adını verdiği eserini vefatından önce bitirmeye muvaffak oldu. Uzun süre müptelâ olduğu kâlp yetmezliğinden 27 Mayıs 1942’de vefat etti ve Erenköy Sahrayıcedid mezarlığına defnedildi. Elmalılı, bu eserini muteber ehl-i sünnet kaynak tefsirlerinden alıntılar yaparak, bazen katılmadığı görüşleri tenkid ederek hazırlamış, hüküm âyetlerinde daha çok Hanefi mezhebine uygun bilgiler vermiştir. Aklî bir zaruret olmadıkça âyetlerin mutlaka açık anlamlarını esas almıştır. Meselâ; Muhammed Abduh’un Fil sûresini tefsir ederken ebabil kuşlarının attığı taşların kızamık veya çiçek mikrobu taşımış olabileceğini ileri sürmesi örneğinde olduğu gibi, zorlama te’villeri Kur’an’ı tahrif olarak değerlendirmiştir. İlk defa Diyanet İşleri Reisliği tarafından yayımlanan Hak Dini Kur’an Dili adlı eserinin (İstanbul 1935-1938) daha sonra birçok baskısı yapılmıştır. Tefsirin sadeleştirmeleri de yapılmıştır. Biz kendi üslubumuz çerçevesinde sadeleştirdiğimiz meale, çoğu Elmalılı tefsirinden, başka tefsir ve hadis kaynaklarından özlü dipnotlar ekledik. Özellikle hüküm âyetlerinde ve gerekli gördüğümüz bazı yerlerde bir sayfayı bulan açıklamalar ekledik. Şunu hemen belirtelim ki Elmalılı, Türkçe diline hakim olduğu halde, meal ve tefsirinde Arapça ve Farsça kelime ve terkipleri önemli ölçüde muhafaza etmiştir. Özellikle mealde uzunca âyetlerin parçalarını birleştirmeden parçalar halinde ve ayetteki sırayı koruyarak vermekle yetinmiştir. Ayetlerin büyük ölçüde birleştirilmemiş parça anlamı mealde yer almıştır. Biz mümkün oldukça bu parçalı meal metodunu korumaya çalışmakla birlikte, günümüz insanının Türkçe olarak o âyetin bütününden alması gereken mesajı vermeye çalışan bir üslup gözettik. Umarız okuyucu Türkçe bakımından bir üslup birliği ve bir insicam içinde meydana gelen akıcılığı fark edecektir. Aşağıda konu ile ilgili birkaç örnek verilmiştir; Elmalılı asıl metin: “Senden evvel de rasûl olarak başka değil, ancak kendilerine vahy veriyor idiğimiz erler göndermişizdir, ehl-i zikre sorun bilmiyorsanız! Beyyinelerle ve kitaplarla… Sana da bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni nâsa anlatasın ve gerek ki tefekkür edeler!” (Nahl, 16/43-44). Sadeleşmiş metin: “Biz, senden önce de, ancak kendilerine vahyettiğimiz erkekleri, elçi olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun! Onları açık delillerle ve kitaplarla gönderdik. Sana da bu Kur’an’ı indirdik ki, kendilerine indirilenleri insanlara açıklayasın. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar!” (Nahl, 16/43-44). Elmalılı asıl metin: ‘Haydi’ buyurdu; ‘erdirildin dileğine yâ Musa! Şanım hakkı için, biz lutfeylemiştik sana diğer bir defa daha..’ Sadeleşmiş metin: -(Allah) dedi: “Ey Musa! İstediğin sana verildi.” - “Andolsun biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk.” (Tâ-hâ, 20/36-37). Elmalılı asıl metin: “Biz dediler, bunun başına devam edip durmaktan asla ayrılmayız, ta dönünceye kadar bize Musa.” (Tâ-hâ, 20/91). Sadeleşmiş metin: -Onlar dediler: “Musa bize dönünceye kadar buna tapmaktan asla vazgeçmeyiz!” (Tâ-hâ, 20/91). Elmalılı asıl metin: O halde dediklerine sabret de Rabbine hamd ile tesbih eyle güneş doğmadan evvel ve batmadan evvel; gece saatlerinde de tesbih et, gündüzün etrafında da ki rızaya erebilesin.” (Tâhâ, 20/130). Sadeleşmiş metin: O halde onların söylediklerine sabret; güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbini hamdederek tesbih et. Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbih et ki, hoşnutluğa eresin. (Tâhâ, 20/130). Burada, metin tashihi, ayet ve dipnot kontrollerini dikkatlice yapan kızım Fatmanur (Döndüren) ve eşi Bayram Andak'a teşekkürü bir borç bilirim. Böyle bir çalışma yapmaya muvaffak kıldığı için Yüce Allah’a hamd eder, eksik ve kusurlarımızın bağışlanmasını dilerim. Çalışma bizden, başarı ve sonuç Yüce Allah’tandır. Sadeleştiren ve Dipnotlar Ekleyen: Prof. Dr. Hamdi Döndüren 2012 -Bursa
144.00 ₺ -
Kuranı Kerim Renkli Kelime Meali ve Muhtasar Tefsiri
Elmalılı Muhammed Hamdi 1878 yılında Antalya’nın Elmalı İlçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimi ile hafızlığını Elmalı’da tamamladı. Tahsilini ilerletmek için dayısı Mustafa Efendi ile birlikte İstanbul’a gitti ve Küçük Ayasofya Medresesi’ne yerleşti. Beyazıt Camii’ndeki derslerine devam ettiği Kayserili Mahmud Hamdi Efendi’den icazet aldı. Bundan sonra hocası Büyük Hamdi, kendisi Küçük Hamdi diye anılır oldu. Bu sırada devam ettiği Mekteb-i Nüvvâb’ı birincilikle bitirdi. Kendi gayretiyle edebiyat, felsefe ve mûsiki öğrendi. Avrupaî tarzda bir meşrûtiyet yerine İslâm’a uygun bir meşrûtiyet modeli geliştirmek için çalışmalar yaptı. Beyazıt Medresesi’nde iki yıllık ders-i âmlık görevinden sonra II. Meşrûtiyet’in ilk meclisine Antalya mebusu olarak girdi. Daha sonra Şeyhulislâmlık Mektûbî Kalemi’nde görev aldı. Mekteb-i Nüvvâb ve Mekteb-i Kudât da fıkıh, Medresetü’l-mütehassısîn’de usûl-i fıkıh, Süleymaniye Medresesi’nde mantık ve Mülkiye Mektebi’nde vakıf hukuku dersleri okuttu. Israrlı teklifler üzerine Damad Ferit Paşa’nın birinci ve ikinci hükümetlerinde Evkaf nâzırı olarak görev yaptı. 15 Eylül 1919’da âyan heyeti üyeliğine tayin edildi. İlmî rütbesi de Süleymaniye Medresesi müderrisliğine yükseltildi. Milli Mücadele sırasında İstanbul hükümetlerinde görev yaptığı gerekçesiyle İstiklal Mahkemesi’nce gıyabında idam kararı verildi ve Fâtih’teki evinden alınarak Ankara’ya götürüldü ve kırk gün tutuklu kaldı. Muhtemelen İttihad ve Terakki Cemiyeti üyesi olduğu için suçsuz bulunarak serbest bırakılınca İstanbul’a döndü. Bu arada Metâlib ve Mezâhib adlı eseri Türkçe’ye çevirdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir tefsir hazırlatma kararı alınca, Diyanet İşleri Reisliği bu işi Elmalılı’ya teklif etti. Elmalılı bu teklifi kabul ederek yazmaya başladı ve “Hak Dini Kur’an Dili” adını verdiği eserini vefatından önce bitirmeye muvaffak oldu. Uzun süre müptelâ olduğu kâlp yetmezliğinden 27 Mayıs 1942’de vefat etti ve Erenköy Sahrayıcedid mezarlığına defnedildi. Elmalılı, bu eserini muteber ehl-i sünnet kaynak tefsirlerinden alıntılar yaparak, bazen katılmadığı görüşleri tenkid ederek hazırlamış, hüküm âyetlerinde daha çok Hanefi mezhebine uygun bilgiler vermiştir. Aklî bir zaruret olmadıkça âyetlerin mutlaka açık anlamlarını esas almıştır. Meselâ; Muhammed Abduh’un Fil sûresini tefsir ederken ebabil kuşlarının attığı taşların kızamık veya çiçek mikrobu taşımış olabileceğini ileri sürmesi örneğinde olduğu gibi, zorlama te’villeri Kur’an’ı tahrif olarak değerlendirmiştir. İlk defa Diyanet İşleri Reisliği tarafından yayımlanan Hak Dini Kur’an Dili adlı eserinin (İstanbul 1935-1938) daha sonra birçok baskısı yapılmıştır. Tefsirin sadeleştirmeleri de yapılmıştır. Biz kendi üslubumuz çerçevesinde sadeleştirdiğimiz meale, çoğu Elmalılı tefsirinden, başka tefsir ve hadis kaynaklarından özlü dipnotlar ekledik. Özellikle hüküm âyetlerinde ve gerekli gördüğümüz bazı yerlerde bir sayfayı bulan açıklamalar ekledik. Şunu hemen belirtelim ki Elmalılı, Türkçe diline hakim olduğu halde, meal ve tefsirinde Arapça ve Farsça kelime ve terkipleri önemli ölçüde muhafaza etmiştir. Özellikle mealde uzunca âyetlerin parçalarını birleştirmeden parçalar halinde ve ayetteki sırayı koruyarak vermekle yetinmiştir. Ayetlerin büyük ölçüde birleştirilmemiş parça anlamı mealde yer almıştır. Biz mümkün oldukça bu parçalı meal metodunu korumaya çalışmakla birlikte, günümüz insanının Türkçe olarak o âyetin bütününden alması gereken mesajı vermeye çalışan bir üslup gözettik. Umarız okuyucu Türkçe bakımından bir üslup birliği ve bir insicam içinde meydana gelen akıcılığı fark edecektir. Aşağıda konu ile ilgili birkaç örnek verilmiştir; Elmalılı asıl metin: “Senden evvel de rasûl olarak başka değil, ancak kendilerine vahy veriyor idiğimiz erler göndermişizdir, ehl-i zikre sorun bilmiyorsanız! Beyyinelerle ve kitaplarla… Sana da bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni nâsa anlatasın ve gerek ki tefekkür edeler!” (Nahl, 16/43-44). Sadeleşmiş metin: “Biz, senden önce de, ancak kendilerine vahyettiğimiz erkekleri, elçi olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun! Onları açık delillerle ve kitaplarla gönderdik. Sana da bu Kur’an’ı indirdik ki, kendilerine indirilenleri insanlara açıklayasın. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar!” (Nahl, 16/43-44). Elmalılı asıl metin: ‘Haydi’ buyurdu; ‘erdirildin dileğine yâ Musa! Şanım hakkı için, biz lutfeylemiştik sana diğer bir defa daha..’ Sadeleşmiş metin: -(Allah) dedi: “Ey Musa! İstediğin sana verildi.” - “Andolsun biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk.” (Tâ-hâ, 20/36-37). Elmalılı asıl metin: “Biz dediler, bunun başına devam edip durmaktan asla ayrılmayız, ta dönünceye kadar bize Musa.” (Tâ-hâ, 20/91). Sadeleşmiş metin: -Onlar dediler: “Musa bize dönünceye kadar buna tapmaktan asla vazgeçmeyiz!” (Tâ-hâ, 20/91). Elmalılı asıl metin: O halde dediklerine sabret de Rabbine hamd ile tesbih eyle güneş doğmadan evvel ve batmadan evvel; gece saatlerinde de tesbih et, gündüzün etrafında da ki rızaya erebilesin.” (Tâhâ, 20/130). Sadeleşmiş metin: O halde onların söylediklerine sabret; güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbini hamdederek tesbih et. Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbih et ki, hoşnutluğa eresin. (Tâhâ, 20/130). Burada, metin tashihi, ayet ve dipnot kontrollerini dikkatlice yapan kızım Fatmanur (Döndüren) ve eşi Bayram Andak'a teşekkürü bir borç bilirim. Böyle bir çalışma yapmaya muvaffak kıldığı için Yüce Allah’a hamd eder, eksik ve kusurlarımızın bağışlanmasını dilerim. Çalışma bizden, başarı ve sonuç Yüce Allah’tandır. Sadeleştiren ve Dipnotlar Ekleyen: Prof. Dr. Hamdi Döndüren
294.00 ₺ -
Evrensel Çağrı Kur'an-ı Kerim
Kur’an’ı harfi harfine başka dile çevirmek mümkün olsa bile, böyle bir çevirinin, anlam zenginliğini yansıtmada yetersiz kalacağında şüphe yoktur. Çünkü, Kur’an’da, bütün sözcüklerin anlamı açık ve net olmadığı gibi, kimi sözcükler birden çok anlam taşır. Bütün Kur’an âyetleri muhkem ve müteşabih diye ikiye ayrılır. Muhkem sözcükler; hükme delâleti açık olan, te’vil, tahsis ve nesh’e ihtimali bulunmayan lafızlardır. Biz, mümkün olduğunca, yüce kitabımızın anlam zenginliğini aktarabilmek amacıyla, böyle bir çalışma yapmaya karar verdik. Toplumun her kesiminin kolay anlaması için, sade bir üslup ve açık bir dil kullanmaya çalıştık. Ayetlerin nüzul sebebi, başka âyetlerle olan bağlantısı ve o âyetle ilgili hadisler, verilmeye çalışılmıştır. Diğer yandan ilgili âyetin dipnotunda; inanç, ibadetler, muameleler, ceza, kefaret vb. yüzlerce terim, ansiklopedik açıklamalı olarak mealimizde yer almıştır. Diğer yandan, Avrupa ülkeleriyle ilişkilerin giderek gelişmesi dikkate alınarak karşılaştırma amacıyla, yer yer Kitab-ı Mukaddes (K.K. kısaltması ile) bağlantıları kurulmuştur. Böylece araştırıcı ve okuyucu için, pratik temel bilgileri de içeren rehber bir çalışma hedeflenmiştir. Baş tarafa eklenen, alfabetik, kapsamlı “karma konu, isim ve terim indeksi” ile mealden yararlanma kolaylaştırılmıştır. Fıkhî tefsirli ve ansiklopedik dipnotlu mealimizin, her branşta üniversite öğretim üyeleri ve öğrencilerine, müftü, vaiz, Kur’an kursu öğreticileri ile din bilgisi öğretmeni meslektaşlarımıza ve okumayı sevenlere, bir çeşit “Kur’an ilimleri Rehberi” vazifesi göreceğini umarız.
105.00 ₺ -
-
Hz. Peygamber'in (s.a.v) Hayatı ve Şahsiyeti-Siyasi ve Askeri Mücadeleleri
Belâzürî III. asrın en önemli tarihçilerinden biri sayılır ve o, gerçekten ‘fetih tarihçilerinin en meşhuru’ unvanını hak etmiştir. Belâzürî’nin ve onun Kitâbü Cümel min Ensâbi’l-Eşrâf adlı eserinin İslâm tarihinde tartışılmaz bir yeri vardır. Belâzürî bu kitabında sosyal ve iktisadî tarihi yazmış ve bunlara askerî ve siyasî tarihten daha fazla önem vermiştir. Hz. Peygamber’in (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) Benî Adnân’ın ve diğer insanların efendisi olması hasebiyle Belâzürî kitabının birinci cildini, İslâm’dan önce Arapların durumuna dair bir mukaddime ve Mekke-i Mükerreme’ye dair bazı haberlerle birlikte onun sîretine ayırmıştır. Hz. Peygamber’in (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) sîretini bitirdikten sonra Benî Hâşim b. Abdümenâf’ın eşrafının tarihine geçer. Yani İmam Ali (radıyallâhu ‘anh), onun ailesi ve Ebû Tâlib’in ailesinin tarihini yazar. Sonra Abbâs ailesinin tarihine geçer. Böylece Benî Hâşim’in tarihini bitirince Benî Abdüşems b. Abdümenâf’ın yani Emevî Devleti’nin tarihini yazar. Abdüşems’in tarihi Belâzürî’nin kitabındaki en büyük yeri kaplar. Bu nedenle onun bu eseri Emevî Devleti’nin tarihi için en değerli bir kaynak haline gelmiştir. Zira başka hiçbir kaynakta bulamadığımız bazı rivayetleri onun bu eserinde görüyoruz. Bunun ardından Belâzürî Kureyş’in diğer kollarının tarihini yazar. Akabinde Kureyş’e yakınlık sırasına göre diğer kabilelerin tarihine geçer ve Sakîf kabilesinin tarihini yazarak eserini bitirir. Yayınevi olarak biz de bu önemli eserin tümü olmasa da en azından Siyer’le ilgili ilk iki cildini, yani genelde Hz. Peygamber’in hayatı ve şahsiyetiyle siyasî ve askerî mücadelelerini ihtiva eden bölümü yayımlayarak, İslâm tarihini önemseyenler için araştırma yapılacak geniş bir alan açtığımızı düşünüyoruz.
560.00 ₺ -
Beş Şair
Edebiyatın gökyüzü, irili ufaklı, parlak ve mat yıldızlarla bezelidir. Kayan yıldızlar, arkalarında ışıktan bir iz bırakırlar. Bu izlerden bazıları çok çabuk kaybolurken, bazıları ise daha uzun süreli olurlar... 20. Yüzyıl şiir semalarımızın parlayan ve izleri silinmeyen beş yıldızını, beş doruk şairini bu kitapta zorla bir araya getirdik... Bu şairler ki, hayatları boyunca bir araya gelmek istemeyen, birbirlerine taban tabana zıt, fikir ve sanat kaygılarıyla kıyametler koparan dik başlı, hür fikirli, yüksek seciyeli, çelik inatlı şairlerdi... Fikir ve sanatlarıyla çağdaşları ve kendilerinden sonra gelen şairleri büyük ölçüde etkilemiş bu beş ustanın tarafsız hayat hikâyelerini, zamanın iktidarları ve birbirleriyle olan kavgalarını, düşüncelerini, eserlerinden özenle seçilmiş örnekleri, haklarında yazılanları, fıkra haline gelmiş nüktelerini bu kitapta bulacaksınız...
174.20 ₺ -
Yetenekli Çocuklar
Elbette toplum içerisinde yetenekli çocuklar vardır. Çocuklarda var olabilen yetenekler farklıdır. Akademik yetenek, entellektüel yetenek, sanatsal yetenek, mantıksal yetenek bunlardan sadece birkaçıdır. Yeteneğin bu şekilde otuz özelliği bulunmaktadır. Yetenekli insanlara ilişkin ayırıcı tanılar bilinmelidir. Bunlardan sadece bir tanesi bireyin risk alabilme kapasitesidir. Bilimsel ve rasyonel bir tarzda insanın uygun zamanda risk alabilmesi onun yetenekli olmasının alametlerindendir. Örneğin uluslararası düzeyde mal ve eşya taşıyan çok büyük gemiler vardır. İncelendiği zaman görülecektir ki o geminin sahibi neticede bir tek insandır. Elektriği keşfeden dünyaca meşhur Edison’dur. Tıbba damgasını vurmuş nice kabiliyetli insanlar hatırlanmalıdır. Sağlıkla ilgili olarak klinik öncesi, klinik ve klinik sonrası dönemlerde bireye hizmet götürülmesi mecburidir. Böyle olmadığı takdirde yetenekli çocukların ortaya çıkması tesadüflere terk edilebilecektir. Bu kitabımızda yetenekli çocukların tanınması açısından yirmiüç kriter anlatılmıştır. Çocuğunuzda bu özelliklerin olup olmadığını araştırınız. Ancak asla unutulmamalıdır ki çocuğunuzun yetenekli olup olmadığına Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatlı bir mütehassısın, hatta uzmanlar kurulunun karar vermesi istenmelidir. Zira yetenekli, kabiliyetli çocuklar pekçok yerde keşfedilemediği için anlaşılamamıştır. Okullarda kabiliyeti oranında başarı sağlıyamıyan öğrenciler elbette vardır. Okula isteksiz çocuklar da iyi bir şekilde incelenmelidir. Yetenekli çocukların kazalardan korunması gereği de bir başka önemli konudur. Bu çalışmamızın Bilim, Sanat ve Meslek olan Sosyal Çalışma (Social Work) A.B.D.nın, Psikiyatrik Sosyal Çalışma İhtisası, bilgisi, görgü ve deneyimlerine göre özellikle anne, baba, öğretmen, hekim ve diğer ilgililer için hazırlanmış müracaat kitabıdır.
174.00 ₺ -
-
Hadisler Işığında Güvenli Yarınlara
Güvenilirlilik; emniyet ve asayişin, huzur ve saadetin, birlik ve beraberliğin, barış içinde yaşamanın temel unsurlarından birisidir. Emniyet ve asayişin olmadığı bir ortamda mutluluğun varlığı söz konusu olamaz. Onun için, Hz. Peygamber'in getirdiği din ve O'nun yaşantısı, güvenilirlik üzerine müessestir. Hz. Peygamber (sav) hayatı boyunca ferdi, ailevi ve içtimai sahalarda sürekli emniyetin tesisine çalışmıştır. Zira emniyet ve güven, dünya ve ahiret mutluluğun esasıdır.
33.00 ₺ -
-
1001 Hadis-i Şerif Tercüme ve İzahı
KENZÜ'L İRFAN adlı bu eser, çoğunluğu ahlak ve ibadet ile ilgili 138 konuda 1001 hadis ve tercümesini ihtiva etmektedir. Muhammed Es'ad Erbili, ana dili Türkçe olmakla beraber aynı kuvvetle Arapça, Farsça ve Kürtçe de bilirdi. Divanı ve diğer eserleri buna delildir. O'nun Türkçeyi kullanmaktaki liyakati ve şiirlerindeki başarısını Necip Fazıl şöyle ifade etmektedir: "Esad Efendinin Kenzü'l-İrfan isimli eserinde asli metne ve Osmanlıca'ya büyük bir sadakat ve hakimiyet müşahede ettiğimi belirtmek borcundayız..." "Şiirlerine gelince bunlar, Şeyh Es'ad Efendi'nin bir hassasiyet ve şiir kabiliyyetine malik bulunduklarına işarettir..."
114.00 ₺