-
Hocamız Selçuk Eraydın
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tasavvuf öğretim üyelerinden muhterem hocamız Selçuk Eraydın için, 1995 yılındaki vefatından 16 sene sonra, Tasavvuf İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi’nin 2011/27. sayısını hâtıra ve armağan olarak yayınlamıştık. Hocamızın dostları tarafından büyük bir ilgi ve memnuniyetle karşılanan bu sayının nüshaları kısa zamanda tükendi. Ancak hocamızı tanıyıp sevenlerin bu yazılara ulaşma konusundaki ısrarlı talepleri yazıları müstakil bir kitap hâlinde yayınlamayı gerekli kıldı. Hocamıza armağan olan bu çalışmanın geniş kitlelere ulaşmasına vesile olmak için bu yazıları yeniden neşrediyoruz. Bu yazılar okunduğunda Selçuk Eraydın hocamızın nasıl bir çile, dava ve gönül insanı olduğu yeni nesiller tarafından daha iyi anlaşılacaktır. Selçuk hocamızda, günümüz gençliğinin, özellikle de öğretmen ve akademisyenlerin örnek alacağı pek çok haslet vardır. Duygu dünyasının zaafa uğradığı, hayatın sıradanlaştığı, manevî hedeflerin ve dava şuurunun aşındığı, ferdiyetçi hayatın yaygınlaştığı dönemlerde Selçuk hocamız gibi dava şuuruna sahip model insanların heyecanına ihtiyaç vardır. Selçuk bey hem ilmî çalışmalarıyla, hem sohbet, vaaz, konferans gibi toplumsal hizmetleriyle örnek bir hocamızdı. Yazdığı ve anlattığı konuları sadece akademik bir faaliyet olarak görmeyip aşk ile yaşayan bir insandı. Hocası Mâhir İz’in tam bir halef ve vekiliydi. Hocası gibi Mahmud Sâmi Ramazanoğlu Efendinin manevî sofrasından beslenmişti. Yine Sâmi Efendi’nin bağlılarından Bandırmalı Tatlıcı Ali (Öztaylan) ile çok özel bir dostlukları vardı. Hocamız için tasavvuf akademisyenliği sadece “meslek” değil, belki bir “hayat tarzı”, bir aşk ve heyecandı. Onun diline pelesenk ettiği Tasavvuf edebiyatının bazı beyit ve mısraları aynı zamanda hayat felsefesini oluşturuyordu: Sanman taleb-i devlet ü câh etmeye geldik Biz âleme bir yâr için âh etmeye geldik Sen çıkınca aradan, kalır seni yaradan O aradan çekildi. Ama onu yaradan, onun güzel vasıflarını ve hatıralarını ârif kullarının gönlünde yaşatmaya devam ediyor. Rûhu şâd olsun, makamı cennet olsun. Prof. Dr. H. Kâmil Yılmaz
84.00 ₺ -
Hazreti Osman Zinnureyn
Hazreti Osman bir hutbesinde şöyle dedi: "Ey insanlar! Allah'a muhalefetten sakınınız. Çünkü Allah'a muhalefetten sakınmak bir ganimettir. En akıllı insan, kendisini hesaba çeken, kendini iyi idare eden, ölümden sonrası için amel yapan ve kabrin karanlığı için Allah'ın nurundan faydalanandır. Kul, gözleri gördüğü halde Allah'ın kendisini ama olarak haşretmesinden korksun! Hikmetten anlayana manalı bir söz kafidir. Ma'nen sağır olanlar zaten hakkı duyamaz. Aziz ve Celil olan Allah, size ahireti kazanmanız için dünyayı vermiştir. Dünya fani ahiret ise bakidir. Fani olan dünya sizi şımartıp da baki olan ahiretten alıkoymasın. Dünya yok olup gidicidir, sonunda varılacak yer, Allah'ın huzurudur. Allah korkusu, insanı onun gazabından koruyan bir kalkan ve rızasını kazanmaya bir vesiledir. Hadisler karşısında Allah'tan korkun, cemaata sarılın, fırka fırka ayrılmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. İz birbirinize düşmandınız da Allah sizin kalplerinizi kaynaştırdı ve onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz."
105.00 ₺ -
Hazreti Yusuf AS
Yûsuf Sûresi Mushaf-ı Şerif'in inci danesi. Kıssaların en güzeli. Bir güzel insanın, insanlığa numûne kılınması. Kur'ân lisanıyla onun hayatından hayatlarımıza tutulan nur hüzmeleri; ezelden ebede uzanan yürüyüşün değişmez kanunlarına tutulan projöktör... Onda anlatılan sadece Hz. Yûsuf'un hayatı değil. Tahlil edilen yalnızca kardeşlerinin davranışları değil. Yorumlanan rüyalar, sadece zindandakilerin düşleriyle sınırlı değil. Züleyha'nın şahsında vurgulanan ihtiras kasırgası, olup bitmiş ve bir daha olması tasavvur edilmeyen bir şey değil. O çetin imtihanla herkes, her an sınanmakta. Hasetliğin kavurucu sıcaklığıyla kalbî kıvamı denenmekte. Bir güzel sabırla muhsinler kervanına yürüyebilecek mi diye imtihan olunmakta. Elinizdeki kitapla, merhum Üstaz'ın Rûhu'l-Beyân ikliminden seçtiği mana derinliğinde hayatı ve insanları yeniden yudumlama imkanı buluyorsunuz.
91.00 ₺ -
Hazreti Halid Bin Velid
İslâm askerleri Hz. Hâlid bin Velid’in imâmetiyle sabah namazını kıldılar. Hz. Seyfullah atına binerek askerlere hitaben: “– Askerler! Rumların hayatı sevdiği kadar, ölüme muhabbet ettiğinizi bilirim. İşte bir elimde seyf-i meslûl-i şeriat, önümde livâ-i Muhammedî duruyor. Sizi ilây-ı kelimetullah’a davet ediyorum. Bugün mücâhidlerin ruhâni sesleri, düşmanların kulaklarını dehşetle dolduracaktır. Daha henüz yaraları kapanmamış vücudmun ra’şeleri, kalbimin mukaddes darebatı bu çarpışmaya atılmaktan beni asla menedemez. Haydi sizi göreyim, din arslanları; Peygamberimizin sıdk-ı nübüvvetini, dinimizin ulviyetini, fedakârane bir surette beşeriyet âlemine gösterelim. Ölümden korkmanın hayata hiç bir fâidesi yoktur. Maksadımız, Cennetin bahçeleri ve dünyanın âli kâşâneleri değil; ancak Allahın rızasıdır. Yürüyünüz!...Varsın, bu sahralar, İsm-i Celâl ile inlesin! Beşeriyet huzur bulsun!...”
91.00 ₺ -
Hakkın Daveti Kuranı Kerim Meali ve Tefsiri 5 Cilt
Hakk'ın Daveti Kur'an-ı Kerim Meali Ve Tefsiri Hat; De ki:''hak geldi;batıl yıkılıp gitti.Zaten batıl yıkılmaya mahkumdur.''(isra 17/81) TAKRÎZ Bizleri iman ile şereflendiren; kalplerin hayatı, ruhların gıdası ve gönüllerin şifâsı Kur’ân-ı Kerîm’e muhatap kılan; rızâsı istikâmetinde yaşanan fânî dünya günlerini, ebedî gufrân ve sonsuz ikramlarına vesîle eyleyen Cenâb-ı Hakk’a nihâyetsiz hamd ü senâlar olsun! Kalb-i pâkine inzâl edilen Kur’ân-ı Kerîm’i büyük fedakârlıklarla tebliğ buyurarak biz ümmetini cehâlet ve gaflet karanlıklarından iki cihânın saâdet ufuklarına çıkaran Fahr-i Âlem, Habîb-i Hüdâ, Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimiz’e sonsuz salât ü selâm olsun. Şüphesiz ki Rabbimizin biz âciz kullarını muhatap almaya tenezzül buyurarak yüce kelâmını lutfetmiş olması; mü’minler için nâiliyetlerin, mazhariyetlerin, iltifatların, şeref ve izzetlerin en yücesi, en muhteşemi ve en müstesnâsıdır… Zira; ❃ Kur’ân-ı Kerîm; kullarını seven, rahmet ve mağfiretiyle esirgeyen, sayısız nimetleriyle perverde kılan Yüce Rabbimizin, katından lutfettiği, iki cihânın huzur ve saâdet haritasıdır. ❃ Bu yüce kitap, ilâhî imtihanlarla dolu hayat dershânesinin yegâne ders kitabıdır. ❃ Bu yüce kitap, nefsânî ve şeytânî marazların kıskacında gaflet ve cehâlet illetine müptelâ olmuş çâresizlerin şifâ reçetelerini veren ilâhî hikmetler eczâhânesidir. 8 Takrîz ❃ Bu yüce kitap, insanoğluna ebedî kurtuluş ufuklarını göstermek üzere, Rabbimizin en emîn ve azîz elçileriyle gönderip bir harfi bile tahrif edilmemek üzere hıfz u emânına alarak muazzam bir şan ve şeref bahşettiği, mûcizelerle dolu bir hidâyet ve istikâmet mektubudur. Düşünmek îcâb eder ki, herhangi birimize resmî makamlardan bir mektup gelse ve o mektup -faraza- mâlî bir konuyla alakalı olsa, onu tekrar tekrar okur, anlayamadığımız veya ihmâl ettiğimiz hususlar var mı diye bir de mâlî müşâvire veya muhâsebeciye danışırız. Gelen mektup şâyet hukûkî bir belge ise daha da titiz inceler, bir hukuk müşâvirine danışır, işin aslını esâsını en ince teferruatına kadar büyük bir ciddiyetle tedkik ederiz. Fânî dünya hayatımızda bir sıkıntıya düşmemek için bu kadar ciddî bir alâka gösteririz. Yine gurbet diyarında yaşayan çok sevdiğimiz bir büyüğümüzden gelen mektupları, merak ve iştiyakla, hiç bekletmeden açıp okur, onu öper koklar, yüzümüze-gözümüze sürer, ömürlük bir hâtıra kıymetinde görüp îtinâ ile saklarız.
2065.00 ₺ -
Hak Dostlarının Örnek Ahlakından 2
Hak Dostlarının Örnek Ahlakından-2 adlı o eserle ile ilgili, Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendinin bu nadide eserinin önsözünde şu satırlara yer verilmiş; ''Bizler bu imtihan âlemine mârifet ve ubûdiyet için, yani Cenâb-ı Hakk'ı tanımak ve O'na kullukta bulunmak için gönderildik. Bu hususta elimizden tutup bizlere yol gösterecek olan en büyük rehberimizse, Peygamber Efendimiz'dir. O, Rabbimizin bizlere emrettiği kulluğun mâhiyetini îzah eden bir fiilî kıstas ve emsalsiz örnek şahsiyettir. Bu itibarla Cenâb-ı Hakk'ın muhabbet ve rızâsına giden yol, “HZ. PEYGAMBER’E MUHABBETLE İTAAT”ten geçmektedir. Yani Cenâb-ı Hak kendisine muhabbeti, O'na candan aziz bir muhabbetle itaat şartına bağlamıştır. Zira O, kendi hevâ ve hevesinden konuşmaz. O'nun her hâl ve hareketi; vahyin şerh ve îzâhı demektir. O'nun mübârek sîreti, kalb-i pâkine indirilmiş olan Kur'ân hakîkatlerinin hayata aksetmiş hâlinden ibârettir. Ümmet-i Muhammed olarak bizler de O'nun nurlu izinden gidebilmek ve O'nun ahlâkıyla ahlâklanmak için “KUR’ÂN EHLİ OLMAK” mecbûriyetinde¬yiz. Zira Hazret-i Âişe c vâlidemizin ifâdesiyle; O'nun ahlâkı Kur'ân'dır. İç dünyamızı O'nun gönül dokusundaki hissiyât ile tezyîn edebilmek için, evvelâ Kur'ân-ı Kerîm'in feyz ve rûhâniyeti altında bir mânevî tahsil ve terbiyeye muhtâcız. Samimi bir gönülle Kur'ân-ı Kerîm'in mânâ iklîmine girerek onun sır ve hikmetlerini lâyıkıyla tefekkür edebilen bir mü'min, her şeyden önce Rabbimizin sonsuz kudret ve azameti karşısında kendi “HİÇLİK” ve acziyetini idrâk eder.
280.00 ₺ -
Hak Dostlarının Örnek Ahlakından 1 Ciltsiz
Peygamber vârisi Hak dostları, nebevi irşad ve davranış mükemmelliğinin /zamanlara yayılmış zirveleridir. Yani onlar, Hazret-i Peygamber'i ve ashabını görme şerefine nail olamayanlar için, örnek alınacak yüksek şahsiyetlerdir. Onların, rahmet lisanıyla gönülleri ihya eden irşad ve nasihatleri de, esasen nebevi menbâdan süzülüp gelen rühâniyet şebnemleri mahiyetindedir. Hak dostları, içinde bulundukları her muhit için rahmet ve bereket vesîtesidirler. Toplumun bütün kesimlerine rahmet saçan bir şefkat ve muhabbet menbaıdırlar. Çönülleri bütün mahlûkâtı kucaklayan bir dergâhtır. Toplum için sanki bir manevî rehabilite merkezidir. Ayrıca onlar, îmân ehli için bir mıknatıs gibi cazibe merkezi halindedirler. Zira Cenâb-ı Hak, kendi ahlakıyla ahlâklanmış olan bu sâlih kullarını sevmiş ve sevdirmiştir. Bu sebepledir ki Hak dostları, fânî vücutlarından sonra da mâzî olmazlar, unutulmazlar, sevenlerinin gönüllerinde yaşamaya devam ederler.
280.00 ₺ -
Hak Dostlarından Hikmetler Hazreti Mevlana
İnsanlar vardır, daha yaşarken mâzi olmuşlardır. İnsanlar vardır, asırlar önce yaşamış olmalarına rağmen, gönüllere hayat bahşeden nefesleri bugün bile dipdiridir. Yani onlar, üzerlerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, aslâ mâzi olmayanlardır. İşte gönülleri tenvir, irşad ve ihyâ vazifesine, Cenâb-ı Hak tarafından çağları aşan bir teselsül bereketi ihsân edilen müstesnâ Hak dostlarından biri de; Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretleri’dir. Hazret-i Mevlânâ’nın asırlar önce insanlığa ihlâs ile yazdığı irşad mektubu, bugün bile bütün dünyada akis buluyor ve heyecan uyandırıyor. Zira onun insanlığa yâdigârı olan gönül eserleri, insanın iç dünyasına ayna tutarak kendini tanımasına, özüne dönmesine ve mânevî problemlerini çözmesine yardımcı oluyor. Asrımızın materyalist zihniyetinin sultası altında ezilen insanların gönül âlemlerini huzur ve sü-kû-na kavuşturuyor, hidâyetlere vesîle oluyor…
108.50 ₺ -
Hak Dostlarından Hikmetler 1
Bizleri, İslâm ve îman nîmetleriyle şereflendiren, hidâyet rehberimiz Kur’ân-ı Kerîm’e muhâtap kılma lûtfunda bulunan ve Kur’ân’ın fiilî tefsiri mâhiyetindeki Hazret-i Peygamber r Efendimiz’e ümmet olma bahtiyarlığına erdiren Allah Teâlâ’ya sonsuz hamd ü senâlar olsun. Bu dünyada istikâmet ölçümüz, âhirette ise şefâat melceimiz, âlemlere rahmet, Fahr-i Kâinât Efendimiz’e, O’nun pâk ehl-i beytine ve ashâbına sonsuz salât ü selâm olsun!.. İnsanın dünyâ ve ukbâ saâdeti, hayatında ruh ve beden âhengini temin edebilmesiyle mümkündür. Bedenin maddî gıdâya ihtiyacı olduğu gibi, rûhun da mânevî gıdâya ihtiyacı vardır. Rûhun en feyizli gıdâsı ise “hikmet”tir. Hikmet ehlinin söz ve davranışlarını tefekkür etmek, tıpkı bereketli nisan yağmurlarının toprağa bahar aşısı yapması gibi, ruhların da âb-ı hayat katreleriyle ihyâ olmasına vesîledir. Bu hakîkati Hazret-i Ali t ne güzel ifâde buyurur: “Nükteli ve hikmetli söz ve davranışlarla ruhlarınızı dinlendirin. Zira bedenlerin yorulduğu gibi, ruhlar da yorulur.” “İnsanları, düşündürücü ve hikmetli sözlerle îkaz edin ki, kalpleri huzur bulsun.” Boş ve mâlâyânî sözler, insanı rûhâniyetten uzaklaştırır. Hikmetli sözler ise ruhlara huzur ve ferahlık verir. Gündelik hayatın med-cezirleri / iniş-çıkışları içinde bunalan akıl ve kalp, hikmetli sözlerle uyanır, huzur bulur, hakîkatlere karşı âgâh hâle gelir.
150.50 ₺ -
Güzel Müslüman Olmak
GÜZEL MÜSLÜMAN OLMAK “Muhammedi ahlâk” bütün çağlarda bu güzelliklerle bezenmek demek. Müslüman “rakiku’l - kalb” olacak. O, zarâfeti bir kalb kıvamı haline getirmek demek. Zarâfet, kendi şahsiyetine saygı yanında, içinde yaşadığı topluma ve birlikte yaşadığı insanlara da saygı demektir. Zarif Müslüman... Çağa sunulacak yeni insan demektir. Rasulullah Efendimizin ve Allah Dostlarının muazzez şahsiyet ölçülerini çağa taşımaktan söz ediyoruz. Özlenen insan odur. Bizim sınavımız, o insanı çağımıza sunabilme sınavıdır. Bakalım sınavı başarabilecek miyiz? Bu kitap, ulaştığı okuyucusunun yüreğine bir “Güzellik, zarafet” duyarlılığı taşıma amacındadır. İslam'ın, Rasulullah Efendimizin, Allah dostlarının zarafetini, güzelliğini kuşanabilirsek, bu çağda büyük bir tebliğ hamlesini de başarmış olacağız.
70.00 ₺ -
Gönül Penceresinden
Olayları Kur'an, sünnet ve tasavvuf ricali gönül sultanlarının gönül pencerelerinden görmeye ve okumaya çalıştık. Görebildiklerimizi kendi ifade kalıplarımıza döktük. Bu yüzden kitaba Gönül Penceresinden adını verdikdd. Mevlana'nın dediği gibi, "gönül" beden gibi toprak olup çürümediğinden gönül sultanlarının gönül sözleri de her zaman tazaliğini korumakta ve her devrin insanına yeni mesajlar vermektedir. Eserdeki güzellikler onlardan yansıyandır. Kusur ve zaaf ise bize aiddir.
84.00 ₺ -
Gönül Dergahından Hakikat İncileri
ÖNSÖZ Biz âciz kullarını yoktan var ederek sayısız nîmetleriyle perverde kılan Allah Teâlâ’ya sonsuz hamd ü senâlar olsun. Bu imtihan âlemindeki en büyük rehberimiz ve örneğimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ r Efendimiz’e, O’nun pâk âilesine ve güzîde ashâbına sonsuz salât ü selâmlar olsun… Kıymetli okuyucularımız! Günümüzün umûmî manzarasına baktığımızda görüyoruz ki, materyalist, kapitalist ve liberalist dünya görüşleriyle, âdeta âhiretsiz bir dünya anlayışı zihinlere empoze edilmeye çalışılıyor. Daha çok, televizyon, internet ve neşriyat vâsıtalarıyla yapılan mâneviyattan uzak telkinler, insanlığı rûhî buhran ve felâketlere sürüklüyor. Hakîkaten, maddî refâhın zirvesindeki toplumlarda dahî, rûhî açlık ve mânevî buhranlar zirvede. Zira hayatın gâyesi, var oluşumuzun hikmeti, ölüm ve ötesi, ilâhî hakîkatler ışığında tahlil edilmeden, dünyevî telâşelerle, gününü gün edip gâfilâne bir hayat yaşamak; huzur ve saâdet olarak sunuluyor. Ne yazık ki global kültürün hâkim rüzgârları ne tarafa eserse, zihinler ve gönüller de o tarafa savruluyor. Tıpkı selde sürüklenen kütükler misâli zamanın anaforuna kendini kaptırmış giden insanlığın elinden tutmak, bize emânet edilenleri de o anafordan korumak, onlara İslâm şahsiyetinin nezâket ve zarâfetiyle, gerçek hikmet, medeniyet ve saâdeti anlatmak, bir îman ve vicdan borcu. Bugün toplumları ihyâ edecek ruh ise, kaba cüsseli felsefe kitaplarının üzerine kapanmış hodgâm bilgiçlerin rûhu değil; Kur’ân, kâinat ve insanda sergilenen ilâhî hikmetlerle gönlünü derinleştirebilen, insanlığa rahmet ve huzur güneşi olan, ârif mü’minlerin rûhudur. İşte bu ruhtan mahrum kalındığı içindir ki bugün saâdetin adresi, sefâlet çarşılarında aranıyor. İrâdesini sakat felsefelerin ve zamâne modalarının şekillendirdiği bir robota dönüşüyor insanlık âdeta... Hâlbuki insanoğlu, diğer mahlûkattan farklı olarak, üstün vasıflarla donatılmış, düşünebilen bir varlık. O hâlde sık sık tefekkür etmeli… En çok da niçin dünyaya geldiğini, kimin mülkünde yaşadığını, nereden gelip nereye gitmekte olduğunu düşünmeli… Kendini düşünmeli… Daha evvel yok iken, nasıl yok kadar bir damladan en güzel kıvamda düzenlenip yaratıldığını düşünmeli. Niçin yaşadığını, niçin öldüğünü, öldükten sonra ne olacağını düşünmeli. Kâinat kitabındaki ilâhî kudret nakışlarını, azamet tecellîlerini, sayısız hikmetleri okumalı. Zira kâinat, baştanbaşa ilâhî sanatın muhteşem eserlerinin sergilendiği sır ve hikmetler müzesi âdeta. Fakat görebilene, duyabilene… Nitekim Şeyh Sâdî-i Şîrâzî şöyle buyurur: “Ârif gönüller için ağaçlardaki bir tek yaprak dahî bir mârifetullah dîvânıdır. Gâfiller için ise bütün ağaçlar, tek bir yaprak bile değildir.” İşte insan, bu dîvanların sesli ve sessiz beyanlarına kulak kesilmeli, kâinat manzûmesindeki ilâhî mesajları ibret nazarıyla okumalı. En mühimi de, var oluşumuzun aslî gâyesini haber veren ilâhî mesajların kelâma bürünmüş beyanlarını, yani Kur’ân-ı Kerîm’i gönül gözüyle okumalı. Okudukça anlamalı ki, Cenâb-ı Hak bu kâinâtı boş yere yaratmadı. Bilâkis binbir sır ve hikmetle var etti. Dolayısıyla bizim de bu imtihan âleminde çok mühim vazifelerimiz bulunuyor. Her sahada nefsânî îcap ve ihtiyaçların ön plâna çıkarıldığı günümüzde ise -maalesef- insanın en önemli meseleleri, çoğu zaman gündem dışına itiliyor. Hayat, ölüm, kabir, âhiret, mîzan, Sırat, Cennet, Cehennem ve bunlara hazırlık hususunda bilinmesi ve yaşanması gereken hakîkatler üzerinde yeterince durulmuyor. Bu ise, ruhları derinden derine tedirgin kılıyor, huzursuz ediyor. Bu itibarla, bugün insanımızın bilhassa muhtaç olduğu bâzı hikmet ve hakîkatleri, ebedî saâdet rehberlerimiz olan Kur’ân ve Sünnet’ten, ayrıca Hak dostlarının mârifet ikliminden gönül dünyamıza aksettiği kadarıyla, kısa mesajlar hâlinde siz kıymetli okuyucularımıza takdim etmek istedik. Her biri bir makâlenin hulâsası sadedindeki bu hakîkat incileriyle, ruhlarımızı sükûnete kavuşturmayı, kalplerimizi tefekkür ikliminde derinleştirmeyi arzu ettik. Cenâb-ı Hak, hayat ve kâinâtı, sır, hikmet, ibret ve muhabbet nazarıyla temâşâ edebilmeyi, amel-i sâlihlerle müzeyyen bir ömrün ardından, îman selâmeti ve selîm bir kalp ile yüce huzûruna varabilmeyi cümlemize nasîb eylesin. Âmîn!.. Osman Nûri TOPBAŞ Mart 2015 Üsküdar
206.50 ₺ -
Gönül Bahçesinden Son Nefes
Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendi'den ölüm, ahiret hayatı, dostluk, infak, isar ve muhtelif yazılardan müteşekkil bir eser... Aldığınız her nefes, sizi son nefesinize taşıyan bir merdivendir. Ve herkesin son nefesi, o ana gelinceye kadar nasıl yaşadığını göseteren berrak bir aynadır. Her insan kendi ışığını ya da karanlığını götürecek ebediyet yurduna... O halde kandiller yakmalı. İnsanlığın yolunu aydınlatan ışıklara omuz vermeli; kandillere fitil olmalı, yağ olmalı. Son nefesin, akıbetimizi seyrettiğimiz bir pişmanlık aynası olmaması için gayret etmeli. Kitap, Osman Nuri Topbaş Hocaefendi'nin seçilmiş makalelerinden oluşuyor: Muhterem müellif, ölüm anı ebedî bir tahassüre ilk adım olmasın istiyor . Son nefesiniz aman zayi olmasın diye sohbet tadında yazılarla elinizden tutuyor, istimdad ediyor. Yangında ilk kurtarılacak metaı söylercesine; hayat gailesi arasında yitirilmemesi gereken kıymeti işaret ediyor. O telaş ânı gelip çatmadan, size yol gösteren samimi rehberi okumalısınız.
122.50 ₺ -
Gönül Bahçesinden Saadet Damlaları
Bu eserde, Osman Nuri Topbaş Hocaefendi'nin Altınoluk Dergisinde en son yayınlanan yirmi üç makalesi bazı ilave ve değişikliklerle takdim edilmektedir. Saadet Damlaları Aldığınız her nefes, sizi son nefesinize taşıyan bir merdivendir. Ve herkesin son nefesi, o ana gelinceye kadar nasıl yaşadığını gösteren berrak bir aynadır. Her insan kendi ışığını ya da karanlığını götürecek ebediyet yurduna... O halde kandiller yakmalı. İnsanlığın yolunu aydınlatan ışıklara omuz vermeli; kandillere fitil olmalı, yağ olmalı.
147.00 ₺ -
Muhabbetteki Sır
"Gönül Bahçesinden Muhabetteki Sır" ismiyle sizlere takdim edilen bu kitap, öz mâhiyeti itibâriyle Allâh -celle celâlühû'-nun ve Hazreti Peygamber -sallâlâhu aleyhi ve sellem'-in yüce sevgisini kalblere nakşetmek ve böylece mü'mini kalb-i selîme nâiliyyet yoluna istikâmetlendirmek gayesiyle ârifler iklîminin muhabbet şebnemlerinden istifâde ile kaleme alınmış muhtelif makâlelerden oluşmaktadır. Eserin umûmî mânâda özü şudur: Mutlak güzellik, Allâh'ın güzelliğidir. Hayran hayran seyrettiğimiz bütün güzellikler de, ancak O'nun cemâlinden akseden zerrelerdir. Bu bakımdan Cenâb-ı Hakk'ın gizli hazînesinden taşıp coşarak tezyîn ettiği bu âlem ve topraktan murâd, yalnız alabildiğine engin yeşil kırlar, vâdiler, ulu sahrâlar ve dağlar değil; toprağın ve bütün mahlûkâtın yaratılışına vesîle olan aşk ve muhabbet menbaı, ilâhî san'at hârikası ve kâinâtın özü olan insandır. Onun için insanın mükerremliği, yaratılış gâyesini koruyabildiği nisbettedir.
169.00 ₺ -
Gençlerle Tarih Yolculuğu
Delikanlının, yaşadığı hayatla ilgili aklına ciddi sorular geliyordu. Ben kimim? Sadece anne-babamın evladı olmaktan öte, ben kimim? Kimin nesliyim? Birbirine dolaşmış iplik yumakları gibi karmakarışık his ve fikirlerden kurtulup da bu soruların cevaplarını bir türlü bulamıyordu. Delikanlı bu sorularına cevap bulabilmek icin derin düşüncelerle önündeki tarih kitabının sayfalarına bakmaya devam ediyordu. Uyku ile uyanıklık arasında, âdeta bir zaman tüneline girmişçesine bir rüya görmeye başladı.
56.00 ₺ -
Eyvah Demeden
Gerçek huzur, insanın Rabbini tanıması ile başlar. Rabbini tanımak ise insanın kendini tanıması ile olur. Nefsini bilmek bir manada insanın haddini bilmesidir. Kulluk şuuru farkında olma şuurudur. Yani kulun kendi sınırlarını bilmesi, hudûdullaha riayet etmesi demektir. Allah’ın kullarına merhameti ise yine kulların O’na olan itaati ile ilgilidir. İnsanı insan yapan bedeni özelliklerinden ziyâde mânevi durumu, ruh yapısı, kalp kıvamıdır. Allah, insanın şekline ve şemâline bakmaz. Mü’minin kalbine nazar eder ve kalp kıvamına göre değer verir. Âhiret, bu günden hazırlanılması gereken sonsuzluk yurdudur. Allah (c.c.)’ın huzuruna yüzü ak varabilmenin yolu da yine bu dünyadaki gayretimiz ölçüsünde Rabbimize kulluğumuzdan geçer. Rabbimiz, dünyada mühlet olarak verdiği ömrün hesabını ahiret âleminde soracak ve insanlar dünyadaki amellerine göre karşılık görecektir. O halde dünyada hayat sürdürmenin gayesi nedir? Dünya’nın görünen nimetleri biz kullar için neler ifade etmelidir? Dünyanın bütün hevesleri gelip geçici olduğu gibi, huzûru da vaat ettikleri de gelip geçicidir. İnsanın ruhlar aleminden başlayan serüveni; dünya hayatı, kabir hayatı ve ahiret hayatı olarak sonsuz bir yolculuğu içine alır. Bu sonsuz yolculuğa gönlü huzûra ermiş kullar olarak çıkmanın tek yolu ise Allah (c.c.)’a tam bir teslimiyettir. Bu teslimiyet kalbi, gönlü ve aklı O’nun zikri ile doldurmak, hayatı bir denge içerisinde yaşamakla mümkün olabilir. Mü’min, zamanı ganimet bilmeli. Rabbinin kendisine verdiği bir hediye olarak görmeli. Her gün yeniden başlamalı ve kulluk kıvamını gözden geçirmeli. Mü’minin, diline asla ‘keşke’ ifadesi gelmemeli. Mü’min geçmişini nakış nakış örmeli ve bir gergef gibi güzel amelleri ile süslemeli. Zîra ömür sermayesi her bir adımda tükenmekte ve kendisine tanınan mühlet sona ermektedir. Küçük kıyamet kopmadan son nefes endişesi ile bir hayat sürdürmeli. Eyvah dememek için; Kalbi uyanık, gönlü duru, amelleri saf ve temiz bir insan olmalı. Mü’min, hayatının her anında Allah demeli. Allah İsm-i Âzamını kalbinden diline, dilinden fikrine, fikrinden de bütün hayatına teşmil etmeli. Allah İsm-i Şerîfini, gönlüne nakşetmeli, her adımda dili İsm-i Celil ile meşgul olmalıdır. Mü’min, kendi varlığından başlamak kaydı ile varlık âleminde şahit olduğu her şeye ibret nazarı ile bakmalı, tezekkürle tefekküre dalmalı. Mü’min, gönlü ilahi aşk ateşi ile yanan, yandıkça kavrulan bir kalbe sahip olmalı. Her dem yeniden dirilen, yeniden doğan ve aşk ile yeniden yola devam eden olmalıdır. “Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman bu onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.” (Enfal, 2) ayet-i kerimesini fehvasınca, kalpler titremeli, iman lezzeti arttıkça artmalı. Elinizdeki bu eser, fâni dünyadan âhiret âlemine hazırlık yapan mü’min gönüllerin yapması gereken bazı hususları hatırlatmaktan ibarettir. Bu eserde bulunan yazılar, uzun bir zaman diliminde ruh dünyamızın imarı için kaleme alınan yazılardır. Kitabın içerisinde farklı konu başlıkları ve yazılar olmakla beraber asıl mevzuyu oluşturan, “ahirete hazırlık ve Mü’minlik hayatımızda ehemmiyet göstermemiz gereken birkaç husus” ele alınmıştır. Osmanlı Pâdişahlarından, Şâir Sultan Yavuz Sultan Selim’in şiirlerinde rastladığımız Pâdişâh-ı âlem olmak kuru bir kavga imiş, Bir Veli’ye bende olmak cümleden âlâ imiş Mısralarının da bize telkin ettiği, “her şey geçici, bâki olan Allah’tır” mefkûresinden hareketle, yegâne gâye; İlâhi rıza, o rızayı elde etmek için mü’minlik kıvamında bir hayattır. Âhiret hayatına hazırlık bu hazırlık için lazım olan Tasavvufî bir terbiyedir. Bu satırların yazılış gayesi bundan ibarettir. Şâire Tahsîne Hanım’ın güzel mısralarında farklı bir duygu haline gelen şu dizelerle Eyvah demeden Allah diyelim ve bu kitabın mahdud satırlarına Bismillah diyelim: Erler demine destur alalım Pervaneye bak ibret alalım Aşkın ateşine gel bir yanalım Pervaneye bak ibret alalım Devrana girip seyran edelim Eyvah demeden Allah diyelim Lâ ilâhe illallâh, Lâ ilâhe illallâh, Lâ ilâhe illallâh hu Günler geceler durmaz geçiyor Sermayen olan ömrün bitiyor Bülbüllere bak efgan ediyor Ey gonca açıl mevsim geçiyor Devrana girip seyran edelim Eyvah demeden Allah diyelim Lâ ilâhe illallâh, Lâ ilâhe illallâh, Lâ ilâhe illallâh hu Ey yolcu biraz sen dinle beni Kervan geçiyor sen kalma geri Yusuf denilen dünya güzeli Fethetti bugün kalbi saferi Salih Zeki Meriç Başakşehir/2014
80.50 ₺ -
Erdemin Dili Affedicilik
Affedicilik… Ahlaki bir erdem… İnsani bir incelik… İnsanın iç dünyasında “sürekli salınım halindeki gönül sarkacı”nın, yakalamaya uğraştığı, -denge ve kıvam- hali. Belki de hayat denen uzun, karmaşık öykünün asıl temellerinden biri. Olup biteni, farklı bir şekilde kavrama ve karşılama biçimi… İlahi alemden beşeri aleme uzanan ve bu şekilde, iki alem arasında karşılıklı bir anlam köprüsü kuran, sonra hayatın içinde adalet ve merhamet eksenli bir bilgeliğe, hikmetli duruşa imkan veren efsunlu bir coğrafya. Sınırlarına ulaşmanın, sınırlarında dolaşmanın, o sınırların uzandığı çizgileri kestirmenin, genişletmenin ve o sınırlar içersinde kalmanın zor ama zorunlu olduğu engin bir -hal coğrafyası- bu. Ve bu coğrafyanın, oldukça etraflı ve derinlikli bir –anlam haritası- var…
49.00 ₺ -
En Güzel Öğretmen Hz. Muhammed Mustafa s.a.v.
Beşer hayatının en ince noktalarına varıncaya kadar her alanında üsve-i hasene olan Allah Rasûlü talim ve terbiye hususunda da en güzel örnektir. Zira onun risaletinin tamamı eğitimle ve ögretimle geçmiştir. Bu sayade o en azılı müşrikleri, en kaba bedevileri ilim aydınlığıyla cahiliye karanlığından kurtararak meleklerin gıpta ettiği kâmil insanlar hâline getirmiştir. Dolayısıyla eğitimcilerin ondan alacağı çok şey vardır...
66.50 ₺ -
Derviş Keşkülü
Tasavvuf ve dergâh kültürümüze dair muhtelif yazılardan oluşan ve Derviş Keşkülü adıyla okuyucuya sunulan bu eser, sufilerin düşünce dünyası ve gelenekleri hakkında faydalı ve önemli bilgiler sunmaktadır. Tasavvuf kültüründe çiçek konusuyla başlayan eser, İslâmiyet’in yayılmasında sufilerin rolü, tasavvuf ehlinin miracı, sufi gözüyle hac, hoşgörü, tekke yemekleri, aşure gelenekleri, tasavvuf kültüründe meyve, Yesevilik’te zikir, Üveysilik ve rabıta gibi konularla devam etmekte ve Bandırmalı iki Allah dostunun hayatından çizgilerle sona ermektedir.
129.50 ₺ -
Çoklu Zekaya Uygun Etkinliklerle Peygamberime Uçuyorum
Çocuk merkezli yöntem ve teknikler kullanılan, anlatım ve etkinlikleri çocukların bedensel, psiko-motor, bilişsel, dil, sosyal ve duygusal gelişimlerini destekleyecek şekilde hazırlanan harika bir kitap... Peygamber Efendimiz’in örnek hayatı okul öncesi yaş grubuna uygun öğretim teknikleri olan hikâye, oyun, drama, müzik ve sanat etkinlikleriyle anlatılıyor… Kitabın hedefi, çocuğun kronolojik olarak siyeri bilmesi değil, Sevgili Peygamberimiz’in hayatını örnek almasıdır.
189.00 ₺ -
Çağları Aşan Mevlana Çağrısı
Mevlânâ çağırıyor! Çünkü Mevlânâ bir çağrı insanıdır. Halkı Hakk’a, aşka, hoşgörüye, gönül inşâsına ve en önemlisi ümîde çağırmaktadır. Onun bu çağrısının yılları aşarak eskimeden, pörsümeden, bozulmadan ve bayatlamadan günümüze ulaşması, onun çağırdığı şeyin solmayan bir renk, bozulmayan bir âhenk, ve ebediyet âlemine açılan bir hevenk olmasından ve çağrı uslûbundaki etkileyicilik, kuşatıcılık ve çekiciliktendir. Çağırdığının gücü ve çağrısının üslûbu ona ebediyet kazandırmıştır. Yorgun gönüller, ümidsiz zihinler ve solgun gözler onun sözlerinde ve eserlerinde ışık, aydınlık ve heyecan bulmuşlardır.
119.00 ₺ -
İslamla Hayat Bulanlar
Kimisi Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Kimisi Amerikalı, İngiliz, İspanyol, Filipinli…dünyanın dört bir tarafından. Kimisi Gonzales’miş, Yakup olmuş, kimisi, Henri’ymiş Abdülgaffar olmuş. Hayat hikayelerinin ortak özelliği, İslamla hiçbir bağı olmayan, hatta düşmanca duygular besleyen önyargılı toplumların içinden çıkan insanların İslam’la buluşması. Daha doğrusu yeniden doğması.
77.00 ₺ -
Buharide Temizlik
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِناَ مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ أَجْمَعِينَ Bizleri maddî ve mânevî pisliklerden temizleyen ve üzerimizdeki nimetlerini tamamlayan Cenâb-ı Hakk’a nihâyetsiz şükürler, sonsuz hamd ü senâlar olsun! Kendisinden sonra gelecek olan “kardeşleri”ni görmeyi hasretle arzu eden, Kıyâmet günü onları abdest âzâlarındaki nûrdan tanıyacağını haber veren ve onlara ikrâm etmek için Havz’ının başında hazırlık yapan Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’e sonsuz salât ü selâm olsun! Âyet-i kerimede: “…Allah Teâlâ temizlenenleri sever!” buyruluyor. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) de: “Allah (c.c) temizdir, temizliği sever!” “Temizlik imanın yarısıdır.” buyuruyorlar. Melekler de temizlikten hoşlanır, kirlilikten rahatsız olurlar. İnsanın rûhu da ancak temizlikte huzur bulur. O hâlde bir Müslüman için temizlik, vazgeçilmez bir düsturdur. Hayatın temelidir. Ümmet-i Muhammed’in alâmet-i fârikasıdır. Müslümanın elbisesi temizdir, bedeni temizdir, mekânı temizdir, kalbi temizdir, rûhu temizdir, aklı temizdir, duyguları temizdir, lisânı temizdir, lokması temizdir… Hâsılı bir Müslümanın her şeyi temizdir. Bunların nasıl temizleneceğini de bizlere Cenâb-ı Hak -azze ve celle- Hazretleri, Rasûlü (s.a.v) vâsıtasıyla öğretmiştir. Abdest ve gusül ile maddî olarak başlayan temizlik, namaz, Kur’ân-ı Kerîm tilâveti ve tavâf gibi ibadetlerle mânevî âleme geçer, mü’minin dünyasını arındırır; kalbini, rûhunu ve âhiretini nurlandırır. Vücûdun dışını temizleyen abdest ve gusül, insanın rûhuna da anında sirâyet eder. Bu sebeple mü’minler devamlı abdestli bulunmaya dikkat ederler. Hatta yatarken bile abdest alırlar ki rûhları bedenlerinden ayrılıp gittiğinde uyanıncaya kadar abdestli bulunsun. Mü’min abdest aldığında nasıl bir mânevî hâl kazanıyor ki şeytanlar ondan uzaklaşıyor ve melekler kendisine yaklaşıyor. Abdestsizlik hâli de nasıl bir mâhiyet arzediyor ki melekler bundan rahatsız oluyor ve o insandan uzaklaşıyorlar. Bunlar dünya gözüyle görülemeyen ancak sâdık haberle bilinebilen hususlar. Buraya kadar bahsettiğimiz temizlikler su ile yapılıyor. Ama Cenâb-ı Hak su ile birlikte toprağı da Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’e temiz ve temizleyici kılmış. Bu sebeple su bulamadığımızda temizliğimizi toprakla yaparız. İşte bu kitapçıkta abdest, gusül ve teyemmümle alâkalı mühim bilgi ve hükümleri bulacağız. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) bu hususta bizlere neler öğretmiş onu göreceğiz inşaallah. Bu eser, İmâm Buhârî (r.a)’in Sahîh’inin muhtasarı (özeti) olan Tecrîd-i Sarîh kitabının temizlikle alâkalı bölümlerine yapılan kısa bir şerhten ibarettir. Bu eserin ortaya çıkmasında emeği geçen Sami Kaya, Veli Yasin Tabak ve Muhammed Yenigün kardeşlerime çok teşekkür eder, gayretlerimizin hepimiz için birer sadaka-i câriye olup bizleri Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e yaklaştırmasını Cenâb-ı Hak’ın lûtf u kereminden niyâz ederim. Cenâb-ı Hak bedenlerimizi, rûhlarımızı, kalplerimizi ve hislerimizi tertemiz eylesin! Temiz bir vaziyette huzûruna kabûl buyursun! Bu gayretlerimizi de sadaka-i câriye eyleyip onlardan nice mü’minlerin istifâde etmesini nasîb ve müyesser eylesin! Âmîn! Dr. Murat Kaya 20 Kasım 2015 Küçük Çamlıca
98.00 ₺ -
Buharide İman ve İlim
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’i âlemlere rahmet olarak gönderen ve bizleri O’na ümmet eyleyen Cenâb-ı Hakk’a nihâyetsiz hamd ü senâlar olsun! Allah’ın dînini en güzel şekilde tebliğ ve tebyîn eden, ebedî kurtuluşumuza vesîle olan ve âlemlere nûr saçan bir kandil kılınan Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’e sonsuz salât ü selâm olsun! Hadîs ilmi, bütün yakînî ilimlerin başı, dînî ilimlerin dayanağı ve esâsıdır. Dînî ilimlerin ikinci kaynağı olması bakımından Kur’ân-ı Kerîm’den sonra en mühim ilimdir. Kur’ân-ı Kerîm’i tefsir ve beyân eder. Hadîs-i şerîfler, karanlıkları aydınlatan ışıklar, hidâyete götüren yol işâretleri ve her tarafı aydınlatan dolunay mesâbesindedir. Kim onlara boyun eğer, muhâfaza eder ve şuuruna varırsa, doğruyu bulur, hidayete kavuşur ve kendisine pekçok hayırlar ve lûtuflar ihsân edilir. Kim de hadîs-i şerîflerden yüz çevirir ve onlara sırt dönerse, azar ve boşluğa düşer; zarar ve ziyânını artırmaktan başka bir şey yapmaz. O Yüce Peygamber r, yerine göre bazı şeyleri yasaklamış, bazı şeyleri emretmiş; îkâzlarda bulunmuş, müjdeler vermiş, temsiller getirmiş ve nasihatlarda bulunup hatırlatmalar yapmıştır. Bu hâliyle hadîs-i şerifler ve Sünnet-i Seniyye, en az Kur’ân kadar mühimdir. İslâmî ahkâmın bilinmesi için hadis bilgisi zarûrîdir. Yani şer’î esasları ve hükümleri öğrenebilmek için, Rasûlullah r Efendimiz’in Sünnet’inden başka bir yol yoktur. Maslahatlar ise tecrübe, sâdık nazar, istintaç gibi yollarla da öğrenilebilir. Her asırda ıslahatçıların, ümmetin gidişâtını değerlendirmek ve sapmaları tesbit etmek için kıstas olarak mürâcaat edecekleri vazgeçilmez asıl (temel ölçü), hadîs-i şerîfler ve Sünnet-i Seniyye’dir. Îtidâl hâli ancak Sünnet vâsıtasıyla korunabilir. Eğer Sünnet yolu terkedilir, nebevî irşadlara sırt çevrilirse, ümmet ifrat ya da tefrîte düşer, denge bozulur. “Muhakkak ki sizin için Allah Rasûlü’nde pek güzel bir örnek vardır!” âyet-i kerimesiyle bizlere takdim edilen fiilî örneğin ihmâl edilmesi, dînî hükümlerin hayata tatbîkini imkânsız kılar. Hz. Ömer t şöyle buyurur: “Bazı insanlar gelip Kur’ân’daki müteşâbih âyetleri öne sürerek sizinle tartışacaklar. Onlara karşı hadis-i şerîf ve Sünnet-i Seniyye ile mücâdele edin! Zîrâ ashâb-ı sünen yani hadîs-i şerifleri bilen kişiler, Allah’ın kitâbını en iyi bilen kimselerdir.” (Dârimî, Mukaddime, 17/121) Hevâ ehli sapık fırkalardan bir grup Ali bin Ebî Tâlib t ile tartıştı. İbn-i Abbâs v ona: “-Ey Ebü’l-Hasen, Kur’ân-ı Kerîm veciz bir kitap olup pekçok mânâyı aynı anda ihtivâ ettiği için herkes kendi anlayışına göre delil getirebilir. Sen bir âyet okursun, onlar da başka âyetler okurlar. Onlarla Sünnet’ten delil getirerek tartış! Zîrâ onlar Sünnet adına yalan söyleyemezler!” dedi. Diğer bir rivâyete göre Ali bin Ebî Tâlib t İbn-i Abbâs v’yı Hâricîler’e göndermiş ve ona şöyle buyurmuştur: “-Onlara git ve kendileriyle tartış! Ancak onlara Kur’ân’dan delil getirme! Zîrâ o çok yönlüdür. Onlarla, Sünnet’ten delil getirerek tartış!” (Süyûtî, Miftâhu’l-cenne, s. 59) Kur’ân, özlü ve mûcizevî bir kitap olduğu için çok yönlüdür. Bu sebeple zayıf akıllı insanlar da kendilerine göre âyetleri anladıklarını zannedebilirler. Onlara âyet-i kerimenin hakîkî mânâsını anlatmak imkânsız hâle gelir. Sünnet-i Seniyye ise Kur’ân’ın tefsiri olduğu için son derece açık ve nettir. Onu herkesin kendi anlayışına göre sağa sola çekmesi, bir kaçış yolu bulması çok zordur. Bu sebeple sapık fırkalar ilk olarak hadîs-i şerîflere, Sünnet-i Seniyye’ye ve ashâb-ı kirâma saldırırlar. Onları îtibarsız hâle getirdiklerinde Kur’ân-ı Kerîm’e kendi hevâ ve heveslerine göre rahatça mânâ yükleyebileceklerini düşünürler. Eyyûb es-Sahtiyânî g şöyle buyurur: “Bir kişiye Sünnet’ten bahsedildiğinde o: «Bırak bunları, sen bize Kur’ân’dan haber ver!» (Diğer bir rivâyette) «Sen bize Kur’ân’la cevap ver!» derse, bil ki o kişi kendisi sapıtmış olduğu gibi insanları da saptırmaktadır.” İmâm Evzâî g şöyle buyurur: “Bunun sebebi Sünnet’in Kur’ân üzerinde hüküm koyucu (yani onu açıklayıcı ve tefsir edici) olarak gelmesindendir.” Yine Eyyûb es-Sahtiyânî g şöyle buyurur: “Bir şahıs, tâbiînin büyüklerinden Mutarrif bin Abdullah’a; «Bize sadece Kur’ân’da olanlardan bahsedin!» deyince ona şöyle seslenir: «-Vallâhi biz Kur’ân’ın yerine başka birşey koymak arzusunda değiliz. Bilâkis, Kur’ân’ı bizden daha iyi bilen zâtın (îzâhlarını öğrenmek) istiyoruz».” Kur’ân-ı Kerîm ile birlikte Sünnet-i Seniyye’ye uymak da vâciptir. Dînin düzeni, ancak Rasûlullah r Efendimiz’in Sünnet’ine uymakla mümkün olur. Kurtuluşa erenler (fırka-i nâciye), hem îtikadda hem de amelde Kitap ve Sünnet’ten açık olarak anlaşılan, sahâbe ve tâbiînin büyük çoğunluğunca kabul edilen esaslara sarılanlardır. Rasûlullah r Efendimiz’e uymamak ise helâki muciptir. Şu hadîs-i şerif bunu ifade etmektedir: “Benimle sizin durumunuz şuna benzer: Bir adam ateş yakar. Ateş etrafı aydınlatınca pervâneler (gece kelebekleri) ve aydınlığı seven bir kısım hayvanlar bu ateşe kendilerini atmaya başlar. Adamcağız onlara mânî olmaya çalışır. Ancak hayvanlar galebe çalarak pek çoğu ateşe düşer. Ben, ateşe düşmemeniz için sizi belinizden yakalıyorum, ancak siz ateşe atılmak için koşuyorsunuz!” (Buhârî, Rikâk, 26) Dîne ehemmiyet vermeme ve onu ihmâl etmenin en büyük sebebi, Sünnet ile amelin terkedilmesidir. Rasûlullah Efendimiz r bu hususta şöyle buyurmuşlardır: “Benden önce Allah’ın gönderdiği her peygamberin, mutlaka ümmetinden havârîleri ve arkadaşları olmuştur. Bunlar onun sünnetiyle amel ederler, emirlerini de yerine getirirlerdi. Onlardan sonra öyle nesiller gelmiştir ki, yapmadıklarını söyleyip, kendilerine emredilmeyeni de yapmışlardır. Kim bu gürûha karşı eliyle mücâhede ederse mü’mindir. Kim onlarla diliyle mücâhede ederse o da mü’mindir. Kim de onlarla kalbiyle mücâhede ederse o da mü’mindir. Bunun gerisinde artık hardal tanesi kadar iman yoktur.” (Müslim, Îmân, 80) Bu sebeple Rasûlullah r Efendimiz’in hadîs-i şerîfleri ve Sünnet-i Seniyyesi ile alâkalı çalışmalara ağırlık vermek îcâb eder. Biz de İmâm Buhârî’nin Sahîh isimli eserinin muhtasarı olan Tecrîd-i Sarîh’e yaptığımız kısa şerh çalışmasıyla bu sahaya mütevâzı bir katkıda bulunmayı arzu ettik. İstifâdenin daha kolay olması için küçük kitaplar hâlinde neşrini düşünerek öncelikle İmân ve İlim kitaplarını muhterem okuyucularımıza arzediyoruz. İnsan için en mühim şey îmân ve ilimdir. Îmân ondan istenen esas vasıf olup ilim de îmânın hizmetçisidir. İlim, îmânın nasıl olacağını gösterdiği gibi nasıl muhâfaza edilip îcâbının nasıl yerine getirileceğine de ışık tutar. İbrâhîm u dua ederken mârifetullâhı ibadetten evvel zikreder ve şöyle buyururdu: “Yâ Rab, bana bir hikmet ihsân eyle ve beni sâlihler zümresine ilhâk buyur!” (eş-Şuarâ, 83) Onun, “bana hikmet ihsân eyle” duâsı, eşyânın hakîkatinin bilinmesiyle tefekkür gücünün gelişmesine işârettir. “Beni sâlihler zümresine ilhâk buyur” duâsı ise ifrat ve tefritten sakınmak sûretiyle amelî gayretin gelişmesine işâret etmektedir. Böylece İbrâhîm u ilmi, amele takdim etmiştir. Bu ve benzeri Kur’ânî deliller, usûl (akâid) ile alâkalı bilgilerin fürû (ahkâm) ile alâkalı ilimlerden evvel öğretilmesinin vacip olduğunu gösterir. Bu sebeple İmâm Buhârî g önce vahyi, sonra îmânı, ondan sonra ilmi ele almış, bunlardan sonra da abdest, gusül, namaz, zekât, hac gibi mevzûlara geçmiştir. Son olarak, bu eserin ortaya çıkmasına vesîle olan Sami Kaya ve Veli Yasin Tabak kardeşlerime çok teşekkür eder, bu yoldaki gayretlerimizin hepimiz için birer sadaka-i câriye olup bizleri Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e yaklaştırmasını Cenâb-ı Hak’ın lûtf u kereminden niyâz ederim. Cenâb-ı Hak, bütün kullarına hidâyet lûtfederek İslâm’ı istikâmet üzere yaşamayı nâsîb buyursun! Âmîn! Dr. Murat Kaya 20 Nisan 2015 Üsküdar
116.25 ₺ -
Birinci İstişare
İnsan; “Hâlikın yarattığı, Ahsen-i takvim sırrına mazhar, en yüce mahluk,Bütün mevcudât onun, Emirlerine müsahhar.Hayat, akıl, dil, ilham, Ona bahşolunmuştur.İş, düzen, vücut, imkân Ona arzolunmuştur. İlim, fazilet ona, Farz olarak verilmiş. Nizam ve san’atla, o,Huzura getirilmiştir...
31.50 ₺ -
Bahar Gelince
‘Niyet hayır, akıbet hayır’ düşüncesiyle siz bir kapı aralarsınız, araladığınız o kapının ardından başka kapılar açılır. Kendinizi hayatın dört mevsiminin, renklerinin, kokularının ve nimetlerinin arasından geçirecek bir yolun başında bulursunuz. Yürüyeceğiniz bu yolda yüzleşeceğiniz hayaller, ümitler, sevinçler, üzüntüler ve kırgınlıklar hayatın kendisidir. Yolculuğunuz sırasında doğru istikamette samimiyet, azim ve gayretle ilerleyip emek vererek tabiatla bütünleşebilir; insana huzur veren renk renk, burcu burcu kokan çiçekler ve meyvelerle ruhunuzu dinlendirebilirsiniz. Gönül dünyanızı tatlı bir bahar esintisiyle dolduracak bu kitap; sadece tüketmek yerine üretmeyi tercih ederek fıtrat gereği, ‘sadık yâr’ kara toprağın bağrına başını koyanların hikâyesidir.
70.00 ₺ -
İlim Risalesi
Kitabın Yenilenmiş Baskısıdır. İslam dini ilim dinidir. Dünya üzerinde ilk defa okuma yazma seferberliğini Hazreti Kur'an ilan etmiştir. Çünkü,Peygamberimiz'e (s.a.v.)Allah(c.c.) tarafından gönderilen vahyin ilk ayeti "oku"diye başlamaktadır. "Yaratan Rabbinin ismiyle oku, ki o insanı pıhtılaşmış kandan yarattı." "İlim talebi her müslüman erkek ve kadına farzdır." "Amelsiz ilim,meyvesiz ağaç gibidir."
87.50 ₺