-
Yüreğimin Son Kalesi
Öylesine "küresel" bir çöküş çağında yaşıyoruz ki, kimsenin "sevgi sözcükleri" yok artık. Kimsenin bir alev gibi yüreğinde beliriveren aşkları ve özleyip paylaşacağı kimsesi de yok Aşkların, sevinçlerin, acıların yerinde yeller esiyor. Hepsi de yalancı bir beyazlığın içinde solup yok olmuş... Bu yüzden, şiirler, şarkılar kimseye bir şey söylemiyor. Bu yüzden, her sabah pencerelerden bize gülümseyen bahar güneşini bile öfkeyle karşılıyoruz. Durgun bir suyun üzerinde, iyice ıslanınca batmak üzere bekleyen kağıttan oyuncaklar gibi, sıradan nesnelerden söz ederek geçiyoruz hayatın içinden. Oysa, bir türlü tarif edemediğimiz, anlayamadığımız anlatamadığımız "saklı cennet" daha derinlerde duruyor. Şimdi iki anlamı var hayatımın: birisi bölünmüş aşklarda her gün yenilerek aktığım şiirler; diğeri ise, yüreğimin son "kale" si dualardaki "saklı cennetim".
4.50 ₺ -
Kırık Kalpler Sokağı
Bu kitabın sayfalarında gezinirken, bir sevgi fedakarıyla tanıştığınızı derinden hissedeceksiniz. Çünkü bu kitabın yazarı, kelimelerden bir sera kurarak sevgiyi korumaya alıyor. Sevgili sevgi, oksijen çadırına düşmesin diye çırpınıyor. Kutupta portakal fidanı yetiştirir gibi, düşünce dünyasının hariminde sevgiyi besliyor. Sevgiyi sürekli gündeminin ilk maddesi yapıyor. O bir sevgi büyükelçisi... Sevgiden sorumlu bir gönül işçisi ya da... ona göre bütün yollar Roma`ya değil, sevgiye çıkıyor. Sevgi onun kalemine yakışıyor. Zira bu kelime, onun kalemine yüreğinden dökülüyor. Sevgisizlik buzullarını tek başına, hohlaya hohlaya eritmeye talip bir sevgi fedakarı o...
4.13 ₺ -
Yusuf Yüzlü Yürekler
Hani biz silecektik notalardan bütün hüzünlü nağmeleri!.. Hani biz silkinsek dünya da silkinecekti ya kötülüklerden!.. Hani biz iyiyi bilenler, iyiyi önde görenler, sabırla yoğurulup, acıyla savrulup, tüm siyahi ağıtları toplayıp... Hani biz meydanlara dökülüp doğruları haykırınca ve herkes inanınca düzeleceğine dünyanın... ve düzelince dünya, kollarımıza güneşleri dolduracaktık? "Yusuf yüzlü güzeller" biz olacaktık Olamadık ey düşümdeki masum yüzlü, mahzun gönüllü çocuk... Olamadık! Gökyüzünden yıldız toplayarak uyumayı unuttuk. Geceye dalmayı, lacivertin huzuruna tüm gamları satmayı, çimene basmayı, meyveyi dalından yemeyi ve daha neleri unuttuk da böyle karaya çalan kızıl alevler doldu gönlümüze...
4.13 ₺ -
Bediüzzamanca Bakışlar (Bakış Öyküleri)
Hayat hepimizin dünyasında farklı yansımalı bir aynadır. Bu aynayı çoğu zaman görerek yaparız. Bu aynada neler yok ki... Bu aynada istediğimize uygun, bakışımıza göre neleri görmez, neleri seyretmeyiz ki... Bakışa göre, baktırana göre değişen tılsımlı bir büyüdür sanki hayat. İnsana bu hayat büyüsünde düşen bakmayı iyi tespit edebilmek. Fakat insan da hayat içinde her şeyden daha çok gizemli bir başka bilmece. Hayata yalnız kendi dünyasından baktığı sanılır. Oysa hayata hep başkalarının perspektifinden bakar insan. İnsan bazen iyi baktıranlarla tanışır, bazende tam tersi olur. O zaman kaybeden yine insandır. "Bediüzzamanca Bakışlar" insanın bakışta kaybetmemesi için bir adım. Bediüzzamanca bakmaya alışmak için bir giriş. Bediüzzamanca Bakış, kamil insan olma yolunda bir basamak. Bu basamağı çıkmak da bizim elimizde.
4.13 ₺ -
Yürek Fısıltıları
Büyük patlayışla başladı büyük değişim. Kainatın yaratılışıyla insana bir yol açılmış. Ebedi ufuklarda soluklanma yolu. Adımların minik, ruh ve kalplerin büyük attığı bu koşuda insanlar yarıştı, insanlık yarıştı. Kalp atışların stardını ve bitişini belirledi. Aslında "Bing Bang" ile başlayan kâinatın kalp atışı, insanın kalp atışlarından farklı değildir. "Yürek Fısıltıları", o kalp atışının yüreklere yansıttıkları...Kâinatın yüreği olan insanın yüreği, yürek kıpırtıları... Kâinatın, zerrelerin, insanın Yürek Fısıltıları...Yüreği olanlara sayısız yüreklerin dili... Yüreklere ince bir sesleniş"Yürek Fısıltıları"...
5.40 ₺ -
Bir Sağanak Hayat
Hayat bir sağanak yamur damlası kadar kısa, bir serap kadar aldatıcı... Minicik damlalar halinde yağıyoruz. Sonra emekliyor, yürüyor, dağları aşıyoruz. Sonra dökülüyor ve ebed denizine karışıyoruz. Kitap sizi yaşanmış olayların ışığında duygu dolu bir tefekkür ziyafeti sunuyor. Okudukça ölümün korkulacak bir şey değil, aksine sevilecek bir hadise olduğunu göreceksiniz. Ölümün tatlı ve sevimli yüzü ile karşılaşacak, onu özler hale geleceksiniz.
4.50 ₺ -
Hayata Dilekçe
Sadece benim değil, benim neslin hayalleri çalındı... Umutları, sevgileri, aşkları çalındı. Kandırıldık. Büyüyecektik, gelişecektik, Avrupa, hatta Amerika'ya yetişecek, sözde "Küçük Amerika" filan olacaktık, "her mahallede bir milyoner" barındıracaktık... Vakıa mahallelerimizde milyonerler çoğaldı, ama milyonun beş para değeri kalmadı. Gerçeği fark ettiğimde hayalsiz, sevdasız, aşksız umutsuz kala kalmıştım. Anladım ki, sevgilerimizi, hayallerimizi, umutlarımızı sadece kullandılar, sömürdüler, tükettiler. Her şeyimizi lüks yaşantılarına kaynak yaptılar. Bu yüzden politik - diplomatik, siyasal ve ideolojik palavralara inanmıyorum! Bunlara kafa patlatmıyorum, bu konuları sık yorumlamıyorum. Kendi içime döndüm. İmanımla yüreğimi yeniden inşa ettim.
8.25 ₺ -
Zamanı Kurcalayan Yazılar
Bir Rüzgar Esse... Koşup zirvelere bayram eylesek, sevinsek. Savrulmayı, uçuşmayı bir tamam öğrensek. Sonra eve dönüp, "Ne güzel olmuşsun" diyenlere tebessüm etsek. Bir kaya düşse... Hem öyle bir düşse. Ufacık çıtırtılara, küçücük tıpırtılara alışmış kulaklarımız gümbürtü duysa. Yer, dayanıklılığını anlasa. Sonra bir başına kalakalmış kayada fesleğenler yetişse. Efil efil salınıp çiçek açsalar. Bir kuş ötse... Son yavrusu yuvadan mı düştü, bu ikindi yine mi aç kaldı, yoksa ilk defa çiğdem mi gördü diye düşünsek. Ama, bir şey düşünsek.
6.38 ₺ -
İnsanı Kurcalayan Yazılar
Hiç titremeyecek misiniz? Yüreğiniz o saniye bir fazla atmayacak mı? Kendinizden utanmayacak mısınız? Çocuğunuz bir sabah ansızın "sevgi ne demek anne?.." dediğinde sarsılmayacak mısınız? Diş dişe, öfke öfkeye, kıran kırana yaşanan bu dünyada bir de sevmelerin olduğunu çocuklarınıza ne vakit öğreteceksiniz? Yiyerek, içerek, kavgalaşarak ihtiyarlıyorsunuz. Ancak, daha çok alarak, ezerek, sömürerek, yok ederek yaşamaktan usanmadınız mı? Bir de başkalarını düşünmek bu kadar zor mu? Sahi, günün birinde çocuğunuz "Sevgi ne demek baba?.." dediğinde titremeyecek misiniz? Bu sualin arkasında başka sorular vardır. Ve mutlaka sorulacaktır. Kaçamazsınız!
6.75 ₺ -
Ilıkpembe
Sözün işte buralarında, ılınıp akıyor içim pembe bakışlarına doğru... Pembeler ılık ılık oluyor, ılıklar ise pembe pembe... Ve yine, ve yeniden; "Seni, kimselerin sevemeyeceği gibi sevmelere" ben talip oluyorum... Biliyorum; seni sevmek "biz" i sevmektir... Ve biliyorum; "biz" in içinde ben de varım... Muammer Erkul
6.00 ₺ -
Sen İstanbul Olsaydın
Sen, İstanbul olsaydın... Ben; sende konacak bir dal Bulamayan bir martı gibi Çığlık çığlığa atardım kendimi denizlere... ..... Sen istanbul olsaydın... ve zindanım olsaydın!
5.40 ₺ -
Ülkeyi Kurcalayan Yazılar
Balkonları okyanusa bakan kaşane... Kapısı bir dereciğe komşu kerpiç ev... Bendeniz ikincisine talibim. Çünkü okyanus; gümbürtülü dalgaları, ürpertici sessizliği ve gece siyahlığı ile insanı yorar. Dere öyle mi ya? Onun kıyıcığında dört mevsimli, kuş cıcıltılarını, hatta kendi iç meydanlarınızı, varoşlarınızı dinleme fırsatınız vardır. Diyen iyi demiş : "Küçük güzeldir" Bunca söze sebep mi neydi? Yapmayın... Herkes, büyük, hacimli, ürkütücü hayallerin veya ağır gerekçelerin yüklenicisi olamaz. Bu bir yapı meselesi. Dahası da var... Ancak gönülleri açık, "pişmiş, yanmış" kişiler; azdaki, küçükteki samimiyetin ve bereketli güzelliğin dilinden anlayabilir. Bizim mahalleye gelin en iyisi. Dere kenarındaki, böğürtlenle çevrili küçük evlerin oraya. Okyanusa bakan balkonlarda kimse huzurlu değil. İnanmazsanız, akşam haberlerine bakıverin.
6.38 ₺ -
İmam-ı Rabbani Hayatı – Mektupları - Mücadelesi
Nura hasret Hindistan’ın karanlıklar içinde kaldığı zamandı... Hicri 971 yılında (Miladi 1563) Delhi taraflarında ancak erbabının fark edebildiği bir kehkeşan parlaklığı belirdi. Gittikçe koyulaşan karanlık ve artan kasavet sebebiyle gözleri maddeye dönük olanların pek fark edemediği bu parlaklık, Serhend (Sirhind) şehrinde sahabe samimiyetinin yaşandığı bir evden geliyordu. Cesaret ve adalet timsali Hazret-i Ömer’in yirmi sekizinci nesilden bir torunu dünyaya teşrif etmişti. Baba Abdülahad Efendi gördüğü müjdeli bir rüya vesilesiyle çocuğuna Ahmed adını verdi. Yetişmesi için hususi bir itina gösterdi. O zaman insanlara, yaşadıkları hayata ve taşıdıkları hâllerine uygun lakaplar takmak yaygın bir âdetti. Hindistan’ı saran karanlığın içinde manen ayın bedir hâli gibi parlamaya başlamasından dolayı Ahmed’e “Bedreddin” lakabı verildi. Hazret-i Ömer’in hususiyetlerini müşahede eden hocaları ona “Faruki” sıfatını verdiler. Hicrî ikinci bin yılın başlarında dinde tecdid hareketini başlattığı için, “İkinci bin yılın yenileyicisi” anlamında “Müceddid-i Elf-i Sânî” unvanıyla anıldı. Ama insanların zihninde “Kendini Rabb’ine adayan imam” kanaati yerleştiği için diğer ad ve lakaplarından ziyade “İmam-ı Rabbani” adıyla tanındı. Bütün unvan, lakap ve sıfatlarıyla İmam-ı Rabani’yi tanımak, eserleri ve hizmetleri hakkında yeterli bilgiye sahip olmak isteyenler için bu kitap büyük bir fırsat sunuyor. Yazarın kendine has akıcı üslubuyla bir nefeste, hayranlıkla okuyacaksınız.
4.13 ₺ -
Muhammed İkbal Hayatı - Sanatı - Mücadelesi
Varlığını, “ölümünden sonra da” devam ettirebilmiş, hayatıyla ve eserleriyle arkasında “hoş bir seda” bırakabilmiş çok az insan vardır tarihte... Kimi kahramanlığı, kimi adaleti, kimi sanatı, kimisi de mücadelesiyle birer yıldız gibi parlamış bu insanlar, insanlık için birer kilometre taşı durumundadırlar. İşte Muhammed İkbal de bu yıldız insanlardan birisidir. O düşünceleriyle sadece bulunduğu coğrafyaya veya bulunduğu asra hitap etmemiş, tüm asırlara ve dünyaya sesini duyurmuştur. Onu büyük yapan da işte budur. Bu kitap, onun davasını, kahramanlığını ve düşünce dünyasını genç nesillere aktarabilmek için yazıldı.
4.50 ₺ -
Yahya Kemal Hayatı - Sanatı - Eserleri
Yahya Kemal, son Osmanlı edibi… Her kelimesinde tarih, mazi ve ecdat kokan bir üslup mimarı… Edebiyatı, manevi ruhun canlanmasına bağlayan bir nesir ustası… Mısralarında, satırlarında İstanbul’u yaşatan bir tarih hayranı. “Süleymaniye” karşısında hürmetle eğilen, yüksek minarelerinde “Ezan-ı Muhammedî” çınlatan bir mana âşığı. Zikzaklı ve hareketli fikrî bir hayattan sonra gemisini Osmanlı rıhtımına demirleyen kaptan. Hayatını “Allah’dır tevekkülümüz, itimadımız” diyerek noktalayan ve ölümden ürkmeyen bir rind…
4.13 ₺ -
Enver Paşa (Hayatı ve Makaleleri)
1914-18 arasında Devlet-i Aliye-yi Osmaniyenin kaderine hükmeden üç adamdan biri olan Enver Paşa, hakikatte devletin en kudretli adamıydı. Harbiye nazırı, genelkurmay başkanı, başkumandan vekili ve bahriye nazırı vekiliydi. Enver Paşanın en mühim fonksiyonu çok kısa sürede Osmanlı ordusunu düzenlemesi, orduya milli ve dini şuurla sentezlenmiş yeni bir ruh vermesidir. Çanakkale bu ruhla kazanıldığı gibi, İstiklal savaşı da bu ruh sayesinde kazanılmıştır. Savaşın İngiltere ve Fransa’nın beklentilerinin aksine 4 yıl uzaması, İngiliz ve Fransız imparatorluklarının çatlaması da yine bu ruh sayesinde olmuştur. İttihat ve Terakki iktidarını elinde tutan üç kişiden biri olan Talat Paşanın adına caddeler, bulvarlar, mahalleler, okullar olmasına rağmen, Enver ve Cemal Paşanın adını taşıyan bir tane cadde, mahalle, okul ve saire bulunmamasını anlamak zordur. Hâlbuki Enver Paşa da, Cemal Paşa da; Talat Paşa ne kadar sorumlu ve vatanseverse, o kadar sorumlu ve vatansever idiler. Elinizdeki kitap Enver Paşa hakkında ilk defa kendi eserlerinden yararlanılarak ve kendi eserlerine dayanılarak birinci elden bilgi vermektedir.
6.38 ₺ -
İnsanlığa Adanmış Bir Ömür: Said Nursi’nin Destanlaşan Hizmeti
Çarelerin bittiği, ümitlerin tükendiği, herkesin namus ve vatan derdine düştüğü yıllarda… Asırlardır dünyaya meydan okuyan Osmanlı’nın parçalandığı, düşmanların amansız bir işgale başladığı günlerde… İman ve Kur’an’a saldırıların arttığı, camilerin kapatıldığı, ezanların susturulduğu ve masum Müslümanların hapishanelere doldurulduğu bir dönemde… Müthiş bir mücadele, akılları durduran bir başarı… Vatan için, millet için, iman ve Kur’an için feda edilen bir ömür… Bu kitap; bir azmin, bir şahlanışın ve bir başarının öyküsüdür. Sırlarla dolu, gizlenmiş pek çok gerçeğin kapısıdır. Bu kitabı okuyanlar, hiç şüphesiz ki yeni bir dünya keşfedeceklerdir. Daha da önemlisi, yaşananlar karşısında kendilerinden geçeceklerdir.
6.38 ₺ -
Mevlana Hayatı - Şahsiyeti - Tefekkürü
İpek yolunda on üçüncü asrın başları... Moğol afeti her tarafı kasıp kavururken, Belh'te bir güneş doğdu. Asrın karanlıklarını dağıtıp ışıklarını günümüze kadar ulaştıracak bir güneş... Hikmetlerle dolu bir seyahatten sonra Anadolu'da mekân tutan Mevlâna, dalga dalga yayılan nur ve feyizler saçmaya başladı. O nurlara ayna olan gönüller de birer nur membaı haline geldiler. Mevlâna, sevgi sultanı... Allah'ın "Vedûd" ismine mazhar olmuş ve tüm dünyasını sevgiyle doldurmuş bir veli... İşte bu kitap, o sevgi sultanının, sevgiyle ördüğü dünyasından ve tefekküründen bir demet sunuyor ve sizleri o dünyanın muhteşem atmosferine davet ediyor.
6.00 ₺ -
Mehmed Akif Hayatı - Sanatı - Mücadelesi
Sadece sözcüklerle oynayan kuru bir şair değildi o... Ve yazdıkları da sadece "şiir" değildi. O, kalemini yüreğinin dili yapmıştı. Koskoca bir İslam coğrafyasını inleten belaların, musibetlerin en büyük dertlisiydi o... Bu dert onu mecnun etmişti. Düşünüyordu, yazıyordu, çabalıyordu. Şiirlerini ve bilgisini, imanı adına bir kılıç gibi kullanan, milyonlarca Müslümanı yazdığı şiirlerle ümitlendiren ve coşturan, ancak tüm şöhretine rağmen, dünyaya sırtını dönmesini bilen bir şairi anlamak ve onun "ateş gibi sıcak" fikrine, "volkan kadar taşkın" kalbine sahip olmak isterseniz, buyurun. "İstiklal şairi" Mehmed Akif`in hayatı, sanatı ve mücadelesiyle ilgili soruların cevabını bu kitapta bulacaksınız.
6.38 ₺ -
Ben Susuyorum Tarih Konuşsun - Bekir Berk
Yakın tarihimiz, inançların sorgulandığı, hatta baskı altında mahvına çalışıldığı karanlık devirler gördü. Sert hücumlar ve dört bir yandan farklı şekillerde yapılan bu saldırılar, imanlı kalabalıkları şiddetle sarstı. Türkiye bu karanlık dönemde maneviyatla ayakta kalabilmek için, güçlü ve sarsılmaz savunuculara çok ihtiyaç duydu. İşte Bekir Berk böyle bir dönemde ortaya çıktı ve bir ömür boyu, millî ve manevî değerlerimize karşı yapılan bu ağır saldırıların, tertip ve oyunların önünde bir kale, çelikten bir duvar gibi durdu. Bu çalışma, onun millî ve manevî değerlerimizi savunma stratejilerini, üslûbunu, delilleri peş peşe sıralayışındaki o müthiş ve karşı konulmaz tavrını, iddia-isnat-iftiraları darmadağın eden ve iplikleri pazara çıkaran edasını, eşsiz cesaretini bir kere daha ortaya koyacaktır. "Yakın geçmişte değerlerimizin küçük bir savunma tarihçesi" niteliğini taşıyan bu çalışma, bize inandığımız davanın haklılık gerekçelerini, alnı ak, başı dik bir halet-i ruhiyeyi, değerlerimiz uğrunda mücadele azmini verecek, kutsal değerlerimize sahip çıkma iradesi kazandıracaktır.
6.75 ₺ -
Toros Yüzlü Adam: Osman Yüksel Serdengeçti
Toroslar"ın yüzeyi gibi oldukça sarp, inişli çıkışlı, bazen de bir yayla yamacı kadar yalın karakterli Osman Yüksel"in davası uğruna malından, canından vazgeçmesi, bu yola başını koyması ve hatta idamı bile göze almasıyla artık o bir Serdengeçti"ydi. Davası uğruna çekmediği çile, görmediği cefa kalmadı. Nezaretler, hapishaneler onun için medrese-i yusufiye oldu. Serdengeçti sadece yılmaz bir dava adamı değil, aynı zamanda bir fikir işçisiydi. "Müslüman Türk" sentezi kuramcılarından biri olarak Türkiye"deki düşünce birikiminde önemli bir yere sahiptir. Serdengeçti ismiyle bir dergi çıkardı. 1983"e kadar tarihimizi, medeniyetimizi, inançlarımızı yazdı, söyledi, savundu. Fikir ve dava adamı olmasının ötesinde, farklı düşünce ve inançlardan kişilerin ken-dilerini bulabileceği, insan olarak Serdengeçti"yi de görecek, yaşayacak ve hissedeceksiniz. Bu kitapta hem bir dava ve fikir adamının o nefes kesen hayatını bulacak, hem de yaşadığı dönemin önemli olaylarına ve kişilerine (1944 olayları, tabutluklar, DP iktidarı, Köy Enstitüleri, Malatya Suikasti, Necip Fazıl, Hüseyin Üzmez) şahitlik edeceksiniz. Resimler, mektuplar ve röportajlarla beslenen bu kaynak eser, Serdengeçti hakkında bugüne kadar hazırlanmış en yetkin başvuru kaynağıdır.
8.25 ₺ -
Taşla Konuşan Deha: Mimar Sinan
Devletin Bayındırlık Bakanıydı Mimar Sinan. "Ser Mimaran-ı Hassa"ydı. Kabine toplantılarına katılmıyordu, ama kendi kararları bir kabine kararı hükmündeydi ve tatbikinden vazgeçilmiyordu. Bu özelliğiyle imparatorluğu bir uçtan bir uca imar etmişti. Allah'ın ona bahşettiği kabiliyetbir anadolu köyünün ıssızlığından çıkaran ışık, keşfetme arzusuyla beslenen gayret, bütün kararları kendi estetik zevkine göre uygulama imkanı veren mimarbaşılık, hepsinden de önemlisi 400 esere imza atma şansı veren uzunca bir ömür... Tam bir asırlık çınar haşmeti! Cihan hakimiyetinde hiçbir kaygısı olmayan bir imparatorluğun alabildiğince cömert imkanları, bu yapma gayretiyle bütünleşince, "Süleyman Asrı", "Sinan Asrı"yla ikizleşiyor ve günümüzde bu iki dehayı kendi hizmet alanlarının burçları olarak gösteriyor. Sultan Süleyman, cihangirliğinde ne kadar "muhteşem" ise, Mimar Sinan da sanatkarlığında o kadar "zirve"dedir.
6.00 ₺ -
Nur Dede
Herkese seslenen, herkesle halleşen, herkese sevgi ve şefkatini yönelten bir dede olabilir mi? Birinin, birilerinin, tek ailenin değil; herkesin, hepimizin dedesi olmayı, hepimizi düşünmeyi, yüreğine hepimizi sığdırmayı başaran bir güzel insanı tanımak ister misiniz? Bütün amacı, insanların imanlarına hizmet ve yardım etmek olmuş... Böylece herkesin hem bu dünyasını, hem de âhiretini Cennet etmeye çalışmış. Böylesine bir maneviyat büyüğünü daha yakından tanımak istemez misiniz? Hem de rahat anlayabileceğiniz bir üslupla ve onu çok seven bir kalemden... Öyleyse buyurun bakalım...
37.50 ₺ -
Bediüzzaman Said Nursi
Yıllardır tartışılan, gazete manşetlerinden inmeyen, öldükten sonra dahi kendisinden korkulan, bu yüzden mezarı açılarak naaşı kaçırılan Bediüzzaman Said Nursi kimdir? Ne yapmak istemiştir? Milyonları nasıl etkilemiştir? Niçin peşin hükümlü aydınların ve bazı devlet adamlarının hışmına uğramış, mezarında bile rahat bırakılmamıştır? Okunsun, incelensin, düşünülsün ve hüküm belgelerin ışığında verilsin istiyoruz.
9.00 ₺ -
İbret ve Gözyaşı: Vasiyet
VASİYET, her okuyucumuza ısrarla tavsiye ettiğimiz, yaşanmış bir eserdir. VASİYET bu toplumda yaşayan herkesin özlemleri, hayalleri ve acılarıdır. VASİYET, işledikleri hataların kurbanı olarak, hayatlarını karartan insanların ve özellikle gençlerin çığlıkları, imdat sesleri, “Biz yaptık, siz yapmayın!” feryatlarıdır. VASİYET, aklı çökmüş, kalbi bozulmuş, yüreği parçalanmış ve çaresizliğin girdabında çırpınan çaresizlerin son çağrısı, son yalvarışıdır. VASİYET, günahlarının içinde alev alev yanan kişilerin son isteği, son arzusudur. VASİYET`te seçilen örnekler öylesine tanıdık ve her ailenin yaşadığı öylesine önemli hususlardır ki, insanın okuyup da etkilenmemesi, dersler çıkarmaması mümkün değildir. Gençlik yıllarının delidolu hayalleriyle yapılan hatalar, işlenen günahlar ve bunun karşısında ailelerin yaşadığı dramlar bütün gerçekliğiyle gözler önüne serilmiştir. VASİYET, yaşanmadan önce okunması gereken bir hayat dersi ve bir yol haritasıdır. VASİYET, herkese vasiyet olunur. Öyleyse, buyurun…
4.13 ₺ -
Nur'un Birinci Talebesi Hulusi Yahyagil
Albay İbrahim Hulusi Yahyagil, Harp Okulu mezunu, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşları gazisi, dinî ve manevî ilimlere aşina bir zattır. 1928`de Eğirdir Dağ Komando Okulu`na tayin edildiğinde, Üstad Bediüzzaman`ın Barla`da olduğu haberini alır almaz, ziyaretine gider. Derin zekâ ve ferasetiyle ve maneviyata aşina kalbiyle, Üstad`ın mahiyet ve misyonunu çabuk kavrar. Nurlara bütün benliğiyle sarılıp hizmetin tarihinde önemli bir rol üstlenir. Özellikle “ilmin anahtarı” olan sorularıyla Mektubat başta olmak üzere, pek çok hakikatin vücut bulmasına vesile olur. Hulusi Bey, âdeta bin talebe bedeline Üstad`a verilmiş zeki bir muhatap, ciddi bir arkadaş, “hizmet-i Kur`an ve imanda bir muin” ve “birinci talebe”dir. Nurları kendi malı gibi kabul edip neşrini hayatının birinci gayesi bilir ve son nefesine kadar bu yolda sadakatle ve ihlasla hizmet eder. Eğirdir`de iki yıl sekiz ay görev yaptığı süre zarfında Üstad`la altı defa görüşür. Daha sonra iki defa daha olmak üzere, toplam görüşmesi sekiz kezdir. Buna rağmen birbirinden hiç ayrılmamış gibi aralarında kopmaz bir bağ vardır. Üstad, yazılan bütün risaleleri Hulusi Bey`e göndererek intibalarını alır. Albay İbrahim Hulusi Yahyagil, ismiyle müsemma muhlis bir zattır. Onun hayatı, Üstad ve Risale-i Nur`a sadakatle geçmiş berrak bir aynadır. Bu çalışmada yer alan hayattar hatıraların, gelecek nesillere ideal bir Nur talebesi portresi çizeceğine inanıyoruz.
13.50 ₺ -
Ahmed Fuad Efendi
“Kardeşim Ahmed Fuad, sen Hafız Ali ve Hasan Feyzi`nin halefisin. Hem ahirzamanda bu iman ve Kur`an davasında ihlasla çalışan birinin eski zamanlardaki yedi evliyanın Cenab-ı Hak nezdindeki makbuliyeti kadar kıymeti var. Sen bize Sungur`u hediye ettin, Sungur binlerce insanın imanının kurtulmasına vesile oldu. Sen şimdi Sungur`un makamını anla. Ve onun kazandığı bu sevabının bir mislinin sana verildiğini düşün, Cenab-ı Hakk`a şükret.” Bediüzzaman Said Nursî Üstad Bediüzzaman`ın yakın talebelerinden Mustafa Sungur, “hayatı yazılacak zatlardan” diye bahsettiği Ahmed Fuad Efendi hakkında şunları söylüyor: “Ahmed Fuad Efendi`yi 1946 senesinde köyümüz Çalışlar`a mevlit münasebetiyle geldiğinde tanıdım. Camiden çıktıktan sonra, lüks lambası elimde, misafir olduğu eve geldiğimizde gece yarısına kadar çok tatlı sohbetlerimiz olmuştu. Ben Kastamonu Göl Köy Enstitüsü`nden mezun olarak köyümüze muallim olarak atanmıştım. O zamana kadar orada okuduğum kitaplardan zihnime takılan birçok sual ve şüpheyi birer birer ortaya döktüm. O suallerime verdiği gayet mukni ve güzel cevapları takdir ve hayranlıkla karşıladım. … Üstad`ımız sağlığında Ahmed Fuad`ı Hafız Ali`nin varisi, ikinci bir Hasan Feyzi ve Hasan Feyzi`nin de tam varisi olarak yâd etmiştir. Lahikada dercedilen Hazreti Üstad`ımızın hakikattar beyanları Ahmed Fuad`ın yüksek bir mertebede olduğunu göstermektedir...”
9.00 ₺ -
Bediüzzamanın Sır Katibi Mehmed Feyzi Efendi
Kastamonu bir mübarek belde. On yedi bin evliya ve Anadolu`nun dört maneviyat büyüğünden biri, Şaban-ı Velî Hazretleri onun sinesinde barınmakta. O mübarekleri temsilen, Üstad Bediüzzaman`a gönül veren, talebe olan büyük bir veli ve âlim bir zâttır Mehmed Feyzi Efendi. Bu bağlılığı, yakınlığı ve teslimiyeti ile o büyük müceddidin “Sır Kâtibi” olma şerefine nail oldu. Üstad`ın Kastamonu`da kaldığı yedi yıl boyunca, gece gündüz hep hizmetinde kaldı. Uzun ve soğuk kış gecelerinde, yazın yemyeşil ağaç ve çayırlarla kaplı dağ ve ormanlarında Üstad`ın nice derunî ve ulvî hallerine şahit oldu. Denizli ve Afyon Hapishaneleri`nde Üstad`ının yanı başındaydı. İslam davası için çile çeken asrın kahramanları safında yerini almıştı. Hayattaki yegane iftihar vesilesi Risale-i Nur`a ve Üstad`ına hizmet etmek, bu vesileyle eşsiz mazhariyetlere nail olabilmekti. Üstad ise bu güzide talebesinin faziletini, “Selef-i salihin, Mehmed Feyzi gibi bir talebem olduğuna gıpta ediyorlar” ifadesiyle dile getirmişti. Mehmed Feyzi Efendi, kazandığı manevî mertebeyi Üstad`ın verdiği icazetle de taçlandırdı. Elde ettiği böylesi ilmî servet ve zenginliği, gerek yurt içinden gerek yurt dışından, her kesimden ziyaretine gelenlere cömertçe sundu. Abdullah Yeğin Ağabey`in ifadesiyle, “Risale-i Nur Üniversitesinin Bir Fakültesi” konumunda olan evinin köşesinde, yanına gelen herkese manevî ziyafetler verdi. Hayatlarındayken anlaşılamamak, büyük zâtların kaderi olsa gerek. Bu kitapta hayat ve hatıralarıyla manevî simasına ışık tutmaya çalıştığımız Mehmed Feyzi Efendi de bu kaderi paylaşanlardan birisidir ne yazık ki. Bu çalışmanın, onun daha iyi anlaşılmasına yardım edecek ve pak ruhunu memnun edecek bir adım olmasını niyaz ediyor, ona karşı olan vefa borcumuzun bir gereği sayıyorum
12.00 ₺