-
Gül Bahçıvanı
Gül Bahçıvanı, olayların farklı boyutta geçtiği, her yönüyle değişik bir roman. Adeta bir masal, bir hayal, bir rüya. Dikenköy, gülleriyle meşhur bir köy ve bu köyün en tanınmışı olan Haşim Bey. O''nun gül sevgisi, cennete benzer bahçesi herkesin dilindedir. Çok sevdiği karısı genç yaşta ölmüş, kızı İrem''le yalnız kalmıştır. En büyük dostları, yardımcıları, gül bahçıvanı Arif efendi''dir. Haşim Bey''in de ölümüyle İrem çocuk yaşta yalnız kalır. Bu yalnızlığın neticesinde hırçın, öfkeli, hayata küskün bir genç kız ortaya çıkar. Etrafını, yakınlarını kırar geçirir hoyratça. O''na yakın olmak, yardımcı olmak, onu anlamak oldukça zordur. Gül Bahçıvanı işte burada devreye girer. Gül Bahçıvanı''nın genç kızı kazanmak için yaptığı uğraşılar, kızın iyiliklere karşı direnişi büyük bir heyecanla sürer. Ve farklı bir roman, farklı bir dünyaya götürür okuyucuları.
4.13 ₺ -
Yıllar Yıpranmasın
İslami Şuura sahip, haza hanım efendi dava arkadaşım Necla Günay`ın, aile fertlerinin tümünü ilgilendiren bir kitap yazdığını öğrendiğim zaman çok sevindim. Zira islami kültürün hakim olabilmesi için herkes kapasitesine göre çalışmalıdır., bu kervana bir hanım kardeşimiz daha katılmıştır. Dünyaya İslam`ın bir yarısı erkek, öteki yarısı da kadınla yayıldığına göre, aynı şekilde devam etmelidir. 21. asır müslümanların şuurlandığı asır olduğundan, kadın erkek elele vererek, gerçek İslam`ın ruhunu sergileyeceğiz. Herşey aslına rucu edecek. Dilerim kardeşimiz bu romanı ve diğer eserleriyle ifratsız-tefritsiz olarak bu kervanda yolculuğuna devam eder. Emine Şenlikoğlu
6.38 ₺ -
İpler Kimin Elinde
Neil Amstrong, kapsülün son basamağına adımını attığında, kendisi de dahil tüm dünya soluğunu tutmuştu. Tarihte ilk kez bir insan, dünya dışındaki bir kara parçasına adımını atacaktı. Son bir hamle ile kendini havasız boşluğa bırakarak ay’ın tozlu yüzeyi ile kucaklaştı. İlk adımını attığında dudaklarından dökülen ‘Bu benim için küçük ama insanlık için büyük bir adım’ cümlesi, 20. yüzyılın en gösterişli ve en inanılmaz olayını özetliyordu…’ Peki insanlık için büyük olanbu adımın, aslında ‘insanlık için büyük bir yalan’ olabileceği ihtimalini hiç sorguladınız mı? Amerikalılar, o günkü teknolojik şartlar dahilinde gerçekten Ay’a gidebilmeyi başarmış mıydı? Yoksa bir takım şüpheli beyinlerin iddia ettiği gibi bu tamamen rakipler karşısında üstünlük sağlamaya yönelik ‘psikolojik bir göz boyama’ dan ibaret koskocaman bir yalan mıydı? Kafa karıştıran sorular ve şüpheler sadece Ay harekatı ile sınırlı değil. Kennedy suikastinden Galler Prensesi Diana’nın şaibeli ölümüne, Körfez Savaşı’nın perde arkasından Bilderberg toplantılarına, Mars gezegeninin yüzeyindeki insan silüetinden UFO’lara ve daha benzer bir çok garip ve şaibeli olayın arkasında yatan şaşırtıcı gerçekler nedir? Acaba yakından takip ettiğimizi sandığımız gündemi belirleyen görünmeyen güçler mi var? Sadece bilmemize izin verildiği kadar mı biliyoruz? Hangi gerçekler bizden saklanıyor? Daha da ötesi, dünyayı kim yönetiyor?… Elinizdeki bu kitapla tarihi şekillendiren olayların akışına yön verenlerin yüzlerine ışık tutabilecek. ‘komplo teorisi’ damgasıyla gözardı edilen iddiaları bir kezde kendi mantık süzgeçinizden geçireceksiniz. İşte kitabımızda bulunan başlıklardan bir kaçı: Ay′a Ayak Basıldı (mı?) Kennedy′i Kim Öldürdü? Evrende Yanlız mıyız? Peaerl Harbor. Japonlara Kurban Edildi! Beynimizi Kim Kontrol Ediyor? Dünyayı Kim Yönetiyor? Mars′daki Yüz Kimin? Saddam Kimin İçin Çalışıyor? AIDS Biyolojik Bir savaş Silahı mı? Avrupa′nın altındaki el:Gladio Prenses Diana Kaza mı. Suikast mı? Zamanda Yolculuk Yapan Gemi: Philadelphia Olayı
7.88 ₺ -
Echelon
İstihbarat Dünyasının Perde Arkası Dünyanın en sürükleyici ve derin izler bırakan oyunu olarak gösterilebilecek istihbarat, hiçbir zaman perdelerini kapatmadı. Asırlar boyunca misyon ve yöntem değiştiren casusların tek bir hedefi vardı; daha çok bilgi! Mısır çöllerinin sıcak kumlarından Beyrut’un barut kokan sokaklarına, Kremlin Sarayı’nın soğuk koridorlarından Doğu Berlin’in kasvetli caddelerine varıncaya kadar, gölgelerinin düşmediği hiçbir yer kalmadı... İki Dünya Savaşı milyonların canını aldı. Yerkürenin değişik coğrafyalarında tezgahlanan darbeler, siyasi tarihin akışını değiştirdi. Soğuk Savaş 50 yıllık bir döneme imzasını attı. İdeolojilerin ve çıkarların önünde engel olarak görülen bedenler, akıl almaz yöntemlerle ortadan kaldırıldı. Hitler’den Şah Rıza Pehlevi’ye, Stalin’den Putin’e onlarca lider, nefes kesen manevralarla siyasi istikballerine ulaştı. Nikaragua’dan Türkiye’ye bir dizi ülke istihbarat savaşlarının rüzgarıyla savruldu. Tüm bu tarihi detayların baş mimarı gizli servisler ve casuslar oldu! Peki oyun sona erdi mi? Hayır. Küreselleşme söylemi ile daldığı derin uykudan 11 Eylül şoku ile uyanan insanlık. Eskisinden daha şiddetli bir istihbarat savaşına tanık olmak üzere. Casus uydular gözlerini dört açtı, mahremiyet çoktan tozlu raflara kalktı ve oyunda yeni bir perde açıldı. Perdenin ardına göz atmaya hazır mısınız? İşte kitabımızda bulunan başlıklardan bir kaçı: 1.PERDE: Dalilah’tan Dünya Savaşlarına İngiliz istihbarat dünyası ve ‘Robinson Crusoe’ ‘Koca kulaklı’ Casanova 2.PERDE: Sıcak Savaştan Soğuk Savaş’a Çar’ın casusları Majestelerinin gizli servisi Sırp gizli servisi I.Dünya Savaşı’nı patlatıyor! Kahraman, hain, şarlatan: Arabistanlı Lawrence Terör Makinası: Çeka’dan KGB’ye giden yol Kızıl Ordu’nun Gözü: GRU İstihbarat fakiri Birleşik Devletler! II. Dünya Savaşı. casuslar ve ideolojiler arenası Hitler’in bıçağı: GESTAPO 3. Perde: Soğuk Savaşın sıcak oyunları Churchill: ‘Demir Perde İndi!’ Hey gidi Hitler! Ve CIA sahnede.
9.25 ₺ -
Ankarada Gölge Oyunları
BÜLENT ORAKOĞLU ANKARA’DAKİ GÖLGE OYUNLARINI ANLATIYOR!!! Kızıl Elma Koalisyonu ve Darbe Hazırlıkları “Genç Subaylar Rahatsız!” Danıştay Baskını Küre Operasyonu Atabeyler Operasyonu 27 Nisan Muhtırası 28 Şubat sürecinin perde arkasını “DEŞİFRE” isimli kitabıyla aralayan, Batı Çalışma Grubu’na ait gizli belgeleri açıklayan Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu Ankara’daki gölge oyunlarını anlatıyor. Amaç, hükümeti düşürmek “Kısa bir süre önce, bir partinin genel başkanı, beni, Armada Alışveriş Merkezi’ne yemeğe davet etti. Yemekte, kimlerle birlikte hareket ettiklerini anlattı. Amaçlarının hükümeti devirmek olduğunu ve yakın bir zamanda harekete geçeceklerini söyledi...” “Hükümeti düşürmek amacıyla oluşturulmuş, yirmi beş ayrı birim var. ‘Birim’ kelimesini kullandığımda birileri çok fazla rahatsız oluyor. Bunlardan birinin görevi, Danıştay saldırısı idi. Sauna Çetesi bir birimdi. Hrant Dink Cinayeti de bu birimlerden bir tanesi tarafından işlendi. Olayların arka planını incelediğinizde, aynı adrese ulaşıyorsunuz…” “Bu ülkede Başbakan iseniz, devamlı bir korku içinde yaşarsınız: Terör sebebiyle mi, yoksa ekonomik kaosla mı iktidardan uzaklaştırılacağım?” Emniyet İstihbarat Dairesi Eski Başkanı Bülent Orakoğlu, düğmeye kimlerin bastığını ve Ankara’daki gölge oyunlarını gözler önüne seriyor…
7.54 ₺ -
Kuzey Irak
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın yakın çalışma arkadaşı ve tecrübeli siyasetçi Hasan Celâl Güzel; Timaş Yayınları’ndan çıkan “Kuzey Irak: Kürtçülük ve Ayrılıkçı Terör” kitabında Türkiye’yi sarsacak bilgiler veriyor: “1980 yılında, Turgut Bey’le birlikte Başbakanlıkta çalışıyorduk. Bir gece geç saatlerde, Kerkük’ten telefon geldi. Saddam Hüseyin’in, Türk ajanı olmakla suçladığı Doç. Dr. Necdet Koçak ve Albay Abdurrahman Aslan ile arkadaşlarını tutukladığını ve sabaha karşı idam edeceklerini haber verdiler. Turgut Bey’le birlikte hemen dönemin başbakanı Sayın Demirel’le görüştük. Saddam’a telefon etmesini, gerekirse nota vermesini, o da olmazsa tehdit etmesini istedik. O gece sabaha kadar Kerküklü kardeşlerimiz ve bizler ümitle bekledik. İnanıyor musunuz, Demirel o gece kılını bile kıpırdatmadı ve Türkiye aşığı bu kardeşlerimiz o sabah şehit edildiler!” “Türkiye’nin dış Türkler politikası tam bir faciadır. Kenan Evren Paşa’ya, Kerküklü bir profesör dostum, Kerkük’teki Türkler’e yardım etmesi için ricada bulunur. Evren Paşa’nın cevabı, bizim dış politikamızdaki faciayı çok net biçimde anlatır. Paşa, Kerküklü profesör arkadaşımıza Kerkük’te Türk mü var ki? diye sorar.” “Bizim Irak sınırımız en kısa sürede değiştirilmelidir. Bu sınır teknik olarak çok yanlış çizilmiştir. Düşünün; sınır hattı, koca bir dağın en uç ve tepe noktasından geçiyor. Bu haldeyken sınırı koruyamazsınız. Ben devlet görevinde iken böyle bir tartışmayı başlatmıştım. Rahmetli Özal da hak vermişti. Ne yapmalıyız? Ya bu koca dağları Irak’a vereceğiz, karşılığında onların düz ovalarından toprak alacağız; ya da dağları biz alacağız, düz ovadan onlara toprak vereceğiz. Bunu yapmazsak, sınırdan içeriye sızmaları önlememiz mümkün değildir!” “Efendim, siyasi Kürtçüler bu meseleyi hallettiler. Şu anda PKK ve Barzani arasında PKK ile Talabani arasında birlik kuruldu. Eski durum bugün yok! Bugün bizim güneydoğu topraklarımızda derin Barzani güçleri var ve Barzani’yi tarikat lideri olarak tanıtıyorlar. Bu da, bölge halkı üzerinde büyük tahribata sebep oluyor. Gerçekten tarikat lideri mi? Tabi ki hayır. Aslını bilseler böyle bir tahribat olmazdı.” “Kuzey Irak’ta kendi etnik kimlikleriyle aynı olan bir devlet kurulduğunda, bizim Kürt vatandaşlarımızın oradaki devlete meyletmeyeceklerini mi düşünüyorsunuz?”
7.54 ₺ -
Maden Savaşları
Altın, elmas, bor, toryum, uranyum, doğalgaz, petrol, kömür ve diğerleri… Dünyanın bağrında sakladığı onca zenginlik, yeryüzünün kalkınması için büyük bir ümit olabilecekken, ele geçirip sahip olma dürtüsü, her şeyin önüne geçti. Son yüzyılların neredeyse tüm savaşları madenler için yapıldı. Suni ayrımlar yaratıldı, halklar birbirine kırdırıldı, haritalar yeniden çizildi, sınırlara kan sızdı. Maden jeolojisi uzmanı Prof. Dr. Doğan Aydal, dünyanın kara talihi olan madenler için yapılan savaşları yazdı. Elmas’ın bulunuşu, Altın’a hücum, Altı yüz madene sahip Anglo-Amerikan şirketi Cecil John Rhodes kimdir? Tutsi ve Hutu savaşlarının iç yüzü… “Mavi Akım” projesi gerçekte nedir? Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı ne getirecek? Kerkük şimdi neden kan ağlıyor? Barzani ve Talabani Bush’tan ne istiyor? Madenciliğimiz ve bor gerçeği…
7.54 ₺ -
İhanet Çemberi
“Abdullah Öcalan, ABD güdümlü Ergenekon örgütünün bir üyesiydi. İlk eğitimini bu örgütün içinde almıştır. ABD, İngiltere ve İsrail derin devletleri ile bizim Ergenekon’un ortak kararıyla, Türkiye’deki ayrılıkçı iç dinamikleri kontrol etmek amacıyla, Öcalan’a bir terör örgütü kurma görevi verilmiştir.” “Uğur Mumcu ile Eşref Bitlis’in ölüm tarihr dikkat ediniz: Mumcu, ölmeden birkaç gün önce, Cumhurbaşkanı Özal’dan gizli bir konuyu görüşmek için randevu talep etmiş, konu hakkında Bitlis’e de telefonla bilgi vermiştir. Mumcu, bu görüşmeden birkaç gün sonra suikasta uğramış, konu hakkında açıklama yapacağını söyleyen Bitlis Paşa da hemen arkasından hayatını kaybetmiştir. Bakınız, Türkiye olarak şimdi söyleyeceklerimle yüzleşmek zorundayız!” “Ergenekon Operasyonu’nda, bu yapılanma içinde bulunan bazı kişilerin Hizbullah terör örgütü içinde aktif rol oynadığı belirlendi. Bu ilişki, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’a düzenlenen suikastı bir kez daha gündeme getiriyor. Çünkü Okkan suikastını işlediği söylenen sanıkların dosyasında, suikastın sanıklar tarafından işlenmediği yazılı.” “Geçmişte, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’na suikast düzenlediler, Genelkurmay Başkanı olmasını engellemek istediler, fakat kurşun bir albaya isabet etti. Aynı kişilerin Başbakan Erdoğan’la birlikte TSK’nın üst düzey komutanlarından birkaçını hedef aldıkları istihbaratı güvenlik birimlerini harekete geçirmiş durumda…” Emniyet İstihbarat Dairesi Eski Başkanı Bülent Orakoğlu, Türkiye’nin yüzleşmesi gereken korkunç gerçekleri ilk kez bu kitapta açıklıyor.
9.25 ₺ -
Operasyon Ergenekon Gizli Belgelerde Karanlık İlişkiler
OPERASYON ERGENEKON, karanlık ilişkilerin perde arkasını belgeleriyle ortaya koyuyor. “Kuvvet komutanları Ak Parti’ye darbe yapmayı kararlaştırmışlardı. O gece İlker Başbuğ’u arayan Aytaç Yalman’ın kafasına takılan tek bir soru kalmıştı: Hilmi Özkök’ün hazırlattığı gizli ve özel rapor!” “O gün, Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın kapısını çalan kişi MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’du. Atasagun, Yalman’ı iki konuda uyardı ve son sözünü söyledi. Aytaç Yalman, bu görüşmeden sonra oyunun dışına çıktı ve kuvvet komutanlarının planı alt üst oldu!” “Ergenekon’un 1 Numara’sı, İstanbul Orduevi’nde otururken önündeki gazeteden Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın isminin üstünü çizdi ve yanına bir not yazdı: ‘Olmadı Yaşar, olmadı’. Sonrası mâlum, istihbarat servisleri Ergenekon Operasyonu için düğmeye bastılar.” Dağlıca Baskını’nın perde arkasını araştıran ve kamuoyuna en doğru bilgileri veren Gazeteci Şamil Tayyar, Türkiye’yi sarsacak gizli belgeleri ilk kez bu kitapta yayınlıyor. Dağlıca Baskını’nda görevli komutanın cebinden çıkan el çizimi mevzi planları, Cumhuriyet Gazetesi’ne atılan bombalar hakkında Makine Kimya Enstitüsü tarafından hazırlanan tetkik raporları, Ergenekon üyelerinin kendi aralarında yaptıkları telefon görüşmeleri, Başbakan Erdoğan’a emekli bir albay tarafından gönderilen gizli mektup ve kuvvet komutanlarının hazırladığı darbe planları…
11.99 ₺ -
Kürt Meselesi ile Yüzleşmek
Güneydoğu hakkında yazı yazmak, sadece konunun hassasiyeti bakımından değil, kaynaklara ulaşmanın zorluğu bakımından da, kolay bir iş değil. Bizler gibi, görevi gereği antenleri ülkenin her tarafında meydana gelen olaylara açık olması gereken gazeteciler; bölgeye, ya bir devlet büyüğünün ardına takılarak, ya da bir davetle gittiğimizde, ayaküzeri birkaç kişiyle görüşüp “izlenim” yazısı kaleme alacak malzemeyi toplamış oluruz. Ancak daha köklü, derinlemesine tahliller için çok kapsamlı haber ve bilgilere ihtiyacımız olduğunu da hiçbir zaman unutmayız. O haber ve bilgileri, sadece bizim tahlillerimize malzeme olmak üzere değil, bölgede olup bitenleri takip eden okurlara ulaştırmak üzere de, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da çalışan gazeteciler, mesleğin en onurlu alanı olan muhabirliği o bölgede sürdüren arkadaşlarımız sağlarlar. Haberin üstünde imzası olduğu için doğru olduğuna inanılan, daha doğrusu, doğru olduğuna inanmamız için haberi onun yazması gereken itibarlı gazeteciler… Osman Güzelgöz, bölgede adı “itibar” olan gazetecilerin en ön safında yeri olanlardan biri. Osman Güzelgöz’ün kitaplaşan bu çalışması, önümüzdeki dönemin gelişmelerine işaretlerle dolu. Bir süredir yitirdiğimiz sosyal barış ve kardeşlik havasının yeniden doğuşuna bu kitabın da doğrudan katkıları olacak. Gazeteci; yaşadığının, gördüğünün, gözlemlediğinin, daha doğrusu çağının tanıdığıdır. İçinden geldiği bir bölgeyi eksen alarak, bizleri de çağın tanıklığına çağırıyor.
8.57 ₺ -
Kıta Dur
Şamil Tayyar, 28 Şubat’tan 27 Nisan’a yaşanan iktidar kavgasını belgeleriyle birlikte tartışmaya açıyor… 28 Şubat süreci, ne zaman, nerede yapılan gizli toplantı ile başladı? Çevik Bir ve Mehmet Ağar’ın katıldığı toplantıda başka kimler vardı ve hangi kararlar alındı? “Söyleyin Ağar’a, bu ülkede iki ordu olmaz!” mesajı gönderen komutan kimdi? Emniyet’in elindeki silahları toplatmak kimin projesiydi? 28 Şubat’tan sonra Mesut Yılmaz’a “Erbakan ve Çiller’i hâlâ neden hapse atmıyorsunuz?” diyen komutan kimdi? Kritik MGK’dan sonra Bakanlar Kurulu’nda hangi konuşmalar yapıldı? MİT Başkanı Atasagun’un, AKP’ye yönelik darbe planına müdahalesi nasıl oldu? 27 Nisan muhtırasını kim kaleme aldı? Hükümetin cevabını yazan isim kimdi? Muhtıradan sonra Hüseyin Çelik’le görüşen Yaşar Büyükanıt, hangi kritik cümleyi söyledi?
103.60 ₺ -
İtirafçı
Gerçekte kim bu itirafçılar? Bir dönem PKK için, sonra da devlet için savaşan bu insanlar "kahraman" mı yoksa "vatan haini" mi? Neden PKK’ya katıldım? Neden ayrıldım? Nasıl itirafçı oldum? Neler yaşadım? “Ben JİTEM’de çalışırken, tekrar dağa dönmeye, örgüte katılmaya karar verdim. Bu kararımı örgüt mensuplarına ilettim. Bunun üzerine Hav, İmralı’ya gitti. Abdullah Öcalan’la görüştü. Öcalan, ‘Aygan, bir süre daha JİTEM’de kalmalı, sonra tekrar duruma göre bakarız’ demiş. Ben de JİTEM’de çalışmaya devam ettim.” Çocuk yaşlarda iken örgüte katılmaya karar veren, daha sonra PKK’dan kaçıp KDP’ye teslim olan, KDP ile PKK arasındaki çatışmalara katılan ve sonunda itirafçı olmayı seçen Kahraman Bilgiç, ilk defa yayınlanacak hatıralarında, neden dağa çıktığını, örgütten kaçmasının sebeplerini ve nasıl itirafçı olduğunu gün gün anlatıyor. Kahraman Bilgiç gibi itirafçı olmayı seçen İbrahim Babat ve Abdülkadir Aygan, Güneydoğu’da yaşanan olayların bilinmeyen yönlerini bütün çıplaklığıyla itiraf ediyor. Karanlık dönemin hayalet savaşçılarını, ilk kez yayınlanan belgelerle, yakından tanımak isteyen tüm okurlar için… Gazeteci -yazar Nevzat Çiçek tarafından kaleme alınan "İTİRAFÇI- KARANLIK DÖNEMİN TETİKÇİLERİ" isimli kitap Türkiye′nin demokrasi tarihinde karanlık olan bir dönemi aydınlaması için kapı aralıyor. *İtirafçı kimdir, bir itirafçıda bulunması gereken özellikler nelerdir? Neden itirafçıların aile bağları zayıf olmalıdır? Hangi sınavlardan geçiriliyor? *PKK′dan kopan ilk itirafçı neler anlattı? 1978 yılında nasıl yakalandı? Diyarbakır Cezaevi′nde ilk itirafçılar koğuşu nasıl oluşturuldu? *Yüksekova Çetesi′ni ortaya çıkaran Kahraman Bilgiç′in cezaevinde yazdığı ve ilk defa yayınlanacak günlüklerinde hangi inanılmaz bilgiler vardı? *Bilgiç nasıl örgüte katıldı, nasıl teslim oldu, neden itirafçı oldu? Başına neler geldi. *Bilgiç, yazdıklarıyla hangi faili meçhul cinayetlerin aydınlanmasını sağlıyor? *Hangi emniyet istihbaratçısı Rıdvan Özden cinayetiyle ilgili bilgileri ilk defa bu kitapta anlattı? Cinayet faili olarak kimleri adres gösterdi? *İbrahim Babat′ın cezaevindeki görüşme tutanağı ve Susurluk Komisyonu′na verdiği ve ilk defa bu kitapta sansürsüz yayınlanan ifadelerine göre, Cem Ersever Ankara′ya gitmeden önce hangi eski Meclis Başkanı ile görüştü? *Hasan Kundakçı paşa, itirafçıların sözlerine neden itibar edilmemesini istedi? Kundakçı Paşa kendi kullandıkları itirafçılar için bugün ne diyor? * CHP milletvekili olan Ali Topuz, Abdülkadir Aygan′ı, 1975 yılında nerede ve neden ziyaret etti? Bunlar gibi kamuoyuna ilk defa yansıyacak olan belge ve bilgilerle İtirafçıların dünü ve bugünü İTİRAFÇILAR’da.
7.54 ₺ -
Enerji Kan Kokuyor
ABD, Irak ve Afganistan’ı işgal etti. Rusya Gürcistan ile savaştı. İran ve Venezüella her fırsatta ABD’ye kafa tutuyor. Yakın zaman önce yaşanan bu gelişmelerin altında tek bir neden yatıyor: Enerji. Enerji, günümüzde Küresel politikaların uygulanış biçimlerini belirleyen tek etken. Peki, biz enerji hakkında ne kadar bilgiye sahibiz? Haritalar yeniden çizilirken, coğrafi konumu itibariyle çok kritik bir öneme sahip olan Türkiye bu mücadelenin neresinde? Tüm bu sorulara ve daha birçoğuna aradığınız cevap bu kitapta. Enerji konusunda Türkiye’nin en yetkin isimlerinden Prof. Dr. Doğan Aydal bu soruların cevaplarını sizin için veriyor. “İnsanoğlunun arzu ve ihtiyaçları sınırsız fakat yeryüzünde bize sunulan kaynaklar oldukça kısıtlıdır. Ekonominin ana problematikini oluşturan bu prensip aslında dünya tarihinin de en belirleyici denklemi haline gelmiştir. Dünya tarihine kısaca göz attığımızda aslında bir savaşlar tarihiyle karsılaşırız. Bu savaşlardan pek azı bahsi geçen sorundan bağımsız olarak gelişmiştir. Özellikle sömürge imparatorluklarının Dünya üzerindeki doğal kaynaklara vahşice hücum etmeye başladığı çağdan bugüne insanların bitmek tükenmek bilmeyen doyumsuzluğu çok daha açık bir şekilde gözümüze çarpmaktadır. İlginç olan diğer bir durum ise bu arayış uğruna insanların yıllar boyu sürecek savaşlara girip bu savaşların yakıtını da yine farklı kaynakları sömürerek elde etmek zorunda kalmalarıdır. Bu tehlikeli döngü yeryüzünü bir felaket sahnesine çevirmektedir. Bugün bu felaketi yaşamlarının her anında hisseden belki de bizim bihaber olduğumuz milyonlarca insan yaşıyor yeryüzünde. Bu felaketin izini teorik olarak tartışılan küresel ısınma iddialarında aramamıza gerek yok. Tehlike çok somut. Asya Kıtası’nın kalbinde. Yaklaşık elli sene önce dünyanın en büyük gölü olan Aral bugün sularının yüzde doksanını yitirmiş durumda. Her an bir Çernobil daha yaşamayacağımızı kim garanti edebilir. Hiroşima halen akıllarda, Halepçe ise hemen yanı başımızda. Irak’ta, Afganistan’da, Kafkasya’da ve dünya’nın belki ismini bile şimdiye kadar duymadığımız birçok yerinde akılımızın alamadığı şaşırtıcı gelişmeler yaşanıyor. Her gün yüzlerce kişinin katledildiği haberini televizyonlardan duymak maalesef doğal kabul edilir oldu. Bu çatışmaların, vahşice kıyımların altında tek bir gerçek yatıyor: Enerji. Enerji günümüzde dünya politikalarını, ekonomisini ve halkların geleceğini belirleyen tek değişken. Onu elde etme uğruna hayal gücümüzü dahi zorlayacak politikalar uygulanıyor. Göller kurutuluyor, haritalar yeniden çiziliyor ve milyonlarca insan ya bu savaşın kurbanı olarak can veriyor ya da binlerce yıldır yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda bırakılıyorlar. Enerji savaşında kullanılan her yöntem mübah sayılıyor. Kitle imha silahları acımasız deneyler sonucu üretilerek milyonlarca insanın ölümüne neden oluyor. Bugün enerjiyle ilgili cevap bulamadığımız birçok soru var. Boru hattı projelerinden bor madenine, biyokimyasal silahlardan çevre felaketlerine, alternatif enerji kaynaklarından Türkiye’nin enerji bağımlılığına cevabını bilemediğimiz bu soruları Türkiye’nin enerji konusunda en yetkin isimlerinden biri olan Prof. Dr. Doğan Aydal, Enerji Kan Kokuyor’da cevaplıyor. Bilim adamı kimliğiyle güvenilirliğinden hiç tereddüt etmeyeceğiniz olgusal bilgiler verirken akıcı ve keyifli üslubuyla okuyucuyu metne bağlıyor.”
8.23 ₺ -
Jitem
Yıllardır hemen her faili meçhul olayda, suikast girişiminde adı geçti. Varlığı resmen kabul edilmedi ama adı etrafında konuşulanlar tüyler ürperticiydi. Şimdiye dek kimse JİTEM gerçeğini tüm çıplaklığıyla ortaya koyamadı. Tartışmalı konular üzerine cesurca giden haberlerinden tanıdığımız genç gazeteci Ecevit Kılıç’tan gündem oluşturacak bir çalışma! JİTEM ne zaman, kimler tarafından kuruldu? JİTEM’in tam olarak kurulma am acı neydi? JİTEM’in işleyiş biçimi ve faaliyetleri nelerdi? Hangi üst düzey komutanlar ve siyasetçiler JİTEM’i bizzat yönettiler? 1991 yılında muvazzaf ve emekli yedi general neden peşi sıra suikastlara kurban gittiler? Bahtiyar Aydın cinayeti neden örtbas edildi? Eşref Bitlis suikastı nasıl örtbas edildi? Efsane JİTEM’ci Cem Ersever’i kim öldürdü? Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın JİTEM’deki pozisyonu neydi? Veli Küçük, Arif Doğan, Levent Ersöz gibi Ergenekon tutuklularının JİTEM’deki rolleri nelerdi? Hizbullah’ı kuran JİTEM miydi? Efsane emniyetçi Gaffar Okkan’ın ölüm emrini kimler verdi? Vedat Aydın ve Musa Anter cinayetleri adım adım nasıl işlendi? Kürt işadamları Tansu Çiller tarafından hedef gösterildikten sonra kimler tarafından katledildiler? Abdullah Çatlı ve Susurluk ekibinin JİTEM’le bağlantısı neydi? JİTEM itirafçıları neden kontrol edemedi? Güneydoğu’da kaçakçılığı yöneten JİTEM miydi? Askerî atamalarda ve YAŞ karalarında JİTEM’in sözü geçiyor muydu? JİTEM içerisindeki çatışmalardan kim galip çıktı? İntihar eden emekli Albay Abdülkerim Kırca’nın JİTEM içerisindeki faaliyetleri nelerdi?
8.56 ₺ -
Pusu
Gazeteci-Yazar Şamil Tayyar, Eşrif Bitlis’ten Esat Coşan’a, Turgut Özal’dan Adnan Kahveci’ye, Muhsin Yazıcıoğlu’ndan Abdullah Çatlı’ya, TÜBİTAK Mühendisi Ercan Kuruoğlu’dan Prof. Dr. Ali İhsan Bağış’a kadar, kritik konumdaki isimlere kurulan 21 ayrı pusuyu araştırdı ve şüpheli ölümlerin perde arkasını kaleme aldı. Abdullah Çatlı… 3 Kasım 1996’da, Susurluk’taki kazada hayatını kaybetti. Mehmet Özbay olarak tanınmıştı ama kullandığı ilk kimlik Şahin Ekli adına düzenlenmişti. Ekli’nin doğum tarihi tesadüf ki 3 Kasım’dı. Kazadan sonra gündeme gelmeyen konu bugün tartışmaya açıldı: Çatlı kaza sonrasında hayattayken, kafasına aldığı darbeyle mi öldürüldü? Sadık Ahmet… Batı Trakya’daki Türklerin haklarını savunan Doktor Sadık Ahmet, Yunanistan’da Lozan Anlaşması’nı tartışmaya açan isimdi. Hem Çatlı’nın yakın arkadaşı hem de iddialara göre MİT’in kritik ajanlarından biriydi. Gümülcine’deki trafik kazasında hayatını kaybetti. Tarih, 24 Temmuz 1995’ti; yani Lozan’ın yıldönümü. Mehmet Bedri İncetahtacı… Susurluk Komisyonu üyesi İncetahtacı, Gladio ile P2 Mason Locası arasındaki kirli ilişkileri araştırmaya ve kamuoyuyla paylaşmaya başladı. Türkiye’deki Mason localarının bu çerçevede incelenmesi gerektiğini açıkladı. Gizli belgeler üzerinde çalışırken geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti. Muhsin Yazıcıoğlu: Her istihbarat teşkilatının uzmanlaştığı bir alan varmış; bizimkiler de trafik kazalarında ustaymış…
10.96 ₺ -
Asimetrik Savaş-Politik Psikoloji
Nevzat Tarhan bir psikiyatri profesör olarak bilinse de güncel siyaset üzerine farklı yaklaşımları olan bir yazar. Psikoloji ve politikayı bir araya getiren kitap bir yandan Türk toplumunun psikolojik analizini yaparken diğer yandan da güncel siyasi çatışmaları bilimsel arka planı ile ele alıyor.Türkiye’nin en tanınmış psikiyatrisi Prof. Dr. Nevzat Tarhan Türkiye’de yaşanan asimetrik savaşın psikolojik arka planını gözler önüne seriyor. Gündelik siyasette yaşanan tartışmalar psikolojik olarak ne anlama geliyor? Türk siyasetinde sürekli askerle problem yaşanmasının nedenleri neler? Türkiye’de liderlik sorunu var mı? Asker neden değişmek istemiyor? Türk toplumu neden askere kayıtsız şartsız itaat ediyor? Türkiye’de elitizmin kökenleri neler? İttihat ve Terakki Cemiyeti bir tarikat miydi? CHP neden sürekli askerden yana tavır alıyor? Ergenekon davası bu savaşta nasıl bir rol oynuyor? TSK neden saydam değil? Psikiyatrist kimliğinin yanında emekli bir subay olan Nevzat Tarhan askeri zihniyetin harekat tarzını politik psikoloji biliminin ışığında ele alarak sorulara cevap arıyor.
266.40 ₺ -
Büyükelçi
II. Dünya Savaşı, Fransa; Bir tarafta Nazi Almanya'sı ve Hitler, diğer tarafta Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi Behiç Erkin. Bir tarafta insanlığını unutan Naziler, diğer tarafta insanlığını hiçbir zaman unutmamış bir avuç Türk diplomatı, Bir tarafta Hitler'in “Nihai Çözüm” söylemi, diğer tarafta “ülkemde din, dil, ırk ayrımı yoktur” anlayışı… Binlerce Yahudinin II. Dünya Savaşı sırasında toplama kamplarına götürülmesini engelleyen Paris Büyükelçisi Behiç Erkin ve fedakâr Türk diplomatlarının hikâyesi… “Dedeniz Behiç Erkin ile babam Necdet Kent'i ölümsüzleştirdiğiniz için size çok teşekkür ediyorum.” Muhtar Kent, The Coca Cola Company CEO'su “Schindler'in Listesi yıllardır dünyayı sallıyor. Almadık ödül bırakmadı, yıllardır televizyonlar abone... Schindler 2 bin Yahudi kurtarmış… Peki on binlerce Yahudi’yi kurtarmış bir Türk Büyükelçisi var ayni dönemde, Hitler'den... Adını Türkiye'de kaç kişi biliyor?” Hıncal Uluç, Sabah Gazetesi “Türkiye’nin Dostluğu Kıymetlidir”
8.57 ₺ -
Darbe Yargısının Sonu
Türkiye'de yargıyı düzenleyen aktörler, 1930'lu yıllardan itibaren adaleti sağlamak yerine, ideolojik kaygıları doğrultusunda toplumu şekillendirmeyi asli görevleri olarak benimsediler. Bu misyonu yerine getirme yolunda en büyük yardımcıları ise darbecilerin hazırladıkları anayasa ve yasalar oldu. Yargı sistemi, bugüne dek siyasetin alanını daraltarak toplumsal problemlerin çözümünü engelledi. Ancak Türkiye toplumu artık bir dönüşüm gerçekleştirdi ve bu dönüşüme ayak uyduramayan yapıları değiştiriyor. Yargı sistemi içerisinde de bu sürece paralel olarak sağlıklı düşünebilen hukukçular çıkmaya başlıyor. Son zamanlarda yaptığı demokratik çıkışlarla tanıdığımız Osman Can bu genç kuşağın ilk temsilcisi. Köhnemiş yargı sistemi içerisinden yükselen taze bir ses. Akademisyen kinliğinin yanında bürokratik bir deneyime de sahip olan Osman Can, ideolojik temelleri 1930'larda atılan, 27 Mayıs Darbesiyle Anayasal düzeyde kurumsallaştırılan yargı sistemimizin yapısını ve yarattığı sonuçları ele aldığı kitabında referandum sürecini ve sağlıklı bir yargı sistemine kavuşmanın yollarını anlatıyor. -Ergenekon, tanrıların vurulduğu bir davadır! -Yargı ideolojik bir silaha dönüştürüldü! -İstiklal Mahkemeleri bir terör aygıtı gibi çalıştı. -27 Mayıs'ta solcu, 12 Eylül'de dindar bir Atatürk yaratıldı! -Yassıada yargılamaları cübbeli terördür. -Yüksek yargının referanslarında demokrasi ve özgürlük yoktur. -Laikliğin amacı özgürlük değilse bir değeri var mıdır?
44.40 ₺ -
Çelik Çekirdek
Aynı aklın ürünü, aynı merkezden yönetilen ve asırlara yayılan yüzlerce örgüt, küçüklü büyüklü binlerce operasyon, on binlerce aktör… Kökleri Nizamülmülk’e dayanan, yüzyıllar içinde sızmalar sonucu kabuk değiştiren, sonunda dalları Ergenekon’u sarmalayan yapının tarihi: Çelik Çekirdek. *Selimiye Kışlası asırlarca hangi ekibin merkezi olarak kullanıldı? *Mason Locaları ile Ergenekon Operasyonu arasındaki ilişki ne? *Enver Paşa hükümetini darbe ile indirme teklifini Atatürk’e kimler götürdü? *Türkiye'yi Osmanlı'dan koparan, Cumhuriyet’in ilanı mı Lozan'ın imzalanması mı? *Cumhuriyet’i Osmanlı Derin Devleti mi kurdu? *İsmet İnönü, Mustafa Kemal'i nasıl tasfiye etti? *Adnan Menderes'in kendisini idama sürükleyen ilk iki hamlesi neydi? *Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar'ı hangi general ikna etti? *İstihbarat Dairesi, AK Parti hakkındaki kapatma davasına nasıl delil üretti? *Hanefi Avcı'nın 13 yıl önceki olay açıklamaları aldatmaca mıydı? Susurluk'u perdelemeye mi çalıştı? Aslında O, bilinenin aksine Mehmet Ağar'ın adamı mı? *Captagon Operasyonu Kilim'de tutuklanan Abdülkadir Ekicioğlu, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Aslan'ı yakan Habib Kanat'la Hanefi Avcı arasında nasıl bir ilişki olduğunu öne sürdü? *Hanefi Avcı, AK Parti Operasyonu'nda nasıl bir rol üstlendi? Eski İstihbarat Daire Başkanı Hüseyin Namal'la Eskişehir'de neden buluştu? İstanbul'da hangi MİT görevlisiyle neler görüştü? Adlarına telefon aldığı öğrenciler kim?
12.68 ₺ -
Yeniden Yapılanma Kuralları
Emekli Tuğgeneral Korkmaz Tağma, ülkemizin sancılarını yaşadığı değişim ve yeniden yapılanma sorununa farklı bir bakış açısı getiriyor.. İkinci ve üçüncü sınıf ülkelerin önünde duran en önemli sorunlardan birisi; bazı lider, yönetici, bürokrat ve sözde aydınların, sosyal ve kültürel yapıdaki farklılıkları görmezlikten gelmesi, halkın zihniyetine saygı göstermemesi ve doğru zannettikleri ithal zihniyeti halka baskı yoluyla kabul ettirmeye çalışmalarıdır. Sosyal ve kültürel çeşitlilikleri gibi, sorunları da çok olan ikinci ve üçüncü sınıf ülkelerin bu durumu maalesef körler ülkesini andırıyor. Ülkenin kör olan lider, yönetici ve bürokratlarını, körlerin filleri el yordamıyla tarif etmesine benzetiyor yazar. Ülke sorunlarınında doğruya yakın olarak tesbit edildiğini, fakat liderlerin problemi bir bütün olarak ele almadıkları için de yanıldıklarını anlatıyor kitabında. Bir bütün, parçanın herhangi birisiyle aynı olmayacağı gibi. ayrıldığı parçanın da bütünün tüm özelliklerini ihtiva etmeyeceği gerçeğini gözler önüne seriyor. Emekli Tuğgenaral Korkmaz Tağma, Türkiye’nin mevcut durumunu ortaya koyduktan sonra. çözüme yönelik önerilerini de net bir şekilde ortaya koyuyor. Yeniden Yapılanma Kuralları Türkiye’nin içerisinde bulunduğu gündem nedeni ile yazılı ve görsel medyada geniş bir şekilde yeralacaktır.
5.48 ₺ -
İslamın Silahsız Askeri
“Sivil İtaatsizlik” ya da “silahsız mücadele”… Dünya çapında iki büyük savaşla birlikte irili-ufaklı pek çok yerel savaşların yaşandığı geçtiğimiz iki yüzyıldan miras; halen sürmekte olan yerel/ulusal savaşlar… Yani. kan. ölüm ve acı.. Mücadele etmenin başka yolu yok mu? Başka yolu varsa. bunun örnekleri var mı?Hint asıllı gazeteci-yazar Eknath Easwaran’ın kaleme aldığı Badşah Han’ın biyografisi böyle bir örneği anlatıyor. Easwaran’ın İsam’ın Silahsız Askeri: Badşah Han” isimli biyografik eseri; basıldığı tarihte The Washington Post ve The L.A. Times Book Review gibi saygın gazetelerde geniş yankı uyandırdı. Hindisdan’da İngiliz sömürgeciliğine karşı silahsız. şiddetsiz. kansız bir direniş başlatan Mahatma Gandhi’nin en büyük destekçisi. takipçisi ve bu felsefenin en iyi uygulayıcılarından biri olarak kabul ediliyor Badşah Han. Badşah Han. Gandhi’yi bile hayrete düşüren bir şeyi başarmış; intikam duygusunun bir meziyet. insan öldürmenin sıradan bir olgu olarak algılandığı Patan Aşireti’nden yüzbin kişilik silahsız bir ordu kurmuş ve Gandhi’nin “sivil itaatsizlik” eylemine dahil etmişti. Gandhi ile Badşah Han’ı bir araya getiren sadece siyasi hedeflerinin ortak olması değildi. Samimi ve dindar bir Müslüman olan Badşah Han; Gandhi’nin şiddet içermeyen eylemi ile. İslam’ın barışçı özü arasında ortak noktalar bulmuş ve bunu eyleminin odak noktasına yerleştirmiş bir kişilik. Badşah Han. eyleminin özünü ve hareket felsefesini şu şekilde özetliyor: “Benim gibi bir Müslüman’ın ya da Patan’ın şiddetten uzak durma felsefesini benimsemesinde şaşılacak bir şey yok. Bu yeni bir felsefe değil. Hz. Muhammed (s.a.v) bundan bin dört yüz yıl önce Mekke’de kaldığı dönemde bu felsefeyi uygulamıştır.” Barışın silahsız askerleri…iki dev şahsiyet..Gandhi ve Badşah Han ve tarihin en büyük sivil direnişi ve zaferlerinden birine ait bilinmeyen yönler…
6.85 ₺ -
Türkiye Perspektifi
Türkiye, kendisinin ürettiği suni gündemlerden oluşan duvarı bir türlü aşmayı başaramıyor. Sürekli bu engele toslarken, bir yandan da farkında olmadan bu duvara yeni "gündemler", yeni tuğlalar ekleniyor. Aslında bulunduğu noktanın çok ötesinde misyonları başarabilecek bir potansiyele sahip Türkiye... Bütün mesele, bu gücü ortaya çıkarıp, yerinde saymanın aslında gerileme olduğunu fark edebilmekte bitiyor. Geçmiş yüzyılların tecrübesini 21. yüzyıla aktaracak, toplumun ve devlet mekanizmalarının standardını bilgi toplumuna göre şekillendirecek, küreselleşmeye giden süreçte edilgen olmayı etkin potansiyeliyle doğru yöne kanalize edecek bir Türkiye, "duvar"ın arkasını görmeye cesareti ve ihtiyacı olan Türkiye′dir. Türkiye′nin yazılarıyla konuşulan ismi Cüneyt Ülsever, bu kitapta, gündem duvarının arkasını analiz etmeye yönelik düşüncelerini bir arada sunuyor. Geride bıraktığımız yüzyılın geniş bir değerlendirmesi ve eşiğinde olduğumuz yüzyıla dair önemli perspektifleriyle Türkiye′nin koordinatlarını veren bir çalışma...
5.48 ₺ -
Türkiye Gerçeği
‘Türkiye Gerçeği’ adlı son kitabında devlet yönetimine ve mekanizmasına ilişkin sorunları Türkiye özelinde dile getiren İnan, Türkiye’nin pek çok can alıcı sorununa ve çözüm yollarına parmak basıyor. 50 yıllık devlet hizmetinin ve siyasi yaşamının ardından emekliliğe ayrılan deneyimli devlet adamı Kâmran İnan; deneyimlerini okurlarıyla paylaşmaya devam ediyor. Türkiye içinden ve dışından hakkımızda yapılan olumsuz propagandaları, olayları bizzat yaşamış bir devlet adamını gözlemlerinden okuyunca çok şaşıracak, bugün neden bu hallerde olduğumuzun gerçek yüzünü daha iyi anlayacaksınız. Kitaptan çarpıcı başlıklar: Yarım yüzyıllık devlet tecrübesinin ardından Kâmran İnan niçin milletinden özür diliyor? Parti liderliği koltuğuna oturan bazı kısa boylular, devleti kendi boylarına indirdiler… İrtifa kaybederek geldik. Türkiye’de hainler, hırsızlar ve cahiller prim alıyor, teşvik ediliyor. Avrupa’da bulunan dört milyona yakın insanımızı, kendi haklarını ve milli menfaatleri koruyacak şekilde teşkilatlandıramadık.
3.43 ₺ -
Hukuk Devlete Sızabilir mi?
12 Eylül döneminde Diyarbakır Sıkıyönetim Askeri Savcılığı görevinde bulunan Ümit Kardaş, Türkiye ve dünya ölçeğinde “hukuk devleti” olma, “devletin hukukla sınırlanması” sorununu tartışıyor. Dünyanın ve Türkiye’nin hukuk karşısındaki durumunu ele almaksa; hukuk ve ahlak, insan temelli bir küreselleşme, ulus-devletin ulus üstü ve ulus altı değişimler karşısındaki gidişatı, küresel organizasyonlar, uluslararası sistemin adalet ve insanlık değerlerini gözetir biçimde yeniden tasarlanması, mafya ve organize suçluluk, Osmanlı’dan bugüne miras kalan Kürt sorunu ve hukuk devletini gerçekleştirme yolları gibi konu başlıkları üzerine düşünmeyi gerektiriyor. “HUKUK DEVLETE SIZABİLİR Mİ?”nin yaptığı tam da bu. Askeri, adli ve idari kurumların doğasına nüfuz etmiş bir hukuk adamı, bu önemli temalar üzerine kapsamlı bir bakış sunuyor ve hepimizi yeniden düşünmeye davet ediyor.
9.60 ₺ -
Siyaset Yılları
Bu kitapta yazılanlar günlük notlardan alınmıştır. Olayların içinde yaşayan bir kimsenin olabileceği kadar objektif olmaya; tecrübe ve ders çıkarılacak, geçmişi değerlendirmeye ışık tutacak gelişmeleri öne çıkarmaya çalışılmış. Siyasete, Meclis’e girecek gençlerimiz için bir kaynak olabileceği umuduyla, tecrübenin değeri paylaşmada ve yanlışların tekrar edilmesini önlemededir. Bizdeki rejim darboğazları da ders almamaktan, aynı yanlışların tekrarından kaynaklanmıştır. Beşer hafızasını canlı tutabilmek için yazılı metinlerle onu beslemek gerekir.
8.91 ₺ -
Cenevre Yılları
Deneyimli devlet adamı ve politikacı Kamran İnan, 12 Eylül’ün arifesinde atandığı Cenevre Büyükelçiliği yıllarına ait hatıra ve izlenimlerini anlattığı bu kitapta dönemin siyasi atmosferine ilişkin dikkat çekici anekdotlar aktarıyor. Politikacılarımızda pek alışkanlık olmamasına rağmen, Kamran İnan, düşünen ve yazan bir sima. Politika ve devlet adamlığıyla geçen yıllara ilişkin düşüncelerini, görüşlerini ve hatıralarını sık sık kaleme alan, kitaplaştıran bir isim. Daha önce de; “Hayır Diyebilen Türkiye, Dış Politika, Devlet İdaresi. Olaylar ve Düşünceler” isimli kitaplarla genç kuşaklara engin devlet tecrübesini aktarmayı görev bilen İnan, Cenevre Yılları’nda 12 Eylül askeri darbesine götüren ortama ilişkin gözlemlerine geniş yer veriyor kitabında. Kitabın ilerleyen bölümlerinde Cenevre’de geçirdiği dört yıl zarfında dünya siyasetine, ülke meselelerine ve ülkemizin dışarıdaki temsiline ilişkin konularla ilgili sorumlu bir devlet adamı tavrıyla yapıcı eleştiri ve tekliflerine yer veriyor Kamran İnan.
6.85 ₺ -
Hayır Diyebilen Türkiye
Türk diplomasi lugatında, maalesef “Hayır” kelimesi yoktur. İnsanımız dış ilişkilerde Türkiye’nin gür sesini duymaya hasret kaldı. “Hayır Diyebilen Türkiye” içlerindeki isyanı dışa vuramayan insanlarımızın hislerinin tercümanı. “Hayır diyebilmek gücü Türk milletinde mevcuttur” diyen yazar, uzun yıllar Türk diplomasisinde ve siyasetinde aktif olarak yer almış bir kişi sıfatıyla, çok önemli tespitlerde bulunuyor.
4.11 ₺ -
Senatör
Türk dış politikasının kurmaylarından, tecrübeli devlet ve siyaset adamı Kâmran İnan, Senatörlük yıllarını anlatıyor. Liyakatsiz yöneticiler, doldurulamayan koltuklar, suiistimal edilen vazifeler ve kaçırılan fırsatlar… En önemli anlarda ortadan kaybolan diplomatlar, kişisel menfaatler uğruna feda edilen ulusal çıkarlar… Her geçen gün artan “faili meçhul” cinayetler, ülkede yaratılmaya çalışılan kaos ortamı… Dış politika kulislerinden şimdiye kadar açıklanmamış gerçekler… Adalet Partisi teşkilatı içinde yaşananlar… Amerikan silah ambargosu kaldırılabilir miydi? Demirel ambargonun kaldırılmasını sağlayabilecek açıklamayı neden yapmadı? Malatya olayları üzerine “Şark İstiklâl Mahkemeleri yeniden kurulmalı, idam sehpaları işlemelidir” diyen kimdi? Kâmran İnan bir Moliere piyesine benzettiği Türk siyasetinin neden demokratikleşemediğini veciz bir dille ifade ediyor: “Türkiye′de siyasi partilerde lider değişmez, gerekirse partili, hatta halk değiştirilir, ama lider değişmez!”
10.96 ₺